Türkiye yoksullukta en kötü üçüncü ülke!

okypete

Nirvana
Kayıtlı Üye
28 Mart 2008
84.873
40.715
http://t24.com.tr/haber/turkiye-yoksullukta-en-kotu-ucun-ucuncu-ulke,297434
OECD eşitsizlik raporuna göre Türkiye, yoksulluk oranında 34 ülkeyi geride bıraktı


inPaylaşın1


OECD’nin raporu dünyada yoksulluğun arttığını ortaya koydu. Türkiye’nin gençleri bu artıştan daha çok etkilendi ve yüzde 28.5 yoksulluk oranı ile 34 OECD ülkesini geride bıraktı.

OECD eşitsizlik raporu tüm ülkeler için alarm veriyor. En zengin yüzde 10’u oluşturanların gelirden aldıkları pay en yoksul yüzde 10’un tam 9.6 katı. 1980’ler de bu oran 7 kat, 2000’lerde ise 9 kattı. OECD kayıtları tutulmaya başladığından bu yana en yüksek oran bu. Türkiye’de de eşitsizlikte iyileşme yok. Yoksulluk oranını belirleyen ve 0-1 arasında değer alan gini katsayısına göre yoksulluk sıralamasında Türkiye 34 üye ülke arasında en kötü üçüncü ülke. En zengin yüzde 10 ile en yoksul yüzde 10’un gelir farkında ise Türkiye dördüncü sırada. En kötü veri ise gençlerde.

Hürriyet'ten Şebnem Turhan'ın haberine göre, göreli gelir yoksulluğu oranı sıralamasında Türkiye’nin gençleri tüm OECD ülkeleri gençlerinden daha yoksul çıktı. Gençlerin yoksulluk oranı yüzde 28.5. En yakın rakibimiz Meksika’da yüzde 25.8 iken gençlerde yoksulluk oranı OECD ortalaması ise yüzde 20.4.

En zenginin payı yüzde 31.7
OECD’nin dün açıkladığı rapora göre Türkiye’de en zengin yüzde 10’un gelirden aldığı pay yüzde 31.7. Şili’de yüzde 40.9, Meksika’da yüzde 36.7. Türkiye bu iki ülkenin ardından üçüncü sırada. En yoksul yüzde 10’un gelirden aldığı pay ise sadece yüzde 2.1. Türkiye’de en zengin yüzde 10 ile en yoksul yüzde 10 arasındaki gelir farkı ise 15.2 kat. Bu konuda en kötü ülke Meksika, fark 30.5 kat, onu 26.5 kat ile Şili, 18.8 kat ile ABD izliyor.

Göreli gelir yoksulluğu oranı sıralaması gençlerimizin durumunu ortaya koyuyor. Türkiye’de 0-17 yaş arası gençlerde göreli gelir yoksulluğu oranı yüzde 28.4. Bu 34 ülke arasındaki en kötü oran. Diğer yaş gruplarında Türkiye’nin sıralaması daha iyi. Özellikle 18-25 yaş grubundaki göreli gelir yoksulluğu oranı yüzde 16.2 bu 34 ülke arasında 10’uncu sırada olduğumuzu gösteriyor. 25-65 yaş arasında da yüzde 14.4 ile beşinci, 65 üstünde ise yüzde 18.4 ile dokuzuncu sıradayız.

Hükümetlere çağrı
OECD Genel Sekreteri Angel Gurrie Thyssen verileri açıkladığı toplantıda eşitsizlikteki yüksek artışın büyüme için de kötü olduğunu ve bir an önce politika önlemlerinin devreye girmesi gerektiğine dikkat çekti. Thyssen hükümetlere çağrı yaparak kendi ülkelerinin sosyal dokusunun bozulmaması için eşitsizlikteki büyümeyi sona erdirecek uygulamalar geliştirmelerini istedi. OECD Genel Sekreteri özellikle dolaylı vergilerdeki artışın ve transferlerin başka yerlere aktarılmasının eşitsizliği büyüttüğünü dile getirerek politikaların zengin bireyler ve çok uluslu şirketlerin de vergi ödeyeceği şekilde ayarlanması gerektiğini kaydetti. Gençlerin yoksulluktan daha çok etkilendiğini vurgulayan Thyssen gençlerin istikrarsız işlerde standartların da dışında çalıştırıldığını belirtti. Eşitsizliğin en az olduğu ülkeler ise Danimarka, Slovenya, Slovakya ve Norveç olarak sıralandı.
 
Herkesin altında araba herkesin.. Fakirim diyen en son model akıllı telefon kullanıyor . Nasıl Fakiriz anlayamıyorum..

görgüsüzlük mü denir buna bilmiyorum ki..
cook var cevremde , ekmeğin yanına katığını zor denkleştiriyor 1 maaşla ama elinde iphonelarla gezıyorlar..
 
borç yapıyorlar. kredi kartı eldde.dibine kadar kullanıyorlar.
borçlar,krediler. sonrada ödemede zorluk.


görgüsüzlük mü denir buna bilmiyorum ki..
cook var cevremde , ekmeğin yanına katığını zor denkleştiriyor 1 maaşla ama elinde iphonelarla gezıyorlar..

Ne güzel demiş Atalarımız Ayağını yorganına göre uzat diye. Ah Ahh dinlemek lazım biraz.
 
Borç AKP’nin kamçısı

Yeterince takdir etmesek de dört yılda bir sandıklara gidip siyasi bir tercih yapmak çok büyük bir lüks. Dünyada bu lüksten mahrum olan insanlar ve ülkeler var. Ülkemizde bile bu lüksten mahrum olanlar var.

Oy kullanmayanlardan bahsetmiyorum. İçinde bulunduğu koşullardan ötürü tek tercihi olanlardan bahsediyorum. İstedikleri için değil, zorunlu oldukları için AKP’ye oy vermek zorunda olanlardan söz ediyorum.

Bir insanı köleleştirmek…
İnsanı köleleştirmenin iki yolu vardır. Biricisi merhum cumhurbaşkanımızın yaptığı gibi kaba kuvvet veya kaba kuvvet tehdidiyle. İkinci yöntem ise borçla.

Borç yiğidin kamçısıdır… Çok ilginç bir atasözü. Mecazi anlamını kullanıyoruz bu sözün. Borç insanları çalışmaya teşvik ediyor diye düşünüyoruz. Halbuki gerçekte kamçı borcu yiğide verenin elindedir. Borcu alanı istediği gibi yönlendirebilir.

Görünmeyen yüzde 20…
AKP’nin hemen her mitinginde söylenen bir söz var. ‘Biz iş başına geldiğimizde kişi başına düşen gelir 3 bin dolardı, biz 10 bin yaptık.’

Kişi başına düşen gelir çok yüzeysel bir rasyo. Toplam geliri toplam nüfusa bölüyorsunuz böyle bir rakam çıkıyor. Ulusların gelir seviyesi bu rakamla belirleniyor. Ama bu rakam size ülkedeki gelir dağılımıyla ilgili hiçbir şey söylemiyor.

Evet ülkemizde kişi başına düşen gelir yıllık 26 .in TL. Vergileri düşün kişi başına düşen gelir 17 bin TL gibi bir şey kalıyor. Yani takriben aylık 1500 TL. Ama bu bir ortalama. İşin gerçeği şu ki bu parayı kazanamayan milyonlarca insan var.

Ortalamaya değil de hanehalkı gelir verisine baktığınız zaman çok acı bir resim çıkıyor ortaya. Ülkemizdeki en düşük gelirli ailelerin yüzde 20’sinin ortalama kazancı yaklaşık 800 TL. Bu gelir seviyesinde ortalama hanehalkı en az dört kişi.

Bu işin gelir tarafı. Peki giderleri? Öncelikle yaşamlarını idame ettirmeleri için gereken harcamalar var. Kira, yemek ve ısınma masrafları, çocukarın eğitim masrafları, telefon faturası derken giderin tamamı ve hatta fazlası gidiyor. Gider gelirden fazla olunca borçlanmak gerekiyor. Bankalar kredi kartlarını ve ihtiyaç kredilerini hibe gibi gösterip bu kesime verdikleri için giderleri daha da fazla artırıyor.

Son bir yıl içinde bu kesime ait (geliri 1000 tl’nin altında) 4 milyon birey toplamda 38 milyar liralık kredi çekmiş. Bu kredilerin ortalama vadesi 18 ay. Yani ortalama kişi başına düşen aylık ödeme nerdeyse 550 TL. Düşünebiliyor musunuz 1000 TL geliriniz var ve bunun yarısı bankaya gidiyor?


Diyeceksiniz ki siyaset işin neresinde?

Maddi olarak bu kadar zordaysanız size gelen sosyal yardımlar bir anda ciddi bir önem kazanıyor. Çünkü kazandığınız kadarıyla geçinemeyeceğiniz kesin. Ülkemizde doğru düzgün bir iflas kanunu olmadığı, olan düzen de bankalardan yana olduğu için iflas etmek bir opsiyon değil. Bu yüzden yardımlara muhtaçsınız. AKP de bunu çok iyi kullanıyor.

Maliye Bakanlığı sosyal yardımları gizlemek için çok özel bir yöntem geliştirmiş. Her dönem açıklanan verilere yeni bir kalem ekleniyor, eski bir kalem çıkıyor, isimler değiştiriliyor ve veriyi takip etmekte zorlanıyorsunuz. Ama genel hatlarıyla baktığınızda takriben 22 milyar liralık yardım yapıldığını görebiliyoruz. Bu gelir seviyesinde hanehalkı sayısı 9,4 milyon. Yani hanehalkı başına düşen yıllık yardım 2 bin 400 TL. Bu da yıllık gelirin yaklaşık dörtte biri.





Özetle gelirinizin yarısını bankalara bırakırken size dörtte birini devlet hibe ediyor. Siz de bunu yapan hükümetin kölesi haline geliyorsunuz.

Seçim zamanı geldiğinde sizin için bir tercih yok, olamaz. Bu yardımları size sağlayan bağlantı partiler üstü bir şahsiyet değil. Kasabanızın bağlı olduğu ilçedeki AKP görevlisi. Başka parti iktidara gelirse bu şahıs ortadan kaybolabilir. Daha kötüsü yardımlar ortadan kaybolabilir. Bu yüzden isteseniz de istemeseniz de AKP’ye oy vermek zorundasınız.

İstedikten sonra çözüm bol
Elbette çözümü var. Hanehalklarının borçluluğu yüksek tek ülke biz değiliz. Çözüm bu borçların düşürülmesinde ve hatta iptalinde. ABD’den İngiltere’ye, İspanya’dan Uruguay’a kadar pek çok ülkede bu yapıldı. IMF bile artık bunu bir çözüm olarak sunuyor.

Borç düşürülmesi veya iptali pek çok şekilde olabilir. Kamu zararın tamamını üstlenebilir, bankalar bir bölümünü üstlenir, piyasalar aracılığıyla borçlanıp riskler ekonominin tümüne yayılabilir. İstedikten sonra çözüm bol.

Peki bu kadar kolaysa neden yapılmıyor?

Sizin elinizde bir kamçı varsa neden kamçınızı kamçıladığınız adama geri vereseniz ki? AKP bu borcu iptal ederek bu insanlara ekonomik ve siyasi özgürlüklerini geri vermiş olacak. Belediyedeki sosyal yardımı dağıtan AKP’li arkadaşın borçlu adamın gözünde itibarı ve lüzumu kalmayacak. Bir süre sonra insanların kendisine oy vermesine sebep kalmayacak. En iyisi insanları düştükleri bu zindanda bırakıp bir gün çıkacaklarına dair ümit vermek.

Başta dediğimiz gibi siyasi bir tercih yapabilmek büyük bir lüks. Bunu yapamayanlar var. Belki bir gün bu kesime ekonomik özgürlükleri geri verilirse hepimiz bu lüksü tadabiliriz.
 
Herkesin altında araba herkesin.. Fakirim diyen en son model akıllı telefon kullanıyor . Nasıl Fakiriz anlayamıyorum..

borç yapıyorlar. kredi kartı eldde.dibine kadar kullanıyorlar.
borçlar,krediler. sonrada ödemede zorluk.


Çoğunluk neredeyse bırakın arabayı telefonu; iççamaşırlarına kadar borçlu.
Türkiye'de büyüyen sektör sadece bankacılık. Tarım ve sanayi küçülmüş durumda. Ve bankacılık sektörünün %70 i yabancı sermayeli bankalar. Nasıl sömürüldüğümüzün göstergesi.
 
kredi kartı edinmeme ile olacak şeyler değil bunlar.

asgari ücretlinin orta gelirin geçinmesi için borçtan başka kapısı yok.

o ellerindeki iphone vs kaçı gercek acaba?
şimdi gitsem 400e samsung bilmem kaç alırım bir yerlerden.
 
Herkesin altında araba herkesin.. Fakirim diyen en son model akıllı telefon kullanıyor . Nasıl Fakiriz anlayamıyorum..
demireelin dediği bir ev bir araba sözü gerçekleşti ama nasıl bankalar borç,kart yüzünden intahar edenler..18 yaşındaki gence kart veren bankalar..derdim vara bakın,2 kredi varken kredi çekenler işte tc nin geldiği nokta,faiz batağı..
 
üretim yok avm var,tarıma hayvancılığa destek yok,yıllar önce kradenizn büyük bölümü istanbul vs gibi şehirlere göç etmişti,son yıllarda doğudan büyük göç var..güneydoğudan 2 aile geldi 5 senedir mahalleizde gördüğüm kadarıyla en büyük sıkıntıları iş ve maddi..buralara ekmek için geliyorlar,özerkilten bahsettiklerinide hiç duymadım 5 senedir..
 
şuradan hesap edin, bu ülkede kaç kişi kredi kartının aylık toplam tutarını ödeyebiliyor? kaç kişi asgari ödemiyor yani?

o kartlar elimizde patlayacak bir gün ama bakalım kısmet..
Sadece o değil ki office'm, insanlar tüketime resmen teşvik ediliyor, daha çok Borçlanma daha çok tüketim demek ve maalesef düzen öyle bir düzen ki, siz tüketiyorsanız ülkenizi de gelişmiş sayıyorlar, sonra deniyor kiii bakınn ıphone alabiliyorsunuz, araba alabiliyorsunuz vs vs
Iyi de bu memlekette kaçınız peşin para alıyor bunları?
Sanki cepteki parayla alabiliyorlarmış gibi konuşuluyor, peşin alın o zaman rahatça konuşursunuz

Kredi kartımın asgari tutarını her ay düzenli ödeyebiliyorsan, kartınla ilgili banka senle hiç zora düşmediyse en azından yılda birkaç kere de kartın toplam borcunu Çat diye ödeyip kapatıyorsan, banka senin kart limitini yükseltiyor, ne kadar Şirin değil mi? Hahahhaaha bunu Şirin bulanlara şöyle anlatalım o zaman, limitin arttıkça harcama kapasitende artar, Nasılsa limit bol dersin harca harcayabildiğin kadar, insan psikolojisi böyle işler çünkü, yoksa bilmem kaç ürünü aynı anda kredi kartına bilmem kaç taksitle alabilecek kadar çılgın olur muydu insanlar?

Bu da mı kafii bir açıklama değil, o zaman ev araba alırken peşin alamadığınız içinnnn bir Banka'nın kapısını çalıyorsunuz çoğunuz, banka kredi faizleri düştü, neden? Sen umurlarında mısın?
Hiiiç heveslenme senin kaşın gözüne düşmedi kredi faizi, ne kadar çok kredi çeken müşteri olursa o kadar iyi, sen gidersin 10 yıl ödemeli ev kredisi çekersin, banka baştan ipotekler evini, krediyi ödeyemezsen evin satılır, evin satılması borcunu karşılamaz kalan borcu banka avukatıyla al takke ver Külah anlaşıp takside bağlarsın, ohhh banka senden süper Kazandı mı, bitmediiii banka senden alacağını yıl sonu zarar gösterir, devletten Zararın tazminini ister, satan her zaman karlıdır, borçlanan Ömür boyu Borçlu kalmaya devam eder, zira herşeyi ya kredi Kartı ya banka kredisiyle almak zorundasınızdır.
 
ayrıca faiz oranlarının düşürülmesiyle halk bankalara hücum etti adı alım gücünün iyileşmesi oldu ancak buzdağının görünmeyen yüzüne baktığımızda bankalara bağımlı hale geldik bankaların yabancı menşeli olduğuna baktığımızda gülay arkadaşımızun dediği gibi sömürülüyoruz
 

Bizim gelir politikamız bu çünkü ''hane halkı harcasın ekonomi işliyor gözüksün''
Hane halkının elindeki para neye yetiyor herkes borç kapısında. Harcamaya teşvik mükemmel şuan ülkemizde. Ama hane halkının cebine destek sıfır.
2014 yılında 6.3milyar liradan 333,6 milyar liraya çıktı türk vatandasının kredi borcu.
Rakamlar her şeyi anlatıyor aslında.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…