• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Evliliğim,ben,eşim,sorumluluklar,aileler hangi taraftayım nerede yanlış yapıyorum:(

Eşiniz ev gezmelerine gitmiyor diye mi gerçek yüzünü göstermiş oluyor sanki adam kötü birşey yapmış gibi lanse edilmiş, bende eşiniz gibiyim ev gezmelerini pek sevmiyorum eğer gidersemde çabuk sıkılıyorum kalabalık ortamları bende pek sevmiyorum o yüzden şimdiye kadar hiç sorun etmedim.Sizde eşinizle başbaşa planlar yapın beraber piknige gidin,sinemaya gidin,yemeğe gidin en azından ikiniz başbaşa olunca sıkılmaz.Eve oyunlar alın,tombala,tavla,pişti gibi oyunlar oynayın eşinizi suçlu bulmadım sizide suçlu bulmadım her ikinizin karakteride farklı ne sen onu değiştirebilirsin nede o seni.
 
Öncelikle herkese merhaba,

2 gündür hafta sonu nedeni ile giremedim, ancak yazdıklarınızı tek tek okudum buraya konu açmanın bana bu kadar iyi gelebileceğini hiç düşünmemiştim. Herkesin farklı görüşleri ve genelde bir çok kadının ortak yönünün aynı evdeki kocalarıyla iyi geçinmek için ellerinden geleni yaptıklarını bir kez daha anlamış oldum (bu dertten muzdarip olan tek ben değilmişim). Anlattığım şeyleri çok farklı algılayan da olmuş sorunlarımı kendimce büyüttüğümü düşünende olmuş, kimisine göre ya aldatılan bir kadın olsaydım seninkide dertmi detirmiş bile olabilirim ama bir arkadaşın benzetmesine de uzunca bir süre takıldığımı söyleyebilirim..
Uzun mesafe koşucusu gibi bazen, bazı erkekler... Belki çoğu..
Bitiş çizgisine kadar, son sürat ve kullanabileceği en son güce kadar yüklen.. yüklen... koş.. koş... Çizgiyi geçtikten sonra "Oh be şimdi rahatladım" (Artık kendim olabilirim) deyiver... Evlilik, başarılacak bir koşunun bitiş çizgisi gibi geliyor.. Oysa koşunun kendisi evlendikten sonra başlıyor. Acaba erkek anneleri bu "evlilik" hadisesini anlatmayı pas mı geçiyorlar olgunluk evresinde.

Yazılan birçok şeye takıldım aslında okadar güzel dile getirmişsiniz ki birçok şeyi farklı görüş açıları tanımadığım insanlar bana çok iyi geldiniz..
Şunu gördümki buraya yazdıkça kendimi eşimi ailemi anlattıkça uzun zamandır sesli söyleyemediğim şeyleri, geçmişimi, herşeyimi bir süzgeçten geçirdim. Ve işten çıktıktan sonra eve gittim yemek hazırladım (benim mercimek çorbamı çok sever) masayı hazırladım tek kişilik.. sonra oturdum uzunca bir mektup yazdım masanın kenarına bırakıp montumu alıp çıktım evden...
Bizi yaşadıklarımızı geçmişi hatta geleceğe dair onunla yaptığımız planları anlattım bir nevi hatırlattım... ve mektubun sonuna da şu notu iliştirdim..
"En sevdiğin çorbamı yaptım sana masanı da hazırladım giyeceğin temiz pijamaların yatağın üstünde televizyonun başına geçmeden giymek istersin, senin benden beklentilerin bu kadarsa eğer hepsini yaptım herşeyim bak tamda olmasını istediğim kadınım artık... çok iyi düşün olur mu eğer istediğin bu bensem evinde olmasını istediğin seyler bunlarsa bunları annede yapabilir sana(çorba hariç) gerçi onunda tarhana çorbası mükemmel olur.. ama benim istediğim bu değil şuan oturduğun masa ne kadar boş ne kadar tek kişilikse ben hergün bu hissi yaşıyorum ya yalnızlığımı doldur bu ev artık bana da yabancı olmasın sen gibi, yada bırak da eski kalabalığıma döneyim
sevgiliyken hep biz yapardık herşeyi ama artık sen ve ben olduk bir evin içindeki iki yalnızlık ben bunu istemiyorum bana o gözlerinin taaa içindeki muzurlukla sevgiyle bakmanı özledim, yorgunlukla değil... eğer nerede olduğumu merak ettiysen annemlerdeyim merak etme gece 12 olmadan gelirim...
Ve eve gittim usulca açtım kapıyı belki tv başında uymuştur diye hayır salonda yoktu mutfak masasının üstüne başını koymuş elinde mektubum masa öylece duruyordu çorbaya hiç dokunmamış üzerinde pijamaları yok günlük kıyafetleriyle yılbaşından kalan bir şarap açılmış boş bir şişe ne yapacağımı bilemeden öylece kalmıştım kapının eşiğinde bir adım daha attım geldiğimi duyunca kalktı şişmiş,kızarmış,dolu gözleriyle baktı yüzüme sonra sıkıca sarıldı bana uzunca bir süre kaldık öyle sadece hıçkırık sesleri "senin mercimek çorbanı, annemin tarhana çorbasına değişmem ki" dedi zor bela dudaklarından çıkan bu iki cümle benim için herşeye bedeldi
sanki seni seviyorum demişti, sanki avaz avaz bağırmıştı ne sandın der gibi.. bide boğazındaki o koca düğümle "sensiz ben çorba bile içemem, sana bunları hissettirdiğim için özürdilerim" kelimeleri çıkabilmişti ama birşey söylemesine gerek yoktu ki gözleriden anlamıştım herşeyi 3 aydan sonra hafiflemiş huzurlu koca bir iki gün geçirdim umarım ki böyle devam eder...
Söylemedim ama bende ondan başkasına çorba yapamam ki bi daha...
Bana yardımcı olduğunuz için herkese çok teşekkür ediyorum bir bakış açısı bir özgüvenle sanki yeniden eski benim bazen sadece konuşmak gerekiyor bazı sorunları aşmak için belkide dolu dolu bir mektup size de yardımcı olur belki yaşadıklarım..
 
Tebrik ederim, gerçekten hayran kaldım yaptığınız şeye. İşte erkekleri değiştiren şeyler bunlar! Yoksa bağırmakla çağırmakla dırdır etmekle hiç bir erkek gerçeği görmez/değişmez.
 
Mektubu okurken çok duygulandım eşinizde nasıl duygulanmasın ,evliliklerin en büyük derdi monotonlaşmak bunu aşmanıza sevindim, boşyere üzülmemek gerek her şeyde biraz kafada bitiyor oluımlu olmak şart
Öncelikle herkese merhaba,

2 gündür hafta sonu nedeni ile giremedim, ancak yazdıklarınızı tek tek okudum buraya konu açmanın bana bu kadar iyi gelebileceğini hiç düşünmemiştim. Herkesin farklı görüşleri ve genelde bir çok kadının ortak yönünün aynı evdeki kocalarıyla iyi geçinmek için ellerinden geleni yaptıklarını bir kez daha anlamış oldum (bu dertten muzdarip olan tek ben değilmişim). Anlattığım şeyleri çok farklı algılayan da olmuş sorunlarımı kendimce büyüttüğümü düşünende olmuş, kimisine göre ya aldatılan bir kadın olsaydım seninkide dertmi detirmiş bile olabilirim ama bir arkadaşın benzetmesine de uzunca bir süre takıldığımı söyleyebilirim..
Uzun mesafe koşucusu gibi bazen, bazı erkekler... Belki çoğu..
Bitiş çizgisine kadar, son sürat ve kullanabileceği en son güce kadar yüklen.. yüklen... koş.. koş... Çizgiyi geçtikten sonra "Oh be şimdi rahatladım" (Artık kendim olabilirim) deyiver... Evlilik, başarılacak bir koşunun bitiş çizgisi gibi geliyor.. Oysa koşunun kendisi evlendikten sonra başlıyor. Acaba erkek anneleri bu "evlilik" hadisesini anlatmayı pas mı geçiyorlar olgunluk evresinde.

Yazılan birçok şeye takıldım aslında okadar güzel dile getirmişsiniz ki birçok şeyi farklı görüş açıları tanımadığım insanlar bana çok iyi geldiniz..
Şunu gördümki buraya yazdıkça kendimi eşimi ailemi anlattıkça uzun zamandır sesli söyleyemediğim şeyleri, geçmişimi, herşeyimi bir süzgeçten geçirdim. Ve işten çıktıktan sonra eve gittim yemek hazırladım (benim mercimek çorbamı çok sever) masayı hazırladım tek kişilik.. sonra oturdum uzunca bir mektup yazdım masanın kenarına bırakıp montumu alıp çıktım evden...
Bizi yaşadıklarımızı geçmişi hatta geleceğe dair onunla yaptığımız planları anlattım bir nevi hatırlattım... ve mektubun sonuna da şu notu iliştirdim..
"En sevdiğin çorbamı yaptım sana masanı da hazırladım giyeceğin temiz pijamaların yatağın üstünde televizyonun başına geçmeden giymek istersin, senin benden beklentilerin bu kadarsa eğer hepsini yaptım herşeyim bak tamda olmasını istediğim kadınım artık... çok iyi düşün olur mu eğer istediğin bu bensem evinde olmasını istediğin seyler bunlarsa bunları annede yapabilir sana(çorba hariç) gerçi onunda tarhana çorbası mükemmel olur.. ama benim istediğim bu değil şuan oturduğun masa ne kadar boş ne kadar tek kişilikse ben hergün bu hissi yaşıyorum ya yalnızlığımı doldur bu ev artık bana da yabancı olmasın sen gibi, yada bırak da eski kalabalığıma döneyim
sevgiliyken hep biz yapardık herşeyi ama artık sen ve ben olduk bir evin içindeki iki yalnızlık ben bunu istemiyorum bana o gözlerinin taaa içindeki muzurlukla sevgiyle bakmanı özledim, yorgunlukla değil... eğer nerede olduğumu merak ettiysen annemlerdeyim merak etme gece 12 olmadan gelirim...
Ve eve gittim usulca açtım kapıyı belki tv başında uymuştur diye hayır salonda yoktu mutfak masasının üstüne başını koymuş elinde mektubum masa öylece duruyordu çorbaya hiç dokunmamış üzerinde pijamaları yok günlük kıyafetleriyle yılbaşından kalan bir şarap açılmış boş bir şişe ne yapacağımı bilemeden öylece kalmıştım kapının eşiğinde bir adım daha attım geldiğimi duyunca kalktı şişmiş,kızarmış,dolu gözleriyle baktı yüzüme sonra sıkıca sarıldı bana uzunca bir süre kaldık öyle sadece hıçkırık sesleri "senin mercimek çorbanı, annemin tarhana çorbasına değişmem ki" dedi zor bela dudaklarından çıkan bu iki cümle benim için herşeye bedeldi
sanki seni seviyorum demişti, sanki avaz avaz bağırmıştı ne sandın der gibi.. bide boğazındaki o koca düğümle "sensiz ben çorba bile içemem, sana bunları hissettirdiğim için özürdilerim" kelimeleri çıkabilmişti ama birşey söylemesine gerek yoktu ki gözleriden anlamıştım herşeyi 3 aydan sonra hafiflemiş huzurlu koca bir iki gün geçirdim umarım ki böyle devam eder...
Söylemedim ama bende ondan başkasına çorba yapamam ki bi daha...
Bana yardımcı olduğunuz için herkese çok teşekkür ediyorum bir bakış açısı bir özgüvenle sanki yeniden eski benim bazen sadece konuşmak gerekiyor bazı sorunları aşmak için belkide dolu dolu bir mektup size de yardımcı olur belki yaşadıklarım..
 
Tebrik ederim, gerçekten hayran kaldım yaptığınız şeye. İşte erkekleri değiştiren şeyler bunlar! Yoksa bağırmakla çağırmakla dırdır etmekle hiç bir erkek gerçeği görmez/değişmez.

Evet bende bunları yapmadım değil birbirimizi duyamayacak kadar yükseldi seslerimiz hemde koca bir 3 ay boyunca evliliğin belkide en güzel zamanlarında harfler büyüdükçe anlaşmak daha zor oluyormuş ben bunu bizzat yaşadım işte bazı sorunlar var ki insanların hiçbir zaman aşamayacağı ve kadınların asla unutmayacağı biz böyle sorunlar yaşamadığımız için daha kolay oldu belkide ama gerçekten yuva kurmak isteğen herkesin yüreğide aileside mutlulukla,huzurla ve güvenle dolsun...
 
Mektubu okurken çok duygulandım eşinizde nasıl duygulanmasın ,evliliklerin en büyük derdi monotonlaşmak bunu aşmanıza sevindim, boşyere üzülmemek gerek her şeyde biraz kafada bitiyor oluımlu olmak şart

Amacım onu ağlatmak değil yaşadıklarımı hissettirebilmekti ama duygunun en yogun yaşandığı eylemlerden biride göz yaşı dökmek sanırım dediğiniz gibi birazda olumlu olmak yoksa bırakmak yada kabullenmek biraz daha kolay sanırım...
 
inanki bazen bana yaptığı kitabı,notları,resimlerimizi, ortalara koyuyorum baksın belki hatırlar diye bazen bakıyor ne güzel şeyler yapmışım diyor bazende benmi yapmışım bunları diyor...
Iki karakterli mi anlayamadım yoksa bu adamın ruhunda acı çekmek mi var bilemiyorum bazen ağlarım sadece ağladığım zamanlar eskisi gibi şefkatli oluyor:(

bak canım daha evliliğin başındasın bende eviclim yani senin tam zıttın eşimde sosyalliği fazlasıyla abartmış biri bazen kendini çekeceğin yeri bileceksin ben bilemedim kendimi geç çektim artık herşey için çok geçti soğuyor insan zamanla bu aşamaya gelmeden kendini çek zevk almadığını sanki mecburiyetten kaldığını ıotuurduğunu belli et bazen erkekler kör olabiliyorlar o gözleri ancak sen açabilirsin
 
keske konunuzu daha once okusaydım dedim...
cok benzer birseyi yapmıstım. ve biz evli de degiliz... tereddutlerimden dolayı olabildigince agırdan almaya calısıyorum.
su yazdıklarınızı okurken o anı tekrar tekrar yasadım gozlerim doldu,
umarım hep boyle devam eder mutlu olursunuz...

Öncelikle herkese merhaba,

2 gündür hafta sonu nedeni ile giremedim, ancak yazdıklarınızı tek tek okudum buraya konu açmanın bana bu kadar iyi gelebileceğini hiç düşünmemiştim. Herkesin farklı görüşleri ve genelde bir çok kadının ortak yönünün aynı evdeki kocalarıyla iyi geçinmek için ellerinden geleni yaptıklarını bir kez daha anlamış oldum (bu dertten muzdarip olan tek ben değilmişim). Anlattığım şeyleri çok farklı algılayan da olmuş sorunlarımı kendimce büyüttüğümü düşünende olmuş, kimisine göre ya aldatılan bir kadın olsaydım seninkide dertmi detirmiş bile olabilirim ama bir arkadaşın benzetmesine de uzunca bir süre takıldığımı söyleyebilirim..
Uzun mesafe koşucusu gibi bazen, bazı erkekler... Belki çoğu..
Bitiş çizgisine kadar, son sürat ve kullanabileceği en son güce kadar yüklen.. yüklen... koş.. koş... Çizgiyi geçtikten sonra "Oh be şimdi rahatladım" (Artık kendim olabilirim) deyiver... Evlilik, başarılacak bir koşunun bitiş çizgisi gibi geliyor.. Oysa koşunun kendisi evlendikten sonra başlıyor. Acaba erkek anneleri bu "evlilik" hadisesini anlatmayı pas mı geçiyorlar olgunluk evresinde.

Yazılan birçok şeye takıldım aslında okadar güzel dile getirmişsiniz ki birçok şeyi farklı görüş açıları tanımadığım insanlar bana çok iyi geldiniz..
Şunu gördümki buraya yazdıkça kendimi eşimi ailemi anlattıkça uzun zamandır sesli söyleyemediğim şeyleri, geçmişimi, herşeyimi bir süzgeçten geçirdim. Ve işten çıktıktan sonra eve gittim yemek hazırladım (benim mercimek çorbamı çok sever) masayı hazırladım tek kişilik.. sonra oturdum uzunca bir mektup yazdım masanın kenarına bırakıp montumu alıp çıktım evden...
Bizi yaşadıklarımızı geçmişi hatta geleceğe dair onunla yaptığımız planları anlattım bir nevi hatırlattım... ve mektubun sonuna da şu notu iliştirdim..
"En sevdiğin çorbamı yaptım sana masanı da hazırladım giyeceğin temiz pijamaların yatağın üstünde televizyonun başına geçmeden giymek istersin, senin benden beklentilerin bu kadarsa eğer hepsini yaptım herşeyim bak tamda olmasını istediğim kadınım artık... çok iyi düşün olur mu eğer istediğin bu bensem evinde olmasını istediğin seyler bunlarsa bunları annede yapabilir sana(çorba hariç) gerçi onunda tarhana çorbası mükemmel olur.. ama benim istediğim bu değil şuan oturduğun masa ne kadar boş ne kadar tek kişilikse ben hergün bu hissi yaşıyorum ya yalnızlığımı doldur bu ev artık bana da yabancı olmasın sen gibi, yada bırak da eski kalabalığıma döneyim
sevgiliyken hep biz yapardık herşeyi ama artık sen ve ben olduk bir evin içindeki iki yalnızlık ben bunu istemiyorum bana o gözlerinin taaa içindeki muzurlukla sevgiyle bakmanı özledim, yorgunlukla değil... eğer nerede olduğumu merak ettiysen annemlerdeyim merak etme gece 12 olmadan gelirim...
Ve eve gittim usulca açtım kapıyı belki tv başında uymuştur diye hayır salonda yoktu mutfak masasının üstüne başını koymuş elinde mektubum masa öylece duruyordu çorbaya hiç dokunmamış üzerinde pijamaları yok günlük kıyafetleriyle yılbaşından kalan bir şarap açılmış boş bir şişe ne yapacağımı bilemeden öylece kalmıştım kapının eşiğinde bir adım daha attım geldiğimi duyunca kalktı şişmiş,kızarmış,dolu gözleriyle baktı yüzüme sonra sıkıca sarıldı bana uzunca bir süre kaldık öyle sadece hıçkırık sesleri "senin mercimek çorbanı, annemin tarhana çorbasına değişmem ki" dedi zor bela dudaklarından çıkan bu iki cümle benim için herşeye bedeldi
sanki seni seviyorum demişti, sanki avaz avaz bağırmıştı ne sandın der gibi.. bide boğazındaki o koca düğümle "sensiz ben çorba bile içemem, sana bunları hissettirdiğim için özürdilerim" kelimeleri çıkabilmişti ama birşey söylemesine gerek yoktu ki gözleriden anlamıştım herşeyi 3 aydan sonra hafiflemiş huzurlu koca bir iki gün geçirdim umarım ki böyle devam eder...
Söylemedim ama bende ondan başkasına çorba yapamam ki bi daha...
Bana yardımcı olduğunuz için herkese çok teşekkür ediyorum bir bakış açısı bir özgüvenle sanki yeniden eski benim bazen sadece konuşmak gerekiyor bazı sorunları aşmak için belkide dolu dolu bir mektup size de yardımcı olur belki yaşadıklarım..
 
esine yazdiklarini okudum ne kadarda güzel yazmissin. cok duygulu ... okurken agladim.
isyerindeyim hüngür hüngür aglamamak icinde zor tuttum kendimi.
umarim hep böyle güzel gider artik.
 
mektubunu okurken gözlerim dolar gibi oldu :)
eşin nasıl etkilenmesin canım
çok güzel ve tatlı bir şekilde silkelemişsin
Allah' ım mutluluğunuzu daim etsin :)
 
Öncelikle herkese merhaba,

2 gündür hafta sonu nedeni ile giremedim, ancak yazdıklarınızı tek tek okudum buraya konu açmanın bana bu kadar iyi gelebileceğini hiç düşünmemiştim. Herkesin farklı görüşleri ve genelde bir çok kadının ortak yönünün aynı evdeki kocalarıyla iyi geçinmek için ellerinden geleni yaptıklarını bir kez daha anlamış oldum (bu dertten muzdarip olan tek ben değilmişim). Anlattığım şeyleri çok farklı algılayan da olmuş sorunlarımı kendimce büyüttüğümü düşünende olmuş, kimisine göre ya aldatılan bir kadın olsaydım seninkide dertmi detirmiş bile olabilirim ama bir arkadaşın benzetmesine de uzunca bir süre takıldığımı söyleyebilirim..
Uzun mesafe koşucusu gibi bazen, bazı erkekler... Belki çoğu..
Bitiş çizgisine kadar, son sürat ve kullanabileceği en son güce kadar yüklen.. yüklen... koş.. koş... Çizgiyi geçtikten sonra "Oh be şimdi rahatladım" (Artık kendim olabilirim) deyiver... Evlilik, başarılacak bir koşunun bitiş çizgisi gibi geliyor.. Oysa koşunun kendisi evlendikten sonra başlıyor. Acaba erkek anneleri bu "evlilik" hadisesini anlatmayı pas mı geçiyorlar olgunluk evresinde.

Yazılan birçok şeye takıldım aslında okadar güzel dile getirmişsiniz ki birçok şeyi farklı görüş açıları tanımadığım insanlar bana çok iyi geldiniz..
Şunu gördümki buraya yazdıkça kendimi eşimi ailemi anlattıkça uzun zamandır sesli söyleyemediğim şeyleri, geçmişimi, herşeyimi bir süzgeçten geçirdim. Ve işten çıktıktan sonra eve gittim yemek hazırladım (benim mercimek çorbamı çok sever) masayı hazırladım tek kişilik.. sonra oturdum uzunca bir mektup yazdım masanın kenarına bırakıp montumu alıp çıktım evden...
Bizi yaşadıklarımızı geçmişi hatta geleceğe dair onunla yaptığımız planları anlattım bir nevi hatırlattım... ve mektubun sonuna da şu notu iliştirdim..
"En sevdiğin çorbamı yaptım sana masanı da hazırladım giyeceğin temiz pijamaların yatağın üstünde televizyonun başına geçmeden giymek istersin, senin benden beklentilerin bu kadarsa eğer hepsini yaptım herşeyim bak tamda olmasını istediğim kadınım artık... çok iyi düşün olur mu eğer istediğin bu bensem evinde olmasını istediğin seyler bunlarsa bunları annede yapabilir sana(çorba hariç) gerçi onunda tarhana çorbası mükemmel olur.. ama benim istediğim bu değil şuan oturduğun masa ne kadar boş ne kadar tek kişilikse ben hergün bu hissi yaşıyorum ya yalnızlığımı doldur bu ev artık bana da yabancı olmasın sen gibi, yada bırak da eski kalabalığıma döneyim
sevgiliyken hep biz yapardık herşeyi ama artık sen ve ben olduk bir evin içindeki iki yalnızlık ben bunu istemiyorum bana o gözlerinin taaa içindeki muzurlukla sevgiyle bakmanı özledim, yorgunlukla değil... eğer nerede olduğumu merak ettiysen annemlerdeyim merak etme gece 12 olmadan gelirim...
Ve eve gittim usulca açtım kapıyı belki tv başında uymuştur diye hayır salonda yoktu mutfak masasının üstüne başını koymuş elinde mektubum masa öylece duruyordu çorbaya hiç dokunmamış üzerinde pijamaları yok günlük kıyafetleriyle yılbaşından kalan bir şarap açılmış boş bir şişe ne yapacağımı bilemeden öylece kalmıştım kapının eşiğinde bir adım daha attım geldiğimi duyunca kalktı şişmiş,kızarmış,dolu gözleriyle baktı yüzüme sonra sıkıca sarıldı bana uzunca bir süre kaldık öyle sadece hıçkırık sesleri "senin mercimek çorbanı, annemin tarhana çorbasına değişmem ki" dedi zor bela dudaklarından çıkan bu iki cümle benim için herşeye bedeldi
sanki seni seviyorum demişti, sanki avaz avaz bağırmıştı ne sandın der gibi.. bide boğazındaki o koca düğümle "sensiz ben çorba bile içemem, sana bunları hissettirdiğim için özürdilerim" kelimeleri çıkabilmişti ama birşey söylemesine gerek yoktu ki gözleriden anlamıştım herşeyi 3 aydan sonra hafiflemiş huzurlu koca bir iki gün geçirdim umarım ki böyle devam eder...
Söylemedim ama bende ondan başkasına çorba yapamam ki bi daha...
Bana yardımcı olduğunuz için herkese çok teşekkür ediyorum bir bakış açısı bir özgüvenle sanki yeniden eski benim bazen sadece konuşmak gerekiyor bazı sorunları aşmak için belkide dolu dolu bir mektup size de yardımcı olur belki yaşadıklarım..

Ayakta alkışlıyorum seni dolu dolu olmuş gözlerle. Allah mutluluğunuzu daim etsin. :43:
 
Back