Türkiye yoksullukta en kötü üçüncü ülke!

Böyle konuşmamalısın, Kırıcı oluyorsun borç morç deyince üzülüyorum ama
Herşey çok güzel demelisin, evrene pozitif enerji göndermek lazım ki kredi borcumuz düşsün
 
gelir adaletsizliği yanlış ekonomi politikalarının en ağır ve acı sonu.

devlet açısından bakıldığında sermayenin belli, küçük bir kitlede toplanması iyi bir şeydir. zira biriken bu sermaye yatırıma yönlenir, yatırım -özellikle de sanayi yatırımı- yeni fabrikalar, işyerleri açılması, daha fazla insanın iş bulması ve ülkenin kalkınması demektir.

bu nedenle devletler sermaye birikimini teşvik ederler; kurumlar vergisini azaltır, istihdam maliyetlerini düşürür ya da direkt mali destek sağlayarak işadamlarını sübvanse ederler.

diğer bir ifadeyle zengini daha zengin kılarlar. ancak burada gözden kaçan iki nokta olur; birincisi her ne kadar işveren iş yaratıyor, fabrika kuruyor gibi gözükse de bu fabrikaların kurulmasını sağlayan üretimi körükleyen asıl şey tüketimin kendisidir ve bu tüketimi gerçekleştirenler de yurtdışında middle class bizde orta direk diye tabir edilen ve ortalama gelirler kazanan, görece mütevazı hayatlar süren insanlardır. hiçbir ekonomi, istediği kadar gelişmiş ya da hiç gelişmemiş olsun en zenginlerin yaptığı tüketim ve ödediği vergilerle ayakta kalamaz. çarkları döndüren işte bu ortalama hayatlar süren kalabalıklardır.

gözden çıkarılan diğer bir husus ise devletin desteğiyle zenginliğine zenginlik katan zümrenin bu birikimin büyük bir kısmını öyle planlandığı gibi fabrikalar, tesisler kurmak için kullanmaması; lüks tüketime kaçması ve yatırımını da çoğunlukla birden fazla yurtdışı ülkede spekülatif sermaye piyasası araçlarında değerlendirmesidir.

işte bu hatalar da gelir adaletsizliğini doğurur. hayali kurulan yatırımlar gelmediği için işsizlik düşmez, diğer yandan devlet onbinlerce kalem harcama yapmak zorunda olan bir kurumdur, bunları kısmak zorunda kalır ve genelde ilk bütçesi kesilen harcama kalemleri sosyal devletle alakalı olanlardır. buna gelişememiş sanayi unsuru da eklenince, ithalatın yoğun olduğu bir ülkede en mantıklı gelir kalemi vergiler haline gelir. ancak işadamı tayfası devletin teşviklerinin koruması altında, binbir farklı vergi muafiyetinden faydalandığı için hiç dişe dokunur bir vergi geliri yaratmaz. devlet de bütün vergileri ortalama gelirli halkın sırtına yükler; zaten gelir vergisini büyük ölçüde kaynaktan kesmektedir, dolaylı vergileri de abartır...

bu vergi yükü, yine işverene teşvik olarak uygulanan ve işgücü piyasasında ortalama ücretleri sabitleyen hatta düşüren politikalarla birleşince halkın reel geliri azalmaya başlar. bu aşamada ülkede sayıları onlarla, yüzlerle ölçülen bir avuç kişi on milyonlarca insandan daha fazla kazanmaktadır. diğer yandan geliri düşen hane halkı öncelikle borç batağına saplanır; bu durumun kendi altında bir sürü sosyal olumsuzluğu yaşanır, sonra da tüketimi kısmak zorunda kaldığı için ekonomi daha da daralır. satış yapamayan ve karları azalmaya başlayan işadamları bu sefer de işçi çıkartmaya başlayarak daralan ekonominin daha da daralmasına neden olur. üstelik de "artan maliyetleri karşılayamıyoruz, işçilik ücretleri çok yüksek, vergiler çok fazla, teşvikler çok az; böyle olursa üretimi yabancı ülkelere kaydırmak zorunda kalırız" diye sızlanarak...
 

Ekonomi işliyor gözüksün diye bir zamanlar yapılan " Alın verin ekonomiye can verin " kampanyası geldi aklıma. Hatta haberini de buldum :)

Asıl büyük harcamaları yapan kamu ; harcamalarına kısıtlama getirmesin , yatırıma çevirmesin , sonra da böyle güzide çözümler bulunsun.



‘Alın verin ekonomiye can verin’ kriz sakinleşsin yüzler gülsün

27 Ağustos 2009

TOBB’un “Kriz varsa çare de var” kampanyasının ardından Mehmet Ali Yalçındağ’ın başkanlığını yaptığı Türkiye Reklam Konseyi, “Alın verin, ekonomiye can verin” kampanyası başlattı. Yalçındağ, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın himayesinde devreye giren kampanyanın 15 Eylül’e kadar süreceğini belirterek, “Bir küçük sakız almak bile ülke ekonomisine olumlu katkı yapar” dedi.

TÜRKİYE Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB), “Kriz varsa çare de var” kampanyasının ardından Türkiye Reklam Konseyi de, “Alın verin, ekonomiye can verin” sloganıyla bir kampanya başlattı. Türk ekonomisinin patronu konumundaki Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, tanıtım toplantısına katılarak, kampanyaya desteğini ortaya koydu. Türkiye Reklam Konseyi Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ, “Global krizle birlikte dayanışmak her kesim için bir zorunluluk haline geldi. Devletler sanayicilerle, hizmet üretenlerle dayanışıyor, ayakta kalmaları için koşullar oluşturuyor. Üretenler tüketenlerle dayanışıyor. Biz de bir seferberlik başlatıyoruz” dedi.

Bir küçük sakız bile

Türkiye Reklam Konseyi’nin “Alın verin, ekonomiye can verin” kampanyası, projenin tarafları Basın Reklam Platformu Başkanı Ayşe Sözeri Cemal, Reklamcılar Derneği Başkanı Yiğit Şardan, Reklamverenler Derneği Başkanı Hakan Gören ve Televizyon Yayıncıları Derneği Başkanı Hidayet Karaca ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkan Yardımcısı Murat Yalçıntaş’ın hazır bulunduğu toplantıyla start aldı. Mehmet Ali Yalçındağ, “Alın verin, ekonomiye can verin” kampanyasının, bir küçük sakız almanın bile ülke ekonomisine nasıl olumlu etki yaptığını anlattığını vurguladı.

Yalçındağ, dünden itibaren başlattıkları “Ekonomik Canlılık Kampanyası”nın 15 Eylül’e kadar TV, basın, radyo, outdoor ve internete yayılan kamsamlı mecra üzerinden yürütüleceğini vurguladı. Kampanyanın amacının, Ramazan, bayram ve okula dönüş dönemlerini kapsayacak biçimde topyekün seferberlik başlatmak olduğu dile getirildi. Yalçındağ, DDB&Co’nun tasarladığı kampanyaya tüm tarafların “bilabedel” katıldığına dikkat çekti.
Prof. Deniz Gökçe, Merkez Bankası eski Başkanlarından Yaman Törüner, bankacı Akın Öngör ve gazeteci Meliha Okur’un rol aldığı kampanya filmlerini izleyen Ali Babacan, TOBB’un “Kriz varsa çare de var” kampanyasına da destek verdiğini belirterek, “Türkiye Reklam Konseyi’nin önderliğinde başlatılan ‘Alın verin, ekonomiye can verin’ kampanyası da başarılı. Çok güzel mesajlar içeriyor” diye konuştu.

İç tüketim önemli

Kampanyanın tanıtımına TOBB Başkan Yardımcısı şapkasıyla katılan İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Murat Yalçıntaş, şunları dile getirdi: “TOBB’un ‘Kriz varsa çare de var’ kampanyası, çare odaklı olduğu ve iç tüketimin altını çizdiği için önemliydi. Global kriz ortamında iç tüketime sarılmak gerekir. Türkiye gibi 72 milyon nüfuslu bir ülkede iç tüketimin artışı, krizden çıkışta önemli rol oynar. Çünkü, üretim, tüketim ve istihdam birbiriyle sıkı sıkıya bağlıdır. Türkiye Reklam Konseyi’nin ‘Alın verin, ekonomiye can verin’ kampanyası da TOBB’un ‘kriz varsa çare de var’ çağrısıyla birebir örtüşüyor.”

Sakız, ekonomik krize iyi gelir

PROF. Deniz Gökçe, Türkiye Reklam Konseyi’nin kampanyası çerçevesinde hazırlanan filmde bakkal oldu. Gökçe, elindeki sakızı gösterip, şu mesajı verdi: “Bu sakız tüm ekonomik krizlere iyi gelir, sakinleştirir. Birisi bir sakız alır, bakkal kazanır. Bakkal eve giderken meyve sebze alır. Manav kazanır, yetiştiren köylü kazınır, ülke kazanır. Krizin son kalan etkileri de ortadan kalkar. İyisi mi sizde bir sakız alın. Ekonomik kriz sakinleşsin. Çekinmeyin alın verin ekonomiye can verin.”

Gül gibi ekonomi için bir demet çiçek

GAZETECİ Meliha Okur, çiçek satıcısı rolü üstlendiği kampanya filminde, şu çağrıyı yaptı: “Gül gibi bir ekonomi için bir demet çiçek de siz alın. Çünkü bu güller satılırsa bu gülleri eken de kazanır dikenleri eline bata bata toplayan da. Toplayan elindeki yaralara rağmen işine ve hayata tutunur, üretir bundan ülke kazanır. Krizin tüm etkileri solup gider. Çiçek gibi bir ekonomi için bir demet gül alın.”

Yüzü gülen ekonomi için oyuncak alın

MERKEZ Bankası eski Başkanlarından Yaman Törüner, kampanya için oyuncakçı olup, şu mesajı verdi: “Oyuncak sadece çocukları değil tüm ülkeyi sevindirir. Oyuncak satıldıkça oyuncakçı evine ekmek götürür. Ekmek yapmak için fırın yandıkça, ekmekçi de kazanır, unu üreten de kazanır, buğdayı yetiştiren de kazanır. Sonuçta tüm evlerin ocağı tüter, ülke kazınır. Krizin son etkileri de ortadan kalkar. Yüzü gülen bir ekonomi için gelin sizde bir oyuncak alın.”

Krizin etkisini sıcak simit alıp bayatlatın

DOĞAL Hayatı Koruma Vakfı Başkanı, bankacı Akın Öngör, Türkiye Reklam Konseyi’nin kampanyası için simitçi rolü alarak, şu çağrıyı yaptı: “Sıcak paranın dolaştığı canlı bir ekonomi için sıcacık bir simit alın. Siz simit alırsanız, simitçi kazınır, fırın da kazanır. Fırına un satan toptancının işi yürür, unu yapan üreticinin değirmeni döner. Sonuçta memleket kazanır. Krizin etkileri bayatlar gider. Çıtır çıtır sıcacık parayla dönen ekonomi için durmayın sizde gevrek bir simit alın.”


http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/12355087.asp
 
Canımmm canım canım ne kadar şirin Şeyler bunlar Alcan vercen ekonomiye katkım olsun derken can vercen
 
türkiye kendi insanını doyuramıyor..birde şu dilenci Suriyelilere bakılıyor..onlar aldı bir çoğunun ekmeğini elinden..
 
bekara karı boşamak kolaydır geçen yengemler bana diyorki karı koca çiftmaaş parayı harcaya harcaya bitiremiyorsunuzdur diyorlar ben de her gece paraları sayar öle yatarız yoksa saymazsak uyku tutmaz dedim ;]
kusura bakma kendini bilmez insanlar heryerdede var.
 
Herkesin altında araba herkesin.. Fakirim diyen en son model akıllı telefon kullanıyor . Nasıl Fakiriz anlayamıyorum..
Niğde de bir imam görev yaptığı camide intihar etti.
20 Mayıs 2015 Çarşamba 12:57

Niğde'de Din görevlisi camisinde kendini asmış şekilde bulundu.

Edinilen bilgiye göre;Niğde'nin Birko Halı fabrikası içerisindeki camii de görev yapan imam Yakup Vural(40) sabah saatlerinde camiye

giren cemaat tarafından avizeye asılmış şekilde camide bulundu.
Cemaatin müdahalesine rağmen kurtarılamayan imam hayatını kaybetti
.
Olay yerine gelen güvenlik görevlileri camiiye girişi yasakladı.

.Din görevlisi yapılan incelemenin ardından otopsisi yapılmak üzere Niğde devlet hastanesine kaldırıldı.


Çevresince çok sevilen İmamın Neden İntihar ettiği şaşkınlıkla karşılanırken

Banka borcunun olduğu borcu ödeyemediği ve 3 ay önce

eşinden ayrıldığı belirtiliyor. polis olayla ilgili soruşma başlatıldı.
http://www.nigdeexpress.com/ozel-haber/nigdede-imam-camisinde-kendini-asti-h3930.html
 
Yoksul insanlar zenginler icin bir nimettir ama maalesef bu nimetlerini iyi degerlendiremiyorlar.
Ben her iyi gelirli ailenin gunde 2 3 kisiyi doyurabilecegine ve elindekinin birazini yoksul insanlarla paylasabileceklerine inaniyorum.
Boylece asiri yoksul insanlarin kalacagini da dusunmuyorum.
Ha tabi ki devletin yapmasi gerekenleri soylemiyorum bile.
Cok uzuluyorum. Allah kimseyi aclikla, yoksullukla imtihan etmesin..
 

Bunların hepsi Ayağımızı yorganımıza göre uzatmayıp. Gelenek görenek belasına düştüğümüz için oluyor. En son çıkan akıllı telefon olmasın elimizde . Yoksa paramız almayalım bulaşık makinesi. Borç borç bor sonunda gelinen nokta bu. Ha birde tabi Zekat - Sadaka kavramını hakkıyla yerine getirmemektende oluyor bunlar. Sende varsa olmayana vereceksinki oda başka şeylere müraacat etmesin .. Malesef zincir baştan kopuk....
 
aminn
 
Yapmayın Allah aşkına ülkedeki tüm bu haller ayağına yorganına göre uzatmamaktan mı?
Pazarda erik çilek isteyen çocuklarını çekiştirerek götüren annelerde mi uzatmıyor ayagını yorganına göre?
Özel sektörde asgari ücretten yukarı veren yok asgari ücrete çocuklu bir aile nasıl geçinebilir borç harçsız?

Türkiyede ayak yorganına göre uzatılmıyor değil o yorgan kafasını bile kapamıyor milletin! nerede ayak?
 
Suriyeliler yokken kaç fakiri doyurdunuz ?
arkadaşın dediği şu açıdan doğru benim çevremde çok var inşaat dönemi oluyor örneğin işçi ameleler günlüğü 100 tl den tüm gün ağır insaat işinde çalışır ve siğortasız ..suriyeli vatandaşlar el mahkum aynı işi 20 tl ye yapıyor bu defada suriyelilere tepki oluyor..gerçekten kendi yoksulumuz zar zor geçiniyor,bunu düşünmesi gereken devlettir..
 

Yahu zincir aten baştan kopuk. Ama bazı insanlarda gözgöre kendini itiyor o uçuruma.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…