İki yüzlü feministler ve sapkınlıklar!

İyi de Dünya üzerindeki en mutlu en rahat erkekler Orta Doğulu erkeklerdir. 4 karı al grup seks yap, canın sıkıldı mı karını bir duvardan bir duvara yapıştır, istediğine tecavüz et, egonu karın üstünden tatmin et, her daim haklı ol. Ne güzel işte, biz de böyle olalım fena mı?
 

Konu zaten feminizm vefeministlerdi :=

Oy hakkı ilk erkeklere verildi çünkü erk onlardaydı doalyısıyla yeniliklerin ilk onlara gelmesi normal zaten. Ama dedigim şu; yakın geçmişe kadar onlarda da yoktu seçme ve seçilme hakkı. ya adamı alıyorlarmış 15 yaşında askere, 40 yaşına kadar evinden uzakta askerlik yapıyormuş. Murat Bardakçı bir yeniçerinin günlügünü okumuştu mesela;

''kadınsızlıktan mahvoldum (cinsel anlamda degil, yalnızlık yüzünden, bi çorba yapanı yok, dertleşecegi biri yok diye...), 17 yıldır evimden uzaktayım, bir ordayım bir burda, bugün de ölmedim...'' falan diye. adamlar 20 küsür yıl askerlik yapmılar. Şimdi bu adamlar mı eziyordu yani kadınları?

Doktorluk mühendislik de aynı... Yine bi avuç erkegin elindeydi, sanki her erkekte phd varmıştı gibi konuşuyorsun kadınlara okumak, çalışmak haramdı ama erkege de çalışmamak haramdı. hatta şu anda erkegin durumu hala aynı

Orta direk kadınları geç diyorum, cinsiyetsiz bir biçimde orta direge bak. Ne erkegi rahat, ne kadını.
 

Tutarlı olmak bunu gerektiriyor, o yüzden olamam. Tutarsızlık iyi bir şey degil. Bugün kınadıgın kim varsa hepsini tutarsızlıgı yüzünden kınarsın, örnek vermeye gerek yok.

Ben birinin biyolojisi yüzünden ezilmesine karşıysam, digerine de karşı olmak zorundayım. ortada ideoloj yok bir şey yok sonuçta, biyolojik şeyler bunlar. Eger olmazsam yarın oglumun, abimin bi kadın tarafından rezil edilme, hatta donuna kadar soyulma hatta çocugunu görememesine geçit vermiş olurum.
 
filmi izledim. 5 para etmez. boş bomboş bir tipik amerikan filmi. 9 buçuk hafta bile daha iyidir bundan
 

Evet bulur. Ama yorumlardan ziyade ben tutarlılıga bakarım. Senin bahsettigin ''gerçek xxx bu degildir'' savunması sadece. ''gerçek feminzim bu degildir'' derler ama ben temel aldıklarına bakarım. Temelin ne oldugu her feminizm türünde aynıdır. O yüzden hepsinin gidişi aynı yönedir, kaçınılmaz bu.

İnanç ve güven tehlikeli de olabilir. Mesela tutarsızsa, tehlikeli olma ihtimali epey yüksektir.

İki uç da aynı benim gözümde. Söylemde kalsa bile, bir ucu destekliyor maalesef ve ona güç veriyor. O yüzden ölçülülük daha uygun. Ama aslında bazen ölçüsüzlük de iyidir, ama o bile körlemesine olmamalı.
 
İyi de bu senin dediğin savaş durumları sıcak savaşın sürdüğü dönemlerdeymiş. Büyük babamların zamanında öyleymiş evet. Ama kapitalizm, soğuk savaşın başlaması, sanayileşme ve buna bağlı şehirleşmeyle o tüm hayatı savaşta geçen erkeklerden kalmamış. Sosyal evrim denen bir şey var sonuçta. Kurallar çağa göre şekilleniyor.
Çalışma mevzusuna gelince. Eskiden birincil ekonomik geçim kaynağı tarımmış. Ve tarım topluluklarında kadınlar da erkekler kadar hatta onlardan fazla çalışır. Yani kadınlar hep çalışmış. Ev hanımlığı dediğin olay sanayileşme ve şehirleşmeyle varolan 60-70 senelik bir kurum. Sitede bir anket yap bakalım büyük ninesi ev hanımı tek bir kişi bulabilecek misin? Ev hanımı olan tek grup zengin asilzadelerin kızları karılarıymış. Hani şu İstanabulda yalılarda yaşayanlar... Şu an hala daha köylerde durum budur. kadınlar erkeklerden fazla çalışır. Karadeniz ve Doğuda çok yaygındır. Erkekler kahvede oturur, karıları tarlada...
Ama eskiden kadınlar sadece çalıştıklarıyla kalırlarmış ne bir sosyal hak ne bir güvence, ne kendini koruyan bir hak ne de miras, ne sigorta ne de maaş.
 
Son düzenleme:
Peki tamam bana antifeminist ülkede yaşayıp da mutlu olan kadınları göster.
Bu arada cinsellik konusunda ultra muhafazakar Orta Doğu ülkelerinin dünya üzerinde grup seksin en çok yaşandığı ve halk tarafından normal göründüğü yerler olması çok komik değil mi?
Türkiyede de 400.000 e yakın kumalı kadın varmış TÜİK 2013 verilerine göre.
En renkli seks hayatı bizde aslında.
(Bu dediklerim senle ilgili değil, konusu açılmışken lafımı sokmazsam olmaz muhafazakarlara)
 


Aslında bir yandan söylediklerin doğru...

En basitinden kadının çalışmaması çok doğalken erkeklerin çalışmaması çok anormal ve ayıp karşılanıyor.Bunun sebebini bir türlü anlayamıyorum.Niçin kadın çalışmak ya da evde oturmak gibi 2 seçeneğe sahipken,erkek 1 seçeneğe sahip ?

Askerlik konusunda kesinlikle haklısın.Böyle zorlu bir şey için sadece erkeklerin seçilmesi kesinlikle ayrımcılık...

Aldatma konusunda kadınların,aldatan kadınlara bakışında da haklısın bence.Aynı şeyi bir erkek yaptığında verdiğimiz tepki ile bir kadın yaptığında verdiğimiz tepki çoğu zaman aynı olmayabiliyor.
 

Ben her yaz ailemin köyüne giderim, gerçi son yıllarda çok gitmedim ama neyse... Orada mesela olay benim anlattıgım gibi. Erken yaşta evlen, kadın ve erkek çalışır epeyce. İkisinde de yatma ya da kahvede gezme olayı yok. Sabahtan akşama kadar çalışırlar bahçede, orda burda... Hatta ev işini de beraber yaparlar. Hala da ha öyledir, ben çocukken de öyleydi.

Bahçe tarla işi dedigim gibi ortaklaşadır ama kadın çok girmez o işlere. Genelde baba ve erkek çocuklar halleder. kadınlar da evde... Hele ben çocukken çogunun evinde mutfak eşyası falan yoktu dogru düzgün. Benim anneannemin annesi mesela... Ben çocukken evi topraktandı falan ama acayip güzel bir şeydi. Severdim ben o evi, neyse... annemin dedemsi 80 yaşında bahçeye giderdi nerdeyse her gün, anneanneannem de yemekti şuydu buydu derken günü bitirirlerdi. Yani... Karadeniz'i falan bilmem ben, benim oralarda durum buydu. Bir de dedem 7-8 yıl askerlik yapmış... gitmeden hamile kalmış anneanneannem, anneanneme dedem bi gelmiş, anneannem 6 yaşında neyse işte.

Ev hanımlıgı 70 degil en azından 1400 yıllık yanii... Kuran'dan okudugumuza göre...
 
Kitabı okumadım ama filmi izledim. Neyseki takıldığım konu bu değil. Filmi izleyenleri veya beğenenleri tecavüze uğrayan bayanlara üzülmemizle kıyaslamak çok manttıksız. Filmde tecavüz denen bir şey yok. Her şey kadının ve erkeğin isteği doğrultusunda gerçekleşiyor. Ayrıca herkes istediği filmi beğenirde izlerde buna kimse karışamaz, yargılamakta kimseye düşmez!
 
Yok ya hu. Ev hanımlığının bu kadar yaygınlaşması -Anadolu topraklarında- çok çok yeni. O dediğin ticaretle uğraşan Akdeniz halkları ve Yahudilerde vardır çoğunlukla erkeklerin çalışması. Tarım topluluklarında kadınlar da çalışır. O kahve örneği erkekleri kötülemek için değildi. Yani hani deniyor ya kadının çalışma hayatına katılmasıyla yükü yok yere arttı, eskiden daha rahattı. Ben de diyorum ki kadınlar hep çalışıyordu zaten. Bir de eskiden doğum izni, süt izni falan da yokmuş. Çocuğun 40'ı çıktı mı sırtlarına takar ekin biçmeye giderlermiş.
Ama miras hakkı yok, sigorta yok, maaş erkekte, tüm söz hakkı erkekte, namus cinayetleri şunları bunları hiç saymayacağım bile.
 
O senin dediğin -Kuranda okuduğun- Araplar tüccar bir millet çünkü. Anadoluda sen de biliyorsun ki tarım dışındaki ekonomik etkinlikler gayrimüslimlerin tekelinde olmuştur. Türk kadınları hep ağır şartlarda çalıştı. Ve söz hakkı dahi yoktu. Şimdi hiç yoksa söz hakları var. Güney Doğuya bak tam kuma sayısı 370.000 gibi bir şeydi. Korkunç bir oran.
 

Erkegin çalışması gerekire katılıyorum ben çünkü kadının hamile kalması olayı var, çocuk bakması var. Kolay iş degil, tam gün mesai bu çocuk bakma işi. Yani öyle abidi bibidi diye severken güzel ama...

Kadın yerine erkek canından fedakarlık etsin'e de katılıyorum ben çünkü fiziksel olarak onlar daha güçlü ve dış ortama daha dayanıklı. Ama bunları derken diger yandan ''kadın erkek eşittir'' diye zırvalamıyorum (kadın erkek eşit degildir çünkü farklıdır. elmayla armut da eşitd degildr farklıdır. üstnlük yok burada), erkegin fedakarlıgını degersizleştirmiyorum.

Aldatma konusunda taraflılık var kesinlikle. Hatta öldürme konusunda bile. baba çocugunu öldürse neler yazılır ama anne çocugunu öldürünce ''ah canım psikolojik hastaymış'' saçmalıklarından geçilmez ortalık. Bu kadar salakça bir şey olabilir mi ya? Katile katil diyemiyor insanlar, ama sinirden el kaldırıp vurmayan adama ise ''bugün elini kaldıran yarın testereyle kıtır kıtır dograr, şiddet egillimli'' falan diyorlar.

Kadınlar feminizme karşı olmazmış da bilmem ne... Feminizme en az ortadogu kültürü kadar karşıyım hatta bi tık daha fazla çünkü feminizmin kadınla ilgisi yok aslında. Kadının sırtından toplum mühendisligi yapmaktan başka bir iş degildir bu feminizm denen şey. Kadını büyüle propagandalarla ve bireyselleştir insnaları oh ne güzel. Sonra da güvensizlik tohumları ek herkesin içine, kimse birbirine güvenmesin, yolda selam bile vermesin.

Evler ayrılsın böylece bir ailenin yapacagı harcama iki katına çıksın... şirketler daha da zenginleşsin. Herkes evlerinde yalnız bir şekilde yalnızlıgı mutluluk zannederek takılsın. Böyle bi devirde ne demiş Lana Del Rey reiz ''i believe in the kindess of strangers.'' bence de böyle. İnsanları birbirinden bu kadar da koparmaya gerek yok, bu kadar güvensizlik, bu kadar korku aşılamaya gerek yok.

Ne ortadogu erkegi kafası gibi mıçmıçç aşiret olalım ne de feministler gbi güvensiz, korku içinde bireysel yaşayalım. Ölçülü olmak denen bir şey de var zira.
 


Güneydogu dedigin şey ortadogu kafası işte milena, ben o kafayı savunmuyorum. Bizim Türk kültürümüzde böyle saçmalıklar yok. Kadının gayet sözü vardır ama erkek bir tık öndedir Türklerde. Ortadogu ya da sonradan çıkmış uyduruk Batı feminizminden mi ögrenelim yani neyin dogru oldugunu? İkisinden de hiç hoşlanmıyorum.

Ben kadının eskiden çok çalışmadıgını hiç söylemedim zaten milnea. yani bırak tarlada bahçede çalışmayı... Sadece evde bile çalışmak eski kadına agır yüktür. Çünkü ben hatırlıyorum daha küçükken makineler yoktu bizim köyümüzde ve kadınlar bi yere giderlerdi çamaşır yıkamak için. Yani 2 günlük iş düşün... Elle yıkıyorlar toplanıp Keyifli oluyordu ama seyretmek... Sonra bir de elle sıkıyorlardı çamaşırları!!!! Ben elimle çamşır sıksam elim soyulur yara olur ölür giderim herhalde.

Yani kadın hep çok çalıştı zaten. Bi yemek bile pişirmek dertti sonuçta, ocak mı vardı sanki?

bahsettigin sosyal haklar... vs. haklı olabilirsin ama yine de o döneme bakarsan kadından para beklenmiyor... Para beklenmiyor yani anladın mı? Dolayısıyla şimdiki gibi bakıp ''hmm parası yokmuş ee nasıl yaşayacak?'' olayı olmuyordu elbette. İkisi de dogru dürüst para pul olmaksızın yaşayıp gidiyorlardı, ayrı da oslalr birlikte de olsalar.
 
Valla mervecim kabul etsek de etmesek de biz Orta Doğu kafasında bir milletiz. Biz sürekli Arapları aşağılarız ama biz fazlasıyla Araplaşmış bir toplumuz. Ah şu Talas Savaşı... Anadolu cennet gibi bir yer ama sırf şu Araplarla etkileşime geçmemize sebep olduğu için kızıyorum Hunlara. Otur Orta Asya'da ne diye kalkıp Anadolulara kadar geliyorsun?
Valla bu konu uzar gider, neyse yurtdışından dön öyle konuşalım.
 
Merve, hala ayni seyleri savunuyorsun. Feminisler hic mucadele vermemis oyle mi? Ama haklarini Fransiz devrimine, o siralarda yapilan reform ve humanistik duzeltmelere bagli oldugunu itiraf ediyorsun. Peki Fransa kralinin kadinlar icin bu humanistik iyilestirmeleri yapmak icindem mi gelmis acaba? bunu da arastirdin mi? oku bak senin unlu Fransiz Devriminin bas artisleri kimlermis:

"1789 Büyük Fransız Devrimi de bu önemli eşiklerden biridir, hatta en önemlisidir. Kadın aydınlanması ve mücadelesinin tarihsel gelişiminde belirleyici bir yeri vardır. Sonraki yüzyıllarda kadın özgürlük mücadelesi, Büyük Fransız Devrimi’nde tarih sahnesine çıkan kadınların açtığı yoldan ilerleyerek gelişecektir.

“Ne zaman ekmeğimiz olacak!”

Marie Antonientte, “Ekmekleri yoksa pasta yesinler” sözlerinin tarihe mal olacağını düşünmüş müydü bilinmez fakat bu sözün bardağı taşıran son damla olduğu ve Büyük Fransız Devrimi’nde önemli bir rol oynayacak kadınları sokaklara döktüğü iyi bilinmektedir.

5 Ekim 1789 sabahı binlerce pazarcı, zanaatçı ve çamaşırcı kadın, Kraliçe Marie Antoinette’nin sözlerini “ne zaman ekmeğimiz olacak?” haykırışlarıyla yanıtlar. Versailles’e yürüyen kadınlara altı saatlik yürüyüş sırasında başka kadınlar da katılır ve sayıları iki katma çıkar. “Ne zaman ekmeğimiz olacak?” sorusu eşliğinde, Ulusal Meclis’i basarlar. Versailles Ulusal Muhafız Komutanı Maillard, kadınları saraydan uzak tutup Ulusal Meclis’e yönlendirmeyi başarır. Öfkeli kadınların baskısı ve Ulusal Meclis’in etkisiyle kral, hem “insan ve Yurttaş Hakları Bildirisi’ni, hem de diğer genelgeleri kabul etmek zorunda kalır.

Versailles’e yürürken, “Fırıncıyı, karısını ve çırağını bulalım!”[2]diye bağıran kadınlar, sarayı basıp kraliyet ailesini esir alırlar. Kraliyet ailesi yirmi bin kişilik kalabalığın içinde Paris’e doğru yol alırken kadınlar; “Fırıncıyı, fırıncının karısı ve çırağını geri getiriyoruz” diye haykırmaktadırlar.

5-6 Ekim 1789’da Versailles’e yürüyen Parisli kadınlar, devrimin ilk kıvılcımını da çakmış oldular. 14 Temmuz’daki Bastille baskınında esas olarak erkekler etkindir.

Ekim Ayaklanmasına dönüşen Versailles’e yürüyüşte ise kadınlar belirleyicidir."
https://sosya.wordpress.com/2012/07/05/buyuk-fransiz-devriminde-kadinlar/

Eskiden padisahlar varmis, krallar varmis.. Simdi de var... Ingiltere'de, Ispanya'da, Tayland'da vs. Ote yandan bu ulkelerde secimler de aynen yapiliyor yani.. Yapilmayan ulkeler insan haklarinin da yerlerde surundugu Ortadogu ulkeleri.. Demek ki kralliklar engel teskil etmiyormus... Onemli olan zihniyet..
Askerlik ile esitligi karsilastirman da tuhaf olmus.. Kadin ve erkek bedenen ve ruhen esit degil, bu yuzden de agir islerde calistirilmalari, askerlik yapip cephede calismalari, savas yapmalari ve bu sekilde bir esitlik anlayisi beklentisi icine girmen yersiz, abesle istigal. Hal boyleyken, ulkemizde olmasa da diger ulkelerde askerlik yapan kadinlar da yok degil. Tum dunyada yaygin bir uygulama da diyebilirim. Bizim kanunlarimiz kadini askere gondermiyor diye bunu tum dunyaya genelleyemeyiz degil mi? Haklar deyince sadece askere gitme, gitmeme hakkini mi anliyorsun? Ayrica hic bir yerde kadina verilmis ayricalikli kanun filan yok, erkek ve kadin kanunlar karsisinda esittir. Hic bir yerde adam olduren kadinsa 10 sene, erkekse muebbet diye bir kanun yok, ya da diger suclar icin kadinlara kiyak gecen bir kanun yok, suc suctur, kim islerse islesin, cezasi da kadina ayri erkege ayri diye degismez. Yani bu kanun kadin kayiriyor iddian da biraz sacma olmus. Kaldi ki su gunlerde tecavuz edenleri bile "kadin kasindi mini etegi varmis" deyip, turlu bahane icat edip kayiriyor saliyorlar, gunlerdir bunu tartisiyoruz forumda, sen gundemden uzak kalmissin anlasilan..
 
Insanlari birbirinden kopartan, korkutan feminism filan degildir, nasil feminisme boyle yakistirmalar yapiyorsun anlamak mumkun degil. Bugun feminist derneklerin, kadin kuruluslarinin en yaygin oldugu, calismalar yaptigi ulkelerin basinda bati ulkeleri geliyor. Yasadigim ulkede, Newyork, Los Angeles gibi buyuk metropol sehirler disinda kalan binlerce kucuk sehirde insanlar kadin erkek ayirimi yapmadan birbirine tanisin tanimasin selam vermeden gecmez. Bu dedigin kulturle alakali birsey. Seksin tabu oldugu ulkelere ozgu birsey.. Ortadogu ulkeleri ve Turkiye de dahil olmak uzere bir kadin tanimadigi bir erkege gulumseyip selam verdiginde is atmis, cilvelesmis sayilir. erkek ise asilmis yerine gecer. Amerikada ise bir insan kadin veya erkek, bir mecliste gozgoze geldiginde gulumseyip selam vermediginde kabalik sayilir. Otobus duraklarinda, asansorde, veya baska bir yerde yanyana dikilen iki kisinin hic konusmadan beklemesi karsisindakine yapilan kabaliktan sayilir. En azindan "havalar da sogudu" gibi bir laf soylenmesi beklenir karsindakinden.. Kulturel meseleleri feminism konusu haline getirmek yakisiksiz. Ben iki sene burada buna alistiktan sonra izne geldigimde bu aliskanligi Turkiyede de otomatikman bir kac kez yaptim da "aman, ne yapiyorum, adam is attim sanacak" diye aklim basimdan gitmisti...
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…