- Konu Sahibi TracyFlick
-
- #621
Nuovo Cinema Paradiso : Başyapıt olarak gösterilen filmlerden biri zaten bilen biliyor. Alfredo ve Toto arasındaki bağ unutulacak gibi değil. Neredeyse her replikten bir ders çıkarabiliyorsunuz izleyince. 2 saat gibi bir süresi var ama su gibi akıp gidiyor. Zaman zaman hüzünlendiren, zaman zaman tebessüm ettiren, bazen içtenlikle güldüren sımsıcak bir film. Hele ki 'aşk'ı anlatış biçimi yok muu... Bitirdi beni. Herkes izlemeli. Buruk bir tat bırakıyor sonunda.
Tryamor : 14
( Çok acıtıyor insanın canını cidden.
Şunu anlamadım ama, ilk versiyon dediğin hangisi? 3 saate yakın olan director's cut versiyonu için çok eleştriler varmış, eklenen sahnelerin gereksiz olduğunu düşünenler çoğunlukta. Sen onu mu izlemiştin?
Grave of the Fireflies: bir animasyon olmasına rağmen nasıl da duygu yüklü. filmi yaşamış gibi oldum ve müziklerine bayıldım.
The Truman Show:benim için izlenmesi yılan hikayesine dönen filmlerden biri daha ve neden bu kadar geç kaldım diye hayıflanıyorum yine. izlediğim en mükemmel jim carrey filmi diyebilirim. bir labirentin içinde kalbolmak ve varolmaya çalışmak gibi.
Orchidea:28
Eternal Sunshine'ı izledin mi? O film bir başka, Jim Carrey'in duygusal bir karakteri oynaması açısından kendi filmografisinde de ayrı bi yeri var. İzlemediysen hemen listeye alıver:)
spoiler
Grave of the fireflies'da aklıma geldikçe gülümsediğim ve sanırım kolay kolay unutamayacağı bir sahne var, iki kardeş kendi yemeklerini yapıp yediği sırada kardeşi, artık rahat oturabilirsin dediği zaman Setsuko küçücük ayağını çıkarıyo, nasıl tatlıydı yaKültürlerine de inceden dokunduran çok güzel bir ayrıntıydı.
Nuovo Cinema Paradiso : Başyapıt olarak gösterilen filmlerden biri zaten bilen biliyor. Alfredo ve Toto arasındaki bağ unutulacak gibi değil. Neredeyse her replikten bir ders çıkarabiliyorsunuz izleyince. 2 saat gibi bir süresi var ama su gibi akıp gidiyor. Zaman zaman hüzünlendiren, zaman zaman tebessüm ettiren, bazen içtenlikle güldüren sımsıcak bir film. Hele ki 'aşk'ı anlatış biçimi yok muu... Bitirdi beni. Herkes izlemeli. Buruk bir tat bırakıyor sonunda.
Tryamor : 14
La double vie de Véronique
Nihayet Krzysztof Kieślowski sinemasıyla tanışmış bulunuyorum "Veronika'nın İkili Yaşamı" ile. Film adından da anlaşılacağı üzerine birbirinden habersiz iki kadının paralel yaşamlarını anlatır. Mistik yapısıyla kaderi, tuhaf kesişmeleri sorguladığını sandığım olay örgüsü, izleyicinin yorumuna bırakıyor sonunu da. Sanırım Kieskowski filmlerinde apaçık anlatımları, didaktik bir üslubu benimsemiyor ki sanatsal yanından taviz vermeden müthiş ışık kullanımı ve renkleri ile kendi mistik dünyasını izleyiciye sunuyor. Müziklerle dramatik ögeler güçlendirilmiş, sessizlikte bilinmeyen bir "kendi"nin ya da yalnızca içsel olanda açığa çıkan bir başka kaderin kederiyle hem diğer insanlara ulaşabildiğimiz nokta sorgulanmış hem de evrenin bilinmeyen yönleri. "Bilmediğim biri için yas tutuyorum sanki" repliği çok etkileyiciydi, ansızın gelen nöbetler, bir anda içe çöken o tatsız, sevimsiz acılar sanki filmle birlikte paralel hayatlar yaşadığımız bir diğerimize, diğer yanımıza ışık tutuyor. Kukla gösterisi çok anlamlıydı, kuklalar her zaman ilgimi çekmiştir, insanoğlunun varoluşunun ve kendi dışında belirlenmiş yazgısının en güzel temsili/ simgesidir bana göre. Bu filmde de kukla metaforu çok isabetli kullanılmış ki sonlara doğru bir diyalogta daha net bir anlatıma kavuşuyor.
Atlantis:15
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?