Burada dini konular konuşmak yasak ama işin dini boyutu da hayatımızın, psikolojik durumumuzun vs azımsanmayacak bir parçası aslında. Vicdan durumu, vicdan rahatlığı veya azabı herşeyimizi etkiler, bunda din önemli bir parçayı oluştursa da ateist birinin de doğrular ve yanlışlar konusunda belli bir inanç sistemi vardır ve bu da onun vicdan durumunu ve dolayısıyla tüm hayatını etkiler.
Burada merhametin ölçüsü ne? Ha bana ne? ben ilgilenmem gitsin bir köşede kıvrılsın ölsün değil Allah korusun sorguladığım şey. Allah maddi güç verdiyse bu gücün kullanılması, örneğin yaşlının ayrı olan kendi evinde bakıcı tutulması, para varsa doktor da getirtirsin ayağına hemşire ve fizyoterapist de, her türlü medikal malzeme, gereken aletler hepsi kurulur, kamera , ses kayıt cıhazı, ve ayrıca sana kalan da arada bir yanına gidip kontrol etmek, şevkatle sohbet etmek, yanında biraz zaman geçirmek sonra da kendi evine gitmek, ha özel bir durum olur gece de kalırsın o ayrı ama bu merhametsizce mi oluyor? Yani illa aynı evde mi olmalı? Çünkü benim psikolojik durumum bunu kaldırmaz, eşime karşı da kırıcı olurum, bakılan kişi de kendini yük olarak hisseder. Of demeyeceksin deniyor ama of dememek için ne yapacaksın? Allah bana o manevi gücü vermemiş, ya da verdiyse babama harcadım bitirdim sanırım. Ki Allah affetsin ona da of deyip kırdığım oldu. Babam "bir ölemedim gitti" dedi bir keresinde. Yani evet merhamet ama bunun nasıl sağlandığı ve sürdürüldüğü önemli, ölçüsü var mı? bir kalıbı bir kuralı var mı bunun? Ben şimdi eşimi gönderdim ailesinin yanına onun çünkü öyle rahat edecek vicdanı. Ben şimdi Allah'ın verdiği tüm maddi gücü kullanıp onlara evlerinde özel bakım sağlasam, arada da gönlünü mutlu etmek için yanına gidip gelsem kırmadan of demeden, bu beni merhametsiz mi yapıyor yoksa merhametli mi?
İşin dini ve hukuki boyutu bir yana, insani ve merhamet boyutu da var.
Diyelim ki eşimin anne ve babası tamamen elden ayaktan düştü, zihinsel medcezirleri var, kendi işlerini kendileri göremiyorlar ve ben de eşime dedim ki '' Ben yaşlı insanlara tahammül edemiyorum. Evimin kirlenmesini, kokmasını, düzenime karışılmasını istemiyorum. Sen evlat olarak ona bakmak zorundasın. Dinimizde ve medeni kanunumuzda ben senin ailene bakmak zorunda değilim. Sen onların evladısın, ben değil, sen nasıl bakarsan bak bana ne ? Bak başının çaresine.. ''
Velev ki TAMAM dedi kabul etti. Aradan 5-10 yıl geçse ve benim annem babam elden ayaktan düşse hangi yüzle eşimin karşısına geçip anne ve babam ile ilgilenmek zorunda olacağımı söyleyeceğim ? Anne ve babamı da sokağa mı atacağım ?
Evlilik böyle birşey değil ya. Aynı yastığa baş koyduğum adamın üzüntüsü benim üzüntümdür, sevinci sevincimdir. Evlilikte BEN yok BİZ vardır !
Ayrıca rahmetli dedeme ve nineme bakıcı tutmuştuk. Olmuyor. Bir anne / baba 3 evlat büyütüyor da 3 evlat bir anaya bakamıyor.
Hepimiz faniyiz, devran dönen bir şey , hep böyle genç kalmayacağız. Yaşlıların psikolojisini hayal edin, insanoğlunu diğer canlılardan ayıran en ayırt edici şey empati yapabilmesidir. Hayattan hiçbir beklentisi kalmamış, gönül isterse 20 olsun beden 70inde, yaş yetmiş iş bitmiş, hedefler planlar yok sağlık yok, sağlıklı düşünemiyorlar, bakıcı da etten kemikten bir insan..bir insanı sevdiğiniz zaman sabrediyorsunuz, bakıcı günün sonunda EL , ne derecede anne babamıza karşı sabredebilir ? Bizim kadar anneciğimize babacığımıza iyi bakabilir mi ?
Hani taş çatlasa on beş yirmi senede ağır hastalıklarla gelecek bir ölüm. Onca tecrübeye, emeğe rağmen adam yerine konulmamak, çocuk muamelesi görmek, huysuzluk, asabilik.
Asla ama asla ne kendi anne babama ne de eşimin ana babasına yük olduğu / olacağını hissettirmem.
Aile içi siddet, taciz gibi ekstrem durumlar haricinde tanımadığım bir insan ile neden onları yalnız bırakayım ki ? Tek başına, yaşlı, savunmasız..aklım çıkar.
Evcil hayvanları bile başka birine bıraktığınızda tatile giderken psikolojileri bozulmuş oluyor döndüğümüzde de, bana hayatını adamış, besleyip büyütmüş okutmuş, meslek kariyer sahibi yapmış, uykusuz geceler geçirmiş, fabrika köşelerinde yıpranmış anamı babamı niye el aleme bırakayım ?
Eşimin ablası, ağabeyi beni hiç ilgilendirmiyor. Geceleri yastığa başıma koyduğumda vicdanımla baş başa kalan benim. Kayınvalidemin ve kayınpederimin oradan oraya çanta gibi sırayla taşınmasına asla gönlüm razı olmaz. Ne demek o öyle ben sıkıldım şimdi hadi siz bakın biraz da siz de kalsın.
Ameliyat olmak zorunda kaldı kayınvalidem evliliğimin 4. gününde. Hiç kimseyi aramıyorsun kimseye de minnet etmeyeceksin Rahime ana bendesin dedim. Balayından apar topar geri döndük. Yanımıza aldık. Eşim zorlamadı. Benim kararımdı. Az biraz toparladı da mutfağa sokmuyor beni, hiç yemek yaptırmıyor eve gittiğimde.
Şimdi ben bu kadıncağıza tamamen elden ayaktan düştüğünde '' sen artık iş görmezsin, seninle işim bitti, yallah bakıcıya'' mı diyeyim ?
Hayatını ve servetini uğruna adamış insanları gönülsüzce bakıcıya / huzurevine tıkmak bana aşırı vicdansız bi' eylem olarak geliyor ve sonraki kalan ömrümde de içime dert olur.
Anne ve babanın hakkı ödenmez, Yaradan / evren / karma ailesine sırtını dönen, onları unutup, umursamayan, zor günlerinde yanında olmayan evlatları misliyle cezalandırır, ben buna inanırım. Çok da örnek gördüm bu konuda. Hiç yaşlanmayacakmışız, ölmeyecekmişiz gibi yaşamak uzun vadede zarar getirir.
Gönülden istiyorum evlat sahibi olayım ve anneannesiyle babaannesiyle vakit geçirsinler o sevgiyi tatsınlar, herkes mutlu olunca ben daha da olurum.
Kayınvalidem canıma okusun (ki yapmaz hanımefendidir) yine de bayramda girerim kocamın koluna çalarım kapısını. Sevgi fedakarlıktır. Kocam ağaç kavuğundan çıkmadı. Onun vefa borcu benim borcumdur.