- 8 Mart 2015
- 25.054
- 81.018
-
- Konu Sahibi filmdelisi
- #41
Aileme anlatırsam işler fena hale girer.Ben neden yaşadığınız hayatı ailenizden gizlediğinizi merak ettim sadece. Her ne olmuş olursa olsun geçmişte hiç bir vicdanlı anne baba evladının çektiği bu sıkıntılara razı olamaz. Onlardan gizleyerek de onlara haksızlık yapıyorsunuz bence. Benim evladım böyle sıkıntılar yaşayıp bana anlatmasaydı sanırım kahrolurdum, kendi anneliğimi sorgulardım.
Aynen öyle.böyle entelektüel bir aileden gelince sanırım, kolaylıkla anlatılamıyor..
belli bir eğitim alıp, sürekli ev işi ve çocuk bakımı ile ilgilenen kişi olmak da insanı içten içe kemiriyor.
aileye karşı mahcup hissediliyor..
çalışan insanlar olarak atomu da parçalamıyoruz elbette. bunu çokça sorguluyorum. neye hizmet ediyoruz, benim yaptığım işi sabah 8 akşam 5 mesaisiyle yapmak zorunda mıyım? benim bu düzene de çok itirazım var.
sabah köle gibi yollara düş, kurulmuş oyuncaklar gibi, işe git çalış, sonra tekrar yola çık akşam eve dön.. tabi ibizim gibi şark toplumlarında mesai kavramı olmaksızın kimse bir şey üretmez..
neyse bu başka bir konu.
nihayetinde çalışmak, aktif bir hayat sürmek insana iyi geliyor.
basit bir ev işini yapmadınız, ertelediniz diye "kadın" olmuyorsanız bu zihniyete sahip biriyle evlendiğiniz için kendinize dönüp bakıyorsunuz ve ailenizin sizi bu konuda eleştireceğini biliyorsunuz sanırım..
Kendimce beklediğim şeyler var, doğruluğu yanlışlığı tartışılır.
Ama en başta tek başıma çocuklarıma yetebilecek her türlü olgunluğa erişmek beni şuanlık tutan.
Siz öyle algılamış olabilirsiniz, bir şey diyemem.kusra bakmayın ama yazdıklarınızdan buram buram kibir kokusu buralara kadar geldi. kendinizi, duruşunuzu, etrafınıza verdiğiniz izlenimi o kadar beğeniyorsunuz ki bunların insanların gözünde yerle yeksan olmasını sindiremeyecek gibisiniz. işiniz zor bence kendinizle yüzleşerek başlayın işe, psikolojik destek alın.
Ben de şunu çıkardım hayattan,kadın çalışmalı çalışmazsa hep sorun,erkeğn de malesef çok da saygısı olmuyor kadınaSaygı bizim evimizi terkedeli çok oldu.
Halbuki sokakta uyuyan köpeği görünce, çevresinden dolanan, sesime uyanmasın diye yol değiştiren bir kadınken ben...
Evet, daima çatışma.
Çünkü kadın ve erkek olgusunun bambaşka tanımları var bu evlilik denen azapta.
Ben hem kadın hem erkek rolü üstlenmişken, o para sağlayıcısı olunca( baba parası), bir de üzerine kadını sadece ev işi gücü ve çocuğa indirgeyen bir zihniyetle yaşayınca çatışma kaçınılmaz oluyor.
Teşekkür ederim.anladıgım kadarıyla esınız genel olarak sızın yanınızda kendını ezık hıssedıyor ve bu kompleksı yuzunden hıncını sızden alıyor
cocuklarınızın hakkını ıstemek cocuklarınızın hakkı . sız kendınız ondan bır cop almıs olmayacaksınız cocuklarınızın hakkını cocuklarınız ıcın alacaksınız . ılerde cocuklar almak ıstemezse onlar versın onun kararını.
sız guclu bır ınsansınız oyuzden bunun ustesınden gelecegınıze ben emınım ve dogru kararı verecegınızden emınım.
Yerinizde olsam tam da bu cümleleri yazardım.Biz ne desek boş. İnsanın kendine ettiğini bencil, narsist eşi bile etmez.
Şu aşamada asıl kötülüğü eşiniz değil, siz kendinize yapıyorsunuz.
Biz burada size geceye kadar boşan yazar yatar uyuruz. Bu evlilik adı altındaki işkenceyi siz çekiyorsunuz zaten.
Kangren olan yer kesilmelidir. Net.
Boşandıktan sonra da istediğiniz şartları oluşturabiliyorsunuz siz de biliyorsunuz ama o adımı atmak zor geliyor..
İkiniz de kendinizden asla ödün vermiyorsunuz. Bu adam şu an çalışmıyor evet ama hiç çalışmadan el ense bi hayat sürmemiş ki. Özellikle bastıra bastıra parantez içinde baba parası diye belirtiyorsun. O da herkesin unutacağı şeyler hakkında seni iğneliyor. Sivri uçlardan besleniyorsunuz yani.Saygı bizim evimizi terkedeli çok oldu.
Halbuki sokakta uyuyan köpeği görünce, çevresinden dolanan, sesime uyanmasın diye yol değiştiren bir kadınken ben...
Evet, daima çatışma.
Çünkü kadın ve erkek olgusunun bambaşka tanımları var bu evlilik denen azapta.
Ben hem kadın hem erkek rolü üstlenmişken, o para sağlayıcısı olunca( baba parası), bir de üzerine kadını sadece ev işi gücü ve çocuğa indirgeyen bir zihniyetle yaşayınca çatışma kaçınılmaz oluyor.
Hayatımdaki en büyük salaklarımlarından birisi, nişanlanırken işimi bırakmak oldu.Ben de şunu çıkardım hayattan,kadın çalışmalı çalışmazsa hep sorun,erkeğn de malesef çok da saygısı olmuyor kadına
Ailem çok, çok üzülecek.Kendinize göre sebepleriniz vardır elbet ama bu kaçınılmaz sonu ertelemek yine en çok zararı size verecek. Bırakın insanlar konuşsun dursunlar, mükemmel görünmek zorunda değilsiniz. Hiç bir şey bozulan psikolojinizden daha önemli değil.Aileniz asıl bu durumda olduğunuzu bilseler daha çok üzülürlerdi.
Kesinlikle öyle.Üzerinizde kurulan psikolojik şiddet sizi farketmeden acaba başarabilir miyim duygusuna sürüklemiş gerçekten bir kadın eşi tarafından kadın olduğunu özel olduğunu hissettirmiyorsa sizde farkındasınız ama ne paranın ne imkanların bir önemi kalmıyor gerçekten mutlu olmak için bir deprem gerekir bazen evet deprem sonrası göçük altında kalırsın ama o enkazdan çıktığın an aldığın her nefesi hücrelerinde hisseder ve şükür edersin .Bence bu duruma daha fazla maruz kalma bir adım at arkası peş peşe geliyor ve eş kişisine iki evlat vermişsin haklarını söke söke al o çocuklarının hakkı inşallah en kısa zamanda herşey gönlünüzce olsun
İşte buna canım daha da sıkılıyor.İkiniz de kendinizden asla ödün vermiyorsunuz. Bu adam şu an çalışmıyor evet ama hiç çalışmadan el ense bi hayat sürmemiş ki. Özellikle bastıra bastıra parantez içinde baba parası diye belirtiyorsun. O da herkesin unutacağı şeyler hakkında seni iğneliyor. Sivri uçlardan besleniyorsunuz yani.
Sen ve bir kaç üyeyi birbirinize çok benzetiyorum.
Güçlüsünüz, gücünüzün farkındasınız ama faaliyet yok.
Bana sorarsan kurtarma yoluna girmek için ikinizin de kusurları kabullenip kendini düzeltme yoluna girmesi lazım.
Bilmiyorum. Ego çatışmasından başka bişey yok. Herşey orda başlıyor sizde.
Evet şu şartlar altında o nefesi bile gitsin onlarla alsın diye bağırırdı herkes haklısın.İşte buna canım daha da sıkılıyor.
Ben zaten el ense yatan biriyle asla beraber olmazdım.
Ne zaman dükkan kapandı, kira yiyor olduk o zaman adam tolere edilemeyecek kadar değişti.
Ablası evlenirken evine alınacak zigon sehpayı bile gidip kendi seçen kişi, benim çocuğum hastayken gelip de doktora götürmedi.
Biz işte o saatten sonra yük ve fazlalık olduk.
Yılda bu şiddette ettiğimiz 3 kavga, haftada 5 e kadar yükseldi.
Uzun lafın kısası, maddi bağımlılık ortaya çıkınca ailesinin işleriyle meşgul olup, karakteri de o kadar değiştirdi.
Zaten her şey ipin ucunda iken, bir de böyle aileci bir değişim yuva bırakmadı ortada.
Benim de törpülenecek çok şeyim var.
Dilim durmaz, aşırı gururluyum, ak dediğime kara demem ama, çocuklarımın temel gereksinimleri söz konusu olduğunda, adamın bana ya da benim ona ettiğim hakaretleri kulağım duymaz ki!
Evini ihmal edip, her gün gidip sabahtan akşama kadar gezip gezip, çocuğun yoğurdunu almayı unutan baba, işsizliği ve gereksiz nefes alışıyla gözüme batıyor.
Başta okudum okudum da bedeninin her yerinden igrenip başkasına hayal ettiğini söyleyen bir adama dokunamazdim bile sanırımBu bir serzeniş, bir ağıt, bir iç dökme sadece ve en önemlisi tarihe ve kendime en önemli not!
Oysa ne büyük hayaller vardı bu yola başladığımda.
Aklımda, yüreğimde uçuşan kelebekler ve sonunda diye haykırışlarım çınlıyor kulaklarımda.
İnsanın yıllarca her gece onunla ve mutlu bir yuvaya diye açtığı avuçlar, şimdi duanın sadece hayırlısını dilemek olduğunu, göz yaşlarımı silerken anlıyor.
Bedenimin her yeri ayrı acıyor, üzüntü değil bu.
Sadece öfke, bitmek bilmeyen.
Kendine, seçimine, yıllarına, zerre zerre parçalanan benliğine, ben bunları nasıl yaptıma gelen en ufacık düşüncelere....
Ne güzel bir hayatım var, halbuki.
Dışarıdan bakıldığında her şeyin tastamam olduğu aşık, beraber büyümüş bir çift.
Olmazı oldurmuş, iki zıt kutup nasıl da düşüvermiş birbirinin yüreğine.
İki tane dünyaya bedel, Allahın bağışladığı erkek evlat.
Maddi sıkıntı desek, güzel bir evimiz, lüks bir arabamız, iyi yaşam koşullarımız, ülke dışı seyehatlarimiz, marka çanta ve saatlerimiz, mücevherlerimiz var.
1 yıldır işi yok şahısın ama yine de alıştığımız hayata devam edebiliyoruz, ya daha ne!
Aileler desek, köstek bir kenara hep destek, iki zıt olsalar da bu yuvaya bir fitne sokmazlar, en azından bilinçli olarak.
Ama taa en başında sokuldu bekar görümcem ile.Ya da sürüneyim, gebereyim, bir kadın olarak erkeğe kulluğu köleliği benimsemiş bir aile ne kadar bile isteye zehir saçmazsa, o kadar işte bizimkisi de.
Ama kendi ablaları el üstünde tutulmalı, sabah akşam gezmeli, arabaları daima kapıda olmalı, kuaförden çıkmamalıdır.
Benim senede 3 kere saç boyatmam kavga sebebidir bu yaşadığımız hayatta.
Siz anlayın saçmalıkları...
Neyse, meseleler bunların hiçbiri değil aslında.
Ben narsist, empati duygusundan yoksun, vicdansız, dili zehir saçan, hayatı sadece kendi ve ailesi ile örülü, güçsüz, erkek olmaktan bihaber bu adama evet demişim zamanında.
En güzeli onun olmalıdır, en iyisi, herkesin imrendiği, kolay ulaşılamayan şeyler.
Millet bakıp vaayy demelidir edindiklerine.
Şimdi anlıyorum ki, bu yüzden kurbanım ben bu evlilikte.
Hayatında başına gelebilecek en güzel piyangoyu, başkasına yar etmemek için çıkmışız bu yola.
Her kavgada bu evi babam aldı defol git sadece kıyafetlerini alabilirsin diyen, çalışmak istediğimde yine para ve iş yüküyle tehdit eden, düğün takılarımızı taa en başta satıp getirme koşuluyla alıp senelerdir ne yaptığı bile belli olmayan, yaşadığımız hayata göre bana adeta sadaka verir gibi ihtiyaçlarımı karşılayan, ailesine kul köle olsam ‘mecbur yapacaksın zaten’ anlayışı ile beni paramparça eden, evlendiğimiz günden beri uykuyu sevişmeye tercih edip, ayda en fazla 3 kere hanımına yaklaşan ama el içinde görseniz ‘aşk böceği’ olan, dağa taşa elaleme bana aşkını ilan eden, öven bu adam; evde senin bedeninin her yerinden iğreniyorum, gözlerimi kapayıp başkasını hayal ediyorum diyor.
Sanki beni çöplükten çıkarmış da, hayır işlemiş bir görüşe sahip.
Oysa ki, maddi, manevi, fiziki, kültür, görmüş geçirmişlik olarak beni o adamla kıyaslamak, hayatta yapabileceğiniz en büyük adaletsizlik olur.
İkimiz de eğitimli, düzgün çevre ve meslekleri olan, baktığınızda ‘insan’ denilecek kişilikleriz.
Ama beraberken yaşadıklarımız gerilim filmi sahneleri, zihnimden silinmeyen.
Benim dilim çok sivri ve kışkırtıcıdır, can acıtacak noktayı bilirim ama asla yalan bir şey söylemem.
Adama erkek misin diyorum, bu yaşta hala babanın parasıyla bu evi geçindirip, ev alışverişini bile babana hallettirip, başkalarının her türlü işine koşup, evde biri hasta olunca hastaneye götürmeye bile üşenip, karına bir erkek olarak yaklaşmayıp bir de kocalık taslıyorsun diyorum, seni görünce midem bulanıyor, evi temizlemeyi, çocuk bakmayı beceremiyorsun, ayı gibi oldun yata yata, şuna bak insan mısın sen, kadın diye seni seçen kafama sıkayım, birkaç sene şu çocuklar için sana tahammül ediyorum sadece diyor.
Söylenen sözler o kadar bayağı, bel altı ki; yazarken bile elim gitmiyor.
Ama benim sözlerim yalan değil, tam tamına gerçekler.
Onunkiler ise köleliğe başkaldıran birini psikolojik olarak bitirip, boyunduruk altına alma çabası.
Ne kadar sağlam bir psikolojim varmış ki, bir ruh hastasına tahammül edip hala akıl sağlığımı koruyabiliyorum.
Ne duruyorum daha değil mi?
Nasıl içim alıyor bu hayatı...
Ben olgunlaşmayı bekliyorum herhalde.
Çocuklarımın biraz büyümesini, kendime ayırdığım zamanın artarak bir şekilde hem mesleki hem de ruhen olgunlaşabildiğim günlerde, tırnağını istemeden bu işi 2 dakikada bitirebileceğim günleri bekliyorum.
Çünkü öyle utanıyorum ki yaşadıklarımdan.
Başkası olsa çeker, kurtarır evimi açarım ona.
Benim gibi bir kadın, bunları yaşamaya ve dillendirmeye hazır olamıyor ne yaparsa yapsın.
Babam, ailem öğrenirse kahrolurlar üzüntüden.
Sosyal çevremiz, arkadaşlarımız...
İnsan içine çıkacak yüz kalmalı bende.
Çünkü başı bu kadar dik bir kadının, böylesine iğrenç hayata nasıl tahammül ettiğinin konuşulması, beni hepsinden daha fazla yorar.
Şuan açarsam o davayı, çocuklarımın hakkı için işler iğrençleşecek, yatak odasına kadar kusur göstermek zorunda kalacağım diye çok korkuyorum.
Elalem meselesi değil bu.
Çünkü yaşadıklarımı dillendirmek, gerçek olduğunu yüzüme vuracak ve en kötüsü ben kendime acıyacağım.
Yaşadığım psikolojik, ekonomik şiddetten dimdik hem de kendi imkanlarımla çıkma arzusu benimkisi.
O günleri anmayıp, sadece sonradan olmayı hayal ettiğim kadın olarak bu saçma düzene nokta koymak bir nevi.
Ve yine belirtiyorum, sizlerden bir yorum, düzeltmek için fikirler beklemiyorum çünkü düzelmez.
O bir ruh hastası, şekerliğin kapağı açıktan beni kadın olmamakla suçlayacak kadar.
Bu yazı bir duygu dökümüdür, her anlamda dik bir kadının bile böyle bir şeye tahammül edebilmesinin altında yatan sancıları kendine açıklamasıdır.
Ve eğer bir gün sağlıklı irdeleme yeteneğimi kaybeder, o adamın beynimde açmaya çalıştığı hasarlara yenilirsem, kendime kanıtımdır bu yazı.
Kusurumun, o adama kusursuzluğumu hatırlatmaktır.