Sen zaten kilo vererek özgüvenini kazanmak adına bir şeyler yapmaya başlamışsınburaya çok konu açtım. açtığım konulara baktım biraz önce açıkcası benim kişiliğimde problem olduğunu düşünüyorum.
şöyleki kendimi iyi ifade edemiyorum, herkese çok çabuk güveniyorum, güçlü kadın hiç bir zaman olamadım, kimseye hayır diyemiyorum, kimseyi kırmak istemiyorum ki hep ben kırılıyorum vs. vs. daha çok şey eklenebilir bunun yanına...
25 yaşıma gireceğim ve artık bu hayatı dolu dolu yaşamak istiyorum...
en önemli nolursa olsun güçlü bi yapım olsun istiyorum...
sevgilimle tartışırken haklıyken haksız duruma düşmek istemiyorum...
iş yerinde, iş arkadasımın işlerini artık yapmak istemiyorum...
mantıklı kararlar vermek istiyorum...
en önemlisi kendime güvenim olsun istiyorum...
eeee biz napalım bu durumda diyebilirsiniz. sizden sadece nerden başlayabilirim fikir almak istedim...
anlatabiliyor muyum bilmiyorum ama benim savunduğum bişeyi artık karşımdaki insana korkusuzca ben böyle düşünüyorum, bunu doğru buluyorum ve böyle olacak demek istiyorum...
ben artık hayatımı değiştirmek istiyorum...
önceden 86 kiloydum güvenimin kilom yüzünden gittiğini düşündüm hep.. aciz gibi hisediyordum kendimi... şimdi zayıfım çok şükür. biraz olsun sokakta yürüyüşüm değişti, biraz olsun güvenim geldi...
inşallah anlatabilmişimdir derdimi
Sen zaten kilo vererek özgüvenini kazanmak adına bir şeyler yapmaya başlamışsıninsanlar için bir şeyler yapmadan önce karşındakini iyi analiz et
HAYIR bu kelimeyi kullanmaya başlycam çünkü artık çocuk değilim insanların niyetlerini anlayabiliyorum ama içimdeki kıramama duygusu bana engel oluyor
dostum diyebileceğim kişiler bir elin parmak sayısını geçmez. ama gelin görünkü dostum dedğim kişiler de beni kullanma çabası içinde.
sevgilim gerçekten sevdiğim insan bir yıl boyunca bana hep "yanında bulundurduğun insanlara dikkat et, sana yararı olmayacak kimseler olmasın hayatında. arkadassız kal ama sectiğin kişilerde sana hergün yeni bişeyler öğretebilsin." diye bi söz etmişti... o zamanlar ne demek istediğini anlayamamıştım ama şimdi yeni yeni anlıyorum. kişi yanında bulundurduğu insanlarla aynı sayılıyor. umarım anlatabilmişimdir...
dün mesela erkek arkadasım araba kullanmamı istemiyor trafikte çok maganda var diye. şirketin çek senet işleri vardı aracla gitmek zorunda kaldım. o sıra beni aradı nerdesin diye ona söyleyemedim böyle böyle diye... dediğim tek şey bankadayım kredi kartı meselem vardı dedimböyle bişeye başvurmak istemiyorum artık..
evet kullanıldığımı hisediyorum zaten. başta muhasebeciyim ben ama patronum ev taşırken o evi ben tek başıma temizledim, nakliyecilerle ben görüştüm, eşyaları ittire ittire ben yerleştirdim...
sonra bulunduğum şirkette bir ben bir de sekreter var sekreter sabahtan akşama kadar oturur facede oyun oynar. ben sabah ofise erken gelen benim, bulaşık varsa yıkarım, mutfağı düzene koyarım, patronumuz geldiğinde kahvaltı ister arkadas beni çağırır yardım için sonra o kahvaltıyı da bana yıkar onun bulaşıklarını da. öğlen olur yemek yapmayı ben bilmiyorum sunu yapar mısın der ben diyetteydim ve yiyemeyeceğim yemekler yapar sofrayı hazırlar ve yemediğim yemeğin bulaşıklarını da yine ben yıkarım...
bunlar gerçekten ağrıma gidiyor artık bunalıyorum, en kötüsü kullanıldığımı hisediyorum ama elimden bişey gelmiyor...
2 patronum var diğeri beni çok tutar geçenlerde sen burda muhasebecisin bulaşık yemek senin işin değil. sekreter napıyor telefona bakmakla çok mu iş yapıyor bir daha o yapacak herşeyi dedi. ama dayanamıyorum yine ben yapıyorum.. kullanılıyorum ve bu çok üzücü bi durum..
ailem bana özgüvenimi yitirtcek ya da özgüven eksikliği oluşturacak hiç bi davranışta bulunmadı...
berbat bi çocukluk geçirdim. kendimi bildim bileli şişkoydum ve çocuklar çok acımasızdı o zamanlar. sürekli dalga konusuydum... arkamdan varil geliyor diye sokak ortasında bağırdıklarını bile hatırlarım hala... o yüzden okula en erken ben gelirdim, arkadaslarım tenefüzlerde oyunlar oynarken aman beni kimse görmesin diye hiç sınıftan çıkmazdım, okulu en son ben terk ederdim yine beni kimse görmesin alaycı konusmasınlar diye...
bir keresinde çok iyi hatırlıyorum arkadasımın biri bütün okulun önünde bana hahaha şuna bak yemiş yemiş s...mamış dedi o gün eve gidip annemin ne kadar ilacı varsa hepsini karıştırıp içmiştim de yine bişey olmamıştı...
biri gelip benimle çıkar mısın diye sorduğunda benim gibi birini asla sevemezler kesin alay etmek için teklif ediyor diye düşünürdüm...
özgüvenimi ben hep bu yüzden kaybettim anlatamadığım beni yaralayan o kadar çok şey var ki aslında...
Biraz gözlemci ol :)işte bu analiz etmek...
onu nasıl yapacağım bana göre her insan iyi sonunda kötüleşiyor...
doğruyu nasıl ayırt edecem bunun için elbette bi yol vardır dimi.
Hayir demeyi basardigin an sevgilin de ucup gidecek, hazir ol.
Araba kullanma olayina binaen söylüyorum bunu.
Aksi olursa mesaj kutumu kirmizilandir lütfen.
daha önceki konunuzu hatırlıyorum, şu yalanı anlama mevzusu falan vardı, hala da o insanla bir yere varmayacağınızı düşünüyorum içten içe, sevgiliniz her gün yeni bir şey öğrenebileceğiniz bir insan değil bana göre. O kısmı geçelim ama "ben arabadayım, başıma bir şey gelirse seni de haberdar ederim." demeye alışın yavaştan, trafikte magandaların olduğunu siz de biliyorsunuz zaten, hepimiz biliyoruz ama trafiğe çıkmak zorunda kalmayacağınız bir dünya yok. O istemiyor veya hoşuna gitmiyor diye hiç yalan/bahane söylemek zorunda değilsiniz. Doğrunuz en detaysız doğru olsa bile söyleyin, çıksın ağzınızdan o an, ufak da olsa rahatlayın bir cümlelik durumu kurtarma cümlesinin derdini sonradan çekeceğinize. Sinirlenecek mi? sinirlensin. Araba kullandığınız ve işinizin gerektiği bir şeyi yapmak için neden hesap vermek zorunda olasınız ki, roller farklılaşıyor burada işte. Sizin bir çalışma hayatınız var, işinizden memnun değilseniz kendi istifanızı kendiniz verirsiniz, başkası yüzünden değil.
Ben çalışırken saat farklılıkları vardı mesela, zaman ayırma problem oluyordu, gidip her seferinde şirkete lanet okusam ne değişecekti ki? iki-üç kere ona göre "bahane"mi dinledikten sonra madem beğenmiyorsun bu işten çık diyecekti ama ben memnundum işimden, bazı şeyler benim de tahammül sınırlarımı zorluyordu (yapmak zorunda olmadığım şeyleri vermişlerdi bana da) yapıyordum üstüme artık yapıştığı için ama artı eksilerini bir araya getirdiğimde istifa etmemeye karar verdim, benim kararım oldu. Onun yerine iş konusunda bana pek bulaşma aklımda belgelerde hata yapma olasılığı varken sana istemeden patlayabilirim tartışmak istemiyorum ama istifa da etmeyeceğim dedim, iş dışındaki saatlerde de vaktimi rahat rahat ona ayırdım, aradan zaman geçti, şimdi kendi işiyle ilgili bir şeyler yapmak istiyor, kafam çok rahat çünkü ne zaman istersem sadece yardımcı olarak bana sen yetersin dedi. Bu ufak bir şey gibi gözükebilir dışardan bakana ama benim için önemli bir şey. O da farkında, iş yerinde bir sıkıntısı olduğu zaman, kendi derdim yerine onu dinliyorum, ne kadar zor birşey olduğunu biliyorum kendim çünkü, çalışıp dolup sıkıntı biriktiğinde anlatamayacak birinin olmama halini, o mesaiye kaldığında surat asmıyorum hemen, seni beklerken ben de bununla uğraştım falan diyorum gerçekten de öyle, başka bir şeyle uğraşmayıp onu beklesem ve kafamda neden geç geldi diye kursam tartışmalar birikecek ama ikimiz de her zaman yavaş yavaş mutsuz bir insan haline gelicez, başka birine anlatsan inanmaz :) herkes hem çalışıp hem de biriyle ilişkisini sürdürebiliyor, peki sizinki neden olmadı, kesin ikinizden biri alttan almayı bilmiyor diye ahkam kesilecek. Biliyoruz ikimiz de herhalde alttan almayı ama ikimiz de yeri geldiğinde alttan almayı yapabiliyoruz diye devam edebiliyoruz :)
Kendinize acıma halini bırakın diye ben desem de bir şey değişmeyecek ama patronun saçma sapan işlerini yaparken ne kilo, ne öz güven denklemin içinde yoktu, yapmaktan keyif almadınız ama yapabildiniz mi, yaptınız önemli olan o. Ben ne anlarım o işlerden? deyip kenara geçip oturup da kıymet kazanırdım diye düşünmeyin, o işin altından kalkabildiğiniz için kıymetiniz kendiniz için var zaten. Patron anlamasa ne olacak? Bugün de kendi başınıza aynı şekilde bir şey gelirse, kimseye muhtaç olmamak için tecrübe bunlar. Ben de iş yerinde bulaşık yıkadım diye incilerim dökülmedi. Patron beni küçük oğluna alsın diye yapmadım, maaşım da artmadı, bir-iki seferden sonra bu yemeği ben pek sevmiyorum, (gerçekten sevmiyordum) sofraya hiç oturmadan yerime gidip işe devam ettim. Bulaşık yıkamayı sadece yediğim zamanlarla sınırlandırdım, benden fazladan bir şey beklenirse, şu an bunu yapmam lazım yoksa işim yetişmeyecek dedim. Doğru mu, doğru. Yüz kızartıcı veya görev tanımının dahilinde bir şey mi ki kovacaklar? İki dakkalık bulaşığı yıkamadım diye tazminat verebiliyorlarsa versinler. İş mahkemesi diye bir şey var, gerçekten hata bulabilecekleri bir şey yapmadığınız sürece rahat olun.
Kararlarında, düşüncelerinde net olmalısın herşeyden önce.
Çizgini çiz ve ona göre davran.
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?