Anaçlığın da bir sınırı olmalı

Siz yanlışı zamanında elalem ne der diye giymediğiniz ve anneniz istiyor diye sevgilinizi voleybolu bırakmakla yapmışsınız. Annen değişmez ben olsam bebemi alır giderdim evime bir dahada yazın gitmem herkes yerini bilmeli annem babamda olsa
 

Eşimin fazla üzerine gittim evet, fark ettim bugün. Adam ağlayacaktı, ramak kalmıştı. Ne bileyim, bu konuda çok kapalıyım, kimse bir şey desin istemiyorum, daha doğrusu annem ve eşim. Eşim o an öyle deyince, çok saçma hissettim, sanki iki annem varmış gibi.

14-15 yaşlarındaylen dayımda benim herşeyime karışırdı,hızma taktım diye beni 3 saat ağlattığını bilirim..
Sizi anlıyorum bu yüzden,zamanında neleri kursağımızda bıraktılar

Kaş deldirme olayımız vardı bizim de, anılaar anılarr...

Yalnız annenize katlanmakta zorluk çekiyorsunuz ama 2 ay yan yanasınız. Bu gerçekten çok mantıksız.

Üçüncüye tekrarlamayayım, diğer yorumlarıma bakın isterseniz.
Bu katlanıp katlanmama mevzu da değil, bu nokta annem ile eskiden beridir çatışma yaşadığımız, yönetim savaşına girdiğimiz nokta. Bunun haricinde annem kötü, faydasız biri değil. Kaldı ki bu iki aylık süreç bizim aile dinamiğimiz. 3 yıldır tekrarlıyoruz, babam ve kardeşimle de bir arada olmaktan mutluyum, eşim de mutlu, aramıza geçen sene katılan oğlum da bu süreci geniş aile içinde geçirmekten mutlu. Yardımlaşıyoruz, annemi dinlendiriyorum bu iki aylık süreçte, ev işlerini üzerinden alıyoruz, rahatlatıyoruz. Aynı şekilde o da oğlanın bakımını benimle paylaşarak beni rahatlatıyor. Her ne kadar eşim ilgili ve bilgili bir baba bile olsa, annem kadar tecrübeli değiliz ikimiz de.

Bu tatil gibi buluşmalar, karşılıklı faydalandığımız ve aile olduğumuzu hissettiğimiz buluşmalar. Buna hepimizin ihtiyacı var, bu yüzden mantıklı.

Mantık dışı olan kısmı, annemin müdahale halini devam ettirip katlanma eşiğime kadar çıkarabilmesi ve benim onun anlamasını istiyor olmam. Onu gözden çıkaramıyorum, onu önemsiyorum. Bu yüzden onunlayım.
 

İlk madde: Evet, farkındayım.

İkinci madde: Benim için üzerime aldığım her parça, sürdüğüm her renk ruj ve saçımı soktuğum her şekil, bir ifade biçimi. İfademe aynada bakarım ve modum buna göre yükselir ya da düşer. Giyim benim için bu.

Bir de üçüncü maddeyi ekleyeyim: Giyim tarzımı seviyorum, yırtmaçlı bir elbise içinde o akşam kendimi iyi hissetmeyeceksem onu giymem, günlük giysileri şık parçalarla kombinleyerek geceye uygun hale getirebiliriz bu arada. Nitekim romantik bir akşam yemeğine çıkmıyorduk; sahilde çekirdek çitleyecektik.

Artı ilave etmek istiyorum:
Basit bir şort mevzusu değildi çünkü bu benim için, kendimi ifade etme biçimime kadar, her şeyime karışılan bir hayatın konsantre haliyle, bayat ikramı gibiydi tekrar.

Şöyle dile getirmişim durumu; buradan "Şort ifade biçimi midir yağğni?" yi çıkarmak da ayrı bir gayret olsa gerek. Alkışlıyorum, ne diyeyim.
 
Seni o kadar iyi anlıyorum ki, ömrünün yarı yılını ailesini boyunduruğu altında geçiren birisi olarak içinde biriken öfkeyi ayni şekliyle ben hala daha yaşamaya devam ediyorum. Kendi kuralların, kendi çizgin olsun istiyorsun, ancak bilge ebeveynlerimiz o çizgiyi silip kendi bildikleri noktaya çekebiliyorlar, çünkü bizler hayat tecrübesini yaşamamış sorumluluk nedir bilmeyen, aklı selim hareket etmekten uzak, es kaza Allah yüzümüze bakmış kayırmış da öyle bu yaşa kadar gelebilmiş insanlariz(!) Yeetteerr deyip tüm tabulari yıkmak, evet benim de bir kişiliğim, benim de bir karakterim, benim de fikrim zikrim var deyip yakıp yikasın geliyor her şeyi. Yine şanslısın ama ailene zor da olsa sesini duyurabilmişsin, en azından artık neye kızdığını anlayacak yahut hangi noktada durmaları gerektiğini hatırlatacak konuma getirmişsin. Kendi hayatin, kendi doğruların var, kendi kurduğun dünyana aynı bu şekilde sınırını bilen insanları dahil etmeye devam et. Elbet öğrenecekler, elbet bir gün bir noktada artık 'pes' edecekler. Bulunduğun noktaya gelebilmek için çırpınan, kısılmış sesimi aileme duyurmaya çalışan biri olarak cok imrendim sana.
 
"Basit bir şort olayını büyüttü Gangsta" ... Bana göre ise zaten ömrümce birikip birikip devasa bir hale gelen, üzerine hiçbir fikir, tartışma kabul etmeyen şeyi, durduk yere dürttüler.

Anlıyorum sizi, benzer hisler yaşadım konular pek aynı olmasa da, olay yine baskı ama konular bende daha çok küçüklükten itibaren öfke ve korku yönetimi uygulayarak öz güvenimi, "benliğimi" baskılayıp gereksiz bir ton şeyde öfke gösterip en ufak şeyi kötüye çekerek bende ciddi kalp kırıklıkları yaratması... Aşırı korumacılık da var işin içinde. Hiç rahatça bir şeyler paylaşamadım, büyüdükçe biraz azaldı bazı şeyler sadece. Bir şeyi ilk seferde yapabilmemi, anlamamı bekler, olmazsa tartışma çıkar, "beceriksiz" vb. laflar çok duydum, bu yüzden evde hiç bir işe elimi süresim gelmiyor yıllardır kolay kolay, yaşadığım bazı şeyleri anlatamıyor saklıyorum moralimi alt üst etmesin diye. Terör estiriyor istediği zaman, onun moduna göre moda giriyoruz resmen. Çok bağrış çağrış yaşadık.
Bazen zorunlu uzak kalmalarımız olduğunda o kadar ferahlık hissediyorum ki, cildim falan düzeliyor, geldiğinde/geldiğimde yine aynı şeyler başlayınca bir an kaldırmakta zorluk çekiyorum. Bazen uzun süre sonra olunca daha bir geriliyor insan sanki.
Bir süredir azaldığını farkettim ama bazen bahsederken ağlarım istemsizce çünkü hassas biriydim daima, çok etkilemiş, hiç bunu düşünmedi, anlamadı.
Sinirden ya da kırgınlıktan kendimi tutamayıp ağladığımda "ne diye ağlıyorsun ki" diyordu.
 
Ama sizin alkisli tepkiniz hatta bana cevabiniz da "reactionary" yani refleks olmus artik. Anliyorum herseyinize karisilmasi igrenc bir duygu da, ben sortun aksam icin cok "casual" cok uygun olmadigini, yani Avrupa'da ozellikle cok tercih edilmedigini soylemek istemistim. Gun icinde problem yok. Daha "dressy" (suslu) seyler giyilmesi gayet de aksam adabina uygun. Hani amerika'da Redneck partilerind egidip mudding yapacaksaniz bustiyer short yaninda da bir sise Jack anlasilir da, Turkiye (her ne kadar inatla oyle olmadigini soyleseler de) bir Dogu Avrupa ulkesi. Ben size alternatif oneri olarak sundum yirtmacliyi, ama refleks araya girdi. Ben sizden yanayim bence savunmaya gecmeye gerek yok.
 
Yazdıklarınızı okurken nedense anneniz için üzüldüm. Evet çok baskı görmüşsünüz üzerinizden atamamışsınız bu psikolojiyi. Kendinize göre haklısınızda. Aranızdaki anne kız ilişkisini bilemem ama ne olsada annenize karşı bu kadar sert hareket etmeniz üzücü bence. Yaptıkları doğru olmasada bu muameleyi hakediyormu sizce anneniz? Bakışlarınızla bile korkutmuşsunuz kadını. Bilmiyorum bir buruk hissettim okurken. Sizde bir annesiniz ve birgün gelecek annenizin bu hallerini bile arayıp özleyeceksiniz. Bunu düşünerek biraz daha sakin ve yumuşak davranmaya çalışabilirsiniz.
 
Benim de annem çok benziyor. Sürekli asagilayip ben senin iyiliğin için söylüyorum der. Konu sahibi yalnız değilsin bunu bil. Bana da bir akıl verin catistigimizda karışma dediğimde sen benim kizimsin diyor. Benim vücudum benim kıyafetim dediğimde sen de benimsin diyor. Bir türlü anlatamadım çocuk dogurunca kendinden ayrı bir insan yarattığını. Ne diyebilirim ne yapabilirim yardım
 


Şu 3 gündür kendimi dinlemeye çalışıyorum, tahlile uğraşıyorum "Ne istiyorum" diye.
Kendimde yakaladığım şey ise gerçekten acı: Ben, tamamen kendimi yaşadığım biçimiyle annemin onayını istiyorum.
Ondan geçemiyorum, "Aman yaa" diyemiyorum söylediklerine. Zeki bir kadın, olayları en geniş haliyle ele alabilecek kapasitede. Dar görüşlü, fikrine saplanıp kalmış biri değil; belki böyle olsa onu umursamamak çok daha kolay olurdu. Ama önemsediğim biri, anne olmasının haricinde başka bir yönden arkadaş gibiyiz. Belki de derdimin net izahı bu.

Hani deniyor ya, "Amaan çek git evine, zaten 2 ay kalınca illa patlar bir yerden" diye. Doğru, hak veriyorum, illa ki bu süreçte bir şeyler patlar aşılmadıysa. Ama istediğim çekip gitmek değil, onun samimi kabulünü görebilmek. Onun beni tam da olduğum gibi hiçbir şekilde eleştirmeden kabul etmesi. Kabul etmesini istiyorum, dokunmadan öyle, olduğum gibi.

Vallahi bu ya, bu işte. Bendeki şey tam olarak bu, bu yüzden yatışamıyorum üç gündür.
Aha, ağlama da geldi, nokta atışı yaptım kendime. Ağla Gangsta iyice ağla da soğu.

Sağ olun kızlar tüm yorumlar için; neden çekip gidesim varken bile çekip gidemediğimi daha iyi gördüm.
 
Yahu o kendimi ifade edis seklim bu kendimi ifade edis seklim diyorsunuz da buradaki yorumlarinizdan belli kendinizi normal ifade etmiyorsunuz. Hemen ters konusuyorsunuz. Burada sizi en ibjektif bicinde yorunlayacak insanlar biziz. Çünkü sizi tanımıyoruz burada anlattığınız kadarınızı biliyoruz. Üstelik insan kendini anlatırken ne kadar objektif olmaya çalışsa da kendisini haklı göstererek anlatır. Buna ragmen sizin yazın 2-3 ay annenize gidip kalmanız saçma bulunduysa gerçekten sacmadır.

Hem annenizle en ufak seyde çatışmaya girecek kıvamdasınız hem de bütün yaz birliktesiniz. Ayrı odanız olsa ne olacak sabah aksam ayni sofrada aynı mekandasınız işte. Madem sabrınız yok madem sizi zıvanadan çıkartıyor gitmeyin o zaman. Kocanız seviyo diye gidiyosanız da bu olayda yaptığınız gibi adama cemkirirsiniz bidaha yaylaya gitmek de istemez.

Anneniz sizi hala cocuk gibi görüyor. Siz de ayni seyi oglunuz büyüdüğünde göreceksiniz. Sizin oglunuza iyi bakamadıgınızı düşünmesi tuhaf bir durum degil yani. Size karışmaması tuhaf olurdu.

Ayrıca şort kısa anne gibi giyin dediyse de dedi, ben mutluyun deyip geçin. Madem anne babanız yaşlı o yüzden onlarla olmak istiyorsunuz o yüzden yaylaya gidiyorsunuz o zamab onlara ateş sacmak yerine ılımlı olun. Seker hastası insanların yanında bu kadar olay yaratmak ne kadar mantıklı?

Sizi topyekûn şımarık buldum ben. Size saygi duyan bir esiniz var onun üzerine yüklenmissiniz gereksiz yere. Anneniz klasik bir anne iste ona gereksiz yere bilenmissiniz. Ama yine de diplerinden ayrilamiyorsunuz. Sebep ne, onlarla olmaktan mutluyum onlar hasta mutlu olsunlar istiyorum. E o zaman neden böyle krizlere giriyosunuz?

Anneniz de esiniz de size iyi sabrediyor. Biraz dönüp kendinize bakın. Size daha yumuşak bir yorum yapmak isterdim ama burada üyelere yaptığınız anlamsız çıkışlardan sonra böylesi bir mesajın size daha uygun olduguna karar verdim.
 

Ok.
 
Ben degil ama eşim sizinle birebie aynı anneye sahip.. Flört dönemi anlatirdi da abarttığını düşünürdüm.. Annesi öğretmen olduğu için midir bilmiyorum aşırı kontrolcü, lider ruhlu, dikdatör, dediğim dedik bi insan.. Düşünün ki 30 yaşına gelmis adamin cips yemesine bile laf ediyor.. Böyle konuyu tek tek ele alinca basitmiş gibi dursa da, üstüste koyunca gerçekten çekilmez bi dert.. Eşim çözümü asilikte bulmuş.. Aşırı asi annesine karşı, resmen yılların hıncını alıyor.. Çoğu kez ben de eşiniz gibi, annesine üzülüp ona arka çıkıyorum.. Ama özellikle kızımız doğduktan sonra aynilarini bana da yaşatınca anladım ki gercekten insan boğulacak gibi oluyor.. En kötüsü de şu ki gercekten iyiliğimizi isteyerek yapıyor bu mudaheleleri.. Işte insan en çok o yüzden stres oluyor.. Kötü amaçla yapsa eser gurler verirsin ağzının payını..
Valla sizi cok iyi anlıyorum, eşim gibi yapın da diyemem cok kötü annesiyle arası, cok kırıyor kalbini.. Belki araya biraz mesafe koymak çözüm olabilir.
 

Bu konuyla kendinizi oldukça modern oldukca çağdaş biriymis gibi anlatmaya çalışmanız vs hepsi yavan biliyor musunuz. Çünkü siz bu kadarsınız.

Malesef kendinizi medeni insan seviyesinde ifade etmek yerine böyle cevap verebiliyorsunuz. Kocanız ve aileniz iyi bir tepki gösterene kadar yaşadığınız hayatin keyfini sürün.
 
Sabir diliyorum konu sahibi. Ne fena bir durum ama duzelecek bence anneye gidip soyle simsiki sarilip anacigim sen hic uzulme ben yolunu bulurum deyip sap diye opun.
 
Konumun tekrar açılmasını istedim, nitekim hala daha konuşmaya ihtiyacım var, anlatmaya ve birilerinin okuduğunu/dinlediğini bilmeye... Haddinden fazla içimde tuttuğum için sanırım, bir ay boyunca konuşsam filan, anca rahatlarım gibi.

Konu, en kısa kestiğim hali ile bile bu kadar uzun ve yineliyorum "Benim için kırılgan ve hassas" çünkü annem ile ilişkim üzerine; lütfen yorumlarken, bu hassasiyetimi göz önünde bulundurun. Ve yineliyorum: İstediğim, bizimkine benzer anne-kız ilişkisi içinde kırılmış, belki bu itiş kakışları travmalaşmış kişilerin, yorumları ile "Seni anlıyorum" diyip, omuz çıkmaları. Böylece içine hapsolduğum gergin havam tamamen dağılsın, geçmiş yine geçmişte kalsın ve totalde annemle bir kez daha oturup, en sağlıklı haliyle iletişime geçebilelim.

Dün zaten bir ayrıntıyı fark ettim "Onaylanma isteği" ile ilintili ve daha da hassaslaştım, konu, aptal bir polemik ile heba olmasın, ben de hali hazırda yatışmamışken okuyarak sinirimi daha da arttırıp yanlış adreslerden çıkarmayayım istedim, kapatılmasını uygun buldum. Bugün, düne nazaran bir tutam daha iyiyim. Sağ olsunlar, buradan edindiğim arkadaşlarım beni sakinleştirip daha düzgün düşünerek, çözümü seçebilmem adına ciddi mesai harcadılar. Onlara teşekkür ederim. Bazen kmlerce uzağınızda, tamamen sizin dışınızda birileri, hala daha yarı yarıya size yabancı olan kadınlar, karşı karşıya gelip el sıkışıp gözünün içine bir kere bile bakmadığınız kişiler, sizi en berbat hislerin içinden çekip yukarı çıkarabiliyor; 30 yıllık dostumun veremediği morali ve desteği dün verdiler, tekrar teşekkürler, iyi ki varsınız, iyi ki karşıma çıktınız, hayatıma dokundunuz.

Bazılarınızın "Modern göstermeye çalışıyorsun kendini" tarzı yorumlarına ise bire bir cevap vermek istemiyorum; zira konumun bununla bir alakası yok ve cevaba, açıklamaya değer bulmuyorum bu söylemleri. Durumumun ele alınabilecek en özet yönü, olsa olsa "Kuşak çatışması" olur. Bizim annem ile aramızda olan şey, yetiştiğimiz zaman, çevre itibari ile gelen farklılıklarımızın, iki baskın karakter arasında, ikisinin de hayatını ciddi etkileyip kalitesini düşüren bir savaş, bir alışkanlık halini alması.

Bitmeyen bir savaş ve daha yorgun olan savaşçı da benim, bu savaşın bitmesini isteyen de. Çünkü bir noktadan sonra içimde tuta tuta hastalandım. Doktorum ile konuşan annem, hatalarını kabul etti, ancak ne zaman ki o kara günleri hatırlamamak üzere unuttuk ve eskisinden daha iyi bir şekilde toparlandık, hayatımıza yeni insanlar karıştı, çoğaldık, yeniden "Biz" olduk; yine eski haline döndü. Diyorum "Farkında olmadan yapıyor, iyiliğini düşünüp çenesini tutamıyor" ,ama diğer yanım da itiraz ediyor "30 yaşındasın, sana hala küçük bir çocuk gibi davranarak güç bela toparladığın özgüvenine inatla çivi çakıyor, bunu görmeli! Göremeyecek biri değil, anlamayacak biri değil, neden hala anlamıyor?" diye.

Çünkü kendisine karşı ümidimi bitirmediğim tek kişi annem, daha doğrusu her seferinde kırılan ümidimi yeniden sadece annem için inşaa edip duruyorum bıkmadan. Yoruluyorum, ama bıkmıyorum. Bıkıyorum, ama vazgeçmiyorum. Vazgeçerken bile vazgeçemiyorum.

Pek çoğunuz benzerlerini yaşadınız, kiminiz umursamadınız, büyük bir mesele olarak görmediniz, kiminiz bildiğinizi okumaya devam ederken içinizde bir yerlerde boşluğa benzeyen bir hisle baş etmek zorunda kaldınız, kiminiz ise uyum sağlayarak ipleri saldınız. Bazen derdim "Belki dövseler, sövseler daha iyi olurdu; bir fiske vurmadan, tek çirkin laf söylemeden, hep alttan alarak, hep iyilik telaffuzu ve imkanlar sunarak ruhumu dövdüler"
Anneme şu örneği verdiğim çok oldu "Bir çiçeği sulamamak da öldürür, fazla sulamak da! Fazla sulama!" Oy oyyy... Ne günlerdi yav.

Kendimi köşeye sıkıştırmaya çalışıyorum, kendi kendime itiraf edebileyim diye; senelerce kendi üzerime vardım, sorguladım ve şunu gördüm: Şu anki duruşumun yarısı "Anneme inat olsun!" fikri ile beslenen, tepkili ve haddinden fazla asi bir duruş. Tam manasıyla ben olmadığım bir şey yani. Örneğin: Onun istediği bölümü okudum ancak salt o "Bak, senin istediğin yer olsaydı bu mevkide olamaz, bu maaşı alamazdın" diyemesin diye mesleğimi yapmadım. Ha, bu inadın kazananı var mı? Yok. Gerçek kaybedeni kim? Ben. Saçma bir inat içinde zamanımı, emeğimi çöpe attım.
Bunu da benzer durumu şu an yaşayan genç arkadaşlara bir ışık olması için yazıyorum, kendinizden çalmayın, hayatınıza bakın kızlar. Böyle bir inadın, kazananı olmuyor, harcananları oluyor.

Kendi kendimi tahlil ettiğim kafa içi sohbetlerimde kendime şunu söyledim durdum: Kurban olmaktan vazgeç! Kendine "Böhü, hep annem yüzünden oldu" demekten vazgeç, çünkü 15 yaşında ergen bir kız değilsin ve şimdi, şu an hayatını yeniden şekillendirmek için harekete geçmemene sebep yok. Kendi tembelliğini, yorgunum-yılgınım-onların suçu diyerek perdeliyorsun. Elini, kolunu bağlayıp oturtan mı var seni buraya? Var aslında, o kişi de sensin! Sen, kendine acımasız olduğun kadar kimseye olmadın, suç varsa, bu sana ait.

Bunları çok tekrarladım.

"Parmak sallamak en kolayı, kendine bir bak" diye çok dedim. Ama her şeyi yarım bırakmaya devam ettim; çünkü "Ne için uğraşacaksın ki? Yine onu memnun edemeyeceksin. Sen ne kadar kendim için yapacağım dersen de, annenin takdiri için yine kırk takla atacaksın" diyen küskün yönümü bir türlü teselli edemedim.

Bir dönem, anneme hak verdiğim zamanları yaşadım; "Annen haklı çıktı bak, sana böyle böyle yapma demişti, sen gittin yaptın, üzülen sen oldun. Biraz ona uysaydın, o da sana uyardı. (Ki ben uydukça daha fazlasını talep etti durdu) Annelik içgüdüleri ile seni korumaya çalışıyor; onun açısından düşün, kalabalık bir ailede kendisini hiçbir zaman özel hissedememiş bir çocuk olarak büyümüş ve senin böyle olmaman için elinden geleni yapmış; evlenip gitmiş de 8 yıl evlat hasreti ile yanmış. Neyini eksik ettiler? Her istediğine sahip bir çocuk olarak büyüdün, ama onlara onların istediği gibi karşılığını vermeyi beceremedin! Şimdi doyumsuz, huzursuz birisin. Bazı şeyler de eksik kalıversin, şükürsüzlük yapma" vb.

Anlayacağınız, objektif de oldum, subjektif de oldum, annemin tarafına geçip kendime de yüklendim. Ben bu ilişkinin, en tatmin edici, en sağlıklı, en sorunsuz hale gelmesi için, bir minik çözüm için kafa patlattım. "Hee" deyip geçemedim, ya da "Mesafe koyarım!" diyerek silemedim onu. İstediğim mesafe değil, çünkü yanyana en dipdibe olduğumuz zamanlarda bile aramızda adı olmayan bir çeşit mesafe var ve bu hisle içim kanıyor.

Dediğim gibi, basit bir şort mevzusu bile değil, kendimi üç (ve şimdi dört) gündür daha derinden ameliyat ettiğim, "Nerede hata yapıyorum, niçin bu kadar doluyuz, hani anlaşmış, aşmıştık? Niçin hala daha geçmişin izlerini taşıyoruz ve niçin affedemiyoruz?" dediğim, her adımı, her sözü müdahalelerle dolu bir anne-kız ilişkisi. Kardeşim gibi ona "Hee" deyip geçebilecek psikolojide değilim, çünkü onun önüne durup "Rahat bırak şu çocuğu biraz!" diyen bir ablam yoktu, aksine ona destek çıkan ve en gereksiz anlarda bile kendimi suçlu hissetmeme sebep olan (Çook sonraları aşırılığı fark ederek bana hak verecek olan) insanlar vardı yanında, 30 sene boyunca "Hee" deyip geçemeyeceğim bir kalıp içine kırılıp kırılıp yerleştirildim ve öylece dondum.

Karakterime, giyimime, konuşmalarıma, yaşam stilime ve fikirlerime herkes her şeyi söyleyebilir, bir yere kadar umurumda olur en fazla; ancak annem benim zaafım, ölüm kadar ciddi umursarım. "Umursamıyorum" derken bile umursarım, nitekim ben bu 30 senelik savaşın mümkün olabilecek en samimi barış ile geçmişe gömülmesini dileyip, şekilden şekle girmiş, kılıktan kılığa bürünmüş evlat tarafıyım. Annem ise salt tek tip, tek karakter, tek doğru ile set gibi duran "Anne-anaç" olan taraf.
Karşı taraf olmak istemiyorum, aynı saf olmak istiyorum.

Bunları niçin anlatıyorum; için için kalıcı bir çözüm istiyorum belki de, birileri "Ben de tıpkı böyleydim annemle, ama bir gün böyle böyle oldu ve biz sil baştan başladık" desin, çıksın ve ümidimin boşa olmadığını söylesin istiyorum.
Ya da en acı yönüyle sayfalarca, "Ümidini bitir, değişmez" diyenlerin yorumunu okuya okuya, şu köprüden son kez geçip, ardıma bir daha bakmayayım istiyorum.

Böyle işte, umarım daha açıklayıcı olabilmişimdir, olaylardan bağımsız duygusal dökümüm budur. Yani "İki ay kalman mantıksız" vb. bir yorum istemiyorum, mantıksızlığın sebebi, mantık ile alınmış bir karar değil, duygu ve ümit ile alınan bir "Birlikte kalırız iki ay" kararı olması. (Diğer sebeplerini diğer yorumlarımda açtım: Yardımlaşma, onların sağlığından emin olma istemi [Yayla evi ile en yakın hastane arasında uzaklık farkından bilhassa], tecrübelerinden faydalanarak oğlumu besleme vb. konularda rahat hissetmek, geniş aile olarak hatıra biriktirmek vs)

Ya bu ümitten geçeceğim, ya da düzeltmenin bir yolunu keşfedeceğim. Budur yani.

(Ha şimdiki tartışmamın ardından evimi hazırlamaya başladım, bir süre görüşmeyip zihnimi, gayretimi farklı yerlere vereceğim elbette, böyle bir uzaklaşma şu an şart.)

Ve şunu da fark ettim paylaşmak isterim; "Bu öfke, bu sakinleşememe hali bu kadar zaman aldıysa, annene, eşine çıkıştığın, öfkeni çıkardığın halde, hala daha dalga dalga içeriden yayılıyorsa kızım Gangsta, senin bu derece öfkelendiğin kişi, kendinsin." diye düşündüm. Kuvvetle muhtemel, kendime duyduğum öfke bu.

Tüm bunları buraya yazdığım için pişman olacağım muhtemelen, ama, çözüm bulabileceksem, buna değer.
 
Anliyorum , dinliyorum , burdayim..
Cok guzel ifade etmissin kendini , insallah bu durumu asabilmis birileri cikar gelir de yol gosterir
 
Seni çok iyi anlıyorum. Benim annem de benim üzerimde o kadar baskı kurdu ki çocukluğumdan beri, onun onayı olmadan bir şey yapamıyorum. Tepki de veremiyorum, surat asıyorum, pasif agresifim sanırım. Mesela ben annem o şort olmamış dese, gider çıkarırırım, içime sinmez, ama suratım da asılır istemsizce.. Bir çözüm bulamadım, ama eşine çok yüklenmişsin
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…