2009 Mart Anneleri Paylaşım Alanı

Bebeğinizin gelişimini hafta hafta izlerken ultrasonografide gebeliğinizi takipeden doktor tarafından size belirtilen kilo (ve bazı durumlarda boy) tahmininin sizin için ne kadar önem taşıdığını biliyoruz. Bu konuda yersiz bir endişeye kapılmanızı önlemek açısından sizin için hazırlanan aşağıdaki açıklamayı mutlaka okumalısınız...

Hafta hafta gebelik bölümünde sitede her hafta verilen bebek ağırlıkları yanlızca ortalama ağırlıklardır. Gelişim döneminde olan normal fetusların en az ve en fazla olması gereken ağırlıkları oldukça geniş bir yelpaze içinde yeralırlar. Bu nedenle gebeliğinizi takip eden doktorun ultrasonda yaptığı "kilo tahmini" bu haftalarda belirtilenlerden oldukça farklı olabilir.

Benzer şekilde bebeğinizin boyu da bu haftalarda verilen boylara tam uymayabilir. Bu sayfalarda verilen boyların "tepeden tırnağa" olduğunu, ancak ultrasonda özellikle 14. Haftaya kadar belirlenen "boyun" baş ile popo arasında yeralan mesafe olduğunu, böylece bacak boyunu içermediğini unutmayın. 14. Haftadan itibaren ultrasonda boy ölçümü yapmak çoğu durumda gereksizdir ve rutin boy ölçümü yapılmaz.

Doktorunuz size bebeğinizin kilosu (ve eğer söylemişse boyu) normal diyorsa bunu kabul edin ve asla başka bir anne adayıyla karşılaştırma yapmayın...

Dr. Kağan Kocatepe
 
Son düzenleme:
DOĞMAMIŞ BEBEĞİN 5 DUYUSUNUN GELİŞİMİ

--------------------------------------------------------------------------------

Ultrasonografi ve diğer inceleme yöntemleri gelişmeden önceki dönemlerde doğmadan önce bebeklerin duyularının hiç gelişmemiş olduğu ve verdikleri hıçkırık, tekme atma gibi tepkilerin tamamen tesadüfi, refleks hareketlerden ibaret olduğu düşünülürdü. Halbuki bugün, bebeğin beş duyusunun gebeliğin en erken aşamalarında gelişmeye başladığını, verdikleri tepkilerin aslında oldukça anlamlı yanıtlar olduğunu biliyoruz. Bebekler doğduklarında belleklerinde doğum öncesi dönemde depoladıkları bilgilerle karşımıza çıkıyor ve bizi şaşırtıyorlar.

Bu yazıda bebeklerin anne karnında duyularının gelişimleri hakkındaki en güğncel bilgileri bulacaksınız.

Tad ve koku alma duyusunun gelişimi:

Anne karnındaki bebeklerde ilk olarak tad alma duyusu gelişir. Gebeliğin 12. haftasında gelişmeye başlayan tad alıcı hücreler 28. haftada gelişimlerini büyük ölçüde tamamlamış olurlar. Amnios sıvısının tadı anne adayının aldığı gıdalara göre değişir ve buna bağlı olarak bebeğin tepkileri de alınan gıdalara göre değişkenlik gösterebilir. Örnek olarak hayvan deneylerinde amnios sıvısının içine sakaroz ("çay şekeri") verilerek yapılan çalışmalarda sakaroz verildikten sonra ultrasonda yavrunun yutma hareketlerinde artış gözlenmiş. Acı ve asit içerikli maddeler ise yutma hareketlerinin azalmasıyla sonuçlanmış.

Tad ve koku birbirlerinden ayrılamaz iki duyumuzdur ve bu iki duyu beraberce gelişirler. Yenidoğan bir bebeğin koku hafızası o kadar gelişmiştir ki, annesine ait kokuları binlercesi arasından tanıyabilir. Yapılan bir çalışmada suni memeucuna bebeğin kendi amnios sıvısından bir miktar sürüldüğünde bebeğin o memeyi daha güçlü emdiği gözlenmiş, bu da bebeğin henüz doğmadan bir koku ve tat hafızası geliştirdiğini göstermektedir.

İşitme duyusunun gelişimi:

Doğmamış bebekte 10. haftada dış kulak ve kulak zarı gelişir, 18. haftada gelişmeye başlayan orta kulak kemikleri bu gelişimlerini takriben 32. haftada tamamlarlar.

Fetusların 24. haftadan önce sesli uyaranlara yanıt vermediği, 34. haftada ise işitme duyularının tamamlandığı kabul edilir. Kız fetusların işitme duyularının erkeklere göre daha hızlı olduğu da gözlemler arasındadır.

Yenidoğan bebeklerin annelerinin seslerine daha kuvvetli yanıtlar vermeleri, fetusların erken dönemden itibaren sesleri belleklerinde depoladıklarını göstermektedir. Hatta anne adayının doğmamış bebeğine söylediği şarkıları bebeği doğduktan sonra söylediğinde bebeğin bunları tanıdığı ve bu seslerle ağlamasını kestiği de yine anneler tarafından sık gözlenen bulgular arasındadır.

Yenidoğan bebeklerin ağlama paternleri neredeyse bir parmak izi kadar kendilerine özgüdür. Bu ağlama paterninin bebeğin annesinin ses özellikleriyle yakından ilişkili olduğu da gösterilmiştir.

Kalın sesler uterusu daha kolay geçer ancak içeride dağılırlar. İnce sesler ise daha zor geçmelerine karşın fetus tarafından daha net algılanırlar. Fetuslar gibi yenidoğan bebekler de ince seslere daha olumlu yanıtlar verirler. Belki de bu yüzden anne ve babalar bebekleriyle konuşurken bilinçaltı bir mekanizmayla seslerini incelterek konuşurlar...

Yüksek desibelli sesler doğmamış bebeği olumsuz etkileyebilir. Örnek olarak bebeğin 110 desibellik bir gürültü (yaklaşık olarak bir diskodaki gürültü) ile karşılaşması, her ne kadar uterus bu gürültünün bir kısmını süzse de, onun anne karnında sıçramasıyla sonuçlanır. Bu sıçramanın bir refleks mi, yoksa korkuya bir tepki mi olduğu belli olmamakla beraber kalp atışlarının da hızlanması, bir korku reaksiyonunu daha çok düşündürmektedir.

Bu konuda yapılan diğer araştırmalar bebeğin anne karnında anne ve babanın seslerini belleğinde depoladığını ve doğumdan sonra da bu sesleri ayırt edebildiğini göstermektedir.

Annelerin bebeklerine kendi sesleriyle şarkı söylemeleri bebekleri üzerinde muhtemelen olumlu etki yaratır. Ancak "beyin geliştirici müzik" olarak pazarlanan müziklere bebeklerin verdikleri tepkiler ve bunların uzun vadeli etkileri konusunda yapılmış çalışmalar yoktur. Daha da üzücü olanı piyasada karnın üzerine yerleştirilen ve sesin teypten bebeğe daha iyi ulaşmasını sağlayan hoparlörler bile satılmaktadır. Bu tür aletlerden sakının. Bebeğinizin bu müzikleri kendi isteği dışında dinlemesinin onun üzerinde olumlu etki yaratabileceğini düşünüyormusunuz?

Dokunma duyusunun gelişimi:

Dokunma reseptörleri (algılayıcıları) henüz fetus 7 haftalıkken ilk olarak ağız çevresinde ortaya çıkar. Buradan tüm yüze, kollara, bacaklara ve nihayet vücuda yayılarak 20. haftada son şeklini alır. Doğmamış bebekte dokunma ve ağrı duyusunun 24. haftada tamamlanmış olduğu kabul edilir. Ağrı duyusunun ilk algılanmaya başladığı hafta ise tam olarak belirlenmemiştir ve bu konuda tartışmalar devam etmektedir.

Gerçek olan şudur ki, ağrı duyusu erken haftalardan itibaren gelişmeye başlamaktadır. Bu nedenle özellikle erken doğan bebeklere yapılan her türlü tıbbi müdahalelerde, yenidoğan bebeklere yapılan her türlü müdahaleli girişimlerde (doğumda vakum takılması, erken yenidoğan döneminde sünnet gibi) bebeğin ağrı duyduğu gerçeği kabul edilerek erişkinlerde kullanılan tüm analjezik ve anestezik yöntemler uygun dozlarda uygulanmalıdır.

Elbette doğmamış bebek sadece acıya karşı değil aynı zamanda dokunuşlara da duyarlıdır. Anne elini karnının üzerine koyduğunda ya da babası ona oyun yaptığında (örneğin annenin karnına parmağıyla bastırdığında) bebek bunu hisseder. Bazı bebekler bu hareketlere içeriden eli hissettiği yere vurarak cevap verir.

Görme duyusunun gelişimi:

Doğmamış bebekte en son gelişimini tamamlayan duyu görme duyusudur.

Fetusun 25. haftadan önce görsel uyaranlara duyarlı olmadığı bu haftadan itibaren ise giderek artan bir şekilde ışık gibi görsel uyaranlara güçlü yanıtlar verdiği gözlenmiştir. Göz kapağı hareketleri de yine bu dönemde başlar.

Sesten farklı olarak uterus ışığı geçirme konusunda güçlü bir engel görevi görür ve bebeğin ışıktan etkilenmesi engellenir.

Uterus içinde iken ışıktan böylesine iyi bir şekilde korunan fetusun doğduğu ilk anda birden yoğun bir ışığa maruz kalmasının yarattığı etkinin nitelikleri tam olarak anlaşılamamıştır. Bazı doğumhanelerde bebek doğacağı anda ışıklar tümüyle açılırken (muhtemelen bebeği solunum yapması için uyarmak amacıyla), bazılarında bebeğin doğacağı zaman odanın nispeten karanlık olması tercih edilir. Hangi yöntemin daha iyi olduğu henüz belli değildir.

Anne karnındaki bebekler de tıpkı bizler gibi suyun içinde gözlerini uzun süre açık tutamazlar. Bebek uyumasa da göz küresini korumak için gözlerini açar ve kapatır.

Doğmamış bebeğe dışarıdaki ışığın sadece yüzde biri ulaşır. Ancak bu miktar doğmamış bebeğin renkleri algılaması ve belleğine kaydetmesi için yeterlidir. Özellikle kırmızı tonlar daha iyi algılanır. Bebeklerin kırmızı renge karşı olan zaaflarını bu şekilde açıklanabilir.

Sonuç olarak fetus eskiden sanıldığı gibi duyuları az gelişmiş bir canlı değildir. Aksine çok erken dönemlerden itibaren duyuları gelişmeye başlar ve çevresini tanıyarak hafızasında bilgileri depolar. Yani bebek doğduğunda herşeyden habersiz, savunmasız bir "yavru" değil, kendine zararlı olabilecek uyaranlar konusunda az da olsa çeşitli tecrübeler edinmiştir ve fetal yaşamına ait çeşitli anılarla dünyaya gelir. Bu nedenle gerek ses, gerek ışık, gerekse dokunma gibi uyaranların bebeğe ölçülü olarak uygulanmasında fayda vardır.
 
12. GEBELİK HAFTASI (11+0, 11+6. GÜNLER)
(3. güncelleme) - Önceki versiyonu görmek için tıklayın>>
Gebelik haftanızı ve muhtemel doğum tarihinizi hesaplayın>>

BU HAFTA SİZDE OLUŞAN DEĞİŞİKLİKLER

Gebeliğinizin inanılmaz bir hızla ilerlediğini düşünüyor olabilirsiniz. Bazı anne adayları daha bu haftalarda bir an önce bebeklerine kavuşmanın hayalini kurarlar. Bebeğinizin çoktan sizinle birlikte var olduğunu unutmayın ve gebeliğinizin keyfini çıkarmaya devam edin.

Rahiminiz artık pelvisten (pelvis rahim ve diğer genital organların bulunduğu kemik çatınızdır), yukarı doğru hareket etmeye başlar. Böylece mesane üzerindeki baskı ortadan kalkar ve sık idrara çıkma şikayetleriniz hafifler.

Bulantılar bu haftadan itibaren artık azalmaya başlarlar ve yorgunluk şikayeti de azalır.

Ancak bu haftalarda kan hacminin artmasına bağlı olarak başağrısı şikayetlerinizde artış ortaya çıkabilir.
Migreni olan anne adayları için iyi haber, bu durumun çoğunlukla gebeliğin ilerleyen haftalarında iyileşme eğilimi göstermesidir.

Gebelik dönemindeki baş ağrılarının bir kısmı bilgisayar başında uzun süre oturma, görme kusurları, sinüzit, diş sorunu gibi nedenlere bağlı olabileceğinden inatçı baş ağrılarında gerekli branş hekimine başvurulmalıdır.

Baş ağrıları hakkında bilgi almak için tıklayın

Bu haftalarda cildinizde bazı değişiklikler farketmiş olabilirsiniz. Bazı anne adayları "güzelleştiklerini", ciltlerinin gerildiğini hisseder, bazıları ise aksine sivilcelerin artmasından, "ciltlerinin bozulmasından" yakınırlar. Hurafeye göre "kız çocuklar annelerinin güzelliklerini onlardan ödünç aldıkları için" tüm bunlar olmaktadır. Siz yine de bunu cinsiyet yorumu yapmada kullanmayın. Cildiniz yanında saç ve tırnaklarınızda da olabilen bu değişiklikler tamamen hormonlarınızla ilgilidir ve geçicidir. Bazı anne adayları saç dökülmesinden yakınırlar, bazıları ise tırnaklarının ne kadar hızlı uzadığına şaşırırlar.
--------------------------------------------------------------------------------

DOĞRUSUNU ÖĞRENELİM
Bebeğinizin içinde yüzdüğü amniyos sıvısının devamlılığı bebeğin amniyos boşluğuna (rahim içine) idrar yapması ve bu sıvıyı yutmasıyla sağlanmaktadır ve bu sıvının yeterli olması onun böbreklerinin, sindirim sisteminin ve beyin tarafından idare edilen yutma işlevinin mükemmel olarak çalıştığının bir göstergesidir. Böbreklerin ürettiği idrar aslında başta amonyak olmak üzere çeşitli zehirli artık maddeler içermektedir ve içilmesi ölümcül sonuçlar doğurabilir. Bebeğinizde ise toksik maddeler plasentayla sizin vücudunuza verildiğinden bebeğinizin idrarı ona zarar vermez. 12. haftada yaklaşık 50 mililitre olan bu sıvı 20. haftada 400 mililitreye, miyadında ise yaklaşık bir litreye ulaşır.
Amniyos sıvısı bebeğin ısısını koruması yanında onu darbelere karşı koruyan, rahimiçi duvarlara değmeden mükemmel bir şekilde büyümesi ve gelişmesi için ona zemin hazırlayan ve yer çekimini ortadan kaldırarak onun serbestçe ve kolaylıkla hareket etmesini sağlayan mükemmel bir oluşumdur. Peki bizlerin 9 ay boyunca içi sıvı dolu bir küvette kaldığımızı düşünelim. Cildimiz ne hale gelir? Oldukça buruşuk bir hal alır. Doğa buna karşı da önlemini almıştır ve bebeğinizin cildi bu etkiye karşı verniks adı verilen kremsi bir salgı maddesi ile mükemmel bir şekilde korunmaktadır.

Amniyos sıvısı bebeğin yenilenerek dökülen cilt hücrelerini, saç, tüy, tırnak gibi yenilenmek üzere atılmış ölü dokuları ve yine bebeğin çeşitli dokularına ait hücreleri içerir. Bu özellik nedeniyle amniyos sıvısı ultrasonografide çeşitli partiküller içeren bir görünüm arzeder.

Amniyos sıvısının bebeğe ait hücreler içermesi, amniyosentez adı verilen (bebeğin amniyos sıvısından bir iğne yardımıyla numune alınma işlemi) işlemle ona ait kromozom yapısının incelenebilmesine olanak tanır.


BU HAFTA BEBEĞİNİZDE OLUŞAN DEĞİŞİKLİKLER

Bebeğin tüm organları artık oluşmuştur. Bu haftadan itibaren yapısı ve işlevleri belirlenmiş olan organlar artık hacim olarak büyümeye başlarlar.
Parmaklarda tırnaklar ortaya çıkmıştır ve saç ve tırnaklar uzamaya başlar. Bağırsakta peristaltik sindirim hareketleri başlamıştır.

Bu haftada bebeğiniz oldukça hareketlidir ve sık sık ağız açıp kapama hareketleri yapar. Ultrasonografi esnasında onun hıçkırdığına bile tanık olabilirsiniz. Bebeğiniz yutmayı yeni öğrenmiştir ve anlaşılan çok da iyi yapamadığından hıçkırık tutmaktadır :)


Bebeğiniz bu haftadan itibaren artık parmağını da emmeye başlar.

11-14 testi uygulamasında bebeğin ense pilisi kalınlığını ölçmek için belirli bir pozisyonu alması beklenirken bebeklerin bu haftalarda ne kadar inanılmaz vücut hareketleri yapabildiğini görmek şaşırtıcıdır. Amuda kalkma, başının üzerinde dönme, takla atma, köprü kurma (!), ayaklarından faydalanarak rahim içinde yukarı tırmanma bu kadarcık bir bebeğin rahatlıkla yapabildiği hareketlerdir.

Doktorunuz size ultrasonografide bebeğinizin kalp atışlarını gösterdiğinde veya dinlettiğinde bebeğinizin kalbinin ne kadar hızlı attığına şaşırabilirsiniz. Gerçekten de rahim içindeki bebeklerin kalbi dakikada 120-160 kez atar. Bunun nedeni rahim içinin nispeten düşük oksijene sahip bir ortam olmasıdır. Bebeğinizin kalbi rahim içi yaşamda daha fazla devir yaparak kendi için gerekli maddeleri sağlamak durumundadır.

İkizlerin rahim içi dünyası oldukça ilginçtir.

İkiz bebeklerin rahim içi yaşamlarıyla ilgili yapılan araştırmalar ikizlerin birbirlerini gebeliğin bu haftalarında bile farkettiklerini ve birbirlerine dokunmaya çabaladıklarını göstermektedir.

İkizleri birbirinden ayıran amniyos zarı şeffaf bir yapı olduğundan bu kardeşlerin ileri haftalarda birbirlerini görmeleri de imkan dahilindedir.

resim: ikizlerin bu haftadaki 3 boyutlu ultrasonografi görüntüsü
(© 2006 Dr. Kağan Kocatepe)

Bu haftanın sonunda bebeğinizin boyu 7 cm. ve ağırlığı tam 14 gram! <<dikkat!!>>

HAFTANIN ÖNERİSİ
Gebelik hem sizin hem de eşinizin ruh dünyasını değiştirir. Siz gebeliğinize bedensel ve ruhsal olarak adapte olurken, eşiniz de ruhsal olarak babalığa adapte olmaktadır. Erkeklerde bedensel adaptasyon elbette olamamakta, olursa da ancak sizinle birlikte kilo almak şeklinde olmaktadır:))
Hurafe: erkek bebek bekleyen baba adayları eşleriyle birlikte kilo alırlar...

Siz değiştiğiniz için mi eşinizin veya insanların tutumunu farklı algılıyorsunuz?, yoksa siz aynısınız insanlar mı değişiyor? Her kombinasyon doğru olabilir. Baba adayları nasıl bir tutum izlemek durumunda olacaklarını bilemeyebilirler ve neticede tutumları size "değişik" gelebilir. Teatral açıdan bakılacak olursa birçok örnek bulabiliriz: Bir zamanlar TV'de bolca seyredilen Çocuklar Duymasın dizisindeki Selami aslında özgüvenden yoksun, nasıl bir yol izlemesi gerektiğini bilmeyen, bu nedenle de en kolay yola başvuran bir tiplemedir. Herşeyi abartmakta ve olaylara gereğinden daha fazla değer vermektedir. Bu tutumun tam zıt kutbunda ise eşinin hamileliğini tümüyle yok sayan ve ne doktor takiplerine giden, ne eşinin iş yükünü hafifletmeye istekli, arkadaşlarıyla kahve yaşantısını aynen devam ettiren baba adayı örneği yer almaktadır. Bu baba adayı da yine özgüvenden yoksundur ve yoksayma mekanizmasıyla kendini rahatlatmaya çalışmaktadır.

Siz şu anda eşinizin (baba adayının) ne kadar duyarsız olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. Yanılıyor olma ihtimaliniz çok yüksek. Erkeklerin büyük çoğunluğu eşlerinin hamileliğinden ruhsal olarak etkilenirler. Başka bir kutupta bu etkilenme agresif davranışlara bile dönüşebilmektedir.

Yukarıda bahsedilen tiplemeler uç örneklerdir ve çoğu baba adayı doğru tutumu yakalar. Yakalarken bazen hata yapabilir, ama zeki erkekler her zaman eşlerinin yanında olmayı, ona tam destek vermeyi başarırlar. Şu anda eşinizin tutumundan rahatsız oluyorsanız ona kendine özgü doğru tutumu bulması için şans verin.

Bu yazıyı okuyan baba adaylarına eski bir baba adayı, bir baba olarak önerim, mümkün olduğunca gebelik muayeneleri esnasında (tümünde olmasa da) bulunmaları, eşlerindeki ruhsal değişikliklere duyarlı olmaları ve onlara maksimum tolerans göstermeleridir. Bu tutumun hediyesi mutlu bir anne ve eş, ve doğacak bebeğinizin mutlu bir çocukluğunun şimdiden atılan temelleridir. Kadınların ruh dünyasının cinsel yaşama da yansıyabileceği unutulmamalı ve isteksiz görünen eşe anlayışlı davranılmaya çalışılmalıdır.

Anne adayları da benzer şekilde eşlerindeki iyi niyetli çabayı görmeye çalışmalıdırlar. Zaman zaman oluşan çatışmalar doğacak bebeğin size ne kadar ihtiyacı olduğu düşünülerek rahatlıkla aşılabilir niteliktedir.
 
GEBELİKTE BAŞAĞRILARI

--------------------------------------------------------------------------------

Gebeliğin özellikle erken dönemlerinde başağrılarına sık rastlanır. Bu ağrıların bir kısmı için sinüzit ya da refraksiyon kusurları (görme bozuklukları) gibi bir neden bulunabilse de çoğunda neden araştırması sonuçsuz kalır.

Bu başağrılarının tedavisinde parasetamol içerikli ilaçlar doktor önerisiyle kullanıldığında genelde etkili olur. Erken dönemde ortaya çıkan bu başağrılarının önemli bir kısmı gebeliğin ikinci yarısından itibaren hafifler veya kaybolur.

Başağrılarının değerlendirmesinde ve özellikle de basit ağrı kesicilere cevap vermeyen, beraberinde uyuşukluk, şiddetli nörolojik belirtiler (vücudun bir bölgesinde geçici felç) görülen, gece uykudan uyandıran, aniden ortaya çıkan başağrılarında mutlaka nörolojik muayene gerekir. Beyin tümörleri, beyne ait diğer hastalıklar çok ender olarak görülse de bu muayene özellikle yukarıdaki belirtileri olanlarda ihmal edilmemelidir. Nörolog yaptığı sorgulama ve muayene sonucunda EEG (elektroensefalografi) ve/veya kranyal (kafa) MR gibi bir ileri inceleme isteyebilir. Gerekli durumlarda KBB, göz ve diş hekimi konsultasyonu da nedenin aydınlatılması için faydalı olabilir.

Başağrıları hakkında genel bilgiler

Kronik başağrılarının en sık rastlanan nedenleri migren, gerginlik başağrısı ve depresyondur. Bu gebelik döneminde de değişmez.

Gerginlik başağrıları kronik seyirli (uzun zamandan beri varolan), gün boyu devam eden ve akşamları artan başağrılarıdır. Ağrılar sıklıkla ensede veya kafanın arkasında hissedilir.

Depresyona bağlı başağrıları ise en sık sabah görülür ve beraberinde depresyonun diğer belirtileri de vardır.

Gebelik ve migren

Migren tipi başağrıları genellikle periyodik olarak ortaya çıkan, başın bir yarısında hissedilen, "zonklayıcı" niteliklere sahip ve beraberinde bulantı ve kusma da olabilen ağrılardır.

Migren tipi ağrılar genellikle çocukluk ya da gençlik çağında ortaya çıkar ve yaş ilerledikçe hafifleme eğilimi gösterir. Bazı kadınlarda migren ilk kez gebelikte de ortaya çıkabilir. Kadınların yaklaşık %15'inde erkeklerin ise yaklaşık %5'inde hafif ya da ağır migren tipi başağrılarına rastlanır.

Kadınlarda migren genellikle adet öncesi ve adetli dönemlerde daha sık ortaya çıkar ve bu kadınlarda yüksek östrojen içerikli doğum kontrol hapları hastalığı şiddetlendirebilir.

Migren tipi ağrılar ortaya çıkmadan önce bazı prodromal (hastalık öncesi) belirtilere neden olurlar. Nörolojik kaynaklı olan bu belirtiler muhtemelen damarların bölgesel olarak daralmasıyla ortaya çıkar ve damarların genişlemesiyle de başağrısı başlar.

Klasik migrende bu öncü belirtiler daha çok görme alanında kör noktalar oluşması, çınlama, fotofobi (ışığa aşırı duyarlılık), sersemlik gibi nörolojik belirtilerdir. Daha ileri şekillerinde migren öncesi yüzde uyuşukluk ve bazı kas gruplarında geçici felçler de görülebilmektedir.

Migren bazen bu öncü belirtiler olmadan başlar ve bulantı kusmaya da neden olur.

Gebelikte migren nasıl tedavi edilir?

Gebelikte özellikle birinci trimesterden sonra (ilk üç aydan sonra) kadınların %60-70'inde migren belirtilerinde iyileşme gözlenir. Bazı durumlarda ise tam tersi olabilir.

Gebelikte migren tedavisinde ilk basamak tedavi parasetamol içerikli ağrı kesicilerdir ve belirtilerin ortaya çıktığı ilk anda kullanıldığında genellikle bu tedavi başarılı olur.

Migren için özellikle hazırlanmış ergotamin içerikli ilaçlar öncü belirtilerde kullanıldığında ağrıların ortaya çıkmasını başarılı bir şekilde engelleyebilirler. Ancak bu ilaçların mekanizması damarların genişlemesini önlemek olduğundan ve uterusu kasıcı özellikleri olduğundan gebelikte çok gerekli olmadıkça tercih edilmezler.

Parasetamol tedavisi başarılı olmadığında ağrı kesici olarak kodein içerikli ilaçlar , bulantı giderici özelliği olan ilaçlarla birlikte doktor önerisiyle kullanılabilirler.

Gebelikte çok sık migren atağı geçiren anne adaylarında ise sürekli tedavi gerekebilir ve bunun için yine doktor önerisiyle propranolol veya nifedipin içerikli ilaçlar kullanılabilir. Beraberinde depresyon belirtileri de gözlendiğinde antidepresan ilaçların da tedaviye eklenmesi başarı şansını artırır.




--------------------------------------------------------------------------------
 
13. GEBELİK HAFTASI (12+0, 12+6. GÜNLER)
(3. güncelleme) - Önceki versiyonu görmek için tıklayın>>
Gebelik haftanızı ve muhtemel doğum tarihinizi hesaplayın>>

BU HAFTA SİZDE OLUŞAN DEĞİŞİKLİKLER

Bu dönemde karnınızda ve özellikle de sağ kasığınızda ağrılar ortaya çıkabilir. Bu ağrılar büyümekte olan rahiminizin, rahimi yerinde tutan bağları ve özellikle de ligamentum rotundum ("yuvarlak bağ") adlı yapıyı germesinden kaynaklanan ağrılardır. Rahimin yuvarlak bağa göre daha hızlı büyümesinden kaynaklanan bu ağrılar çok uzun süreli olmazlar ve ligamentlerin gevşeyerek gebeliğe uyum sağlamasıyla ortadan kaybolurlar. Ağrılarınız çok şiddetli olduğunda doktorunuzun önerisine göre çeşitli ağrı kesiciler kullanabilirsiniz.

Internet artık günlük hayatımızın bir parçası haline gelmiştir. Hamilelik döneminize ait bilgilere kolaylıkla ulaşabildiğiniz bu "okyanus" ta boğulmamak için kaynaklarınızı iyi seçin.
İster kitap, ister dergi, isterse internet kaynaklı olsun, gebelikle ilgili bilgiler hızla artıyor ve değişiyor. Bazı "bilgiler" eskiyor, bazıları "çöpe atılıyor". Bilgi kaynağınızın en güncel bilgileri içerdiğinden emin olun...

Diğer önemli bir nokta: gebelik her ne kadar evrensel bir olgu olsa da, ülkeler arasında uygulama ve yaklaşım farklılıkları çok belirgindir. Çeviri kaynaklardan değil, bizzat ülkemizde doğum yardımı uygulayan Türk doktorlarının derlediği, ülkemize uygun kaynaklardan faydalanın.
Internet, intihali (bilimsel hırsızlığı) kolaylaştırmıştır. Bu sitenin yazıları bugüne kadar kaynak belirtilmeden binlerce kez kullanılmış, daha sonra sitenin anne adayları arasında populer olmasıyla intihal azalmıştır. Yazılar artık çoğunlukla benim ismim altında ve izin alınarak kullanılıyor olsa da "copy-paste yazarları" halen faaliyetlerini sürdürmektedir.

Internet ve Sağlık Siteleri>>


--------------------------------------------------------------------------------






DOĞRUSUNU ÖĞRENELİM
Gebelik kadında tam anlamıyla "tepeden tırnağa" değişikliklerin ortaya çıktığı bir dönemdir. Bu değişikliklerin hepsinin ortak amacı sizin doğuma ve bebeğinizi beslemeye hazırlanmanızdır. Doğa sizdeki hazırlıkları en kötü koşullarda doğum yapacakmışsınız ve bebeğinizi de yine kötü koşullarda emzirecekmişsiniz gibi sizi ve bebeği maksimum korumaya alacak şekilde yapar. İşte sizlere gebelik dönemindeki değişikliklerden en ilginç ve belirgin olanları ve amaçları:
Gebelik döneminde;

İlk aylarda bazı maddelere karşı ilgi duyarsınız, bazılarının adını bile duymak istemezsiniz. Sabah kalktığınızda bulantı hissedersiniz, tüm gün uyumak istersiniz. Amaç vücudunuzun ihtiyacı olan maddeleri almak, toksik olabilecek (sigara dumanı gibi) maddelerden kaçınmanızı sağlamaktır. Bebek hareketlerinin henüz başlamadığı dönemde sabah bulantısı size hemen hamile olduğunuzu hatırlatır. Gün boyu olan uyuma eğilimi sizi gebeliğin ileri aylarında dinamik olmaya hazırlar.
Solunum kapasitesi artar, soluklar derinleşir. Amaç bebeğe maksimum oksijen gitmesi ve gebeliğin ilerleyen dönemlerinde rahiminiz akciğerleri yukarı doğru ittirdiğinde de yeterli oksijen alımının sağlanmasıdır.
Kalp damar sisteminizde dolaşan kan hacmi ve tüm vücut sıvınız %50 oranında artar, kalp daha güçlü ve daha hızlı çalışır. Amaç bebeğe maksimum oksijen ve gıda maddesinin gitmesinin sağlanması, doğumdaki muhtemel aşırı kan kaybı için kan yedeklenmesidir.
Kanınızın pıhtılaşma kabiliyeti artar. Amaç doğumdaki kan kayıplarını en aza indirmektir.
Kas-eklem sisteminizde genel bir gevşeme hali olur. Amaç karnınızda büyüyen bebeğe yer açmak ve pelvisinizin ("çatınızın") genişleyerek doğuma hazır hale gelmesini sağlamaktır.
İlk başlarda uykuya eğiliminiz artar, sonlara doğru gece içinde birkaç kez uyuma-uyanma döngüleri yaşarsınız. Amaç gebeliğin başlarında beyninizde sağlıklı işlevler için gerekli maddelerin depolanmasını sağlamak, sonlarda ise doğduktan sonra iki-üç saatte bir emzireceğiniz bebeğiniz için uykusuzluğa alışmanızı sağlamaktır.
Başta karın bölgesi olmak üzere vücudunuzda yağ dokusu artar. Amaç emzirme dönemindeki muhtemel bir kıtlıkta sizin ve bebeğinizin sağ kalmasını garanti altına almaktır.
Başta koku duyusu olmak üzere tüm duyu sistemleriniz daha iyi çalışır. Amaç bebeğinizi tehlikelerden daha iyi koruyabilmektir. Doğum sonrası anneler neredeyse bebeklerinin yan odadaki solunum seslerini bile duyacak kadar hassas bir işitme duyusuna sahip olurlar.
Bebeğiniz de size aldığı pozisyonla yardımcı olmaya çalışır: Bebeklerin %90'ı anne karnında vücutlarını sola döndürerek yatarlar. Amaç vücudunuzun sağ yanında yer alan büyük toplardamarlara baskı olmasını engellemektir. Siz de uykunuzda otomatikman sola yatış pozisyonu alarak bu duruma katkıda bulunursunuz.
Gördüğünüz gibi doğa sizin yanınızda. Vücudunuzdan gelen sinyallere duyarlı olmalısınız.


BU HAFTA BEBEĞİNİZDE OLUŞAN DEĞİŞİKLİKLER

Bebeğinizin ses telleri hızla oluşuyor.
Yüzü giderek daha çok insana benziyor ve önceleri adeta bir kuş gibi birbirlerinden ayrık olan gözler orta hatta yaklaşıyorlar. Kulaklar da önceleri oldukça aşağıda, neredeyse dudaklar seviyesinde yer alırlarken yavaş yavaş normal yerlerine geliyorlar.


Bu dönemde genital tüberkül ("tepe") adı verilen yapının ultrasonografideki duruşuna göre (erkek bebeklerde yukarı doğru, kız bebeklerde vücuda paralel) cinsiyet konusunda bir fikir edinilmesi mümkün olsa da çoğu doktor cinsiyeti net olarak görene kadar bilgi verme konusunda isteksizdir. Halk arasında "doktorların bebeğin kemik yapısına bakarak cinsiyeti görebildikleri" konusunda yanlış bir inanç mevcuttur. Kemik yapısı ile cinsiyet arasında bir bağlantı yoktur.

Bu haftadan itibaren bebeğinizin karaciğeri safra üretimine başlıyor. Kan şekerinin dengelenmesinden sorumlu insülin hormonu da bu haftadan itibaren bebeğinizin pankreasında üretilmeye başlanıyor.

Akciğerleri henüz hava ile dolu olmasa da bebeğiniz bu haftalardan itibaren solunum hareketleri yaparak solunum kaslarını çalıştırmaya başlıyor.

Bu hafta sonunda bebeğinizin boyu 9 cm. ve ağırlığı tam 26 gram! <<dikkat!!>>

HAFTANIN ÖNERİSİ - I
Her ne kadar günde iki fincana kadar çay içmenize çoğu durumda izin verilse bile bilmeniz gereken, çayın içindeki maddelerin demir emilimini azalttığıdır. Bunun yanında çay ve kahvenin idrar söktürücü etkisi yemeklerle aldığınız kalsiyumun da gereksiz yere atılmasına neden olabilir. Buradan çıkan sonuç, içecekseniz çay ve kahveyi yemeklerden 3-4 saat sonra içmenizin daha uygun olacağıdır.
Kafein kahvede (kupa başına 60-140 mg.), çayda (fincan başına 30-65 mg.), çikolatada (100 gramında 25 mg.), kolalı içeceklerde (kutu başına 35-55 mg.) bulunan bir maddedir. Bazı ağrı kesiciler bir dozunda 40 mg., bazı alerji ve grip ilaçları da bir dozunda 25 mg. kafein içerirler. Kafeinin bilinen en önemli iyi etkisi santral sinir sistemi uyaranı olmasıdır. Bunun yanında idrar söktürücü özellikleri de belirgindir. Aşırı dozlarda kafein ise kalp çarpıntılarına, sinirlilik, titreme, uykusuzluk gibi belirtilere neden olur. Gebelikte kafein kullanımı ile ilgili çalışmalar günlük alımın en fazla iki fincan kahve ve muadili olması gerektiği yönündedir. Daha fazla alındığında kafein dozun yüksekliğiyle doğru orantılı bir şekilde erken doğum riskinde artış, bebekte rahim içi gelişme geriliği, doğmuş bebekte SIDS (ani bebek ölümü sendromu), solunum sistemi sorunu, uykusuzluk, huzursuzluk gibi belirtilere neden olabilmektedir.
Kafein alımı konusunda duyarlı olunmalıdır.

HAFTANIN ÖNERİSİ - II
Gebeliğe diş bakımı yaptırarak başlamak ideal olanıdır, ancak çoğu durumda diş sorunları gebelik döneminde ortaya çıkar. Hiç bir diş sorunu gebeliğin hiç bir döneminde ihmal edilmemelidir. Hangi gebelik haftasında olursanız olun, ister anestezi yapılması gerekli olsun, ister antibiyotik veya başka bir tedavi gerekli olsun, diş hekiminizin size güvenle uygulayacağı tedavi yöntemleri mevcuttur. Dişinizde abse oluşumu gebeliğinizle ilgili daha önemli sorunlara yol açabilir. Yine dişinizi kaybetmek yerine uygun tedaviyle sağlığına kavuşturulması mümkündür.

Hurafe: her çocuk anneden bir diş götürür! Bu hurafe aslında anne adaylarının yeterince kalsiyum alamadığı durumlarda her hamilelik döneminde bir dişin kaybedildiğini iddia etse de hurafenin gerçeğe dönüşmesini engellemek sizin elinizdedir.
 
arkadaslar bu azilari buraya ekledim ama bir seye deginmeden gecemiycem cok siteye baktim en güzel burasi aciklamis ama sanirim bu sitenin sahibi biraz dinden yoksun cünkü sizde farkedeceksinizki bazi yerlerde yok iste doga öyle yapti doga öyle ayarladi yaziyor eminim hepimiz biliyoruzki bunu dogayla hicbi alakasi yok hersey Allah tan yalnis bir seye vesile olmak istemdigimden bu yaziyi yazma geregi duydum
 
arkadaslar bu azilari buraya ekledim ama bir seye deginmeden gecemiycem cok siteye baktim en güzel burasi aciklamis ama sanirim bu sitenin sahibi biraz dinden yoksun cünkü sizde farkedeceksinizki bazi yerlerde yok iste doga öyle yapti doga öyle ayarladi yaziyor eminim hepimiz biliyoruzki bunu dogayla hicbi alakasi yok hersey Allah tan yalnis bir seye vesile olmak istemdigimden bu yaziyi yazma geregi duydum

Sevgili arkadaşım, o yazıyı yazan bir doktor ve tabiki tıp dili ile konuşacak yoksa hepimiz müslümanız ve hepimiz Allah'ın takdiri diyoruz ama bir doktoru bununla eleştirmek bana göre yanlış. Hiçbir doktor Allah onun ömrünü bukadar vermiş elimizden bişi gelmedi hastayı kaybettik demez nedenlerini tıbbi olarak açıklar ( bu bir genelleme)
Ben tartışmaya yol açmak istemem sadece kendi düşüncelerimi belirtmek istedim. tşk.
 
Sevgili arkadaşım, o yazıyı yazan bir doktor ve tabiki tıp dili ile konuşacak yoksa hepimiz müslümanız ve hepimiz Allah'ın takdiri diyoruz ama bir doktoru bununla eleştirmek bana göre yanlış. Hiçbir doktor Allah onun ömrünü bukadar vermiş elimizden bişi gelmedi hastayı kaybettik demez nedenlerini tıbbi olarak açıklar ( bu bir genelleme)
Ben tartışmaya yol açmak istemem sadece kendi düşüncelerimi belirtmek istedim. tşk.


Ben de katılıyorum.Dr. un yazısından rahatsızlık duyulacak birşey yok.Herkes tabiat ananın ve doğanın gücünü çok iyi bilir.Doğanın gücü zaten Allahın gücüdür.Buradaki doğa ile Allah eş anlamlı kullanılmış bence.Evet doğanın bir döngüsü ve düzeni var bu da Allahın istediği gibi yürüyor.Kimsenin müslümanlığını da eleştirmek bize düşmez.
 
lütfen bu konuyu buraya taşımayın arkadaşlar..
bunu tartışmak istiyorsanız lütfen din bölümüne gidin.
topicin kapanmasına neden olacak kadar hassas bir konu.
rica ediyorum.
 
saruboceq haklısın ama tartışmak değildi benim niyetim sadece fikrimi beyan ettim.Yanlış anlaşılmalar olmasın...
 
lütfen bu konuyu buraya taşımayın arkadaşlar..
bunu tartışmak istiyorsanız lütfen din bölümüne gidin.
topicin kapanmasına neden olacak kadar hassas bir konu.
rica ediyorum.

Burda bir tartşıma yok arkadaşça düşünce paylaşıldı lütfen şuraya gidin buraya gidin gibi yönlendirmelerle sapıtırma yapmayın. Konuya da burda nokta konmuştur. tşk.
 
existhunder anlıyorum ben seni ama yazdığına cevap gelecek oydu buydu diye söylüyorum..
sevgili gökcen sana gelince;konuyu saptıran sensin burada.fikir beyan edilecekse 2009 mart annelerinin gebelikleri paylaşılır.oydu buydu diyerek başka konu değil..
kaldıki sözkonusu din olduğunda konu kapanıyor.ben bunu belirttim.ok?anlaşıldı umarım..
 
günaydin arkadaslar hepinize güzel bir gün diliyorum kandiliniz mübaerek olsun rabbim bu gecede bizleride beraat olunan kullarinin arasina alsin ins.

bu arada dün yazdigim yazi yalnis anlasilmis sanirim deginmeden edemiycem tabikide hicbir müslümaa kimsenin müslümanligini elestirmek yakismaz ama ben o yaziyi yazanin kim oldugunu bilmiyorum müslpman olup olmadiginida aa bunu yazan müslüman degilmis demek beni daha büyük günaha sokacagini düsündügüm icin öteki kelimeyi kullandim sonucta doktor olsun avukat hakim her ne ise istehepimiz Allahin kullariyiz ve ger müslümaniz diyorsak bize bu gibi sözelri kullanmak ksinlikle yakismaz yakismanin yaninda hatta yasaktir diyebilirim cünkü bu sözler Allaha sirk mahiyeti tasiyor insanin niyeti ne olursa olsun bu gibi sözlerden kacinmais gerekir Peygamberimiz bir hadiisnde biz insnain müslümanmi münafikmi kafirmi oldugunu sözlerinden anlariz asil olan sözüdür diyor ( hadisi kelimesi kelimeisne ayni yazmamis olabilirim ama analtilmak istenen bu) o yüzdendirki hagi savas hatirlmaiyorum ama bir savasta kafir olan birisi tam öldürülücekken lailaheillalah demis ve onu öldürecek olan adam buna ragmen öldürmüs peygamberimiz bunu söyleidig haldemi öldürdün diye sorunca adam o yalan söylüyordu dmeis peygamberizde ne biliyorsun kalbini acipda icinemi baktin demis o yüzden ne kadar inanmasakda bu gibi sözlere dikkat etmeyiliyiz söyleyenide uyarmaliyiz sonucta bende bunu kendi mantigimi kullanarak söylemedim egerki mehmed paksunun insani ucuruma götüren sözler adli kitabi okursaniz ne demek istedigimi daha iyi anlamis olursunuz sonucta bende o kitabi okuyana kadar bir sürü yalnis kelime kullaniyrdum belki hala kullaniyorum bilmiyorum ins degildir eger öyleysede Allah farketmemi farketmemizi nasip eer diyor ve bitiriyorum

umarim bu mübarek kandil gününde kimsenin kalbini kirmadan ne dmek istedigimi anlatabilmisimdir kirdiysamda hakkinizi helal edin inss
 
merhaba arkadaslar 2 gundur yoktum uzaktaydim.kuzenimin yaninda kaldim.birde oradaki doktorlara goruneyim dedim.pazartesi gunu bakti doktor ve bebegin kalbi atiyor dedi, progesteron verdi.kanamanin sebebini anlamak için bugune randevu vermisti.malesef bebegimin kalbi durmus.bekle dusuk yapmazsan kurtaj olursun yada ilaçla dusururuz dedi.çok karmasik duygular içindeyim.dusuk yapmayi bekliyorum.Allah bebeklerinizi size bagislasin.mutlu sonu sizlerle birlikte yasamak isterdim.burdan son ayrilan ben olurum insallah.hepinizi opuyorum.lutfen kendinize iyi bakin ve Allah emanet olun.

ay canım benim..kaç gündür bende giremiyordum..şimdi gördüm yazdıklarını..çok sarsıldım yazdıklarını okuyunca...Rabbim gönlüne ferahlık versin,başka ne diyebilirimki.....
 
Kimsenin kırılması, küsmesi söz konusu değil.Herkesin kandili kutlu olsun arkadaşlar.Bu gece bütün dualarınız kabul olsun, bütün istekleriniz yerine gelsin işallahhhhhhhhhhhhh
Hepinizi çooooooooooooooooooooooooook seviyorum :)
 
Bu arada saruboceq ve ruhe_haben size yazılarınıza teşekkür yapmaya çalışıyorum olmuyor.Siz buradan kabul edin...
 
kapkara geçmiş olsun belirtilerin neydi yazarmısın canım.bide hangi ilaçları verdi sanaa.s.

kusura bakma kaç gündür giremedim ancak cevap yazıyorum..idrar yollarımdaki iltihap çok çok kuvvetliymiş ama bende nerdeyse hiç bi belirti yoktu..sadece idrarım çok bulanıklaşmıştı bende hamilelikten zannediyordum,ama iltihaptanmış..mantar da kaşıntıyla ortaya çıktı..antibiyotik olarak alfacid mi ne onu kullanıyorum,mantar içinde bi fitil ve krem..inş kurtulurum....
 
existhunder anlıyorum ben seni ama yazdığına cevap gelecek oydu buydu diye söylüyorum..
sevgili gökcen sana gelince;konuyu saptıran sensin burada.fikir beyan edilecekse 2009 mart annelerinin gebelikleri paylaşılır.oydu buydu diyerek başka konu değil..
kaldıki sözkonusu din olduğunda konu kapanıyor.ben bunu belirttim.ok?anlaşıldı umarım..


Sadece sana çiçek yolluyorum arkaşım a.s.

Stres yapma lütfen benim yüzümden çok üzülürüm sonra arkadaşım a.s
 
X