Morallerim sızlıyor

Gecenin kör saati nassınız hanımlar? Ne var ne yok?

Ben, hala daha dolap döküyor, siliyor, ayıklıyor, orayı burayı yerleştiriyor, elimde porselen kalemi bir yandan onu bunu boyuyor, işaretliyor, kutuluyor ve yeniden dizayn etmeye çalışıyorum, şimdi mola verdim ve geldim oturdum pc karşısına. Saat olmuş gecenin 4ü, uyku tutmuyor; yok artık bitmeli bu iş, yarım kaldıkça bk gibi oluyorum, sürüncemeye giriyorum...
Şimdi her yer elimden geçtikçe, eşimin istif huyuyla yeniden yüzleşiyorum, gözlerim doluyor düşüncelere salınıyorum öyle...

Biraz dert yanasım geldi. Şu saatte için için sinirlendiğimi, minik minik sövdüğümü fark edince, şuraya yazayım da sabaha adamın beynini yine yemeyeyim dedim.

6 yıllık evliyiz ve yaklaşık 3 sene önce doğum yaptım.
Çocukla birlikte, ara ara da yoklayan depresyon eşliğinde, eskisi gibi tüm köşeleri didik didik döküp temizleme-yerleştirme huyum, yerini bir miktar "Amaannn, dağılsın"a bırakmıştı; çünkü çocukla sürekli dağılıyorduk pek çoğunuzun bebekli süreçte yaşadığı gibi, sığmıyorduk bir yere her yer çocuk eşyası dolmuştu bir anda, ben sıkıntılarımı orayı burayı değiştirerek çıkarıyordum zaten ve kronik bir yorgunluk, üzerime sinen buhran ile de savaşıyordum o sıralar (Bebeğim kolikti), birkaç yeri elden geçirsem de, bir yerden sonra yine berbat oluyordu ve anlayamıyordum (Annem de orayı burayı süsleyip ora bura sehpa getirip çiçek koyup duruyordu o sıra), hayattan beziyordum mütemadiyen, çaktırmıyordum. Hatta şöyle konular da açmışım:


Sonra bu evde daha oturmaya karar verince (Taşınmayı, mekan değiştirmeyi de düşünmüştüm şu ruh halinden bi çıkayım, belki iyi gelir yeni ev diye), evi tam kullanışlı, tüm fazlalıklardan arı bir düzene geçirmeye karar verdim-verdik. Şöyle şeyler işte:


Ve bu süreçte, eşimin planlarımı sürekli baltalar şekilde biri bitmeden diğeri başlarcasına başıma iş çıkarması ve eve gereksiz bir şeyler alıp durması da bu sene iyiden iyiye ayyuka çıktı, adam öncelik-önem sırasını şaştı:

Bu depresyonik hallerde, yine de kendimi yatak döşek salmayıp, evi sırtımda taşımaya çalışıyordum, her işiyle.
Bilmiyorum, çocukluğumdan kalma bir şey midir, eğer elimden gelen bir şeyse, bir işi başkasına yaptırasım da gelmiyor kolay kolay, güvenemiyorum-beğenemiyorum (Bi bıraktık işleri ustalara, evi zaten berbat ettiler, inşaatlı konuda anlatmıştım bir miktar sanırım). Bu da ayrı bir hikaye gerçi, kırk yılın başı bir hanımın evi temizlemesine bayılmıştım, bulmuştum ama o da belini incittikten sonra temizlik işini bırakmış. Neyse yine kafam karıştı, dallandırıp budaklandırıyorum.

Geçtiğimiz gün, eşim şu bir heves başladığı sera işi için 4 günlüğüne bir arkadaşını da yanına alarak, bahçe evine yatılı gitti.
Aha dedim, fırsat bu fırsat, şu evi bir deşeyim dip köşe, kuytularına kadar bir gayret; o poşetlerde, kutularda, kolilerde yine neler var? Çünkü 2-3 senedir ev rayından çıkmış bir halde, bir yerlerden yer açıyorum, sonra yine doluyor gibi, yönsüz bir halde. Ben yönetemiyorum bu evi herhalde filan diye hayıflanıyorum, salıyorum bir noktadan sonra... İçim sıkılıyor.

Neyse, girdim yine vestiyerden...
O ayakkabıların ne zaman alındığını bilmiyorum, bilmiyorum cidden. Sürekli giydiği 2-3 ayakkabısı haricinde, kutu kutu doldurmuş yine her yeri. Alıp, kapıdan girerken hemen yukarı mı diziyordu ne yapıyordu bilmiyorum, tozunu almıyordum uzun zamandır o tarafların ve eskiyen ayakkabılarını atmak da yok, biriktirmiş resmen.

Attım.
"Bunların varlığını bile hatırlamaz" deyip çok eskiyenleri attım. "Neden eski ayakkabılarını, bu kadar ayakkabısı varken biriktirmiş bu adam?" diye düşünürken "Bahçeye götürürüm" deyip ayırıp durduğu ve hiç bahçeye götürülemeyen diğer ayakkabılarını da buldum.

Tv ünitesinin altındaki çekmece hep karışık, yine karışık, sürekli karışık...
Deştim ve kullanılmayan 4 mouse buldum. Denedim, 3ü bozuk ve biriktirmiş adam. Yedek kablo-parça ne halt edecek bilmiyorum, attım.
Taa yukarılardan bir poşet indirdim, içi kulaklık dolu, sayamadım kaç tane olduğunu. Denedim, bir kısmı bozuk, bir kısmının tek kulaklığı çalışıyor, bir kısmını da denemedim bile fenalık geldi... Attım...

Attım, attım, attım ve attım.
Daha önce de atmıştım, bir senede yine dolmuş, istiflenmiş... Hayretler içinde attım.

4 gün bahçede kalacak diye umuyordum (Evet 3 gün boyunca -bir yandan çocukla ilgilenerek-, ne kadar çekmece-dolap varsa döküp ayıklamakla geçti), erken gelip sürpriz yapmak istemiş. Markete inmeden hemen önce kapının dışına o gün büyük bi çöp poşeti çıkarmıştım, baskın yedim. "Bu ne? Ne atıyorsun böyle?" diye başladık...
"O çöpü karıştırırsan vallahi küserim, ciddi küserim" li konuşmalar, "Ne attığını görmek istiyorum"lu ısrarlar derken "İstif huyun var senin, bazı şeyleri çöp oldukları halde biriktirmişsin yine" filan böyle ufak bi tartışma yaşadık.
"Bu evin ne yerleşmesi bitiyor, ne temizliği ne bilmem nesi; yıldım, istemiyorum. Bir garajın bilmem neren olursa o zaman oraya yığ bunları ya da git bir depo kirala. Evde istemiyorum"lu çıkışlar vs... Evde bulup yolladığım yedek araba parçaları (Far, dikiz aynası, pencere lastikleri), gerisin geri eve getirilip hangi ara sokulmuş bunun da hesabını sordum tabi.

Kafamı beynimi toparlayamıyor, ev sürekli her yerinden farklı sıkıp duruyordu; boşuna değilmiş...
Aynı gün obsesyonum azdı, gittim sinirden tüm banyoyu deterjanlayıp diş fırçası ile fırçaladım.

Çekip önüme yine konuşacağım ama yine "Tamam" deyip bildiğini okumaya devam edecek; hep böyle oluyor.
Az bir yer kaldı, orayı da sabaha kadar bitirmiş olurum.
Neden böyleyiz ya? Neden başımız kçımız ayrı dümen kırıyor bu evde, neden takım olamıyoruz?
İki insan, bu kadar zıt huyları olur ya, bu kadar zıt oluruz ancak... Gizli bir inatlaşma içindeyiz sanki, küs değiliz ama barışamıyoruz da sanki.


Bir yandan iş yapıyor, bir yandan ağlamanın eşiğinde söyleniyorum öyle.
Karı-koca sığamadık bir eve ne eve sığabildik ne birbirimizin hayatlarına doğru düzgün.

Sıkılmanız normal, siz birşeyleri düzene koymak istedikçe eşiniz tam tersi bir tutum takınıyor. Ben de olsam kızardım. İlk başlarda vardı da eşimde böyle birşey. Tamam atayım dediği şeyleri evin bir köşesine sokuşturulmuş olarak buldum çoğu zaman. Ta ki bi gün bu yüzden ciddi kavga edene kadar. 3.5 senelik evliyiz, henüz çocuğumuz yok. Ev 2+1 ve büyük değil üstelik depo alanımız yok. Annem bir çeyiz yapmış 3 kız evlenir o çeyizle. Allah razı olsun tabi ama ortalarda durunca onlarda yıpranıyor. Eşimde bu tutumda olunca bi gün ağlamalı sinir krizi geçirdim resmen. Evden soğudum bıraktım herşeyi, temİzlik yapmadım 10 gün (nasıl dayandım bilmiyorum) eşim en son baktı durum vahim. Beraber yoluna koymayı başladık herşeyi. Şimdi benden çok atar oldu herşeyi. Çünkü 1 kere başlayıp bir şeyleri düzeltmeye başlayınca insanın hoşuna gidiyor ve gerisi gelsin istiyor. Hatta birkaç dolap alıp, birkaç tane de mutfağa yaptırdık. Şimdi bi balkona cam balkon yaptırıp, fazla eşyaları koymayı planlıyorum yer açılması için. Sizi anlıyorum, ne kadar çemkirseniz de eşinize haklısınız. Umarım bu huyundan vazgeçer 🙏🏻
 
Okudum ama diğer alıntı yaptığınız konuları okuyamadım. Kocanızın istifleme huyu var, sizde de temizlik düzen tertip takıntısı var öyle mi? Bu kocanızın evi bu hale getirmesinden dolayı mı var yoksa ondan önce de böyle sizde hastalık düzeyinde olan bir şey miydi? Yani sizin rahatsız olduğunuz konu kendi takıntılarınız mı eşinizin istif huyu mu? Çocuk olduğunda fazla önemsemedim dediğinize göre sizde ciddi bir sorun olmadığını düşünüyorum sorun eşinizde. Durum çok zor çünkü ben de böyle insanlarla bizzat yaşadım. babam biriktirirdi, hiç bir şeyi atmazdı. Ev çöp evdi. Mutfakta paslanmış bulaşıklık vardı yenisini aldırmazdı. Bir gün gittim tıpatıp aynı dizaynı buldum aldım eskisini çöpe atım adam çöpten çıkardı geri yerine koydu, mutfak kapısının arkasına poşet istiflemiş kapı açılmıyordu. Bir oda dolusu (abartmıyorum) plastik şişe deposu vardı. Babam hastalandığında o eve bakıcı gelmek istemedi. Ben de o hastanedeyken attım hepsini. Evden bir tır (evet tır çapırdım) ve 7 varil çöp çıktı. Şimdi eşimde de çöp biriktirme değil de alışveriş hastalığı var aynı malzemeden üç tane beş tane var. Yedek olsun diye alır, bir aldığını beğenmez yenisini alır vs. Bütçemiz sarsılıyor bu yüzden kredi kartı borçlarımız bitmedi, hep eksi bakiyede geziyoruz. Zor bir durum gerçekten hatta siz kulaklık deyince güldüm biz de de aynı durum eşim kulaklık hastası resmen. Yahu topu topu iki tane kulağın var bu kadar kulaklık neye? derim hep. Bakın ben de uzun yazabiliyor muşum, size hiç yardımcı olamadığımın da farkındayım ama Ya tedavi olacak eşiniz ya da o briktirdikçe siz atacaksınız ama sonradan kavga çıkmaması için çok kişisel olan şeyleri mesela ayakkabı gibi ona sormadan atmayın, "lütfen bunu atmama izin verir misin, bunu gerçekten hiç sevmiyorum" vs deyin sizin sevmediğinizi düşünürse o ayakabıdan soğur belki vs.
 
Yani kilit cümle istifcilik ama bunu yazinin sonlarinda anladim ancak..
Biraz sende takintilisin sanirim.
Fazlaliklar herkesi rahatsiz eder elbette
Eşiniz atmaniza birsey demiyorsa kullanilabilecek seyler se baska ihtiyaci olana verin siz.. bunu hayir olarak değerlendirin
Bir de bi insan niye surekli ayakkabi alir ki
Buda normal deģil. Yazik yani.
Kac tane konu aćmissin :)) hicbirini okuyamadim ama herseyi kontrol altinda tutma istediğiniz var sinırlar aşilsin istemiyorsunuz belki ama bunada baska formul bulunur.. her eşyadami boyle bilemiyorum oyleyse kotü..
 
Gecenin kör saati nassınız hanımlar? Ne var ne yok?

Ben, hala daha dolap döküyor, siliyor, ayıklıyor, orayı burayı yerleştiriyor, elimde porselen kalemi bir yandan onu bunu boyuyor, işaretliyor, kutuluyor ve yeniden dizayn etmeye çalışıyorum, şimdi mola verdim ve geldim oturdum pc karşısına. Saat olmuş gecenin 4ü, uyku tutmuyor; yok artık bitmeli bu iş, yarım kaldıkça bk gibi oluyorum, sürüncemeye giriyorum...
Şimdi her yer elimden geçtikçe, eşimin istif huyuyla yeniden yüzleşiyorum, gözlerim doluyor düşüncelere salınıyorum öyle...

Biraz dert yanasım geldi. Şu saatte için için sinirlendiğimi, minik minik sövdüğümü fark edince, şuraya yazayım da sabaha adamın beynini yine yemeyeyim dedim.

6 yıllık evliyiz ve yaklaşık 3 sene önce doğum yaptım.
Çocukla birlikte, ara ara da yoklayan depresyon eşliğinde, eskisi gibi tüm köşeleri didik didik döküp temizleme-yerleştirme huyum, yerini bir miktar "Amaannn, dağılsın"a bırakmıştı; çünkü çocukla sürekli dağılıyorduk pek çoğunuzun bebekli süreçte yaşadığı gibi, sığmıyorduk bir yere her yer çocuk eşyası dolmuştu bir anda, ben sıkıntılarımı orayı burayı değiştirerek çıkarıyordum zaten ve kronik bir yorgunluk, üzerime sinen buhran ile de savaşıyordum o sıralar (Bebeğim kolikti), birkaç yeri elden geçirsem de, bir yerden sonra yine berbat oluyordu ve anlayamıyordum (Annem de orayı burayı süsleyip ora bura sehpa getirip çiçek koyup duruyordu o sıra), hayattan beziyordum mütemadiyen, çaktırmıyordum. Hatta şöyle konular da açmışım:


Sonra bu evde daha oturmaya karar verince (Taşınmayı, mekan değiştirmeyi de düşünmüştüm şu ruh halinden bi çıkayım, belki iyi gelir yeni ev diye), evi tam kullanışlı, tüm fazlalıklardan arı bir düzene geçirmeye karar verdim-verdik. Şöyle şeyler işte:


Ve bu süreçte, eşimin planlarımı sürekli baltalar şekilde biri bitmeden diğeri başlarcasına başıma iş çıkarması ve eve gereksiz bir şeyler alıp durması da bu sene iyiden iyiye ayyuka çıktı, adam öncelik-önem sırasını şaştı:

Bu depresyonik hallerde, yine de kendimi yatak döşek salmayıp, evi sırtımda taşımaya çalışıyordum, her işiyle.
Bilmiyorum, çocukluğumdan kalma bir şey midir, eğer elimden gelen bir şeyse, bir işi başkasına yaptırasım da gelmiyor kolay kolay, güvenemiyorum-beğenemiyorum (Bi bıraktık işleri ustalara, evi zaten berbat ettiler, inşaatlı konuda anlatmıştım bir miktar sanırım). Bu da ayrı bir hikaye gerçi, kırk yılın başı bir hanımın evi temizlemesine bayılmıştım, bulmuştum ama o da belini incittikten sonra temizlik işini bırakmış. Neyse yine kafam karıştı, dallandırıp budaklandırıyorum.

Geçtiğimiz gün, eşim şu bir heves başladığı sera işi için 4 günlüğüne bir arkadaşını da yanına alarak, bahçe evine yatılı gitti.
Aha dedim, fırsat bu fırsat, şu evi bir deşeyim dip köşe, kuytularına kadar bir gayret; o poşetlerde, kutularda, kolilerde yine neler var? Çünkü 2-3 senedir ev rayından çıkmış bir halde, bir yerlerden yer açıyorum, sonra yine doluyor gibi, yönsüz bir halde. Ben yönetemiyorum bu evi herhalde filan diye hayıflanıyorum, salıyorum bir noktadan sonra... İçim sıkılıyor.

Neyse, girdim yine vestiyerden...
O ayakkabıların ne zaman alındığını bilmiyorum, bilmiyorum cidden. Sürekli giydiği 2-3 ayakkabısı haricinde, kutu kutu doldurmuş yine her yeri. Alıp, kapıdan girerken hemen yukarı mı diziyordu ne yapıyordu bilmiyorum, tozunu almıyordum uzun zamandır o tarafların ve eskiyen ayakkabılarını atmak da yok, biriktirmiş resmen.

Attım.
"Bunların varlığını bile hatırlamaz" deyip çok eskiyenleri attım. "Neden eski ayakkabılarını, bu kadar ayakkabısı varken biriktirmiş bu adam?" diye düşünürken "Bahçeye götürürüm" deyip ayırıp durduğu ve hiç bahçeye götürülemeyen diğer ayakkabılarını da buldum.

Tv ünitesinin altındaki çekmece hep karışık, yine karışık, sürekli karışık...
Deştim ve kullanılmayan 4 mouse buldum. Denedim, 3ü bozuk ve biriktirmiş adam. Yedek kablo-parça ne halt edecek bilmiyorum, attım.
Taa yukarılardan bir poşet indirdim, içi kulaklık dolu, sayamadım kaç tane olduğunu. Denedim, bir kısmı bozuk, bir kısmının tek kulaklığı çalışıyor, bir kısmını da denemedim bile fenalık geldi... Attım...

Attım, attım, attım ve attım.
Daha önce de atmıştım, bir senede yine dolmuş, istiflenmiş... Hayretler içinde attım.

4 gün bahçede kalacak diye umuyordum (Evet 3 gün boyunca -bir yandan çocukla ilgilenerek-, ne kadar çekmece-dolap varsa döküp ayıklamakla geçti), erken gelip sürpriz yapmak istemiş. Markete inmeden hemen önce kapının dışına o gün büyük bi çöp poşeti çıkarmıştım, baskın yedim. "Bu ne? Ne atıyorsun böyle?" diye başladık...
"O çöpü karıştırırsan vallahi küserim, ciddi küserim" li konuşmalar, "Ne attığını görmek istiyorum"lu ısrarlar derken "İstif huyun var senin, bazı şeyleri çöp oldukları halde biriktirmişsin yine" filan böyle ufak bi tartışma yaşadık.
"Bu evin ne yerleşmesi bitiyor, ne temizliği ne bilmem nesi; yıldım, istemiyorum. Bir garajın bilmem neren olursa o zaman oraya yığ bunları ya da git bir depo kirala. Evde istemiyorum"lu çıkışlar vs... Evde bulup yolladığım yedek araba parçaları (Far, dikiz aynası, pencere lastikleri), gerisin geri eve getirilip hangi ara sokulmuş bunun da hesabını sordum tabi.

Kafamı beynimi toparlayamıyor, ev sürekli her yerinden farklı sıkıp duruyordu; boşuna değilmiş...
Aynı gün obsesyonum azdı, gittim sinirden tüm banyoyu deterjanlayıp diş fırçası ile fırçaladım.

Çekip önüme yine konuşacağım ama yine "Tamam" deyip bildiğini okumaya devam edecek; hep böyle oluyor.
Az bir yer kaldı, orayı da sabaha kadar bitirmiş olurum.
Neden böyleyiz ya? Neden başımız kçımız ayrı dümen kırıyor bu evde, neden takım olamıyoruz?
İki insan, bu kadar zıt huyları olur ya, bu kadar zıt oluruz ancak... Gizli bir inatlaşma içindeyiz sanki, küs değiliz ama barışamıyoruz da sanki.


Bir yandan iş yapıyor, bir yandan ağlamanın eşiğinde söyleniyorum öyle.
Karı-koca sığamadık bir eve ne eve sığabildik ne birbirimizin hayatlarına doğru düzgün.
Eneee okuyan biri bana da özet geçsin hep ben özetliyorum bu defa okumaya üşendim biri özet geçsin olur mu 😅
 
Yani kilit cümle istifcilik ama bunu yazinin sonlarinda anladim ancak..
Biraz sende takintilisin sanirim.
Fazlaliklar herkesi rahatsiz eder elbette
Eşiniz atmaniza birsey demiyorsa kullanilabilecek seyler se baska ihtiyaci olana verin siz.. bunu hayir olarak değerlendirin
Bir de bi insan niye surekli ayakkabi alir ki
Buda normal deģil. Yazik yani.
Kac tane konu aćmissin :)) hicbirini okuyamadim ama herseyi kontrol altinda tutma istediğiniz var sinırlar aşilsin istemiyorsunuz belki ama bunada baska formul bulunur.. her eşyadami boyle bilemiyorum oyleyse kotü..
Evet bu iyi fikir. Buna senden daha fazla ihtiyacı olan insanlar var, parası yok alamıyor, çaresiz durumda, bağışlayalım, diye duygu sömürüsü yapın. Razı olur o zaman belki.
 
  • Beğen
Reactions: H M
Benim anladığım kadarıyla sizin de ağır takıntılarınız var bu konuda bir uzmandan yardım aldınız mı? Ben de yeni evliyim ve temizlik takıntım vardı. Eşimin ailesi çok temiz insanlar değil e haliyle eşimde öyle ama ben bu takıntımı yenmek için çaba sarfettim bu sürede de eşime en azından genel hijyen kurallarına öğretmeye çalıştım ama güzellikle bağırarak ya da kavga ederek değil ki çok despot bir insanımdır. Eşimde sağolsun hiç itiraz etmedi hatta hergün tertemiz kıyafet ev mis kokulu o kadar hoşuna gitmeye başladı ki. Sorun şu ben yerde saç görünce oturup ağlardım siz düşünün. Ama erkeklerin bunu anlamasını beklemek gerçekten saçma 3 abim vardı onların arkalarını temizlerken takıntılı olmuştum bence evlilikte bazı huylarımıza müsamaha göstermek gerektiğini düşünüyorum çünkü bu adamlar bu kadınlar koca koca insanlar 0 dn hiçbişey öğretemeyiz belki de sizin takıntılarınız da onu çok yordu aynı şeyi biraz büyüdüğü zaman çocuğunuza da yapacaksınız ve emin olun çevremde çok var anneyle bağları o kadar kopuk ki ergenlik zamanlarına geldiklerinde sizden çok uzaklaşıyorlar kendinize de yapmayın bence bunu bir uzmandan yardım alın eşinizde biriktirme hastalığı varsa sizdede takıntılar var.
 
Marie Kondo'nun kitabını okudun mu? Orda gençliğinde evdeki diğer aile üyelerinin eşyalarını sormadan attığı için ona evin diğer odalarında temizlik yapmayı yasakladıkları bir bölüm vardı. Hatırladığım kadarıyla bir süre sadece kendi eşyalarına odaklanıp onları sadeleştirdikten sonra evdekilerin de değişmeye başladığından bahsediyordu.

Bence sen de sadece kendi eşyalarına odaklan bir süre, kendi kullandığın alanları olabilecek en sade biçime getirip ferahlat. O eşyadan boğuluyorum hissinden asıl o kurtaracak seni. Zaten kabul edelim hiç açmadığın, düzenli kullanmadığın dolap ve çekmecelerde eşinin biriktirdiği eşyaların aslında evin dağınıklığına ya da kullanışsızlığına bir katkısı yok. Çünkü olsa o ıvır zıvır eşyalar daha önceden ortalarda dolanıp gözüne batmış olurdu. 4 günlük derin temizlik sırasında saklandıkları yerden bulup çıkardığında şaşırıp hayal kırıklığına uğramazdın.
 
Yaklaşık 40 adet mont&kaban’ı, 30 çiftten fazla ayakkabısı olan bir adamın karısı olarak yorumları takipteyim.

Geçenlerde tüm montlarını koltuğa dizdim. Eve gelince şok oldu. Ayırdığı adet 3. 37’si dolaplara geri tıkıştırıldı.

Bu adamların çocukluğuna gençliğine inmek lazım. Muhtemelen etrafında zenginlerle büyüdü ama kendi değildi. Şimdi de o zamanki açlığını bastırıyor.
İnanamıyorum😳😳😳😳
 
vala minimal yaşam adlı topikte çok da güzel atıyoruz/veriyoruz.misal ben dün 13 kıyafet 1 pike takımı gümlettim Marygold Marygold
 
Bence birbirinizin alışkanlıklarına biraz daha saygılı olmalısınız. Benim eşyalarım benden habersiz verilse ben çıldırırım. Evet siz de haklısınız çok biriktirmiş ama çözümü bu değil. Adam kendi evine sığdırılmadığını düşünür ve bir süre sonra evi yabancı görmeye başlar. Sessizce yıldırma politikası uygulayın. Ona bir dolap verin, sizin dolabınızdan daha büyük olsun. Eşyalarına hiç karışmayın istediği kadar doldursun. Bir yerden sonra sığamayışıyla ve gereksiz biriktirmesiyle kendi yüzleşecek. Özellikle altını çiziyorum onun dolabı daha büyük olsun ki bahane edip zaten dolap küçüktü demesin.
 
Canım kocası eşyalarını çok biriktiriyormuş atmıyormuş. Konu sahibi de ondan habersiz atmış kavga çıkmış. Bu kadar 😊
Bu muydu o kadar upuzun konu, ingiliççe gibim aynı o kadar laf söyleniyor bu kadar mı etti 😅
 
İyi yapmışsınız atmakla . Fazla eşyaya tahammül edemem 6 ayda bir krizler fenalıklar gelir alırım elime poşeti kullanılmayan ne eşya kıyafet ayakkabı varsa toplar atarım ve çok rahatlarım . Hem eşya hem iş azalıyor bıraksam eşim de giriş düzeyde istifçi bir şey atmaz biraz da üşendiğinden . Ama attığıma da karışmaz seninkiler geldi yine der alıştı . Atın rahatlayın eşinize aldırmayın zamanla alışacaktır. Çerçöple uğraşan o değil sizsiniz .
 
X