Ailesi yüzünden boşanıyoruz

Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
Herkes bir yorum yazıyor. Kendine kendi dünyasına göre. Sizin içinizdeki durumu siz anlarsınız. Güçlü olmaya çalışın ve olun. B.k ye, annemle bak kadın gör ağır laflar. Eşinize bu mesajı okutun.
Yağmur hanımın eşine;
Eşiniz, sizin anneniz değil. O sizin karınız. Anneniz, babanıza nasıl davranıyor bunu iyi gözlemleyin. Size davrandığı gibi mi? Bu mümkün değil. Kavram karıştırmaya gerek yok. Yağmur hanım evladı olsun ona annelik yapacaktır en iyi şekilde. Ama sizin anneniz değil.
Siz 25 yaşında kadınla, 50-60 yaşında kadını kıyaslayamazsınız. Anneniz o yaşlarda nasıldı düşündünüz mü?
Bir yuva kolay kurulmuyor. Elbette karşılıklı kavgalar kırıcı sözler oldu. Ama bu kadının bir fedakarlıkları olmuş. Bu noktaya karşılıklı olarak gelmişsiniz. Ailenizin her dediğinin etkisine girmeyin. Her ilişki kendine özeldir. Kendi yorumunuzun arkasında durun. Bu kadına laf ettirmeyin. Saygı gösterin. O da size göstersin. Yok bunlar bana uymuyor diyorsanız bırakın gitsin. Uzatmayın ayrılın.
Umarım kırıcı olmamışımdır.
 
Bu yaşadıkların gerçekten dogru mu? Bu haksızlıklar nedir. Kaynanam dedigin şahıs. Hastayken ona baktıgında kat tanem. İyileltikten sonra zaten seni istemedik mi oldu. Nu nasıl bir haksızlıktır. Bu nasıl bir acizlik. Bu nasıl bir kötülük. Bu insanlar herşeyi gören bilen duyan bir Allahın oldugunu biliyorlar mı gercekten? İnamiyorlarmı? Allah korkussu kalmamış sanırım haksızlıgın böylesi. Hatta annem yarn ultrasoba giricek sen naparsn azarlamaları sen ciddimisn gercekten. Kzm daha gençsinn dul kalma korkusu bedir ya. İkinci evliliklerini yapmış onca mutlu insan var. Bunlar sana resmen zulm ediyor. Hem dul nedir yaa. Kocan seni sahiplenmiyor bile boyle koca olurmu.
 
konu sahibesi tüm yorumları okudum...İki seçeneğin var ya kendine bir ömür düşman olacaksın ya da bir ömür dost olacaksın. Şu lafı çok çok gençken duyduğumda pek anlamazdı, insan nasıl kendi düşmanı olabilir diye :) zamanla insanlar ve yaşadıklarım öğretti. Hiç birimiz cam bir fanusta büyümedik herkes kendi çapında hayatın zorluklarını yaşadı , tecrübe etti önemli olan ders çıkarıp; üzüleceğini bilsen bile yola devam etmek. Olanların hepsinin farkındasın ''Kurban rolünden çık artık''...ilk ayrılan sen değilsin sonda olmayacaksın. Sürekli kendine ''Salak deyip durma'' bir şey yaşadın bitti kabullen bundan sonra bir karar verip yolunu çizmen lazım...Bu saatten sonra kendi dostun ol, kendini koru, koca kadın oldun, kendini sevebilir, şımartabilir, koruyabilirsin.

Hiç kimse sen izin vermediğin sürece sana kötü davranamaz...Kocana izin verme artık, değerini bil, özsaygın olsun biraz.
 
Sorun da bu işte. Sana maddi manevi hiçbir değer vermemisler. Seni yıllarca sömürmüş, kullanmışlar ana oğul. Sen de bal gibi bütün bu olanları kabul etmişsin. Kabul etmesen hala o evde o adamla durmazdin. Şu an o evde kaldığın her dakika "Gelin daha çok sömürün beni. Ailemi ve beni daha çok asagilayabilirsiniz." anlamına geliyor.

Sen şimdi neden eş ailesine bilezik aldıran kadınları kattın araya? Senin kocanla annesinin o kadınlardan farkı ne? Onlar da sana aynı şeyi yapmislar. Para para diye kafanı utulemisler her şeyi sana odetmisler. Kimse sana keşke şunu aldirsaydin bunu yapmasaydin kocana demiyor. Değmeyecek insana yapmissin. Karşılığında aşağılanmışsin. Bir kez değil iki kez değil defalarca. O zaman bunun adı fedakarlık değil başka bir şey oluyor.

Ben anneni babani da anlamadım. Çok ciddi psikolojik problemlerin var belli. Üzmek için söylemiyorum silkelen diye söylüyorum. Annenin babanın elinden tutup seni doktora götürmesi gerekiyor. Yasin kaç basın kaç daha yazık değil mi sana? Her imkanın var yasayacagin güzel bir ömrün var sen bunu dul kadın olma korkusuna itip kendini bu aileye paspas etmek istiyorsun. Neden? Git terapi al kendine gel yeniden başla. Engel ne ki?

Yazmak istemedim istemedim ama tutup da iki ılımlı yorum görünce sana gerçeği göstermek isteyenlere alttan alttan laf dokundurmaya çalışman :olamaz:

Yazık sana satırlarda yazmış kadınlar gözlerini aç diye.
Hala hikaye anlatıyorsun. Taş olsa çatlar mübarek. Benle yasitsin su yaşta kendini soktugun duruma ciddi ciddi üzüldüm dünden beri. Bir insan neden bu hayatı seçer diye. Okumussun mesleğin var maddi durumun var. Ama hala oradasin. Onlasin.

Ben de daha kendimi yormak istemiyorum. Şu çukurdan bile isteye cikmiyorsan daha da sana bı şey denmez.
Tam olarak düşüncelerimi yazmışsınız

Buradaki kadınları içten içe evlenirken 5 bilezik isteyenler veya gerçek hayatta ses çıkaramayanlar konusuna indirgeyip rahatlamaya çalışıyorsa kendi bilir

Burada kendine yol göstermeye çalışan insanlar var gerçekleri görmesi açısından
yapılan yumuşak yorumlar yaşadığı gerçekleri değiştirmeyecek

Boşanma avukatı değiliz kimsenin boşanmasından evlenmesinden bir çıkarımız yok
Konu sahibi adama bizim paramızı zamanımızı harcamıyor giden kendinin ömründen gidiyor
 
Babanin yazdiklarini da okudum kv nin soylediklerini de bak kardeşim yasadiklarini sen bilirsin ama burda bilmem kac uye sana ayril onune bak diyor elbet vardir bir bildikleri diil mi emegin hakkin sevgin bir kenara koy ve guzel bir terapi alip yasayacagin guzel gunlere önüne bak aglamasi sizlanmasi bir diger olaya kadar bu devran böyle gelmis boyle gidecek devran giderken hayatinda gecmis gitmis olacak geriye donup baktiginda şu anki gibi keske diyeceksin..
 
Louder, sevdim seni yeni hayatında başarılar dilerim. Yine de lafımın arkasındayım. Sıkılırsam söyle ıbanımı atarım. :KK48:
 
Hepsini okudum da her okuduğum paragrafta neden dedim.Gerçekten neden bunlara katlandınız? Size maddi manevi her türlü zorluğu çektirmiş,çektirmeye devam edecek biri belli ki.Üstüne üstlük kendi ayakları üstünde duramayan,kendine,size,ailenize en ufak bir sevgi ve saygısı olmayan biri.Arkanıza bile bakmayın.25 yasındasınız hayatın basındasınız ama gerçekten 7 koca sene bu adama nasıl dayandınız.Sevgi aşk gibi bahanelere sığınmayın lütfen.Siz de bu adamla devam etmek istediğinize göre bence psikologtan yardım alın.1 tanesi bile yeterliyken,bunca seye katlanmayı aklım almıyor
 
Durun, çok uzun demeden ilk paragrafı bari okuyun. "Böyle de gelin mi olur" dedirteceğim size söz :)
Aslında ailesi yüzünden değil de benimle bir aile olduğunu algılayamayan eşim yüzünden boşanacağımızı biliyorum. Ama konum okunsun, dikkat çeksin istiyorum. Hayatınızda böyle bir hikaye duymadığınızdan eminim. Mümkün olduğunca kısa anlatacağım, ne kadar mümkün olursa... Eğer evliyken yaşadıklarımı okuyup yorum yapmak isteyen olursa bu "asıl" olayları anlatmaya başladığım yeri koyu işaretliyorum...

Eşimle tanıştığımda farklı bir şehirde üniversitede 6 yıldır birinci sınıfı okuyordu. Serseri bir hayatı vardı, uyuşturucu kullanıyordu. Çok uzun hikayeler ama şöyle diyeyim, onu bulunduğum şehre geçirdim, evini tuttum, tüm masraflarını karşıladım, her an yanında oldum ve dereceyle mezun oldu. Annem onu başından beri istemedi. Anneannem vefat ettikten sonra yalnız kalamadı annem bir süre, anneannem-annem-ben üçümüz yaşıyorduk. Babamla annem ben 1 yaşındayken ayrılmışlar. Bu süreçte eşimle görüşmelerimizde annem hep yanımızdaydı. Annem ona hep ters davrandı, uyuşturucu meseleleri ve beni sürekli terk etmeleri, üzmeleri, başka kızlarla düşüp kalkmaları yüzünden. Eşime sorsanız "bunlar bana yaptıklarına sebep değil!" diyecektir. 18 yaşında başladı ilişkimiz. Annemle bu olanlar ise 21-23 yaş aralığımda oldu.

Eşimi tanıdığım günden itibaren maddi manevi tüm ihtiyaçlarında yanında oldum. Ailesi de farklı bir şehirdeydi, onları bizim bulunduğumuz şehre taşıdı. Babası borç bırakıp çeker çeker giderdi, yalnız kalırdı annesiyle. Hep arkalarındaydım. Öğrenciliği boyunca 1 gün çalışmak zorunda kalmadı. Öyle çok sevdim ki onu, hiçbir yanlışı ondan kopmamı sağlayamadı.

Okulu benden 1 sene sonra bitirdi. Sonraki 1 sene de KPSS'ye hazırlandı. Kursa gitti geldi, bu süreçte yine babasının olayları, ben yine yanındaydım. Sınav sonucu açıklandı, artık evlenmek istiyorduk. Yani ben onun da istediğini sanıyordum. İstekliydi de aslında. Ama parası yoktu. Babamla tanıştırdım onu. Eski mevzuları hiç anlatmadan. Her şey güzel olacak dedim. Eşyalarımı aldım. Gelinliğimi aldım. Nişanlandık, yüzüklerimizi aldım. İsteme çiçeğimi aldım. Çikolatamı aldım.

Sonra bir sorun daha vardı askerlik. Bedelli askerliğe gönderdim onu. Öyle mutluyduk ki. İnanın o askerden dönene kadar yaşadığım mutluluğu bilebilseydiniz şu an bana içinizden "salak" diyor olmazdınız. O güne kadar yaptıklarımdan hiç pişman değilim.

Askerden geldi, 1 ay geçti annesinin meme kanseri olduğunu öğrendi. Korkunç durumdaydı doğal olarak. Hep yanlarındaydım. Annesi beni çok severdi. Kar tanem derdi bana. Annem gibiydi. Ameliyatını yaptırdım en iyi doktorlara. Hastane odasından geceliklerine kadar, sayısız test, tetkik, sayısız muayene görüşmeleri, her şey tamam. Düğünü ertelememiz gerekir mi diye sordum doktora, gerekmez dedi. Bu da tamam. Bu süreçte eşim kendini belli etmeye başladı. Annesini zaten tedavi ettiriyordum. Ama ettirmezsem beni bırakıp gitmekle tehdit etti. Öyle bir hal almıştı ki artık masraflar bana sorulmuyordu bile. Sadece ödüyordum. Hatta hiç unutmam hastanede bütçemi ayarlayayım diye "tek kişilik oda ücreti ne kadar?" diye sorduğum için kavga etmişti benimle. Öyle bir "para sorun değil" tavrı vardı ki, sanki o kazanıyordu, o çalışıyordu sabahlara kadar. Benim için önemli değildi.

Nişanlılığımız boyunca, tam 10 ay, bana eziyet etti. Annem hakkında ileri geri konuştu, ona defalarca saygısızlık yaptı. Hepsini yuttum, onun adına anneme hediyeler gönderdim, aralarını düzelttim. Babamla da iyi ilişki kurmuştu. Babam hep sevdi ve kolladı onu. Eşimin annesiyle ilgili takıntısı inanılmaz boyutlara ulaşmıştı. Hepimiz (kayınvalidem, annem, ben) çok iyi anlaşıyor, beraber çok eğleniyor, harika zaman geçiriyorduk. Ama eşim annesine saldırdığımızı düşünüyordu. Annesi düğüne 4 ay kala ona "annecim" demediğim için büyük bir sorun çıkardı. Kemoterapi almaya başladıktan sonra evlerine sık sık gitmememiz gerektiğini söylemişlerdi bize. Biz de gitmiyorduk. Telefonda konuşurken de "annecim" dememişim. Eşim tam olarak beni desteklemedi, ama ezdirmedi de. Ama annesine takıntısı asla bitmedi ve onu haklı bulduğunu hep hissettim. Evet doğru tahmin ettiniz, paranoid kişilik bozukluğu tanısı var. İlaç da kullanıyor. Doktoruyla görüştüğümde "durum böyle, sen bilirsin" dedi. Ben biliyordum tabi.

Sonra evlendik. Balayında bile boşanmak istediğini söyledi. Sürekli annesini öne sürdüğü için kavga çıkıyordu ve ben de sinirlenince ağır konuşan biriyim, bu yüzden. Döndüğümüz ilk gün annesi kendi kızkardeşinin kızı için borç para istedi. Eşim karşı çıktı. Ama onunla biz bir aileyiz diye değil, paramız bizim bütçemiz diye değil, teyzesini sevmediği için karşı çıktı. Her gün, her Allah'ın günü eşimden eziyet görüyordum (fiziksel şiddet hiç olmadı, ben yaptım hatta maalesef). Sürekli olarak annesiyle ilgili bir gündem oluyordu ve bana saldırıyordu. Bu süreci anlatmam mümkün değil. Şu evin her köşesinde ağladım öyle diyeyim. Defalarca evi terk ettim geri dönmemi istedi. Ama eziyeti hiç bitmedi. Kendimi çok çaresiz ve savunmasız hissediyordum. Bir gün "anne pazar günü gel yağmura yemek öğret" dedi (bu sıralar yaptığım her yemeğe laf eder, çamaşır katlama şeklimi bile eleştirir, beni inanılmaz aşağılardı). Ben de "hiç yemek bilmiyor değilim benim de annem var sonuçta" dedim. Bu laf yüzünden öyle çok işkence çektim ki. Annesi domates rendelerken "KADIN DEDİĞİN BÖYLE OLUR BÖYLE" diye bağırıyordu bana. Neden böyle yaptı hiç anlamadım. Ben de acemiydim daha. Evliliğimin 20 küsürüncü günüydü o sıralarda. Annesi yer elması pişirmişti. Hayatımda ilk kez yedim, sevmediğimi söyledim. "B*K YE!" diye bağırışını unutamıyorum eşimin.

Bu sırada eşim hala işsiz, zamanındaki meseleler yüzünden denetimli serbestliği var ve giremiyor hiçbir yere, bir kurumun sınavını birincilikle kazandığı halde. Bunu da hallettim, araya birileri girdi ve işe başladı. Mutlu olmadığı ve alanında olmayan bir işi var ama işsiz değildi artık. Annemle karşılıklı oturuyoruz bu arada. Ama annem eşimi bildiği için evime 3 kere bile adım atmadı. Yok gibiydi, zaten farklı bir şehre abimin bebeğine bakmak için gitti. Aylarca da burada değildi. Nişanlıyken çok yalvardım kayınvalidemlerin de yakına taşınması için. Kredi bile çektim taşınma masrafları için. İstemediler, taşınmadılar. Bize arabayla 15 dakika mesafede oturuyorlar. Eşim işe girdikten birkaç gün sonra annem yine gidecekti, kayınvalidemi davet etti. Gitmeden beraber bir gün geçirelim dedi. Harika bir gün geçirdik, hediyeleşildi, annem dört döndü kayınvalidemin etrafında. Ertesi gün kayınvalidem annemi aradı.

HAYATINIZDA DUYMADIĞINIZ BİR ŞEY OLDUĞUNDAN EMİNİM: Anneme "sen bundan önceki görüşmemizde bana poponu dönerek oturdun" dedi. Annem ne olduğunu bile anlamamış şekilde "başından beri mi öyle yapıyorum" falan dedi. Kayınvalidem de "seni gördüğüm günden beri iyi hissetmiyorum bana iyi gelmiyorsun" dedi. Hastanede yatarken ona ev yemeği taşıyan annem. Geceliklerini kendisi seçip götüren annem. Evlerinde klozet yok diye hasta tuvaleti almamı söyleyen annem. "Odası yok" diye koca bir oda takımı almamı söyleyen annem. Hiçbir hizmeti, hürmeti esirgemeyen annem.

Bu şekilde anneler arası bağ koptu. Eşimin bana eziyeti daha da arttı. Çok ezilmiş, dışlanmış ve yalnızdım. Eşim ve annesi bir aileydi, bense yabancı biriydim. Babam çok koruyucu ve güçlü bir adamdır. Ona sığındım. Ben itildikçe babama yaklaşıyordum ve babamdan başka kimsem olmadığını hissediyordum, zaten öyleydi de. Ve tam yedinci yıldönümümüzde babama her şeyi anlattım. Yıllardır tanıştığımızı, her şeyi. Babam tek bir şey sordu, "peki şimdi geçmişle mi yaşayacaksınız yoksa mutlu mu olacaksınız?"

Eşim hayatı zindan etti bana. Babama anlattığım için ailesini kötü duruma düşürdüğümü söyledi. Oysa babama ben her şeyi tam anlattım. Benim istediğimi, her masrafı kendim, bilerek, isteyerek yaptığımı. Onların bir zorlaması ya da talebinin olmadığını. Ama olmadı. Eşim beni bir türlü karısı olarak göremedi. Ben bu süreçte annesine hep yakın olmaya devam ettim. Sık sık arıyordum, uzun uzun konuşuyordum. Bir akşam bana "ben sana kırgınım" dedi. Nedenini sordum, o olaydan sonra gönlünü almaya çalışırken "Anne poposunu dönmüşse ne olmuş, biz sizi elimizde ayağımızla popomuzla her yerimizle severiz, ne kadar samimiyiz bilmiyor musunuz sanki" demiştim. Bu lafa çok kırılmış. Sürekli, ama sürekli, 1 ay boyunca belki daha fazla, BANA İLGİ GÖSTERMİYORSUN diyerek hayatı bana zindan etti.

Birkaç gün sonra eşimle beraber onlara gittik. Mutfakta fısır fısır konuştular. Zaten hep eşim kapıları kitler annesiyle gizli gizli konuşurdu. Balayındaki kavga nedenimiz de buydu. Gizli konuşmaları. Yanlarına gittim eşim "annemin senin de ailenin de kendisini istemediğinizi düşünüyor" dedi. Şoka girdim, kimseyi "acaba istiyor muyum" diye düşünmem ki. İşin kötüsü istiyordum da kayınvalidemi. Çok seviyordum onu. Artık gerçekten yılmıştım. Bir çığlık gibi koparıp atmak istedim her şeyi. "Bu evlilik anneni pohpohlamama bağlı olacaksa istemiyorum" dedim. Ve çıkıyordum evden. Eşim arkamdan gelirken annesi "sen nereye?" dedi. Eşim gelmedi. Bana sürekli "ya anana ya babana gidersin" diye zavallı muamelesi yapıyordu. Gitmedim. Babamın ofisine gidip saklandım. Ölmek istedim. Buldular beni. Bu sırada babam dokuzuncu kez ameliyat olalı 2 gün olmuştu. Hastanede refakatçi kalmıştım 2 gün. Hemen sonrasında yaşanıyor bunlar. Eşim beni bulamayınca babamı aramış. Hastaneye gelmiş. Orada "karını nasıl bırakırsın" diye 2 tokat yemiş. Ben ayrılacağımdan çok emindim. Ayrılamazsam ölecektim. Ölmeyi de becerirdim, yılmıştım çünkü.

Bu olaydan sonra babamda kalmaya başladım. Yani hastanede. Elimde üç beş parça kıyafet, hastane odasında evliliğim biterken refakatçi yatağında ağlayarak yaşadım günlerce. Bu sırada eşimin teyzesi (hani o borç vermediğimiz) babama "senin kızın üç sene çıktım beş sene çıktım deyip evlenmeye zorladı" dedi. Babam "senin de kızın var" deyince "benimki seninki gibi salak değil" dedi. Kafamı duvarlara vurdum sinirimden. Acilde de zaman geçirdim epeyce, çeşitli sakinleştiriciler kullanarak.

Babam eve çıkınca onunla gittim. Eşim sürekli geldi gitti, barışmak için çabaladı. Barıştık döndüm evime. Ayaklarım geri geri gitti dönerken. Biliyordum olmayacağını. Annesine olan takıntısı ve benle bir takım olamaması, aile olamaması beni mahvedecekti biliyordum. Öyle de oldu. Sürekli kavga ettik, sürekli. Şubat başında yine kavga ediyorduk bir sabah, işe gönderdim onu. "İstemiyorum seni" dedi. Aradım işteyken. Beni sevdiğini ve istediğini söyle gitmeyeyim dedim. Yüzüme kapattı. Toplandım gittim babama. Babamla konuştu telefonda. "Senle yüz yüze görüşeceğiz, benden o tokatlar için özür dileyeceksin" dedi babama. Babam zaten "o tokatı ben yemiş oldum" gibi şeyler söylemişti eşime biz barıştıktan sonra. Ama eşim hasta bir yapıda olduğu için babama saygısızlık yaptı, hiçbir alakası yoktu babamın olayla. Her zamanki gibi konu annesiydi. Abim eşimin annesine "artık böyle şeyler yapmayın yeter" temalı bir konuşma yaptığı için zamanında, abime de düşmandı. Onla da telefonda kavga etti. Abim alkol sorunu olan biri, babamsa tüm çalışanlarının hatta çevresinde gördüğü herkesin babası gibi olan, güçlü bir adam. Abim olacak zırdeli bir arkadaşıyla eşimi işyerinden aldı ve darp etti. Arkadaşı eşime bir yumruk atmış.

Bu olayın üzerine ben kıyamadığımdan, dayanamadığımdan, eşimin yanına gittim. Beni istemedi. Babama döndüm, iki gün sonra işyerine gittim. Ailemi ikna et dedi. İstemiyorlar dedi. Kayınvalidemin yanına gittim. Bana, aileme küfürler ve hakaretler etti. Oğlum seni sevmiyor, hiç sevmedi dedi. O sırada teyzesi aradı, teyzesi küfürler etti. Çantamla montumu kucağıma verdiği gibi itekleye itekleye evinden kovdu beni. Eşimin yanına gittim yeniden, işyerine. Çıkınca beni yemeğe götürdü. Annesi aradı, benle olduğunu söyleyince "eşyalarını topla git" dedi. "Ya eşin, ya biz" dediler eşime. Eşim eşyalarını aldı ve biz beraber evimize döndük. İnanamıyordum, gerçekten inanamıyordum bu nasıl olabilirdi? Eşim beni mi seçmişti? Bizim aile olduğumuzu algılamış mıydı artık? Annesine hissettiği o inanılmaz bağı bana da hissetmesi gerektiğini, bunları anlamış mıydı yani?

Tabi ki anlamamıştı. Eşimle ailesi 1 hafta konuşmadılar (eşim defalarca aradı tabi), evliliğimizdeki mutlu tek hafta o hafta oldu. Sonra görüşmeye başladılar. Annesiyle ben o zamandan beri 2-3 kez konuştum. Babası benle konuşmayı bile kabul etmedi. Eşim bu süreçte ailesini haklı buluyordu yine çoğu zaman, bana "geleceğimiz yok", "senden çocuk yapacağımdan emin değilim, yapmayacağımdan emin olursam boşanırız senin de anne olma şansın kalır" gibi şeyler söylüyordu. Annesi de en son konuşmamızda "çok söyledik ona, istemedik, ayrıl dedik ama gitti seninle" dedi. Yine canımı yakmayı başardı. İlgi, ilgi, ilgi, ilgi istiyorum, ilgi! İlgi diye delirtmişti beni. Yine yaptı yapacağını. Eve döndükten sonraki süreç boyunca eşimle kavga ederken ağzıma ne gelirse sayıyordum. Yanlış. Ama benim de sanırım bunca emek verip böyle suçsuz yere üzerim çizildikten ve evliliğimde mutluluk yüzü göremedikten sonra delirmeye biraz hakkım vardı.

Ben çok üzüldüm. Eşim "yanındayım, seni anlıyorum, sen haklısın" dedi. Bir suçumun olmadığını söyledi. Haksızlığa uğradığımı söyledi.

Bugün ise virüs nedeniyle uzun zamandır görüşemediği ailesine gitmek istedi. Korkuyorduk virüsten ama gitti. Sabah giderken ona sarıldım, "unutma bu anı, biz aileyiz, şimdi nasılsan akşam da öyle ol söz mü?" dedim. Söz verdi, sarıldık. 8 saat geçirdiler beraber. Eve geldi, soğuktu, beni öpmedi bile. Anlamıştım durumu. Öfkelendim. "Olmuş yine olan" dedim. Babası "siz hep kavga ediyorsunuz" demiş. Babası çok gerçekçiymiş. Keşke babası neden kavga ettiğimiz konusunda da gerçekçi olabilse. Annesi de babası da benzer hastalıklara sahipler, psikiyatrik rahatsızlıklar ve ilaç kullanıyorlar.

Sonuç olarak, eşim akşam geldikten 1 saat sonra bana ayrılmak istediğini, benimle mutsuz olduğunu, beni istemediğini söyledi. Saatlerce konuştum, bak böyle, biz aileyiz, biz takım olmalıyız... Hayır. Ailesiyle samimi olmadığım için (evden kovulduğumda bile tek bir saygısızlık etmedim, kendisi benim ailemde saygısızlık yapılmadık insan bırakmadı ama) beni istemiyormuş. Çok mutsuzmuş. Ailesiyle yakın olmadığım için.

Altı taksitle aldığım o gelinliğin hakkını bir gün olsun veremedim. 8 aydır evliyim. 8 aydır ağlıyorum. Yedi sene bu adamla yuva kurmak için canımı dişime taktım. Olmayacakları oldurdum. Hayatımı, gençliğimi adadım ona. Heveslerle aldığım mutfak eşyalarımın bile tadını çıkaramadım. Gençliğim, hayatım yandı gitti. 25 yaşındayım. Ama bundan sonra bir gelecek olur mu bilmiyorum. Bu toplumda "dul kadın" olmak zor.

Bu arada cinsel yaşamımız da yok eşimle. Kullandığı ilaçlar nedeniyle. Herhangi bir isteği yok. Bir gün hazırlanıp ona sürpriz yapmak istemiştim. "Yarın annemin ultrasonu var nasıl bunu yaparsın" diye saatlerce azarlamıştı beni.

Bütün bunlara rağmen ona sarılıp mutlu hissettiğim o nadir anları özleyeceğim. Hiçbir suçum yokken istenmeyen gelin ve istenmeyen eş oldum. 7 senede bir gün jest, hediye, romantizm, sevgi gösterisi görmedim. Birbirimize uyarlayıp söylediğimiz çizgi film şarkıları dışında... Bu yazıyı o da okuyacak. Ona linki gönderip, sabah öyle gideceğim zorluklarla kurduğum yuvamdan. Keşke annesinin sahip olduğu değerin binde birini bana verebilseydi. Ona anne de, baba da, kardeş de, eş de olmuştum oysa. Ona yardım ettiğim zamanlarda kimse yoktu yanında. Ben vardım. Umarım annesiyle çok mutlu bir yaşamı olur. Yanan da benim gençliğim, hayallerim olsun.

Okuyan sabırlı kadınlar, her yorumunuz altın değerinde. Hele ki bana destek olup "atlatırsın kız, seni istemeyen adamı sen hiç isteme" derseniz çok mutlu olurum. Ben acı içinde uykusuzken, onun rahatça uyuyabilmesi çok canımı acıtıyor çünkü. Bana bu evden güçlü bir şekilde çıkıp gitmem için yardım edin.

Okudum bir soz vardır insan çekeceği çileye aşık olurmuş diye sizinse aynı böyle olmus daha gençliğinizin başındasınız emin olun bunlari unutulacak ve gerçekten sevileceksiniz ve biedaha kendinize bunu yapmayın sizi seven insani sevin onun icin fedakarlık yapip emek gosterin sizi sevmeyen insanları sevmeleri icin ugrasmayin yillariniza yazik linkide gondermeyin birakin herseyinizi almışlar grurunuz kalsın bari siz onlara e buyuk aciyi unutarak vazgecerek verin
 
Bir arkadaşım vardı. 6 aylık evliyken eşiyle annesine gitmişler. Oğlan marketten bisey alıp geleceğimdemiş ve giriş o gidis.
O zaman yıkılmıştı. Çok üzüldü.
Konunuzu okuyunca aklıma geldi. Şimdi sorarsanız 2 çocuklu sahane bir anne. Eşi maşallahı olan bir Adam. Mutluluk kangreni ksmeden gelmiyor bildiğim bu.
 
Hepsini okudum, kafanızda yer edeceğini bilsem size olumlu güzel mesajlar vermek isterdim ama maalesef sağlıklı bir ruh haliniz olduğunu düşünmüyorum. Sizinki sevgi ya da aşk değil hastalıklı takıntılı bir boyutta bu adama bağımlısınız. Psikolojik tedavi görün ve kurtulun inşallah.
 
Ne okuyamadı bu gözlerim :KK57: :KK57: :KK57: :KK57: :KK57: :KK57: :KK57:
 
Sadece vosanmaklada kalma maddi manevi haklarını al sakın onlarda kalsın deme surundurulmesi lazım böyle insanlarin
 
Uyuşturucu bağımlısı bir adam olması dışında, çooooook yakın bir arkadaşım bu dediklerinin aynısını bir kıymet bilmeze yaptı. Inanamoyorum acaba o mu yazdı bunları dedim ama yok. Mümkün değil. Neden biliyor musun? Yalnız adam için degil ailesi için bile maddi manevi her türlü imkanı ortaya seren, ufak tefek eh işte denebilecek bir oğlan çocuğu için yanıp tutuşan ve yıllar boyu o oğlan çocuğunun ödevine kadar yapan dünyalar güzeli, bir bakanım dönüp bir daha baktığı o kız, 2. Evlilik yıldönümünde " köpek gibi seviyorum Allah kahretsin" diyerek ayrıldığı o gerizekalidan sonra harika bir adam ile çok büyük bir düğün yapıp evlendi, bir evin bir gelini oldu, bir de kız çocuğu oldu ki annesi gibi dünyalar güzeli. Şu anda harika bir hayatı var. Diyeceğim o ki. Kaç kurtar kendini. Hakeden elbet bulunur.
 
Allah hakkımı alır değil mi? Tek umudum bu. Ben de sadece en azından "mutsuz olmamak" istiyorum.

Annem biz nişanlandıktan sonra, annesiyle samimi olduktan sonra eşimin iyi biri olduğunu düşünmeye başlamıştı. Annesi öyle iyiydi ki mayası temizdir bu çocuğun diyordu. Bu arada çok haklısınız. Başıma ne geldiyse o askerden dönünce geldi. 19 gün yaptığı askerlikte ilaçlarını içmedi çünkü. Döndüğünde ise canavara dönüşmüştü resmen.


Canım zaten senin eksikligin bile onlar için bir yokluk durumu oluşturacaktır.
Resmen eli ayakları olmnussun.
Buna rağmen stres sınır atma topu olmuşsun onların.o yüzden merak etme.
Bu dünya da olmasa da
Olacaktı r

Kimsenin hakkı kimsede kalmaz.
Ama illa yok oluslarina şahit olmak içinde adım adım veya arada dahi olsa takip etme.
Bunalıma girersin.
Kendine özen göster.

Kendinin farkina var.
 
Kendine yeni bir hayat kur beş para etmez insanlara zamanını harcama. Giden ömürden gidiyor olmuyorsa olmuyordur. Bence yeterince şans vermişsin arkana bile bakmadan kuyruğu dik tut. Uzaklaş.
 
Hersey bastan yanlis. Hepsini okumadim ama okudugum kadari yetti. Annesinin tedavi masraflarini odemeler, adamin askerlik bedelini odemeler... karsi taraf kendini bulunmaz hint kumasi zannetmis. Sanirim sizde de bu kisi bagimlilik olmus. Giderek de kanserlesmis bu iliski. Adama gereksiz fedakarliklar yapmissiniz. Bir daha kimseye o istemeden iyilik yapmayin sonucu boyle kiymet bilinmezlik oluyor. Simdi bu iliski toparlanir mi derseniz hayir. Iyilesmeniz icin bu 5 para etmez adamdan kopmaniz gerekiyor. Ne hali varsa gorsun. Siz kendinizi kurtarin.
 
Sizin asla boşanabileceğinize inanmıyorum. Hala yavru köpek gibi eşinizden sevgi dileniyorsunuz. Bu kadar rezillikten sonra konuyu okuyacak da haklısın diyecek de... bu aşamadan sonra annesiyle hala yüz göz olmanız, telefonlarda konuşmanız, size hak vermesini ummanız o kadar tuhaf ki. Bu insanlar böyle, anlattığınız gibi. Bir gecede islah olmalarını mı bekliyorsunuz?

Çok kötü, değersiz, bataklık bir araziden krediyle arsa almışsınız. Kredi taksitleri aylık gelirinizi aşıyor. Arsayı satıp krediyi kapatıp en az hasarla kurtulabilecekken ilerde değerlenir umuduyla faiz üstüne faiz yiyorsunuz:)

Öncesinde de anadoluda “asla kız verilmez” tabir edilen bir adammış eşiniz. Uyuşturucu var, iş-güç yok, karı-kız var, berbat bir aile, psikolojik sorunlar gırla... siz bu değersiz araziyi adam etmeye çalışmışsınız ancak baştan beri üzerinde sinekler uçuşuyor. Hem maddi hem manevi zarar içindesiniz. Hakikaten Aileniz evliliğinize nasıl müsaade etmiş aklım almıyor. Aklı olan bu insanları kapı eşiğinden almaz.

Tekraren söyleyeyim, asla boşanamayacaksınız. Neden olduğunu anlayamadığım bir şekilde eşinize olan gereksiz sevginiz hala gururunuzdan, öz saygınızdan, geleceğinizden büyük:) boşuna cesaret ve kararlılık lazım, destek istiyorum, dul damgası vs. demeyin. Bu kadar şeye rağmen hala evde duran (annesi karşı apartmandayken üstelik) boşanamaz. Asla fiziksel şiddet uygulamayacağını da söylüyorsanız adam daha kötü ne yapabilir ki size boşanma kararı alıp evi terk etmeniz için? Bir evlilikte olmaması gereken her şey var ilişkinizde. E daha ne? Ne yapacak da karar verip ayrılacaksınız?

Siz buraya daha çok konu açarsınız. Eminim arkadaşlarınızın da beynini yediniz berbat evliliğinize dair şeyler anlata anlata. Son nokta da burası oldu. Ne umuyorsunuz bilmiyorum ama ya bu diyardan gideceksiniz, ya deveyi güdeceksiniz. Berbat evliliği sürdürüp ağlamanın manası yok zira.
 
Kalemin o kadar sağlam ki istemsizce okudum.

Tebessüm ettirdin:)

Zekâ da zehir ha

Aslında suç bizde analar olaylara realist bakıyor bizim gibi pembe gözlükle değil..

:silah:bu kadar paran vardı beni evlatlık alaydın.. daha hayırlı olurdum senin için.

Bre kurban olduğum ilkkez mi seviliyorsun şu hayatta da böyle şeyler diyorsun

Sinir tavan yaptı bende ban yemeyim diye susuyorum sabirlisin reis

Evlatlık konusunda ciddi düşünmeye başladım

Alkışlasam mı ağlasam mi bilemedim o derece kinayeliyim

dul olmak tü pis kaka değil.
En azından SAYGILI bir hayat yaşarsın. Tekrardan diyorum kalemin çok sağlam yazın çok güzel ama yasantin adamı sınır hastası eder. Dön totonu bu adama,ailesi,gecmisine bitir herşeyi kökten en azından öz saygını tekrardan kazan...
Ayrıca dul kadın olmakla alakalı şarkı bırakıyorum dinlersin


Ya sen çok komik bi kızsın ya . Öldüm gülmekten 🤣 profil fotosu da ayrı komik 😂
 
Sadece konuyu okudum, yorumları okumadım. Türkiye’de kaynanalar eğer gelini oğulları seçmişse geline çok eziyet ediyorlar, yok kaynana kendisi seçmişse evlilik yürüsün diye ellerinden geleni yapıyorlar, düğün masrafına da yardım ediyorlar. O yüzden Türkiye’de görücü usulü evlilikler daha iyi yürüyor. Naçizane görüşüm böyle...
 
Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
X