Biz rahatın tillahıyız sanırım.
Muğla'nın bir başka sahil ilçesinde doğup büyüdüm. Ortaokuldan itibaren akşamları ve geceleri çıktık, sinemalara, pikniklere gittik arkadaşlarımızla. Bara gidip dağıttığımız da oldu, sahilde oturup tavla oynadığımız da.
Ailemiz hep bildi arkadaşlarımızı, hatta özellikle bazı erkek arkadaşların yanımızda oluşu içlerini rahatlatırdı, akılları çok kalmazdı. Eve kadar da eşlik edilirdik, ne olur ne olmaz diye. Ben niye yalan söyleyeyim ki aileme?
Herkes herkesin ailesiyle tanışırdı, sokakta görünce selam verilip elleri öpülürdü. Bir yere çıkmaya bir aile izin vermeyince arkadaşları arardı "X teyze, amca, nolur izin verin gelsin" denirdi.
Kimse tecavüze uğramadı, kötü yola düşmedi, büyüdük gittik, serseri de olmadık, herkes üniversite mezunu, iç-güç sahibi. Bir tane çift var bu arkadaşlıklardan sevgili olup evlenen, onlar da istisnaydı zaten. Ben başka türlü büyümek istemezdim.
Üniversiteyi kazandığımda ailem yurtta kalmama izin vermedi. Milletin ailesi kızının eve çıkmasına izin vermezken benim ailem "kimin ne olduğunu bilmediğimiz bir yerde kalma" deyip beni 18 yaşımda, ilk günden itibaren eve çıkardı, üniversite bitene kadar da 800km uzakta tek başıma yaşadım. Güven meselesi bu işler.
Çok şükür hiçbir dönemde başıma herhangi bir olumsuzluk gelmedi. Zira kendini bilmek önemlidir. Çok gördük okulda o akşam dışarı çıkmasına izin verilmeyen arkadaşları.
Benden 8 yaş küçük, başka bir jenerasyondan kardeşim var erkek, o da aynı böyle büyüdü. Okulu yakındı, öğle aralarında kızları alır getirirdi "bizde yiyelim" diye. Oturur yemek yerdik hep birlikte. Dışarıdan bakanlar ne der bilmem, umrumda değil.
Özellikle babacığımdır bugün bu kadar ayakları yere basan, aklı selim birer yetişkin olmamızı sağlayan.
Demem o ki, kardeşiniz size güveniyor, arkadaşları da zirzop tipler değil ki kapınıza kadar mangal almaya gelmişler. Gençleri itmemek gerektiğini düşünüyorum.