Night, eşin istifçiden ziyade alayım dursun lazım olur'cuya benziyor, biriktirme hastalığı olanlar genel olarak herşeyi (kutular, yedikleri içtikleri şeylerin paketleri, atıkları vs) istifliyor ve onlarla duygusal bağ kuruyor, galiba sende bununla ilgili bir belgesel videosu koymuşsun, benzer belgeselleri seyrettim, istifçilerin sorunu psikolojik olduğundan ve geçmişlerinde istifçiliğe sebep olan bir hikaye yattığından, biriktirdikleri şeyleri atma aşamasında uzman yardımı alıyorlardı.
Eşinin biriktirdikleriyle duygusal bir bağ kurup onları attığında depresyona girdiğini sanmıyorum, belki eşin gibi dursun lazım olur'cularında psikoloji de bir yeri vardır bilmiyorum.
Asıl istifçilik bizim bir tanıdığın eşinde vardı, ya adam mola yerlerinde, cafe vb yerlerde verilen kolonyalı mendiller var ya yıllarca onları bile biriktirmiş, çekmeceler dolusu kolonyalı mendil ve eşindeki gibi kulaklıkları vardı :)) piller, kürdanlar, evin neredeyse her dolabından adamın istifleri çıkardı.
İnsan onca şeyi niye biriktirir, dolaplarda gördükçe hiç mi içi sıkılmaz anlamamıyorum.
Çoğunlukla kadınlarda var sanıyordum bu ayakkabı alıp kenara atma işi, yani ben ehil, eğitimini almış biri değilim lakin eşinin sorunu alışveriş dürtüsü noktasında başlıyor galiba, bir gün lazım olur diyerek alma eylemine geçiyor, haliyle aldığı herşey birikiyor.
Kadınlarda da var indirimde gördükleri şeyleri alıp bir düğün olur, belki bir toplantı olur giyerim deyip dolabın diplerine attıkları, yıllar sonra bile hala etiketiyle duran bir sürü elbise, bluz, ayakkabı:))
Konuşmayla, birlikte toplamakla işi çözememişsiniz sanırım, bu noktada çözüm ne olur bilemem lakin düzenli, titiz herşey yerli yerinde olsun takıntım olmamasına rağmen evde fuzuli fazlalık olan şeyleri bende sevmem, acımam atarım ben:) bende de at-kurtul huyu var :))) evde kalabalık eşyayı, her yerde çakıl çukul duran şeyler gözüme batar, görmekten sıkıldım deyip tabak çanak, mobilya atmışlığım var fakat bizde atmak sorun haline gelmez çünkü eşimde takılıyor, donuyor diye sinir olup sorunu çözemeyince camdan aşağı pc, monitör, kol saati vs vs attığından, karı-koca oh attım kurtuldum noktasında uyumluyuz.
Camdan aşağı pc atmak çok kral hareket yalnız :)))
Aklıma şu geldi:
Evet, hastalık tarzı bir şey değil Müdürüm tepkilerini gözlemlediğim kadarıyla.
Çöpten hiçbir lafı sözü dinlemeksizin illaki geri almaya çalışma, büyük olaylar çıkarma gibi tepkileri yok. Duygusal bağı yok.
O "Lazım olur belki" huyu olan bir anneyle büyüdüm ben de, evimizin içinde çok bunladığımı, temizliğin-toz almanın hiç bitmediğini (Çok titiz bir kadındır annem) ve çok üzüldüğümü hatırlarım. Odamı odam gibi hissedemediğimi, çünkü annemin "Bir gün lazım olacak" diye ayırdığı fazla sandalyeleri vs. oda kapımın arkasına koyduğunu, her yere bir şeyler sıkıştırdığını filan biliyorum ve daha neler.
Bunları yazmıştım, somut olarak gördüm, bir evden iki evlik eşyanın nasıl çıktığını, çünkü annemler yazlığı yaptırınca neredeyse hiç yeni eşya almadılar, evimizden bir ev daha çıkarıp döşedik.
Değdi mi bu kadar hamallığa bilmiyorum; diğer evi de dolmuş yine ağzına kadar. Beni gelin etti yolladı, kardeşim başka şehirde kendi evinde işinde; bizden sonra boş kalan odamız da annemin bir çeşit deposu olmuş. :)
Bir miktar bana da bulaşmıştı bu huy, "Bir şey tamamen eskiyip miadını doldurana kadar kullan, kuruya kurt düşmez o tabaklar, çarşaflar hep lazım olacak aldığın şey mutlaka lazım olur, daha dünürlere karışacaksın, çocuğun okula başlayacak arkadaşları gelip gidecek" vs gibi bir huy olarak ortaya çıkmıştı bende de, annem etkisi.
Şu evden eşya gönderirken "Lazım olur mu ki, şimdi bu hiç kullanmadığım yepyeni şeyi verip buraya başka bir şey alacağım, israf mı olacak?" diye çok muallakta kaldım, elim gitmiyordu başlarda.
Sonra volkan gibi patladım; annemin ektiği fikri-benim sıkılmamı tarttım ve bir başladım pir başladım...
Gönderdikçe hafifledim, hafifledikçe depresyon halimin üzerimden dağıldığını fark ettim, "Beni bunlar hep sıkmıştı niye bu kadar bekledim? Gönlün sığdığı yere her şey sığar, sandalye yoktur bir minder atıveririz yeter" diye söylene söylene.
Bir liste yapmaya kalksam müdürüm, henüz gıcır gıcır haldeyken çıkardıklarım...
Kullanamadığım ne varsa gönderdim/hediye ettim; ihtiyacı olanlarla bire bir yüz yüze gelme fırsatım da oldu bazen ve onların mutluluğunu gördükçe ben de çok mutlu oldum. Bu evde yığılı battaniyeleri 10 sene sonrası bir bilinmeze saklamaktansa, bir çocuk üşümeden uyur dedim mesela.
Ruhen her yönden ferahladım ve bazı şeyleri de almayı kestim.
Kendime yeni kıyafet almıyorum doğru düzgün, oğlana da çok almıyorum; etiketi üzerinde çok kıyafet verdim, çabuk büyüyorlar gerek yok heves diye alınmasın her şey dedim, oyuncaklara sınır getirdim vs.
Eşimin elektronik zaafı var, bu evden eşya gönderme hallerine start verince "Alma, dur, her yeriyle bir oturtalım; yeniden bakalım, birlikte alalım alacaklarımızı" vb. konuştum. Bu süreçte eve alıp geldiklerini sayıyorum:
Yeni bir katı meyve sıkacağı (Mutfağa alma hiçbir şey şimdi dediğim halde)
Duvarları yerden aydınlatan projektör, iki tane.
Dremel takım (Acelesi yok, atölyeye alınır o, eve girmesin dediğim halde)
İki kişilik çadır iki tane (Kullansak gam yemeyeceğim, bari bir tane alsaydı)
Arabaya çeşitli aksesuarlar (Aciliyeti-gereği yok. Mesela üç direksiyon kılıfı almış renkli renkli, zaten arabada var bir tane, ikisini babalara hediye edecekmiş, biri de bize yedekmiş, yeni bi telefon tutacağı görmüş vs)
Bisiklet comfort sele yedek (Sadece bir kere -totomu acıttı bu sele- dedim diye, ki kullanmıyorum bisikleti aylardır)
Kamp tipi termos ve ışıldak (Termos, ışıldak var zaten evde)
Yeni krampon (Halısaha alışkanlığı yok)
3 tane daha ayakkabı alınmış koyulmuş haberim yok.
Çocuğa denizde kullanması için yelek (Zaten yeleği, kolluğu ve botu var; 2-3 sene sonrası için almışmış büyükmüş bu yelek, indirimde görmüş tükenmeden hemen almış, dur bismillah)
Kediye yeni tuvalet (Kapalı ve daha büyük)
Bir sürü bali-japon yapıştırıcısı, elektrik bantlar vs (Zaten evde var, yedek olacakmış bunlar)
Çocuğa sürpriz Akülü araba (Önce nerede muhafaza edeceğimizi ayarlasaydık bari)
Diğer pc aksesuarları
Bunun bir çeşit garantileme-kendini güvende hissetme gibi bir şey olduğunu da düşünüyorum psikolojik olarak hani "Şimdi alabiliyorum, alayım; belki sonra alamayacak durumda olurum" gibi bir şey olsa gerek.
Daha vardır yani... "Duralım, almayalım" dediğim halde.
Sonra da "Gardırop bir ay bekleyecek" desin... E böyle ıcık cıcık şeylere para gitmez gibi olur da, gidiveriyor işte böyle bir durumu da var, sonra da karışıp kalıyoruz yine; eve esas yapılması gerekenler bekletiliyor, diğerlerine yer aranıyor; sonra yine bir doluluk oluşuyor, yeniden bir ayıklamaya gidiliyor ve bu ayıklama sırasında yine fazladan kablolar, mouselar vsler filan bulunuveriyor.
En son modemin yerini değiştirdik, wifi dağıtıcı almıştık; onlarla beraber bir sürü kabloyu da doluşturuvermiş bir yerlere.
İlgi alanlarına yönelik ayrı bir odası-garajı bir yeri olmalı eşimin ben bunu anladım Mune, elektronik-araba yedek parça vb. şeyleri için ya bahçe evinde, ya buradan taşınırsak ona göre bir yer seçmemize özen göstereceğim, eşime ayrı bir oda bir şey çıkaracak bir şeyler yapacağım. Buna hakkı var, ihtiyacı var.
Bunun haricinde yedekleyerek istifleme halini de orada depo gibi yaşasın artık.
Ruhen sıkılıyorum.