Evliliğimin ilk yılıydı sanırım, geç kalktık eşimle, ama kahvaltılık birşeyler kalmamış pek, patates filan kızartayım dedim o da kalmamış, hani yemeği yaparken salçayla soğan kavrulur ya, ben severim onu,
Kahvaltıyı hazırladım, soğanla salçayı da kavurdum, oturduk mutfağa ehli keyf kahvaltımızı yapıyoruz, saatte ilerlemiş biraz,
kapının zili çalmaz mı,,, ben de bir panik, bir panik sormayın gitsin :18:
eşime sen kapıya bak dedim hemen,,,
elimde tava, salçalı soğanı mutfakta nereye saklasam diye üç buçuk atıyorum resmen, Allahım yarabbim, tavayı saklayacak bir yer bulamadım,,,:18:
kapıda görümcem eşiyle birlikte, eşim içeri buyur ediyor,,, can havliyle fırının içine attım tavayı,,,
eşim mutfağa kahvaltıya çağırdı, hoş beş derken, birkaç dakika geçti, onlar yapmış kahvaltılarını,
ben de eşim anlar sanıyorum, pek bi rahatım,
eşim demez mi 'Soğan nerde' diye,
Aldırış etmez gibi oldum, laf karıştırdım, hani olurya anlar diye
eşim tekar soğan nerde demeye başladı mı, Aha dedim, ne yapcam, şimdi ben,,,
ben de karşılık vermeye başladım, Ne soğanı diye, eşim şimdi burda soğan vardı yok, diyor, ben ne soğanı diyorum, arada bir görümce ne soğanından bahsediyorsunuz siz der mi,
Eşim hani kavurmuştunya, işte yiyorduk ya soğanla salça diye...
İçimden hay soğanına diyorum, Enişte de gırgırdır biraz, ona da koz vermek istemiyorum, yeni de evliyim, utangaçlık, mahçupluk, gereksiz ne ararsan var yani,,,
Sonunda fırının içinden sakladığım tavayı çıkarmak zorunda kaldım,
epey bir güldüler bana, bir taraftan da güzel olur, soğanla salça diye tesselli etmeye çalışsalar da ben yerin yedi kat dibine bir girdim, bi çıktım yani