- 3 Mart 2016
- 18.150
- 76.557
-
- Konu Sahibi Yokuspokus
- #1
Güncel: Sayfa 4
Selam kızlar.
Uzatmadan konuya geçeyim; çünkü konu uzun olacak muhtemelen.
Bugün üçüncü gün ve hala tam tekmil sakinleşmiş, sinirimi üzerimden atabilmiş değilim. Durup durup ağlayasım geliyor mu desem, elime geçen bir şeyleri bir yerlere fırlatmak istiyorum mu desem, çığlık çığlığa "Karışma artık!" diye balkonlardan haykırasım var mı desem, bilemiyorum; öyle bir sinir, o kadar derinden bir öfke.
Aslında buraya konu açmak niyetinde değildim, çünkü üzerine tartışılası, çözümü olan bir konu değil. Üstelik benim için cam gibi kırılgan, hassas bir konu. Dün adamı evden kovaladım, duşa girip saatlerce su altında kaldım, çay demledim kendime, sevdiğim müzikleri açtım, kah gezeledim, kah oturdum yok, olmadı. Zaten tam sakinleştiğim sıra, bir cümle ile yeniden alevlenip durdum.
Muhafazakar bir ailede, "Elalem ne der?" lafını işiterek büyüdüm ben, çoğunuz gibi. Annem de babam da normal, bilindik insanlar; tipik bir aileyiz. Kimsenin çoluğunu çocuğunu ayıplayıp konuşmazlar, ancak benim her hareketimi yönetme istemi içerisinde, "Ayıplarlar" fikri ile yaklaşırlar. Cahil desem, cahil de değiller, okuyan, araştıran, bilgiye açık insanlar; kendimi bildim bileli evimize günlük üç gazete girer, gündem sürekli takiptedir, fikirler çoğu kez açıktır ve her şeyinizi konuşabileceğiniz derece sakin dinleyicidirler. Ama annem... Annem... Off... Dominant ötesi, evinde kelimenin tam manasıyla diktatör, hakim ve manipülatif bir kadın.
Eskiden beridir üzerimde kol kanat, abartı yönlendirme çabası ve kafasındaki kalıba uygun olmam gayretinde. Çok restleştik, çok kavgalar ettik, kapıyı çarpıp çıktığım çok oldu. Kabul etmezdi, o hatasızdı çünkü anneydi ve her şeyin iyisini o bilirdi, bizim için istediği şeyler sadece iyiliğimize olanlardı. Tüm bu müdahalelerin arasında elbette giyimimden konuşmalarıma, saçımın renginden seçmem gereken mesleğe, hangi şehirde okumam gerektiğinden tutun da erkek arkadaşlarımla olan ilişkilerime her şeyime maksimum derecede karışıldı ve ben de artık bir noktadan sonra "İllallah" diyerek saldım gitti.
Onların uygun gördüğü alanda lisans sahibi oldum, onların seçtiği şehirde okudum. Onlar öyle münasip buldular diye erkek arkadaşımdan ayrıldım, onlar şunu giyme dedi giymedim, şurada şöyle konuş dediler öyle konuştum...
Bir noktadan sonra içime içime bir huzursuzluk aldı geçti beni ve yine kavgalar, itirazlar başladı. Annemin hemen hemen her cümlesi şuna benziyordu: "Kızım, anlıyorum ben seni, çok iyi anlıyorum biz de genç olduk ama senin geçtiğin yollardan şimdi dönüyoruz. Yanlış yapmanı, incinmeni istemiyorum. Hem elalem ne der, ne düşünürler hakkında?"
Ve git gide "Elalem için mi yaşıyorum!" 'a bağlayıp daha asi bir insan oldum çıktım.
Salt anneme inat üni.deyken saçımı turuncu-mor yaptırıp geldim mesela bir gün. Kadına inmeler inecekti.
Onun giyimime getirdiği sınırları bir bir yıktım, nitekim çok sevdiğim ve yetenekli olduğum voleybolu, profesyonelliğe taşımaya adım adım yaklaşırken, onun "O mayo ile mi oynayacaksın! Olmaz, her yerin görünür!" vb. lafları yüzünden ağlayarak bırakmıştım. Hepsi böyle doldu, doldu taştı. Sonra yine doldu doldu taştı ve yine yine yine...
Giyim konusunda onun getirdiği sınırlamayı yıktım yıkmasına da, senelerce söylenmekten bıkmadı. Her hoşuna gitmeyen bir şey giydiğimde "Ya tabi yine en iyisini sen bilirsin yavrum, ama sanki öyle pek şey olmamış gibi" vb. cümlelerle canımı sıktı durdu. En son bekarken "Bu ev benim evim ve benim kurallarıma göre yaşamak zorundasın, koca evinde istediğini giy!" dediğini anımsıyorum, çünkü o kadar sinir olmuştum ki dişimden gıcırtı sesi gelmişti bu cümleyi sessizce sindirirken.
Neyse işte, gel zaman git zaman; bu konular aşıldı, alışıldı. Üzerine çok konuşuldu "Haklısın kızım, ben cahilce davranmışım, bilememişim, neden öyle düşünürmüşüm acaba"lar denildi, haklar verildi, konu kapandı gitti, bir daha da açılmadı.
Ta ki 3 gün öncesine kadar...
Annemlerdeyiz bir süre, Ramazanda geçmiştik yanlarına. Yayla evinde, serin bir mekanda oldukları için genelde yazları orada geçiririz. Her ne kadar ben pek istekli olmasam da, eşim onlarla vakit geçirmeye bayılıyor, böyle bir düzen oluştu işte anlayacağınız, yazları iki iki buçuk ay kadar onlarla takılırız, bir arada oluruz, birlikte yemek yer birlikte planlar yaparız. Arada biz baş başa kaçarken de oğlanı onlara bırakma, oradan oraya taşıma, yok alışma süreci vb. derdimiz olmaz, çünkü orada da bir düzeni var çocuğun. Vs vs...
Geçen sene hamileyken annem başlamıştı ufaktan, şunu ye şunu yeme, şunu iç, vitamin attın mı vb. kontrol ve müdahalelere... Doğum sonrası çocuğuma nasıl bakmam gerektiği konusunda da dibine kadar müdahil oldu, yöntemlerimi çoğu kez eleştirdi, pek çok kez de kendi bildiğini okuyarak beni "Otur ve izle" modunda bıraktı. Çocuğun ayağına çorap giydirir, ben çıkarırım o giydirir. "Anne aylardan temmuz ya temmuz!" derim, "Burası yayla evi, çocuk üşür, bilemezsin sen" der yine giydirir. O kendi işine döndüğünde çocuğu soyarım rahatlasın diye, isilik çıkarmasına ramak kalmış yavrumun, sonrasında "Ay bu çocuğun gözü çakmak çakmak kırmızı bakıyor, sanki bugün durgun, üşüttünüz işte" diye başlar... Vs vs... Hadi bunlara da ses etmiyorum, aşırı anaç bir kadın ve ben de her lafa kırılacak kadar umursayan biri değilim. Bunları da yaşanan olayı daha iyi kavranılsın diye anlattım, yani tarzı böyle bir kadın annem.
3 gün önce misafirler filan vardı, yanlarında baya baya direktif verdi çocuk konusunda yönetti, eh, ses etmedim, yol yordam gösteriyor neticede (Her ne kadar biliyor da olsam dediklerini, yapmış da olsam tekrar ediyor, huy olmuş kadında iyice) bozulmadım. Ama kafam beynim şişti.
Akşamına benim adamla gezinelim dedik, oğlanın uyku saati geldi zaten uyudu. Hazırlanıyorum ben de, neyse giydim denk gele bi şort bi tişört, saçımı da tepeden topladım. "Hadi hazırım" filan dedim eşime. O sırada aynı odada oturan annem atladı: "Ya kızım o şort akşam gezmesi için kısa değil mi? Yine sen bilirsin de, olmamış, yakışmamış" dedi. Hiçbir şey söylemeden sadece baktım, ama yılların bakışı idi yani öyle keskin bir bakış. Annem "Aman karışmıyorum, ne giyersen giy" dedi benim o bakışımın ardından. Ancak olay bu kadarla kalmadı, eşim de annemin konuşmasının hemen ardından "Bence de sanki biraz kısa gibi hayatım, annene katılıyorum" dedi... Eii yanlış cevap!
"Ben giydim, uygundur! Size fikrinizi soran olmadı!" dedim ama dişlerim birbirine girmiş haldeydi. O an nasıl desem, bütün hayatım boyunca mücadelesini verdiğim bu konunun, böyle saçma bir anda, durduk yere tekrar açılması... Ya çok sinirlendim kızlar, çok ama çok. Basit bir şort mevzusu değildi çünkü bu benim için, kendimi ifade etme biçimime kadar, her şeyime karışılan bir hayatın konsantre haliyle, bayat ikramı gibiydi tekrar.
Neyse, baya uzattım ya, sonrasını yazayım hemen. Arabada başladım zaten, uzun zamandır birine karşı o kadar cümleyi art arda sıralayıp, o kadar dövercesine konuştuğumu hatırlamıyorum. Yerin dibine girdi zaten benimki; özür diledi "Gayri ihtiyari o an çıktı ağzımdan, annene öyle ters bakınca kadın kötü hisseder diye destekleme ihtiyacı hissettim, yoksa karışmam ben sana. Giymeni istemediğim şeyi almana izin vermezdim ki, dolabında durmasına izin vermezdim, ben bu konuda rahatsız değilim, öyle o an çıkıverdi ağzımdan öyle, düşünemedim nasıl hissedeceğini" vs dedi durdu.
Yok... Sakinleşemedim, kabul edemedim.
Eve geçtik, kardeşim whtsptan yazdı "Abla, iyi misin, çok sinirli çıktın?" vs... Onla konuştum biraz. O da "Annemi bilmiyor musun sanki, takma ya boşver abla. Onun huyu artık, hee de geç, geceni mahvetme" filan dedi. Dedi demesine de, sakinleşemedim. Çünkü annemin bana yaptığı, tüm başından beri anlattığım şeyleri, kardeşime yapmasına izin vermedim. O, bu konuda ben kadar yıpranmış değil. İyi ki de değil. İstediği mesleği okudu, istediği okulda okudu. Zerre müdahale ettirmedim. Hoş, sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer misali, annem de benle beraber değişti tüm o savaşlarımız boyunca. Daha ılımlı, daha "Elalem ne der?"den kopuk, umursamaz bir insan oldu. Oldu da, olan bana oldu. Neyse.
Kardeşimle konuşurken, annem aradı. "Niye o kadar sinirlendin ki?..." ile başlayıp "Anne oldun artık, elbette giyimine dikkat etmek zorundasın. Bir ağırlığın olmalı, anne gibi giyinmelisin tabi" ile bitirdi. Benim ikinci şalter de bu konuşma ile indi.
Telefonda "Ben olamıyorum anne, sen ol. Al çocuk da senindir, istediğin gibi bak, istediğin gibi giydir, istediğin gibi yetiştir, onu da sinir hastası et. O zaman anlarsın!" dedim.
Tartıştık ve "Yeter artık, ne kadar haklı olduğunu dinlemek istemiyorum, çünkü sen hep haklısın değil mi? Anne dediğin senin kafandaki gibi tek kalıp giyinir, ergenler de öyle, genç kızlar da öyle, tüm kadınlar senin belirlediğin kalıba göre giyinmek zorunda çünkü sen insanüstü haklı ve bilgesin!" dedim kapattım.
Eşim bir iki bir şey diyecek oldu "Annene çok yüklendin" diye. Onu da kovaladım.
Dün gece eve almadım. "Sigaramı bırak ve git!" dedim.
Bugün özür üstüne özür... "Anladım hassasiyetini, çok özür dilerim" vs vs... Yemeğe götürdü öğle arası, telafiye çabaladı vs.. Vs vs vs... "Sakinleşemiyorum, biraz daha yalnız bırak beni" dedim. Akşam, yaylaya çıkıp giysilerimizi toplayıp oğlanı da alıp evime geçeyim diyorum. Tabi annem ne diyecek, ne yapacak, vakti zamanındaki kritikleri, tartışmalarımızı, konuşmalarımızı ve karışmama kararını unutup, kendini haklı görmeye devam mı edecek, bilmiyorum.
Aslında daha çook ayrıntısı, derini var bu olayın; onlara göre "Basit bir şort olayını büyüttü Gangsta" ... Bana göre ise zaten ömrümce birikip birikip devasa bir hale gelen, üzerine hiçbir fikir, tartışma kabul etmeyen şeyi, durduk yere dürttüler.
Neyse işte böyle, anlatıp rahatlayayım dedim. Öylesine birileri okusun belki "Ben de böyle çok müdahale içinde büyüdüm" desin, canımın sıkkınlığı azalsın filan... Yorgun hissediyorum üç gündür, yorgun ve sinirli. Neden bu kadar müdahale eder ki insan, aynı insan değiliz ki, elbette farklılıklarım olacak, kime ne... Amaan neyse.
Sonuç:
Kendimi yakaladım kızlar, yorumlar için teşekkür ederim.
Konu ne karışması, ne müdahale etmesi ve benim bunu kaldıramıyor, geçemiyor oluşum değil sanırım öyle görünse de. Dibinde "Onaylanma isteği" var.
Gidip sarılıp ağlayacağım, o moda girdim şu an.
Ona kıymet vermesem, onu önemsemesem bu kadar sinirlenmem imkansız zaten.
Ya içim kıyıldı 3 gündür, öfkem dinmedi, "Hee öyle öyle" deyip geçemedim.
Onaylasın, benle, sadece olduğum gibi gurur duysun istiyorum; değiştirmeye çalışmasın.
Ondan nasıl geçerim, o benim annem.
Ama böyle bir uçurum var sanki, barışamadığım, direndiğim yıllarca.
Sevgiyi şarta bağlayan biri olmadı hiçbir zaman, ama saygıyı bağladı sanırım.
Onun saygı duyacağı bir kız olmamın yolu, onun kafasındaki kız olmamdan geçiyordu.
Ben de kendim olarak saygı, onay bekleyerek öfkelendim durdum.
Çünkü sadece annem değil, dediğim gibi, o benim arkadaşım aynı zamanda.
Bunu şu an idrak ediyor olmak ne acayip bir his.
Çekip gitmek istiyorken bile, çekip gidememem, hala daha ısrarla beklenti içinde olmam bu yüzden muhtemel.
Tekrar teşekkürler yorumlayanlara, gözlerini kanatma pahasına okuyan yürekli insanlara.
Selam kızlar.
Uzatmadan konuya geçeyim; çünkü konu uzun olacak muhtemelen.
Bugün üçüncü gün ve hala tam tekmil sakinleşmiş, sinirimi üzerimden atabilmiş değilim. Durup durup ağlayasım geliyor mu desem, elime geçen bir şeyleri bir yerlere fırlatmak istiyorum mu desem, çığlık çığlığa "Karışma artık!" diye balkonlardan haykırasım var mı desem, bilemiyorum; öyle bir sinir, o kadar derinden bir öfke.
Aslında buraya konu açmak niyetinde değildim, çünkü üzerine tartışılası, çözümü olan bir konu değil. Üstelik benim için cam gibi kırılgan, hassas bir konu. Dün adamı evden kovaladım, duşa girip saatlerce su altında kaldım, çay demledim kendime, sevdiğim müzikleri açtım, kah gezeledim, kah oturdum yok, olmadı. Zaten tam sakinleştiğim sıra, bir cümle ile yeniden alevlenip durdum.
Muhafazakar bir ailede, "Elalem ne der?" lafını işiterek büyüdüm ben, çoğunuz gibi. Annem de babam da normal, bilindik insanlar; tipik bir aileyiz. Kimsenin çoluğunu çocuğunu ayıplayıp konuşmazlar, ancak benim her hareketimi yönetme istemi içerisinde, "Ayıplarlar" fikri ile yaklaşırlar. Cahil desem, cahil de değiller, okuyan, araştıran, bilgiye açık insanlar; kendimi bildim bileli evimize günlük üç gazete girer, gündem sürekli takiptedir, fikirler çoğu kez açıktır ve her şeyinizi konuşabileceğiniz derece sakin dinleyicidirler. Ama annem... Annem... Off... Dominant ötesi, evinde kelimenin tam manasıyla diktatör, hakim ve manipülatif bir kadın.
Eskiden beridir üzerimde kol kanat, abartı yönlendirme çabası ve kafasındaki kalıba uygun olmam gayretinde. Çok restleştik, çok kavgalar ettik, kapıyı çarpıp çıktığım çok oldu. Kabul etmezdi, o hatasızdı çünkü anneydi ve her şeyin iyisini o bilirdi, bizim için istediği şeyler sadece iyiliğimize olanlardı. Tüm bu müdahalelerin arasında elbette giyimimden konuşmalarıma, saçımın renginden seçmem gereken mesleğe, hangi şehirde okumam gerektiğinden tutun da erkek arkadaşlarımla olan ilişkilerime her şeyime maksimum derecede karışıldı ve ben de artık bir noktadan sonra "İllallah" diyerek saldım gitti.
Onların uygun gördüğü alanda lisans sahibi oldum, onların seçtiği şehirde okudum. Onlar öyle münasip buldular diye erkek arkadaşımdan ayrıldım, onlar şunu giyme dedi giymedim, şurada şöyle konuş dediler öyle konuştum...
Bir noktadan sonra içime içime bir huzursuzluk aldı geçti beni ve yine kavgalar, itirazlar başladı. Annemin hemen hemen her cümlesi şuna benziyordu: "Kızım, anlıyorum ben seni, çok iyi anlıyorum biz de genç olduk ama senin geçtiğin yollardan şimdi dönüyoruz. Yanlış yapmanı, incinmeni istemiyorum. Hem elalem ne der, ne düşünürler hakkında?"
Ve git gide "Elalem için mi yaşıyorum!" 'a bağlayıp daha asi bir insan oldum çıktım.
Salt anneme inat üni.deyken saçımı turuncu-mor yaptırıp geldim mesela bir gün. Kadına inmeler inecekti.
Onun giyimime getirdiği sınırları bir bir yıktım, nitekim çok sevdiğim ve yetenekli olduğum voleybolu, profesyonelliğe taşımaya adım adım yaklaşırken, onun "O mayo ile mi oynayacaksın! Olmaz, her yerin görünür!" vb. lafları yüzünden ağlayarak bırakmıştım. Hepsi böyle doldu, doldu taştı. Sonra yine doldu doldu taştı ve yine yine yine...
Giyim konusunda onun getirdiği sınırlamayı yıktım yıkmasına da, senelerce söylenmekten bıkmadı. Her hoşuna gitmeyen bir şey giydiğimde "Ya tabi yine en iyisini sen bilirsin yavrum, ama sanki öyle pek şey olmamış gibi" vb. cümlelerle canımı sıktı durdu. En son bekarken "Bu ev benim evim ve benim kurallarıma göre yaşamak zorundasın, koca evinde istediğini giy!" dediğini anımsıyorum, çünkü o kadar sinir olmuştum ki dişimden gıcırtı sesi gelmişti bu cümleyi sessizce sindirirken.
Neyse işte, gel zaman git zaman; bu konular aşıldı, alışıldı. Üzerine çok konuşuldu "Haklısın kızım, ben cahilce davranmışım, bilememişim, neden öyle düşünürmüşüm acaba"lar denildi, haklar verildi, konu kapandı gitti, bir daha da açılmadı.
Ta ki 3 gün öncesine kadar...
Annemlerdeyiz bir süre, Ramazanda geçmiştik yanlarına. Yayla evinde, serin bir mekanda oldukları için genelde yazları orada geçiririz. Her ne kadar ben pek istekli olmasam da, eşim onlarla vakit geçirmeye bayılıyor, böyle bir düzen oluştu işte anlayacağınız, yazları iki iki buçuk ay kadar onlarla takılırız, bir arada oluruz, birlikte yemek yer birlikte planlar yaparız. Arada biz baş başa kaçarken de oğlanı onlara bırakma, oradan oraya taşıma, yok alışma süreci vb. derdimiz olmaz, çünkü orada da bir düzeni var çocuğun. Vs vs...
Geçen sene hamileyken annem başlamıştı ufaktan, şunu ye şunu yeme, şunu iç, vitamin attın mı vb. kontrol ve müdahalelere... Doğum sonrası çocuğuma nasıl bakmam gerektiği konusunda da dibine kadar müdahil oldu, yöntemlerimi çoğu kez eleştirdi, pek çok kez de kendi bildiğini okuyarak beni "Otur ve izle" modunda bıraktı. Çocuğun ayağına çorap giydirir, ben çıkarırım o giydirir. "Anne aylardan temmuz ya temmuz!" derim, "Burası yayla evi, çocuk üşür, bilemezsin sen" der yine giydirir. O kendi işine döndüğünde çocuğu soyarım rahatlasın diye, isilik çıkarmasına ramak kalmış yavrumun, sonrasında "Ay bu çocuğun gözü çakmak çakmak kırmızı bakıyor, sanki bugün durgun, üşüttünüz işte" diye başlar... Vs vs... Hadi bunlara da ses etmiyorum, aşırı anaç bir kadın ve ben de her lafa kırılacak kadar umursayan biri değilim. Bunları da yaşanan olayı daha iyi kavranılsın diye anlattım, yani tarzı böyle bir kadın annem.
3 gün önce misafirler filan vardı, yanlarında baya baya direktif verdi çocuk konusunda yönetti, eh, ses etmedim, yol yordam gösteriyor neticede (Her ne kadar biliyor da olsam dediklerini, yapmış da olsam tekrar ediyor, huy olmuş kadında iyice) bozulmadım. Ama kafam beynim şişti.
Akşamına benim adamla gezinelim dedik, oğlanın uyku saati geldi zaten uyudu. Hazırlanıyorum ben de, neyse giydim denk gele bi şort bi tişört, saçımı da tepeden topladım. "Hadi hazırım" filan dedim eşime. O sırada aynı odada oturan annem atladı: "Ya kızım o şort akşam gezmesi için kısa değil mi? Yine sen bilirsin de, olmamış, yakışmamış" dedi. Hiçbir şey söylemeden sadece baktım, ama yılların bakışı idi yani öyle keskin bir bakış. Annem "Aman karışmıyorum, ne giyersen giy" dedi benim o bakışımın ardından. Ancak olay bu kadarla kalmadı, eşim de annemin konuşmasının hemen ardından "Bence de sanki biraz kısa gibi hayatım, annene katılıyorum" dedi... Eii yanlış cevap!
"Ben giydim, uygundur! Size fikrinizi soran olmadı!" dedim ama dişlerim birbirine girmiş haldeydi. O an nasıl desem, bütün hayatım boyunca mücadelesini verdiğim bu konunun, böyle saçma bir anda, durduk yere tekrar açılması... Ya çok sinirlendim kızlar, çok ama çok. Basit bir şort mevzusu değildi çünkü bu benim için, kendimi ifade etme biçimime kadar, her şeyime karışılan bir hayatın konsantre haliyle, bayat ikramı gibiydi tekrar.
Neyse, baya uzattım ya, sonrasını yazayım hemen. Arabada başladım zaten, uzun zamandır birine karşı o kadar cümleyi art arda sıralayıp, o kadar dövercesine konuştuğumu hatırlamıyorum. Yerin dibine girdi zaten benimki; özür diledi "Gayri ihtiyari o an çıktı ağzımdan, annene öyle ters bakınca kadın kötü hisseder diye destekleme ihtiyacı hissettim, yoksa karışmam ben sana. Giymeni istemediğim şeyi almana izin vermezdim ki, dolabında durmasına izin vermezdim, ben bu konuda rahatsız değilim, öyle o an çıkıverdi ağzımdan öyle, düşünemedim nasıl hissedeceğini" vs dedi durdu.
Yok... Sakinleşemedim, kabul edemedim.
Eve geçtik, kardeşim whtsptan yazdı "Abla, iyi misin, çok sinirli çıktın?" vs... Onla konuştum biraz. O da "Annemi bilmiyor musun sanki, takma ya boşver abla. Onun huyu artık, hee de geç, geceni mahvetme" filan dedi. Dedi demesine de, sakinleşemedim. Çünkü annemin bana yaptığı, tüm başından beri anlattığım şeyleri, kardeşime yapmasına izin vermedim. O, bu konuda ben kadar yıpranmış değil. İyi ki de değil. İstediği mesleği okudu, istediği okulda okudu. Zerre müdahale ettirmedim. Hoş, sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer misali, annem de benle beraber değişti tüm o savaşlarımız boyunca. Daha ılımlı, daha "Elalem ne der?"den kopuk, umursamaz bir insan oldu. Oldu da, olan bana oldu. Neyse.
Kardeşimle konuşurken, annem aradı. "Niye o kadar sinirlendin ki?..." ile başlayıp "Anne oldun artık, elbette giyimine dikkat etmek zorundasın. Bir ağırlığın olmalı, anne gibi giyinmelisin tabi" ile bitirdi. Benim ikinci şalter de bu konuşma ile indi.
Telefonda "Ben olamıyorum anne, sen ol. Al çocuk da senindir, istediğin gibi bak, istediğin gibi giydir, istediğin gibi yetiştir, onu da sinir hastası et. O zaman anlarsın!" dedim.
Tartıştık ve "Yeter artık, ne kadar haklı olduğunu dinlemek istemiyorum, çünkü sen hep haklısın değil mi? Anne dediğin senin kafandaki gibi tek kalıp giyinir, ergenler de öyle, genç kızlar da öyle, tüm kadınlar senin belirlediğin kalıba göre giyinmek zorunda çünkü sen insanüstü haklı ve bilgesin!" dedim kapattım.
Eşim bir iki bir şey diyecek oldu "Annene çok yüklendin" diye. Onu da kovaladım.
Dün gece eve almadım. "Sigaramı bırak ve git!" dedim.
Bugün özür üstüne özür... "Anladım hassasiyetini, çok özür dilerim" vs vs... Yemeğe götürdü öğle arası, telafiye çabaladı vs.. Vs vs vs... "Sakinleşemiyorum, biraz daha yalnız bırak beni" dedim. Akşam, yaylaya çıkıp giysilerimizi toplayıp oğlanı da alıp evime geçeyim diyorum. Tabi annem ne diyecek, ne yapacak, vakti zamanındaki kritikleri, tartışmalarımızı, konuşmalarımızı ve karışmama kararını unutup, kendini haklı görmeye devam mı edecek, bilmiyorum.
Aslında daha çook ayrıntısı, derini var bu olayın; onlara göre "Basit bir şort olayını büyüttü Gangsta" ... Bana göre ise zaten ömrümce birikip birikip devasa bir hale gelen, üzerine hiçbir fikir, tartışma kabul etmeyen şeyi, durduk yere dürttüler.
Neyse işte böyle, anlatıp rahatlayayım dedim. Öylesine birileri okusun belki "Ben de böyle çok müdahale içinde büyüdüm" desin, canımın sıkkınlığı azalsın filan... Yorgun hissediyorum üç gündür, yorgun ve sinirli. Neden bu kadar müdahale eder ki insan, aynı insan değiliz ki, elbette farklılıklarım olacak, kime ne... Amaan neyse.
Sonuç:
Kendimi yakaladım kızlar, yorumlar için teşekkür ederim.
Konu ne karışması, ne müdahale etmesi ve benim bunu kaldıramıyor, geçemiyor oluşum değil sanırım öyle görünse de. Dibinde "Onaylanma isteği" var.
Gidip sarılıp ağlayacağım, o moda girdim şu an.
Ona kıymet vermesem, onu önemsemesem bu kadar sinirlenmem imkansız zaten.
Ya içim kıyıldı 3 gündür, öfkem dinmedi, "Hee öyle öyle" deyip geçemedim.
Onaylasın, benle, sadece olduğum gibi gurur duysun istiyorum; değiştirmeye çalışmasın.
Ondan nasıl geçerim, o benim annem.
Ama böyle bir uçurum var sanki, barışamadığım, direndiğim yıllarca.
Sevgiyi şarta bağlayan biri olmadı hiçbir zaman, ama saygıyı bağladı sanırım.
Onun saygı duyacağı bir kız olmamın yolu, onun kafasındaki kız olmamdan geçiyordu.
Ben de kendim olarak saygı, onay bekleyerek öfkelendim durdum.
Çünkü sadece annem değil, dediğim gibi, o benim arkadaşım aynı zamanda.
Bunu şu an idrak ediyor olmak ne acayip bir his.
Çekip gitmek istiyorken bile, çekip gidememem, hala daha ısrarla beklenti içinde olmam bu yüzden muhtemel.
Tekrar teşekkürler yorumlayanlara, gözlerini kanatma pahasına okuyan yürekli insanlara.
Son düzenleme: