Borç AKP’nin kamçısı
Yeterince takdir etmesek de dört yılda bir sandıklara gidip siyasi bir tercih yapmak çok büyük bir lüks. Dünyada bu lüksten mahrum olan insanlar ve ülkeler var. Ülkemizde bile bu lüksten mahrum olanlar var.
Oy kullanmayanlardan bahsetmiyorum. İçinde bulunduğu koşullardan ötürü tek tercihi olanlardan bahsediyorum. İstedikleri için değil, zorunlu oldukları için AKP’ye oy vermek zorunda olanlardan söz ediyorum.
Bir insanı köleleştirmek…
İnsanı köleleştirmenin iki yolu vardır. Biricisi merhum cumhurbaşkanımızın yaptığı gibi kaba kuvvet veya kaba kuvvet tehdidiyle. İkinci yöntem ise borçla.
Borç yiğidin kamçısıdır… Çok ilginç bir atasözü. Mecazi anlamını kullanıyoruz bu sözün. Borç insanları çalışmaya teşvik ediyor diye düşünüyoruz. Halbuki gerçekte kamçı borcu yiğide verenin elindedir. Borcu alanı istediği gibi yönlendirebilir.
Görünmeyen yüzde 20…
AKP’nin hemen her mitinginde söylenen bir söz var. ‘Biz iş başına geldiğimizde kişi başına düşen gelir 3 bin dolardı, biz 10 bin yaptık.’
Kişi başına düşen gelir çok yüzeysel bir rasyo. Toplam geliri toplam nüfusa bölüyorsunuz böyle bir rakam çıkıyor. Ulusların gelir seviyesi bu rakamla belirleniyor. Ama bu rakam size ülkedeki gelir dağılımıyla ilgili hiçbir şey söylemiyor.
Evet ülkemizde kişi başına düşen gelir yıllık 26 .in TL. Vergileri düşün kişi başına düşen gelir 17 bin TL gibi bir şey kalıyor. Yani takriben aylık 1500 TL. Ama bu bir ortalama. İşin gerçeği şu ki bu parayı kazanamayan milyonlarca insan var.
Ortalamaya değil de hanehalkı gelir verisine baktığınız zaman çok acı bir resim çıkıyor ortaya. Ülkemizdeki en düşük gelirli ailelerin yüzde 20’sinin ortalama kazancı yaklaşık 800 TL. Bu gelir seviyesinde ortalama hanehalkı en az dört kişi.
Bu işin gelir tarafı. Peki giderleri? Öncelikle yaşamlarını idame ettirmeleri için gereken harcamalar var. Kira, yemek ve ısınma masrafları, çocukarın eğitim masrafları, telefon faturası derken giderin tamamı ve hatta fazlası gidiyor. Gider gelirden fazla olunca borçlanmak gerekiyor. Bankalar kredi kartlarını ve ihtiyaç kredilerini hibe gibi gösterip bu kesime verdikleri için giderleri daha da fazla artırıyor.
Son bir yıl içinde bu kesime ait (geliri 1000 tl’nin altında) 4 milyon birey toplamda 38 milyar liralık kredi çekmiş. Bu kredilerin ortalama vadesi 18 ay. Yani ortalama kişi başına düşen aylık ödeme nerdeyse 550 TL. Düşünebiliyor musunuz 1000 TL geliriniz var ve bunun yarısı bankaya gidiyor?
Diyeceksiniz ki siyaset işin neresinde?
Maddi olarak bu kadar zordaysanız size gelen sosyal yardımlar bir anda ciddi bir önem kazanıyor. Çünkü kazandığınız kadarıyla geçinemeyeceğiniz kesin. Ülkemizde doğru düzgün bir iflas kanunu olmadığı, olan düzen de bankalardan yana olduğu için iflas etmek bir opsiyon değil. Bu yüzden yardımlara muhtaçsınız. AKP de bunu çok iyi kullanıyor.
Maliye Bakanlığı sosyal yardımları gizlemek için çok özel bir yöntem geliştirmiş. Her dönem açıklanan verilere yeni bir kalem ekleniyor, eski bir kalem çıkıyor, isimler değiştiriliyor ve veriyi takip etmekte zorlanıyorsunuz. Ama genel hatlarıyla baktığınızda takriben 22 milyar liralık yardım yapıldığını görebiliyoruz. Bu gelir seviyesinde hanehalkı sayısı 9,4 milyon. Yani hanehalkı başına düşen yıllık yardım 2 bin 400 TL. Bu da yıllık gelirin yaklaşık dörtte biri.
Özetle gelirinizin yarısını bankalara bırakırken size dörtte birini devlet hibe ediyor. Siz de bunu yapan hükümetin kölesi haline geliyorsunuz.
Seçim zamanı geldiğinde sizin için bir tercih yok, olamaz. Bu yardımları size sağlayan bağlantı partiler üstü bir şahsiyet değil. Kasabanızın bağlı olduğu ilçedeki AKP görevlisi. Başka parti iktidara gelirse bu şahıs ortadan kaybolabilir. Daha kötüsü yardımlar ortadan kaybolabilir. Bu yüzden isteseniz de istemeseniz de AKP’ye oy vermek zorundasınız.
İstedikten sonra çözüm bol
Elbette çözümü var. Hanehalklarının borçluluğu yüksek tek ülke biz değiliz. Çözüm bu borçların düşürülmesinde ve hatta iptalinde. ABD’den İngiltere’ye, İspanya’dan Uruguay’a kadar pek çok ülkede bu yapıldı. IMF bile artık bunu bir çözüm olarak sunuyor.
Borç düşürülmesi veya iptali pek çok şekilde olabilir. Kamu zararın tamamını üstlenebilir, bankalar bir bölümünü üstlenir, piyasalar aracılığıyla borçlanıp riskler ekonominin tümüne yayılabilir. İstedikten sonra çözüm bol.
Peki bu kadar kolaysa neden yapılmıyor?
Sizin elinizde bir kamçı varsa neden kamçınızı kamçıladığınız adama geri vereseniz ki? AKP bu borcu iptal ederek bu insanlara ekonomik ve siyasi özgürlüklerini geri vermiş olacak. Belediyedeki sosyal yardımı dağıtan AKP’li arkadaşın borçlu adamın gözünde itibarı ve lüzumu kalmayacak. Bir süre sonra insanların kendisine oy vermesine sebep kalmayacak. En iyisi insanları düştükleri bu zindanda bırakıp bir gün çıkacaklarına dair ümit vermek.
Başta dediğimiz gibi siyasi bir tercih yapabilmek büyük bir lüks. Bunu yapamayanlar var. Belki bir gün bu kesime ekonomik özgürlükleri geri verilirse hepimiz bu lüksü tadabiliriz.