Bu konuyu uzun süredir okumuyorum bugün girip de okuduğumda hayrete düştüm desem yeridir. Herkes ne çok ön yargılı ve kendi ahlaki prensiplerini başkalarına empoze etme yanlısıymış meğer.
Öncelikle konuyu açan arkadaşın nikahsız çocuk doğurmasına karşı çıkıp, kınayanlara şu ayeti hatırlatmak isterim:
"Kim doğru yola gelirse sırf kendi iyiliği için gelir. Kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapar. Hiçbir günahkar başkasının günah yükünü çekmez. " ve unutmayın ki kullar hakkında hüküm Yüce Allah'ındır. Bu kişi hakkında hükme varmak size mi düşmüş?Bir günah işliyorsa onun bileceği iştir.
Ayrıca nikah dışı doğan günahsız yavrulara "veledi zina" diye isim takarak, ayırımcılık yapmalarını da kınıyorum. Kusura bakmayın ama arkadaşlar size hiç yakışmamış. Eskiden devamlı çocuk esirgeme kurumunun yuvalarına giderdim. orada annesi babası evli olup da oraya bırakılan yavrucaklar da olurdu, ne anası ne babası belli olup muhtemelen nikahsız bir şekilde doğduğu için toplum baskısından korkulup sokağa bırakılanlar da. İnanın aralarında hiç bir fark yok. Hepsi masum, hepsi çocuk, hepsi yürek burkan cinsten. En önemlisi toplumsal olarak baktığımızda, işte bu kınayıcı ve baskıcı tavır evli olmayan anneleri o çocukları sokağa ya da yuvaya bırakmaya zorlamıyor mu? Anneler öylesine korkuyor ki, evlilik dışı çocuk doğurduğu için toplumda kınanacağından, ailesi tarafından reddedileceğinden, hatta belki de töre cinayetine kurban gideceğinden o kadar emin oluyor ki, öz evladını götürüp yuvaya bırakıyor. Bu tavırla ne kazanıyoruz peki? Daha mı az böyle çocuklar doğuyor? Hayır, ne münasebet, her gün gazetelerde yenilerini okuyoruz. Demekki bu konuya ıyyk, kötü, günah tarzı yaklaşımla bir arpa boyu yol alınmıyor, biraz tavır değişikliği gerekiyor.
Toplumsal bakış açısını bırakıp buradaki bireysel duruma bakarsak, benim şahsen okuduklarımdan anladığım şu; Esenruh adlı üye evliliğe karşı falan değil. Zaten hangi kadın 15 sene boyunca sevdiği insanla evlenmek istemez ki. Fakat o ya da bu şekilde var bir sıkıntıları evlenemiyorlar. Herkes neden evlenemediklerine takmış bir takım hayali sebepler üretmiş. Neden vardır bir sebebi var diyemiyorsunuz? Bu onların özeli sonuçta. Mesela benim tanıdığım bir çift var. Onlar da neresinden baksan 15 senedir birlikte yaşıyorlar. Şu an 50li yaşlardalar, maddi durumları bozuk, kadının ilk eşinden bağlanan bir dul maaşı var, kaybetmek istemiyor, adamın kazancı tek başına evlerini geçindirmeye yetmiyor.Maddi sıkıntıları olmasa nikahlanırlar, ama olmuyor işte, ötesi yok.Ha pardon ama benim gözümde sapına kadar evliler.Böyle böyle 1000lerce insan ve hikaye var. Herkesin özelini bilemeyiz ki.Bilmemiz de gerekmiyor, kendilerini ilgilendiren bir konu.
Diğer yandan ortada anne olmak isteyen bir kadın var.Anne olmak için bir nikaha ihtiyaç duymuyorsa yine onun bileceği iştir. Ben böyle bir şeye cesaret edermiydim ya da yaparmıydım? Hayır. Ama o yapmak istiyorsa biz kimiz de bu kadının dna'sında yazılı olan annelik isteğini elinden almaya çalışıyoruz. Ben bir hukukçuyum, hukuk açısından bakıyorum,ortada her vatandaşa tanınması gereken bir hakkın ihlali var.
Tüp bebek nedir? Bir yardımcı üreme tekniğidir ve bir tıbbi tedavidir. Bu tıbbi tedaviyi bazı insanlara veriyor bazılarına vermiyorsak bu devletin ve kanunların ayıbıdır. O zaman kanser tedavisinde de ayırımcılık yapalım, diyalize de herkesi sokmayalım bazı kriterler koyalım. Bazı ahlaki normları karşılamıyorlarsa, parasını da versen sana tedavi yok diyelim, mesela bu durumda hapisteki suçlulara hiç bir tıbbi yardımda bulunmamak lazım buna ne dersiniz? Öyle ya, hırsızlık yapmışlar, adam öldürmüşler, hepsi günahkar.
Ayrıca bu kadın 41 yaşında. 15 değil, 20 değil, hayatının yarısını zaten tamamlamış, geleceğine dair bir çok şey artık belli. İşi gücü, maddi durumunun yerinde olduğunu,evladına iyi bir gelecek hazırlayabilecek durumda olduğunu söylüyor. Nikahlı bir kocası olsun ya da olmasın kendinde o çocuğu yetiştirebilecek kuvveti, gerekirse içinde bulunduğu topluma, ailesine, etrafındakilere karşı bile ayakta duracak gücü içinde bulan biri. Kadınların, kendilerini hastanelik eden kocalarını bile gidip şikayet edemedikleri, ezilmiş, sinmiş kadınlarla dolu bir toplumda böyle birine sadece bravo demek gerekir. Kınayanlara da şunu demek istiyorum: Pardon ama bu kadından önce, Anadolu'da 13 yaşındaki kızlarını yaşlı adamlara başlık parasına satan aileleri kınayın, ahlaki olarak yargılayın. Ya da İstanbul'da gece 2'de sokaklarda mendil satan çocukların ailelerini kınayalım. Bu çocuklarını mal gibi gören insanlar bile çocuk sahibi olmuş, kime neyi baskılamaya çalışıyoruz o zaman.
Son olarak Esenruh'un kendisine bir kaç cümlem var. Lütfen son derece dostça bir eleştiri olarak gör; kendine çok güvenin olduğunu belirtir bir tavırdasın ve inançlarını sonuna kadar savunan bir insan olduğunu söylüyorsun. Ama burada insanlara tek tek cevap yazıp polemiklere girmişsin. Hatta sık sık konuyu dağıtıp alakasını çözemediğim mevzulara girmişsin. Polemiğe girmiyorum deyip aksine tartışmayı körüklediğin olmuş. Sanırım zor bir hayatın olmuş, mücadeleler etmişsin, sana agresif davranan insanlara hep başını dik tutup ezilmemeye çalışmışsın bunlar onların izleri gibi. Eskiden ben de öyleydim. Ama Mevlana'nın bir sözü vardır."Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol". Özellikle "tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol" kısmını ayrı bir severim. Bu söz bana çok rehber olmuştur. Umarım sana da yardımcı olur çünkü bu işe kalkışacaksan sana burada söz söyleyen insanlar gibi bir sürü insan çıkacak. Herkese cevap vereceksen çok yorulursun.