Bu saatte hala ayaktayım ve hayatımın muhasebesini yapıyorum..
Çok ağır bir hafta sonu geçirdim, anlatacağım kısaca. Zaten kısa.. Çok kısa, çok net, çok acı.
Cuma günü eşim eve geldi, kızımızın karnesini aldık birlikte.
Sonra beni babamlara bırakmasını, bırakmazsa taksiyle gideceğimi söyledim.
Söylediğimi yapacağımı, yapmayacağımı söylemeyeceğimi bilir, götürdü sağolsun.
Kendi elleriyle götürdü ve bıraktı. Akşam iş çıkışı da geldi.
Çocuklar yanımızda yokken (hatta tepemizde yokken diyeyim daha doğru) konuşma fırsatı bulduk uzun zamandan beridir ilk defa.
Hala kendisini haklı gördüğünü, sırf ben eve döneyim diye yalandan "tamam karıcım, suçumu anladım, beni affet" demenin çok riyakarca olacağını, benim çok katı ve net olduğumu, bu yüzden bana karşı çok şeffaf olamadığını söyledi. O krediyi çekmek zorunda olduğunu, bana söylerse kesinlikle sorun çıkartacağımı bildiğini, kendisinin de bu konuyu sakladığı için sürekli gergin ve tetikte yaşamaktan 6 aydır huzursuz olduğunu anlattı.
Hiçbiri ama hiçbiri benim gözümde hayat arkadaşından gizli kapaklı işler yapmanın izahati olmadığından eve dönmeyeceğimi, bir müddet ayrı kalmak istediğimi söyledim.
O da "6 aydır evde 2 çocukla hem ruhen hem bedenen çok yorgun düştüğümü, sinirlerimin gergin olduğunu, kendi yaptığının (kredi çekmesi) doğru olmamakla birlikte, evi terk etmeme tek başına sebep olamayacağını, sorunun yüzde 50'sinin de sinirlerimin yıpranmış olması olduğunun farkında olduğunu söyledi.
Biz konuşurken salondan babamın sesi geldi "o niye kalıyor anlamıyorum" diye size kibarlaştırarak yazabileceğim, son derece kaba bir laf etti. Hani bir insanı evden kovarken söylenebilecek çok ağır bir laf, öyle izah edeyim. Hiç de sakınmıyor kendini. Çünkü ne ben ne ailem değersiziz onun gözünde malum. Ne kadar dağılsak, kötü olsak o kadar iyi. Hatta gitsin önüne gelene anlatsın en özel sırlarımı, bayılır zevkten.
Eşim bu sözü duydu, gene de gitmedi. Birlikte gidelim diye ısrar etti.
Gerildim ben de iyice, gitmesini istedim çok net bir şekilde. Peki dedi, çıktı evden. Gitti.
Sonra ben pijamalarımı giydim, çocuklarımı da giydirdim, yatırdım.
Herkes yattı, ben de yattım, sonra kızım su istedi.
Kalktım mutfağa giderken, babamla karşılaştık. Yanından geçtim, konuşmuyoruz tabi biz.
Tam geçtim yanından, küfretti. "Ağzına s.... senin".. dedi.
Duyduğuma emin olmak için 2 defa söyledi.
Bu satırları yazarken klavyeyi ıslatmamak için geri çekiliyorum, bu kadar rahat yazdığıma bakmayın.
Pijamalı bir şekilde karşısına çıkmama mı kızdı, yoksa zaten benim bu hayattaki varlığım mı asıl sorun onun için, anlamadım.
Sitemler, beddualar kifayetsiz. Tek laf çıkmıyor ağzımdan, Allah'a havale ediyorum.
Hemen döndüm salona, salondaydı çocuklarım.
O an 2 seçenek vardı, gecenin 1'inde çıkıp eve dönmek veya bu sözü yutup sabahı beklemek. Çocuklarını düşünen anne sanırım ki sabaha kadar beklerdi.
Öyle yapamadım, kızımı giydirdim, oğlumu battaniyeye sardım ve evden çıktım.
Ben evden çıakrken küfürler, beddualar havada uçuştu. Yazmaya utanırım.
Ben tek laf etmedim. Ağzımı açmadım.
Aşağıdan taksi çağırır ve otele giderim diye düşündüm. O an kucağımdaki 2 çocuğumdan başka hayatta herkesten nefret ettiğimi hissederek indim merdivenlerden.
Kocanla sorun yaşıyor ve 1-2 gün ayrı kalmak istiyorsun. 2 çocukla gidebileceğin tek yer babanın evi. Orada da ruh hastası yaratık psikolojik şiddet uyguluyor. Açıkça ya, resmen açıkça küfür! Ne derdin var benimle ruh hastası, ne derdin var?? Annemle birlikte ölmediğim için mi suçluyum? Neyim varsa aldın elimden zaten, doy artık ruh hastası, doy artık!
Benim yanımda oğlunu sevmesi, okşaması, şakalaşması yeterince acıtıyrodu. Benimle tek kelime konuşmasa da en azından bana kapısını açmasına bile ahmakça seviniyordum.
Biliyorum "niye gittin ki oraya, bilmiyor muydun böyle olacağını" diyeceksiniz.
YOK başka biri, yok yani işte, eşimle sorun yaşarsam eğer benim hiç kimsem yok ki o ruh hastası insandan başka.
Aşağı indim hızlı hızlı, çocuklarım yanımda. Apartman kapısından çıktım, telefonumu aldım elime taksi çağırmak için. O sırada eşim arabadan indi, gitmemiş, saatlerdir kapıda arabanın içinde oturuyormuş.
"Senin bu geceyi burada geçiremeyeceğini biliyordum" dedi. Oğlumu, kızımı aldı, arabaya bindirdi.
Ben de 2.bir fevri davranışa (yani hayır ben çocuklarımla otele gideceğim diyerek sorun çıkartmaya) hak görmedim kendimde anne olarak.
Biz eşimle sorun yaşadık, ama çocukların yanında kavga etmedik. Kızım etkilenmedi. Ama babam yaptı yapacağını.
Bu arada cuma günü krediyi kapattırmış eşim, kapatın veya tazminatımı verin, ben kapatayım demiş. Neticede kapatılmış, ama benim derdim bu değildi başından beri.
Söz verdi, yemin etti, artık seni sıkacak derecede şeffaf olacağım dedi. Bilemiyorum, zaman gösterecek.
Derinss haklısın, bırak anne herhangi bir iyi niyetli arkadaş bile "evini sat, parasını ye" diye akıl vermez. Elimde avucumda ne varsa hile ile aldı elimden bu karı-koca. Şimdi de sanırıme vimi sattırıp, elime geçecek nakit parayı bir şekilde elimden alıp sevgili oğullarına bir gayri menkul daha almak derdindeler.
Evi satar, ben de o ara İpek'e azıcık kızım, yavrum, kuzum derim. Yumuşar, o arada parayı isterim. Plan böyledir, yazılmıştır, eminim.
İnsan olan "evi sat, kiraya çık, o parayla çocuklarına bak" der mi. Benim işim var, kirayı da öderim, yavrularıma da bakarım bir ayrılık olsa. Evi neden satayım, aptal olmam lazım. Madem yardım etmek derdindesin (güya), desene "burası senin de evin İpek, buraya gelirsin". Yok tabi, gidip sağda solda "İpek rezil oldu, dağıldı, evi de kaybetti, sıfırı tüketti" diye gevezelik etmek varken. Oğulları ise herşeyi 4-4lük yapan mükemmel insan olarak lanse edilecek, elbette.
Tamam, kabul artık.
Yok benim ailem, onlar 3 kişilik bir aile.
Benim ailem kocam ve çocuklarım. Kapısını çalacak bir ailem yok.