Bu konuyu hatırlıyorum, öncesi de var bunun. "Dul kadın gibi" demeleriniz filan, hepsi hala duruyordur. Size defalarca söylendi, çok hızlı bir karar, satın alır gibi bir pazarlık, tek başınıza kopup gideceksiniz 3 ayda nasıl güvenebiliyorsunuz vs. Siz ise "Çeyiz yaptık pikelere şu kadar bin para verdik de, aman şöyle hakkımdı da, ben burma istemezdimdi de bana sormadılardı da alınan altınları" derdindeydiniz. Aileniz üzerinize ev istedi, üzerinize araba istedi. Siz ne kadar inkar etseniz de "Yoo bizim durumumuz iyi, babam onları denemek için istedi" diye üzerini örtmeye çalışsanız da, "Yağlı kapı bulduk" diye yangından mal kaçırır gibi nikah yapılmasına ses çıkarmayışınız da, tüm söz, nişan sürecindeki red flagleri görmezden gelip maaile susmanız da bundandı.
Perşembenin gelişi, çarşambadan belliydi, sizi mal gibi gördü eşiniz, siz de "Altın gelinin şanıdır" diye diye gittiniz. Eski konuda herkes sizi sarsmak için uğraştı "Değerin altınla mı ölçülecek senin, kendine gel!" diye. 20 yaşındayken takılmayan altının hesabını yapabilen, "Evleniyorum da nereye gidiyorum, nasıl güveniyorum 3 aylık adama?" diyebilir, bunun da hesabını yapabilirdi.
Kendi düşen ağlamaz, geçmiş olsun, kurtulmuşsunuz bari diyelim; bir dahaki ilişkilerinize de artık tecrübe olur.
Burada sizi eleştiren insanlara da, "Haklıydınız söylediklerinizde" demeniz gerekirken, "Sanki sizin evlilikleriniz çok da şeydi" diye çıkışmanız da oldukça gülünç.