Yine dibe batmamak için direniyorum.

Idrakyollariiltihabi

Nirvana
Kayıtlı Üye
2 Kasım 2013
7.797
37.043
748
Merhaba hatunlar.

Epey direndim konu açmamak için ama en nihayetinde parmaklarıma mani olamadım. Ne zaman konu açsam yazılan birçok yorumla yaşam enerjimi kısa vadede de olsa geri kazandım. Şu anda da buna çok ihtiyacım var.

Esasında bence normalim şu anda. En azından sorun çıkarmıyorum. Lakin eşimin son bir haftadır "iyi görünmüyorsun ne derdin var" baskısından ötürü yeterince normal değil miyim acaba diye düşünmeye başladım. Bu düşüncenin açığa çıkmasına, bir çocuk kitabı okurken ağlamam da etki etmiş olabilir tabi. Bilemiyorum kafam çok karışık zaten.

Konu içeriğini yazarken "zaten biliyorsunuz" diyerek tüm kk ahalisinin onu yakından takip ettiğini sananlara gıcık olmamdan mütevellit kısaca özet geçeyim. Kanser belası sebebiyle üst üste sevdiğim insanları kaybettim. Bir yıl içinde. Hiperaktivite şüphesi olan, genel anlamda dürtü kontrolünde zorluk yaşayan bir oğlum var. Maddi anlamda inanılmaz zor günler geçiriyorum. Oğlumun gelişimi için çalışamıyorum. En azından bu yıl. Özeti bu. Onca acıyı, sıkıntıyı bir paragrafa sığdırmak bir garip oldu ama uzatmak istemiyorum.

Esasında asıl problem, aidiyet güçlüğü yaşamam. Çocukluk ve ergenlikte hayal dünyamın genişliği bu sıkıntıyı görmezden gelmeme yardımcı oluyordu. Ancak evlilik ve annelik sorumluluğu maalesef hayal dünyasını da bertaraf etti. Daimi bir mutsuzluk ve tatminsizlik hissine eyvallah. Onu kabullendim, sıkıntı yok. Ancak kaçıp gitme arzusu gün geçtikçe çoğalıyor. Bekarken, evlenip kendime ait bir yaşamım olduğunda bu hissin biteceğini sanıyordum. Bitmediği gibi, daha da arttı. 32 yaşında bir kadının kıyamete benzer bir felaketin ardından oğluyla bir başka ülkeye yahut evrene gitmeyi hayal etmesi, buna inanmak istemesi... Katılıyorum, kafa falan hep yanmış. Zannediyorum çaresizlikten kaynaklanan ütopik arzuların açığa çıkması bu yaşadığım. Ölüm var bir de. Bazen, mutlak sonun bir an önce gerçekleşmesi için heyecanlanırken buluyorum kendimi. Heyecan evet. Bezginlik ve tükenmişlik hissi ile kursaydım bu düşü, bir nebze ikna olabilirdim normalliğine. Sonra titreyip kendime geliyorum "anasın sen ana" diyerek. Ardından bir dua patlatıyorum "oğlum kendini kurtarana kadar yaşayayım da, sonra yürüyeyim beyaz ışığa doğru lütfen".

Bir ara verip "bir dert göremedim ben boş boş edebiyat parçalıyorsun" diyecek ablaya bir selam çakmak istiyorum bu noktada. Naber kız? İyisin iyi.

Gerçekten kafam çok karışık. Yazmak istediklerimi toparlamaya çalışıyorum ama başaramıyorum. Başımın sol tarafı uyuşuyor yine. Ne zaman darlansam bu fiziksel reaksiyon oluyor. Toparlamaya çalışayım. Inanılmaz yorgun ve mutsuz hissediyorum uzunca zamandır. Öfkeli ya da tahammülsüz değil. Eşim bu hafta sonu bi yere gidelim kötü görünüyorsun dedi. Olur dedim. Lakin bir istek yok içimde. Depresif de değilim. Ev temizliği, çocuk bakımı ve dahi tüm sorumluklarımı eksiksiz biçimde yerine getiriyorum. Adeta bir robot gibi üşenmeden, üzerinde düşünmeden yapıyorum. Ancak kaçıp gitme isteği var ya, o terk etmiyor zihnimi. Ne birinin eşi, ne evladı, ne komşusu, ne de kardeşiyim sanki. Koltuğun hangi duvara yaslandığının bir önemi yok. Minimal yaşam arzusu yahut eşyaya değer vermiyor olmaktan değil. Bana ait değilmiş gibi. Anlatabiliyor muyum bilmiyorum, emaneten duruyorum sanki bu evde. Ev benim değil, eşya benim değil. Ve hatta bu hayat da benim değil. Evliliğimle bir ilgisi yok bunun. Annem sıklıkla söylerdi bunu bana. "emaneten duruyorsun sanki, bu ev senin evin az sahiplen."

Ben bu histen nefret ediyorum. Bu lanet his yüzünden evliliğim de insan ilişkilerim de berbat durumda. Görünen büyük bir sıkıntı olmasa da, ben hep emanet duruyorum herkesin hayatında. Bir tek annelik konusunda bu hissi yaşamıyorum ki bunun olmaması için öylesine büyük bir çaba sarf ediyorum ki, ütopik hayallerimde varlığı daim olan tek kişi oğlum. Mekanlar ve kişiler değişse de onun varlığı değişmiyor.

Her gece uyumadan önce aynı iç sıkıntısı hasıl oluyor. Yine sabah olacak. Yine aynı kısır döngü ve tatminsizlik. Önceki gün bir yıl önce kaybettiğim dostumla yaşadığım bir diyalog geldi aklıma. Öyle bir üzüntü hissettim ki, tüm vücudum sızladı sanki. "ben ölmek istemiyorum idrak" bu cümle defalarca yankılandı zihnimde. Yaşadığım şey özlemdi, acıydı belki biraz da vicdan azabıydı. Lakin gerçekti. Çok değil yarım saat sonra tamamen yabancılaştım o hislere. Gerçekliğini ve samimiyetimi sorgular oldum ki yalnızdım. Kimseye bir şey ispat etme derdim yoktu. Önceleri somut olan durumlara karşı aidiyet sorunu yaşarken, artık hislerimi de sorgular hale geldim.

Çok uzattım evet. Muhtemelen de asıl derdimi anlatamadım yine. Belki önceki konularda olduğu gibi bana rağmen beni anlayanlar olur da kendime getirirler beni. Lütfen eleştirmeden, höykürmeden önce kafamın gerçekten çok karışık olduğunu bilin. Elimden geldiğince açık anlatmaya çalıştım. Son dört gündür beslenme ihtiyacı bile hissetmiyorum. Bayılmamak için birkaç parça gıda tüketip ayakta kalıyorum. Öyle işte. Cevap yazan parmaklarınıza sağlık şimdiden.
 
Esas sorunun evliliğin mi diye soracağım ama eşinden şikayetin yok senin..
Onu her şeyiyle, hatalarıyla gerçek anlamda kabul etmiş gibi duruyorsun.
Oğlun zor bir çocuk eminim etkiliyordur ama tek başına bu kadar dibe çekmez sanmıyorum.
Aslında maddiyat, ard arda ölüm acıları dedin hepsi de bir arada olunca gayet yipratici olur.
Allah kolaylik versin.
Iyi olmanı dilerim.
Ben de bu ara iyi değilim ama bıraktım her şeyi. Konu açasım bile yok artık.
Allah hepimizin içine huzur versin. Amin.
 
Biraz uzun geldi ama anladım.Sıkıntılar,yaşadığınız kayıplar üst üste gelmiş o yüzden artık hissizleşmişsiniz hayatınızı, düzeninizi değiştiremiyorsanız iyi bir psikolog ve psikiyatristten destek alın..
Ya da belki alıyorsunuz bilemiyorum ama hayatınızda değisiklik şart.
 

Eşimi olduğu gibi kabul etmiş olmamın sebebi, kimsenin değişmeyeceğine olan inancım. Belki de boşanınca benim halimde bir değişiklik olmayacağını bilmem. Kendimi iyileştirmediğim sürece vereceğim hiçbir kararın doğru olmayacağını düşünmem vs. Yoksa mükemmel bir eşim ve evliliğim yok.

Asıl sebebi ben de bilmiyorum ki söyleyeyim. Sebepleri ya da. Ne bileyim kıyamet kopsun bence artık.
 

Bu tür yardımların olumlu bir etkisi olacağına inanmıyorum sanırım artık. Belki de zulüm geliyor kendimi, yaşadıklarımı anlatmak. Strese giriyorum düşününce bile. Uzun oldu haklısınız ama bari konu açarken susmayayım dedim :) yeterince susuyorum gerçek hayatta.
 
Antidepresan kullanıyor musun?
 
Huzursuz insan sendormu mu sizdeki, evet üst üste yaşadığınız şeyler zor ve insani yıpratır ama genel anlamda kişilik olarak huzursuz, memnuniyetsiz bir yapınız var gibi geldi bana, yani şartlarınız daha iyi olsa da zihniniz sizi dibe çökertecek birşeyler bulurdu diye düşünüyorum.
Oglunuz dışındaki herkes beklentinizin altinda sizin icin, eşiniz , anneniz, babanız ama oglunuzla olan ilişkinin yönveren kısmı siz olduğunuz için memnunsunuz onun varlığından yanlış mı düşündüm bilmiyorum ama bu ruh hâlinden nasıl kurtulabilirsiniz kısmı için psikolojik destek almanız gerekir diye düşünüyorum.
Ama oğlunuz biraz büyür iş hayatınıza dönerseniz düşünmek icin daha az vaktiniz olur sanırım :) dilerim bu ruh halinden kurtulur daha huzurlu günlere kavuşursunuz.
 

Bana göre de oldukça problemli bir evliligim, bana bolca dert veren huzura hasret bırakan eşim var.
Öyle ki mutlu edemiyor gitmeme de izin vermiyor. 2 aydir ayriyiz. Bu kez umuyorum ki kurtulacagim bu çirkin evlilikten.
Gerçekten çevremde iyiki eşimi seçmişim diyen, düzenini oturtmuş arkadaşlarıma bakınca berbata yakın bir hayatım olduğunu düşünsem de hiç ölmek istemedim. Hatta beni üzen kimse onlar gebersin diyorum.
Kıyamet kopsun vs diye düşünecek kadar dipte hiç hissetmedim.
Her şeye rağmen yaşamak güzel diye düşünüyorum Allah sağlık versin.
Hepsi geride kalır bugünler geçer.
Neden bu kadar umutsuzsun?
Evlat gülüşü güç verir derler ne bileyim.
Umut en çok annelere yakışır bence ..
 
Susan insanlar ruhen daha çok hastar oluyor.Lütfen susmayın ..Dostunuz ,kız kardesiniz varsa onlarla konuşun, anlatin hatta eşinize bile tüm duygularınızı anlatın.

Ve o terapiler doğru bir uzmanla yapılırsa inanın ki çok faydası olur ..İlaç almak istemiyorsanız bile terapi alın, yapabiliyorsanız plates,meditasyon tarzı bir aktiviteyle ilgilenin sizi rahatlatacaktır.
Ve lütfen mükemmeliyetçi olmayın.
 
Konularını hep okudum ama yorum yaptım mı hatırlamıyorum.
Anladım derdini ama ne denir bilmiyorum, farklı bir şey soracağım ben.
Oğlunla olan sıkıntılarını biliyorum, acaba sen nasıl bir bebektin idrak? Konularında hep yoğun bir zihin karmaşası var. Sanki yaşadığın olaylardan ötürü de değil ama hayata bakışın , belki karakterin bu. Uygun tabiri bulmakta zorlanıyorum ama sanki sen hayatındaki kaostan besleniyorsun gibi. Acaba oğlun sana benzemiş midir? Senin zihninde dönen o karmaşalar bebekken de var mıydı acaba?
 

Huzursuz bacaktan epey çektim zamanında ama huzursuz insan sendromu mu bilmiyorum :) genel olarak huzursuz bir insanım ama haklısınız. Boş duramıyorum, hiçbir şey yapmadan beş dakika dursam rahatsız oluyorum. Hani kahve eşliğinde yağmur seyreden romantiklerin yerinde olmayı çok isterdim ama o an bir şeyleri kaçırıyor hissine kapılıyorum. Tembellik, kendime ya da zamana ihanet gibi geliyor ki bu çok yanlış. Zira ihtiyaç oluyor bazen tembellik bile. Konu bu değildi nasıl getirdim buraya bilmiyorum da anladım ben sizi. Haklı olabilirsiniz ancak yönetmek değil de olduğu gibi kabullenmek diyelim. Oğluma olan durumum için :)
 
Birkaç konunuza denk geldim .Doğru yanlış bilemem ama sizin sorununuz hislerinize karşı farkındalığınızın yüksek olması.Sanırım dış dünyayı algılarkende pek çok insandan daha empatik bir tutumunuz vardır ve günümüz dünyasına bakarak bunun sizi iyice karamsar olmaya ittiğini hissettim.Bu karamsar duygularla boğuşup yorulup robot gibi bir hayat yaşamaktansa biraz derin ve hüzünlü hislerinize birazda dünyaya gözünüzü yumun.Kandırılan bir çocukmuş gibi sadece neşeli şeylerle ilgilenin.Aslında şu an hayatınızda gerçekten yıpratıcı olan tek şey dürtü kontrol sorunu olan bir evlat.Çok yakından şahit oldum nasıl zor olduğunu biliyorum.Güçlü ve pozitif olun evladınızı sakinleştirip onun dünyasını yapılandıracak olan sizsiniz ,bu uzun bir süreç.Mutluluk sizinle olsun.
 
Hayaller / hayatlar arasında kalmış olabilir misiniz?
Ne zaman bir şeyler hayalimdeki gibi gerçekleşmese belki sizinki kadar sert olmasa da benzer duygular yaşarım.

Kayıplarınız, getirdiği üzüntü, oğlunuz için kariyerinize verdiğiniz ara idealinizdeki kendinizi gerçekleştirememenize ve psikolojik anlamda saygı duyulma/ ait olma gibi ihtiyaçlarınızın giderilmemesine yol açmış olabilir. Kendiniz hayatınızın kaçıncı sırasındasınız?
 

Evlat olmasa her şey çok daha farklı olurdu zaten. Güç veriyor, ayakta kalma sebebi oluyor. Dediğim gibi benim halim dışarıdan anlaşılan, hayatı aksatan bir durum değil. Ben içten içe çürüyorum sanki.
 

İşte o doğru uzmanlara ulaşmak için de maalesef sağlam bir maddiyat gerekiyor. O da şu sıralar mümkün değil.

Kız kardeşim yok. Dostum epey uzakta. En önemlisi de anlatma isteğimi kaybettim. İyiyim oturuyorum diyorum özetle.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…