- 6 Ağustos 2014
- 17.656
- 31.606
- 598
- Konu Sahibi arcticfox_
-
- #41
Valla acı ama güldüm yorumunuza. Gerçekten de konunun özeti aslında biz standart aile moduna geçmişiz gerçektenNormal aile moduna geçmişsiniz tebrikler.
Kimini öldürüyor kimini yatıyor kişiden kişiye değişirHanımlar merhabalar. Nereden başlasam bilmiyorum. Evliyim üç yıl oldu. Küçük de bir bebeğim var. Evlenmeden önce eşimle tanıştık ve kısa zaman içinde evlendik. Gerçekten çok çok aşıktık birbirimize. Buluşmalarımızda, ayrılmaya yarım saat kaldığında bana hüzün çökmeye başlardı. O kadar çok seviyordum eşimi. İşleri hızlandırdık bir an önce evlendik.
Evlenmeden önce çok rahat bir hayatım vardı. Ağırbaşlı ve aklı başında biri olduğum için ailem hiç karışmadı çok özgür yetiştirilerek büyüdüm. 20li yaşlarımın başında yurt dışına çıktım bir süre tek başıma, kafama göre arkadaşlarımla kamp yaptım, tatillere çıktım. Kısaca doyasıya gençliği yaşadım. Eşimle 26 yaşımda tanıştık. Sekiz ay içinde evlendik. Öyle çok sevdim ki eşimi, onunla vakit nasıl geçiyordu anlamıyordum. Birbirimize karşı çok özenli davranıyorduk. Gerçekten ‘eşimi’ bulduğumu düşündüm. Nişanlıyken hiç kavga etmedik. Hiç dargın günü bitirmedik. Bütün problemleri birbirmize adım atarak orta yolu bularak çözdük. Gerçekten üzerime titriyordu. Bu arada eşim 31 yaşında.
Evlenmeden önce eşim annesiyle yaşıyordu. Kayınvalidem eşini, eşim küçükken kaybetmiş. Eşim de annesine çok iyi bir evlattır. Aynı dairede, apartmanda veya yakın apartmanlarda oturmamızı istedi eşim. Normalde direkt hayır diyecekken, aynı apartmanda otururum dedim. Kayınvalidem tipik anadolu tipi kayınvalide. Zamanında kendi çok çekmiş. Kötü biri değil ama fazla samimiyet kurunca ilişkinizin zarar görebileceği türden biri. Neyse biz evlenince ben eşimin apartmanına, onun çevresine girmiş oldum ve gurbete girmiş gibi hissettim. Evliliğin ilk zamanları sürekli kayınvalidemin evinde yiyip içiyorduk. Eşimin çevresi orada olduğu için sürekli beni evde bırakıp arkadaşlarıyla takılmaya çıkıyordu. Eve gelince de benim onu beklememi istiyordu. Böylece benim deli dolu özgür bir ruh gibi yaşadığım hayatım birden kayınvalide, ev işi ve evde koca beklemeye dönüştü. Sonra eşimle konuştuk, kayınvalide ile yemekleri vs ayırdık eşim anlayışla karşılık verdi. Baştaki problemlerimizin çoğunu çözüme kavuşturduk ve evlilik daha iyi gitmeye başladı.
Üç yıl sonra bebeğimiz oldu. Benim canım. Şuan öğlene kadar çalışıyorum mühendisim ve eşimin de benim de çok yoğun hayatlarımız var. Eşimle çok bir araya gelemiyoruz. Benim akşama kadar ev işi, iş, çocuk bakımı derken pertim çıkmış oluyor. Eşim ev işlerinin bir kısmını yapar o da yoğun çalışıyor. Problem şu ki bizim artık birbirimize karşı tahammülümüz kalmadı. Sürekli tartışıyoruz. Eşim beni psikolojik olarak çok yıpratıyor. Ona her daim saygılı ve sevgili davrandım, iyi bir eş olmaya gayret ettim. Ama benim bütün ayarlarımla oynuyor resmen. Artık sağlıklı kalamıyorum onun yanında. Öyle şeyler söylüyor ki. Daha iki gün önce tartıştık ve ne zaman tartışsak ‘artık bıktım yeter ki sus’ modunda sürekli ‘hep ben haksızım tamam ben ne kötü bir insanım vs’ diyip konuyu kısır döngüye sokuyor. Hiçbir şekilde anlaşamıyoruz. Bazen gerçekten algısından şüphe ediyorum. Adama bir türlü demek istediğim şeyi anlatamıyorum. Benim kafamdaki şey bambaşka, söylediklerim onun için bambaşka. Başka başka zevklerimiz var. Nişanlıyken bir araya geldiğimizde ne bulup konuşuyorduk hatırlamıyorum bile. Ne yapıyorduk bilmiyorum. Birbirinin bakışından ne demek istediğini anlayan çiftler görünce halimize üzülüyorum. Biz çünkü ciddi anlamda hiç uyumlu gelmiyoruz bana. Ortak zevklerimiz yok. Hayat akışımız farklı. Ben enerjik dinamik biriyim. Eşim ise iş haricinde bütün gün evde yatmak istiyor.
Böyle biri değildim. Hayat dolu biriydim. Eşimin beni çok sevdiğini biliyorum. Ben de onu seviyorum fakat eskisi gibi değil. Nişanlılık dönemimizden bambaşka bir ikili olduk şuan. Ona bakınca artık eskisi gibi kalbim titremiyor. Çok mutsuz değilim ama bir şeyler eksik. Birlikte eğlenemiyoruz. Birbirimizi tamamlayamıyoruz. Ortak konuşacak konularımız yok. İlgi alanlarımız çok farklı. Bambaşka iki insanız gibi geliyor. Bu düşünce beni çok yıpratıyor. Ne yapacağım bilmiyorum. Nasıl eski mutlu halimize döneriz? İlişkimiz acayip bir kısır döngüye girdi ve gittikçe eşime karşı olan hislerim azalıyor gibi hissediyorum. Ne yapmalıyım önerilere açığım…
Şimdi bana laf atacaklar ama buna rağmen inatla herkes yine de evleniyor.bu arada kıskanç falan değilim valla yemin ederim.biz kadınlar ne kadar çok aşk yaşamaya meraklıyız.dikkatimi çekti.aşkımız çok büyüktü, aşktan gözümüz kör olmuştu, hayatımın aşkını yaşadım, yok bizimki gibi aşk görülmemişti, yok eşimle dillere destan aşk yaşadık, aşktan geberiyorduk falan filan.... hayatımda bu kadar aşk kelimesini bu konuda okumamışımdır heralde.ya bu kadar kolay mı bu işler .kadınlar olarak inanmak istediğimiz tarzda çok abartılı şekilde yorumlar yapıyoruz bence hayata karşı.sonra da zorlanmaya başlayınca pembe bulutlardan düşüp aşağı çakılmış gibi oluyoruz.kendi kendimizi gazlayıp, gazlayıp, sonra da hayal kırıklığına uğruyoruz.bu araxa maşllah dillere destan, çok acayip aşk yaşamayan kalmamış sitede.aynen canlar aynen.Hiç toz kondurmayın, en büyük aşk sizinkiydi.Bu durumda ne yapılır bilemiyorum ama konu basliginiza istinaden evet evlilik aşkı öldürüyor bence
Bu arada melankolik miyim bilmiyorum ama bizim ülkede adam gibi ilişki yaşıyabileceğin kapasitede erkek sayısı çok sınırlı.eee bunlardan biriyle herşeyi yapabileceğin bir ilişki yaşayınca kendini körkütük aşık sanıyorsun olay bu.daha fazla olsalar kendimizi bu kadar aşık sanmayacağız.bence tabi.Şimdi bana laf atacaklar ama buna rağmen inatla herkes yine de evleniyor.bu arada kıskanç falan değilim valla yemin ederim.biz kadınlar ne kadar çok aşk yaşamaya meraklıyız.dikkatimi çekti.aşkımız çok büyüktü, aşktan gözümüz kör olmuştu, hayatımın aşkını yaşadım, yok bizimki gibi aşk görülmemişti, yok eşimle dillere destan aşk yaşadık, aşktan geberiyorduk falan filan.... hayatımda bu kadar aşk kelimesini bu konuda okumamışımdır heralde.ya bu kadar kolay mı bu işler .kadınlar olarak inanmak istediğimiz tarzda çok abartılı şekilde yorumlar yapıyoruz bence hayata karşı.sonra da zorlanmaya başlayınca pembe bulutlardan düşüp aşağı çakılmış gibi oluyoruz.kendi kendimizi gazlayıp, gazlayıp, sonra da hayal kırıklığına uğruyoruz.bu araxa maşllah dillere destan, çok acayip aşk yaşamayan kalmamış sitede.aynen canlar aynen.Hiç toz kondurmayın, en büyük aşk sizinkiydi.madem hayata karşı bu kadar pozitif ve gerçeklerden kopuk bakmayı başarabiliyorsunuz neden şimdi de aynı şeyi yapmıyorsunuz?.adamın 30 yaşından sonra bambaşka birine dönüşecek hâli yok.o destansı aşkı(!) nızı yaşarken görememişsiniz belli ki.
Çok çok aşıkmış o yetmiyor mu ? Biz de ne mükemmel ilişkiler var diye kıskanıyoruz işte.yaa şu abartılı anlatımlar çok gıcığıma gidiyor.Çocuktan önce de sizi yalnız bırakan, ihmal eden biri olarak sinyali vermiş. Keşke çocuk olmadan önce maddi imkanınız var ise terapiye gidip destek alsaydınız.
Ama yine de evlat sabibi olmak.gibisi yok belli.herkes yapıyor çünkü.Bence evlilik değil de çocuk aşkı öldürüyoronlar doğduğunda hiçbir şey eskisi gibi oöamıyor,anne de baba da özgür olamıyor ne yazık ki. Plansız hiç yaşayamıyorsunuz en basiti. Uyku saati yemek saati gerçeği var. Canın istediği zaman evden çıkamıyorsun çünkü bebek çünkü bebek aşk mı kalır yahu insan bazen insanlıktan çıkıyor
O konfor alanı da bana göre konfor alanı değil ya. Koca koca adamlar bıkmıyor mu anasından, danasından, teyzesinden, emmisinden.çok garibime gidiyor benim.ben 25 sene memleketimde yaşadım.sonra atandım.ziyaretlerde bile için daralıyor, içime öküz oturuyor.öyle bıkmişım senelerce aynı yerde, aynı kişilerle yaşamaktan.biz akrabalardan kaçarız bunlar da dibine girer. Asıl bu şekilde birisi olacaksa ilişkide bu kadın olmalı.hani biz daha duygusalız sözde falan ya.kısaca aileci erkek kadar beni kudurtan başka bir özellik yok.bağırsa, çağırsa daha az tepki veririm.ne bu ya anaokulu çocuğu gibi.erkek dediğin biraz bağımsız olur, başına buyruk olur.tam tersi ailesi ilgisizlikten şikayet eder.sırf bu yüzden kaç kişiden ayrıldım.serseri adam bile daha sevimli bu tiplerin karşısında.en azından kendi kendine yetebiliyor adam.Evlilik aşkı öldürmüyor sorumluluklar birlikte gögüslenince güçlendiriyor hatta.
Ne demiş neşet ertaş geçinmeye gönlü olan geçinir.
Ben konunuzda tek sıkıntıyı kayınvalide ile yakın olup eşinizin hayatına dahil olmanızda gördüm. Eşiniz sizin için hiç bir fedakarlık yapmamış.
Yeni evlenen çiftlerin iki tarafa da uzak bir yuva kurmaları taraftarıyım. Biri konfor alanını bozmayınca huzur bozuluyor maalesef.
Şahane anlatmışsınız.konu sahibi sizin dediğiniz gibi gözleri parlayan biri.öyle ki herşeyi dolu dolu yaşadığına inanmak istiyor.hatta öylesine inanmak istiyor, hayatı öylesine seviyor ki karşısına kim çıkarsa çıksın kendini deliler gibi aşk yaşıyorum sanacaktı ki öyle de olmuş.beyimiz tipik anacı, danacı, geleneksel, tam porsiyon, duygusuz bir türk erkeği.konu sahibinin öyle deliler gibi aşk yaşadığına falan da inanmıyorum bu beyle.belli ki kafasında yaşayacağı aşka bir konu mankeni gerekliydi. bu kişi de o konu mankeni olmuş.demem o ki karamsarlık kadar, hayatı fazla sevmek de bu tarz sorunlara yol açıyor.adam birkaç ay da mı değişti yani? Hayatta her duyguyu ölçüsünde bırakmak gerek.o yüzden diyorum üyelerin hepsi maşallah deliler gibi aşk yaşamış falan.kısaca hayatı bu kadar abartılı tanımlamak bence büyük hata ve gerçekçi değil.şimdi konu başlığınıza istinaden herkes kendi deneyimine göre cevap verecektir, bunun bir doğrusu yok. biraz seçtiğiniz insanla ve yaşadığınız hayatla alakalı. eşimle 4 yıllık sevgililiğin ardından evlendik öncesinde 3 yıllık bir arkadaşlığımız vardı ve evliliğimizin 4. yılı. ben kendi düşüncemle evlilik aşkı öldürmüyor, aksine güçlendiriyor diyebiliyorum. siz birbirinizi çok kısa tanımışsınız, karşınızdaki insanın size uymayan taraflarını görecek vaktiniz pek olmamış. ve evliliğin cicim aylarını, onun hayatına adapte olmaya çalışmakla harcamışsınız. kendi yapınızı anlatırken -deli dolu olup, tatillere çıkmayı vs- gözünüzün parladığına emin gibiyim.. fakat eşiniz iş ve ev telaşesinden kopamıyor anladığım kadarıyla. ortak zevklerin olmaması da kalitesiz bir sohbeti oluşturduğundan ve o sohbeti edememenin ya da keyifli vakit geçirememenin içten içe olan sıkıntısı sizi basit konularda bile tartışmaya iter. üstüne çocuk mükemmel evliliği bile bir tık monotonlaştırabiliyor, şu an çocuğum yok fakat çevreden gördüğüm kadarıyla yeme saati, uyuma saati derken bazen insan eskiyi arar oluyor. bence sizin biraz vakit geçirip farklı aktiviteler yapmaya ihtiyacınız var..
Biraz heyecanlı ve deli dolu bir tip olduğum için ‘aşk’ kelimesini önemsiyorum evet. Ama nişanlılık sürecimizde de öncesinde de eşimin de benim gibi bir hayatı vardı. Yani ikimiz de eğlenceyi seven keyfine düşkün tiplerdik. Ben evlendikten sonra bu uyumumuz ikiye üçe katlanır sanıyordum. Gezeriz, kimseye hesap vermeden hayatımızı yaşarız diye düşünüyordum. Ama birden kendimi kayınvalide evinde bulaşık yıkarken buldum agshajaŞahane anlatmışsınız.konu sahibi sizin dediğiniz gibi gözleri parlayan biri.öyle ki herşeyi dolu dolu yaşadığına inanmak istiyor.hatta öylesine inanmak istiyor, hayatı öylesine seviyor ki karşısına kim çıkarsa çıksın kendini deliler gibi aşk yaşıyorum sanacaktı ki öyle de olmuş.beyimiz tipik anacı, danacı, geleneksel, tam porsiyon, duygusuz bir türk erkeği.konu sahibinin öyle deliler gibi aşk yaşadığına falan da inanmıyorum bu beyle.belli ki kafasında yaşayacağı aşka bir konu mankeni gerekliydi. bu kişi de o konu mankeni olmuş.demem o ki karamsarlık kadar, hayatı fazla sevmek de bu tarz sorunlara yol açıyor.adam birkaç ay da mı değişti yani? Hayatta her duyguyu ölçüsünde bırakmak gerek.o yüzden diyorum üyelerin hepsi maşallah deliler gibi aşk yaşamış falan.kısaca hayatı bu kadar abartılı tanımlamak bence büyük hata ve gerçekçi değil.
Kendini belli etmiştir illaki diyeceğim valla.kızmayın lütfen.acele karar vermişsiniz.benim de çok aşık olduğumu düşündüğüm bir adam vardı.biraz kaçak dövüşürdü.biraz da bunun için aşkim büyümüş gibi hissettim.bu durumdayken abimle konuştum.abim bana göre çok da ayakları yere basan bir tip.daha önce hep aynı şeyleri görmüş geçirmiş.ben deliyim divaneyim diye anlatırken gerçekleri çat çat yüzüme vuruverdi.bu adamdan sana hayır gelmez, anneci, aileci, geleneksel tipin biri diye.sizinki de aynı hesap olmuş.bu telefon konuşmasından sonra bende de bir şimşekler çaktı.bakış açım değişti ee tabi aşkım da daha şüpheli bir hal alınca etkisi de azaldı.demem o ki kadınlar olarak kendimizi gereksizce öylesine coşturup, kendi coşkumuza da kendimiz inanıyoruz ki gerçekleri görme günü gelince travma yaşıyoruz resmen.oysaki başka da herşey o kadar farklı değildi.bu şekilde olmuş sizin de sanırım.işte bu yüzden abartılı ifadeler bana hep hatalı ve gerçekdışı geliyor.bunu yapmamak lazim.neden acele ettiniz ki zaten uyumlu bir ilişkiyse devam ederdi.güldük eğlendik, artık eğri oturalım doğru konuşalım demiş hayat size.Biraz heyecanlı ve deli dolu bir tip olduğum için ‘aşk’ kelimesini önemsiyorum evet. Ama nişanlılık sürecimizde de öncesinde de eşimin de benim gibi bir hayatı vardı. Yani ikimiz de eğlenceyi seven keyfine düşkün tiplerdik. Ben evlendikten sonra bu uyumumuz ikiye üçe katlanır sanıyordum. Gezeriz, kimseye hesap vermeden hayatımızı yaşarız diye düşünüyordum. Ama birden kendimi kayınvalide evinde bulaşık yıkarken buldum agshaja
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?