Anaçlığın da bir sınırı olmalı

Hepsını okudum :) benım annemin tam tersıymiş ben cocukken ogrettı tek sey sus konusma sen kucuk sun du buyuklere saygılı ol cevap verme oldu bunun dısında hıc bısey ogretmedı ozguvensız ezik bır sekilde buyudum halende oyleyım kendimi ıfade edemiyorum cunku ne zaman konusmaya kalksam sen sus derlerdi mal gıbı buyudum herkesten de korkarım bide boyle durum var hangisi ıyı sence

Hiçbiri iyi değil, hayatlarımızı değişsek, belki anneniz annem olsa ve bana "Sus, konuşma!" diye sert tepkiler verse, bende ayrı bir hırs oluşur, ona karşı kendimi sorumlu ve suçlu hissetmez, gereksiz vicdan yapmazdım. Siz de benim yerimde olsaydınız, belki anne-kız olarak mükemmel anlaşır, tam hissederdiniz.
Bilinmiyor ki, herkes kendi hayatı içinde şekilleniyor...

Konuyla ilgili degil ama Türkçenize hayran kaldım. Kadınlar kulübünde rastlanmayacak kusursuzlukta bir yazı olmuş. Ellerinize sağlık.

Çoğu insanın aksine düzgün bir Türkçeyle yazılmışsa uzun yazı okumaya bayılırım. Sizin yazınıza da bayıldım.

Teşekkür ederim.

kuyruk acılı tiplerin gelip yerli yersiz yorum yapmalarına hiç şaşırmadım
burada bir insan kimseye açamadığı yarasını açıyor şifa bulmak için
bu tipler de geliyor "aa açığını yakaladık" diye sinekler gibi üşüşüyor
yiyin efendiler yiyin, bu hanı yağma sizin. anca sineklerin yediğinden işte
güçlü duran kadınlara içten içe uyuz olanlar işte
kıskanın, zayıf noktaları olsa da hep güçlü duracak bu kadınlar
sizin alamadığınız riskleri aldıkları için çatlayın tamammı.
hah.

gangsta, benim annem sizinki gibi değildi ama olsa katil olabilirdim
affetmezdim çok net
annelik iyilik kutsallık bikbik diye ötmesin kimse
kimse doğurdu diye çocuğuna iyilik adı altında duygusal şiddet işkencesi çektirme hakkına sahip değil
anne ya hani
çocuğuna kıymık batsa canı acır derler
e bu anne konuştukça çocuğunun acı çektiğini görmüyor mu karşısında?
işkence yahu!

psikiyatrlerin genelde dediği söylenen bir laf vardır hani
"bize hastalar değil hastaların hasta ettikleri geliyor" diye
asıl sizin annenizi psikiyatre götürmeniz lazım
ağır oldu üzgünüm anneniz hakkında böyle konuştuğum için
ama annesi yüzünden bütün hayatı mahvolan çok insan var
o bir şeyler hep eksik kalıyor ve o insan ömrü boyunca onu tamamlamaya çalışıyor
hep bi çaba içinde

demek istediğim, hatayı kendinizde aramaktan vazgeçin
1 senedir tanıdığım bir arkadaşım var, sizin konunuzu okuyunca o geldi aklıma
o kızın gözündeki fersizlik, ben kimsede görmedim
yüzü gülerken gözünün içindeki boşluk... anlatamam ya
ben hayatımda öyle göz görmedim ya. mutsuzluğun dibi
ve bunu yapan, sürekli yeren bir anne! otuz küsür sene!
acımamış, çenemi tutayım dememiş, yermiş de yermiş!
kanadığını görmüş kızının, gene durmamış! nasıl bir vicdan!
vuran içerden olunca duvar da öremez ki insan! resmen belaltı!
düşündükçe çıldırcak gibi oluyorum

siz yine içinde bulunduğunuz durumun farkındasınız, inanın çok büyük şans
ama nolur nolur nolur kendinizde aramayın meseleyi
onaylanma ihtiyacı falan...
ya ne bileyim, bu tür şeyler sanki insanlar "aa hastalığım şuymuş" diyip kaderine razı olsun diye uydurulmuş bir şey gibi geliyor bana
çok yazdım ama bir şey anlatmadım sanki
tek ricam kendi içinizde kaybolmayın nolur o arkadaşım gibi
kimse öyle bir karanlıkta kalsın istemem

ve annenize yeri gelirse söyleyin -umarım hiç gelmez ama - , onun gibi annesi olsa öldürebilecek insanlar olduğunu.

Konu açmamayı düşündüm, hassas olduğu için, ters bir yorum alırsın bak içinin bir daha acıdığıyla kalırsın dedim. Ama açtım, çözüm istedim, birileri okusun birileri işitsin istedim... Sonra da iyi ki açmışım dedim; bu konu benim, tüm ama tüm dert olarak sayılabilecek şeylerimin içinde tek savunmasız kaldığım, tek gardımı düşürdüğüm konu idi. Ve sanırım, bunu aşmak üzereyim; şu 4-5 gün içinde ayrı bir yönümün güçlendiğini hissettim. Şu saatten sonra bu konu üzerinden herhangi bir saldırı dahi alsam, umurumda olmayacak. Bana benden daha öte saldırıp yaralayabilecek kimse kalmadı. "Annem"i kendi içimde yeniyorum.

Annem karşımda değil, yanımdaymış gibi benle savaştığı için senelerce, diyorum ya işte "Beni dövse, bana sövse daha iyi olurdu belki" ... Katil olma kısmı için ise sadece şunu söyleyebilirim, bazen "Ölsem de kurtulsam" dediğim olurdu. Yani en fazla kendimin katili olabilirdim herhalde.
Yorum ve desteğin için teşekkür ederim; anneme son dediğiniz cümleyi kuramam, ağlatırım onu. Çok kırılır.
Kırmak, yeni yaralar açmak niyetinde değilim, toplamaya çalışıyorum. Umarım konuşup toparlayacağız, ya da (büyük ihtimalle) ben artık feragat edeceğim ondan, ediyorum, kendimi hazırlıyorum da sanki.
 
Anammm:eek: okuyamadım sonuna kadar konu çok uzun:halay:.anne ışte bizde de var değişik versiyonları .azcik uzak kalmaya çalış he de geç bazen bazen de unut dediklerini...:işsiz:
 
Fazlasıyla şımartıldığınızı düşünüyorum,anne ve eşiniz tarafından... eşinizin yanında annenize kötü bakmanız, laf etmeye çalışmanız vs... bunlar çok çok saçma şeyler. Annenizin ve eşinizin gözü açılır da bu kadar taviz vermezler umarım size.
 
Ah Yokuspokus Yokuspokus ah , en büyük imtihanım annem, seninki melek kalır benimkinin yanında. Bi ara kafan kaldırırsa özelden yazmak isterim, ama kangren oldu bizde durumlar .. bazen nasıl davranmak konusunda psikolog görüşü almayı bile düşünüyorum , ben çoktan feragat ettim ondan ama o beni bırakmıyor
 
Anammm:eek: okuyamadım sonuna kadar konu çok uzun:halay:.anne ışte bizde de var değişik versiyonları .azcik uzak kalmaya çalış he de geç bazen bazen de unut dediklerini...:işsiz:

Hakikaten çok uzun yazmışım, sonradan konuyu açıp bakınca, dedim yani "Çok mu dolmuşum nolmuş" :)

Geçeceğim artık, unutmak zaten en güzeli sanırım bu konu için ve affetmek.

Fazlasıyla şımartıldığınızı düşünüyorum,anne ve eşiniz tarafından... eşinizin yanında annenize kötü bakmanız, laf etmeye çalışmanız vs... bunlar çok çok saçma şeyler. Annenizin ve eşinizin gözü açılır da bu kadar taviz vermezler umarım size.

Dilediğinizi düşünmekte serbestsiniz, size göre şımarık biri enerjisi vermişimdir, olabilir.

Konunun içinde olan benim ve kendimi, pek çok insanın kendini bilmesine nazaran çok daha iyi biliyor ve tanıyorum. Şımardığım anlar olur, annemin de eşimin de olur elbette, birbirimize nazımız geçer. Ancak bu konu benim için böyle bir konu değil, taviz veriyorlar vb düşünceleriniz üzerine açıklama yaparak kendimi boşuna yormayacagim, anlayanlar bana yeter.
 
Ah Yokuspokus Yokuspokus ah , en büyük imtihanım annem, seninki melek kalır benimkinin yanında. Bi ara kafan kaldırırsa özelden yazmak isterim, ama kangren oldu bizde durumlar .. bazen nasıl davranmak konusunda psikolog görüşü almayı bile düşünüyorum , ben çoktan feragat ettim ondan ama o beni bırakmıyor

Elbette yazabilirsin, okurum ve müsait olduğumca cevaplamaya çalışırım.
Biz, psikolog karşısına oturup konuştuk da. Kabul de etti bazı noktalarda aşırıya kaçtığını ve istemeden, salt sağlığım ve emniyetim için düşünerek aslında yer yer zarar verdiğini. Benzer şekilde ben de onun canını yakmak adına başka noktalarda aşırıya kaçtığımı, bu sağlıksız etki-tepkilerle olmadığım biri gibi davrandığımi, "Yerime her şey nasıl olsa düşünülüyor, yapılıyor" fikri ile alttan alta tembelliğimi beslediğimi vb. bunları konuştuk, üzerine kararlar aldık. Ve fakat kısır döngü gibi, en iyi olduğumuz an, yine, yeniden başladık durduk itişmelere. Ne o "Karışmayayim" diyebildi ne ben "Umursamayayım" diyebildim.

Öyle geldik, geçiyoruz. Bakalım ne olacak bu son konuşmamızda, doğru zamanı, en sakin ve sağlıklı ruh halimi kolluyorum.
 
Sofrada "Şunu yemelisin, saçlarım uzamıyor diyorsun, bundan yemezsen uzamaz tabi, vitamin almıyorsun" lafını duymadığım bir öğün geçirmedim yemin ederim. "Bir kaşık da benim için" diyerek doyduğum halde ağzıma soktuğu kaşığı, onun hatırı için yedikten sonra kusmalar geldiğini bilirim. O kadar güzel işlerdi ki, annem mutlu olacaksa yiyeyim der yer, kendimi mutsuz ederdim. Ya bir kere doyduğuma kendim karar vermeme izin verilmedi o seneler boyunca; "Doymadın, doysan sana söylerim" demediği kaldı. Şimdi anlatırken gülüyorum, oğluma bunu yapmayacağım dedim mesela; yapmıyorum da. İçimde bir yan "Ya tam doymadı aç" bile dese, onu yemek için zorlamıyor, kendime "Annenin yaptığını mı yapacaksın sen de çocuğuna?!" diyorum. O yemek istemezse, yemez. Yemek isterse yer.

Doktorum annemi çekip "Evladınızın birey olmaması için elinizden geleni yapıyorsunuz, bari bu psikoloji içinde saplanıp kalmasına sebep olmayın ve artık üzerinden elinizi çekin!" dedi. Geri çekildi ve pek çok şey düzeldi. O zamanlardan miras kalan sadece insomnia oldu... Uykusuzluk...

İyi niyet, koruma kollama, sürekli ilgi... Sonuçları da bu.

Güldüm ben de okurken, aynısını yaşadım, bana "ben bilirim doyduğunda" dedi kocaman halimle, çok zaman geçmedi, büyüyünce daha çok koyuyor iradesizmişsin gibi davranması :) Küçükken çok fazla şey yedirirmiş bir gün elime tutuşturduğu ekmek arası bir şeyi atmışım balkondan aşağıya akrabalardan biri görmüş..
Ergenken kuş kadar yiyordum, heralde hem ergenlik melankolisi hem de baskı birleşince, bıkmadan usanmadan ye ye ye derdi her yemekte.. Ben hiç mutlu etmeyi düşünmedim tek düşündüğüm beni çok zorladığı, baskı uyguladığı çünkü bunu çok alenen yapıyordu Belli bir yaşa kadar sırf korkudan, e küçük olunca pek tepki göstereceğim durumlarda da kalmadığımdan tamam dedim bir çok şeye, sonra sonra tepki göstermeler başladı özellikle ilk aşkımı yaşadığım ve öğrendiğinde :) O zaman çok yalan söyledim ve şu yaşımda zerre pişman değilim, ayrılacaksın dedi, ayrılmıcam dedim, üzüldüm bir ton ağladım, aldatıldım bilmem ne ama "ben" karar verdim, o dedi diye değil. Bu arada sonradan yemeği sevdiğimi de farkettim. Bir de sofrada "bak şundan da ye, niye yemedin, çok faydalı" vs. sayıyordu, tam onu yiyeceğim, belki kendi kendime en son yerim dedim ama vazgeçiyorum sırf o dedi diye yapmış olacağım onun gözünde diye, e ortada sofrada duruyor işte yersem yerim dimi, neyse bayadır duymadım bunu. Tek başına basit ama yaşadığım bir çok baskıyla sinir bozucuydu.

Küçükken dayak da yedim, çok kırılıyordum üstüne bu yüzden de ağlıyordum, bir çocuğu annesi ağlatırken aynı zamanda "anne" diye bağırması ne çaresizlik. Uyduruktan sebepler yüzünden çoğu, büyük şeyler olsa neyse.. Sorsan uslu çocuktun der ama neden? Belki senin baskın yüzünden ya da değil diyelim o zaman ne diye bu kadar öfkeliydin. Bazen umursamaz çocuklar görürdüm annesi bir ton kızıyor ama o "hee" deyip koşup gidiyordu keşke öyle olsaydım derdim.

Bana bir çok konuda inanmadığı oldu ki şu hayatta en çok yalanı onun yüzünden ona söyledim evet ama söylememek içinde hep çok zorlamışımdır kendimi, bazen sakladım bazen yalan söyledim, bazen laf yiyeceğimi bildiğim halde kaldırabileceksem çok çok büyümeyecekse yine doğruyu söyledim, bazen yarım anlattım vs... Yalanlarımdan da hiç pişman olmadım ama hiç yalana da alışmadım hep nefret ettim. Onun göremediğinin aksine ben çok daha kendini bilen bir insandım. O sadece kendi istediği şeyleri yapmamı bekledi. Bazı yapamadığım şeylerde de dönüp kendine bakmadı hiç, moralimi dibe vuruyor öz güvenimi zedeliyor, bekledikleriyle tam zıt şeyler.

Bazen annem bana bir konuda inanmadığında bir şey anlatmaya çalışıp anlamadığında, mesela bilgisayarda virüs çıktı diyelim "neler karıştırdın da oldu" diye lafı uzatıp dururken bilgisayar öğretmenimi tutup kolundan oturtup anlattırmak istiyordum :) Çok yoruyordu beni, suçluyordu. Sonra aynı şekilde psikolog, rehber öğretmen vs aklıma hep birilerini karşısına oturtup anlamadıklarını anlatsın da anlasın artık derdim kendi kendime. Anca başkalarından duyunca inanıyor, bana inanmıyordu ama o aşk yalanından olan bir şey değil, normalde yalanın beyazından pembesinden bile nefret eden bir insanım ben kendimi bildim bileli. Bir arkadaşım "kendine zarar verecek kadar dürüstsün" demişti bir gün hiç unutmam. Hep karakterimin zıttı şeyler duydum. Şimdi dışarıdaki insanlara tahammülüm kalmadı pek, anlaşılmamak çok geriyor. Bir de benim söylediklerimin zıttını söyleme dürtüsünü çok yaşıyor.

Şimdi psikologa gidecek pek durumum yok ama ilk fırsatta gizlice gitmek istiyorum, çünkü o tarz şeylerde de özellikle sinirlenince "deli misin sen, bak ben mi gittim sen gittin" falan bir ton laf duyarım.

Tek çocuğum ben, bir gün biri bana "hiç mi şımartmadılar seni" demişti...

Sonuç olarak dediğiniz gibi çocuklarımızda dikkat etmemiz lazım artık olabildiğince, umarım ileride başarırım.

Böyle anlatınca bazen üzülüyorum, o da çok üzülürdü görse sonra da elaleme mi anlatıyorsun bunları der kızardı, kalbi çok temiz aslında biliyorum ama olanlar da bunlar maalesef.
 
Son düzenleme:
Güldüm ben de okurken, aynısını yaşadım, bana "ben bilirim doyduğunda" dedi kocaman halimle, çok zaman geçmedi, büyüyünce daha çok koyuyor iradesizmişsin gibi davranması :) Küçükken çok fazla şey yedirirmiş bir gün elime tutuşturduğu ekmek arası bir şeyi atmışım balkondan aşağıya akrabalardan biri görmüş..
Ergenken kuş kadar yiyordum, heralde hem ergenlik melankolisi hem de baskı birleşince, bıkmadan usanmadan ye ye ye derdi her yemekte.. Ben hiç mutlu etmeyi düşünmedim tek düşündüğüm beni çok zorladığı, baskı uyguladığı çünkü bunu çok alenen yapıyordu Belli bir yaşa kadar sırf korkudan, e küçük olunca pek tepki göstereceğim durumlarda da kalmadığımdan tamam dedim bir çok şeye, sonra sonra tepki göstermeler başladı özellikle ilk aşkımı yaşadığım ve öğrendiğinde :) O zaman çok yalan söyledim ve şu yaşımda zerre pişman değilim, ayrılacaksın dedi, ayrılmıcam dedim, üzüldüm bir ton ağladım, aldatıldım bilmem ne ama "ben" karar verdim, o dedi diye değil. Bu arada sonradan yemeği sevdiğimi de farkettim. Bir de sofrada "bak şundan da ye, niye yemedin, çok faydalı" vs. sayıyordu, tam onu yiyeceğim, belki kendi kendime en son yerim dedim ama vazgeçiyorum sırf o dedi diye yapmış olacağım onun gözünde diye, e ortada sofrada duruyor işte yersem yerim dimi, neyse bayadır duymadım bunu. Tek başına basit ama yaşadığım bir çok baskıyla sinir bozucuydu.

Küçükken dayak da yedim, çok kırılıyordum üstüne bu yüzden de ağlıyordum, bir çocuğu annesi ağlatırken aynı zamanda "anne" diye bağırması ne çaresizlik. Uyduruktan sebepler yüzünden çoğu, büyük şeyler olsa neyse.. Sorsan uslu çocuktun der ama neden? Belki senin baskın yüzünden ya da değil diyelim o zaman ne diye bu kadar öfkeliydin. Bazen umursamaz çocuklar görürdüm annesi bir ton kızıyor ama o "hee" deyip koşup gidiyordu keşke öyle olsaydım derdim.

Bana bir çok konuda inanmadığı oldu ki şu hayatta en çok yalanı onun yüzünden ona söyledim evet ama söylememek içinde hep çok zorlamışımdır kendimi, bazen sakladım bazen yalan söyledim, bazen laf yiyeceğimi bildiğim halde kaldırabileceksem çok çok büyümeyecekse yine doğruyu söyledim, bazen yarım anlattım vs... Yalanlarımdan da hiç pişman olmadım ama hiç yalana da alışmadım hep nefret ettim. Onun göremediğinin aksine ben çok daha kendini bilen bir insandım. O sadece kendi istediği şeyleri yapmamı bekledi. Bazı yapamadığım şeylerde de dönüp kendine bakmadı hiç, moralimi dibe vuruyor öz güvenimi zedeliyor, bekledikleriyle tam zıt şeyler.

Bazen annem bana bir konuda inanmadığında bir şey anlatmaya çalışıp anlamadığında, mesela bilgisayarda virüs çıktı diyelim "neler karıştırdın da oldu" diye lafı uzatıp dururken bilgisayar öğretmenimi tutup kolundan oturtup anlattırmak istiyordum :) Çok yoruyordu beni, suçluyordu. Sonra aynı şekilde psikolog, rehber öğretmen vs aklıma hep birilerini karşısına oturtup anlamadıklarını anlatsın da anlasın artık derdim kendi kendime. Anca başkalarından duyunca inanıyor, bana inanmıyordu ama o aşk yalanından olan bir şey değil, normalde yalanın beyazından pembesinden bile nefret eden bir insanım ben kendimi bildim bileli. Bir arkadaşım "kendine zarar verecek kadar dürüstsün" demişti bir gün hiç unutmam. Hep karakterimin zıttı şeyler duydum. Şimdi dışarıdaki insanlara tahammülüm kalmadı pek, anlaşılmamak çok geriyor. Bir de benim söylediklerimin zıttını söyleme dürtüsünü çok yaşıyor.

Şimdi psikologa gidecek pek durumum yok ama ilk fırsatta gizlice gitmek istiyorum, çünkü o tarz şeylerde de özellikle sinirlenince "deli misin sen, bak ben mi gittim sen gittin" falan bir ton laf duyarım.

Tek çocuğum ben, bir gün biri bana "hiç mi şımartmadılar seni" demişti...

Sonuç olarak dediğiniz gibi çocuklarımızda dikkat etmemiz lazım artık olabildiğince, umarım ileride başarırım.

Böyle anlatınca bazen üzülüyorum, o da çok üzülürdü görse sonra da elaleme mi anlatıyorsun bunları der kızardı, kalbi çok temiz aslında biliyorum ama olanlar da bunlar maalesef.
Ben dayak yemedim ama bunları birebir yaşadım nerdeyse. hiç birey olmama izin vermedi hakkaten. Bana da sen nasıl asker çocuğusun, asker çocukları şımarık olur derlerdi.ne şımarıklığı her hareketimize "iyiliğimiz için" bizim adımıza karar verildi . Ama artık niyetinin de Halis olduğunu düşünmüyorum, o 60 ben 36 olduk hala yarış ve kendini ispat etmek çabası içinde. Ben yoruldum mücadele etmekten .
 
Ben dayak yemedim ama bunları birebir yaşadım nerdeyse. hiç birey olmama izin vermedi hakkaten. Bana da sen nasıl asker çocuğusun, asker çocukları şımarık olur derlerdi.ne şımarıklığı her hareketimize "iyiliğimiz için" bizim adımıza karar verildi . Ama artık niyetinin de Halis olduğunu düşünmüyorum, o 60 ben 36 olduk hala yarış ve kendini ispat etmek çabası içinde. Ben yoruldum mücadele etmekten .

Ben de asker çocuğuyum :)
Şimdi bir şey desem böyle yaptın şöyle yaptın, maddi sıkıntılar yaşadık hala daha var, yemedim yedirdim o kadar şey yaptım almadım aldım ettim sayar döker.. Evet yaptı ama maneviyat? Balık tutmayı öğretmektir bence bu.
 
Hemen aynı şeyleri yaşadım, yaşıyorum. Annem mükemmelliyeçidir. Ona da bu özellik kendi annesinden geçmiş. Annem herşeyin yakışığını en iyi bilendir. En iyi renk uyumu, en iyi desen uyumu, en iyi fikir, en lezzetli yemek, en doğru karar, en yeinde müdahale ona aittir. Annem dışında herkes figüran, tek başrol ona aittir. Annen gibi 'eh sen bilrin oğruunu ama' da demez, 'doğrusu bu!' Der kapatır konuyu. Bunun ne kadar yorucu olduğunu, saygı ve kabul görmemenin özbenliği ne kadar da yorduğunu çok iyi bilirim. 'En doğru zevk, fikir, karar diye birşey yok anne, fikirler, zevkler, kararlar var' diye dedalarca karşı çıksam da müdahalelerine, değişemeyeceğini anlamam uzun sürmedi. Annemin yaptıklarını fark ettiğimden beri teşekkür etmek, saygı duymak, hak edilen herşeyi övmek, haklıya hakkını vermek, saygı duymak, kimsenin özbenliğine dokunacak yanlış hareket ve sözlerden kaçınmayı şiar edindim.

Annemin babası o çocukken ölmüş. Ufak ufak, basit, yersiz anılar hatırlayıp pişmanlık duyar zaman zaman. 'Hatırlıyorum, ben çocukken babam beni yanına çağırmıştı öpmek istemişti de naz yapıp gitmemiştim, keşke gitseydim.' gibi küçük ve masum. Toplasan beş anısı yoktur. Beşi de 'keşke' ile yad edilir. Keşke diyecek hiçbir anı bırakmamaya çalışıyorum sadece arkamızda. Dantellere bayılır, nefret ederim. O bana gelirken serer, o gidince kaldırırım. Yeter ki benden yana gönlü hoş olsun. Gördüğün gibi annenin huyu sustuğu yıllar içinde de değişmemiş. O karaktere hapsolmuş, masum dğilse de suçlu da sayılmaz.

Doğru diyorsun aslında, masum değil ama suçlu da değil. Çok hatalı belki.
Benim anne de bayılır çeyiz işleri, danteller, kristal takımlarla dolu vitrinler, klasik mobilyalar vb... Yaşadığı dönemin kadınıdır tam. Ve aynen dediğiniz gibi, dantel, iğne oyası, ipek işleri, kanaviçe, kurdele işi, havlu kenarları vb şeylerle dolu çekmece ve dolaplarım var. Heves etmiş dedim, doğduğum gün çeyizime başlamış öyle bir kadın. Evimi yerleştirirken dokunmadım, dilediği gibi yaptı ve o her geldiğinde dantelleri çıkarır sererim, kullanıyor desin sevinsin diye.

Evime eşya seçerken boydan boya kütüphane yaptıracaktim duvarın birine, ancak o vitrin istiyor, yemek ünitesi istiyor diye o duvarı bana aldığı tüm takımları sergileyip depolayacagi vitrin ve aynalı dolap olarak onun zevkine bıraktım. Ve halı, perdeleri de o seçti, alacağım koltuk takımına karışmaması anlaşması ile :) Dedim, kendi evlenirken dilediğince yapamamış, o güzelliği bende yaşasın. Öyle de oldu, ağzı kulaklarında evimi birlikte döşedik, eşim de sizin zevkiniz benim zevkim, siz ne secseniz beğenirim ben, rahat olun dedi sağ olsun.

Esasen ben pek çok konuda ona uydum, onun mutlu olması beni de mutlu ediyor çünkü. Ama daha kişisel, daha karakteristik konularda müdahalesi, işte o beni canavara çeviriyor.

Güldüm ben de okurken, aynısını yaşadım, bana "ben bilirim doyduğunda" dedi kocaman halimle, çok zaman geçmedi, büyüyünce daha çok koyuyor iradesizmişsin gibi davranması :) Küçükken çok fazla şey yedirirmiş bir gün elime tutuşturduğu ekmek arası bir şeyi atmışım balkondan aşağıya akrabalardan biri görmüş..
Ergenken kuş kadar yiyordum, heralde hem ergenlik melankolisi hem de baskı birleşince, bıkmadan usanmadan ye ye ye derdi her yemekte.. Ben hiç mutlu etmeyi düşünmedim tek düşündüğüm beni çok zorladığı, baskı uyguladığı çünkü bunu çok alenen yapıyordu Belli bir yaşa kadar sırf korkudan, e küçük olunca pek tepki göstereceğim durumlarda da kalmadığımdan tamam dedim bir çok şeye, sonra sonra tepki göstermeler başladı özellikle ilk aşkımı yaşadığım ve öğrendiğinde :) O zaman çok yalan söyledim ve şu yaşımda zerre pişman değilim, ayrılacaksın dedi, ayrılmıcam dedim, üzüldüm bir ton ağladım, aldatıldım bilmem ne ama "ben" karar verdim, o dedi diye değil. Bu arada sonradan yemeği sevdiğimi de farkettim. Bir de sofrada "bak şundan da ye, niye yemedin, çok faydalı" vs. sayıyordu, tam onu yiyeceğim, belki kendi kendime en son yerim dedim ama vazgeçiyorum sırf o dedi diye yapmış olacağım onun gözünde diye, e ortada sofrada duruyor işte yersem yerim dimi, neyse bayadır duymadım bunu. Tek başına basit ama yaşadığım bir çok baskıyla sinir bozucuydu.

Küçükken dayak da yedim, çok kırılıyordum üstüne bu yüzden de ağlıyordum, bir çocuğu annesi ağlatırken aynı zamanda "anne" diye bağırması ne çaresizlik. Uyduruktan sebepler yüzünden çoğu, büyük şeyler olsa neyse.. Sorsan uslu çocuktun der ama neden? Belki senin baskın yüzünden ya da değil diyelim o zaman ne diye bu kadar öfkeliydin. Bazen umursamaz çocuklar görürdüm annesi bir ton kızıyor ama o "hee" deyip koşup gidiyordu keşke öyle olsaydım derdim.

Bana bir çok konuda inanmadığı oldu ki şu hayatta en çok yalanı onun yüzünden ona söyledim evet ama söylememek içinde hep çok zorlamışımdır kendimi, bazen sakladım bazen yalan söyledim, bazen laf yiyeceğimi bildiğim halde kaldırabileceksem çok çok büyümeyecekse yine doğruyu söyledim, bazen yarım anlattım vs... Yalanlarımdan da hiç pişman olmadım ama hiç yalana da alışmadım hep nefret ettim. Onun göremediğinin aksine ben çok daha kendini bilen bir insandım. O sadece kendi istediği şeyleri yapmamı bekledi. Bazı yapamadığım şeylerde de dönüp kendine bakmadı hiç, moralimi dibe vuruyor öz güvenimi zedeliyor, bekledikleriyle tam zıt şeyler.

Bazen annem bana bir konuda inanmadığında bir şey anlatmaya çalışıp anlamadığında, mesela bilgisayarda virüs çıktı diyelim "neler karıştırdın da oldu" diye lafı uzatıp dururken bilgisayar öğretmenimi tutup kolundan oturtup anlattırmak istiyordum :) Çok yoruyordu beni, suçluyordu. Sonra aynı şekilde psikolog, rehber öğretmen vs aklıma hep birilerini karşısına oturtup anlamadıklarını anlatsın da anlasın artık derdim kendi kendime. Anca başkalarından duyunca inanıyor, bana inanmıyordu ama o aşk yalanından olan bir şey değil, normalde yalanın beyazından pembesinden bile nefret eden bir insanım ben kendimi bildim bileli. Bir arkadaşım "kendine zarar verecek kadar dürüstsün" demişti bir gün hiç unutmam. Hep karakterimin zıttı şeyler duydum. Şimdi dışarıdaki insanlara tahammülüm kalmadı pek, anlaşılmamak çok geriyor. Bir de benim söylediklerimin zıttını söyleme dürtüsünü çok yaşıyor.

Şimdi psikologa gidecek pek durumum yok ama ilk fırsatta gizlice gitmek istiyorum, çünkü o tarz şeylerde de özellikle sinirlenince "deli misin sen, bak ben mi gittim sen gittin" falan bir ton laf duyarım.

Tek çocuğum ben, bir gün biri bana "hiç mi şımartmadılar seni" demişti...

Sonuç olarak dediğiniz gibi çocuklarımızda dikkat etmemiz lazım artık olabildiğince, umarım ileride başarırım.

Böyle anlatınca bazen üzülüyorum, o da çok üzülürdü görse sonra da elaleme mi anlatıyorsun bunları der kızardı, kalbi çok temiz aslında biliyorum ama olanlar da bunlar maalesef.
Ben de hayatımın yalanını anneme söyledim ve dediğin gibi, buna alışamadım, ölesiye nefret ettim. Zamanlar sonra da oturdum karşısına "Ben bunu bunu yaptım ve sana yalan söyledim. Beni bir daha yalana itme lütfen, lütfen sana yalan söylemek zorunda bırakma beni" dedim. "Sen benim kızımsın, yalan söyleyip bundan rahatsız olmazsan zaten şaşardım" filan demişti. Böyle, buna benzer barıştığımız, kucaklaştığımız, anlıyoruz birbirimizi dediğim zamanlarımız çok oldu. Ama artık onda otomatikleşmiş midir, önemsemediğinden midir, her barış ardından kavga getirdi. Her sarılma bir başka uçurumu hazırladı. Tuhaf... Bir çok olay yaşadık, mesela lise zamanı bana verdiği sözü "İyiliğiniz için" diyerek tutmadı. Derin bir olaydır bu, iki arkadaş gibi konuşmayı bırakma kararı aldığım ve güvenimin sarsildigi travmatik bir zamandı. Psikoloğum ile paylaştığımda gayri ihtiyari kaşları çatilmiş ve "Bu bir genç kız - anne ilişkisi için büyük hata, çok büyük hem de" demişti. Annem hatasını kabul etmemişti iyiliğim içindi yaptığı. Senelerce inkar etti. Ve bu konuyu en taze sanırım bir 5-6 ay önce konuştuk. "Bilememişim, öyle iyi olur sanmışım" dedi geçti. Özür bekledim. "Tamam özür dilerim" dedi ama geçiştirmek, konuyu kapatmak içindi, biliyorum. Çünkü onu tanıyorum. Hatasını telafi edebilirdi, umursamayıp "Tamam memnun olacaksan özür dilerim" babında bir özür ile geçti üzerinden.

Ben de geçeceğim sanırım, bugün karşı karşıya geldik, ben soğuktum, babam "Anneni biliyorsun işte, idare ediver geç. Bazen bilmiyor lafının nereye gittiğini" filan dedi. Bir şey demedim. Yarın, daha biz bize kaldığımız bir an konuşup kapatacağım. Her şeyi, hepsini, her yarayı... Kendimi deşmeyi bırakacağım, çok oyaladım, çok çaldım kendimden.
 
Siz mümkünse her zaman yazın. Ifadeleriniz muhteşem. Tespit de başarılı. Hangi işle mesgulsunuz bilmiyorum ama kesinlikle yazmalisiniz.
 
Ben de hayatımın yalanını anneme söyledim ve dediğin gibi, buna alışamadım, ölesiye nefret ettim. Zamanlar sonra da oturdum karşısına "Ben bunu bunu yaptım ve sana yalan söyledim. Beni bir daha yalana itme lütfen, lütfen sana yalan söylemek zorunda bırakma beni" dedim. "Sen benim kızımsın, yalan söyleyip bundan rahatsız olmazsan zaten şaşardım" filan demişti. Böyle, buna benzer barıştığımız, kucaklaştığımız, anlıyoruz birbirimizi dediğim zamanlarımız çok oldu. Ama artık onda otomatikleşmiş midir, önemsemediğinden midir, her barış ardından kavga getirdi. Her sarılma bir başka uçurumu hazırladı. Tuhaf... Bir çok olay yaşadık, mesela lise zamanı bana verdiği sözü "İyiliğiniz için" diyerek tutmadı. Derin bir olaydır bu, iki arkadaş gibi konuşmayı bırakma kararı aldığım ve güvenimin sarsildigi travmatik bir zamandı. Psikoloğum ile paylaştığımda gayri ihtiyari kaşları çatilmiş ve "Bu bir genç kız - anne ilişkisi için büyük hata, çok büyük hem de" demişti. Annem hatasını kabul etmemişti iyiliğim içindi yaptığı. Senelerce inkar etti. Ve bu konuyu en taze sanırım bir 5-6 ay önce konuştuk. "Bilememişim, öyle iyi olur sanmışım" dedi geçti. Özür bekledim. "Tamam özür dilerim" dedi ama geçiştirmek, konuyu kapatmak içindi, biliyorum. Çünkü onu tanıyorum. Hatasını telafi edebilirdi, umursamayıp "Tamam memnun olacaksan özür dilerim" babında bir özür ile geçti üzerinden.

Ben de geçeceğim sanırım, bugün karşı karşıya geldik, ben soğuktum, babam "Anneni biliyorsun işte, idare ediver geç. Bazen bilmiyor lafının nereye gittiğini" filan dedi. Bir şey demedim. Yarın, daha biz bize kaldığımız bir an konuşup kapatacağım. Her şeyi, hepsini, her yarayı... Kendimi deşmeyi bırakacağım, çok oyaladım, çok çaldım kendimden.

Ben hiç bir yalanımı söylemedim, hiç zamanda hiç bir anda anlamayacaktı, yine moralim düşecekti.. Ha çok hayati bir şey de olmadı aslında.
Ben mesela "yalan söylediğim için" rahatsız oldum ama anneme söylediğim için pek rahatsız olmadım, o itti beni çünkü. Ha bazı konular var ergenlikten kaynaklı hiç bir türlü söyleyemezdim sanırım bilemiyorum :) Ama vicdan azabı duysam dahi çok sürmedi.
Ben hiç kucaklaşmadım, o tutup sarılmıştır ama ben hiç sevgi gösterisinde bulunamadım..
Yapı olarak da çok gösterdiğim söylenemez ama annem beni hep itti, babam desen ağır duruşlu ve sessiz o da göstermez öyle, düşüncesiyle, davranışlarıyla, konuşmalarıyla daha çok, sanırım ben de ona daha bir benziyorum. Belki ben çok sevgiyle pıtırcık yaklaşsam farklı olurdu biraz ama ben çocuktum ya, anne olan sendin, çok normal ittirilmiş olmam, yapım da böyle demek ki, kapatıyorum ben kırılınca, anlaşılmayınca kendimi... Belki zamanla ayrı ev falan olunca biraz daha değişiriz. Bazen de kaynanadan daha çok kaynana olabilirmiş gibi geliyor bana düşünüyorum da bazen :)

İki arkadaş gibi konuşma hiç olamadı bizde de. Babama zaten bilinen her şey aktarıldı arka planda işler biraz farklı yürüyordu sanırım, saklasaydı yalan söyleseydi çok kızabilirdi babam diye düşünüyorum öyle hissettim ki fazla kızan bir insan değil, ama annemin yaklaşımı da hep tersti. Ben güle güle gidip bak "böyle böyle olmuş", "şöyle şöyle yaptım" derim o anında bozardı beni, lafı bir şekilde dönüp dolaştırıp kötüye götürür daha çok bana dokundururdu alakasız da olsa, suratım düşerdi hemen. Sonra kapatırdım yine kendimi ama ara ara denerdim, isterdim konuşabilmeyi ve pişman olurdum.

Ama babamla mesela sırrım vardır bir kaç tane, işte çıkarılmıştım bir dönem söylemedim mesela anneme sonra o durdurulmuştu ben kendim ayrılmıştım işten ama babam daha önce çıkartıldığımı bilir annem bilmez.. Aşağılardı çok bilse, uğraşamazdım zaten iş yeri çok yormuştu ama anlatamazdım ona, kendi morali bozulunca hepimizinkini de dibe çekiyor(babam çok takılmıyor gibi de ben beceremiyorum işte). Babam da hep bunları asıl annenle yaşaman, konuşabilmen lazımdı der bana.

Evet özür de duymadım hiç. Bir kere benden bir konuda özür beklemişti yanlış hatırlamıyorsam, bilerek hiç öğrettin mi tarzında bir şey söylemiştim.. Ara sıra böyle dokundurmalar yaptım dayanamadım her şeyi bana yüklemesine, belki biraz anlar bir şeyleri diye dediklerim doğru olmasa bile bazen düşündürsün istedim, kendisi gibi yaklaştım. Hani koca kız olmuşsun kendin öğren gibi bir şey değil, olayın kaynağı "özür" de değil, bir şeyleri sorgulasın istiyordum, bendekiler "tepki" çünkü.
Zamanında çok sıktım kendimi çok zorladım ama arada bir şeyler dökülüyordu ağzımdan napayım.
Bir gün hasta olsam o zaman anlayacak heralde derdim ama şükür olmadım henüz valla hayret ediyorum.

Ne konuştum ya, konuşsam çıkar daha..
Bu konuda çok dökülme ihtiyacı hissettim ömrüm boyunca, bazen birilerini buldum anlattım anlattım ama geçmedi, heralde anca psikolog durdurur beni bu konuda bilemiyorum.
Neyse şu aralar çok şükür eskisi kadar değiliz, büyümek biraz etki ediyor gibi iletişime. Bir de çalışınca özellikle daha iyi oluyor, hatta ben hadi gel çarşıya gidelim falan diye çıkartıyordum onu iş çıkışları, maddi yükümü de üstünden alınca iyi oluyordu heralde. Evde olunca biraz değişiyor yine işler :)

Evet kötü düşündüklerinden yapmıyor kimse, çok dualar etti bana, her hastaneye işimiz düştüğünde falan ne olduğu belirlenip kötü bir şey çıkmayınca kutlayalım diyerek hastaneden çıktı herkesi aradı söyledi(herkesin bir çok şeyimi bilmesinden de hiç hoşlanmıyorum aslında:)), çocuklara bir şeyler dağıttı vs. vs. yani biliyorum seviyor ama çok da kırılıp üzüldüm ben, engel olamıyorum bu hislere. 180 derece döndü hep ve bu benim güvenimi sarstı uzaklaşmamı sağladı. Ne güzel davranıyor deyip bir şeyler paylaşmaya yeltensem yine suratım asık kalıveriyordum yani...

Umarım halledersiniz, topikteki tüm bu konudan dertli insanlar halleder bu konuyu :)
 
Siz mümkünse her zaman yazın. Ifadeleriniz muhteşem. Tespit de başarılı. Hangi işle mesgulsunuz bilmiyorum ama kesinlikle yazmalisiniz.

Teşekkür ederim.
Şu hali aşar, güzellik ve mutlulukları yazarım, yazarız umarım.

Ben hiç bir yalanımı söylemedim, hiç zamanda hiç bir anda anlamayacaktı, yine moralim düşecekti.. Ha çok hayati bir şey de olmadı aslında.
Ben mesela "yalan söylediğim için" rahatsız oldum ama anneme söylediğim için pek rahatsız olmadım, o itti beni çünkü. Ha bazı konular var ergenlikten kaynaklı hiç bir türlü söyleyemezdim sanırım bilemiyorum :) Ama vicdan azabı duysam dahi çok sürmedi.
Ben hiç kucaklaşmadım, o tutup sarılmıştır ama ben hiç sevgi gösterisinde bulunamadım..
Yapı olarak da çok gösterdiğim söylenemez ama annem beni hep itti, babam desen ağır duruşlu ve sessiz o da göstermez öyle, düşüncesiyle, davranışlarıyla, konuşmalarıyla daha çok, sanırım ben de ona daha bir benziyorum. Belki ben çok sevgiyle pıtırcık yaklaşsam farklı olurdu biraz ama ben çocuktum ya, anne olan sendin, çok normal ittirilmiş olmam, yapım da böyle demek ki, kapatıyorum ben kırılınca, anlaşılmayınca kendimi... Belki zamanla ayrı ev falan olunca biraz daha değişiriz. Bazen de kaynanadan daha çok kaynana olabilirmiş gibi geliyor bana düşünüyorum da bazen :)

İki arkadaş gibi konuşma hiç olamadı bizde de. Babama zaten bilinen her şey aktarıldı arka planda işler biraz farklı yürüyordu sanırım, saklasaydı yalan söyleseydi çok kızabilirdi babam diye düşünüyorum öyle hissettim ki fazla kızan bir insan değil, ama annemin yaklaşımı da hep tersti. Ben güle güle gidip bak "böyle böyle olmuş", "şöyle şöyle yaptım" derim o anında bozardı beni, lafı bir şekilde dönüp dolaştırıp kötüye götürür daha çok bana dokundururdu alakasız da olsa, suratım düşerdi hemen. Sonra kapatırdım yine kendimi ama ara ara denerdim, isterdim konuşabilmeyi ve pişman olurdum.

Ama babamla mesela sırrım vardır bir kaç tane, işte çıkarılmıştım bir dönem söylemedim mesela anneme sonra o durdurulmuştu ben kendim ayrılmıştım işten ama babam daha önce çıkartıldığımı bilir annem bilmez.. Aşağılardı çok bilse, uğraşamazdım zaten iş yeri çok yormuştu ama anlatamazdım ona, kendi morali bozulunca hepimizinkini de dibe çekiyor(babam çok takılmıyor gibi de ben beceremiyorum işte). Babam da hep bunları asıl annenle yaşaman, konuşabilmen lazımdı der bana.

Evet özür de duymadım hiç. Bir kere benden bir konuda özür beklemişti yanlış hatırlamıyorsam, bilerek hiç öğrettin mi tarzında bir şey söylemiştim.. Ara sıra böyle dokundurmalar yaptım dayanamadım her şeyi bana yüklemesine, belki biraz anlar bir şeyleri diye dediklerim doğru olmasa bile bazen düşündürsün istedim, kendisi gibi yaklaştım. Hani koca kız olmuşsun kendin öğren gibi bir şey değil, olayın kaynağı "özür" de değil, bir şeyleri sorgulasın istiyordum, bendekiler "tepki" çünkü.
Zamanında çok sıktım kendimi çok zorladım ama arada bir şeyler dökülüyordu ağzımdan napayım.
Bir gün hasta olsam o zaman anlayacak heralde derdim ama şükür olmadım henüz valla hayret ediyorum.

Ne konuştum ya, konuşsam çıkar daha..
Bu konuda çok dökülme ihtiyacı hissettim ömrüm boyunca, bazen birilerini buldum anlattım anlattım ama geçmedi, heralde anca psikolog durdurur beni bu konuda bilemiyorum.
Neyse şu aralar çok şükür eskisi kadar değiliz, büyümek biraz etki ediyor gibi iletişime. Bir de çalışınca özellikle daha iyi oluyor, hatta ben hadi gel çarşıya gidelim falan diye çıkartıyordum onu iş çıkışları, maddi yükümü de üstünden alınca iyi oluyordu heralde. Evde olunca biraz değişiyor yine işler :)

Evet kötü düşündüklerinden yapmıyor kimse, çok dualar etti bana, her hastaneye işimiz düştüğünde falan ne olduğu belirlenip kötü bir şey çıkmayınca kutlayalım diyerek hastaneden çıktı herkesi aradı söyledi(herkesin bir çok şeyimi bilmesinden de hiç hoşlanmıyorum aslında:)), çocuklara bir şeyler dağıttı vs. vs. yani biliyorum seviyor ama çok da kırılıp üzüldüm ben, engel olamıyorum bu hislere. 180 derece döndü hep ve bu benim güvenimi sarstı uzaklaşmamı sağladı. Ne güzel davranıyor deyip bir şeyler paylaşmaya yeltensem yine suratım asık kalıveriyordum yani...

Umarım halledersiniz, topikteki tüm bu konudan dertli insanlar halleder bu konuyu :)
Aynen, belki ben de özür istemedim, olayı sorgulasın, anlasın ve samimice hak versin istedim. Nadiren, ağzından özür dileği çıktığı zaman bile döver o özrü ile. Hani anlatsam ne derece anlaşılır bilmiyorum, o an yanımızda olup şahit olmanız lazım. Kaldı ki o özür ağzından çıkana kadar ben kırk kere cinnete varıp dönmüş hale gelirim. Eh o da lütuf olarak "Kusura bakma" der.

Anlıyorum sizi de... Sanki büyümüyor anne ile yaralı kalınca insan, bir yanı utandırılmış, küstürülmüş bir çocuk olarak kalıyor.

Umarım, ümit ediyorum ki hallederiz, halletmeliyiz.
 
Aynisi aynisi aynisi.bu kadar olur.sizinki gene sakince guzellikle soyluyormus.benimki bir de azarlar,tersler,kucumser sanki.hani olur ya sen yapamazsin sen edemezsin oyle iste.ustune birde dedigi yapilmazsa surat yapar azarlar kuser.hep onun dedigi olmali onun sozu dinlenmeli onun lafinin ustune laf olmamali.cocuklarimi yetistirme tarzima karisir-giydirecegim kiyafete kadar-benim her hareketime laf eder elestirir.yapar da yapar.millet ksyinvalidesiyle sorun yasar cocuk bakiminda ben annemle.kayinvalidem bakarken daha rahatim.ona nazim gecer laf soylerim alinmaz ama anneme diyemem.kaslarinin ortasi catmaktan dogal seklini aldi.artik gulerken bile catik(guldugu nadir anlarda)hep mutsuzdur.ufacik birseyi buyuturde buyutur sorun yapar kebdine.insanlarin her hareketinde her lafinda bir olumsuz bir anlam arar kendisine karsi yapilmis.kisacasi annem mutsuzluguyla mutludur.en basitinden bugun aramizda gecen bir dialogdan ornek vereyim.ben dovme cok severim ama canim da bir o kadar tatlidir.yani gayatta cesaret edip yaptiramam.ben de careyi gecici dovmede buldum.ayak bilegime hint kinasindan dovme yapiyorum.silindikce uzerinden geciyorum.bugun gene uzerinden geciyordum.annem kizim sakin bunu cocuklar buyuduklerinde yapma.hadi simdi ufaklar anlamiyorlar ama buyuduklerinde gercegini yaptirirlar sonra ozenirlerde dedi.e yaptirsinlar.isterlerse yaptirabilirler tabiyki dedim.annemin cevabi:iyi kizim iyi devam et yaptirsinlar.benim gozume gozukmesinlerde o halde ne yapiyorlarsa yapsinlar oldu.ben bu cevaba sasirdim mi hicccccccccc sasirmadim.gecen yuzme kursuna yazilcam onun konusu gecti.annemin cevabi kizim senin 2 cocugun var.kurs neyine.hele cocuklarin buyusun.simdi onlarla ilgilen.dedim cocugu olana kurs yasak mi?cevap yine ne halin varsa gor.okurken 99 alsak 100 alan var mi diye sorardi.sevincimizi yasayamazdik.halamin kizi muhendisligi birakip tiyatro bolumune gitti.annemin yapmadigi elestiri kalmadi.nasil boyle birsey yaparmis hic mi kafasi calismiyormus.ornekler anlatmakla bitnez.ama benim annem babam bosanmis.annem tek basina cok zorluklarla buyuttu kardesimle beni.hayat mucadelesini hep tek basina verdi.ben buna bagliyorum.ama beni yedi bitirdi su yasima kadar.ben artik takmiyorum.birsey yapacagimda soylemiyorum direkt yapiyorum yapacagim seyi.annemi cok seviyorum ama kimse icin artik uzulemem ve su saatten sonra kimseyi umursayamayacagim valla
 
Teşekkür ederim.
Şu hali aşar, güzellik ve mutlulukları yazarım, yazarız umarım.


Aynen, belki ben de özür istemedim, olayı sorgulasın, anlasın ve samimice hak versin istedim. Nadiren, ağzından özür dileği çıktığı zaman bile döver o özrü ile. Hani anlatsam ne derece anlaşılır bilmiyorum, o an yanımızda olup şahit olmanız lazım. Kaldı ki o özür ağzından çıkana kadar ben kırk kere cinnete varıp dönmüş hale gelirim. Eh o da lütuf olarak "Kusura bakma" der.

Anlıyorum sizi de... Sanki büyümüyor anne ile yaralı kalınca insan, bir yanı utandırılmış, küstürülmüş bir çocuk olarak kalıyor.

Umarım, ümit ediyorum ki hallederiz, halletmeliyiz.

Ben hep kendi kendimle konusup kendimi telkin ettim.. Bazen birileri cikti anlatabilecegim anlattim. Kendi kendime vind bu da bi sinav ogreti ders al belki boyle olmasaydi kotu olacakti bir seyler vs. dusundum hafifletmeye calistim belki de. Belki de dogrudur bazi yonlerden cunku dedigim gibi aile kacinilmaz, secilemez... Ama zararlari da cok oldu maalesef, dayaktan sonra odamda yatagimda buzusup agladigimi hatirlayinca uzuluyorum tekrar mesela, aglamakli oluyorum, disaridan baska bi cocugu izler gibi, cok masumdu cunku, belki abarti geliyor bazi kimselere ama ben de boyle hassasim iste. Manevi yonden zor oldu hep, asagilanmak azarlanmak anlasilmamak karsilastirilmak vs. vs....

Ay neyse..
Insallah hallederiz, insallah ileride cocugumu kirmam...
 
Yokuspokus Yokuspokus
Anne-kız sağlıklı ilişki oturtamayanlardanız.
Annem aşırı baskıcı ve her şeye müdahil bir baba ile büyümüş.
Benim babam ise tam tersi, isteklerimize saygı duyan ve çocukluğumuzdan beri kendi kararlarımızı almamıza destek veren biri.
Ama annemin gözünde ebeveyn tanımı bu olmadığı için, babam dahil herkesin üzerinde bir üstünlük kurup ille de kendi dediği kendi istegi olsun diye çaba gösterir.
Olmadığı zamanlarda ise işler çirkinleşir...
Bağırıp-çağırmalar, hakaretler, küsmeler, tripler, kendi dediğini yaptırana kadar bütün kozlarını kullanır.
E babam koca adam etkilenmemiş bu durumdan he der geçer ama çocuğu olarak ben çatıştıkça ve her seferinde bir şekilde onun dediği oldukça hayatımın her alanında acaba annem ne derdi düşüncesi beynimde çınlayarak hareket ettiğim oldu ister istemez.
Kocaman kadın oldum iş güç sahibi, evlendim eş oldum, hala kendinde karışma haddini bulur.
O bulur da artık hiç bir şey eskisi gibi değil.
Benim bu süreç anne olmamla baştan şekillendi.
Çünkü hep anne olunca anlarsın, analık hakkı, anneler böyledir, anne sevdiğinden düşündüğünden böyle davranır acabaları beni net davranmaktan alıkoymuş.
Çünkü bir tek onu bilmiyordum.
Şimdi ben de anneyim. İlk bebeği kucağı alır almaz o öyle olmaz böyle olur müdahelelerine maruz kaldım ve boyun eğdim, çünkü bilmiyordum.
Ne zaman Doğum şokunu atlatıp kendime geldim. Orada durdurdum. Bitti artık.
Şimdi ben de anneydim ve kendimi her şeye müdahale etmek zorunda hissetmiyordum.
Ne eşimin çocuk üzerindeki haklarına, kararlarına, becerilerine karışıyordum, ne de kundaktaki bebeğin isteklerine.
Demekki annelik bu değildi. Müdahale etmekle sevmek, korumak-kollamak aynı şey değildi.
Ve biz yeni bir döneme girdik.
annem yine dediği olsun diye çabaladı, bu Seder yaptıramadıkca kavgalar ettik. Kavgalar büyüdü, günler haftalar süren küslüklere kadar geldik.
En sonunda artık pes etmeyeceğimi anlayınca,
Konuşarak çözme evresini yakaladık...
Şimdi bir şey olduğunda, catısma haline geçtiğimizde sinir katsayısına göre :) iki yol izliyorum.
Ya hiç cevap vermeyip, he deyip geçip kendi bildiğimi yapıyorum. Daha sonra oturup bak defalarca konuştuk sen benim annemsin canımsın ama bu benim hayatım artık bırakmalısın, konuşması yapıyorum...

Yada kavgaya donmeyecek kadar sinirliyse o an sen istediğin fikri söylemekte özgürsün, hala çocuğun olarak görüyor olabilirsin ama 30 yaşında koca kadına ne yapacağı söylenmez, karışılmaz. Sen bana böyle çocuk gibi davranmak devam edersen ne eşim bana saygı duyar, ne çocuğuma annelik yapabilirim, ne de kendim mutlu olabilirim diyorum...

Bu süreçte farkettiğim bir şey daha, bu beynin içindeki annem ne der yada annem olsa şöyle yapardı düşüncesi bitmeden ergenlik bitmiyor :)
Çünkü o baskı hala üzerinde kalıyor ve sen hala ona itiraz etmekle uğraşıyorsun içinde.
Kısacası 28 yaşında ergenliği bitmiş bir kadın oldum ben :)
darısı başınıza diyeyim...
 
hayatımın her alanında acaba annem ne derdi düşüncesi beynimde çınlayarak hareket ettiğim oldu ister istemez.

Ay bir de bu var.
Bir şey oluyor, of şimdi anneme söylesem şöyle böyle der kafamda kuruyorum ve büyük oranda da nokta atışı olur iyi gününde değilse. Himayesinden kurtularak karar vermek kolay olmuyor her zaman... Bazen baskılıyorum onu yapmam gerektiğine inandıysam bazen de etkileniyorum o an yapamıyorum bekliyorum vs. daha bir şeyi yapmadan ağırlığı çöküyor üstüme...
Anne olunca görürsünün onun görüşüyle bir olmadığını gösterebilmeniz güzel bir şey olmuş :)
 
Aynisi aynisi aynisi.bu kadar olur.sizinki gene sakince guzellikle soyluyormus.benimki bir de azarlar,tersler,kucumser sanki.hani olur ya sen yapamazsin sen edemezsin oyle iste.ustune birde dedigi yapilmazsa surat yapar azarlar kuser.hep onun dedigi olmali onun sozu dinlenmeli onun lafinin ustune laf olmamali.cocuklarimi yetistirme tarzima karisir-giydirecegim kiyafete kadar-benim her hareketime laf eder elestirir.yapar da yapar.millet ksyinvalidesiyle sorun yasar cocuk bakiminda ben annemle.kayinvalidem bakarken daha rahatim.ona nazim gecer laf soylerim alinmaz ama anneme diyemem.kaslarinin ortasi catmaktan dogal seklini aldi.artik gulerken bile catik(guldugu nadir anlarda)hep mutsuzdur.ufacik birseyi buyuturde buyutur sorun yapar kebdine.insanlarin her hareketinde her lafinda bir olumsuz bir anlam arar kendisine karsi yapilmis.kisacasi annem mutsuzluguyla mutludur.en basitinden bugun aramizda gecen bir dialogdan ornek vereyim.ben dovme cok severim ama canim da bir o kadar tatlidir.yani gayatta cesaret edip yaptiramam.ben de careyi gecici dovmede buldum.ayak bilegime hint kinasindan dovme yapiyorum.silindikce uzerinden geciyorum.bugun gene uzerinden geciyordum.annem kizim sakin bunu cocuklar buyuduklerinde yapma.hadi simdi ufaklar anlamiyorlar ama buyuduklerinde gercegini yaptirirlar sonra ozenirlerde dedi.e yaptirsinlar.isterlerse yaptirabilirler tabiyki dedim.annemin cevabi:iyi kizim iyi devam et yaptirsinlar.benim gozume gozukmesinlerde o halde ne yapiyorlarsa yapsinlar oldu.ben bu cevaba sasirdim mi hicccccccccc sasirmadim.gecen yuzme kursuna yazilcam onun konusu gecti.annemin cevabi kizim senin 2 cocugun var.kurs neyine.hele cocuklarin buyusun.simdi onlarla ilgilen.dedim cocugu olana kurs yasak mi?cevap yine ne halin varsa gor.okurken 99 alsak 100 alan var mi diye sorardi.sevincimizi yasayamazdik.halamin kizi muhendisligi birakip tiyatro bolumune gitti.annemin yapmadigi elestiri kalmadi.nasil boyle birsey yaparmis hic mi kafasi calismiyormus.ornekler anlatmakla bitnez.ama benim annem babam bosanmis.annem tek basina cok zorluklarla buyuttu kardesimle beni.hayat mucadelesini hep tek basina verdi.ben buna bagliyorum.ama beni yedi bitirdi su yasima kadar.ben artik takmiyorum.birsey yapacagimda soylemiyorum direkt yapiyorum yapacagim seyi.annemi cok seviyorum ama kimse icin artik uzulemem ve su saatten sonra kimseyi umursayamayacagim valla

Benim anne de çok müdahil oluyor çocuk yetiştirmede izlediğim yola. Hani Sezar'ın hakkı Sezar'a, adım adım, ay ay bir çocuğun neleri ne ölçüde yemesi gerektiğini benden iyi bilir, hangi besinin ne için gerektiğini, sebzelerin vitamin muhteviyatını ve ne ile karıştırılıp-karistirilmamasi, ne kadar pişmesi vb. inanılmaz bilgili bir kadın. Yemek seçen bir çocuğa yemediğini, o tadı kamufle ederek başka bir yemekmiş gibi yedirebilir. 8 sene çocuğu olmamış annemin, çok okumuş, hevesle çok hazırlamış kendini, bilgi deryası gibi bu tip konularda ve ben gözüm kapalı teslim ederim çocuğumu besleme konusunda ona. Benden çok önde ve onun tecrübelerinden faydalanmak beni rahatlatıyor. Ancak diğer mevzularda böyle değil, çocuk düşer "Ah yavrum vah yavrum" refleks aşırı tepkiler verir. Uyarırim "Anne, yapma, korkak, ağlak biri olacak çocuk"... Bir yere uzanacak, çıkacak vb bir şey yapacak olur çocuk, hemen istediği şeyi eline verir.Uyarırım "Anne, yapma, kendisi alsın, kendisi başarsın, çalma onun başarısını" ya da "Anne, kötü düşmedi, hemen kaldırıp alma kucağına, bırak, kendi kalksın" vb... Beni aynen bu müdahaleler ile bir yönden kendine bağımlı hale getirmiş bir anne ve ben bunu çocuğuma yapmayacağıma dair yemin ettim. En içim acıdığı anda bile yüzüne bakıp gülümseyerek "Anneciğim, kalabilirsin düştüğün yerden" diyor, kalkınca tebessümle onaylıyorum.

O dövmedir, burun-kaş deldirmedir çok tartışırdik, dövmeciye girip, nereye ne şekil bir dövme yapılacağını seçip, 10 dk sonra caydıgim çok an oldu. Sanki anneme ihanet ediyorum gibi acayip bir histi. :) Şimdi komik geliyor, eşimin dövmesi var bacağında ve annem gördükçe söylenir. Ben yaptırmış olsam herhalde hala daha beynimi yiyor, tıpkı senin annenin dediği gibi "Çocuğun da yapacak böyle, iyi örnek olamadın ona" vb diyor olurdu. Nitekim eşime "Onu sildirin, lazerle siliyorlarmis, sildir çocuğum, baba oldun sen." deyip durduğu bir zamanı da yaşadık 5 ay sürdü sanırım bu ikna çabası. O umursamadı, bozulmadı üstüne "İlahi anne" deyip gülebildi. Sanırım ben de, biz de bunu yapabilmeliyiz, bu barışık ruh hali için kendimizi tamir edip, şu saplanıp kalmışliktan çıkmalıyız.
 
Son düzenleme:
Benim anne de çok müdahil oluyor çocuk yetiştirmede izlediğim yola. Hani Sezar'ın hakkı Sezar'a, adım adım, ay ay bir çocuğun neleri ne ölçüde yemesi gerektiğini benden iyi bilir, hangi besinin ne için gerektiğini, sebzelerin vitamin muhteviyatını ve ne ile karıştırılıp-karistirilmamasi, ne kadar pişmesi vb. inanılmaz bilgili bir kadın. Yemek seçen bir çocuğa yemediğini, o tadı kamufle ederek başka bir yemek iş gibi yedirebilir. 8 sene çocuğu olmamış annemin, çok okumuş, hevesle çok hazırlamış kendini, bilgi deryası gibi bu tip konularda ve ben gözüm kapalı teslim ederim çocuğumu besleme konusunda ona. Benden çok önde ve onun tecrübelerinden faydalanmak beni rahatlatıyor. Ancak diğer mevzularda böyle değil, çocuk düşer "Ah yavrum vah yavrum" refleks aşırı tepkiler verir. Uyarırim "Anne, yapma, korkak, ağlak biri olacak çocuk"... Bir yere uzanacak, çıkacak vb bir şey yapacak olur çocuk, hemen istediği şeyi eline verir.Uyarırım "Anne, yapma, kendisi alsın, kendisi başarsın, çalma onun başarısını" ya da "Anne, kötü düşmedi, hemen kaldırıp alma kucağına, bırak, kendi kalksın" vb... Beni aynen bu müdahaleler ile bir yönden kendine bağımlı hale getirmiş bir anne ve ben bunu çocuğuma yapmayacağıma dair yemin ettim. En içim acıdığı anda bile yüzüne bakıp gülümseyerek "Anneciğim, kalabilirsin düştüğün yerden" diyor, kalkınca tebessümle onaylıyorum.

O dövmedir, burun-kaş deldirmedir çok tartışırdik, dövmeciye girip, nereye ne şekil bir dövme yapılacağını seçip, 10 dk sonra caydıgim çok an oldu. Sanki anneme ihanet ediyorum gibi acayip bir histi. :) Şimdi komik geliyor, eşimin dövmesi var bacağında ve annem gördükçe söylenir. Ben yaptırmış olsam herhalde hala daha beynimi yiyor, tıpkı senin annenin dediği gibi "Çocuğun da yapacak böyle, iyi örnek olamadın ona" vb diyor olurdu. Nitekim eşime "Onu sildirin, lazerle siliyorlarmis, sildir çocuğum, baba oldun sen." deyip durduğu bir zamanı da yaşadık 5 ay durdu sanırım bu ikna çabası. O umursamadı, bozulmadı üstüne "İlahi anne" deyip gülebildi. Sanırım ben de, biz de bunu yapabilmeliyiz, bu barışık ruh hali için kendimizi tamir edip, şu saplanıp kalmışliktan çıkmalıyız.
Of bu kadar olur ya.2 anne ancak bu kadar benzeyebilir.ozellikle cocuk yetistirme konusunda.bizde de oyle.cocuklarin bir yerlerine azicik birseyy olsa buzlar havada ucusuyor bizde ciglik cigliga.ben de hayatta gik demem duserler kalkarlar carparlar.sonra kalkarlar ayaga devam kosup ziplamaya.ama annem varken bir dustuler mi yarim saat agliyorlar.cunku cocuklardan once annem baslar.ah yavrum of cok kotu dustu ,neren acidi,cok mu acidi,oy kiyamam sana ve bir dolu laf.cildiriyorum birsey de denmiyor.hemen iyi kizim cok biliyon sen herseyi bir laf denmiyor ay ben gidiiyorum ne halin varsa gor.kac kez valiz hazirladi ben gidiyorum diye.her seferinde de git anne git,gitcem diyorsun gitmiyorsun bir git diyorum.sonrada kaliyorsam sirf su cocuklarin hatrina diyor kaliyor:))o ihanet hissini hayatimin her alaninda milyon kere hissettim.annem ne der,annem uzulur,annem kizar,annem de annem.bu durum acayip zedeliyor insanin ozguvenini.cunku sen sen olmaktan cikiyorsun artik.kendimin degil annemin hayatini yasiyordum resmen.ta ki 3 sene oncesine kadar.artik bambaskayim.esim gibi ya takmiyorum ya da dedigim gibi ne istiyorsam gidip yapiyorum danismadan.sonradinda ginlerce soylenip duruyor duymuyorum valla.ama bu hisler bana hamile kalinca kendiliginden geldi.bir caba harcamadim
 
Yokuspokus Yokuspokus
Anne-kız sağlıklı ilişki oturtamayanlardanız.
Annem aşırı baskıcı ve her şeye müdahil bir baba ile büyümüş.
Benim babam ise tam tersi, isteklerimize saygı duyan ve çocukluğumuzdan beri kendi kararlarımızı almamıza destek veren biri.
Ama annemin gözünde ebeveyn tanımı bu olmadığı için, babam dahil herkesin üzerinde bir üstünlük kurup ille de kendi dediği kendi istegi olsun diye çaba gösterir.
Olmadığı zamanlarda ise işler çirkinleşir...
Bağırıp-çağırmalar, hakaretler, küsmeler, tripler, kendi dediğini yaptırana kadar bütün kozlarını kullanır.
E babam koca adam etkilenmemiş bu durumdan he der geçer ama çocuğu olarak ben çatıştıkça ve her seferinde bir şekilde onun dediği oldukça hayatımın her alanında acaba annem ne derdi düşüncesi beynimde çınlayarak hareket ettiğim oldu ister istemez.
Kocaman kadın oldum iş güç sahibi, evlendim eş oldum, hala kendinde karışma haddini bulur.
O bulur da artık hiç bir şey eskisi gibi değil.
Benim bu süreç anne olmamla baştan şekillendi.
Çünkü hep anne olunca anlarsın, analık hakkı, anneler böyledir, anne sevdiğinden düşündüğünden böyle davranır acabaları beni net davranmaktan alıkoymuş.
Çünkü bir tek onu bilmiyordum.
Şimdi ben de anneyim. İlk bebeği kucağı alır almaz o öyle olmaz böyle olur müdahelelerine maruz kaldım ve boyun eğdim, çünkü bilmiyordum.
Ne zaman Doğum şokunu atlatıp kendime geldim. Orada durdurdum. Bitti artık.
Şimdi ben de anneydim ve kendimi her şeye müdahale etmek zorunda hissetmiyordum.
Ne eşimin çocuk üzerindeki haklarına, kararlarına, becerilerine karışıyordum, ne de kundaktaki bebeğin isteklerine.
Demekki annelik bu değildi. Müdahale etmekle sevmek, korumak-kollamak aynı şey değildi.
Ve biz yeni bir döneme girdik.
annem yine dediği olsun diye çabaladı, bu Seder yaptıramadıkca kavgalar ettik. Kavgalar büyüdü, günler haftalar süren küslüklere kadar geldik.
En sonunda artık pes etmeyeceğimi anlayınca,
Konuşarak çözme evresini yakaladık...
Şimdi bir şey olduğunda, catısma haline geçtiğimizde sinir katsayısına göre :) iki yol izliyorum.
Ya hiç cevap vermeyip, he deyip geçip kendi bildiğimi yapıyorum. Daha sonra oturup bak defalarca konuştuk sen benim annemsin canımsın ama bu benim hayatım artık bırakmalısın, konuşması yapıyorum...

Yada kavgaya donmeyecek kadar sinirliyse o an sen istediğin fikri söylemekte özgürsün, hala çocuğun olarak görüyor olabilirsin ama 30 yaşında koca kadına ne yapacağı söylenmez, karışılmaz. Sen bana böyle çocuk gibi davranmak devam edersen ne eşim bana saygı duyar, ne çocuğuma annelik yapabilirim, ne de kendim mutlu olabilirim diyorum...

Bu süreçte farkettiğim bir şey daha, bu beynin içindeki annem ne der yada annem olsa şöyle yapardı düşüncesi bitmeden ergenlik bitmiyor :)
Çünkü o baskı hala üzerinde kalıyor ve sen hala ona itiraz etmekle uğraşıyorsun içinde.
Kısacası 28 yaşında ergenliği bitmiş bir kadın oldum ben :)
darısı başınıza diyeyim...

Sanırım ben de bir değişim sürecindeyim ve onun sancılarını çekiyorum. Dediğiniz gibi, anne oldum ve sorguladım, annemin "Anne olunca anlarsın" miti, loğusa psikolojisinden çıkıp, yavaş yavaş çocuğum ile olan ilişkimi daha sağlıklı irdeledikçe, yıkıldı. Bunun getirdiği ayrı bir sinir de var sanırım, kandırılmış hissi mi desem, değişik bir şey. Sanırım annem "Anne olunca anlayıp, bana hak vereceksin" derken aslında beni nasıl bir anne olmayacağıma hazırlamış oldu, "Onun gibi bir anne olmayacağım" dediğim bir sonuca ulaşmak büyük hayal kırıklığı yaşattı. Bir yerlerde gerçekten onu anlamayı, ona benzemeyi istedim çünkü.

Ve doğru diyorsun, çok doğru, "Annem onaylar mı? O ne düşünür? " hali bitmeden, ben bu yönden büyüyemem. Teşekkürler yorum için. Farkındalıklarla dolu bir beş gün yaşıyorum.

Teşekkürler herkese.
 
X