Merhabalar,
Görünüyorum O Halde Varım bitti.
Kitabın yazarı Antropolog Tayfun ATAY Meşhuriyet Çağı olarak adlandırdığı günümüz çağını televizyondan çokca alıntı ile anlatıyor.
1000kdaki yorumumu buraya aktarıyorum.
Telefon kameralarına tuhaf hareketler yapan insanların sıklığında bir artış olduğunu farkettiğimden bu yana okumak istediğim merak ettiğim bir kitaptı Görünüyorum O halde Varım.
İlk olarak kitabın içeriğinden kısaca bahsetmeye çalışacak daha sonra kendi beklentilerimi ve fikirlerimi paylaşacağım.
Okuyanlara şimdiden teşekkür ederim.
Tayfun Atay bir antropolog dolayısıyla kendi tabiriyle Meşhuriyet Çağı'na ve bu çağdaki insana yaklaşımı da antropolojik olmuş.
Halk ozanları, masallar, türküler yani sözel olan folk kültürden gazete, kitap, dergi vb içeren yazılı kültüre oradan da görsel kültüre geçiş döneminden bahsederek başlıyo kitap.
Türkiye olarak değerlendirmek ya da özetlemek gerekirse matbaanın gecikmeli ulaşması neticesinde sözel kültürden sonra yazılı kültürü oturtmaya, toplulumuzda köklerini salmaya vakit bulamadan görsel kültüre geçişimizden bahsediyor. Bir nevi köyden indim şehire. Okumadan duramayan yazılı kültür insanı yerine seyretmeden duramayan ve hatta şu günlerde olduğundan farklı göründüğü fotoğraflarını paylaşmadan duramayan bir kitlenin oluşumundan bahsetmiş.
Şov programlarına ev sahipliği yapan üniversitelerin ve bu şov programlarındaki üniversite mezunu sayısındaki yüksekliğin esasında görsel kültürün bu eğitim kurumlarını da etkilediğinden hatta akademik kariyer yapmış hocaların, doktorların, avukatların vs dahi ekranda görünme merakından veya bu kişilerin ekranlara malzeme edilerek görsel bir nesne haline getirilmesinden bahsediyor.
Uzun bir bölümü Acun Ilıcalı'ya ayırmış. esasında popüler kültür kapsamında daha detayli bile incelenebilecek bir karakter Acun Ilıcalı. Muhabirlikten medya patronluğuna yükselişi ''sıradan'' insanın da zengin ve şöhret sahibi olabileceği şeklinde bir düşünce oluşturan ve Acun bey'in realite programlarına katılan çoğu kişinin de hayallerine temel oluşturmuş bir öyküye sahip.
Dinin ''pop'' haline getirilişinden de bahsettiği bir bölüm mevcut kitapta. Din alimlerinin programlara çıkarak tele vaiz haline getirildiği, karikatürize edildiği, tıpkı pop star yarışması gibi Kur'an Okuma yarışmalarının düzenlenerek en güzel Kur' an okuyana altın ödülü verildiği yani dinin de şova kurban edildiğinden bahsediyor.
Çocuklardan da bahsetmiş kitap. Kentsel yaşama geçişle beraber süresi uzayan çocukluk döneminin şu an yine kısaldığından detaylarıyla bahsetmiş.
...
İçerikten bu kadar bahsettikten sonra kendi görüşlerime geçmek istiyorum.
Televizyonu pek de izlemeyen birisi olarak ilk etapta verdiği magazinel örnekler sanki bir paparazzi dergisi okuyormuşum gibi hissetmeme yol açtı. Bu kısımları bazen 'hadi ya öyle mi olmuş' diyerek bazen de 'banane' diyerek okusam da verdiği örnekleri nereye bağladığını görmek için elbette devam ettim. Bağladığı noktalar itibariyle bu kadar magazinel örnek vermesi beklentim dışındaydı ve beni bıraz sıktı açıkcası.
Kitabın yaklaşımı Tayfun bey'in antropolog olması sebebiyle tabi ki antropolojik olacaktı ama benim beklentim yine mevut durumumuzu psikolojik olarak açıklaması şeklindeydi. İnsan neden meşhur olmak ister, çok da uzak olmayan bir zamanda teşhir olarak adlandırdığımız paylaşımlar şeffaflık olarak adlandırılıyor. Yolda telefonuna dudak büzen genç kızlar neden bu kadar fazla gibi sorularım nispeten cevapsız kalsa da toplum bazında düşündüğümde bazı noktalar çok da açıklayıcı oldu.
Kısacası tavsiye edeceğim bir kitap.
İyi okumalar.