sevilmeyen evlat olmakla başa çıkamamak

Öncelikle burdan sana sımsıkı sarılıyorum. Ben de sorunlu bir aile yapısından geliyorum. Sanirim verdigim en dogru karar 20lerimin ortasinda ipleri koparmam ve iliskimi minimuma indirmem oldu. Varsin arkamdan hayirsiz, saygisiz desinler gram umrumda degil. Ben kendi evladimdan meshulum, kimseye de yaranmaya calisamam ( ki calissam da basaramam).

Senin telefon konunu okuyunca lisede yasadigim telefon olayi aklima geldi onu da yazayim icimden ciksin. Aşırı begendigim bir telefon modeli vardi, surekli babama yalvariyorum alsin diye. Bir gun okuldan geldim calisma masamin ustunde o telefonun kutusunu gordum nasil sevindim ucuyorum adeta. Kutuyu bir actim boş. Megerse babam 150 tane telefon modeli arasindan benim istedigimi uvey anneme hediye almis. Bana da kutuyu birakarak şaka yapmak istemişler. Nerdeyse 20 sene gecti asla unutmuyorum asla affetmiyorum.
 
Allah bir yerden kısıyorsa bir yerden veriyor çünkü.evet üzülüyoruz ediyoruz da belki aile çok sağlam olsa bu sefer şimdiki çekirdek ailesi nasil olmayacaktı.ailesi çok ideal, sevgi dolu olup da adam gibi bir ilişki, evlilik tutturamayan insan da çok.onlara sorsa onlar da keşke ailem kötü olsaydi da kendi ailemi kurabilseydim diyecek.size cevap olarak yazdım ama aklımdakileri söylemek için.bu tarz kişiler bunu görmüyor işte.illa olumsuzu düşünecekler.herşey tam tekmil olsun istiyoruz ama olmuyor işte.herkes hakkını başka başka yerlerde kullanıyor.daha doğrusu kullandırılıyor.forumda zaten ne kadar kötü, ayrımcılık yapan aile konusu okusam hepsinin iyi bir evliliği, iyi bir eş ailesi ve çocukları oluyor.ben de içimde diyorum keşke bizimkiler bu kadar iyi ebeveyn olmasaydı da hakkımı başka yerlerden verselerdi.😂😂
Ferhans o isler oyle degil. Kocandan memnun olmazsan degistiriyosun daha iyisini buluyosun vs. Anne babadan memnun olmazsan napicaksin. Sukur ki iyi bi ailen varmis
 
Allah bir yerden kısıyorsa bir yerden veriyor çünkü.evet üzülüyoruz ediyoruz da belki aile çok sağlam olsa bu sefer şimdiki çekirdek ailesi nasil olmayacaktı.ailesi çok ideal, sevgi dolu olup da adam gibi bir ilişki, evlilik tutturamayan insan da çok.onlara sorsa onlar da keşke ailem kötü olsaydi da kendi ailemi kurabilseydim diyecek.size cevap olarak yazdım ama aklımdakileri söylemek için.bu tarz kişiler bunu görmüyor işte.illa olumsuzu düşünecekler.herşey tam tekmil olsun istiyoruz ama olmuyor işte.herkes hakkını başka başka yerlerde kullanıyor.daha doğrusu kullandırılıyor.forumda zaten ne kadar kötü, ayrımcılık yapan aile konusu okusam hepsinin iyi bir evliliği, iyi bir eş ailesi ve çocukları oluyor.ben de içimde diyorum keşke bizimkiler bu kadar iyi ebeveyn olmasaydı da hakkımı başka yerlerden verselerdi.😂😂
İşin gücün laylaylom ferhans,bazen çok sinir bozucu oluyor bu. iyi başlayıp kötü bitiriyorsun.Bu konuda da iyi ebeveynlere sahibim demezsin ya
 
İşin gücün laylaylom ferhans,bazen çok sinir bozucu oluyor bu. iyi başlayıp kötü bitiriyorsun.Bu konuda da iyi ebeveynlere sahibim demezsin ya
Ama hakli oldugu nokta da var. Kotu ailede yetisip analitik zekasi olanlar gercekten iliski tercihlerinde basarli oluyor.

Gerci boyle bir analitiklik yoksa berbat iliskilerde omur curuten de cok.
 
Selam hanımlar,

İç dökmeye geldim. Ne kadar uzun olacak şu an için bilmiyorum. Gözü korkacak olanlar hiç başlamasın. Aslında okumasanız da olur, benim anlatmam lazım. Öyle çok atraksiyonlu, aşk, nefret, aldatılma içeren bir konu değil. Yaşı bana yakın olanlar bilir İclal Aydının görüntülü sözcüklerinde bir cümle vardı “mutfağımdaki kedere çare bulamıyorum” diye. Çok içime dokunmuştu o zamanlar, halbuki daha 20 yaşında bile değildim duyduğumda.

Bütün derdim kök ailemle. Sevilmeyen evlat olduğumun yüzüme vurulmasını kaldıramıyorum artık.

Annenle ilgili eski bir konum var zaten profilim açık olduğundan isteyen bakabilir. Tek derdim annem değilmiş meğersem, aslında babam da beni asla insan yerine koymamış ve ben bunu yıllarca görmezden gelmeyi başarmışım çünkü annemle cebelleşmekten babama bakamıyormuşum bile. Oturup düşündüğümde meslek sahibi olana kadar hep sığıntı gibi yaşamış olduğumu farkediyorum. Neresinden anlatacağımı da bilmiyorum aslında, zaten ağlayarak yazıyorum çünkü şu an en büyük ihtiyacım ağlamak.

Önce babamdan bahsedeyim. Kendisi emekli polis, ben ortaokulu bitirdiğim yıl emekli oldu ve köyüne taşındık. Hayvancılık yapmaya başladı. Maddi sıkıntısı olacak durumda bir adam kesinlikle değildi. Tarlası arazisi zaten babadan kalma. Babam bizi hep pohpohlar görünürdü ama aslında hep görmezden gelirmiş. Anne olduktan kocamın babalığını ve başka aileleri gördükten sonra anladım bunu. Ayağıma yılda bir defa ayakkabı alınırdı mesela ve onun eskidiğini kimse farketmezdi. Lise öğrencisiydim arkadaşlarımın cebinde hep harçlıkları olurken benim uç alacak param bile olmazdı. Bu durumun farkına varıp babamdan düzenli harçlık istediğimde “gerekirse veririz” dedi ama asla gerektiğini düşünmedi. Kardeşim liseye başladığı yıl ben üniversiteyi kazandım, (hiç dersaneye gitmeden ve babamdan 1 test kitabı bile istemeden, eğitim fakültelerinin kapanın elinde kaldığı mezunların beklemeden atandığı dönemlerde Türkçe öğretmenliği kazandım) üniversiteden geldiğim ilk tatilde kardeşime düzenli harçlık verildiğini ve eve bir cep telefonu alındığını, bu cep telefonunun kardeşimin cebinde okula gidip geldiğini öğrendim (2000 yılı). Bana da alın dediğimde “ihtiyacın yok, yurtta telefon var” cevabını aldım. “onun ne işine yarıyor?” diye sorduğumda “hava atıyor arkadaşlarına” dedi. “ben üniversite öğrencisiyim, bütün arkadaşlarımda telefon var bir tek bende yok” dediğimde suratı düştü. O yaz tatil için eve geldiğimde öğrenim kredim karşılığında kardeşimin “hava attığı” telefonu bana vermelerini sağlayabildim. Kardeşime gidip yenisini aldı. Bir sonraki yaz eve gittiğimde kardeşimin elinde 4. Telefon vardı. Madem bu kadar telefon değiştiriyorsunuz bana da bir 3310 alın dedim, sırıttı babam ama “tabi kızım biraz da senin gönlün olsun” demedi. Kısa bir süre sonra elinde bir 3310 kutusuyla girdi eve, gözlerime inanamadım. Sevinecek oldum ama telefonun kardeşime alındığını öğrendim. Yalan söylemeyeceğim ağzıma geleni saydım ve o yazın öğrenim kredisini kendilerine hediye ederek o 3310u onlardan satın aldım. Ünvde olduğum 4 yıl boyunca ne harçlığıma bir kuruş zam yapıldı ne de yetiyor mu diye soruldu. Ünv bitti. İlk atamaya yetişemedim şubat atamasına kadar evde beklemek zorunda kaldım, bir ihtiyacın var mı diye soran olmadı. Atandım, cebime şimdinin 5bin lirası gibi bir para koyup elime valizimi verip gönderdi beni atandığım şehre. Bir daha ne arayan ne soran. Haftada bir annemle konuşuyorum havadan sudan onda da ben arıyorum sürekli.

Atamamın senesi bile olmadan kardeşim kız kaçırdı. Babam düğün yapmak için tarla sattı gelinimizin kollarına bilezikler dizildi. Dört dörtlük ev düzüldü. Bunlar yapılırken de kesinlikle gocunulmadı feda olsun gelineme dendi. Hatta ben o dönemki öğretmen kampanyasından faydalanıp bilgisayar aldım diye yemediğim laf da kalmadı. Düğüne kredi çekememişim borca girmişim diye. Kapıda bekleyen bir öğrenim kredisi borcumun varlığı kimsenin umurunda olmadı tabi.

Doğu görevi vaktim geldi, aldım başımı gittim. Yine ne yaptın ne ettin diyenim yok. Hatta giderken tenbihledi “evleneceğin adamı bulursan bizi elle pazarlığa oturtma, konuş anlaş bize bir düğün yapmak kalsın”.

Kısmette varmış, gerçekten evleneceğim adamı buldum, tanıştırdım. Memleket ve ırkından dolayı beğenmedi zat-ı şahaneleri, olmasın dedi ama kararlı olduğumu görünce kendi halime bırakmaya mecbur oldu. Ama bunu burnumuzdan da fitil fitil getirdi. İstemeye geldiler istemelerine fırsat vermeden “verdim gitti” deyip gelen misafirlerle bütün gece siyaset konuştu. Düğün vakti geldi, davetiye basıp bıraktık dağıtsınlar diye. Düğün nasıl olsa bayramda, herkes köyde olacak dağıtmaya gerek yok deyip dağıtmamış düğünü yapmaya gittiğimizde öğrendik. Hamile kaldım, siz çocuk bakamazsınız o kapasite sizde yok dedi. Yıllarca böyle devam etti bu, asla lafın altında kalmadım, kocama laf söylemelerine izin vermedim. Hep bir savaş halindeydik.

Evliliğimin 5. Yılında benim memlekete tayin olmayı başardık. Onlarla aynı ilçeye değil tabi, il merkezine geldik. Beğenmedikleri eşim her işlerine koştu, ben koştum. Bütün doktor randevuları bizim elimizden geçti. Yeri geldi köyden il merkezindeki hastaneye zorlanmadan gelsinler diye taksi görevi bile yaptık. Cennet ebeveynlerin ayağının altında ya, elimizden gelen hizmeti eksik etmedik. Kendimizi beğendiremedik o ayrı ama mesafeli bir şekilde ihtiyaç duydukları her işlerine koştuk. Eşim kendi için tenezzül edip kullanmayacağı dostlarını onların tedavi işleri için torpil olarak kullandı.

Bu yıl babamın cilt kanseri olduğunu öğrendik. Biopsisinden ameliyat sürecine nekahat dönemine kadar her şeyinde eşim ve ben vardık. Kardeşim hayvancılık yaptığı için refakat süreçlerinin hiçbirine dahil olamadı. 23 gün hastanede kaldı. Bunun 16 gününde 24 saat kesinitisiz yanında ben vardım. Kalan 7 günün 4ü yoğun bakımda geçti zaten kalan 3ünde ben gündüz işe gittim akşamları yine eşimle yanındaydık, kalan zamanlarında halam ilgilendi. Bu süreçte 9 ve 13 yaşında olan iki evladım evde neredeyse yalnız yaşadı çünkü eşim de işten dönüp çocukları doyurduktan sonra yanımıza uğruyordu. Sağlığı yerine gelsin diye maddi manevi ne gerekirse yaptık. Tabi biz bunları yaparken o bana eziyet etme konusunda elinden ne gelirse yaptı. Sorun çıkarmasın çabuk iyileşsin diye günde 300mg antidepresan dayadılar yine beni dinlememek için direndi. Birkaç gün işe gitmem gerektiği için gelinimizi refakatçi olarak çağırmam gerekti. Duyunca kıyameti kopardı “GENCECİK GELİNCİĞİMİ hastanelere sokamam” dedi yüzüme karşı (gencecik gelinciği 37 yaşında, elinden her iş gelir beceriklidir de sağ olsun, öyle cahil safçana falan değil yani, bir de epitopu 3 gün öyle bir hafta falan değil. O sürede ben işe gideceğim sonra yine devralacağım refakati) tabi bu durumda ben delirdim “20 gündür gecem gündüzüm burada geçti, çocuklarımın yüzüne hasretim ben insan değil miyim? Gencecik dediğin GELİNCİĞİN gözü açılmadık sığırcık yavrusu mu?” diye bağırdım. Sözde sustu ama bu defa da hemşireleri örgütlemeye çalışmış GELİNCİĞİ gelmesin diye. Oğlu torunları yalnız kalırmış olmazmış. Benimkiler sokak köpeği zaten evlat olmak ne hadlerine.

Kavga dövüş hastaneden çıkmayı başardık, gelinciği geldi tabi hiç gocunmadan, zaten süreç boyunca hep aradılar “bir telefonun yeter geliriz” diye. Aynı bahçede yaşadıklarından ve asıl sorumluluk hep onlarda olduğundan mecbur kalmadan çağırmadım. Halâ dikişleri olduğundan ve doktor 3 günde bir kontrole çağırdığından köye göndermedim, bacağından yüzüne deri kas ve damar nakli yapıldığından yüzü dışında bacağında da 40 civarı dikişi vardı ve hafif enfeksiyonluydu. Sürekli pansuman yapıyordum. Bu süreçte de laflarıyla yerden yere vurdu bizi. Deprem ve seçim dönemlerinde olduğumuzdan gündem ve siyasi görüşlerimiz üzerinden yapılan hakaretler ayrı, oğlumu tetikçi yetiştirdiğimizi bile söyledi. (karı koca öğretmeniz vatanımız için elalemin evladını yetiştiriyoruz ama çocuğumuz etikçi olacakmış, sırf sosyal demokrat olup eleştiri yaptığımız için) Polisken öğrendiği bütün beyin yıkama taktiklerini denedi üzerimizde, psikolojik şiddetin dibini gördük. Kimi zaman “he” diyerek kimi zaman karşılık vererek cinnet geçirmeden çözmeye çalıştık ama ağrımayan midem hiç geçmeden ağrır hale geldi. Yine kontrole götüreceğimiz bir gün “siz buradasınız tabi ama siz olmasanız da bizim işlerimiz yürürdü” dedi yüzümüze karşı, a kardeşimde kalırdım, b kardeşim hastanede bakardı (en genci 60 yaşında bu kardeşlerin), ben hastanede yalnız da kalırdım gibi saçma sapan laflar. Sürekli kardeşimin onun gözünde benden daha kıymetli olduğuna dair imalar. Sözü dönüp dolaştırıp kardeşim için yaptıklarına ve yapacaklarına getirmeler. Duymazdan geldik, lafı çevirdik yine döndü dolaştı aynı mevzular. Bir sabah ben yatak odasında evrak işi yaparken büyük halama telefon etti, ne konuştular bilmiyorum ama “zemheripoyraz da şu anda beni duyuyor, benim için iki evladım asla bir değil, neyseki onların arası iyi” dedi. Bunu duyunca bende film koptu.

Bunca yılda buraya yazmadığım başka onca aşağılanmaya rağmen saygımı ve mesafemi koruyup evlatlık vazifemi yapmaya çalışmışım aldığım ödüle bakın. Tek istediğim “allah razı olsun elinizden geleni yaptınız” demesiydi. Çocukluğumdan beri onca mücadeleyi verirken canım hiç bu kadar yanmamıştı. Kendini böyle vicdansızca imha etmesi çok canımı yaktı. O saatten sonra onunla mecburiyet dışında hiç konuşmadım. Ertesi gün de götürüp köyüne bıraktım. Kontrollere geliyor, randevularını alıyoruz, doktorla görüştürüyoruz evine yolluyoruz. Köye gidince de muhattap olmuyorum. Öldü benim için.

Şimdi geleyim mutfağımdaki kedere. Ben yıllarca hakkım olduğunu düşündüğüm şeyler için, evlatlık vazifelerim için, çocuklarımın aile bağları olsun diye ite kaka götürdüm bu ilişkiyi, cevval ve vurdum duymaz sayılabilecek de bir insanım, enerjim azmim hırsım asla bitmez-di. Şu an canlı bir cenaze gibiyim. Mutlu olamıyorum, hayattan zevk alamıyorum, elimi kolumu oynatıp hayat düzenimi sürdürmek için resmen kendimi zorluyorum. Ben zaten sevilmeyen evlat olduğumu biliyordum, hiç de umursamıyordum çünkü mükemmel bir çekirdek ailem var. Şart mıydı bunu duymam, neyin intikamını aldı bu adam benden, yaşama sevincimi neden aldı elimden. Başa çıkamıyorum bu duyguyla. Psikolojik destek almak istiyorum aslında ama bunlar bir başkasına nasıl anlatılır, tekrar tekrar yaşamaya nasıl dayanılır bilmiyorum. Ban affet mantıklı gerekçe bul diyecekler ne affedebilirim ne de mantıklı bir açıklama beni tatmin edecek. Nefret ediyorum ebeveynlerimden. Ben nasıl eski ben olacağım bilmiyorum.
Canım anne baba hakkı diyenler için bu yazı tam cevap nitelinde. Asırı haklısın


Şuan yasadıkların yenizama la kötü hislerin azalacaktır. Lütfen az görüş. Ve onların akıl hastası oldugunu düşün. Bence öyleler.
 
Ama hakli oldugu nokta da var. Kotu ailede yetisip analitik zekasi olanlar gercekten iliski tercihlerinde basarli oluyor.

Gerci boyle bir analitiklik yoksa berbat iliskilerde omur curuten de cok.
Biliyorum çoğu konuda da bu konuda da haklı olduğu yerler var,oyuzden dedim “iyi başlayıp kötü bitiriyorsun”
 
İşin gücün laylaylom ferhans,bazen çok sinir bozucu oluyor bu. iyi başlayıp kötü bitiriyorsun.Bu konuda da iyi ebeveynlere sahibim demezsin ya
Eee ne yapalım yani? Buradaki bazı üyeler de çocuk sahibi olamıyor. Ilk denemede hamile kalan, ya da korunurken hamile kalan kişiler yazip duruyor.o zaman bunu da mı yazmasınlar.ya da annesi ölen kişiler var, anneyle ilgili konu mu açmayalım şimdi ?.sevgili bulamayan var sevgili konusu mu açmayalım.hayat böyle birşey.herkesin yorumu farklı.her zaman çok derinlikli şeyler yazmak zorunda mıyız? Onu yapan var zaten.yorumda da yanlış birşey yok.gerçekten bir yerden alınıyorsa bir yerden veriliyor.ona da verilmiş.bunu görsün diyorum.hayat o aileden ibaret değil.gayet de moral verici.
 
Eee ne yapalım yani? Buradaki bazı üyeler de çocuk sahibi olamıyor. Ilk denemede hamile kalan, ya da korunurken hamile kalan kişiler yazip duruyor.o zaman bunu da mı yazmasınlar.ya da annesi ölen kişiler var, anneyle ilgili konu mu açmayalım şimdi ?.sevgili bulamayan var sevgili konusu mu açmayalım.hayat böyle birşey.herkesin yorumu farklı.her zaman çok derinlikli şeyler yazmak zorunda mıyız? Onu yapan var zaten.yorumda da yanlış birşey yok.gerçekten bir yerden alınıyorsa bir yerden veriliyor.ona da verilmiş.bunu görsün diyorum.hayat o aileden ibaret değil.gayet de moral verici.
Kız sus tamam,uğraşamam şu an sıcaktan beynim yastığa akıyor zaten
 
Kız sus tamam,uğraşamam şu an sıcaktan beynim yastığa akıyor zaten
Belli oluyor, bugünlerde forum baya boş.yaa tatildeler, ya da senin gibi sıcaktan uğraşamıyorlar.yoksa ne hararetli tartışmalar yaşanıyordu.o kadar uğraşıyorum, yazıyorum, reaksiyon çok düşük😂😂
 
Hepsini okudum. Sadece bildiğim tek şey hayatınızdan çıkarırsanız ve iletişim kurmazsanız yinede size iyi gelmeyeceği. Psikoloji bunu söyler. Sevilmek için ilgi görmek için yaptığımız herşey karşımızda kişi tarafından değer görmemizi engeller.
Size tavsiyem öncelikle destek alarak devam etmeniz. Her ne kadar evlatlık görevi de olsa size bunları yaptılarsa öylemi hay hay benimde ailem var diyip rest çekmeyi bilmelisiniz. Benim babamda böyledir mesela. Bazen köfte alıp gel kızım der ama işim var baba gelemem derim. Çünküm gittiğimde hep bir huzursuzluk çıkartıp kötü davranır. Mesafe iyidir. Ailemizde olsa
 
Selam hanımlar,

İç dökmeye geldim. Ne kadar uzun olacak şu an için bilmiyorum. Gözü korkacak olanlar hiç başlamasın. Aslında okumasanız da olur, benim anlatmam lazım. Öyle çok atraksiyonlu, aşk, nefret, aldatılma içeren bir konu değil. Yaşı bana yakın olanlar bilir İclal Aydının görüntülü sözcüklerinde bir cümle vardı “mutfağımdaki kedere çare bulamıyorum” diye. Çok içime dokunmuştu o zamanlar, halbuki daha 20 yaşında bile değildim duyduğumda.

Bütün derdim kök ailemle. Sevilmeyen evlat olduğumun yüzüme vurulmasını kaldıramıyorum artık.

Annenle ilgili eski bir konum var zaten profilim açık olduğundan isteyen bakabilir. Tek derdim annem değilmiş meğersem, aslında babam da beni asla insan yerine koymamış ve ben bunu yıllarca görmezden gelmeyi başarmışım çünkü annemle cebelleşmekten babama bakamıyormuşum bile. Oturup düşündüğümde meslek sahibi olana kadar hep sığıntı gibi yaşamış olduğumu farkediyorum. Neresinden anlatacağımı da bilmiyorum aslında, zaten ağlayarak yazıyorum çünkü şu an en büyük ihtiyacım ağlamak.

Önce babamdan bahsedeyim. Kendisi emekli polis, ben ortaokulu bitirdiğim yıl emekli oldu ve köyüne taşındık. Hayvancılık yapmaya başladı. Maddi sıkıntısı olacak durumda bir adam kesinlikle değildi. Tarlası arazisi zaten babadan kalma. Babam bizi hep pohpohlar görünürdü ama aslında hep görmezden gelirmiş. Anne olduktan kocamın babalığını ve başka aileleri gördükten sonra anladım bunu. Ayağıma yılda bir defa ayakkabı alınırdı mesela ve onun eskidiğini kimse farketmezdi. Lise öğrencisiydim arkadaşlarımın cebinde hep harçlıkları olurken benim uç alacak param bile olmazdı. Bu durumun farkına varıp babamdan düzenli harçlık istediğimde “gerekirse veririz” dedi ama asla gerektiğini düşünmedi. Kardeşim liseye başladığı yıl ben üniversiteyi kazandım, (hiç dersaneye gitmeden ve babamdan 1 test kitabı bile istemeden, eğitim fakültelerinin kapanın elinde kaldığı mezunların beklemeden atandığı dönemlerde Türkçe öğretmenliği kazandım) üniversiteden geldiğim ilk tatilde kardeşime düzenli harçlık verildiğini ve eve bir cep telefonu alındığını, bu cep telefonunun kardeşimin cebinde okula gidip geldiğini öğrendim (2000 yılı). Bana da alın dediğimde “ihtiyacın yok, yurtta telefon var” cevabını aldım. “onun ne işine yarıyor?” diye sorduğumda “hava atıyor arkadaşlarına” dedi. “ben üniversite öğrencisiyim, bütün arkadaşlarımda telefon var bir tek bende yok” dediğimde suratı düştü. O yaz tatil için eve geldiğimde öğrenim kredim karşılığında kardeşimin “hava attığı” telefonu bana vermelerini sağlayabildim. Kardeşime gidip yenisini aldı. Bir sonraki yaz eve gittiğimde kardeşimin elinde 4. Telefon vardı. Madem bu kadar telefon değiştiriyorsunuz bana da bir 3310 alın dedim, sırıttı babam ama “tabi kızım biraz da senin gönlün olsun” demedi. Kısa bir süre sonra elinde bir 3310 kutusuyla girdi eve, gözlerime inanamadım. Sevinecek oldum ama telefonun kardeşime alındığını öğrendim. Yalan söylemeyeceğim ağzıma geleni saydım ve o yazın öğrenim kredisini kendilerine hediye ederek o 3310u onlardan satın aldım. Ünvde olduğum 4 yıl boyunca ne harçlığıma bir kuruş zam yapıldı ne de yetiyor mu diye soruldu. Ünv bitti. İlk atamaya yetişemedim şubat atamasına kadar evde beklemek zorunda kaldım, bir ihtiyacın var mı diye soran olmadı. Atandım, cebime şimdinin 5bin lirası gibi bir para koyup elime valizimi verip gönderdi beni atandığım şehre. Bir daha ne arayan ne soran. Haftada bir annemle konuşuyorum havadan sudan onda da ben arıyorum sürekli.

Atamamın senesi bile olmadan kardeşim kız kaçırdı. Babam düğün yapmak için tarla sattı gelinimizin kollarına bilezikler dizildi. Dört dörtlük ev düzüldü. Bunlar yapılırken de kesinlikle gocunulmadı feda olsun gelineme dendi. Hatta ben o dönemki öğretmen kampanyasından faydalanıp bilgisayar aldım diye yemediğim laf da kalmadı. Düğüne kredi çekememişim borca girmişim diye. Kapıda bekleyen bir öğrenim kredisi borcumun varlığı kimsenin umurunda olmadı tabi.

Doğu görevi vaktim geldi, aldım başımı gittim. Yine ne yaptın ne ettin diyenim yok. Hatta giderken tenbihledi “evleneceğin adamı bulursan bizi elle pazarlığa oturtma, konuş anlaş bize bir düğün yapmak kalsın”.

Kısmette varmış, gerçekten evleneceğim adamı buldum, tanıştırdım. Memleket ve ırkından dolayı beğenmedi zat-ı şahaneleri, olmasın dedi ama kararlı olduğumu görünce kendi halime bırakmaya mecbur oldu. Ama bunu burnumuzdan da fitil fitil getirdi. İstemeye geldiler istemelerine fırsat vermeden “verdim gitti” deyip gelen misafirlerle bütün gece siyaset konuştu. Düğün vakti geldi, davetiye basıp bıraktık dağıtsınlar diye. Düğün nasıl olsa bayramda, herkes köyde olacak dağıtmaya gerek yok deyip dağıtmamış düğünü yapmaya gittiğimizde öğrendik. Hamile kaldım, siz çocuk bakamazsınız o kapasite sizde yok dedi. Yıllarca böyle devam etti bu, asla lafın altında kalmadım, kocama laf söylemelerine izin vermedim. Hep bir savaş halindeydik.

Evliliğimin 5. Yılında benim memlekete tayin olmayı başardık. Onlarla aynı ilçeye değil tabi, il merkezine geldik. Beğenmedikleri eşim her işlerine koştu, ben koştum. Bütün doktor randevuları bizim elimizden geçti. Yeri geldi köyden il merkezindeki hastaneye zorlanmadan gelsinler diye taksi görevi bile yaptık. Cennet ebeveynlerin ayağının altında ya, elimizden gelen hizmeti eksik etmedik. Kendimizi beğendiremedik o ayrı ama mesafeli bir şekilde ihtiyaç duydukları her işlerine koştuk. Eşim kendi için tenezzül edip kullanmayacağı dostlarını onların tedavi işleri için torpil olarak kullandı.

Bu yıl babamın cilt kanseri olduğunu öğrendik. Biopsisinden ameliyat sürecine nekahat dönemine kadar her şeyinde eşim ve ben vardık. Kardeşim hayvancılık yaptığı için refakat süreçlerinin hiçbirine dahil olamadı. 23 gün hastanede kaldı. Bunun 16 gününde 24 saat kesinitisiz yanında ben vardım. Kalan 7 günün 4ü yoğun bakımda geçti zaten kalan 3ünde ben gündüz işe gittim akşamları yine eşimle yanındaydık, kalan zamanlarında halam ilgilendi. Bu süreçte 9 ve 13 yaşında olan iki evladım evde neredeyse yalnız yaşadı çünkü eşim de işten dönüp çocukları doyurduktan sonra yanımıza uğruyordu. Sağlığı yerine gelsin diye maddi manevi ne gerekirse yaptık. Tabi biz bunları yaparken o bana eziyet etme konusunda elinden ne gelirse yaptı. Sorun çıkarmasın çabuk iyileşsin diye günde 300mg antidepresan dayadılar yine beni dinlememek için direndi. Birkaç gün işe gitmem gerektiği için gelinimizi refakatçi olarak çağırmam gerekti. Duyunca kıyameti kopardı “GENCECİK GELİNCİĞİMİ hastanelere sokamam” dedi yüzüme karşı (gencecik gelinciği 37 yaşında, elinden her iş gelir beceriklidir de sağ olsun, öyle cahil safçana falan değil yani, bir de epitopu 3 gün öyle bir hafta falan değil. O sürede ben işe gideceğim sonra yine devralacağım refakati) tabi bu durumda ben delirdim “20 gündür gecem gündüzüm burada geçti, çocuklarımın yüzüne hasretim ben insan değil miyim? Gencecik dediğin GELİNCİĞİN gözü açılmadık sığırcık yavrusu mu?” diye bağırdım. Sözde sustu ama bu defa da hemşireleri örgütlemeye çalışmış GELİNCİĞİ gelmesin diye. Oğlu torunları yalnız kalırmış olmazmış. Benimkiler sokak köpeği zaten evlat olmak ne hadlerine.

Kavga dövüş hastaneden çıkmayı başardık, gelinciği geldi tabi hiç gocunmadan, zaten süreç boyunca hep aradılar “bir telefonun yeter geliriz” diye. Aynı bahçede yaşadıklarından ve asıl sorumluluk hep onlarda olduğundan mecbur kalmadan çağırmadım. Halâ dikişleri olduğundan ve doktor 3 günde bir kontrole çağırdığından köye göndermedim, bacağından yüzüne deri kas ve damar nakli yapıldığından yüzü dışında bacağında da 40 civarı dikişi vardı ve hafif enfeksiyonluydu. Sürekli pansuman yapıyordum. Bu süreçte de laflarıyla yerden yere vurdu bizi. Deprem ve seçim dönemlerinde olduğumuzdan gündem ve siyasi görüşlerimiz üzerinden yapılan hakaretler ayrı, oğlumu tetikçi yetiştirdiğimizi bile söyledi. (karı koca öğretmeniz vatanımız için elalemin evladını yetiştiriyoruz ama çocuğumuz etikçi olacakmış, sırf sosyal demokrat olup eleştiri yaptığımız için) Polisken öğrendiği bütün beyin yıkama taktiklerini denedi üzerimizde, psikolojik şiddetin dibini gördük. Kimi zaman “he” diyerek kimi zaman karşılık vererek cinnet geçirmeden çözmeye çalıştık ama ağrımayan midem hiç geçmeden ağrır hale geldi. Yine kontrole götüreceğimiz bir gün “siz buradasınız tabi ama siz olmasanız da bizim işlerimiz yürürdü” dedi yüzümüze karşı, a kardeşimde kalırdım, b kardeşim hastanede bakardı (en genci 60 yaşında bu kardeşlerin), ben hastanede yalnız da kalırdım gibi saçma sapan laflar. Sürekli kardeşimin onun gözünde benden daha kıymetli olduğuna dair imalar. Sözü dönüp dolaştırıp kardeşim için yaptıklarına ve yapacaklarına getirmeler. Duymazdan geldik, lafı çevirdik yine döndü dolaştı aynı mevzular. Bir sabah ben yatak odasında evrak işi yaparken büyük halama telefon etti, ne konuştular bilmiyorum ama “zemheripoyraz da şu anda beni duyuyor, benim için iki evladım asla bir değil, neyseki onların arası iyi” dedi. Bunu duyunca bende film koptu.

Bunca yılda buraya yazmadığım başka onca aşağılanmaya rağmen saygımı ve mesafemi koruyup evlatlık vazifemi yapmaya çalışmışım aldığım ödüle bakın. Tek istediğim “allah razı olsun elinizden geleni yaptınız” demesiydi. Çocukluğumdan beri onca mücadeleyi verirken canım hiç bu kadar yanmamıştı. Kendini böyle vicdansızca imha etmesi çok canımı yaktı. O saatten sonra onunla mecburiyet dışında hiç konuşmadım. Ertesi gün de götürüp köyüne bıraktım. Kontrollere geliyor, randevularını alıyoruz, doktorla görüştürüyoruz evine yolluyoruz. Köye gidince de muhattap olmuyorum. Öldü benim için.

Şimdi geleyim mutfağımdaki kedere. Ben yıllarca hakkım olduğunu düşündüğüm şeyler için, evlatlık vazifelerim için, çocuklarımın aile bağları olsun diye ite kaka götürdüm bu ilişkiyi, cevval ve vurdum duymaz sayılabilecek de bir insanım, enerjim azmim hırsım asla bitmez-di. Şu an canlı bir cenaze gibiyim. Mutlu olamıyorum, hayattan zevk alamıyorum, elimi kolumu oynatıp hayat düzenimi sürdürmek için resmen kendimi zorluyorum. Ben zaten sevilmeyen evlat olduğumu biliyordum, hiç de umursamıyordum çünkü mükemmel bir çekirdek ailem var. Şart mıydı bunu duymam, neyin intikamını aldı bu adam benden, yaşama sevincimi neden aldı elimden. Başa çıkamıyorum bu duyguyla. Psikolojik destek almak istiyorum aslında ama bunlar bir başkasına nasıl anlatılır, tekrar tekrar yaşamaya nasıl dayanılır bilmiyorum. Ban affet mantıklı gerekçe bul diyecekler ne affedebilirim ne de mantıklı bir açıklama beni tatmin edecek. Nefret ediyorum ebeveynlerimden. Ben nasıl eski ben olacağım bilmiyorum.
Onunuze bakacaksiniz sevgili meslektaşım.Asla ama asla arkaya değil sadece önünüze.Rabbim evlat ve anlattığına göre güzel bir eş vermiş.Onlara sarılıp önünuE bakacaksiniz.Anne ve babana gorevini yaptın onlar düşünsün senin hakkını nasıl ödeyeceklerini.Size iyi geleecekse il disii isteyin ve uzaklaşın.Hozden uzak olan gönülden de ırak olur.Senede 3 gün gelirsiniz kafanız rahat eder.Surekli onlarla karşılaşmak sizi depresyona sokar
 
Bir başkasına tekrar anlatmak, çözümün bir parçası olmak kolay olmayacak. Evlat ayrımı yapılarak büyüdüm.
Bununla ilgili terapiye gittim. Çok zordu tekrar tekrar yaşamak.

Yıllar geçti evlendim. Kendimi elimden geldiğince dik tutmaya çalıştım.
Ablamın ailemize yaptığı büyük bir yanlış için terapiye gittiğinde, aile terapisine beni de çağırdı psikolog. O zaman içimdekileri birbir anlattım. Ailemin de olduğu bir yerde. Psikolog anneme dönüp işte o zaman yaptığınız yanlışın, şimdi acı acı yiyorsunuz ekmeğini dedi. Annem de haklısınız bilemedik tercrübesizlik yada yanlış yeri koruma ihtiyacıydı dedi. O gün benim için hatlar koptu. Anlasınlar yeterdi.
Hayatımın içindeler ama benim için sınırlar çizilmiş durumdadır.
 
Cidden çok mu önemli evlatlarımızın akrabalık bağı olması?

Cok üzüldüm hislerinize aşırı icerledim hatta usul usul süzüldü gözyaşlarım okurken. Empati kuramadım sanmayın.
Ama ben şu fikri anlamıyorum.
Akrabalık bağı olsun. Olmuyorsa da zorla olduralım ilişkileri.

Neden? En önemlisi nasil?

Eşimin ailesi ile senelerdir küsüm. Onlardan hiç bahsetmem bile. Babası konuşturur telefonda hepsi bu..
Hep birlikte bir bayram toplantısına şahit olmayacak. Bir kutlamada bile toplu görmeyecek bizi. Üzücü sayılabilir ancak olmayınca olmuyor ne yapabilirim?
Yalandan akrabalık bağı sürsün diye kendimi feda edemem, duygularımı yok sayamam. Sevgilerine inanmadığım insanlara vaktimden, ömrümden veremem ki.

Eşimin ailesi diye böyleyim sanmayın.
1 senedir kendi ablalarımla da küsüm.
2 tanesinden bahsetmiyorum bile. O sorduğunda gecistiriyorum kısaca.
Biri yeni evlendi gitmedim. Diğerinin kızının tanışması oldu çok rica etti yeğenim teyze gel diye. Anneni görmek istemiyorum dedim.

Kendi akrabalarimla da hayat boyu soğuk ve mesafeli ilişkim oldu. Belki ailem bu kavramı veremedi bize bilemem. Teyzeme bakiyorum yeri gelir manevi anlamda yaninda durup teselli etmişimdir bir yeğen olarak, benden hiç bir kötülük görmedi cadaloz gelini önüne bir bardak çay bile koymak istemez. Yine de malını, mülkünü kim yesin diye sorun gelini yesin ister bilirim. Annem bile tabi öyle diyor..

Eee hangi akrabalık?

Lütfen size bir hiç muamelesi yapan insanlara bir bardak su dahi vermeyin artık babaysa baba.
Tahammül edemiyorum haksızlığa..
 
Beni sevsinler diye bu kadar fedakarlık yapmasaydınız ve önce kendinize saygı duyup kendinizi ve kocanızı ezdirmeseydiniz daha kıymetli olurdunuz.Maalesef çabalarınız boşuna.Bu saatten sonra onlar değimeyeceğine göre kendinizi değiştirin.Çekirdek ailenize odaklanın her çağırdıklarında koşa koşa gitmeyin.İşim var,meşgulüm deyin.Kocanızı da daha fazla kullandırmayın.Kendinizi uzun süre çekin,bir de böyle deneyin.
 
Affedin demem ben. Affetmeyin. Affetmeden de yola devam edilir
Sırtınızdaki yük falan değil. Hayat enerjinizi sadece buna bağlıyorsanız, toparlanma işine, kendinize odaklarak, çekirdek ailenizi düşünerek başlayabilirsiniz. Kılınızı kıpırdatmayın artık, sevdiği oğlu yapsın onun için bunca şeyi. Babalığı haketmeyen, insan olarak da merhametsiz birine ben merhamet etmezdim
 
Hepsini okudum ve çok üzüldüm. Her ailede vardır bir tane ezilen, boynu bükük bırakılan, daha az sevilen, hakkı yenen ve buna rağmen ailesine evlatlık görevidir diye koşan bir evlat.

Ben babamdan razıydım;ama annem de buradaki anlatılan ebeveynler gibi çok hak yedi ve ayrımcılık yaptı. Seni ucundan köşesinden anlayabiliyorum.

Şükür ki kök aileden bulamadığın aile huzurunu, aile olamayışını, kendin mükemmel bir çekirdek aile kurarak sağlamışsın. Esas ailen eşin ve çocukların, bundan sonra o kıyamadığı evlatları gelinleri koşsun her şeyine, sen ne yaparsan yap değeri bilinmeyecek ve yapmasaydın işler yürürdü sen olmasan da olacak. Bırak yapma, bu yaşa kadar evlat olarak koşmuşsun, başkalarının evlatları tek kalmasın diye dert eden baban, senin evlattan saymadıkları 9 13 yaşlarındaki evde tek kalan çocuklarını düşünmediyse, sen de vaktini sadece kendi çekirdek ailene ayır. Sana madalya mı taktılar? Kaldı ki beklediğin sadece bir “Allah razı olsun” idi. Toprak kabul eder mi böylelerini hiç bilmiyorum.

Ben olsam bu saatten sonra sadece tel ile görüşür, ölürse mezarına yine evlatlık görevidir diye bir su dökmeye giderim. Başka da yok, herkes kendi yoluna.
Telefonla bile görüşmüyorum. Kardeşim de gelinimiz de çok iyidir aslında, biz birbirimizi çok sever mümkün olduğu kadar el üstünde tutarız. Kardeşim onun yapacağı hiçbir şeye muhtaç ve meraklı değil. Bu adam resmen bizim aramız açılsın diye de çaba harcıyor. Babam için onlar da orada elinden geleni yapıyor hastane işleri il merkezinde olduğum için mecburen bende ama sevmediği evladına muhtaç oluyor diye deliriyor bu adam, yaptığımız iyiliği burnumuzdan getiriyor. Hastanelerine de istesem koşmam aslında ama bu defa kardeşim çok ezilir, başa çıkamaz. Bu defa da ben ilgilenmediğim için ölürler. Babamın tümörü agrasif yapılıydı ben topa girmesem bir kaç ay içinde soluk borusunu sarıp boğarak öldürecekti. Bırakamıyorsun ki ölsün
 
Sizin yaşadıklarınızın aynısını annem hem kendi kardeşlerinden çekti,hem de üvey çocuklarından çekti. Etkilenmedi hiç. Herkes aynı derecede güçlü olamayabiliyor, zamanla acınızın külleneceğini düşünüyorum. İnancınızı bilmiyorum ama Yaptığınız iyilikleri Allah için yapıldı şeklinde düşünürseniz rahatlarsınız, annemin taktiği bıdur,belki sizde de işe yarar
 
Öncelikle nasıl yazacağımı bile bilemeden başlayayım ben de zira okurken yutkundum ağladım durdum tekrar ağlaya ağlaya bitirdim içime oturdu benzer şeyleri yaşamak gel sarılıp ağlayalım diyesim geldi.
Bunun nalet bir baba adını anmak istemiyorum bile versiyonu ben de var aaa bir de erkek kardeş tabi annem mi o etkisiz eleman şu an tam olarak yaşadığınız o yaşama sevincinin gitmesi elim kolum kalkmıyor yazmisiniz aynısını yaşıyorum ve başa çıkamıyorum.
Bayramda eşimle ciddi bir problem yaşadık ve ben bu sefer kv min evinden gittim iki çocuğumu da aldım annemin evine güya çok kötüyüm baba evine gidicem gittim ve ne oldu dersiniz ben tabi normalde kale gibiyimdir öyle kolay pes etmem kendimi ordan oraya atmam ama bu sefer iyi değildim baba demek bile istemediğim o adam tabi bir de oğlu çok kıymetli abim ben orda yokmuşum gibi davrandılar inanamadim kendime mi uzuleyim bu pisliklerine mi o kadar ağır geldi ki ben balkona çıkıp sigara içip agladikca gelip Bon Bon bakıp gitmeleri dışında bir sorun yoktu e tabi çocuklarımı yok sayması benim olmadigim yerde laf sokuslamasi da cabası inan zemheri bir ara kendime baktım elime koluma dokundum lan acaba ben görünmez miyim diye yooo ordaymisim ama bak layık gördükleri buydu eşimi hemen aradım iki günün sonunda çünkü artık vücudum titriyordu sinirden stresten evime geldim ama enkaz gibi geldim hiç hir şey beni teselli etmiyor mutlu etmiyor yardım almam gerek biliyorum ama gidip anlatacak halim bile kalmad
Ben zaten pisliği evlatlarima sicradigi andan beri ne baba denilen o pislikle ne de abim olacak o sere.fsizle asla görüşmüyorum bayramda bir merhaba gömdüm çok oldu
Derdimizin bir dermani var mı dersen yok uzak durmak gerçekten öldü saymak diğer türlü asla iyilesmiyor bu açtıkları yaralar daha da ne yazsam bilemiyorum. Çok kötü oldum yine
Artık ben o yokmuş gibi davranıyorum ama ona sayamadığım cümleler içime oturdu kanımı emiyor resmen. Aileli ailesizleriz işte, olmasalar yok dersin en azından böyle ruhunu emmeye devam ediyorlar ömür boyu. 😔 benim annemle babam ruh emici, pek çok ailede kardeşlerden biri de ebeveynlere benzer bizde olmamış o, yeğenimle konuşuyoruz o bile hayret ediyor "böyle hasta ruhlardan doğup ikiniz de nasıl bu kadar sağlıklısınız' diye. Kimsenin yaşamasını istemeyeceğim bir durumdayım. Mücadele becerimi kaybettim.
 
X