- 23 Şubat 2017
- 1.887
- 5.464
-
- Konu Sahibi Yokuspokus
- #41
Habersiz verebilsem keşke. Valla iplik rengine kadar da bilir ne malı varsavala minimal yaşam adlı topikte çok da güzel atıyoruz/veriyoruz.misal ben dün 13 kıyafet 1 pike takımı gümlettimMarygold
Hatırladım o repliği. Bir kamyon laf anlattı dinine yandığımın ingilizcesinde bu kadar mı ettiBu muydu o kadar upuzun konu, ingiliççe gibim aynı o kadar laf söyleniyor bu kadar mı etti
Ay lav yu filmi evetHatırladım o repliği. Bir kamyon laf anlattı dinine yandığımın ingilizcesinde bu kadar mı etti
Aklıma iki fikir geliyor.
1. Belli bir sayıda anlaşacaksınız, mesela 10. Bu sayıdan fazla ayakkabın olmayacak. 10 ayakkabıyı geçersen 11. Gelince eskilerden biri gidecek.
2. Ivır zıvır için bir dolap hakkı olacak. Onun dışında ıvır zıvırı olursa sorgusuz atılacak.
Belki biraz dizginlenir.
Adam madem atmana birşey demiyor sen de bulduğunu at be kadın :) Neden bu kadar takıyorsun. Senin de bazı konularda takıntın var belli. Onun seni değiştiremeyeceği gibi sen de onu değiştiremezsin. Bunu kabullen. Belki de kabullendiğin gün mutluluğun kapısını aralayacaksınız.
Sürekli birbirinizin olumsuz yönlerini düşünüp içten içe kurulacağınıza, beraber yapmaktan zevk aldığınız şeyler bulun bence...
Eşin istifliyorsa sen at, bırak ortalık tertemiz olmasın, dağınık olsun, ara sıra topla.. Sen bir çocuğa da bakıyorsun herşeye yetişemezsin, kendini buna zorunlu hissetme...
kv ve kp gordugum en istifci insanlar, evlerinde en az 100 tane patlak ampul var, patlayani atmamislar. bitmis tukenmez kalemler, en az 50-60 tane vardir. ustelik sadece kendi coplerini degil, konu komsunun attiklarini da topluyorlar, eski pusku kiyafetler, oyuncaklar, bozuk semaver, tost makinasi....
esim de bundan nasibini almis tabi, aldigimiz ikinci el arabanin icindeki bozuk teyp (yenisini aldi eskiyi sakliyo) yazicidan cikan bitik tonerler, 6 yillik evliyiz buzdolabi disindaki tum elektroniklerin kutulari ( evet bos kutulari, arizalanirsa servise en guvenli o kutularda gidermis) gibi gereksiz ve yer kaplayan hersey bizdede stoklu dueuyor.
evim dubleks, ust kati atolye olarak kullaniyorum (evden calisiyorum) atolyeme ve depoma eline geleni sdoldurmus durumda, at diyorum niye atayim diyor, sat diyorum kim para verir ona diyor:)
allah yardimcin olsun senin de, inan evden su gereksizleri cikartmaya kalksak apartmanin onune cop kamyonu dayamak gerekir
O zaman kocam için sen de bir sorunlusun. Sen atmaktan hoşlanıyorsun diye adamın gereksiz bile olsa eşyalarını atamazsin,ben olsaydım büyük kavga çıkarmistim. Belli bir yaşa gelmis kocana hukmetmeyi bırak.
Kusura kalma, bu evde üç kişi yaşıyoruz ve alanlarımız (Nihayet) belli.
Vestiyerin 2 dolabı ben ve çocuğuma sıkış tıkış aitken, 6-7 dolabı eşimin keyfi ayakkabı alma huyuna tahsis olamaz.
Evin bir odası vestiyer-giyinme odası olur boydan boya; dizsin alsın yerleştirsin genişliğince ama kç kadar alanı, bu şekilde katledip bana iş çıkarıp duramaz. Ayakkabımı sığdıramıyorum, bakıyorum ben tarafıma da almış yürümüş ayakkabıları. Atarım, attım da çok güzel, hele bir "Büyük" kavga çıkarsın, ağzını da yırtarım.
Hali hazırda 2 pc için 2 çalışan mouseumuz var, yedek pillerine kadar alınmış koyulmuş.
Laptopların zaten touchpadi var, bozulan mouseları, kulaklıkları biriktirmek, dolap-çekmece zaptetmekten başka bir şey değil. Oda oda gezip duran okey takımını, diğer oyunları oraya soktum onları attım da oh.
Çocuğun odasından, bir poşet araba yedek parçaları ve pc ıvır zıvırları çıkamaz diğer odalarda da parça parça her şeyi varken, orası çocuğumun alanı ve burası bilgisayarcı yedek parça dükkanı, oto tamir alanı, garaj değil, ev.
Yaklaşık 40 adet mont&kaban’ı, 30 çiftten fazla ayakkabısı olan bir adamın karısı olarak yorumları takipteyim.
Geçenlerde tüm montlarını koltuğa dizdim. Eve gelince şok oldu. Ayırdığı adet 3. 37’si dolaplara geri tıkıştırıldı.
Bu adamların çocukluğuna gençliğine inmek lazım. Muhtemelen etrafında zenginlerle büyüdü ama kendi değildi. Şimdi de o zamanki açlığını bastırıyor.
Bilmiyorum ki, kpim de kvm de böyle... Huylarını almış.
Kvm yoğurt kovası-kavanoz biriktiriyor, benim babam da biriktirir peynir kutusu filan ama onların biriktirme sebebi geçerli, bahçeleri var; çeşit çeşit meyveler filan, bir yere gideceklerine o kovalara-kutulara koyup götürüyorlar hem meyveler ezilmiyor (Dut-ahu dudu gibi şeyler için bilhassa) hem de "Gönderdiğim kap geri geldi mi? Noldu?" derdi olmuyor, cam kavanozlara sürekli reçel-turşu bir şeyler yapıp dağıtıp duruyor kv de... Onların biriktirdikleri şeyler bir sirkülasyon içinde yani. Bizimki yedek parça dükkanı açmış evin içine ve "Lazım olur, kullanılır" diye bekletiyor, ne hikmetse de lazım olmuyor yani.
Evin her yerinden kutusu içinde süs gibi duran ayakkabı çıkardım ya... Lavabo altındaki deterjan dolabının en arkasından bile çıkardım. Halı sahaya neyim gitmez öyle bir alışkanlığı yok ama ya gideceği olursa diye kramponları hazır mesela.
Kırk yılın başı bir kere kampa gitti arkadaşlarıyla, eve iki kişilik iki tane çadırla çıkageldi. Birini aldın da niye iki tane?
Gardırop alınacak beklemede, duvarları yerden aydınlatan projektörle çıkagelmiş, neyime yarayacak onlar?
Diğer konumda anlattım, spiral mini oyma aleti alacaktım ama aylar sonra hani aciliyeti asla yok, "Ben yaparım" diye tutturdu. Ondan vazgeçmiş, sipariş vermiş dremel takım ile çıktı geldi eve. Tamam güzel sürpriz de şu an buna harcama yapmamamız gerekiyor acelesi yok, böyle huyları da var...
Sıkılmanız normal, siz birşeyleri düzene koymak istedikçe eşiniz tam tersi bir tutum takınıyor. Ben de olsam kızardım. İlk başlarda vardı da eşimde böyle birşey. Tamam atayım dediği şeyleri evin bir köşesine sokuşturulmuş olarak buldum çoğu zaman. Ta ki bi gün bu yüzden ciddi kavga edene kadar. 3.5 senelik evliyiz, henüz çocuğumuz yok. Ev 2+1 ve büyük değil üstelik depo alanımız yok. Annem bir çeyiz yapmış 3 kız evlenir o çeyizle. Allah razı olsun tabi ama ortalarda durunca onlarda yıpranıyor. Eşimde bu tutumda olunca bi gün ağlamalı sinir krizi geçirdim resmen. Evden soğudum bıraktım herşeyi, temİzlik yapmadım 10 gün (nasıl dayandım bilmiyorum) eşim en son baktı durum vahim. Beraber yoluna koymayı başladık herşeyi. Şimdi benden çok atar oldu herşeyi. Çünkü 1 kere başlayıp bir şeyleri düzeltmeye başlayınca insanın hoşuna gidiyor ve gerisi gelsin istiyor. Hatta birkaç dolap alıp, birkaç tane de mutfağa yaptırdık. Şimdi bi balkona cam balkon yaptırıp, fazla eşyaları koymayı planlıyorum yer açılması için. Sizi anlıyorum, ne kadar çemkirseniz de eşinize haklısınız. Umarım bu huyundan vazgeçer
Anahtar bir ifade olmus...birbirinizin hayatlarina sigamamak kismini birazcik açar misiniz?
aslında o en basından berı boyleydı sız yaş aldıkca bazı sorunlar da yasadıkca tahammulunuz azaldı ve gozunuze batmaya basladıVazgeçecek, şu uykusuz kalıp düzenlediğim evi bir daha eski hale döndürsün zaten ne varsa kırıp dökeceğim, makaslayacağım, her şeyi.
Tehdit ettim sabah, ciddiyetimi anlamıştır artık umarım.
Baya baya zıt iki insanmışız, onu gördüm evlendikten sonra ve ilk iki senemiz balımlı canımlı tahammüllü geçtikten sonra, yavaş yavaş (Belki de evliliğe alışmanın verdiği rahatlıkla) sert-ters karakter huylarımız ortaya çıkmaya başladı. Çocukla beraber bilhassa, anne-baba olarak birbirimizi yeniden tanıdığımız süreçte de bu uyumsuzluklar pik yaptı.
Daha anlatsam, böyle 3920472389 sayfa anlatasım var, yine doldum içime içime, taşma zamanım gelmiş.
Eşim çok ağır kanlı biri mesela, benim aynı işi bitirip üzerine iki iş daha bitirip kahvemi yudumlayacağım sürede, o tek işi yeni bitiriyordur... Buna güç bela sabretmeyi öğrendim "Ya hiçbir şey yapmayan köşe minderi bi adam olsaydı, şükret elinden her iş geliyor, yapıyor yavaş da olsa" diye.
Kervanın önündeki eşek gibi çekmem gerekiyor bazen, bazen aşırı yayılınca yine uyarıyorum istemsizce.
Önem sıralarımız farklı, gerekli-gereksiz ayırımımız taban tabana farklı.
Evin hatırlatıcısı benim ve her şeyi hatırlamaktan, listelemekten bıktım. Buna bir çözüm bulamadım.
"Yapmayayım, bırakayım, salayım o mecburen hatırlayacak" diyemedim nitekim küçük çocuklu evde tezgah ucunda bıçak, balkon kenarında saldalye unutan bir adamdan bahsediyorum. Bırak bırakabilirsen...
Evin hatırlama-kontrol etme işleri de bana düştükçe, zaten kolay kolay güvenemeyen huyum iyice perçinlendi. Adam da "Nasıl olsa Night kontrol ediyor arkamdan" diye iyice rahatladı, yayılma - unutma huyu azdı.
Ömrümün yarısı, eşimi beklemekle geçiyor. "O mu çok yavaş, ben mi çok hızlıyım" diye düşünüyordum, fark ettim ki ikimiz de bu konuda normal değiliz: Çok basit bir örnek olsun, yemek yemelerimiz mesela.
Çiğnemeden yutup kalkıp devam ediyorum, maks 10 dk belki masada kaldığım; yemek sadece karnımı doyurup işime devam edeceğim bir angarya. Eşim ise keyif insanı, yavaş yavaş, her zerresinin tadına vara vara yesin, masa 1 saat eşimin keyfini beklesin... Hadi benimki bu konuda anormal de, eşim de normal aralıkta değil nitekim bir yere yetişecek olduğumuzda dahi bu keyfinden ödün vermiyor; bir yer kapanacak mesela acele gitmemiz lazım yemekten kalkacağız, ben hazır oldayım, çocuğu da hazırlamışım, adam işte yemeğinden yeni kalkıyor da daha giyinecek filan.
Kaç kere öyle yetişemediğimiz/geç kaldığımız yer oldu (Bir yemek konusu değil, giyinişi bile bir tören, her şeyi tören) ve geç kalmak, birini bekletiyor olmak beni acayip rahatsız ederken, eşimi etmiyor oluşu ve beni de geç bırakan bir faktör oluşu beni mütemadiyen gergin bir insan haline getiriyor. Onun o rahatlığını gördükçe boğasım geliyor.
Daha çok böyle ya...
Biz bi de çocukluk arkadaşıyız yani, bu kadar değildi bu adam diyorum; ya da ben mi fark edemedim bilmiyorum.
Çok zıttız ve şekilden şekle giren ben oldukça enerjim tükeniyor.
çok felsefe yapmışsın bacım ya.okuyayım dedim bir çırpıda okuyamadım.az durup tekrar okuyacağım
Okudum ama diğer alıntı yaptığınız konuları okuyamadım. Kocanızın istifleme huyu var, sizde de temizlik düzen tertip takıntısı var öyle mi? Bu kocanızın evi bu hale getirmesinden dolayı mı var yoksa ondan önce de böyle sizde hastalık düzeyinde olan bir şey miydi? Yani sizin rahatsız olduğunuz konu kendi takıntılarınız mı eşinizin istif huyu mu? Çocuk olduğunda fazla önemsemedim dediğinize göre sizde ciddi bir sorun olmadığını düşünüyorum sorun eşinizde. Durum çok zor çünkü ben de böyle insanlarla bizzat yaşadım. babam biriktirirdi, hiç bir şeyi atmazdı. Ev çöp evdi. Mutfakta paslanmış bulaşıklık vardı yenisini aldırmazdı. Bir gün gittim tıpatıp aynı dizaynı buldum aldım eskisini çöpe atım adam çöpten çıkardı geri yerine koydu, mutfak kapısının arkasına poşet istiflemiş kapı açılmıyordu. Bir oda dolusu (abartmıyorum) plastik şişe deposu vardı. Babam hastalandığında o eve bakıcı gelmek istemedi. Ben de o hastanedeyken attım hepsini. Evden bir tır (evet tır çapırdım) ve 7 varil çöp çıktı. Şimdi eşimde de çöp biriktirme değil de alışveriş hastalığı var aynı malzemeden üç tane beş tane var. Yedek olsun diye alır, bir aldığını beğenmez yenisini alır vs. Bütçemiz sarsılıyor bu yüzden kredi kartı borçlarımız bitmedi, hep eksi bakiyede geziyoruz. Zor bir durum gerçekten hatta siz kulaklık deyince güldüm biz de de aynı durum eşim kulaklık hastası resmen. Yahu topu topu iki tane kulağın var bu kadar kulaklık neye? derim hep. Bakın ben de uzun yazabiliyor muşum, size hiç yardımcı olamadığımın da farkındayım ama Ya tedavi olacak eşiniz ya da o briktirdikçe siz atacaksınız ama sonradan kavga çıkmaması için çok kişisel olan şeyleri mesela ayakkabı gibi ona sormadan atmayın, "lütfen bunu atmama izin verir misin, bunu gerçekten hiç sevmiyorum" vs deyin sizin sevmediğinizi düşünürse o ayakabıdan soğur belki vs.
Vazgeçecek, şu uykusuz kalıp düzenlediğim evi bir daha eski hale döndürsün zaten ne varsa kırıp dökeceğim, makaslayacağım, her şeyi.
Tehdit ettim sabah, ciddiyetimi anlamıştır artık umarım.
Baya baya zıt iki insanmışız, onu gördüm evlendikten sonra ve ilk iki senemiz balımlı canımlı tahammüllü geçtikten sonra, yavaş yavaş (Belki de evliliğe alışmanın verdiği rahatlıkla) sert-ters karakter huylarımız ortaya çıkmaya başladı. Çocukla beraber bilhassa, anne-baba olarak birbirimizi yeniden tanıdığımız süreçte de bu uyumsuzluklar pik yaptı.
Daha anlatsam, böyle 3920472389 sayfa anlatasım var, yine doldum içime içime, taşma zamanım gelmiş.
Eşim çok ağır kanlı biri mesela, benim aynı işi bitirip üzerine iki iş daha bitirip kahvemi yudumlayacağım sürede, o tek işi yeni bitiriyordur... Buna güç bela sabretmeyi öğrendim "Ya hiçbir şey yapmayan köşe minderi bi adam olsaydı, şükret elinden her iş geliyor, yapıyor yavaş da olsa" diye.
Kervanın önündeki eşek gibi çekmem gerekiyor bazen, bazen aşırı yayılınca yine uyarıyorum istemsizce.
Önem sıralarımız farklı, gerekli-gereksiz ayırımımız taban tabana farklı.
Evin hatırlatıcısı benim ve her şeyi hatırlamaktan, listelemekten bıktım. Buna bir çözüm bulamadım.
"Yapmayayım, bırakayım, salayım o mecburen hatırlayacak" diyemedim nitekim küçük çocuklu evde tezgah ucunda bıçak, balkon kenarında saldalye unutan bir adamdan bahsediyorum. Bırak bırakabilirsen...
Evin hatırlama-kontrol etme işleri de bana düştükçe, zaten kolay kolay güvenemeyen huyum iyice perçinlendi. Adam da "Nasıl olsa Night kontrol ediyor arkamdan" diye iyice rahatladı, yayılma - unutma huyu azdı.
Ömrümün yarısı, eşimi beklemekle geçiyor. "O mu çok yavaş, ben mi çok hızlıyım" diye düşünüyordum, fark ettim ki ikimiz de bu konuda normal değiliz: Çok basit bir örnek olsun, yemek yemelerimiz mesela.
Çiğnemeden yutup kalkıp devam ediyorum, maks 10 dk belki masada kaldığım; yemek sadece karnımı doyurup işime devam edeceğim bir angarya (Eğer yemeğe ayrılmış özel bir plan yoksa). Eşim ise keyif insanı, yavaş yavaş, her zerresinin tadına vara vara yesin, masa her gün her öğün istisnasız 1 saat eşimin keyfini beklesin... Hadi benimki bu konuda anormal de, eşim de normal aralıkta değil nitekim bir yere yetişecek olduğumuzda dahi bu keyfinden ödün vermiyor; bir yer kapanacak mesela acele gitmemiz lazım yemekten kalkacağız, ben hazır oldayım, çocuğu da hazırlamışım, adam işte yemeğinden yeni kalkıyor da daha giyinecek filan.
Kaç kere öyle yetişemediğimiz/geç kaldığımız yer oldu (Bir yemek konusu değil, giyinişi bile bir tören, her şeyi tören) ve geç kalmak, birini bekletiyor olmak beni acayip rahatsız ederken, eşimi etmiyor oluşu ve beni de geç bırakan bir faktör oluşu beni mütemadiyen gergin bir insan haline getiriyor. Onun o rahatlığını gördükçe boğasım geliyor.
Daha çok böyle ya...
Biz bi de çocukluk arkadaşıyız yani, bu kadar değildi bu adam diyorum; ya da ben mi fark edemedim bilmiyorum.
Çok zıttız ve şekilden şekle giren ben oldukça enerjim tükeniyor.
Yani kilit cümle istifcilik ama bunu yazinin sonlarinda anladim ancak..
Biraz sende takintilisin sanirim.
Fazlaliklar herkesi rahatsiz eder elbette
Eşiniz atmaniza birsey demiyorsa kullanilabilecek seyler se baska ihtiyaci olana verin siz.. bunu hayir olarak değerlendirin
Bir de bi insan niye surekli ayakkabi alir ki
Buda normal deģil. Yazik yani.
Kac tane konu aćmissin :)) hicbirini okuyamadim ama herseyi kontrol altinda tutma istediğiniz var sinırlar aşilsin istemiyorsunuz belki ama bunada baska formul bulunur.. her eşyadami boyle bilemiyorum oyleyse kotü..
Acaba mininalizm ile ilgili kitap okusa veya program izlese etkisi olur mu? Sanki etkilenebilecek biri gibi geldi bana. Gerçi ben de eşime şekerle ilgili filmi izletmek istiyorum ama etkileneceğini bildiğinden izlemiyor.Öyle olmuyor maalesef, bir dolap, iki dolap, üç dolap...
Hobileri, tamirat işi için ayırdığım bi alan vardı ona; oraya koy kablolarını parçalarını diye alan vermiştim.
Orası dolmuş, diğer dolapların arkalarına sıçramış ne hikmetse ve diğerleri daha kullanılmamış bile, çoğu da bozulmuş zaten.
Sığmaz bizimki bir yere, kamp alışkanlığımız yok (Korkarım ben), evde iki tane iki kişilik çadır bile var; almış gelmiş arkadaşları ile bir kere kampa gitti diye, bir değil iki tane, bari bir al... Ben azalttıkça o arttırıyor öyle. Şimdilik sessiz, baya payladım.