Bu sitenin aslında oldukça eski ve tanınan üyelerinden biriyim.
Ama sadece bu konuyu yazmak için farklı bir kullanıcı adı kullanmak zorunda hissettim kendimi.
3 yıllık evliyim ve henüz 2,5 aylık dünyalar tatlısı bir oğlum, herkesin gıpta ettiği bir mesleğim, iyi bir kazancım var.
Etrafta parmakla gösterilecek bir güzelliğe sahibim.
Bunları kendimi övmek için söylemiyorum yanlış anlamayın nolur.
Eşimi çooooooook severek evlendim.
Ona olan aşkım her gün daha da artarak büyüdü içimde.
Onu üzmekten, kırmaktan ödüm koptu hep.
Bir kadının kocası için evliliği için yapabileceği her şeyi yaptım bugüne dek hem de fazlasıyla.
Eşimin ailesi bile sürekli söylerdi, oğlumuz senin gibisini asla bulamazdı, bir günden bir güne üzmedin, hep kıymetini bildin diye.
Sevgimi göstermekten de hiç çekinmedim, gocunmadım, dibine kadar sevdim anlayacağınız.
Hatta sanırım kendi canımdan bile çok sevdim.
O benim bitanemdi, canımın canı, aldığım nefes, içtiğim suydu, her şeyimdi.
Benim kadar değilse de onun da beni sevdiğini sandım hep, belki de sevmişti bir zamanlar.
Ama olmadı.
Son 8-9 aydır eşimde bazı değişiklikler olduğunun farkındaydım.
Eskisi gibi benimle ilgilenmiyor, eve sürekli geç geliyor, arkadaşlarıyla dışarıda gezip tozmayı tercih ediyordu.
Eve erken geldiği zamanlar da yine benimle ilgilenmiyor, bilgisayarın karşısında zaman geçiriyordu.
Üstelik ben 2-3 aylık hamileydim.
Çok kere konuştum, bişeyim yok genel ruh hali dedi hep.
Ama ben bütün hamileliğimi evde tek başıma geçirdim.
Bana hal hatır soran, yanımda olan, ilgilenen, sevgi ve şefkat gösteren kimsem yoktu.
Hamileliğimin son günlerinde dahi eşim dışarılarda geziyor ve işini bahane ediyordu.
Günlerce ağlıyordum konuşuyordum ama fayda etmiyordu.
Doğum sancılarım başlayıp gece hastaneye gittiğimizde eşim annemi hastaneye benim yanıma refakatçi getirip eve uyumaya gitti.
Beni veya doğacak çocuğunu umursamadan, merak etmeden, sabaha sağsalim çıkarmıyız diye düşünmeden.
Gece 2 de doğan oğlunu sabah 9’da öğrendi.
Bizi taburcu etmeye geldiğinde çok önemli randevularına engel olduğumuz için beş karış suratla ortalarda dolanıp neden hala çıkış işlemleri bitmedi diye söylendi.
Bebeğimle eve döndüğümüz ilk akşam arkadaşlarıyla mangal partisindeydi.
Sonraki günlerde de yine hep dışarılardaydı, sözde mecburdu, işi vardı.
Her gün ağlaya ağlaya emzirdim çocuğumu, istenmiyorduk belli ki.
Ve sonunda acı gerçekle yüzyüze geldim.
Bundan 15 gün önce bir akşam eşim bana gelip ağlayarak beni aldattığını itiraf etti.
Hem de eski nişanlısıyla, hem de yaklaşık 1 yıldır.
Üstelik bu eski nişanlının aynı anda eşimden başka birden fazla sevgilisi varken.
Tam bunu nasıl hazmederim diye düşünürken o güne kadar hiç yapmadığım bişey yaptım ve cüzdanını karıştırdım.
Bi telefon hafıza kartı buldum.
Telefonuma takıp resimlere baktığım anda ölmek istedim, nefesim kesildi.
Eski nişanlısıyla yatakta çıplak fotoğraflarını çekmişti, bir resimde kendisi de vardı.
Üstelik o kadından başka bir kadınla da gezmeye gittikleri barlarda çekilmiş başka resimler de mevcuttu.
Sonra telefon ayrıntılarını inceledim.
Benim onun çocuğunu dünyaya getirdiğim günü dahi boş geçmeden, istisnasız her gün diğer kadınla saatlerce telefonlaşıp, yüzlerce kere mesajlaşmıştı.
Eski nişanlıyı defalarca aramış, mesaj yazmıştı.
Ve bu adam bana nasılsın, ağrın sızın var mı vs. diye sormayan, beni telefonla aradığında 1 dakikadan fazla konuşamayan, bana 3 ayda 1 tane ancak mesaj yazabilen adamdı, kocamdı.
Hamileliğimin 3. ayında bir akşam o yine dışarıdayken karnım çok acıkmıştı, evde yiyecek bişey yoktu o an.
Eşimi arayıp gelirken köfte-ekmek almasını istedim.
Bana bağırıp yolunu değiştiremeyeceğini başımın çaresine bakmamı söyleyen adam diğer kızları bar bar gezdirip yedirip içirmişti.
Hamileliğimin son gününe kadar evimize para getirmek için karnı burnunda çalışan bendim ama eşim benim çektiğim bu çileyle kazandığım paraları eski nişanlısına hibe etmiş, diğer kızı gezdirmişti.
Üstelik her iki kızla da benim hakkımda konuşmuştu.
Kızlar evliliğimizin en özel kalması gereken ayrıntılarını dahi biliyordu. (Bunu nereden bildiğimi sormayın nolur)
Gerçekten ölmek istedim ama bir yavrum vardı.
Bana muhtaç küçücük yavrum.
Her doktor kontrolüne kendim götürdüğüm babasının zerre kadar umursamadığı oğlum…
Araya bazı insanlar ve onun ailesi girdi.
Eşim çok ağladı, yalvardı, pişman olduğunu, bir daha asla böyle şeyler yapmayacağını söyledi, yeminler etti, Kuran’a el basıp…
Şimdi evliliğe devam ediyoruz.
Ben sevilmediğimi bile bile devam ediyorum, oğlum için.
Yarın bigün aklı kemale erdiğinde soranlara benim babam yok demesin diye.
Biliyorum size mantıksız geliyor, böyle baba olsa nolur olmasa nolur diyorsunuz.
Ben de hep öyle derdim ama insan başına gelince anlıyormuş.
Dedim ya sevilmediğimi bile bile devam ediyorum.
En acısı da bu.
Böyle delicesine sevdiğin, dünyaları uğruna feda edeceğin adam tarafından sevilmediğini, tercih edilmediğini bile bile devam etmek.
Onursuz muyum? Gurursuz muyum?
Artık hiçbir şey bilmiyorum.
Tek bildiğim yaşayan bir ölüden farkım olmadığı…
Tekrar yapar mı bilmiyorum.
Ama yapmasa bile bana kraliçeler gibi davransa bile giden benden gitti artık, ne değişir ki..
Eskiye dönebilir mi insan, zamanı tersine döndürebilir mi?
Sadece anlatmak istedim, yazmak ve yazarken hıçkırıklarla ağlayabilmek…
O kadar…