Öncelikle evli olmadığımı belirterek başlamak istiyorum. Yani sizin yaşadığınız erkek tarafı faktörü benim durumumda geçerli değildi. Ancak anladığım kadarıyla bu durum daha çok sizin annenizle alakalı. O açıdan sizinle birbirimize benziyoruz.
Size, annem, babam ve kardeşlerimle doktora yeterlilik dönemi sırasında yaptığım bir konuşmayı anlatmak istiyorum. Ders dönemi benim için oldukça zorlu geçti. Yüksek lisanstan beri o bölümde araştırma görevlisi olarak çalışıyordum ve hocalarım benim etimden ve sütümden sonuna kadar faydalandılar. Buna ek olarak, iki kardeşimin de evlenme kararı almaları nedeniyle, onlara abla olarak elimden gelenin fazlasını yapmaya çalıştım. Her iki gelin de tek çocuk olduğundan, harcadığım efor düğünler sırasında iki katına çıktı. Düğünler bittiğinde ve ders dönemi sona erdiğinde, bölüme yeni bir araştırma görevlisi alındı ve iş yüküm hafifledi. Evren, yeterliliği geçmem için bütün şartları sağlamış gibi görünüyordu. Ancak bu sırada annem ve babam, üç çocuklarından ikisinin peş peşe evlenip yuva kurmaları nedeniyle bir boşluğa düştüler ve sık sık bana ziyarete gelmeye başladılar. Babam genellikle utanarak "Gerçekten zorla getirildim, 'bırak çalışsın' dedim ama annen dinlemedi" diyerek eve girerdi. Ben de kibarlık yapıp "Babacığım, başımın üstünde yeriniz var" derken, bir yandan literatüre göz atar, bir yandan onlarla sohbet ederdim. Ancak annem bu durumu önemsemezdi. Haftada üç kez gelirlerse, en az birinde mutlaka kardeşlerimden birini de getirirdi. Bazen babamın sözünü dinler, bana gelmezdi ama o günlerde de beni zorla evden alıp kardeşlerimden birine götürürdü. Zorla diyorum çünkü gitmek istemediğimde, sonraki hafta boyunca beni üzmek için elinden ne gelirse yapardı. Üçüncü ay, danışmanım ve psikoloğumun önerisiyle annem, babam ve kardeşlerimi bir akşam yemeğinde toplayıp durumu açıkça anlattım. Yeni araştırma görevlisi sayesinde iş yüküm azalmış olsa da, hem ona işleri öğretmek, hem kendi işlerimi yapmak ve yorgun argın eve geldikten sonra ders çalışmaya çalışırken, onların ziyaretleri yüzünden verimli çalışamadığımı, bu durumun beni belirlediğim hedeflerden saptıracağını ve psikolojimin daha da yıprandığını ifade ettim. Herkes, annem hariç, yanımda olduklarını ve bu süreçte ihtiyacım olan her şeyi yapmam gerektiğini söyledi. Annem ise "Ne yani, sana yük mü oluyoruz? Aileni kenara mı atacaksın? Biz senin psikolojini nasıl bozuyormuşuz?" diyerek tepki gösterdi. Ağlamalar, gelinlere beni şikayet etmeler... Bunlara rağmen, önümüzdeki en az iki yıl boyunca evimde misafir ağırlayamayacağımı, misafirliğe gitmeyeceğimi bu süreçte tek önceliğimin kendim olduğunu, bana destek olmalarını beklediğimi ama olmak istemeyenlerin evim ve hayatımdan uzak durmaları gerektiğini açıkladım.
Doktoramı başarıyla tamamladım. Savunma akşamı, ilk kutlayan kişi gözyaşları içinde annemdi. Evet, bu sınırları çizdiğinizde ailenizle aranız açılabilir ve bazen pişmanlık hissedebilirsiniz. Ancak bu, geriye dönüp baktığınızda "Keşke daha önce bu sınırları çizseydim" demeyeceğiniz anlamına gelmez.
Bu konuda size de nacizane tavsiyem, TUS'a hazırlık sürecinde kendinize sınırlar koymaktan çekinmeyin. Aile baskısı ve beklentileri, özellikle bu kadar yoğun ve stresli bir dönemde, çalışma programınızı ve zihinsel sağlığınızı olumsuz etkileyebilir. Kendi ihtiyaçlarınızı ve hedeflerinizi önceliklendirmek, uzun vadede hem sizin hem de ailenizin yararına olacaktır. Kendinize karşı dürüst olun ve gerekli olduğunda net sınırlar çizin. Bu süreçte kendinize karşı nazik ve sabırlı olmayı unutmayın.