Merhaba arkadaşlar
Yine bir anneler günü daha geliyor ve yine tüm sosyal paylaşım alanlarında tv reklamlarında anneler günü ile ilgili bir sürü reklam dönüyor. Ve yaklaşık 6 senedir bu günü burnumun direği sızlayarak geçiriyorum. Çok şükür ki annem hayatta onun gününü kutluyorum ama benim anneler günümü kutlayan kimse olmuyor ve sanırım olmayacak da umudum tükenmek üzere Benim gibi düşünen ve anne olamayanların anneler günü ile imtihanını konu alan bir yazıyı paylaşmak istiyorum sizlerle.................... Her yıl mayıs ayının başında başlar onların şaşkınlığı. Ellerini nereye koyacaklarını bilmezler, komşu oturmalarına katılmak istemezler. Söylenen her söz onlara dokunur, her anı beklemenin zorluğunu arttırır. Süper anneler ve onların süper çocukları kapmışken köşe başlarını onlara düşen yalnızca seyretmektir. Ne kimseye “Sana saçımı süpürge ettim” cümlesini kurabilirler ne de “Sütümü helal etmem” diye çıkışabilirler. Hastalık hikâyeleri yoktur, ilkokula başlama sendromları ya da ilk adım anıları. Hiçbir küçük çocuk cennet kokulu sözcüklerle onlara ‘anne’ dememiştir. Mayıs ayının ikinci Pazar günü… Vitrinlerden, billboardlardan taşan bir ağırlıkla çocuğu olmayan kadınlara hiç iyi gelmemektedir.
Bir tekerleme gibi geçer gider anneler günü. Hediyeler anılır, televizyonda mankenlerle, futbolcularla, siyasetçilerle yapılmış anneler günü söyleşileri vardır, trafik yoğundur, çiçekçiler kalabalıktır, 5 TL’ye satılan güllerin fiyatı çoktan 12.5 TL olmuştur. Her yaşta kadın sokağa çıkmıştır. Kimisi çocuğuyla, kimisi torunuyla, kimisi annesiyle, kayınvalidesiyle anneler günü gezmesine katılmışken annesi olamayan çocuklar ve çocuğu olmayan kadınlar bu sahnenin içinde kimselerin görmediği bir dekorun arkasına çoktan saklanmıştır.
Okullar bitince, işler bulununca, arkadaşlar tek tek evlendikçe sohbetlerin konusu ‘çocuklar’ ve ‘en iyi anne benim’ mesajlarıyla dolup taşmaktadır. Arkadaşların, komşuların ‘hayatımı çocuklarıma adadım’ pozuyla etrafta dolaştığı bir hikayede çocuksuz kadınların nasibine bolca hüzün düşmektedir. Öyle ya bütün küçük kızlar bir gün büyümeyi, büyüyünce evlenmeyi ve anne olmayı ister. Kariyer hayallerinin, zengin olma düşlerinin, en iyi ben olayım pozlarının aksine… Her kadının gönlünde anne olma sevdası ve anne olamama korkusu vardır.
Anne olamayan kadınlar büyük bir yalnızlığa terk edilir çoğu kez. Çocuklarının emanetçisi olduğunu unutup onların sahibi gibi davranan, sınav sonuçlarını kendi başarısıymış gibi gösteren, çocukların sıkıntılarının olabileceğini unutan, kimliğini yalnızca ‘annelikten’ ibaret sayan ve yirmi dört saat onlar hakkında konuşanların yanında çocuk sahibi olamamak kadınlar için sahiden de zordur.
Allah’ın verdiği bir emanettir çocuklar ve tüm emanetler gibi herkese değil bazılarına verilirler. Şimdilerde Anadolu’da çocuk sahibi olmayan kadınlar üzerinde kurulan görümce-kayınvalide-toplum baskısını kentli modern kadınların ‘benim çocuğum’ vurgusu aratmamaktadır.
Bir yanda annesiz kalmış çocuklar, diğer yanda anne olamamış kadınlar dururken anneler günü yılın diğer günlerinden çok daha fazla hüzün taşımaktadır. Ansızın vefat eden babaannemi, geride bıraktığı çocuklarını, annesizliğin nasıl bir şey olduğunu beşinci yaşın çocuk hassaslığıyla bir mezar taşında okurum her yıl. Geride kalmanın, annenin elinden tutamamanın, onunla konuşamamanın verdiği çaresizliktir annesizlik. Okunan her Yasin Suresinde annesine dua yollayan çocukların kalbindeki titreyiştir. Altından kalkması zor bir enkazdır, insanı eritir.
Belki de bu yüzden en çok annemin ölmesinden korkarım ve zaman zaman babaannemden bana miras kalanın yalnızca adı değil kaderi de olduğunu hisseder… Bir gün anne olduğumda doğmamış çocuklarımı hayatın ortasında tek başına bırakma ihtimalini düşünürüm. Bazen…
Çocukluğumun bütün bayramları, kandilleri, özel günleri bir mezar taşını ziyaret ederek, ansızın vefat eden bir annenin hayaliyle yapılmış konuşmaları dinleyerek geçtiğinden… Anne-çocuk ayrılığını bilir ve annesiz çocuklar kadar çocuksuz anneleri de gözünden tanırım. Hayatımın ilk korkusudur anneyi kaybetmek. Çevremden bir kadının ölüm haberini duyduğumda ister istemez “Küçük çocuğu var mıydı?” diye sorarım. Annesiz çocukların sığınacak hayatları, gittiğinde işler kötü giderse geri dönecek kapıları, düşerken tutmak için çabalayanları, akşam yolu gözleyenleri yoktur… Bilirim.
Annesi olmayan çocuklar ve çocuğu olmayan kadınlar için anneler günü içinden yangın çıkan bir sahnedir. Annesizlik ve çocuksuzluk beceriksiz bir aşçının elinden çıkan pelte gibidir.
Kimileri bidat deyip kutlamasa da, kimileri yere göğe sığdırmasa da, kimileri mesut insanlar fotoğrafhanesinden bildik kareler çıkartsa da anneler günü yalnızca bir ironidir.
Sivri yanları körelmemiş, tüm çocukların annesi olmayı becerememiş, nefreti ve kini gözbebeğinden silememiş sözde annelerin değil… Merhameti eline dokunmuş, kalbinde Kabe’yi bulmuş, dünya çocuklarına edecek bir duası olan kadınların anneler günü kutlu olsun.
Çocuğu olmayan kadınların annelik hakkı ise artık bir yerlerde saklı tutulsun.