Anaçlığın da bir sınırı olmalı

Konumun tekrar açılmasını istedim, nitekim hala daha konuşmaya ihtiyacım var, anlatmaya ve birilerinin okuduğunu/dinlediğini bilmeye... Haddinden fazla içimde tuttuğum için sanırım, bir ay boyunca konuşsam filan, anca rahatlarım gibi.

Konu, en kısa kestiğim hali ile bile bu kadar uzun ve yineliyorum "Benim için kırılgan ve hassas" çünkü annem ile ilişkim üzerine; lütfen yorumlarken, bu hassasiyetimi göz önünde bulundurun. Ve yineliyorum: İstediğim, bizimkine benzer anne-kız ilişkisi içinde kırılmış, belki bu itiş kakışları travmalaşmış kişilerin, yorumları ile "Seni anlıyorum" diyip, omuz çıkmaları. Böylece içine hapsolduğum gergin havam tamamen dağılsın, geçmiş yine geçmişte kalsın ve totalde annemle bir kez daha oturup, en sağlıklı haliyle iletişime geçebilelim.

Dün zaten bir ayrıntıyı fark ettim "Onaylanma isteği" ile ilintili ve daha da hassaslaştım, konu, aptal bir polemik ile heba olmasın, ben de hali hazırda yatışmamışken okuyarak sinirimi daha da arttırıp yanlış adreslerden çıkarmayayım istedim, kapatılmasını uygun buldum. Bugün, düne nazaran bir tutam daha iyiyim. Sağ olsunlar, buradan edindiğim arkadaşlarım beni sakinleştirip daha düzgün düşünerek, çözümü seçebilmem adına ciddi mesai harcadılar. Onlara teşekkür ederim. Bazen kmlerce uzağınızda, tamamen sizin dışınızda birileri, hala daha yarı yarıya size yabancı olan kadınlar, karşı karşıya gelip el sıkışıp gözünün içine bir kere bile bakmadığınız kişiler, sizi en berbat hislerin içinden çekip yukarı çıkarabiliyor; 30 yıllık dostumun veremediği morali ve desteği dün verdiler, tekrar teşekkürler, iyi ki varsınız, iyi ki karşıma çıktınız, hayatıma dokundunuz.

Bazılarınızın "Modern göstermeye çalışıyorsun kendini" tarzı yorumlarına ise bire bir cevap vermek istemiyorum; zira konumun bununla bir alakası yok ve cevaba, açıklamaya değer bulmuyorum bu söylemleri. Durumumun ele alınabilecek en özet yönü, olsa olsa "Kuşak çatışması" olur. Bizim annem ile aramızda olan şey, yetiştiğimiz zaman, çevre itibari ile gelen farklılıklarımızın, iki baskın karakter arasında, ikisinin de hayatını ciddi etkileyip kalitesini düşüren bir savaş, bir alışkanlık halini alması.

Bitmeyen bir savaş ve daha yorgun olan savaşçı da benim, bu savaşın bitmesini isteyen de. Çünkü bir noktadan sonra içimde tuta tuta hastalandım. Doktorum ile konuşan annem, hatalarını kabul etti, ancak ne zaman ki o kara günleri hatırlamamak üzere unuttuk ve eskisinden daha iyi bir şekilde toparlandık, hayatımıza yeni insanlar karıştı, çoğaldık, yeniden "Biz" olduk; yine eski haline döndü. Diyorum "Farkında olmadan yapıyor, iyiliğini düşünüp çenesini tutamıyor" ,ama diğer yanım da itiraz ediyor "30 yaşındasın, sana hala küçük bir çocuk gibi davranarak güç bela toparladığın özgüvenine inatla çivi çakıyor, bunu görmeli! Göremeyecek biri değil, anlamayacak biri değil, neden hala anlamıyor?" diye.

Çünkü kendisine karşı ümidimi bitirmediğim tek kişi annem, daha doğrusu her seferinde kırılan ümidimi yeniden sadece annem için inşaa edip duruyorum bıkmadan. Yoruluyorum, ama bıkmıyorum. Bıkıyorum, ama vazgeçmiyorum. Vazgeçerken bile vazgeçemiyorum.

Pek çoğunuz benzerlerini yaşadınız, kiminiz umursamadınız, büyük bir mesele olarak görmediniz, kiminiz bildiğinizi okumaya devam ederken içinizde bir yerlerde boşluğa benzeyen bir hisle baş etmek zorunda kaldınız, kiminiz ise uyum sağlayarak ipleri saldınız. Bazen derdim "Belki dövseler, sövseler daha iyi olurdu; bir fiske vurmadan, tek çirkin laf söylemeden, hep alttan alarak, hep iyilik telaffuzu ve imkanlar sunarak ruhumu dövdüler"
Anneme şu örneği verdiğim çok oldu "Bir çiçeği sulamamak da öldürür, fazla sulamak da! Fazla sulama!" Oy oyyy... Ne günlerdi yav.

Kendimi köşeye sıkıştırmaya çalışıyorum, kendi kendime itiraf edebileyim diye; senelerce kendi üzerime vardım, sorguladım ve şunu gördüm: Şu anki duruşumun yarısı "Anneme inat olsun!" fikri ile beslenen, tepkili ve haddinden fazla asi bir duruş. Tam manasıyla ben olmadığım bir şey yani. Örneğin: Onun istediği bölümü okudum ancak salt o "Bak, senin istediğin yer olsaydı bu mevkide olamaz, bu maaşı alamazdın" diyemesin diye mesleğimi yapmadım. Ha, bu inadın kazananı var mı? Yok. Gerçek kaybedeni kim? Ben. Saçma bir inat içinde zamanımı, emeğimi çöpe attım.
Bunu da benzer durumu şu an yaşayan genç arkadaşlara bir ışık olması için yazıyorum, kendinizden çalmayın, hayatınıza bakın kızlar. Böyle bir inadın, kazananı olmuyor, harcananları oluyor.

Kendi kendimi tahlil ettiğim kafa içi sohbetlerimde kendime şunu söyledim durdum: Kurban olmaktan vazgeç! Kendine "Böhü, hep annem yüzünden oldu" demekten vazgeç, çünkü 15 yaşında ergen bir kız değilsin ve şimdi, şu an hayatını yeniden şekillendirmek için harekete geçmemene sebep yok. Kendi tembelliğini, yorgunum-yılgınım-onların suçu diyerek perdeliyorsun. Elini, kolunu bağlayıp oturtan mı var seni buraya? Var aslında, o kişi de sensin! Sen, kendine acımasız olduğun kadar kimseye olmadın, suç varsa, bu sana ait.

Bunları çok tekrarladım.

"Parmak sallamak en kolayı, kendine bir bak" diye çok dedim. Ama her şeyi yarım bırakmaya devam ettim; çünkü "Ne için uğraşacaksın ki? Yine onu memnun edemeyeceksin. Sen ne kadar kendim için yapacağım dersen de, annenin takdiri için yine kırk takla atacaksın" diyen küskün yönümü bir türlü teselli edemedim.

Bir dönem, anneme hak verdiğim zamanları yaşadım; "Annen haklı çıktı bak, sana böyle böyle yapma demişti, sen gittin yaptın, üzülen sen oldun. Biraz ona uysaydın, o da sana uyardı. (Ki ben uydukça daha fazlasını talep etti durdu) Annelik içgüdüleri ile seni korumaya çalışıyor; onun açısından düşün, kalabalık bir ailede kendisini hiçbir zaman özel hissedememiş bir çocuk olarak büyümüş ve senin böyle olmaman için elinden geleni yapmış; evlenip gitmiş de 8 yıl evlat hasreti ile yanmış. Neyini eksik ettiler? Her istediğine sahip bir çocuk olarak büyüdün, ama onlara onların istediği gibi karşılığını vermeyi beceremedin! Şimdi doyumsuz, huzursuz birisin. Bazı şeyler de eksik kalıversin, şükürsüzlük yapma" vb.

Anlayacağınız, objektif de oldum, subjektif de oldum, annemin tarafına geçip kendime de yüklendim. Ben bu ilişkinin, en tatmin edici, en sağlıklı, en sorunsuz hale gelmesi için, bir minik çözüm için kafa patlattım. "Hee" deyip geçemedim, ya da "Mesafe koyarım!" diyerek silemedim onu. İstediğim mesafe değil, çünkü yanyana en dipdibe olduğumuz zamanlarda bile aramızda adı olmayan bir çeşit mesafe var ve bu hisle içim kanıyor.

Dediğim gibi, basit bir şort mevzusu bile değil, kendimi üç (ve şimdi dört) gündür daha derinden ameliyat ettiğim, "Nerede hata yapıyorum, niçin bu kadar doluyuz, hani anlaşmış, aşmıştık? Niçin hala daha geçmişin izlerini taşıyoruz ve niçin affedemiyoruz?" dediğim, her adımı, her sözü müdahalelerle dolu bir anne-kız ilişkisi. Kardeşim gibi ona "Hee" deyip geçebilecek psikolojide değilim, çünkü onun önüne durup "Rahat bırak şu çocuğu biraz!" diyen bir ablam yoktu, aksine ona destek çıkan ve en gereksiz anlarda bile kendimi suçlu hissetmeme sebep olan (Çook sonraları aşırılığı fark ederek bana hak verecek olan) insanlar vardı yanında, 30 sene boyunca "Hee" deyip geçemeyeceğim bir kalıp içine kırılıp kırılıp yerleştirildim ve öylece dondum.

Karakterime, giyimime, konuşmalarıma, yaşam stilime ve fikirlerime herkes her şeyi söyleyebilir, bir yere kadar umurumda olur en fazla; ancak annem benim zaafım, ölüm kadar ciddi umursarım. "Umursamıyorum" derken bile umursarım, nitekim ben bu 30 senelik savaşın mümkün olabilecek en samimi barış ile geçmişe gömülmesini dileyip, şekilden şekle girmiş, kılıktan kılığa bürünmüş evlat tarafıyım. Annem ise salt tek tip, tek karakter, tek doğru ile set gibi duran "Anne-anaç" olan taraf.
Karşı taraf olmak istemiyorum, aynı saf olmak istiyorum.

Bunları niçin anlatıyorum; için için kalıcı bir çözüm istiyorum belki de, birileri "Ben de tıpkı böyleydim annemle, ama bir gün böyle böyle oldu ve biz sil baştan başladık" desin, çıksın ve ümidimin boşa olmadığını söylesin istiyorum.
Ya da en acı yönüyle sayfalarca, "Ümidini bitir, değişmez" diyenlerin yorumunu okuya okuya, şu köprüden son kez geçip, ardıma bir daha bakmayayım istiyorum.

Böyle işte, umarım daha açıklayıcı olabilmişimdir, olaylardan bağımsız duygusal dökümüm budur. Yani "İki ay kalman mantıksız" vb. bir yorum istemiyorum, mantıksızlığın sebebi, mantık ile alınmış bir karar değil, duygu ve ümit ile alınan bir "Birlikte kalırız iki ay" kararı olması. (Diğer sebeplerini diğer yorumlarımda açtım: Yardımlaşma, onların sağlığından emin olma istemi [Yayla evi ile en yakın hastane arasında uzaklık farkından bilhassa], tecrübelerinden faydalanarak oğlumu besleme vb. konularda rahat hissetmek, geniş aile olarak hatıra biriktirmek vs)

Ya bu ümitten geçeceğim, ya da düzeltmenin bir yolunu keşfedeceğim. Budur yani.

(Ha şimdiki tartışmamın ardından evimi hazırlamaya başladım, bir süre görüşmeyip zihnimi, gayretimi farklı yerlere vereceğim elbette, böyle bir uzaklaşma şu an şart.)

Ve şunu da fark ettim paylaşmak isterim; "Bu öfke, bu sakinleşememe hali bu kadar zaman aldıysa, annene, eşine çıkıştığın, öfkeni çıkardığın halde, hala daha dalga dalga içeriden yayılıyorsa kızım Gangsta, senin bu derece öfkelendiğin kişi, kendinsin." diye düşündüm. Kuvvetle muhtemel, kendime duyduğum öfke bu.

Tüm bunları buraya yazdığım için pişman olacağım muhtemelen, ama, çözüm bulabileceksem, buna değer.
Bu yaziya 10 uzerinden 10 veriyorum. Cevap vermek icin birkac kere okumak dusunmek istiyorum cunku cok onemli tespitler var. Inanilmaz guzel bir itiraf- kendini bulma yazisi. Tesekkurler.
 
Yahu o kendimi if6ade edis seklim bu kendimi ifade edis seklim diyorsunuz da buradaki yorumlarinizdan belli kendinizi normal ifade etmiyorsunuz. Hemen ters konusuyorsunuz. Burada sizi en ibjektif bicinde yorunlayacak insanlar biziz. Çünkü sizi tanımıyoruz burada anlattığınız kadarınızı biliyoruz. Üstelik insan kendini anlatırken ne kadar objektif olmaya çalışsa da kendisini haklı göstererek anlatır. Buna ragmen sizin yazın 2-3 ay annenize gidip kalmanız saçma bulunduysa gerçekten sacmadır.

Hem annenizle en ufak seyde çatışmaya girecek kıvamdasınız hem de bütün yaz birliktesiniz. Ayrı odanız olsa ne olacak sabah aksam ayni sofrada aynı mekandasınız işte. Madem sabrınız yok madem sizi zıvanadan çıkartıyor gitmeyin o zaman. Kocanız seviyo diye gidiyosanız da bu olayda yaptığınız gibi adama cemkirirsiniz bidaha yaylaya gitmek de istemez.

Anneniz sizi hala cocuk gibi görüyor. Siz de ayni seyi oglunuz büyüdüğünde göreceksiniz. Sizin oglunuza iyi bakamadıgınızı düşünmesi tuhaf bir durum degil yani. Size karışmaması tuhaf olurdu.

Ayrıca şort kısa anne gibi giyin dediyse de dedi, ben mutluyun deyip geçin. Madem anne babanız yaşlı o yüzden onlarla olmak istiyorsunuz o yüzden yaylaya gidiyorsunuz o zamab onlara ateş sacmak yerine ılımlı olun. Seker hastası insanların yanında bu kadar olay yaratmak ne kadar mantıklı?

Sizi topyekûn şımarık buldum ben. Size saygi duyan bir esiniz var onun üzerine yüklenmissiniz gereksiz yere. Anneniz klasik bir anne iste ona gereksiz yere bilenmissiniz. Ama yine de diplerinden ayrilamiyorsunuz. Sebep ne, onlarla olmaktan mutluyum onlar hasta mutlu olsunlar istiyorum. E o zaman neden böyle krizlere giriyosunuz?

Anneniz de esiniz de size iyi sabrediyor. Biraz dönüp kendinize bakın. Size daha yumuşak bir yorum yapmak isterdim ama burada üyelere yaptığınız anlamsız çıkışlardan sonra böylesi bir mesajın size daha uygun olduguna karar verdim.
özellikle Şımarık dediğimiz bölüme gönülden katılıyorum...
 
bunu okuyunca bir anne olabileceğimden korktum..

ben de çok karışırım, çenemi tutamam. erkek kardeşimden biliyorum. ondan 14 yaş büyüğüm. saç sakal biçiminden tutun da giyim tarzına, konuşma şekline kadar karışırım. sizin dediğiniz gibi, "onun iyiliği" için.. kimi zaman dediğimi dinler kimi zaman bildiğini yapar.
şimdi siz bunalıyorsunuz ya, peki bi insan çocuğuna karışmadan nasıl durabilir? nasıl frenler kendini? ya gerçekten anne haklıysa? çocuğunu göz göre göre kendi haline nasıl bırakabilir? bunun ölçüsü ne olmalı? çocukların kimi zaman yönlendirmeye ihtiyacı yok mudur?
bunu 20 yaşını aşmış çocuklar için söylemiyorum. tabi ki o yaşlarda da karışmak abese iştigal.
şimdi bunu söylerken bi yandan da kendimle çelişiyorum, şöyle ki: benim annem de bana çok karışırdı, 30 yaşımı geçtim hala karışır. e şimdi ben bunu sorgularken (çocuğuma nasıl karışmam) annemi nasıl yargılayabilirim?
kafamda deli sorular:)
 
bunu okuyunca bir anne olabileceğimden korktum..

ben de çok karışırım, çenemi tutamam. erkek kardeşimden biliyorum. ondan 14 yaş büyüğüm. saç sakal biçiminden tutun da giyim tarzına, konuşma şekline kadar karışırım. sizin dediğiniz gibi, "onun iyiliği" için.. kimi zaman dediğimi dinler kimi zaman bildiğini yapar.
şimdi siz bunalıyorsunuz ya, peki bi insan çocuğuna karışmadan nasıl durabilir? nasıl frenler kendini? ya gerçekten anne haklıysa? çocuğunu göz göre göre kendi haline nasıl bırakabilir? bunun ölçüsü ne olmalı? çocukların kimi zaman yönlendirmeye ihtiyacı yok mudur?
bunu 20 yaşını aşmış çocuklar için söylemiyorum. tabi ki o yaşlarda da karışmak abese iştigal.
şimdi bunu söylerken bi yandan da kendimle çelişiyorum, şöyle ki: benim annem de bana çok karışırdı, 30 yaşımı geçtim hala karışır. e şimdi ben bunu sorgularken (çocuğuma nasıl karışmam) annemi nasıl yargılayabilirim?
kafamda deli sorular:)
Karismadan da gayet guzel anne olunuyor , bi anne olarak soyluyorum , cocugum koru bir yola saparsa mudahale ederim ama giyecegi kiyafet , sececegi meslek , okuyacagi okula asla karismam , bu onun hayati nasil mutlu olacaksa oyle yasamali
Hele ki saca basa kiyafete asla karismam
Benim gorevim ona dogruyu gostermek zorlamak degil
Kendi hayatimdan bir ornek vermek gerekirse , oglum heryere futbol formasiyla gider , yaz kiş fark etmez , ben ona nerde nasil giyilir anlattim , restorana giderken , plaja giderken , futbol oynamaya giderken vs.. ve karismadim kendi haline birakrim
1 sene heryere formayla gitti , sonra aksam disari cikarken formayi cikarip gomlek giymeye basladi
Ilk basta kizip formayi zorla cikarttirsaydim tepkisi ve onda actigim yara farkli olurdu
9 yasinda ve kendi kararlarini almasina izin veriyorum , ona secenek sunup secmesini istiyorum , bu sekild3 bagimsiz bireyler yaratabiliriz
Anne cocuk iliskisi o kadar ozel ki , her mudahale xocugun gelecekteki hayatini etkiliyor , iyi yada kotu anlamda
 
Ve şunu da fark ettim paylaşmak isterim; "Bu öfke, bu sakinleşememe hali bu kadar zaman aldıysa, annene, eşine çıkıştığın, öfkeni çıkardığın halde, hala daha dalga dalga içeriden yayılıyorsa kızım Gangsta, senin bu derece öfkelendiğin kişi,kendinsin." diye düşündüm. Kuvvetlemuhtemel, kendime duyduğum öfke bu.
Bunu yazmaya gelmiştim, siz yazmışsınız bile. Aslında bu olayı içinizde büyütüyorsunuz. Açıkça söyleyeyim lütfen kırılmayın, uzaktan bakınca bana ergen tribi gibi geldi. Hani sivilceli hayata küsmüş anarşist, "kimse beni anlamıyor" minvalinde düşünceleri olan ergenlerden bahsediyorum. Tabii ki de size bu yakıştırmayı yapmıyorum, yazdıklarınızdan belki olgun birisiniz. Ama bu düşünce tarzınız ve bu kadar büyütmeniz bana normal gelmedi. Belli bir geçmişin etkisinin günümüze yansıması ve olayların en ufak kıvılcımda içsel bir yangına gitmesi söz konusu. Bunun da kendiliğinden aşılamayan psikolojik sebeplerden kaynaklandığını düşünüyorum. Bu nedenle benim tavsiyem, psikolojik bir yardım almanız olacaktır.
 
Bunu yazmaya gelmiştim, siz yazmışsınız bile. Aslında bu olayı içinizde büyütüyorsunuz. Açıkça söyleyeyim lütfen kırılmayın, uzaktan bakınca bana ergen tribi gibi geldi. Hani sivilceli hayata küsmüş anarşist, "kimse beni anlamıyor" minvalinde düşünceleri olan ergenlerden bahsediyorum. Tabii ki de size bu yakıştırmayı yapmıyorum, yazdıklarınızdan belki olgun birisiniz. Ama bu düşünce tarzınız ve bu kadar büyütmeniz bana normal gelmedi. Belli bir geçmişin etkisinin günümüze yansıması ve olayların en ufak kıvılcımda içsel bir yangına gitmesi söz konusu. Bunun da kendiliğinden aşılamayan psikolojik sebeplerden kaynaklandığını düşünüyorum. Bu nedenle benim tavsiyem, psikolojik bir yardım almanız olacaktır.

Aldık.
Bu kırık asi ergen değil, küçük çocuk kırığı aslında içeride bir yerde, inatçı ve küçük bir çocuk, biraz daha geriye gitmek lazım.
Küçük çocuklar, iz gibi taşırlar, bu yüzden büyük.
 
Karismadan da gayet guzel anne olunuyor , bi anne olarak soyluyorum , cocugum koru bir yola saparsa mudahale ederim ama giyecegi kiyafet , sececegi meslek , okuyacagi okula asla karismam , bu onun hayati nasil mutlu olacaksa oyle yasamali
Hele ki saca basa kiyafete asla karismam
Benim gorevim ona dogruyu gostermek zorlamak degil
Kendi hayatimdan bir ornek vermek gerekirse , oglum heryere futbol formasiyla gider , yaz kiş fark etmez , ben ona nerde nasil giyilir anlattim , restorana giderken , plaja giderken , futbol oynamaya giderken vs.. ve karismadim kendi haline birakrim
1 sene heryere formayla gitti , sonra aksam disari cikarken formayi cikarip gomlek giymeye basladi
Ilk basta kizip formayi zorla cikarttirsaydim tepkisi ve onda actigim yara farkli olurdu
9 yasinda ve kendi kararlarini almasina izin veriyorum , ona secenek sunup secmesini istiyorum , bu sekild3 bagimsiz bireyler yaratabiliriz
Anne cocuk iliskisi o kadar ozel ki , her mudahale xocugun gelecekteki hayatini etkiliyor , iyi yada kotu anlamda
yani, kötü bir şey yapmadıkça, yaşam tarzıyla ilgili seçenekleri göster ama kararı ona bırak.
teşekkürler:) umarım iyi bir anne olabilirim. 6 aylık hamileyim ve şimdiden çok korkuyorum..
 
Ben de ablamin biriyle bu sekildeyim.Ogretmen kendisi.Hep benim sozum gecsin ister ama bir okadar da benim iyiligimi dusunur.Cok arayip sormayiz birbirimizi gecmis sikintilardan dolayi.Ben arayip sormam daha dogrusu pek.Ama yine de benim icin degerlidir.
Bu arada esine cok yuklenmissin.
 
galiba seni anlıyorum
ama bazen insanları değiştirebilmek imkansızdır
yani annen aslında araştırmaya okumaya öğrenmeye açık bir insan olmasına rağmen bazı tabularını kıramamış
bu saatten sonra birbirinizi yıpratmaya gerek yok
bazen duymazlıktan gelmek gerekir
babamla benzer sorunlar yaşadık çok uzun zaman
çünkü adam çağının normlarına göre yetişmiş
ne kadar okusa da, gözlemlese de aşamıyor içindeki o keskin çizgileri ve benim üzerimde her şeyi hak görüyordu kendine.
onun sanki kuklasıyım gibi.
dediklerini yapacağım
yasakladıklarını ya da beğenmediklerini yapmayacağım.
böylece sorun kalmayacak.

ben açıkça karşı gelmeyi denedim
bu, ilişkimizi iğrenç bir hale getirdi
çünkü ne o ne de ben haksız olduğumuzu kabul ediyorduk.
şimdi onu olduğu gibi kabulleniyorum.
dediklerini dinlemiyorum
ama karşı da gelmiyorum
yani o söyleyip rahatlamış oluyor
ben duymazlıktan gelip kafama takmayarak bildiğimi yapıyorum.

benim çözümüm bu, ve inan ki elalem temalı dediklerini 10 dk falan düşünüp sorguluyorumdur. sonra beynimi meşgul etmiyorum.
kendi içinde bunu çözebildiğinde iç dengeni sağlayabileceksin diye düşünüyorum...
sevgiler ve başarılar...
 
Manipule edilmek ya da manipulasyon teknikleri uzerine arastirma yaparsaniz konumunuzu ve durumunuzu daha net görürsünüz.
Ben de annem tarafindan bu baskilara maruz kaldim.cok uzun zaman once psikiyatrist ile cozdum.o zaman ogrendim.
Bir de toksik aileler terimini araştırın.
Bu aeada ben de anneyim.cocuklarima oldukca demokratik ysklastigimi dusunuyorum.Tercihlerinde ozgurler...
 
yani, kötü bir şey yapmadıkça, yaşam tarzıyla ilgili seçenekleri göster ama kararı ona bırak.
teşekkürler:) umarım iyi bir anne olabilirim. 6 aylık hamileyim ve şimdiden çok korkuyorum..
Hic korkmayin , bilincli bir sekilde anne olmak cok onemli , bol bol okuyun , kendi kafanizda tartin okuduklarinizi , becerilemeyecek birsey degil annelik
Bizim gorevimiz onlara hayatla ilgili dogrulari ogretmek , yalanin kotu oldugu , iyi insan olmak gerektigi , dogayi ve hayvanlari sevmeyi , toplum icinde yasama kurallarini , gorgu kurallari vs..
Ama karar mercii herzaman onlar olmali , bol bol konusun anlatin ona , o zaten dogruyu ogrenecektir bu sekilde
 
Manipule edilmek ya da manipulasyon teknikleri uzerine arastirma yaparsaniz konumunuzu ve durumunuzu daha net görürsünüz.
Ben de annem tarafindan bu baskilara maruz kaldim.cok uzun zaman once psikiyatrist ile cozdum.o zaman ogrendim.
Bir de toksik aileler terimini araştırın.
Bu aeada ben de anneyim.cocuklarima oldukca demokratik ysklastigimi dusunuyorum.Tercihlerinde ozgurler...
Ozel olmayacaksa psikaytide nasil bir yol izlendi? Neleri fark etmenizi sagladi ? Ve en onemlisi nasil bir cozum sundu size?
 
Hic korkmayin , bilincli bir sekilde anne olmak cok onemli , bol bol okuyun , kendi kafanizda tartin okuduklarinizi , becerilemeyecek birsey degil annelik
Bizim gorevimiz onlara hayatla ilgili dogrulari ogretmek , yalanin kotu oldugu , iyi insan olmak gerektigi , dogayi ve hayvanlari sevmeyi , toplum icinde yasama kurallarini , gorgu kurallari vs..
Ama karar mercii herzaman onlar olmali , bol bol konusun anlatin ona , o zaten dogruyu ogrenecektir bu sekilde
teşekkür ederim
 
Ozel olmayacaksa psikaytide nasil bir yol izlendi? Neleri fark etmenizi sagladi ? Ve en onemlisi nasil bir cozum sundu size?
Ben nefes alamama ile acile gittim.Onlar yonlendirdi cunku fiziksel degildi.
Benim vucudum böyle tepki vermiş.bir kac terapi sonucu dusundugum ile hissettiğim seylerin farkli oldugunu gördüm.Kendimden çok annemi onemsiyorum ustelik ayri fikirlerdeysrk bile suçluluk duygusu hissediyorum.zira çok elestirilmisim cocukken..Ve herseyi net anlamlandirmaya basliyorum.
Bunu oyle sevecenlikle yapıyor ki kendimsen nefret ediyorum bu kadar iyi bir anneye sahibim ona layik degilim vs..
Dr un tavsiyesiyle yazmaya basladim.Bahsettigim konulari arastirin orada hayir demeyi öğreniyorsunuz..kirmadan kendi sınırını belirliyorsun..umarim anlatabilmisimdir..
 
Ben nefes alamama ile acile gittim.Onlar yonlendirdi cunku fiziksel degildi.
Benim vucudum böyle tepki vermiş.bir kac terapi sonucu dusundugum ile hissettiğim seylerin farkli oldugunu gördüm.Kendimden çok annemi onemsiyorum ustelik ayri fikirlerdeysrk bile suçluluk duygusu hissediyorum.zira çok elestirilmisim cocukken..Ve herseyi net anlamlandirmaya basliyorum.
Bunu oyle sevecenlikle yapıyor ki kendimsen nefret ediyorum bu kadar iyi bir anneye sahibim ona layik degilim vs..
Dr un tavsiyesiyle yazmaya basladim.Bahsettigim konulari arastirin orada hayir demeyi öğreniyorsunuz..kirmadan kendi sınırını belirliyorsun..umarim anlatabilmisimdir..
Tesekkur ederim detaylar icin arastiracagim mutlaka
 
Konuya girmeyeyim okumayayım diyorum ama okudum yine :) Çok hassasım ben de bu konuda. Umursamamazlık zor benim için de. Çok yakın değiliz olamıyoruz pek ama "annem". Keşke köstek değil destek olsaydı daha çok, keşke heves kırmak yerine daha çok yap deseydi, sindirmeden, benliğimi bastırmadan, çok fazla eleştirmeden büyütseydi, benim yapmak istediğim yapamadığım şeylere benden çok heveslenip sonra olmayınca bana sarmasaydı kızmasaydı, bir çok şeyden soğutmasaydı beni, haksız yere suçlamalar yapmasaydı ısrarla, ara ara bel altı vurmasaydı sinirini kontrol edemediği için, ne bilim gerçekten o kadar küçük şeylere karşı sinir gördüm, laf işittim ki yıllardır, manevi olarak hep kendi kendimi büyütmek zorunda kaldım... Şimdi çocuğuna çok kızan bağıran döven kişilere "ah yazık" diyor ama sen de yaptın diyorum bazen dayanamayıp.. Gerçekten çok çok boş şeylerden çok sinir gördüm. Çok hassas bir insan kalben(tepkileri bu yüzden abartılı sert sanırım), ben de öyleyim ama empati yok. Başka zaman içinden yapıyor gibi ama bir an da yok oluyor. Düşünüyorum o da neler yaşadı da böyle oldu bilmiyorum onları da birileri yetiştirdi ve onların anne babaları da onlarda bazı izler bıraktı. Sevgi de gösteriyor ama tam tersi yaptıklarından dolayı hiç karşılık veremedim henüz.

Benim anneme göre anneniz daha konuşulabilecek bir insan, öfkesi, siniri yok görünüşe göre ama biliyorum konuşuyorsunuz devam ediyor ve daha çok birikiyor birikiyor.. Zamanında konuşmayı denedim ben de ama haksız olmak istemediği için hep susturdu, sonra kah kavgalar ettik o şekilde anlatmaya çalıştım kah sustum. Çok sinir krizleri geçirdim maalesef...

Bir de demişsiniz ya kendinize; "Böhü, hep annem yüzünden oldu" demekten vazgeç. Ben şahsen annem bana manevi anlamda bu kadar ağırlık vermeseydi, onun yerine benim karakterimi yapımı anlamaya tanımaya çalışıp ona göre davransaydı diğer insanlara karşı da daha az kırılgan daha rahat biri olabilir miydim acaba diye düşünüyorum, öz güvenimi de zedeledi çünkü, ama sonra her şeyde bir hayır vardır bu da bana hayatın "ileride bu konuda böyle yapma, dikkat et" deme şeklidir, uygulamalı öğretidir belki diyorum mecbur :) Anne babamızı seçemiyoruz sonuçta, değiştirilemeyecek bir kader bu, kabullenmek bu psikolojik bağı koparabilmek gerekiyor, ben henüz başaramadım pek ama..
Hayata başlangıcımız, ilk tanıdığımız örnek insanlar onlar. Tamam hepimizin düşüncesi aklı fikri var bir noktada bazı şeyleri düzeltip azaltabiliriz ama biz hamurken bir karakter şekillenmiş, küçükken/ergenken bunları o kadar düşünemiyoruz ki, farkında olduğumuz/olmadığımız boşluklar oluşmuş, gözümü öfkeye/korkuya/dayağa açtım ben mesela, her şeyin başı aile. Annem diktatör babam da o kadar sessizdir ki o da aslında sinirli biri gibi ama görünüşe göre annemin siniri hepimize yetiyor, annemden kaçıp babamla konuşmaya çalışırdım(ben konuşmaya çalışana kadar belli bir yaşta evde yok gibiydi resmen), evde konuşacak paylaşacak insan arardım, sonradan babamın da işin arka kısmında anneme bir şeyler yap et dediğini öğrendim benim için, bazı konularda da dur demesini bekledim anneme ama pek olmadı onu desteklememesine rağmen, bunlar da üzmüştü ama yine en rahat konuştuğum kişi babam oldu evde, sözlerimi farklı noktalara çekmediği için, bana çok "takma, boşver" der ama olmuyor, özellikle kişiliğime laf söylediği zaman.. Aileler ama iyi ama kötü bir çok şeye sebep olabiliyorlar. Ama yapacak bir şey de yok , %100 uyum zor bu konuda, karakterler farklı farklı, her çocuk da aynı tepkileri veremeyebiliyor, biri siniyor biri asileşiyor vs. vs.. Sizin de çocuğunuza göre yanlış olan başka bir durumunuz olacaktır belki ama esas olan farkında olup yapılacak en düşük hale getirmek bunu, büyük şeyler olmaması.. "Farkındalık" önemli...

Ben mesela annem gibi sinirli tahammülsüz bir insan olacaksam (maalesef bende de var biraz), psikolog pedagog ile azaltma imkanım olmayacaksa Allah'ım evlat verme bana diyorum isteyeceğimi bildiğim halde, çekiniyorum kendimden. Kırıcı olduğunu tahmin ettiğim insanlardan da kaçıyorum hep...
Bir de evet ergenlik ruh hali gibi dursa da bunlar, farkında olarak ya da olmayarak yetişkinliğimizde de kendilerini gösteriyorlar ki psikologlar bu yüzden çocukluğa inmiyorlar mı?
Yazmayım dedim ama yazdım yine uzun uzun :)
Pek aynı değil konularımız ama anneler, baskılar ve izleri deyince bir of deyip dökülesim geliyor.
 
Benimki de öyle. Onun istediği gibi olsam ona da memnun değil denedim yani. Hiç farkında değil ben öfke sinir krizleri geçirip aylarca küsüp başka şehire taşındım gittim. Şu an aramız iyi uzakta olduğu için. Ama yaz tatillerine gittiğim de gene enerjimi dip noktalara düşürmeyi başarıyor. Tek kaldığında kafasında kurgulamış bir sürü kötü şeyi aktarıyor ve benim yaptığım tercihlere getiriyor lafı. Yapacak birşey yok öyle kabul ettim.
 
Konumun tekrar açılmasını istedim, nitekim hala daha konuşmaya ihtiyacım var, anlatmaya ve birilerinin okuduğunu/dinlediğini bilmeye... Haddinden fazla içimde tuttuğum için sanırım, bir ay boyunca konuşsam filan, anca rahatlarım gibi.

Konu, en kısa kestiğim hali ile bile bu kadar uzun ve yineliyorum "Benim için kırılgan ve hassas" çünkü annem ile ilişkim üzerine; lütfen yorumlarken, bu hassasiyetimi göz önünde bulundurun. Ve yineliyorum: İstediğim, bizimkine benzer anne-kız ilişkisi içinde kırılmış, belki bu itiş kakışları travmalaşmış kişilerin, yorumları ile "Seni anlıyorum" diyip, omuz çıkmaları. Böylece içine hapsolduğum gergin havam tamamen dağılsın, geçmiş yine geçmişte kalsın ve totalde annemle bir kez daha oturup, en sağlıklı haliyle iletişime geçebilelim.

Dün zaten bir ayrıntıyı fark ettim "Onaylanma isteği" ile ilintili ve daha da hassaslaştım, konu, aptal bir polemik ile heba olmasın, ben de hali hazırda yatışmamışken okuyarak sinirimi daha da arttırıp yanlış adreslerden çıkarmayayım istedim, kapatılmasını uygun buldum. Bugün, düne nazaran bir tutam daha iyiyim. Sağ olsunlar, buradan edindiğim arkadaşlarım beni sakinleştirip daha düzgün düşünerek, çözümü seçebilmem adına ciddi mesai harcadılar. Onlara teşekkür ederim. Bazen kmlerce uzağınızda, tamamen sizin dışınızda birileri, hala daha yarı yarıya size yabancı olan kadınlar, karşı karşıya gelip el sıkışıp gözünün içine bir kere bile bakmadığınız kişiler, sizi en berbat hislerin içinden çekip yukarı çıkarabiliyor; 30 yıllık dostumun veremediği morali ve desteği dün verdiler, tekrar teşekkürler, iyi ki varsınız, iyi ki karşıma çıktınız, hayatıma dokundunuz.

Bazılarınızın "Modern göstermeye çalışıyorsun kendini" tarzı yorumlarına ise bire bir cevap vermek istemiyorum; zira konumun bununla bir alakası yok ve cevaba, açıklamaya değer bulmuyorum bu söylemleri. Durumumun ele alınabilecek en özet yönü, olsa olsa "Kuşak çatışması" olur. Bizim annem ile aramızda olan şey, yetiştiğimiz zaman, çevre itibari ile gelen farklılıklarımızın, iki baskın karakter arasında, ikisinin de hayatını ciddi etkileyip kalitesini düşüren bir savaş, bir alışkanlık halini alması.

Bitmeyen bir savaş ve daha yorgun olan savaşçı da benim, bu savaşın bitmesini isteyen de. Çünkü bir noktadan sonra içimde tuta tuta hastalandım. Doktorum ile konuşan annem, hatalarını kabul etti, ancak ne zaman ki o kara günleri hatırlamamak üzere unuttuk ve eskisinden daha iyi bir şekilde toparlandık, hayatımıza yeni insanlar karıştı, çoğaldık, yeniden "Biz" olduk; yine eski haline döndü. Diyorum "Farkında olmadan yapıyor, iyiliğini düşünüp çenesini tutamıyor" ,ama diğer yanım da itiraz ediyor "30 yaşındasın, sana hala küçük bir çocuk gibi davranarak güç bela toparladığın özgüvenine inatla çivi çakıyor, bunu görmeli! Göremeyecek biri değil, anlamayacak biri değil, neden hala anlamıyor?" diye.

Çünkü kendisine karşı ümidimi bitirmediğim tek kişi annem, daha doğrusu her seferinde kırılan ümidimi yeniden sadece annem için inşaa edip duruyorum bıkmadan. Yoruluyorum, ama bıkmıyorum. Bıkıyorum, ama vazgeçmiyorum. Vazgeçerken bile vazgeçemiyorum.

Pek çoğunuz benzerlerini yaşadınız, kiminiz umursamadınız, büyük bir mesele olarak görmediniz, kiminiz bildiğinizi okumaya devam ederken içinizde bir yerlerde boşluğa benzeyen bir hisle baş etmek zorunda kaldınız, kiminiz ise uyum sağlayarak ipleri saldınız. Bazen derdim "Belki dövseler, sövseler daha iyi olurdu; bir fiske vurmadan, tek çirkin laf söylemeden, hep alttan alarak, hep iyilik telaffuzu ve imkanlar sunarak ruhumu dövdüler"
Anneme şu örneği verdiğim çok oldu "Bir çiçeği sulamamak da öldürür, fazla sulamak da! Fazla sulama!" Oy oyyy... Ne günlerdi yav.

Kendimi köşeye sıkıştırmaya çalışıyorum, kendi kendime itiraf edebileyim diye; senelerce kendi üzerime vardım, sorguladım ve şunu gördüm: Şu anki duruşumun yarısı "Anneme inat olsun!" fikri ile beslenen, tepkili ve haddinden fazla asi bir duruş. Tam manasıyla ben olmadığım bir şey yani. Örneğin: Onun istediği bölümü okudum ancak salt o "Bak, senin istediğin yer olsaydı bu mevkide olamaz, bu maaşı alamazdın" diyemesin diye mesleğimi yapmadım. Ha, bu inadın kazananı var mı? Yok. Gerçek kaybedeni kim? Ben. Saçma bir inat içinde zamanımı, emeğimi çöpe attım.
Bunu da benzer durumu şu an yaşayan genç arkadaşlara bir ışık olması için yazıyorum, kendinizden çalmayın, hayatınıza bakın kızlar. Böyle bir inadın, kazananı olmuyor, harcananları oluyor.

Kendi kendimi tahlil ettiğim kafa içi sohbetlerimde kendime şunu söyledim durdum: Kurban olmaktan vazgeç! Kendine "Böhü, hep annem yüzünden oldu" demekten vazgeç, çünkü 15 yaşında ergen bir kız değilsin ve şimdi, şu an hayatını yeniden şekillendirmek için harekete geçmemene sebep yok. Kendi tembelliğini, yorgunum-yılgınım-onların suçu diyerek perdeliyorsun. Elini, kolunu bağlayıp oturtan mı var seni buraya? Var aslında, o kişi de sensin! Sen, kendine acımasız olduğun kadar kimseye olmadın, suç varsa, bu sana ait.

Bunları çok tekrarladım.

"Parmak sallamak en kolayı, kendine bir bak" diye çok dedim. Ama her şeyi yarım bırakmaya devam ettim; çünkü "Ne için uğraşacaksın ki? Yine onu memnun edemeyeceksin. Sen ne kadar kendim için yapacağım dersen de, annenin takdiri için yine kırk takla atacaksın" diyen küskün yönümü bir türlü teselli edemedim.

Bir dönem, anneme hak verdiğim zamanları yaşadım; "Annen haklı çıktı bak, sana böyle böyle yapma demişti, sen gittin yaptın, üzülen sen oldun. Biraz ona uysaydın, o da sana uyardı. (Ki ben uydukça daha fazlasını talep etti durdu) Annelik içgüdüleri ile seni korumaya çalışıyor; onun açısından düşün, kalabalık bir ailede kendisini hiçbir zaman özel hissedememiş bir çocuk olarak büyümüş ve senin böyle olmaman için elinden geleni yapmış; evlenip gitmiş de 8 yıl evlat hasreti ile yanmış. Neyini eksik ettiler? Her istediğine sahip bir çocuk olarak büyüdün, ama onlara onların istediği gibi karşılığını vermeyi beceremedin! Şimdi doyumsuz, huzursuz birisin. Bazı şeyler de eksik kalıversin, şükürsüzlük yapma" vb.

Anlayacağınız, objektif de oldum, subjektif de oldum, annemin tarafına geçip kendime de yüklendim. Ben bu ilişkinin, en tatmin edici, en sağlıklı, en sorunsuz hale gelmesi için, bir minik çözüm için kafa patlattım. "Hee" deyip geçemedim, ya da "Mesafe koyarım!" diyerek silemedim onu. İstediğim mesafe değil, çünkü yanyana en dipdibe olduğumuz zamanlarda bile aramızda adı olmayan bir çeşit mesafe var ve bu hisle içim kanıyor.

Dediğim gibi, basit bir şort mevzusu bile değil, kendimi üç (ve şimdi dört) gündür daha derinden ameliyat ettiğim, "Nerede hata yapıyorum, niçin bu kadar doluyuz, hani anlaşmış, aşmıştık? Niçin hala daha geçmişin izlerini taşıyoruz ve niçin affedemiyoruz?" dediğim, her adımı, her sözü müdahalelerle dolu bir anne-kız ilişkisi. Kardeşim gibi ona "Hee" deyip geçebilecek psikolojide değilim, çünkü onun önüne durup "Rahat bırak şu çocuğu biraz!" diyen bir ablam yoktu, aksine ona destek çıkan ve en gereksiz anlarda bile kendimi suçlu hissetmeme sebep olan (Çook sonraları aşırılığı fark ederek bana hak verecek olan) insanlar vardı yanında, 30 sene boyunca "Hee" deyip geçemeyeceğim bir kalıp içine kırılıp kırılıp yerleştirildim ve öylece dondum.

Karakterime, giyimime, konuşmalarıma, yaşam stilime ve fikirlerime herkes her şeyi söyleyebilir, bir yere kadar umurumda olur en fazla; ancak annem benim zaafım, ölüm kadar ciddi umursarım. "Umursamıyorum" derken bile umursarım, nitekim ben bu 30 senelik savaşın mümkün olabilecek en samimi barış ile geçmişe gömülmesini dileyip, şekilden şekle girmiş, kılıktan kılığa bürünmüş evlat tarafıyım. Annem ise salt tek tip, tek karakter, tek doğru ile set gibi duran "Anne-anaç" olan taraf.
Karşı taraf olmak istemiyorum, aynı saf olmak istiyorum.

Bunları niçin anlatıyorum; için için kalıcı bir çözüm istiyorum belki de, birileri "Ben de tıpkı böyleydim annemle, ama bir gün böyle böyle oldu ve biz sil baştan başladık" desin, çıksın ve ümidimin boşa olmadığını söylesin istiyorum.
Ya da en acı yönüyle sayfalarca, "Ümidini bitir, değişmez" diyenlerin yorumunu okuya okuya, şu köprüden son kez geçip, ardıma bir daha bakmayayım istiyorum.

Böyle işte, umarım daha açıklayıcı olabilmişimdir, olaylardan bağımsız duygusal dökümüm budur. Yani "İki ay kalman mantıksız" vb. bir yorum istemiyorum, mantıksızlığın sebebi, mantık ile alınmış bir karar değil, duygu ve ümit ile alınan bir "Birlikte kalırız iki ay" kararı olması. (Diğer sebeplerini diğer yorumlarımda açtım: Yardımlaşma, onların sağlığından emin olma istemi [Yayla evi ile en yakın hastane arasında uzaklık farkından bilhassa], tecrübelerinden faydalanarak oğlumu besleme vb. konularda rahat hissetmek, geniş aile olarak hatıra biriktirmek vs)

Ya bu ümitten geçeceğim, ya da düzeltmenin bir yolunu keşfedeceğim. Budur yani.

(Ha şimdiki tartışmamın ardından evimi hazırlamaya başladım, bir süre görüşmeyip zihnimi, gayretimi farklı yerlere vereceğim elbette, böyle bir uzaklaşma şu an şart.)

Ve şunu da fark ettim paylaşmak isterim; "Bu öfke, bu sakinleşememe hali bu kadar zaman aldıysa, annene, eşine çıkıştığın, öfkeni çıkardığın halde, hala daha dalga dalga içeriden yayılıyorsa kızım Gangsta, senin bu derece öfkelendiğin kişi, kendinsin." diye düşündüm. Kuvvetle muhtemel, kendime duyduğum öfke bu.

Tüm bunları buraya yazdığım için pişman olacağım muhtemelen, ama, çözüm bulabileceksem, buna değer.
Yokuspokus Yokuspokus merhaba
Yazdıklarının hepsini okudum.
Senin annenden gelecek onaylanmaya ihtiyacın yok ki.
Önce sen kendini bi onayla bakalım ardından annen de onaylayacak emin ol.
Annen neyi eleştiriyorsa senin o yönün kırılgan ve olgunlaşmamış.
Yaz bakalım şalterlerini attıran hangi tavır?
Sen olduğun gibi mükemmel olduğunu anlasaydın,bilseydin annenle olan bu konuşman "tuzu uzatır mısın" ya da " bugün de hava çok sıcak" gibi sıradan gelecekti.
 
X