• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Sinema Günlüğümüz

Anadolu Kartalları


ortada senaryo olmayınca bol bol uçakları f4 leri f16 ları izledik... bi de bitişinde kenan doğuluyu dinledik.
bi de hande subaşıyı ben duvar zannettim meğersem mankenmiş.

Asmin: 1
 
siyah kuğu



çok beğendim.kızın kafasında kurdukları ve gerçekler güzel gösterilmişti.natalie portmanı çok beğendim bu filmde

başımıza gelenler

arkadaşlarının bebeğine bakan çift çok eğlenceliydi.arkadaşları öldüğü halde onları yüzüstü bırakmadılar.bebekte çok tatlıydı ve sonunu sevdim :)


cemre25: 2
 
Aşka şans ver:

Bazen bizim kötü şans olarak düşündüğümüz şeyler, aslında en büyük şansımızdır.
Önemli olan ise bunu çok geç olmadan anlayabilmektir.
İzlenebilecek, hoş bir film.

Cazibe hanım'ın gündüz düşleri :

Filmi pek beğendiğimi söyleyemem.
İzlerken sıkıldım.


eski_bir_masal : 15
 
The Machinist, begendim ama biraz da gerildim izlerken.. Christian Bale hayraniyim, bu film icin 30 kilo verip iskelete donusmus adeta. Onu oyle gormek biraz rahatsizlik verdiyse de film hosuma gitti, boyle puzzle tarzi filmleri seviyorum. Aslinda ne oldugunu filmin sonuna kadar anlayamayacagim filmleri.. Tavsiye ediyorum
Truly 5
 
Kızlar su gibi film izlemişsiniz, helal size.
Ben tüm tatil boyunca gübeemi kaşıdım, gebeştim. Bi de kendi evimde olmayınca filmlere ara verdim biraz. Aslında belgesellere sardım diyebilirim bu aralar. Belgesellere sarmışken arada Secret'ı da izledim. Film mi, belgesel mi kategorize edemediğim için film sayıma eklensin mi karar veremedim. Listeyi tutan karar versin. Şu meşhur kitabın filmi oluyor kendileri. Belgesel kategorisinde de değil aslında (hatta bence alakası yok ama öyle diyenler var), ama film de denilemez. neysee ya evrene doğru mesaj gönderelim işte :)

Gelelim izlediğim filme:

Depuis qu'Otar est parti... (Since Otar Left...)

Since Otar Left (2003) - IMDb

Daha önce izlediğim Je vais bien, ne t'en fais pas'ya benzetildiği için izleme listemde üstlere çektiğim bir filmdi. Açıkçası iki film arasında duygu işlenişi bakımından çok bir benzerlik yok. Belki bu film "Je vais bien, ne t'en fais pas" için çıkış noktası olmuş olabilir ama konu olarak farklılar bence. Bu film öbürü gibi hırçın da değil. Konu hakkında spoiler vermemek için çok konuşmak istemiyorum, sadece büyükanne, anne ve kızdan oluşan 3 neslin dayanışması diye özetliim. Filmin sonlarına doğru anneannenin tepkisi ve kızımızın çılgın kararı beni çok etkiledi. Tavsiye olunur.

Bu arada Pınar Bergman'ın çok güzel filmlerini önermiş. Kendisine katılmakla beraber yönetmeni daha iyi tanımak için Fanny och Alexander (Fanny and Alexander)'ı da tavsiye ederim (pınar tavsiye etti mi hatırlamıyorum). Yönetmen kendi hayat hikayesini anlatmış bu filmde, metaforlarla tabi.

Bu arada Orchidea ortalıkta yok. Van'da yaşıyodu diye kalmış aklımda. İyi misin orkide?

firfor: 2
 
2012 Doomsday ( 2009 )

bu ilmi daha öncede merak etmiştim fakat diğer 2012 il karışınca izlemek bu güne nasip oldu. eee yakın taihlerde gösterime giripte aynı ismi taşıyınca sonu malum :) gelelim filme diğer 1012 ile neredeyse zıt kutuplar. sahneler daha durağan kargaşa engameden uzak. konuya ise değinmiyorum zaten malum mayalar ve son. ancak gerçek maya efsanelerindeki gibi bir son ( konuyla ilgilenenler varsa bilirler ) yüksek beklentili bir film değil ancak hoş izlenebilirliliği mevcut.

Revolucion : 7

bu arada firfor secret hakkında biraz daha bilgi verirmisin gözüme takılıp takılıp ötelediğim bir yapım ilgi alanlarımızda birbirine yakın gibi tavsie edermisin ?
 
Kynodontas (Dogtooth)

Dogtooth (2009) - IMDb

Gece gece beni duman eden bir filmdi. Rahatsız bir film olduğunu izlemeden önce biliyordum, açıkçası izledikten sonra da pek rahatsız olmadım ama birçok kişiyi rahatsız edecek bir film. Baskıcı ebeveynlerin çocuklarını dışarıdaki hayattan tamamen izole ederek, objelere, canlılara farklı anlamlar yüklemesiyle, çocukların kafalarını hurafelerle ve boş bilgilerle doldurarak korkutup onları eve ve aileye bağlayıp şizoidleştirme çabasıyla ilgili bir film. Çocukların evden ayrılabilmesi için tek bir şart var, tabi ki hayatın doğal akışı içinde gerçekleşmesi zor bir şart bu, ama tek kurtuluş. Valla kızlar filmle ilgili daha çok yorum yapmak isterim ama kilit bilgileri vermekten korkuyorum. Rahatsız filmlere töleranslıyım diyen izlesin.

Revolucion, "secret" hayatımızı olumlu düşüncelerle daha da güzelleştirebileceğimizi savunan bir film (ve kitap). Hangisi önce çıktı bilmiyorum ama önce kitabını okumayı denedim. Sonra kitabı biri gasp edince dayanamayıp filmini izlemeye karar verdim. Anlatılanlar mantıklı, hatta yaşamımızda örneklerini görebileceğimiz türden kanıtlar var. Mesela benim çok sevdiğim hatta ruh eşim dediğim bir akrabam (halam diyeyim kısaca, akraba çok soğuk oldu) bir perşembe günü evlenmişti. Cocuk aklıyla onu o kadar kıskanmıştım ki evlendiği için onu eskisi kadar sık göremeyeceğimi düşünmüş, tüm perşembe günlerine lanet etmiştim :) Perşembelerin uğursuzluğuna inandım yani bi sene kadar :) ve her perşembe başıma saçma sapan olaylar geldi gerçekten. Halamla olan ilişkimin eskisinden bir farkı olmadığını halam bana kanıtlayınca ve perşembeleri lanetlersem gerçekten o günlerimin kötü geçeceğine beni inandırınca bu saçma inanışı bıraktım ve her şey normale döndü (kısmen diyelim, hala bi gelin görünce hüzünlenirim). :1: Film de bunu anlatıyor kısaca. Çekim yasası. Düşündüğün şeyleri kendine çekersin yani. Eğer olumsuz düşünürsen, gerçekten de olumsuz şeyler yaşarsın. Kendine olumlu telkinlerde bulunursan, daha iyi bir hayatın olur. Filmin ve kitabın söylediğine göre düşüncelerimizin bir frekansı vardır ve dalgalar yayar. Bu düşünceyi ne kadar tekrarlarsak bize aynı şekilde ve yoğunlukta geri döner. Evrene bu güzel mesajları nasıl vereceğimizi anlatıyor kısaca ama bunu biraz amerikanca yapıyor :) Her ne kadar amerikanca olsa da hayatıma geçirmeye karar verdim. tutarsa haber veririm :) İnan ya da inanma ama bence izlemekte fayda var. Tabi ki okunacak daha dolu kitaplar, izlenecek daha sağlam filmler var ama bence bir şans verebilirsin.

firfor:3
 
Beni Unutma

Mert Fırat ın oyuculuğuna hayran kaldım... Ama filmin konusu güney kore filmi olan a moment to remember den araklanmıştı. o yüzden açıkçası beni pek sarmadı..
ama sıcak güzel bir filim sadece sinemada izlemenize değer mi bilemem...
evde sıcak kahvenizle izleseniz bişey kaybetmezsiniz kısaca...

Asmin: 2
 
Kynodontas (Dogtooth)

Revolucion, "secret" hayatımızı olumlu düşüncelerle daha da güzelleştirebileceğimizi savunan bir film (ve kitap). Hangisi önce çıktı bilmiyorum ama önce kitabını okumayı denedim. Sonra kitabı biri gasp edince dayanamayıp filmini izlemeye karar verdim. Anlatılanlar mantıklı, hatta yaşamımızda örneklerini görebileceğimiz türden kanıtlar var. Mesela benim çok sevdiğim hatta ruh eşim dediğim bir akrabam (halam diyeyim kısaca, akraba çok soğuk oldu) bir perşembe günü evlenmişti. Cocuk aklıyla onu o kadar kıskanmıştım ki evlendiği için onu eskisi kadar sık göremeyeceğimi düşünmüş, tüm perşembe günlerine lanet etmiştim :) Perşembelerin uğursuzluğuna inandım yani bi sene kadar :) ve her perşembe başıma saçma sapan olaylar geldi gerçekten. Halamla olan ilişkimin eskisinden bir farkı olmadığını halam bana kanıtlayınca ve perşembeleri lanetlersem gerçekten o günlerimin kötü geçeceğine beni inandırınca bu saçma inanışı bıraktım ve her şey normale döndü (kısmen diyelim, hala bi gelin görünce hüzünlenirim). :1: Film de bunu anlatıyor kısaca. Çekim yasası. Düşündüğün şeyleri kendine çekersin yani. Eğer olumsuz düşünürsen, gerçekten de olumsuz şeyler yaşarsın. Kendine olumlu telkinlerde bulunursan, daha iyi bir hayatın olur. Filmin ve kitabın söylediğine göre düşüncelerimizin bir frekansı vardır ve dalgalar yayar. Bu düşünceyi ne kadar tekrarlarsak bize aynı şekilde ve yoğunlukta geri döner. Evrene bu güzel mesajları nasıl vereceğimizi anlatıyor kısaca ama bunu biraz amerikanca yapıyor :) Her ne kadar amerikanca olsa da hayatıma geçirmeye karar verdim. tutarsa haber veririm :) İnan ya da inanma ama bence izlemekte fayda var. Tabi ki okunacak daha dolu kitaplar, izlenecek daha sağlam filmler var ama bence bir şans verebilirsin.

firfor:3

spritüellerin bilişsel yasası gibi anladığım kadarıyla. detaya girince merak ettim doğrusu. kitabı vakit kaybı gibi geldi ama 90 dakika verilebilir :1: listeme ekliyorum çok teşekkür ederim.:34:
 
Manhattan :

Pinaran'ın tavsiyesi ile izlediğim Woody Allen filmi.
Konu klasik belki, karışık ilişkilerden bahsediyor.
Ama o kadar güzel bir şekilde çekilmiş ki film, zevk alarak izledim.
Tavsiye ederim ..

eski_bir_masal :16
 
spritüellerin bilişsel yasası gibi anladığım kadarıyla. detaya girince merak ettim doğrusu. kitabı vakit kaybı gibi geldi ama 90 dakika verilebilir :1: listeme ekliyorum çok teşekkür ederim.:34:

evet, kitabı gereksiz bence de. onun yerine (ilgiliysen), NLP ile ilgili kitapları oku, daha faydalı olur ;)


Werckmeister harmóniák (Werckmeister Harmonies)

Werckmeister Harmonies (2000) - IMDb

Toplumsal gerginliklerin nasıl sebepsizce çığ gibi büyüyüp büyük felaketlere, yağmalara yol açabileceğini gösteren bir filmdi. Bizdeki örneleri için bakınız 6-7 eylül olayları, sivas katliamı vb. Ağır bir film, durağan ve sessiz ilerliyor. Filmin ses dosyasında sorunlar vardı, bir de çeviri özensiz yapılmış diye düşünüyorum. Çok izlenen bilindik bir film olmadığı için sallamışlar herhalde. Tabi bu tamamen benim izlediğim sürümle ve indirdiğim çeviriyle ilgili bir sorundur.

firfor: 4
 
Little Children


Çok eskiden bir kere daha bu filmi izlediğimi hayal meyal hatırlıyorum... ama unutmuşum demek ki... kate winslet ın kırmızı mayoyu aldığındaki yüz ifadesi beni en çok etkileyen sahne oldu... bir de o adam kitabın arasındaki o fotoğrafı bulmasa herşey böyle ilerlermiydi?
olaylar zinciri kesinlikle...
yer yer sıksa da çok uzun da olsa fena bir filim sayılmaz...


Asmin: 3
 
the hangover (felekten bir gece)

4 adam içlerinden biri evlenecek.. bekarlar partisi için las vegasa giderler, hatırlamadıkları bir sebepten dolayı evlenecek olan adam kaybolur.. neden böyle olmuştur? çok keyif aldım çok da güldüm... sonu garipti ama sanırım hangover 2 de devamı olsa gerek....

nazap85: 13
 
kesişen hayatlar: bir türlü konsantre olamadım... acayip bir şekilde hayatları keşisen 3 yada 4 insan.... saçmasapandı... ruhun karardı filmden.. o kadar etkilendim ki kötü kötü ruyalar gördüm.... sakın izlemeyin....

nazap85:14
 
Merhaba arkadaşlar
Uzun bir aradan sonra sinema günlüğüne giriş yapmaya karar verdim :)

Dün izlediğim iki filmle başlıyorum :)

Taking Woodstock (zgr Woodstock) (2009)

Woodstock festivali oluşumunu müthiş hareketli ve renkli işleyen film benim gibi festival ortamlarını seven biri için mükemmel bir seyir oldu.
Özetle hippilerin renkli dünyasına giriş yapmak ve festival ruhunu sonuna kadar hissetmek istiyorsanız kaçırmayın derim.



Buried (Toprak Altnda) (2010)

Tek mekanlı film .
Gerilimi oldukça yüksek ve son dakikasına kadar merak uyandırıcı.
Klişelerin önüne geçmeyi başarabilmesi filmin en büyük artılarından.

prensesin uykusuyum : 2
 
Back