- 29 Mayıs 2021
- 13.552
- 87.843
- 548
- 36
Siz konuyu tam okuyup anlamadınız sanırım konu sahibi diyor ki muhafazakarlar çok misafir ağırlıyorlar diyor yani muhafazakar olmayan misafir ağırlamıyor mu sınırları kendisi çizememişse eşinin ailesinin muhafazakarlığı ile ne alakası var ben mi yanlış okudum konu sahibi sınırlarını çizememişBursa zaten ülkenin en gelenekselci, en muhafazakar şehirlerinden birisi (Trabzon gibi mesela, orada milliyetçilik sosu biraz daha fazla olabilir sadece) siz de buradan gördüğüm kadarıyla gayet muhafazakarsınız zaten, tam olarak neye bu kadar yükseldiniz k?
İnsanlar iyi ki öğrenmiş muhafazakar ve seküler kelimelerini yoksa nasıl sıfat verirlermiş insanlara şaşılacak şey doğrusuSürekli gelip gitmeyi isteyen kayınailelerden nefrettt
Ben de muhafazakar biriyim ama yazılanlar konusunda seküler miymişim
Egeli mi tövbeler olsun Ege'nin neresinde var böyle bahsettiğiniz erkek ilk defa duyuyorum genelleme de yapmışsınız(böyle damatlar genel olarak egeli)
Böyle davranmaktansa sınırları yeteri kadar çizip onların gözünde hoş, üslubu güzel hanımefendi biri olarak kalmak daha iyi değil mi?Talepkar, sıkıcı ve yer yer patavatsiz davranip ortamin istenmeyen insani haline getirirdim kendimide muhtemelen.
Bir yaşıma daha bastım tövbeler olsunAtaerkillik muhafazakârlıktan geliyor o yüzden bağlantılı.islam dini erkeklerin dini çünkü.
İste bazı kadınlarin o imkanı olmuyor maalesef bazılarının maddiyata bazılarının ise destege ihtiyacı oluyor bunlar olmayınca maalesef istemedikleri halde devam etmek zorunda kalıyorlarBenim de karşıma aşırı muhafazakar bir aileden biri çıkmıştı, gelenekçiydiler; birbirleri olmadan yapamıyorlardı. Kayın aileye el pençe durup hizmet edilmesi zorunda olunan, kabile gibi birlikte seyahat edilen, misafirliğe gidilen, kıyafetini onlara uygun seçmen gerektiği bir aileydi. Başta insan alık oluyor, sevgi varsa hâlledilir diyor; sorunlar artarak devam ettiği için insan zamanla uyanıyor, o tam uyanış evlenmeden önce olursa en az hasarla kurtuluyorsun. Ben resti çektim hiç uğraşamam dedim, o da olduramadı zaten; kendi de muhafazakar gözükmüyordu, benim nasıl biri olduğumu görüp beni sevmişti, her şeyim ortadaydı. Evlendirildi ailesinin istediği gibi biriyle; herkes dengiyle olmalı. Birey olamamış ailesinin boyunduruğundan çıkamayan zaten evlenmemeli.
Sırf size yorum yapmaya geldim. Siz bence kendini dolu dolu yetiştirmiş bir kadınsınız. Benim eşimin ailesi de geleneklere bağlı ve sürekli bir araya toplanmaya bayılır. Ama olanı biteni daha iyi görebilmeniz için size iki durum arasındaki farkları yazacağım:Kızlar selam. Ben bir konuda fikrinizi almak istiyorum. Çok uzun olacak isteyen okusun istemeyenin canı sağolsun
Eşimin ailesine bir türlü alışamadım. Yaklaşık 2 sene önce evlendik. 3 yıllık ilişkinin 1. yılında ailenin aşırı muhafazakar olduğunu öğrendim. Uzun bir süre eşimin benimle evlenmesine kendilerince “rıza” göstermediler. Tesettürlü olmadığım için. O dönemde de ciddi özveri gösterdim. Eşimin sorunları çözmesini bekledim sessizce. Fevri davranmadım. Ben de tam tersi oldukça seküler bir kadınım. Ailemden asla baskı nedir görmedim. Rahat, kariyer odaklı yetiştirildim. Bu muhabbetler olunca neye uğradığımı şaşırdım. Bunların hala var olmasına şok oldum. Dizilerde olur sanırdım sadece.
Eşime de bu evlenme mevzuları açılmadan önce ben kendi şehrimden ayrılmam, evlilik teklifi gibi bir düşüncen varsa benim şehrime geleceksen olsun yoksa hiç bu toplara girmeyelim dedim, seçimi ona bıraktım, o da tamam dedi. Düğünden kısa süre önce eşimin işi dolayısıyla bir süre onun şehrinde yaşama mecburiyeti çıktı. (Bu durum eşim de dahil hepsinin işine geldi, çünkü aile çok baskı yapıyordu, kız gelir erkeğin memleketine diye.)
Sonrasında evlendik. Gelinliğim bile zerre istemediğim bir modeldi bu insanların saçma sapan kuralları yüzünden. Çok içimde kaldı bu gelinlik mevzusu. Hatta sırf gelinliğimi sevmediğim için hevesim kırıldı, düğüne falan hiç ilgi göstermedim, saldım. Eşim sadece ailemin yanında biraz kıyafetine oturup kalkmana dikkat et yeter diyordu eyv dedim. Ama hala rahatım çünkü giyim kuşam dışında neyle karşılaşacağım hakkında en ufak fikrim yok. Evlenince onların yanında pantolon giyerim biter kafasındayım. Kültür farkı ne giydiğinle bitmiyormuş meğerse..
Onun şehrinde yaşama durumu ilk çıktığında “bak ben senin ailene pek uyum sağlayamam, yengenle abin sürekli git gel halinde, ben bu şekilde yaşamak istemiyorum” dedim. O da “yok ya ayda yılda bir gider geliriz” demişti. Saf gibi inandım. Evlendim ve bir ay olmadan “bizi yemeğe almadınızlar” başladı. “Balkonunda bir kahvaltı etmeden yaz bitti” vs. Sonra yemeğe çağırdım daha pilav yapmayı öğrenemeden 12 kişiye yemek daveti verdim. Destek alabileceğim kimsem de yoktu. Tamam dedim adettir neyse..
Kv 2-3 günde bir çağırır oldu. Birine bahane uydursak birine mecbur gidiyorduk. 1 hafta görüşmesek küsüyodu. Hayatım resmen onlarınkine dönmüştü. Kvne git gel. Evlilik, eş ailesini tatmin etmekten ibaretmiş herhalde dedim. Bu arada ikimiz arasında hiçbir sorun yok ama aile bana inanılmaz batıyordu.
Tabi dayanamadım benim şehrime taşındık, planımızdan erken oldu ama eşim de bunu kabullendi. Çünkü gerçekten bunalıma girmiştim. “Ben her halükarda burdan gideceğim, ya senle ya da sensiz, istersen gelirsin” dedim. Blöf değil, çok ciddiydim ve taşındık. Mesafe çok kısa. Şimdi de sürekli buraya geliyorlar. Mesela kasım ayında 4 haftasonu vardı ve hepsinde burdalardı. Bazı akrabaları burda yaşıyo, onlardan biri grip olsa bile kalkıp geliyolar. Ben artık bunun “biz çocuğumuzun tepesindeyiz” mesajı olduğunu düşünmeye başladım.
Kötü insanlar değiller, sadece çok farklıyız çok. Birbirleri olmadan nefes alamıyorlar gibi. Kvnin çocuklarından başka bir dünyası yok. Obsesif derecede eşşek kadar çocuklarına saplantılı. Benim eşim daha benci. İsteklerimi dinler ve çözüm üretir. Taşınmak gibi. Bu yüzden de benim onu parmağımda oynattığımı düşünüyolar. Özellikle görümcem çok laf sokuyor, bu çocuğu ne hallere düşürdün deyip duruyor. (Örn; sırf kendi kıyafetini ütülüyor diye) Eşimin yenidoğan yeğeni var, eşime “o seni hiç sevmeyecek çünkü sen onu bırakıp gittin” falan diyolar. (Bu adamın ailesi, çocuğu olmayacak çünkü, hayatını yeğenine göre yaşaması gerekiyor.) Karar verildi, taşındık ama hala iğrenç bir baskı var adamın üzerinde.
Benim de bir ailem var. Ben de birilerinin çocuğuyum. Evlendim gittim, annem “siz mutlu olun gerisi mühim değil” dedi. (Ki benim annemle babam ayrı, annem hep tek başınadır evde, onlar gibi koloni değiliz) Buraya geldik daha bir kere darlamadı, canımız ister gideriz. İstemez bir ay gitmeyiz. Çoğunlukla da ben tek gider annemle kahve içerim eşim de evde, dışarıda canı ne istiyorsa yapar. Ama benim bu konuda özgürlüğüm yok. Kendisi de buraya taşındıktan sonra “gerçekten ailelerimiz çok farklıymış, bu kadar tahmin etmiyordum, ben Türkiyede çoğu aile bizimki gibi sanırdım” dedi. Benim dünyamın nasıl değiştiğini anladı mı bilmem.
Bir kere bizi çağırdılar kvler yine. Daha yeni taşınmışız. Ben evlenince aile evimde bıraktığım kedimi buraya dönünce tekrar yanıma almıştım. “Eve alışma sürecinde tekrar anneme bırakamam, yine düzeni bozulacak” dedim. Eşim “Sen gelmezsen laf ederler” dedi diye dünyanın kavgasını ettik. “Bir kere de Laf etmesinler anlayış göstersinler” dedim. “Annem evcil hayvandan anlamaz” diyo. Yani bunlar kendi alışkanlıkları, yaşam tarzları dışında hiçbir şeyi anlamıyorlar.
Eşimi de anlıyorum, onlarla samimi olmayı pek istemediğimi anlıyor ve buna üzülüyor. Bir kere beni yine gelmem için darladı “annem kızını da görmek istiyor” dedi (kızı benmişim) ben de “ben onun kızı değilim, kimseye evlat olmak için evlenmedim, benim bir annem var” dedim. Bu eşime çok dokundu. Ama benim görüşüm bu yönde maalesef.
Beklentileri sürekli iç içe yaşamak, gidip gelmek ve sadece oğullarının gitmesi inanılmaz ayıp, ben de gitmeye mecburum. Misafirlikleri de inanılmaz ağır, muhafazakarların hizmet tutkusunu bilirsiniz, sırf eşim mahcup olmasın diye ben de elimden geleni yapıyorum. Çeşit çeşit ikram hazırlıyorum ama gücüm yetmiyor artık. Ben bu şekilde yetiştirilmedim. Bizde bu gibi kasıntı durumlar yok. Onların en yakınları bile misafir gibi ama biz aile gibiyiz. Evlenmeden önce kendi halinde yaşayan biriyken bir anda hayatım gelin evi programına dönüştü.
Maddi olarak da imkanlarım çok azaldı, ailemin durumu iyi olduğu için sosyal, canı istediği zaman istediği yerde olan biriydim. Şimdi ikimizin geliri bana o hayatı sağlamıyor tabi. Bundan şikayetçi değilim, biliyordum ve maddiyat hiçbir zaman önceliğim olmadı. Ama üstüne bu aile de gelince, herkes evlenip hayatı güzelleşirken ben güzelim hayatımı ziyan etmiş gibi hissediyorum bazen. Çok fedakarlık yaptım, anlatmadığım şeyler de var. Hayatım çok değişti ve bu beni ruhen de başka biri yaptı. Karakterim değişti. Burda benzer bir konuya yorum yapmıştım, “sakın evlenme bunlar rengarenk bir genç kızı eli tepsili bir geline çevirirler” diye. İşte bana bundan oldu.
Hiçbir şeyden keyif almıyorum. Eşimi çok sevsem de evlilik benim mutluluğumu, gençliğimi aldı. Bu mecburiyetlerden bıktım. Eşim dünyanın en tatlı insanı ama onun da aile üzerindeki tesiri ancak bu kadar. Sevilmek onun için çok önemli, ben ya da kendisi birileri tarafından sevilmeyecek, dışlanacak diye ödü kopuyor. Kimler tarafından yetiştirildiğini görünce iyi bile çıkmış o aileden diyorum o ayrı. Ona göre o evlatlıktan reddedilmeden bizim evlenebilmemiz bile bir mucize.
Kızlar bilemedim, bu durum gerçekten sıkıntılı mı yoksa ben bu insanlara ısınamadığım için mi batıyor, kin mi var içimde? Ben nasıl alışacağım bu düzene, bu misafirlik aşkına, bu geleneksel aileye, ailenin beklentisi aşırı yüksek kadınlarına? Hayat hep mi böyle evlenince? Gerçi değil görüyorum. Arkadaşlarım da evlendi gayet gençliklerini yaşıyorlar, ben ise adeta aşiret geliniyim ama altınsız aşiret
Kızlar selam. Ben bir konuda fikrinizi almak istiyorum. Çok uzun olacak isteyen okusun istemeyenin canı sağolsun
Eşimin ailesine bir türlü alışamadım. Yaklaşık 2 sene önce evlendik. 3 yıllık ilişkinin 1. yılında ailenin aşırı muhafazakar olduğunu öğrendim. Uzun bir süre eşimin benimle evlenmesine kendilerince “rıza” göstermediler. Tesettürlü olmadığım için. O dönemde de ciddi özveri gösterdim. Eşimin sorunları çözmesini bekledim sessizce. Fevri davranmadım. Ben de tam tersi oldukça seküler bir kadınım. Ailemden asla baskı nedir görmedim. Rahat, kariyer odaklı yetiştirildim. Bu muhabbetler olunca neye uğradığımı şaşırdım. Bunların hala var olmasına şok oldum. Dizilerde olur sanırdım sadece.
Eşime de bu evlenme mevzuları açılmadan önce ben kendi şehrimden ayrılmam, evlilik teklifi gibi bir düşüncen varsa benim şehrime geleceksen olsun yoksa hiç bu toplara girmeyelim dedim, seçimi ona bıraktım, o da tamam dedi. Düğünden kısa süre önce eşimin işi dolayısıyla bir süre onun şehrinde yaşama mecburiyeti çıktı. (Bu durum eşim de dahil hepsinin işine geldi, çünkü aile çok baskı yapıyordu, kız gelir erkeğin memleketine diye.)
Sonrasında evlendik. Gelinliğim bile zerre istemediğim bir modeldi bu insanların saçma sapan kuralları yüzünden. Çok içimde kaldı bu gelinlik mevzusu. Hatta sırf gelinliğimi sevmediğim için hevesim kırıldı, düğüne falan hiç ilgi göstermedim, saldım. Eşim sadece ailemin yanında biraz kıyafetine oturup kalkmana dikkat et yeter diyordu eyv dedim. Ama hala rahatım çünkü giyim kuşam dışında neyle karşılaşacağım hakkında en ufak fikrim yok. Evlenince onların yanında pantolon giyerim biter kafasındayım. Kültür farkı ne giydiğinle bitmiyormuş meğerse..
Onun şehrinde yaşama durumu ilk çıktığında “bak ben senin ailene pek uyum sağlayamam, yengenle abin sürekli git gel halinde, ben bu şekilde yaşamak istemiyorum” dedim. O da “yok ya ayda yılda bir gider geliriz” demişti. Saf gibi inandım. Evlendim ve bir ay olmadan “bizi yemeğe almadınızlar” başladı. “Balkonunda bir kahvaltı etmeden yaz bitti” vs. Sonra yemeğe çağırdım daha pilav yapmayı öğrenemeden 12 kişiye yemek daveti verdim. Destek alabileceğim kimsem de yoktu. Tamam dedim adettir neyse..
Kv 2-3 günde bir çağırır oldu. Birine bahane uydursak birine mecbur gidiyorduk. 1 hafta görüşmesek küsüyodu. Hayatım resmen onlarınkine dönmüştü. Kvne git gel. Evlilik, eş ailesini tatmin etmekten ibaretmiş herhalde dedim. Bu arada ikimiz arasında hiçbir sorun yok ama aile bana inanılmaz batıyordu.
Tabi dayanamadım benim şehrime taşındık, planımızdan erken oldu ama eşim de bunu kabullendi. Çünkü gerçekten bunalıma girmiştim. “Ben her halükarda burdan gideceğim, ya senle ya da sensiz, istersen gelirsin” dedim. Blöf değil, çok ciddiydim ve taşındık. Mesafe çok kısa. Şimdi de sürekli buraya geliyorlar. Mesela kasım ayında 4 haftasonu vardı ve hepsinde burdalardı. Bazı akrabaları burda yaşıyo, onlardan biri grip olsa bile kalkıp geliyolar. Ben artık bunun “biz çocuğumuzun tepesindeyiz” mesajı olduğunu düşünmeye başladım.
Kötü insanlar değiller, sadece çok farklıyız çok. Birbirleri olmadan nefes alamıyorlar gibi. Kvnin çocuklarından başka bir dünyası yok. Obsesif derecede eşşek kadar çocuklarına saplantılı. Benim eşim daha benci. İsteklerimi dinler ve çözüm üretir. Taşınmak gibi. Bu yüzden de benim onu parmağımda oynattığımı düşünüyolar. Özellikle görümcem çok laf sokuyor, bu çocuğu ne hallere düşürdün deyip duruyor. (Örn; sırf kendi kıyafetini ütülüyor diye) Eşimin yenidoğan yeğeni var, eşime “o seni hiç sevmeyecek çünkü sen onu bırakıp gittin” falan diyolar. (Bu adamın ailesi, çocuğu olmayacak çünkü, hayatını yeğenine göre yaşaması gerekiyor.) Karar verildi, taşındık ama hala iğrenç bir baskı var adamın üzerinde.
Benim de bir ailem var. Ben de birilerinin çocuğuyum. Evlendim gittim, annem “siz mutlu olun gerisi mühim değil” dedi. (Ki benim annemle babam ayrı, annem hep tek başınadır evde, onlar gibi koloni değiliz) Buraya geldik daha bir kere darlamadı, canımız ister gideriz. İstemez bir ay gitmeyiz. Çoğunlukla da ben tek gider annemle kahve içerim eşim de evde, dışarıda canı ne istiyorsa yapar. Ama benim bu konuda özgürlüğüm yok. Kendisi de buraya taşındıktan sonra “gerçekten ailelerimiz çok farklıymış, bu kadar tahmin etmiyordum, ben Türkiyede çoğu aile bizimki gibi sanırdım” dedi. Benim dünyamın nasıl değiştiğini anladı mı bilmem.
Bir kere bizi çağırdılar kvler yine. Daha yeni taşınmışız. Ben evlenince aile evimde bıraktığım kedimi buraya dönünce tekrar yanıma almıştım. “Eve alışma sürecinde tekrar anneme bırakamam, yine düzeni bozulacak” dedim. Eşim “Sen gelmezsen laf ederler” dedi diye dünyanın kavgasını ettik. “Bir kere de Laf etmesinler anlayış göstersinler” dedim. “Annem evcil hayvandan anlamaz” diyo. Yani bunlar kendi alışkanlıkları, yaşam tarzları dışında hiçbir şeyi anlamıyorlar.
Eşimi de anlıyorum, onlarla samimi olmayı pek istemediğimi anlıyor ve buna üzülüyor. Bir kere beni yine gelmem için darladı “annem kızını da görmek istiyor” dedi (kızı benmişim) ben de “ben onun kızı değilim, kimseye evlat olmak için evlenmedim, benim bir annem var” dedim. Bu eşime çok dokundu. Ama benim görüşüm bu yönde maalesef.
Beklentileri sürekli iç içe yaşamak, gidip gelmek ve sadece oğullarının gitmesi inanılmaz ayıp, ben de gitmeye mecburum. Misafirlikleri de inanılmaz ağır, muhafazakarların hizmet tutkusunu bilirsiniz, sırf eşim mahcup olmasın diye ben de elimden geleni yapıyorum. Çeşit çeşit ikram hazırlıyorum ama gücüm yetmiyor artık. Ben bu şekilde yetiştirilmedim. Bizde bu gibi kasıntı durumlar yok. Onların en yakınları bile misafir gibi ama biz aile gibiyiz. Evlenmeden önce kendi halinde yaşayan biriyken bir anda hayatım gelin evi programına dönüştü.
Maddi olarak da imkanlarım çok azaldı, ailemin durumu iyi olduğu için sosyal, canı istediği zaman istediği yerde olan biriydim. Şimdi ikimizin geliri bana o hayatı sağlamıyor tabi. Bundan şikayetçi değilim, biliyordum ve maddiyat hiçbir zaman önceliğim olmadı. Ama üstüne bu aile de gelince, herkes evlenip hayatı güzelleşirken ben güzelim hayatımı ziyan etmiş gibi hissediyorum bazen. Çok fedakarlık yaptım, anlatmadığım şeyler de var. Hayatım çok değişti ve bu beni ruhen de başka biri yaptı. Karakterim değişti. Burda benzer bir konuya yorum yapmıştım, “sakın evlenme bunlar rengarenk bir genç kızı eli tepsili bir geline çevirirler” diye. İşte bana bundan oldu.
Hiçbir şeyden keyif almıyorum. Eşimi çok sevsem de evlilik benim mutluluğumu, gençliğimi aldı. Bu mecburiyetlerden bıktım. Eşim dünyanın en tatlı insanı ama onun da aile üzerindeki tesiri ancak bu kadar. Sevilmek onun için çok önemli, ben ya da kendisi birileri tarafından sevilmeyecek, dışlanacak diye ödü kopuyor. Kimler tarafından yetiştirildiğini görünce iyi bile çıkmış o aileden diyorum o ayrı. Ona göre o evlatlıktan reddedilmeden bizim evlenebilmemiz bile bir mucize.
Kızlar bilemedim, bu durum gerçekten sıkıntılı mı yoksa ben bu insanlara ısınamadığım için mi batıyor, kin mi var içimde? Ben nasıl alışacağım bu düzene, bu misafirlik aşkına, bu geleneksel aileye, ailenin beklentisi aşırı yüksek kadınlarına? Hayat hep mi böyle evlenince? Gerçi değil görüyorum. Arkadaşlarım da evlendi gayet gençliklerini yaşıyorlar, ben ise adeta aşiret geliniyim ama altınsız aşiret
vay be okurken kendi evimi okudum sanki.. yalnız gelin olarak değil bizzat evin kızı olarak bu durumu yaşamak biraz daha zor, tabii konum kıyas etmek istemem ama verecek tavsiye bile bulamadım. Maalesef muhafazakar ve bi tık dünyası dar, birbirine bağlı ve baskıcı ailelerde genelde bunlar pek değişmiyor, oturmuş bir düzen gibi yani, aksi davranışlar onların dar dünyalarını yıkabilir ve bu iyi olmaz. eşinizin size anlayış gösteriyor olması ve onların tabiriyle "parmağınızda oynatıyor" olmanız bile büyük bir artı. Ve şans tabii. Üstelik herhangi bir yönden asla kendizi suçlu hissetmeyin. sonsuza kadar haklısınız. "Bir insana verilebilecek en büyük ceza onu kendiyle denk olmayan insanlarla aynı kafese kapatmaktır..." umarım eşinizin ailesinden normal seviyeye kadar sıyrılabilir ve eşinizle muhabbet dolu, sağlıklı bağlılık üstüne güzel günler yaşarsınız...Kızlar selam. Ben bir konuda fikrinizi almak istiyorum. Çok uzun olacak isteyen okusun istemeyenin canı sağolsun
Eşimin ailesine bir türlü alışamadım. Yaklaşık 2 sene önce evlendik. 3 yıllık ilişkinin 1. yılında ailenin aşırı muhafazakar olduğunu öğrendim. Uzun bir süre eşimin benimle evlenmesine kendilerince “rıza” göstermediler. Tesettürlü olmadığım için. O dönemde de ciddi özveri gösterdim. Eşimin sorunları çözmesini bekledim sessizce. Fevri davranmadım. Ben de tam tersi oldukça seküler bir kadınım. Ailemden asla baskı nedir görmedim. Rahat, kariyer odaklı yetiştirildim. Bu muhabbetler olunca neye uğradığımı şaşırdım. Bunların hala var olmasına şok oldum. Dizilerde olur sanırdım sadece.
Eşime de bu evlenme mevzuları açılmadan önce ben kendi şehrimden ayrılmam, evlilik teklifi gibi bir düşüncen varsa benim şehrime geleceksen olsun yoksa hiç bu toplara girmeyelim dedim, seçimi ona bıraktım, o da tamam dedi. Düğünden kısa süre önce eşimin işi dolayısıyla bir süre onun şehrinde yaşama mecburiyeti çıktı. (Bu durum eşim de dahil hepsinin işine geldi, çünkü aile çok baskı yapıyordu, kız gelir erkeğin memleketine diye.)
Sonrasında evlendik. Gelinliğim bile zerre istemediğim bir modeldi bu insanların saçma sapan kuralları yüzünden. Çok içimde kaldı bu gelinlik mevzusu. Hatta sırf gelinliğimi sevmediğim için hevesim kırıldı, düğüne falan hiç ilgi göstermedim, saldım. Eşim sadece ailemin yanında biraz kıyafetine oturup kalkmana dikkat et yeter diyordu eyv dedim. Ama hala rahatım çünkü giyim kuşam dışında neyle karşılaşacağım hakkında en ufak fikrim yok. Evlenince onların yanında pantolon giyerim biter kafasındayım. Kültür farkı ne giydiğinle bitmiyormuş meğerse..
Onun şehrinde yaşama durumu ilk çıktığında “bak ben senin ailene pek uyum sağlayamam, yengenle abin sürekli git gel halinde, ben bu şekilde yaşamak istemiyorum” dedim. O da “yok ya ayda yılda bir gider geliriz” demişti. Saf gibi inandım. Evlendim ve bir ay olmadan “bizi yemeğe almadınızlar” başladı. “Balkonunda bir kahvaltı etmeden yaz bitti” vs. Sonra yemeğe çağırdım daha pilav yapmayı öğrenemeden 12 kişiye yemek daveti verdim. Destek alabileceğim kimsem de yoktu. Tamam dedim adettir neyse..
Kv 2-3 günde bir çağırır oldu. Birine bahane uydursak birine mecbur gidiyorduk. 1 hafta görüşmesek küsüyodu. Hayatım resmen onlarınkine dönmüştü. Kvne git gel. Evlilik, eş ailesini tatmin etmekten ibaretmiş herhalde dedim. Bu arada ikimiz arasında hiçbir sorun yok ama aile bana inanılmaz batıyordu.
Tabi dayanamadım benim şehrime taşındık, planımızdan erken oldu ama eşim de bunu kabullendi. Çünkü gerçekten bunalıma girmiştim. “Ben her halükarda burdan gideceğim, ya senle ya da sensiz, istersen gelirsin” dedim. Blöf değil, çok ciddiydim ve taşındık. Mesafe çok kısa. Şimdi de sürekli buraya geliyorlar. Mesela kasım ayında 4 haftasonu vardı ve hepsinde burdalardı. Bazı akrabaları burda yaşıyo, onlardan biri grip olsa bile kalkıp geliyolar. Ben artık bunun “biz çocuğumuzun tepesindeyiz” mesajı olduğunu düşünmeye başladım.
Kötü insanlar değiller, sadece çok farklıyız çok. Birbirleri olmadan nefes alamıyorlar gibi. Kvnin çocuklarından başka bir dünyası yok. Obsesif derecede eşşek kadar çocuklarına saplantılı. Benim eşim daha benci. İsteklerimi dinler ve çözüm üretir. Taşınmak gibi. Bu yüzden de benim onu parmağımda oynattığımı düşünüyolar. Özellikle görümcem çok laf sokuyor, bu çocuğu ne hallere düşürdün deyip duruyor. (Örn; sırf kendi kıyafetini ütülüyor diye) Eşimin yenidoğan yeğeni var, eşime “o seni hiç sevmeyecek çünkü sen onu bırakıp gittin” falan diyolar. (Bu adamın ailesi, çocuğu olmayacak çünkü, hayatını yeğenine göre yaşaması gerekiyor.) Karar verildi, taşındık ama hala iğrenç bir baskı var adamın üzerinde.
Benim de bir ailem var. Ben de birilerinin çocuğuyum. Evlendim gittim, annem “siz mutlu olun gerisi mühim değil” dedi. (Ki benim annemle babam ayrı, annem hep tek başınadır evde, onlar gibi koloni değiliz) Buraya geldik daha bir kere darlamadı, canımız ister gideriz. İstemez bir ay gitmeyiz. Çoğunlukla da ben tek gider annemle kahve içerim eşim de evde, dışarıda canı ne istiyorsa yapar. Ama benim bu konuda özgürlüğüm yok. Kendisi de buraya taşındıktan sonra “gerçekten ailelerimiz çok farklıymış, bu kadar tahmin etmiyordum, ben Türkiyede çoğu aile bizimki gibi sanırdım” dedi. Benim dünyamın nasıl değiştiğini anladı mı bilmem.
Bir kere bizi çağırdılar kvler yine. Daha yeni taşınmışız. Ben evlenince aile evimde bıraktığım kedimi buraya dönünce tekrar yanıma almıştım. “Eve alışma sürecinde tekrar anneme bırakamam, yine düzeni bozulacak” dedim. Eşim “Sen gelmezsen laf ederler” dedi diye dünyanın kavgasını ettik. “Bir kere de Laf etmesinler anlayış göstersinler” dedim. “Annem evcil hayvandan anlamaz” diyo. Yani bunlar kendi alışkanlıkları, yaşam tarzları dışında hiçbir şeyi anlamıyorlar.
Eşimi de anlıyorum, onlarla samimi olmayı pek istemediğimi anlıyor ve buna üzülüyor. Bir kere beni yine gelmem için darladı “annem kızını da görmek istiyor” dedi (kızı benmişim) ben de “ben onun kızı değilim, kimseye evlat olmak için evlenmedim, benim bir annem var” dedim. Bu eşime çok dokundu. Ama benim görüşüm bu yönde maalesef.
Beklentileri sürekli iç içe yaşamak, gidip gelmek ve sadece oğullarının gitmesi inanılmaz ayıp, ben de gitmeye mecburum. Misafirlikleri de inanılmaz ağır, muhafazakarların hizmet tutkusunu bilirsiniz, sırf eşim mahcup olmasın diye ben de elimden geleni yapıyorum. Çeşit çeşit ikram hazırlıyorum ama gücüm yetmiyor artık. Ben bu şekilde yetiştirilmedim. Bizde bu gibi kasıntı durumlar yok. Onların en yakınları bile misafir gibi ama biz aile gibiyiz. Evlenmeden önce kendi halinde yaşayan biriyken bir anda hayatım gelin evi programına dönüştü.
Maddi olarak da imkanlarım çok azaldı, ailemin durumu iyi olduğu için sosyal, canı istediği zaman istediği yerde olan biriydim. Şimdi ikimizin geliri bana o hayatı sağlamıyor tabi. Bundan şikayetçi değilim, biliyordum ve maddiyat hiçbir zaman önceliğim olmadı. Ama üstüne bu aile de gelince, herkes evlenip hayatı güzelleşirken ben güzelim hayatımı ziyan etmiş gibi hissediyorum bazen. Çok fedakarlık yaptım, anlatmadığım şeyler de var. Hayatım çok değişti ve bu beni ruhen de başka biri yaptı. Karakterim değişti. Burda benzer bir konuya yorum yapmıştım, “sakın evlenme bunlar rengarenk bir genç kızı eli tepsili bir geline çevirirler” diye. İşte bana bundan oldu.
Hiçbir şeyden keyif almıyorum. Eşimi çok sevsem de evlilik benim mutluluğumu, gençliğimi aldı. Bu mecburiyetlerden bıktım. Eşim dünyanın en tatlı insanı ama onun da aile üzerindeki tesiri ancak bu kadar. Sevilmek onun için çok önemli, ben ya da kendisi birileri tarafından sevilmeyecek, dışlanacak diye ödü kopuyor. Kimler tarafından yetiştirildiğini görünce iyi bile çıkmış o aileden diyorum o ayrı. Ona göre o evlatlıktan reddedilmeden bizim evlenebilmemiz bile bir mucize.
Kızlar bilemedim, bu durum gerçekten sıkıntılı mı yoksa ben bu insanlara ısınamadığım için mi batıyor, kin mi var içimde? Ben nasıl alışacağım bu düzene, bu misafirlik aşkına, bu geleneksel aileye, ailenin beklentisi aşırı yüksek kadınlarına? Hayat hep mi böyle evlenince? Gerçi değil görüyorum. Arkadaşlarım da evlendi gayet gençliklerini yaşıyorlar, ben ise adeta aşiret geliniyim ama altınsız aşiret
Açıklayacakları birşey yok aslında yaptığınız şeyleri zaten sizin bir görevinizmiş gibi görüyorlar yani eşinin ailesine hizmet etmek misafirlerini ağırlamak bunları zaten gelinin vazifesi diye gördükleri için anlatma gereği duymazlar, zaten kendileri de yapmışlar hep. Bir de böyle muhafazakar ailelerin çocukları daha seküler olabiliyor yani onlar gibi dindar olmuyorlar eğitim kariyer hayatları olduğu için ailelerinden daha farklı yetişiyorlar ama ailesini tanıma imkanınız olmamış sizin. Bir de böyle ailelerin oğulları da kolay kolay ailelesinin sözünden çıkmazlar ne kadar modern kariyer odaklı biri olursa olsun yine de ailesine karşı gelemez çekinir karısı için onları karşına alamaz onlar annesi babası çünkü o yüzden bir anda ailesini silip sizin arkanızda durmasını beklemeyinBen yurt disinda yasiyorum esimle farkli sehirlerde calisiyorduk ikimizde uni mezunuyuz mesleklerimiz benzer gorsen tanidigimda yanliz yasayan, kariyer odakli, modern bir yasama sayip biriydi ailesinin boyle olmasi 40 yil dusunsem aklima gelmezdi. Hem benim annem Muhafazakar ama bunlar kadar geleneksel degil. Bizim birde tayin hizlatmak icin pek ailesini tanima imkanim olmadi farkli yerlerde yasadigimiz icin. Hem dugun nisanda boyle fazla karisan eden olmadi herseyimizide gik demeden yaptilar ogullari evlenmez diye korktular sacma sapan hareketleri evlilikten sonra basladi…yani asktan bile bile lades yapmadim kendi ailem gibi orta seker sandim. Evlilik meraklisida degiliz ikimizde 30 civari yaslarinda evlendik tek sorun bastan birsey demeden sonra deli deli hareketler…benim esim gorusmememe birsey demiyor konu sahibine bakarak oyle tepsili gelin degilim ama onada acik olmamislar bastan…
Muhafazakarlar çok misafir ağırlıyorlar eşit değildir muhafazakarlar misafir ağırlamıyor.Siz konuyu tam okuyup anlamadınız sanırım konu sahibi diyor ki muhafazakarlar çok misafir ağırlıyorlar diyor yani muhafazakar olmayan misafir ağırlamıyor mu sınırları kendisi çizememişse eşinin ailesinin muhafazakarlığı ile ne alakası var ben mi yanlış okudum konu sahibi sınırlarını çizememiş
Aynen öyle benim eşim beni ezdirmedi (ezdiremedi) ne beni yenebildi ne ailesini boştan yere onca yıl sıkıntı yaşadık . O benim arkamda dursa da bu duygusal manipülasyonlardan çok etkileniyordu. Bizi huzursuz etmek için her şeyi yaptılar yıllarca. Şimdi diyorum ki ne aptalmisim şimdi olsa ortalığın tozunu dumana katardimAy birde böylesi var değil mi size gelince gelinsin gidilsin karisalim bize sorsunlar gelin bizi biz onu sevmesekte sevsin saygı duymasakta duysun kendilerinden hiç ödün vermezler ama başka baş kaldıran cocuk oldu mu bir anda 180 derece degisebiliyorlar bu kötülük işte iş este bitiyor en başta ama demek ki onlarda isteseler degisebiliyorlar
Evet bizimkiler benziyor benim eşimin ailesi muhafazakar denilemez aşırı uctalar öyle söyleyeyim . Benim gelinligi görmen lazımEş ailesi yapılarımız aynı, bana da gelinlikte ve eşyada sorun çıkardılar ben herşeyde bildiğimi yaptım , eşim de zaten işler bozulmasın diye hep orta yolu bulup dediğimi yapmıştıbence de konu sahibi hiç eşini tercih yapmaya zorlamamış, hep idare etmiş, halbuki ya boşancam ya da düzelteceksin diyecekti hep , aklı varsa çocuk yapmaz şu aşamada...
Anlattiklariniz tamamen karakter meselesi. Tanıdığım muhafazakar aileler var gelinleri sekuler, süslü bayılırlar. Esin ailesi ile ilgili problemlerin eşten kaynaklandığını düşünenler denim ben. Örneğin siz gitmediginizde eşimi getirmedim yorgundu kıyamadım vb. Veya kendide gitmeye bilir. İnanın yapan erkekler var. Erkek esinin gözünün içine bakınca etraf avel avel anca bakar. Karışamaz çünkü bilirler alacakları cevabı. Eşiniz bu problemleri cozemeyecekse ayrılmanız en mantıklısı.Kızlar selam. Ben bir konuda fikrinizi almak istiyorum. Çok uzun olacak isteyen okusun istemeyenin canı sağolsun
Eşimin ailesine bir türlü alışamadım. Yaklaşık 2 sene önce evlendik. 3 yıllık ilişkinin 1. yılında ailenin aşırı muhafazakar olduğunu öğrendim. Uzun bir süre eşimin benimle evlenmesine kendilerince “rıza” göstermediler. Tesettürlü olmadığım için. O dönemde de ciddi özveri gösterdim. Eşimin sorunları çözmesini bekledim sessizce. Fevri davranmadım. Ben de tam tersi oldukça seküler bir kadınım. Ailemden asla baskı nedir görmedim. Rahat, kariyer odaklı yetiştirildim. Bu muhabbetler olunca neye uğradığımı şaşırdım. Bunların hala var olmasına şok oldum. Dizilerde olur sanırdım sadece.
Eşime de bu evlenme mevzuları açılmadan önce ben kendi şehrimden ayrılmam, evlilik teklifi gibi bir düşüncen varsa benim şehrime geleceksen olsun yoksa hiç bu toplara girmeyelim dedim, seçimi ona bıraktım, o da tamam dedi. Düğünden kısa süre önce eşimin işi dolayısıyla bir süre onun şehrinde yaşama mecburiyeti çıktı. (Bu durum eşim de dahil hepsinin işine geldi, çünkü aile çok baskı yapıyordu, kız gelir erkeğin memleketine diye.)
Sonrasında evlendik. Gelinliğim bile zerre istemediğim bir modeldi bu insanların saçma sapan kuralları yüzünden. Çok içimde kaldı bu gelinlik mevzusu. Hatta sırf gelinliğimi sevmediğim için hevesim kırıldı, düğüne falan hiç ilgi göstermedim, saldım. Eşim sadece ailemin yanında biraz kıyafetine oturup kalkmana dikkat et yeter diyordu eyv dedim. Ama hala rahatım çünkü giyim kuşam dışında neyle karşılaşacağım hakkında en ufak fikrim yok. Evlenince onların yanında pantolon giyerim biter kafasındayım. Kültür farkı ne giydiğinle bitmiyormuş meğerse..
Onun şehrinde yaşama durumu ilk çıktığında “bak ben senin ailene pek uyum sağlayamam, yengenle abin sürekli git gel halinde, ben bu şekilde yaşamak istemiyorum” dedim. O da “yok ya ayda yılda bir gider geliriz” demişti. Saf gibi inandım. Evlendim ve bir ay olmadan “bizi yemeğe almadınızlar” başladı. “Balkonunda bir kahvaltı etmeden yaz bitti” vs. Sonra yemeğe çağırdım daha pilav yapmayı öğrenemeden 12 kişiye yemek daveti verdim. Destek alabileceğim kimsem de yoktu. Tamam dedim adettir neyse..
Kv 2-3 günde bir çağırır oldu. Birine bahane uydursak birine mecbur gidiyorduk. 1 hafta görüşmesek küsüyodu. Hayatım resmen onlarınkine dönmüştü. Kvne git gel. Evlilik, eş ailesini tatmin etmekten ibaretmiş herhalde dedim. Bu arada ikimiz arasında hiçbir sorun yok ama aile bana inanılmaz batıyordu.
Tabi dayanamadım benim şehrime taşındık, planımızdan erken oldu ama eşim de bunu kabullendi. Çünkü gerçekten bunalıma girmiştim. “Ben her halükarda burdan gideceğim, ya senle ya da sensiz, istersen gelirsin” dedim. Blöf değil, çok ciddiydim ve taşındık. Mesafe çok kısa. Şimdi de sürekli buraya geliyorlar. Mesela kasım ayında 4 haftasonu vardı ve hepsinde burdalardı. Bazı akrabaları burda yaşıyo, onlardan biri grip olsa bile kalkıp geliyolar. Ben artık bunun “biz çocuğumuzun tepesindeyiz” mesajı olduğunu düşünmeye başladım.
Kötü insanlar değiller, sadece çok farklıyız çok. Birbirleri olmadan nefes alamıyorlar gibi. Kvnin çocuklarından başka bir dünyası yok. Obsesif derecede eşşek kadar çocuklarına saplantılı. Benim eşim daha benci. İsteklerimi dinler ve çözüm üretir. Taşınmak gibi. Bu yüzden de benim onu parmağımda oynattığımı düşünüyolar. Özellikle görümcem çok laf sokuyor, bu çocuğu ne hallere düşürdün deyip duruyor. (Örn; sırf kendi kıyafetini ütülüyor diye) Eşimin yenidoğan yeğeni var, eşime “o seni hiç sevmeyecek çünkü sen onu bırakıp gittin” falan diyolar. (Bu adamın ailesi, çocuğu olmayacak çünkü, hayatını yeğenine göre yaşaması gerekiyor.) Karar verildi, taşındık ama hala iğrenç bir baskı var adamın üzerinde.
Benim de bir ailem var. Ben de birilerinin çocuğuyum. Evlendim gittim, annem “siz mutlu olun gerisi mühim değil” dedi. (Ki benim annemle babam ayrı, annem hep tek başınadır evde, onlar gibi koloni değiliz) Buraya geldik daha bir kere darlamadı, canımız ister gideriz. İstemez bir ay gitmeyiz. Çoğunlukla da ben tek gider annemle kahve içerim eşim de evde, dışarıda canı ne istiyorsa yapar. Ama benim bu konuda özgürlüğüm yok. Kendisi de buraya taşındıktan sonra “gerçekten ailelerimiz çok farklıymış, bu kadar tahmin etmiyordum, ben Türkiyede çoğu aile bizimki gibi sanırdım” dedi. Benim dünyamın nasıl değiştiğini anladı mı bilmem.
Bir kere bizi çağırdılar kvler yine. Daha yeni taşınmışız. Ben evlenince aile evimde bıraktığım kedimi buraya dönünce tekrar yanıma almıştım. “Eve alışma sürecinde tekrar anneme bırakamam, yine düzeni bozulacak” dedim. Eşim “Sen gelmezsen laf ederler” dedi diye dünyanın kavgasını ettik. “Bir kere de Laf etmesinler anlayış göstersinler” dedim. “Annem evcil hayvandan anlamaz” diyo. Yani bunlar kendi alışkanlıkları, yaşam tarzları dışında hiçbir şeyi anlamıyorlar.
Eşimi de anlıyorum, onlarla samimi olmayı pek istemediğimi anlıyor ve buna üzülüyor. Bir kere beni yine gelmem için darladı “annem kızını da görmek istiyor” dedi (kızı benmişim) ben de “ben onun kızı değilim, kimseye evlat olmak için evlenmedim, benim bir annem var” dedim. Bu eşime çok dokundu. Ama benim görüşüm bu yönde maalesef.
Beklentileri sürekli iç içe yaşamak, gidip gelmek ve sadece oğullarının gitmesi inanılmaz ayıp, ben de gitmeye mecburum. Misafirlikleri de inanılmaz ağır, muhafazakarların hizmet tutkusunu bilirsiniz, sırf eşim mahcup olmasın diye ben de elimden geleni yapıyorum. Çeşit çeşit ikram hazırlıyorum ama gücüm yetmiyor artık. Ben bu şekilde yetiştirilmedim. Bizde bu gibi kasıntı durumlar yok. Onların en yakınları bile misafir gibi ama biz aile gibiyiz. Evlenmeden önce kendi halinde yaşayan biriyken bir anda hayatım gelin evi programına dönüştü.
Maddi olarak da imkanlarım çok azaldı, ailemin durumu iyi olduğu için sosyal, canı istediği zaman istediği yerde olan biriydim. Şimdi ikimizin geliri bana o hayatı sağlamıyor tabi. Bundan şikayetçi değilim, biliyordum ve maddiyat hiçbir zaman önceliğim olmadı. Ama üstüne bu aile de gelince, herkes evlenip hayatı güzelleşirken ben güzelim hayatımı ziyan etmiş gibi hissediyorum bazen. Çok fedakarlık yaptım, anlatmadığım şeyler de var. Hayatım çok değişti ve bu beni ruhen de başka biri yaptı. Karakterim değişti. Burda benzer bir konuya yorum yapmıştım, “sakın evlenme bunlar rengarenk bir genç kızı eli tepsili bir geline çevirirler” diye. İşte bana bundan oldu.
Hiçbir şeyden keyif almıyorum. Eşimi çok sevsem de evlilik benim mutluluğumu, gençliğimi aldı. Bu mecburiyetlerden bıktım. Eşim dünyanın en tatlı insanı ama onun da aile üzerindeki tesiri ancak bu kadar. Sevilmek onun için çok önemli, ben ya da kendisi birileri tarafından sevilmeyecek, dışlanacak diye ödü kopuyor. Kimler tarafından yetiştirildiğini görünce iyi bile çıkmış o aileden diyorum o ayrı. Ona göre o evlatlıktan reddedilmeden bizim evlenebilmemiz bile bir mucize.
Kızlar bilemedim, bu durum gerçekten sıkıntılı mı yoksa ben bu insanlara ısınamadığım için mi batıyor, kin mi var içimde? Ben nasıl alışacağım bu düzene, bu misafirlik aşkına, bu geleneksel aileye, ailenin beklentisi aşırı yüksek kadınlarına? Hayat hep mi böyle evlenince? Gerçi değil görüyorum. Arkadaşlarım da evlendi gayet gençliklerini yaşıyorlar, ben ise adeta aşiret geliniyim ama altınsız aşiret
Çok teşekkür ederimOff yaşadıklarınızı o kadar güzel ifade etmişsiniz ki... uzun dediniz, bir solukta okudum ve duygularınızı bu kadar samimiyetle yazıya dökme becerinizi kıskandım. Ben yazsam bu kadar güzel yazamaz, ifade edemezdim.
Bizim eşimim ailesi ile aramızda dini konularda giyim vs konusunda o kadar uçurum yok (gerçi teyzeleri çok muhafazakar, eşimin anne babası değil) ama doğulular ve "eski kafalılar" diyebilirim. Onlar da çok kalabalık bir aile. Ben eşime en başta ailesinin şehirinde yaşamayacağımı söyledim. Eşim de tanıştığımızda benim yaşadığım şehirde yaşıyordu zaten ve burada kaldık. Ancak uzak olunca da senede 2-3 kere gelme gitme olaylarında en az 1 ay yatıya kalma durumları oluyordu. Kötü insanlar değiller, iyi insanlar ama ben alışık değilim, ben özgürlüğüme ve rahatıma düşkünüm. Dediğiniz gibi elimde sürekli bir tepsi... :) onlar her ne derse o oluyor... Ben ben değilim, eşimin karısı değilim, ben sadece bir gelinim. Benim eşim de sizin eşiniz gibi beni anlıyordu ama kendisi için ailesinin onayı ve sevgisi herşey. En sonunda eşime "benim hayal ettiğim hayat bu değildi" dedim. Bu arada biz zaten çocuk düşünmüyoruz. Eşime "ya boşanalım ya da herkese boşandık diyelim biz gizli gizli görüşelim, gerekirse ben ayrı eve çıkayım, keşke seninle evli olmasaydık sevgili kalsaydık" dedim. Ve eşim beni şaşırttı, beni gerçekten anladı. Eşim ailesinin yanında 5,5 ay kaldı ben gitmedim. Arada bir hafta sonları gittim otelde kaldık vs. Ama eşim de ailesini idare etti bir şekilde "kadının yeri kocasının yanıdır" diyeceklerini sandığım aile öyle demedi. En azından yüzüme demedi. Burada çok kişi bana boşan dedi. Tek başına yaşıyorsun dediler Uzak mesafe ilişkisi gibi evlilik olur mu? dedi. Olmaz ama ben zaten evlenmeden önce de tek başıma yaşamaya alışkındım. Bunun çözümü yok. Değişmez. Eşiniz belki bir nebze idare eder, belki de edemez ama çocuğunuz olursa çok daha zor olur hayat sizin için. Oturup iyice düşünüp taşınmak lazım çünkü bu aile değişmez.
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?