Morallerim sızlıyor

Yokuspokus

Nope thanks
Üyelik İptali
Kayıtlı Üye
3 Mart 2016
18.150
76.557
Gecenin kör saati nassınız hanımlar? Ne var ne yok?

Ben, hala daha dolap döküyor, siliyor, ayıklıyor, orayı burayı yerleştiriyor, elimde porselen kalemi bir yandan onu bunu boyuyor, işaretliyor, kutuluyor ve yeniden dizayn etmeye çalışıyorum, şimdi mola verdim ve geldim oturdum pc karşısına. Saat olmuş gecenin 4ü, uyku tutmuyor; yok artık bitmeli bu iş, yarım kaldıkça bk gibi oluyorum, sürüncemeye giriyorum...
Şimdi her yer elimden geçtikçe, eşimin istif huyuyla yeniden yüzleşiyorum, gözlerim doluyor düşüncelere salınıyorum öyle...

Biraz dert yanasım geldi. Şu saatte için için sinirlendiğimi, minik minik sövdüğümü fark edince, şuraya yazayım da sabaha adamın beynini yine yemeyeyim dedim.

6 yıllık evliyiz ve yaklaşık 3 sene önce doğum yaptım.
Çocukla birlikte, ara ara da yoklayan depresyon eşliğinde, eskisi gibi tüm köşeleri didik didik döküp temizleme-yerleştirme huyum, yerini bir miktar "Amaannn, dağılsın"a bırakmıştı; çünkü çocukla sürekli dağılıyorduk pek çoğunuzun bebekli süreçte yaşadığı gibi, sığmıyorduk bir yere her yer çocuk eşyası dolmuştu bir anda, ben sıkıntılarımı orayı burayı değiştirerek çıkarıyordum zaten ve kronik bir yorgunluk, üzerime sinen buhran ile de savaşıyordum o sıralar (Bebeğim kolikti), birkaç yeri elden geçirsem de, bir yerden sonra yine berbat oluyordu ve anlayamıyordum (Annem de orayı burayı süsleyip ora bura sehpa getirip çiçek koyup duruyordu o sıra), hayattan beziyordum mütemadiyen, çaktırmıyordum. Hatta şöyle konular da açmışım:


Sonra bu evde daha oturmaya karar verince (Taşınmayı, mekan değiştirmeyi de düşünmüştüm şu ruh halinden bi çıkayım, belki iyi gelir yeni ev diye), evi tam kullanışlı, tüm fazlalıklardan arı bir düzene geçirmeye karar verdim-verdik. Şöyle şeyler işte:


Ve bu süreçte, eşimin planlarımı sürekli baltalar şekilde biri bitmeden diğeri başlarcasına başıma iş çıkarması ve eve gereksiz bir şeyler alıp durması da bu sene iyiden iyiye ayyuka çıktı, adam öncelik-önem sırasını şaştı:

Bu depresyonik hallerde, yine de kendimi yatak döşek salmayıp, evi sırtımda taşımaya çalışıyordum, her işiyle.
Bilmiyorum, çocukluğumdan kalma bir şey midir, eğer elimden gelen bir şeyse, bir işi başkasına yaptırasım da gelmiyor kolay kolay, güvenemiyorum-beğenemiyorum (Bi bıraktık işleri ustalara, evi zaten berbat ettiler, inşaatlı konuda anlatmıştım bir miktar sanırım). Bu da ayrı bir hikaye gerçi, kırk yılın başı bir hanımın evi temizlemesine bayılmıştım, bulmuştum ama o da belini incittikten sonra temizlik işini bırakmış. Neyse yine kafam karıştı, dallandırıp budaklandırıyorum.

Geçtiğimiz gün, eşim şu bir heves başladığı sera işi için 4 günlüğüne bir arkadaşını da yanına alarak, bahçe evine yatılı gitti.
Aha dedim, fırsat bu fırsat, şu evi bir deşeyim dip köşe, kuytularına kadar bir gayret; o poşetlerde, kutularda, kolilerde yine neler var? Çünkü 2-3 senedir ev rayından çıkmış bir halde, bir yerlerden yer açıyorum, sonra yine doluyor gibi, yönsüz bir halde. Ben yönetemiyorum bu evi herhalde filan diye hayıflanıyorum, salıyorum bir noktadan sonra... İçim sıkılıyor.

Neyse, girdim yine vestiyerden...
O ayakkabıların ne zaman alındığını bilmiyorum, bilmiyorum cidden. Sürekli giydiği 2-3 ayakkabısı haricinde, kutu kutu doldurmuş yine her yeri. Alıp, kapıdan girerken hemen yukarı mı diziyordu ne yapıyordu bilmiyorum, tozunu almıyordum uzun zamandır o tarafların ve eskiyen ayakkabılarını atmak da yok, biriktirmiş resmen.

Attım.
"Bunların varlığını bile hatırlamaz" deyip çok eskiyenleri attım. "Neden eski ayakkabılarını, bu kadar ayakkabısı varken biriktirmiş bu adam?" diye düşünürken "Bahçeye götürürüm" deyip ayırıp durduğu ve hiç bahçeye götürülemeyen diğer ayakkabılarını da buldum.

Tv ünitesinin altındaki çekmece hep karışık, yine karışık, sürekli karışık...
Deştim ve kullanılmayan 4 mouse buldum. Denedim, 3ü bozuk ve biriktirmiş adam. Yedek kablo-parça ne halt edecek bilmiyorum, attım.
Taa yukarılardan bir poşet indirdim, içi kulaklık dolu, sayamadım kaç tane olduğunu. Denedim, bir kısmı bozuk, bir kısmının tek kulaklığı çalışıyor, bir kısmını da denemedim bile fenalık geldi... Attım...

Attım, attım, attım ve attım.
Daha önce de atmıştım, bir senede yine dolmuş, istiflenmiş... Hayretler içinde attım.

4 gün bahçede kalacak diye umuyordum (Evet 3 gün boyunca -bir yandan çocukla ilgilenerek-, ne kadar çekmece-dolap varsa döküp ayıklamakla geçti), erken gelip sürpriz yapmak istemiş. Markete inmeden hemen önce kapının dışına o gün büyük bi çöp poşeti çıkarmıştım, baskın yedim. "Bu ne? Ne atıyorsun böyle?" diye başladık...
"O çöpü karıştırırsan vallahi küserim, ciddi küserim" li konuşmalar, "Ne attığını görmek istiyorum"lu ısrarlar derken "İstif huyun var senin, bazı şeyleri çöp oldukları halde biriktirmişsin yine" filan böyle ufak bi tartışma yaşadık.
"Bu evin ne yerleşmesi bitiyor, ne temizliği ne bilmem nesi; yıldım, istemiyorum. Bir garajın bilmem neren olursa o zaman oraya yığ bunları ya da git bir depo kirala. Evde istemiyorum"lu çıkışlar vs... Evde bulup yolladığım yedek araba parçaları (Far, dikiz aynası, pencere lastikleri), gerisin geri eve getirilip hangi ara sokulmuş bunun da hesabını sordum tabi.

Kafamı beynimi toparlayamıyor, ev sürekli her yerinden farklı sıkıp duruyordu; boşuna değilmiş...
Aynı gün obsesyonum azdı, gittim sinirden tüm banyoyu deterjanlayıp diş fırçası ile fırçaladım.

Çekip önüme yine konuşacağım ama yine "Tamam" deyip bildiğini okumaya devam edecek; hep böyle oluyor.
Az bir yer kaldı, orayı da sabaha kadar bitirmiş olurum.
Neden böyleyiz ya? Neden başımız kçımız ayrı dümen kırıyor bu evde, neden takım olamıyoruz?
İki insan, bu kadar zıt huyları olur ya, bu kadar zıt oluruz ancak... Gizli bir inatlaşma içindeyiz sanki, küs değiliz ama barışamıyoruz da sanki.


Bir yandan iş yapıyor, bir yandan ağlamanın eşiğinde söyleniyorum öyle.
Karı-koca sığamadık bir eve ne eve sığabildik ne birbirimizin hayatlarına doğru düzgün.
 
İyide bacım böyla şeyleri erkekler algılayamaz ki bizim evde de atılcakları temizlik gününde ben ayıklar atarım. O ayakkabılar yırtılsa gitse ben bunu çöpe atayım demez eşim ama hiç de sorun etmemiştim bugüne kadar
 
Okudum ama uzun yazamayacağım. Uykum var. Ayakkabılarını atmasaydınız iyiydi. Ben şahsen sinir olurdum. Birde sanki evi yerleştirememenin sebebini komple eşinize yüklemişsiniz gibi. Birlikte plan yapın şu günlerde şu saatlerde şu oda yerleşecek veya şu koliler açılıp ayırt edilecek diye. Hem daha çabuk işiniz biter hem de birbirinizden habersiz bir şeyler atılmamış olur.
 
İyide bacım böyla şeyleri erkekler algılayamaz ki bizim evde de atılcakları temizlik gününde ben ayıklar atarım. O ayakkabılar yırtılsa gitse ben bunu çöpe atayım demez eşim ama hiç de sorun etmemiştim bugüne kadar

Eşin, sürekli ayakkabı almaya devam ediyor mu peki bir yandan?
Benden çok ayakkabısı var adamın ve bir kere bile giymediği ayakkabıları varken yenisini almış olduğunu görünce napardın? Eski ayakkabısını bu kadar ayakkabının içinde bir zahmet atsın; almayı biliyorsa atmayı/kullanmadığını vermeyi de bilmeli. Benim için bu israf-istif hali bir sorun.
 
Bence oturun bir konuşun bunları elinize bir kağıt bir de kalem birbirinize dair neyse yazın bunlar ufak tefek şeyler bence ağlamaya değmez... uyku gibi güzel birşey varken hele bu saatte ben çalışıyorum hadi siz uyuyun :olamaz:
 
Okudum ama uzun yazamayacağım. Uykum var. Ayakkabılarını atmasaydınız iyiydi. Ben şahsen sinir olurdum. Birde sanki evi yerleştirememenin sebebini komple eşinize yüklemişsiniz gibi. Birlikte plan yapın şu günlerde şu saatlerde şu oda yerleşecek veya şu koliler açılıp ayırt edilecek diye. Hem daha çabuk işiniz biter hem de birbirinizden habersiz bir şeyler atılmamış olur.

Evet, evin yerleşememesinin sebebi eşim ve gereksizlikleri.
2-3 saate kadar her yeriyle yerleşmiş olacak gerçi ev; 4 günlük uğraşımla.
Birlikte yapılan plana riayet edebilen biri olsa zaten şu sorunu yaşıyor olmam, sinir olma hakkı yok.
 
Bence oturun bir konuşun bunları elinize bir kağıt bir de kalem birbirinize dair neyse yazın bunlar ufak tefek şeyler bence ağlamaya değmez... uyku gibi güzel birşey varken hele bu saatte ben çalışıyorum hadi siz uyuyun :olamaz:

Yok oralardan çift terapisi eşliğinde geçtik, nato kafa nato mermer.
 
Eşin, sürekli ayakkabı almaya devam ediyor mu peki bir yandan?
Benden çok ayakkabısı var adamın ve bir kere bile giymediği ayakkabıları varken yenisini almış olduğunu görünce napardın? Eski ayakkabısını bu kadar ayakkabının içinde bir zahmet atsın; almayı biliyorsa atmayı/kullanmadığını vermeyi de bilmeli. Benim için bu israf-istif hali bir sorun.
Günümüzde bir çok insan da var bu durum evde varken bir yenisini bir yenisini alıp durmak. Yazdıklarınızdan anladığım kadarıyla bir yardımcı geliyor eve bizde de öyle mevsim sonlarındaki temizlikte bütün ayakkabılığı indirirler mesela silmek için o ara atılcakları ayırırım ben bir sorun olmuyor evde. kendi ayakkabını Kendin atta demedim hiç. Yatağı toplar kalkınca yediğini makineye atar bu tarz şeyleri yapıyosa bir erkek fazlasını beklememek gerek bence
 
kv ve kp gordugum en istifci insanlar, evlerinde en az 100 tane patlak ampul var, patlayani atmamislar. bitmis tukenmez kalemler, en az 50-60 tane vardir. ustelik sadece kendi coplerini degil, konu komsunun attiklarini da topluyorlar, eski pusku kiyafetler, oyuncaklar, bozuk semaver, tost makinasi....

esim de bundan nasibini almis tabi, aldigimiz ikinci el arabanin icindeki bozuk teyp (yenisini aldi eskiyi sakliyo) yazicidan cikan bitik tonerler, 6 yillik evliyiz buzdolabi disindaki tum elektroniklerin kutulari ( evet bos kutulari, arizalanirsa servise en guvenli o kutularda gidermis) gibi gereksiz ve yer kaplayan hersey bizdede stoklu dueuyor.

evim dubleks, ust kati atolye olarak kullaniyorum (evden calisiyorum) atolyeme ve depoma eline geleni sdoldurmus durumda, at diyorum niye atayim diyor, sat diyorum kim para verir ona diyor:)

allah yardimcin olsun senin de, inan evden su gereksizleri cikartmaya kalksak apartmanin onune cop kamyonu dayamak gerekir
 
Kendini çok yıpratıyorsun hiç değmez.atılacakları at gönül rahatlığıyla bende çok takardim eşim gider çöpü karıştırırdı ne. atmışım diye sonrada söylenirdi.baktımki hiç kimsenin umrunda değil ne psikolojide olduğum şimdi ne haliniz varsa görün diyorum evim hakkında bildiğimi okuyorum.tabi gizli gizli bide onun lafını sözünü cekmemek için
 
Eşin, sürekli ayakkabı almaya devam ediyor mu peki bir yandan?
Benden çok ayakkabısı var adamın ve bir kere bile giymediği ayakkabıları varken yenisini almış olduğunu görünce napardın? Eski ayakkabısını bu kadar ayakkabının içinde bir zahmet atsın; almayı biliyorsa atmayı/kullanmadığını vermeyi de bilmeli. Benim için bu israf-istif hali bir sorun.
Aklıma iki fikir geliyor.
1. Belli bir sayıda anlaşacaksınız, mesela 10. Bu sayıdan fazla ayakkabın olmayacak. 10 ayakkabıyı geçersen 11. Gelince eskilerden biri gidecek.
2. Ivır zıvır için bir dolap hakkı olacak. Onun dışında ıvır zıvırı olursa sorgusuz atılacak.
Belki biraz dizginlenir.
 
Gecenin kör saati nassınız hanımlar? Ne var ne yok?

Ben, hala daha dolap döküyor, siliyor, ayıklıyor, orayı burayı yerleştiriyor, elimde porselen kalemi bir yandan onu bunu boyuyor, işaretliyor, kutuluyor ve yeniden dizayn etmeye çalışıyorum, şimdi mola verdim ve geldim oturdum pc karşısına. Saat olmuş gecenin 4ü, uyku tutmuyor; yok artık bitmeli bu iş, yarım kaldıkça bk gibi oluyorum, sürüncemeye giriyorum...
Şimdi her yer elimden geçtikçe, eşimin istif huyuyla yeniden yüzleşiyorum, gözlerim doluyor düşüncelere salınıyorum öyle...

Biraz dert yanasım geldi. Şu saatte için için sinirlendiğimi, minik minik sövdüğümü fark edince, şuraya yazayım da sabaha adamın beynini yine yemeyeyim dedim.

6 yıllık evliyiz ve yaklaşık 3 sene önce doğum yaptım.
Çocukla birlikte, ara ara da yoklayan depresyon eşliğinde, eskisi gibi tüm köşeleri didik didik döküp temizleme-yerleştirme huyum, yerini bir miktar "Amaannn, dağılsın"a bırakmıştı; çünkü çocukla sürekli dağılıyorduk pek çoğunuzun bebekli süreçte yaşadığı gibi, sığmıyorduk bir yere her yer çocuk eşyası dolmuştu bir anda, ben sıkıntılarımı orayı burayı değiştirerek çıkarıyordum zaten ve kronik bir yorgunluk, üzerime sinen buhran ile de savaşıyordum o sıralar (Bebeğim kolikti), birkaç yeri elden geçirsem de, bir yerden sonra yine berbat oluyordu ve anlayamıyordum (Annem de orayı burayı süsleyip ora bura sehpa getirip çiçek koyup duruyordu o sıra), hayattan beziyordum mütemadiyen, çaktırmıyordum. Hatta şöyle konular da açmışım:


Sonra bu evde daha oturmaya karar verince (Taşınmayı, mekan değiştirmeyi de düşünmüştüm şu ruh halinden bi çıkayım, belki iyi gelir yeni ev diye), evi tam kullanışlı, tüm fazlalıklardan arı bir düzene geçirmeye karar verdim-verdik. Şöyle şeyler işte:


Ve bu süreçte, eşimin planlarımı sürekli baltalar şekilde biri bitmeden diğeri başlarcasına başıma iş çıkarması ve eve gereksiz bir şeyler alıp durması da bu sene iyiden iyiye ayyuka çıktı, adam öncelik-önem sırasını şaştı:

Bu depresyonik hallerde, yine de kendimi yatak döşek salmayıp, evi sırtımda taşımaya çalışıyordum, her işiyle.
Bilmiyorum, çocukluğumdan kalma bir şey midir, eğer elimden gelen bir şeyse, bir işi başkasına yaptırasım da gelmiyor kolay kolay, güvenemiyorum-beğenemiyorum (Bi bıraktık işleri ustalara, evi zaten berbat ettiler, inşaatlı konuda anlatmıştım bir miktar sanırım). Bu da ayrı bir hikaye gerçi, kırk yılın başı bir hanımın evi temizlemesine bayılmıştım, bulmuştum ama o da belini incittikten sonra temizlik işini bırakmış. Neyse yine kafam karıştı, dallandırıp budaklandırıyorum.

Geçtiğimiz gün, eşim şu bir heves başladığı sera işi için 4 günlüğüne bir arkadaşını da yanına alarak, bahçe evine yatılı gitti.
Aha dedim, fırsat bu fırsat, şu evi bir deşeyim dip köşe, kuytularına kadar bir gayret; o poşetlerde, kutularda, kolilerde yine neler var? Çünkü 2-3 senedir ev rayından çıkmış bir halde, bir yerlerden yer açıyorum, sonra yine doluyor gibi, yönsüz bir halde. Ben yönetemiyorum bu evi herhalde filan diye hayıflanıyorum, salıyorum bir noktadan sonra... İçim sıkılıyor.

Neyse, girdim yine vestiyerden...
O ayakkabıların ne zaman alındığını bilmiyorum, bilmiyorum cidden. Sürekli giydiği 2-3 ayakkabısı haricinde, kutu kutu doldurmuş yine her yeri. Alıp, kapıdan girerken hemen yukarı mı diziyordu ne yapıyordu bilmiyorum, tozunu almıyordum uzun zamandır o tarafların ve eskiyen ayakkabılarını atmak da yok, biriktirmiş resmen.

Attım.
"Bunların varlığını bile hatırlamaz" deyip çok eskiyenleri attım. "Neden eski ayakkabılarını, bu kadar ayakkabısı varken biriktirmiş bu adam?" diye düşünürken "Bahçeye götürürüm" deyip ayırıp durduğu ve hiç bahçeye götürülemeyen diğer ayakkabılarını da buldum.

Tv ünitesinin altındaki çekmece hep karışık, yine karışık, sürekli karışık...
Deştim ve kullanılmayan 4 mouse buldum. Denedim, 3ü bozuk ve biriktirmiş adam. Yedek kablo-parça ne halt edecek bilmiyorum, attım.
Taa yukarılardan bir poşet indirdim, içi kulaklık dolu, sayamadım kaç tane olduğunu. Denedim, bir kısmı bozuk, bir kısmının tek kulaklığı çalışıyor, bir kısmını da denemedim bile fenalık geldi... Attım...

Attım, attım, attım ve attım.
Daha önce de atmıştım, bir senede yine dolmuş, istiflenmiş... Hayretler içinde attım.

4 gün bahçede kalacak diye umuyordum (Evet 3 gün boyunca -bir yandan çocukla ilgilenerek-, ne kadar çekmece-dolap varsa döküp ayıklamakla geçti), erken gelip sürpriz yapmak istemiş. Markete inmeden hemen önce kapının dışına o gün büyük bi çöp poşeti çıkarmıştım, baskın yedim. "Bu ne? Ne atıyorsun böyle?" diye başladık...
"O çöpü karıştırırsan vallahi küserim, ciddi küserim" li konuşmalar, "Ne attığını görmek istiyorum"lu ısrarlar derken "İstif huyun var senin, bazı şeyleri çöp oldukları halde biriktirmişsin yine" filan böyle ufak bi tartışma yaşadık.
"Bu evin ne yerleşmesi bitiyor, ne temizliği ne bilmem nesi; yıldım, istemiyorum. Bir garajın bilmem neren olursa o zaman oraya yığ bunları ya da git bir depo kirala. Evde istemiyorum"lu çıkışlar vs... Evde bulup yolladığım yedek araba parçaları (Far, dikiz aynası, pencere lastikleri), gerisin geri eve getirilip hangi ara sokulmuş bunun da hesabını sordum tabi.

Kafamı beynimi toparlayamıyor, ev sürekli her yerinden farklı sıkıp duruyordu; boşuna değilmiş...
Aynı gün obsesyonum azdı, gittim sinirden tüm banyoyu deterjanlayıp diş fırçası ile fırçaladım.

Çekip önüme yine konuşacağım ama yine "Tamam" deyip bildiğini okumaya devam edecek; hep böyle oluyor.
Az bir yer kaldı, orayı da sabaha kadar bitirmiş olurum.
Neden böyleyiz ya? Neden başımız kçımız ayrı dümen kırıyor bu evde, neden takım olamıyoruz?
İki insan, bu kadar zıt huyları olur ya, bu kadar zıt oluruz ancak... Gizli bir inatlaşma içindeyiz sanki, küs değiliz ama barışamıyoruz da sanki.


Bir yandan iş yapıyor, bir yandan ağlamanın eşiğinde söyleniyorum öyle.
Karı-koca sığamadık bir eve ne eve sığabildik ne birbirimizin hayatlarına doğru düzgün.


Adam madem atmana birşey demiyor sen de bulduğunu at be kadın :) Neden bu kadar takıyorsun. Senin de bazı konularda takıntın var belli. Onun seni değiştiremeyeceği gibi sen de onu değiştiremezsin. Bunu kabullen. Belki de kabullendiğin gün mutluluğun kapısını aralayacaksınız.

Sürekli birbirinizin olumsuz yönlerini düşünüp içten içe kurulacağınıza, beraber yapmaktan zevk aldığınız şeyler bulun bence...

Eşin istifliyorsa sen at, bırak ortalık tertemiz olmasın, dağınık olsun, ara sıra topla.. Sen bir çocuğa da bakıyorsun herşeye yetişemezsin, kendini buna zorunlu hissetme...
 
O zaman kocam için sen de bir sorunlusun. Sen atmaktan hoşlanıyorsun diye adamın gereksiz bile olsa eşyalarını atamazsin,ben olsaydım büyük kavga çıkarmistim. Belli bir yaşa gelmis kocana hukmetmeyi bırak.
 
İsrifçilik... nefretttt ederim hiç tahammülüm yok. Geçen haftalarda bende bir girişiyim eşyalarıma dedim, abartmıyorum 4 poşet falan kıyafet verdim, bayadır girişmiyordum da :) dolapları boşaltınca birr ferahlama geldi ohh bi rahatladım. Canım eşini hiç karıştırma kendin o yokken at ne varsa, ben evli değilim, annemler dede var bu huy biraz kıyafet ayıklamak yok, saçma sapan şeyler atılmıyor öylr duruyor. Ay ben tahammül edemiyorum evlensemde gitsem 🤣🤣🤣🤣🤣
 
Bizde de durum tam tersi ben yapıyorum ama bozuk biseyi koymuyorum. kullanmadigim biseyi de belki sonra lazım olur diyip koyuyorum. Belki sonra giyerim belki sonra giydiririmler var hep ,tutamıyorum kendimi bizde de hep eşim atar lazım olursa alırım diyerek. Sanırım aileden gelen huy değişmiyor olmuyor :KK43:
 
Yaklaşık 40 adet mont&kaban’ı, 30 çiftten fazla ayakkabısı olan bir adamın karısı olarak yorumları takipteyim.

Geçenlerde tüm montlarını koltuğa dizdim. Eve gelince şok oldu. Ayırdığı adet 3. 37’si dolaplara geri tıkıştırıldı.

Bu adamların çocukluğuna gençliğine inmek lazım. Muhtemelen etrafında zenginlerle büyüdü ama kendi değildi. Şimdi de o zamanki açlığını bastırıyor.
 
X