İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA
İHBARDA BULUNAN : İstanbul Barosu Başkanlığı
İHBAR EDİLENLER : Şiddet ve zor kullanan kolluk görevlileri, onlara bu yönde
emir ve talimat verenler, bu fiilleri engellemekle görevli
olup engellemeyenler.
SUÇ : Kasten adam yaralama, zor kullanmada sınırın aşılması,
işkence, eziyet ,görevi kötüye kullanma ve diğer suçlar.
AÇIKLAMALAR :
1- İstanbul ili, Beyoğlu İlçesi, Taksim meydanı, Gezi Parkında
yaklaşık bir haftadır, başta gezi alanında bulunan bir kısım ağaçların sökülmesi ve
gezi parkının yerine, İstanbul halkının isteği dışında AVM yapılacağı iddiaları
üzerine sivil toplum örgütleri ve vatandaşlar tarafından başlatılan protesto eylemleri
kolluk görevlileri tarafından aşırı ve orantısız güç kullanılarak eylemlere katılan
vatandaşların, baromuz mensubu avukat meslektaşlarımızın zarar görmelerine,
yaralanmalarına ve mal varlıklarının zarar görmesine sebebiyet verilmektedir.
İlimizin merkezi olarak kabul edilen ve sivil toplumun üzerinde hassasiyet ile
durduğu Taksim Meydanı başta olmak üzere özellikle Gezi Parkının yeşil alan
örtüsünün idare tarafından ekonomik bir kısım beklentilerle; şehir nazım planları ve
imar düzenlemeleri ile şehircilik planlama çevre, kültürel ve doğal miras, kültürel ve
ekonomik yapı, teknik yapı, sosyal donatı, yapı ve sokak dokusu, mülkiyet yapısı,
ulaşım-dolaşım sistemi, şehircilik, planlama ve koruma ilkelerine aykırı olarak işlem
tesis edildiği kamuoyunun malumudur. Yine bilindiği üzere Taksim Meydanı Gezi Parkı, Atatürk Kültür Merkezi,
Taksim Anıtı korunması gereken kültür varlıklarıdır. İstanbul Mimarlar Odası
sözkonusu meydanın başta Anayasa ve diğer hukuk düzenlemelerine aykırı olarak
başlatılan İdari kararın iptali için İstanbul 1. İdare Mahkemesinin 2012/778 esas
sayılı başvurusu ile idari işlemin iptali açısından dava açmıştır. Bu davada,
bilirkişiler Prof.Dr. HÜSEYİN CENGİZ, Doç.Dr. DARÇIN AKIN ve Yrd.Doç.Dr.
M.LÜTFİYE YAZICIOĞLUndan oluşan bilirkişi heyeti yerinde keşif ve dosya üzerinde
yaptığı incelemeler sonucunda hazırladıkları 13.05.2013 tarihli raporu mahkemeye
sunmuşlardır. Raporda özetle;
Gezi Parkı ve Taksim Kışlası ile ilgili bölümlerinde korunması gerekli kültür
varlığı olarak tescil edilen Taksim Kışlası, Kentsel Tasarım Projesi ile bir bütünlük
içerisinde değerlendirebilecektir, dendiği halde hazırlanan planlarda bununla ilgili
herhangi bir belirtinin olmadığı tespit edildiği, raporun sonunda dava konusu koruma
amaçlı imar planı değişikliklerinin çevre, kültürel ve doğal miras, kültürel ve ekonomik
yapı, gibi koruma ilkelerine uygun olmadığı sözkonusu planın sadece Taksim alanı
yayalaştırma projesi gibi görünmekle birlikte plan notlarında Taksim Gezi Parkını da
içerdiği ve plan onama sınırı içindeki bir alanın planlanması ve sonradan
düzenlenmek üzere ayrılarak belirsiz bırakıldığı belirtilmektedir.
Konusunun uzmanı 3 bilirkişi tarafından mahkemeye sunulan rapordan da
anlaşılacağı üzeri İdarenin işlemi gerek kültürel doğal miras, sosyal donatı, şehircilik
planlama ilkelerine uygun olmaması ve hazırlanan imar planının da belirsizlik arz
etmesi nedeniyle hukuka aykırı olduğu anlaşılmaktadır.
Açık deyişle yargıya taşınmış bir sorunun, yargı kararından kaçırılarak realize
edilme çabaları açıkça gözlenmektedir.2- Anayasanın Çevre Hakkını güvence altına alan 56.maddesinde, herkesin
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam hakkına sahip olduğu, çevreyi geliştirmek,
çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların
ödevi olduğu, devletin herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içerisinde sürdürmesini
sağlamak yükümlülüğünde olduğu hüküm altına alınmıştır.
İstanbul halkı, vatandaş olarak korumakla yükümlü olduğu hakkını yine
Anayasanın 34.maddesi ile güvence altına alınmış olan, herkesin önceden izin
almadan silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkına sahiptir.
hükmü gereği Taksim Gezi Parkında bulunmak suretiyle kullanmaktadır. Özünü
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasadan alan bu hakkın başta İlin Mülki
Amiri Vali, Kolluktan sorumlu Vali Yardımcıları ile İl Emniyet Müdürünün ihlali
noktasında sorumluluğu bulunmaktadır.
Temel özgürlükten olan toplanma hakkının PVSK 16.maddesi kapsamında
kolluk tarafından görevlendirilmek suretiyle sivil toplum örgüt üyelerinin ve halkın
üzerinde orantısız güç kullanılması, zor kullanmada sınırın aşılması, gerek bedeni
kuvvet ve gerekse maddi güç kullanımında kolluğun suç oluşturacak eylemlerde
bulunması demokratik hukuk devletinde asla kabul edilecek hususlar değildir.
Kolluğun yukarıda da bahsettiğimiz hukuka aykırı güç kullanımı nedeniyle 5237 Türk
Ceza Kanununun ilgili maddelerinde düzenlenen kasten adam yaralama, zor
kullanmada sınırın aşılması, bu eylemlerin sistemli olarak halkın üzerinde insan
onuru ile bağdaşmayan ve bedensel ve ruhsal yönden acı çekmesine sebebiyet
veren bu eylemlerin oluştuğu aşikardır.
3- İstanbul Halkının Anayasadan kaynaklı haklarını koruma ve kollama
hakkının yine Anayasal ve yasal kurallarla görev ve yetki sınırları belirlenmiş kolluk
amir ve görevlileri tarafından hukuka aykırı biçimde ihlal edilmesi ve bu ihlalin bir kere
ile sınırlı kalmayıp, sistematik bir şekilde devam ettirilmesi nedeniyle bu anayasal
hakkı kullanan insanların ağır mağduriyetine sebebiyet verilmektedir. Nitekim,
kolluğun güç kullanırken orantısız bir biçimde sıklıkla başvurduğu başta biber gazı
gibi uygulamaların insan sağlığı üzerinde kalıcı etkiler yaptığı hatta ölümlere bile
neden olduğu bilinmektedir. Ne yazık ki, bu konuda ölümle neticelenen eylemlerde
vuku bulmuştur. 4- İstanbul Barosu Başkanlığı 1136 sayılı Avukatlık Kanununun
76.maddesinde Hukukun üstünlüğü ve insan haklarını savunmak ve korumak görevi
gereğince ,hukuk devletinde temel hak ve özgürlüklere yönelen bu tür eylemleri
gerçekleştiren sorumlular hakkında işbu ihbar dilekçesini hazırlamıştır.
Yaklaşık 4 gündür görevli kolluk tarafından gerçekleştirilen suç konusu
eylemler görsel ve yazılı medyadan da rahatlıkla görülmektedir. Bu görüntülerin
tamamında kolluğun yasal düzenlemeler karşısında açıkça suç işlediği görülmektedir.
Bu görüntüler incelendiğinde kolluk tarafından gerçekleştirilen eylemlerin hiçbir haklı
tarafının olmadığı, halkın anayasal hakkını koruma ve kollama bilinciyle
gerçekleştirdiği şiddet içermeyen eylemlerine karşı kolluğun bırakın aşırı güç
kullanmayı önleyici herhangi bir davranış da bulunmayacağı Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi ve Mahkemelerimiz İçtihatlarıyla da sabittir.
Demokratik hukuk devletinde kamu görevlilerinin ve kolluğun şiddet içermeyen
gösterilerde demokratik anayasal haklara tahammül göstermeyerek bireyin ve
toplumun hak arama özgürlüğüne ve kendine ifade etme biçimine yönelik hukuk dışı
zor kullanımının ülkemizde gittikçe yaygınlaştığı gözlenmektedir. Nitekim ülkemiz
hakkında zaman zaman Avrupa İnsan Hakları komiserleri tarafından hazırlanan
raporlarda da Türkiyede ifade özgürlüğünün, hak arama özgürlüğünün kolluk
görevlileri tarafından kabul edilemez bir biçimde sistemli olarak zor kullanmak
suretiyle engellenmeye çalışıldığı, halkın halka gözdağı verilmeye çalışıldığı rapor
edilmektedir. AİHM nin bir çok kararında da zorunluluk bulunmamasına rağmen
sadece bildirimde bulunulmadı diye hiçbir şiddet içermeyen gösterilere kolluğun
orantısız güç kullanarak müdahalesi ihlal olarak değerlendirilmiş ve Türkiyenin
mahkumiyetine karar verilmiştir.
Toplantı ve gösteri hakkının özüne ilişkin başta Anayasal düzenleme ile 2559
sayılı yasada ki düzenlemelerle AİHS de ki düzenlemeler açıkça yürürlükte ve
bağlayıcıyken hakkın kullanımına yönelik hukuk tanımaz kolluk şiddetine artık son
verilmelidir.Hukuk devletinin yargı organı idareden bağımsız ve tarafsız olarak bu tür
hukuk dışı eylemler nerden ve kimden gelirse gelsin hukuk düzenlemeleri
doğrultusunda işlem yapma durumundadırlar.Aksi halde idarenin hukuk tanımaz,hak ve özgürlükleri kısmen veya tamamen askıya alan eylemlerinin yargı denetiminin
dışında kalması halinde ülke karmaşa ortamına girmesi kaçınılmaz olacaktır.
SONUÇ :
Bu nedenle yukarıda bahsettiğimiz nedenlerle son 4 gündür Taksim Gezi
Meydanında kolluk tarafından gerçekleştirilen ve yazılı ve görsel basına yansıyan
görüntü ve haberlerden, olay yeri mağdurlarının ifadelerinden de açıkça anlaşılacağı
üzere suç teşkil eden eylemlerinin emrini ve talimatlarını veren mülki amir ile şiddet
ve zor kullanan kolluk görevlileri ve bu fiilleri engellemekle görevi olup da
engellemeyenler hakkında yasaya aykırı eylemlerinden ötürü soruşturma
başlatılmasını ve gerekli işlemlerin yapılmasını saygı ile talep ederiz.31.05.2013
Av. Doç.Dr. Ümit KOCASAKAL
İstanbul Barosu Başkanı