- Konu Sahibi TracyFlick
-
- #661
Rope
1948, Alfred Hitchcock, Imdb puanı: 8.1
Kusursuz cinayet üzerine bir söylem daha. Birlikte yaşayan iki genç öğrenci, arkadaşlarını öldürüp evin sandığına gizlerler, öldürdükleri kişinin ailesini ve dostlarını çağırarak parti düzenlerler, olaylar gelişir...
Filmin sinema tarihinde şöyle bir yeri vardır, plan sekans şeklinde ilerler. 8'er dakikalık 10 film makarası kullanarak, ustaca geçişlerle kamera hiç durmadan akıyormuş gibi bir izlenim yaratmış yönetmen. Bunun için evin içindeki eşyaların sürekli yeri değiştirilmiş. Filmi yalnızca teknik detayından dolayı merak etmiştim ama Hitchcock amcamız alt metnini de sağlam kurmuş. Nietzche'in üstün insan felsefesinden beslenen ve 'kusursuz cinayet bir sanat işçiliğidir' düşüncesiyle Hitler'i bile sollayabilecek psikopat beynin inandığı gerçekliği sunar, sonrasında da bir güzel tokat atar.
guvastanema 21
Blue Valentine
Aslında bence çok spoiler'lık bir yanı yok ama siz yine de izlemeden okumayın ki filme dair hiçbir bilginiz olmadan izleyin iyice çarpsın=) Yine de bir uyarı: zorlamalara rağmen yürümeyen bir ilişkiniz varsa, ayrılığın eşiğindeyseniz, ilişkinize dair kimi kaygılar duyuyorsanız izlemeyin, daha fazla acıtır, bazı şeyleri net görseniz, anlasanız da bu netlik size ferahlık vermek yerine huzursuz edebilir.
desenize izlenmeli..
film izlemek istedigimde burayi bikac sayfa karistirmak yetiyo..tskler size:)
umarım beğenirsin. yönetmen bu filmini beğenmese de -tek mekanda geçmesinden ve teknikten dolayı diyalog ağırlıklı bir film ki filme derinlik katıyor fakat onun tarzına yakın değil- bence çok başarılı bir film. Çünkü Hitchcock inatla birşey anlatmaya çalışmadığını yalnızca eğlendirmek için film yaptığını söyler, filmleri hem teknik araştırmaları hem de içerik açısından derinlikli olsa da...
Blue Valentine
Aslında bence çok spoiler'lık bir yanı yok ama siz yine de izlemeden okumayın ki filme dair hiçbir bilginiz olmadan izleyin iyice çarpsın=) Yine de bir uyarı: zorlamalara rağmen yürümeyen bir ilişkiniz varsa, ayrılığın eşiğindeyseniz, ilişkinize dair kimi kaygılar duyuyorsanız izlemeyin, daha fazla acıtır, bazı şeyleri net görseniz, anlasanız da bu netlik size ferahlık vermek yerine huzursuz edebilir.
Öncelikle şunu söylemeliyim ki izlediğim ikili ilişkileri konu alan filmler arasından gerçekçiliği ile sıyrılıyor. Mutsuz bir çift görüyoruz, tükenmiş bir yaşam, iç karartıcı bir atmosfer ve iletişimsizlik. Tam bu kasvete adapte olurken çiftimizin tanıştığı ilk günler geliyor bir sonraki sahnede ki anlatının en güçlü yanı başarılı flashbackleri.
Kronolojik anlatılarda önce bir aşka tanık olur, ardından çözülmeye şahit olurduk oysa bu teknik sayesinde aşka bakışımız değişiyor, ardındaki derin yalnızlık ve iletişimsizliği görünce ya aşkın varlığına inancımızı yitiriyor ya da mantığın olmadığı bir ilişkinin tükenmeye mahkum olduğunu idrak ediyoruz. Yaşanan tutku dolu anlar izahı imkansız biçimde yok oluyor, iki tarafı da suçlayamıyoruz öyküde, kadın kendine göre fedakar, erkek zaten tüm hayatını kadına adamış ama olmuyor işte yürümüyor, sevgi ansızın tükeniyor, hesapsızca ve yalnızca bir taraf değil iki kişi de yara alıyor.
Filmde işte yükseliş ve düşüş yalın, inanılmaz gerçekçi biçimde işlenmiş. Kadın karakterin gözlerinden aşkı takip etmek bile yetiyor, söze bile gerek kalmadan ortaya seriyor kendi trajedimizi. Yönetmen bireysel olanın dışında kadere de müdahale etmiyor üstelik, iradeleri dışında bir felaket gelmiyor başlarına, hayat onları birbirinden koparmıyor ama zapt edilemez duygular insanları birbirinden ayrı düşürüyor. Tamamen bireysel bir öykü, sevginin huzursuz ruhlarımızdaki ayrışması, insanın kendine bile güvenemeyişi... Didaktik değil, taraf tutmuyor, kimseyi suçlamıyor, yalın olanı anlatıyor sadece, filmin de en güzel ve en vurucu yanı buydu bence.
Atlantis: 19
Bir Rüya İçin Ağıt
Bu filmi izlediniz mi kızlar ? ?
Benim ilk 3, ilk 5, ilk 10 ne derseniz işte hepsinde ilk sırayı muhtemelen bu film alır..
Hitchcock konuşmayı sevmeyen, hatta gereksiz bulan bir yönetmen, filmleri arka arkaya izlendiğinde aslında olay örgüsü de basittir; masumiyetini kanıtlamaya çalışan bir erkek, kadın- erkek ilişkileri ekseninde süren bir öykü ve "katil kim" sorusu. Rope filmografisi içinde ayrı bir yere sahip, en sevdiğim filmlerinden biri olmasa da tezi ve savunma biçimiyle başarılıydı. Yine de benim için en iyi filmi "Dial M For Murder" dırBu kez izleyeni değil filmdeki ana karakteri ters köşeye yatırıp planlananla gerçekleşenin uyumsuzluğuna gönderme yapıyor ki bence çok da iyi kotarıyor bu işi.
Lady Vanished'ı izledin mi? Madem Hitchcock seviyorsun izlemediysen kesinlikle öneririm, tabi Vertigo - ki muhtemelen izlemişsindir- The Man Who Knew Too Much, Rebecca- sanırım yönetmenin tek oscar almış filmi- hatta Spellbound da iyi filmleri arasında. Şimdiye dek ısınamadığım iki filmi vardır; biri 39 Steps diğeri atmosfer yaratmadaki başarısına rağmen Birds dür. Belki de bu kadar öne çıkmış bir filmin ardındaki yarım kalmışlık hissi etkendir.
Bir Rüya İçin Ağıt
Bu filmi izlediniz mi kızlar ? ?
Benim ilk 3, ilk 5, ilk 10 ne derseniz işte hepsinde ilk sırayı muhtemelen bu film alır..
Bende hiçbir etki bırakmayan, izlediğimde de çok sıkıldığım bir filmi.
Soundtrack muhteşemdi ama...
Pan'ın Labirenti
2006, Guillermo del Toro, Imdb puanı 8.4
Diktatörlüğün yıkıldığı bir devrim masalı. Müthiş bir final. Resmen birşey oturdu içime, ağlayamıyorum, çok güzel bir film. Masalsı anlatımları sevenlere şiddetle tavsiyedir.
guvastanema 23
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?