KÖTÜ GLUSİDLER
Maltoz
Glikoz
Fırında patates
Hamburger ekmeği
Patates püresi
Havuç
Patates kızartması
Bakla
Balkabağı
Bal
Şeker
Mısır gevreği
Beyaz un
Beyaz pirinç
Mısır
Kraker
Beyaz baget ekmek
Bisküvi
Pancar
Çikolata
Haşlanmış patates
Karpuz
Ananas
Muz
Kavun
Beyaz undan makarna
Reçel
Kuruyemiş
Taze patates
Patlamış mısır
İYİ GLUSİDLER
Kepek ekmeği*
Bulgur
Bezelye
Şekersiz tam tahıl
Kivi
Üzüm
Armut
Taze fasulye
Barbunya
Çavdar ekmeği
Şekersiz meyvesuyu
Şeftali,erik
Elma,portakal
Entegral ekmek**
Nohut
Süt ürünleri
Meyveli yoğurt
Kuru fasulye
Entegral makarna
Mercimek
Kuru kayısı
Şekersiz marmelat
Greyfurt
Kiraz,vişne
Siyah çikolata
(min.%70 kakaolu)
Fruktoz(meyve şekeri) 50
ÇOK İYİ GLUSİDLER
Yoğurt
Soya fasulyesi
Domates
Fındık
Yerfıstığı
Mantar
Yeşil sebzeler***
altıTaze kayısı
*: Entegral ekmek, buğday tohumunun bütünü ile pişirilen ekmektir, unun kepek ve diğer bileşenlerinden ayrıştırılmamış hali kullanılır.
**: Kepekli ekmek ise, beyaz unun içerisine sonradan kepek eklenerek elde edilir. Katılan kepeğin en azından %20 oranında olması uygun olabilir. Kan şekerini düşürecek lifler geri kazandırılsa da, bu ekmek bazı vitamin ve minerallerden yoksun bırakılmıştır.
***: Lahana, brokoli, kabak, enginar, kereviz, ıspanak, patlıcan, karnabahar, salatalık, marul, kıvırcık, roka, turp, dereotu, maydanoz…vs.
SON SÖZ:
İncelediğimiz bu yöntem, kilo verdikten sonra terk edilecek, geçici bir zayıflama “diyet”i değildir; sürekli uygulayacağımız, normal kiloda kalmamızı sağlayacak olan sağlıklı bir beslenme şeklidir ve bir yaşam stili olarak benimsenmelidir.
Özetin Özeti:
Eğer Montignac ve Şekeri Bırak yöntemlerini sadece birer cümleyle özetlememiz gerekseydi:
MONTİGNAC: Şeker ve şekerli gıdalar, bal, beyaz un, ekmek, makarna, pirinç yasak, yerine kepeklileri tüketilecek; mısır, patates ve havuç yasak; proteinlerle beraber, kepekli olsa da tahıllar yasak; kepekli tahıl ürünleri ve baklagillerle de yağ içeren gıdalar yasak; yeşil sebzeler her tür gıdayla limitsiz tüketilecek.
ŞEKERİ BIRAK:Montignac'ta önerilen gıdalar tüketilecek; birlikte tüketilme kısıtlaması yok; yalnız miktarlarda aşırıya kaçılmayacak, öğün araları atıştırmalarıyla sık ve az beslenme prensibi uygulanacak.
GÜNAYDINLAR ......
kızlar arada kaynamasın diye tekrar kopyaladım .. lütfen dikkatli okuyun ...... mortıgnac yapacaklar......a.s.
EVET KENDİ DİYET NOT KİTABIMDAN ....
EGER BU DİYETİ UYGULUYCAKSAK KAÇAMAK YOK .....
1..Bu diyette tüketilen gıdanın insülün salgılamasını engellemek . böylece ihtiyaç duyulan enerjiyi saglaması için..vucukttaki yag sitoklarını kullanmasını saglamak .....
.2.ögün atlamayı unutmak .... çünki insülin dengesini bozuyo .....
3. puroteinle lifli sebzeler alındıgında. vucut yag depo etmiyor...
4. beyaz un ve şekeri ilk atapta tamamen yasak , çıkarıyoruz ....
5.kavaltıda aşırıya kaçmadan tam ekmek az yaglı peynir süt serbest yaga dikkat edilerek ...
6. salata ve süt ürünü öyle ve akşam ögünlerde mutlaka yen meli .....
7. ilk etepta kesin yasaklar ....patates .. havuç.. mısır ... şeker.ve şekerli ürünler..... muz ...beyazun ve bununla yapılan gıdalar.... pirinç .... karpuz ..kavun ..
8. ilk etapta ekmek sedace kavaltıda kızlar ....
9..yemeklerde sıvı yag aşırıya kaçmadan... katı yaglardan uzak durun .....salataya 1 kaşık zeytin yagı olabilir....
10... meyva ögün aralarında yene bilir ... sabah kalkınca kavaltıdan 20 dk önce yemekten 2 saat sonra her ögün arasında ..buna mutlaka dikkkat edilmeli .... yasak meyveler yenmemeli.... vucut şekeri burdan alacagından dikkat edilmeli ....
ır.Al sana montgnac
Giriş:
Sağlıklı beslenerek ve hiç aç kalmadan zayıflama konusunda, Fransız beslenme üstadı Montignac'ın bulguları bir devrim niteliğindedir. Michel Montignac, “Yedikçe Zayıfla” (Güncel yayıncılık) adı altında çıkan, yöntemini detaylarıyla anlattığı kitabında; tüm dünyada en kabul gören “düşük kaloriyle beslenerek” zayıflama metotlarına karşı çıkıyor ve deneylerle de kanıtlanmış bambaşka bir yöntemle büyük bir başarı kazanıyor.
Montignac yöntemini çeşitli yönleriyle irdelemeye geçmeden önce, kitabın Türkçe yazılan önsözünde, Cerrahpaşa Diyabet ve Metabolizma Bölümü öğretim görevlisi Doç. Dr. Mücahit Özyazar'ın bu yöntemi destekleyici bir yazısının bulunduğunu söylemekte fayda var. Kitabın orijinal önsözünde ise, New Orleans'taki Mercy-Baptiste Hastanesi Kalp Cerrahisi Bölüm Başkanı Dr. Morrison C. BETHEA'nın; hastanelerinde Montignac yöntemi uygulamasıyla hastalarının hem zayıflamalarının, hem de kolesterol seviyelerinin yüzde 20-30'lara varan seviyelerde düşüşünün sağlandığını ve bu yöntemin kesinlikle çığır açıcı nitelikte olduğunu anlatan yazısı yer alıyor. Şeker hastalarının da bu yöntemden çok fayda gördükleri ve çoğunun ensülin iğnelerinden bu sayede kurtuldukları tespit edilmiş. Asıl ilginç olan ise, Dr. BETHEA'nın daha sonraları, yanına ikisi doktor, üç uzman arkadaşını daha alarak, bu metodu daha da ileriye taşıdığını ifade ettiği yeni bir kitaba imza atmış olması: “ŞEKERİ BIRAK! VE ZAYIFLA” (H.L. Steward, Dr. Bethea, Dr. Andrews-endokrinoloji uzmanı-, Dr. Balart-gastroentereloji ve hepatoloji uzmanı-, Güncel Yayıncılık).
Zaten aşağıdaki yazı bu iki kitapta anlatılan beslenme yönteminin bir özeti olacak.
Düşük kalorili beslenme yönteminin iflası:
Bugün tüm uzmanların ortak olarak kabul ettikleri bir olgu var: Besinleri kalori hesaplarına göre tüketerek günlük ihtiyacımızdan daha az kalori almaya başladığımızda, biraz da egzersizle, gerçekten de kısa bir süre içinde zayıflıyoruz. Derken bir duraklama dönemi başlıyor, artık ne kadar az yesek de kilo vermemeye başlıyoruz. Çünkü vücut “kıtlık alarmına” geçmiştir ve artık az kalori alsak da, metabolizma yavaşladığından, yediklerimiz yağ olarak depolanmaya devam etmektedir! Biz inatla daha da az yesek bile vücut derhal önlemini alacaktır, sürekli bir kısmını depolamaya devam edecek ve ne yesek yaramaya başlayacaktır! Artık kilo vermek için kalorileri iyice düşürmeye ihtiyaç duyulmaktadır, ama her seferinde kilo vermeye karşı gittikçe artan bir direnç oluştuğu görülür. Zaten sürekli aç gezmenin yarattığı bezginlik, bıkkınlık, bir müddet sonra canımızdan bezdirir. Hiç bir insan çok uzun süre ihtiyacından daha az yiyerek mutlu yaşamaya devam edemez. Kaçamak yaptığı anda ise verdiklerini fazlasıyla geri aldığını görecektir. Düşük kalori sistemini uygulayan bir çok kişi bu deneyleri yaşamıştır. Vücudumuz tek bir öğün atladığımızda bile derhal savunma mekanizmasını çalıştırır, ve bir sonraki öğünde mutlaka ekstra depolama ihtiyacı duyar. Bu yüzden zayıflamak isteyen kişilerin değil günlerce aç gezmek, bir öğün bile aç kalmaya müsamahaları yoktur. Hayvan deneylerinde de aynı sistem gözlenmiş, aynı miktarda yemeği tek öğün yiyen köpekler şişmanlarken, 5-6 sefere bölünerek yiyenler normal kilolarını korumuşlardır. Düşük kalori rejimlerinin bir diğer mahsuru daha vardır: Kişiler gerekli temel yağ asitleri, mineral ve vitaminlerden yoksun kalma tehlikelerine maruz kalabilir, bitkinlik ve çeşitli hastalıklarla karşılaşabilirler. Webb 1980'de;, Leibel, Rosenbaum ve Hirsch 1995'te şişmanlığa karşı yapılan diyetlerin yararsızlığını ortaya koymuştur. Gerek Michigan Üniversitesinden Prof. Gardner, gerekse de Pennsylvania Üniversitesinden Prof. Bronwell yaptıkları deneylerde düşük kalori rejiminin çöküşünü kanıtladılar. Eylül 1993'te ise Prof. Apfelbaum Uluslararası Anvers Kongresinde, “Aşırı şişmanlık tedavisinde hepimiz yanıldık mı?” sorusuna “Evet!” deme cesaretini göstermiştir.
PEKİ NASIL ZAYIFLAMALI?
Görülen o ki, gerçek ve kalıcı kilo kaybı, aç kalarak, az kalori yöntemiyle değil, doğru gıdaları doğru zamanlarda ve doğru bileşimlerle tüketerek sağlanacaktır. Alışılagelmiş yöntemlerin rafa kaldırılmasında ve çağdaş, bilimsel bir metodun öğrenilmesinde sağlığımız açısından büyük yarar vardır. (Bu arada protein diyeti ve zayıflatıcı ilaçların da vücudumuz üzerinde sayısız zararları vardır, ama bu bizim yazımızda uzun uzun anlatılmayacak, yeri geldiğinde değinilecektir.)
Yöntem:
Vücuda enerji veren gıdalar üçe ayrılır: Glusidler (Karbonhidratlar), Proteinler ve Lipidler(Yağlar). Vücut esas enerji ihtiyacını karbonhidratlardan sağlar. Protein ve yağların ana hizmetleri farklıdır, ama karbonhidratın yetmediği anlarda (açlık hali gibi), karaciğerde glikojen olarak depolanmış olan yağ (glikojen, sadece öğün aralarındaki açlık durumuna yetecek miktardadır), vücudun çeşitli bölümlerinde depolanmış yağ ve kaslardaki protein rezervleri devreye girer. İşte bu safhada, “öyleyse hiç karbonhidrat yemeyelim, vücut da ihtiyacını depolanmış olan yağ ve proteinlerden karşılasın, biz de zayıflayalım” şeklinde parlak bir fikir gelse de, hevesimiz kursağımızda kalıyor; zira bu yöntemde vücutta “keton” adı verilen toksik maddelerin ortaya çıkarak ölüme varacak derecede vücuda zarar vereceği gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Zaten protein diyetlerinin tehlikesi de burada ortaya çıkıyor.
Karbonhidratlar vücutta sindirildikten sonra glikoza (şekere) dönüşürler. Bu da kan şekerimizi yükseltir. Kandaki şekeri yakıt olarak hücrelere gönderme ve kan şekerini normal seviyeye indirme görevi ensülin hormonuna verilmiştir. Pankreas tarafından üretilen ensülin bir süpürge gibidir. Karbonhidratlardan elde ettiğimiz glükozu da, proteinlerden ve yağlardan elde edilen maddeleri de hücrelere ensülin taşır; bir kısmını derhal, bir kısmını da ihtiyaç halinde kullanılmak üzere depo olarak. İşte kan şekerimiz yükseldiğinde salgılanan ensülin hormonu, yağ depolamak ve kolesterol yükseltmekte de ustadır!
“Şekeri Bırak” kitabının yazarları; Montignac'ı ve “Şekerin Hüznü” kitabının yazarı William Dufty'yi öncüleri olarak kabul etseler de, her iki yazarın, bildikleri halde ensülinin zararlarını yeteri kadar vurgulamadıklarını söylüyorlar. Onlar ensülinin yağ depolamakla kalmayıp, önceden depolanan yağların tüketimini de engellediğini, ayrıca kolesterol seviyelerini artırdığını bilimsel verilere dayanarak açıklıyorlar (Kahn ve Weir, 1994). Yani çok ensülin, çok yağ depolama riski ve kolesterolün artma riski! Demek ki pankreasımızın aşırı çalışıp, sürekli yüksek miktarda ensülin salgılamasına neden olmaması için bazı önlemler alacağız. Bu da kan şekerimizi çok yüksek seviyelere çıkartmamakla sağlanacak. Kan şekerimizi ne artırıyordu? Öncelikle karbonhidratlar. Ama ne ilginçtir ki, karbonhidratlar kendi aralarında bir çok değişik sınıflara ayrılmıştır. Tahıllar da, sebze ve meyveler de, bal ve şeker de, baklagiller de karbonhidrattır. Bütün mesele hangi karbonhidratların, kan şekerini fazla artırdığını, hangilerinin normal derecede, hangilerinin çok az artırdığını bilmekte yatıyor.
Rafine edilmiş şeker, beyaz un, beyaz pirinç, beyaz makarna, beyaz ekmek (maalesef modern gıda endüstrisinin azizliği yüzünden tüm lif ve mineral, vitamin…vs. gibi faydalı elementlerinden arındırılmış olduklarından), ayrıca şekerli tüm gıda ve içecekler (ketçap ve kola gibi..) yüksek kan şekeri endeksine dahil gıdalardır. Yani bu tip liften arındırılmış gıdaları tükettiğimizde, kan şekerimiz oldukça yüksek seviyelere çıkarak fazla miktarda ensülin salgılanmasına neden olur.(Montignac kitabında bunları yüksek glisemi endeksine sahip gıdalar, ya da kötü glusidler olarak tanımlıyor).
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?