- 29 Mayıs 2021
- 2.717
- 5.278
- 39
Aslında insanlar 2 gün onun evinde 3 gün bunun evinde sürünmesinler diye, otel, öğretmenevi, polis evi vs vs gibi yerler mevcut. Zamanında birileri akıl edip açmışBen size şu yazılanlardan hak veremedim açıkçası sanki çok büyütülmüş sizin tarafınızdan gibi geldi.
Şöyle açıklayayım benim eşimin kardeşi de yakın zamanda evlendi. Eşimin sadece anne ve babası 1 hafta önceden kızın şehirine düğün hazırlıklarına yardım için gitti ama resmen sığıntı gibi 2 gün annanede, bir gün annede, 2 gün komşuda şeklinde yaşadılar. Duş bile alamadılar hâlbuki gelin kız evini kutsal saymasaydı 60+ yaşında insanlar biraz rahat ederdi.
Bu gelin kullanmadan eşyaların kullanılmayacağı yasası nereden geliyor hiç anlam veremiyorum. 2-3 defa gelinden önce oturuldu diye koltuğa ne olabilir ya da tabak 3 kere fazladan yıkandı diye?? Gereksiz anlam yüklüyoruz bazı şeylere. Tamam yatak odanız özel bir alan ama diğer yerler için aynı şeyi düşünmek saçma. İnsanlar başka bir şehirden düğününüz için geliyor, takısıydı, kiyafetiydi, yol parasıydı masraf yapıyor ama evde 1 gece kalınacak diye muameleye bak.
Sizin evinizde kalındı diye zaten bilenmişsiniz, bence düğünde yüz göz açmadan kendi aileniz ve arkadaşlarınızla eğlenmiş olmanız da çok olası. Bu durumda insanalar da alınabilir...
Yazdıklarınızda da bunlar harici hiç birşey yok. Siz abi kardeş arasındaki ilişkiye de bilenmişsiniz, acaba kadın olduğu için içten içe kız kardeşi rakip görmüş olabilir misiniz?
Rica ediyorum sırf cevap vermek için yazmayiny. İşinize gelince geleneğimiz bizim bohça gelecek, isteme olacak, kına olacak, nişan olacak, aaaa yeni gelin eski eşyalı eve gider mi? Tabii ki de bilezik alınacak. İşinize gelmeyince pek tabii otel orada bak.Aslında insanlar 2 gün onun evinde 3 gün bunun evinde sürünmesinler diye, otel, öğretmenevi, polis evi vs vs gibi yerler mevcut. Zamanında birileri akıl edip açmış
Çocuk olduktan sonra bu olaylar katlanarak devam edicek, eşinizde veridiği sözlerin arkasında durmayacak. Şurda bir kaç benzer konular okusanız zaten anlarsınız.Kızlar selam. Hayatımda olup bitenleri çevreme pek fazla yansıtmak istemediğim için görüşlerinizi almak üzere kaydoldum.
Eşimle evleneli henüz bir yıl dahi olmadı. Bir annesi bir de kız kardeşi var kendisinden bir yaş küçük. Evlenmeden önce annesi pek bir problem çıkarmadı doğrusu, ufak tefek şeyler hariç. Kız kardeşi her zaman problemliydi.
Geçmişi çok kurcalamak istemiyorum ama özet geçmem gerekirse kız kardeşi 35 yaşında ve öğretim üyesi olmasına rağmen bir miktar sosyal zekası geri bir insan. Buna karşılık şımartılarak büyümüş ve şaşılır şekilde ailede sözü geçer bir insan haline gelmiş. Bunun da etkisiyle kendi düşünceleri ona göre her zaman doğru ve aksi asla ona kabul ettirilemez. Oysa dışarıdan bakıldığında tek başına döviz bozdurup bankadan havale yapmayı beceremeyen, vergilerini tek başına ödemekte güçlük çeken, aracının sigortalarını yaptırmayı bile beceremeyen bir insan. Bizim problemlerimiz evlenmeden önce başlamıştı zaten. Benimle ilk tanıştığında para biriktirip biriktirmediğimi sormuştu. Ben de geçiştirmek için -zira onu zerre kadar alakadar etmez ama ediyormuş işte- zaten hayat pahalılığının fazla olduğunu ve bu nedenle para biriktirerek bir varlık edinemeyeceğimden hayatımı yaşamaya baktığımı söyledim. Bunu kafasına yazmış ve derhal eşime "bu kızın seninle evlenmekte gözü olsaydı para biriktirirdi, ne yapacaksınız parasız evlenip annemin tüm parasını siz mi alacaksınız, ben ne olacağım" gibi paternler vermiş. Ben bunları tabi ki çok sonra öğrendim. Ardından aileler tanışmak için bir araya geldiğinde hanımefendi teşrif etmedi benim ailemin davetine rağmen. Sonrasında evlilik meselesi peyda oluncaya dek zaten görüşmedim pek fazla arada yine ufak tefek tuhaflıkları oldu ama konu uzamasın diye anlatmayacağım.
Eşimin ailesinin yaşadığı şehirde bizim nikahımız yapıldı, düğünümüz bizim yaşadığımız şehirde olacaktı. Henüz daha nikah salonunda beni eşime şikayet etmiş karın bana gülmüyor, kendi arkadaşlarıyla eğleniyor diye. Ve benim uydum akıllı kocam nikah günümüzde bana bu sebepten surat astı. O an nikahı terk etmek geldi içimden ama yapamadım. Nikahtan döndüğümüzde ben sıkıntısız bir nikah geçirdiğimizi düşünüyordum ancak anlaşılan görümcem için tam tersiymiş. Benim ailemin yüzüne yeterince gülmediğini, benim yüzüne gülmediğimi söylemiş eşime ve hatta ve hatta nikahtaki altınlarla ilgili ablama çok büyük bir iftira attı. Eşim bu iftirasına karşılık verince de hem kendisi eşime küstü, hem annesini eşime karşı doldurdu ve düğüne bir hafta kala annesi ve kardeşi biz düğüne gelmeyeceğiz dediler. -Burada bir ara bilgi vermem gerekiyor; isteme gününü kararlaştırmak için eşimin annesi bizim evimize geldiğinde aileme ben asla yeni gelin evinde kalmam bence çok yanlış bir davranış demişti. Nikahımız için de kendi görümceleri geldiğinde evinde kalmalarına müsade etmedi. - Fakat her ne olduysa görümcemin attığı iftira, akabinde eşimin verdiği cevap ve görümcemin annesine olayları aksettirme biçimi neticesinde kayınvalidem "ben düğün günü sizin evinizde kalacağım aksi takdirde düğüne gelmiyorum" dedi. Eşim de buna karşılık bana "annem ve kardeşim gelmezse ben de düğüne gelmem" dedi. Yine burada bir kısa bilgi vermek zorundayım ki bizim evimiz misafir ağırlamaya müsait değil, misafir odamız yok, sadece salonda bir köşe koltuğumuz var o da açılmıyor. Aynı zamanda benim nikahtan önce ailemden bir birey hayatını kaybetti ve o ev o zaman da vardı ama ne kayınvalidem ne görümcem cenaze için gelmediler.
Ben o sırada hem yakın zamanda yaşadığım kaybın acısı, hem el aleme ne derim korkusu, başarısızlık hissi gibi olmayacak nedenlerden göstermem gereken tepkiyi göstermedim. Bir şekilde eşimin ailesinden diğer kişiler de araya girdi ve nihayet düğünümüze teşrif edip perdesiz evde yerlerde yattılar. Görümcem öyle bir insan ki, eşimin pek de sık görüşmediği kuzeni "ben düğüne gelsem esmaların evinde kalabilir miyim ki" diye sormuş. Görümcem de bunu eşime mesaj atarak demiş ki; "insanları getirdiğiniz şu hale bakın size yazıklar olsun".
Her neyse her şeye rağmen 4 kişi geldiler eve. Kayınvalidem, görümcem, eşimin teyzesi ve kuzeni. Ben düğünden sonra evimize gelip duşa gireriz diye çeyizime aldığım bornozları hazırlamış banyoya asmıştım. Görümcem beni arayıp misafir havlularının yerini öğrenme zahmetine girmediğinden benim çeyizlik bornozumu kullanmış duştan sonra. Bana bunu gülerek söyledi. Bir abimin bir de senin bornozun vardı ben de seninkini kullandım abiminki kirli olabilir diye dedi. Düğünden sonra biz otelde kaldık, şer ittifakı evde kaldı. Sabah eşim salağı "otoldo kohvolto yopmoyolom otolon kohvoltoso gözöl döğöl" diye hönkürdüğü için suratıma koşa koşa eve gittik ve bilin bakalım ben ne yaptım? Şer ittifakına kahvaltı hazırladım. Hatta gitmeden evvel de bir güzel karınlarını doyurdum. Benim daha bir kez olsun kullanmadığım ne kadar eşyam varsa gelip benden önce kullandılar.
Kusuruma bakmayın lütfen yazarken sinirden ellerim titredi gerçekten ben neler yaşamışım diye. Ben gerçekten de hem güzelim hem eğitimliyim hem gelir düzeyim yüksek hem prestijli bir mesleğim var. Ama bu tür köylü kurnazlıklarıyla muhatap olmamak için kendimi yeterince koruyamamışım demek ki. Hele eşim. Eşim kendisince çok güzel bir kriz yönetimi stratejisi belirlemiştir. "Benim ailem deli, onlara he de geç keyfimiz kaçmasın" stratejisi. Yani ne beni savundu ne de beni bıraktı ki ben kendimi savunayım.
Tüm bu yaşananlar ve daha anlatmadığım yüzlerce olayın bana dönüşü hep eşimin bana surat asmasıyla sonuçlandı. Kardeşine gülmemişim, surat. Kardeşiyle ilgilenmemişim, surat. Tüm bu sürecin sonunda ben artık mahvoldum. Kelimenin tam manasıyla bittim ve tükendim. Arada geçen ve yazmadığım birçok daha olay var elbet. Yazarsam çok çok uzun olacak.
Tüm bu tükenmişliğin etkisiyle, görümcemin bir iş için gelip bizde kalması ve gider gitmez 1 hafta sonra eşimin asla takılmayacağı bir şeyden dolayı kavga çıkarması nedeniyle -apaçık görümcemin gazına gelmiş- ben artık evi terk ettim. 3 aydır ayrıyız. Eşim ilk başlarda burnu dik dolanıyordu. Şimdi bana sen ne dersen tamam, ailemle görüşme, gelmesinler gitmesinler, ben de bir daha onların dediği tek şey yüzünden seni üzmem sana surat asmam tövbe diyor. Ne var ki benim hiçbir şey içime sinmiyor. Örneğin -yapmamam gerekirdi ama yaptım- whatsapp webinden kardeşiyle olan konuşmalarını okudum. Kardeşine karşı en ufak bir tepki göstermemiş. Nereden biliyorsun derseniz de benim yüzümden kardeşine ufacık bir tepki gösterseydi bu kız hastanelik olur, ortalığı ayağa kadırırdı. Abi-kardeş ilişkileri hiç hasar almadan tam gaz devam etmiş. Gelinen bu noktada, ben eşimin kardeşi olsam "bak ya neler neler yaptım yine de abim her işime koşuyor, iletişimimiz hiç eksilmedi, o halde demek ki bende sıkıntı yok gelin salaklık ediyor" diye düşünürdüm.
Ben tükenmişliğimle, cıvıl cıvıl bir genç kadından öfkeden ağzından köpükler saçan mutsuz bir kadın olarak, görümcesi ve kayınvalidesinden çektikleri bir dakika bile olsun aklından çıkmayan, yeri geldiğinde vermediği cevaplar yüzünden, kendisini düşürdüğü bu hal yüzünden kendisinden nefret eden bir kadın olarak kalakaldım. Tüm iyi huylarım gitti. Aklımda artık sadece bana yapılan kötülükler, olası senaryolar ve bu senaryolarda alacağım aksiyonlar, karşılaşırsam edeceğim laflar, onlara ne gibi zararlar verebilirim gibi düşünceler dönüyor. Psikoterapi de alıyorum ama nafile. Şurada size sadece 3 ana başlıktan bahsettim. Aynı seviyede 8-9 olay daha düşünün kısacık 6 aylık süre içinde. Kendim olmaktan çıktım. En çok da kendime kızıyorum. Eşim bana "he de geç" dediyse dedi, ne anlar ki o? Ben cevabımı verecektim, zırlamak yerine zırlatıp yollayacaktım da yapamadım işte akılsızlık ettim.
Şu an bana en kolay gelen yok eşimin vaatlerine ikna olarak geri dönmek. En zor geleni ise yuvamı dağıtmak. Ne yapacağım hiç bilmiyorum. Bu bir alışma süreci mi? Yoksa bu devran hep mi böyle gidecek?
Madem esinin annesi sizin evde kalmazsa dugune katilmayacagini soyledi ,sende kalirlarsa bsnde evlenmiyorum deseydin .gekinle damadi otele gonderip onlarin evinde kalmak ne demek ? Sacmalik .Kızlar selam. Hayatımda olup bitenleri çevreme pek fazla yansıtmak istemediğim için görüşlerinizi almak üzere kaydoldum.
Eşimle evleneli henüz bir yıl dahi olmadı. Bir annesi bir de kız kardeşi var kendisinden bir yaş küçük. Evlenmeden önce annesi pek bir problem çıkarmadı doğrusu, ufak tefek şeyler hariç. Kız kardeşi her zaman problemliydi.
Geçmişi çok kurcalamak istemiyorum ama özet geçmem gerekirse kız kardeşi 35 yaşında ve öğretim üyesi olmasına rağmen bir miktar sosyal zekası geri bir insan. Buna karşılık şımartılarak büyümüş ve şaşılır şekilde ailede sözü geçer bir insan haline gelmiş. Bunun da etkisiyle kendi düşünceleri ona göre her zaman doğru ve aksi asla ona kabul ettirilemez. Oysa dışarıdan bakıldığında tek başına döviz bozdurup bankadan havale yapmayı beceremeyen, vergilerini tek başına ödemekte güçlük çeken, aracının sigortalarını yaptırmayı bile beceremeyen bir insan. Bizim problemlerimiz evlenmeden önce başlamıştı zaten. Benimle ilk tanıştığında para biriktirip biriktirmediğimi sormuştu. Ben de geçiştirmek için -zira onu zerre kadar alakadar etmez ama ediyormuş işte- zaten hayat pahalılığının fazla olduğunu ve bu nedenle para biriktirerek bir varlık edinemeyeceğimden hayatımı yaşamaya baktığımı söyledim. Bunu kafasına yazmış ve derhal eşime "bu kızın seninle evlenmekte gözü olsaydı para biriktirirdi, ne yapacaksınız parasız evlenip annemin tüm parasını siz mi alacaksınız, ben ne olacağım" gibi paternler vermiş. Ben bunları tabi ki çok sonra öğrendim. Ardından aileler tanışmak için bir araya geldiğinde hanımefendi teşrif etmedi benim ailemin davetine rağmen. Sonrasında evlilik meselesi peyda oluncaya dek zaten görüşmedim pek fazla arada yine ufak tefek tuhaflıkları oldu ama konu uzamasın diye anlatmayacağım.
Eşimin ailesinin yaşadığı şehirde bizim nikahımız yapıldı, düğünümüz bizim yaşadığımız şehirde olacaktı. Henüz daha nikah salonunda beni eşime şikayet etmiş karın bana gülmüyor, kendi arkadaşlarıyla eğleniyor diye. Ve benim uydum akıllı kocam nikah günümüzde bana bu sebepten surat astı. O an nikahı terk etmek geldi içimden ama yapamadım. Nikahtan döndüğümüzde ben sıkıntısız bir nikah geçirdiğimizi düşünüyordum ancak anlaşılan görümcem için tam tersiymiş. Benim ailemin yüzüne yeterince gülmediğini, benim yüzüne gülmediğimi söylemiş eşime ve hatta ve hatta nikahtaki altınlarla ilgili ablama çok büyük bir iftira attı. Eşim bu iftirasına karşılık verince de hem kendisi eşime küstü, hem annesini eşime karşı doldurdu ve düğüne bir hafta kala annesi ve kardeşi biz düğüne gelmeyeceğiz dediler. -Burada bir ara bilgi vermem gerekiyor; isteme gününü kararlaştırmak için eşimin annesi bizim evimize geldiğinde aileme ben asla yeni gelin evinde kalmam bence çok yanlış bir davranış demişti. Nikahımız için de kendi görümceleri geldiğinde evinde kalmalarına müsade etmedi. - Fakat her ne olduysa görümcemin attığı iftira, akabinde eşimin verdiği cevap ve görümcemin annesine olayları aksettirme biçimi neticesinde kayınvalidem "ben düğün günü sizin evinizde kalacağım aksi takdirde düğüne gelmiyorum" dedi. Eşim de buna karşılık bana "annem ve kardeşim gelmezse ben de düğüne gelmem" dedi. Yine burada bir kısa bilgi vermek zorundayım ki bizim evimiz misafir ağırlamaya müsait değil, misafir odamız yok, sadece salonda bir köşe koltuğumuz var o da açılmıyor. Aynı zamanda benim nikahtan önce ailemden bir birey hayatını kaybetti ve o ev o zaman da vardı ama ne kayınvalidem ne görümcem cenaze için gelmediler.
Ben o sırada hem yakın zamanda yaşadığım kaybın acısı, hem el aleme ne derim korkusu, başarısızlık hissi gibi olmayacak nedenlerden göstermem gereken tepkiyi göstermedim. Bir şekilde eşimin ailesinden diğer kişiler de araya girdi ve nihayet düğünümüze teşrif edip perdesiz evde yerlerde yattılar. Görümcem öyle bir insan ki, eşimin pek de sık görüşmediği kuzeni "ben düğüne gelsem esmaların evinde kalabilir miyim ki" diye sormuş. Görümcem de bunu eşime mesaj atarak demiş ki; "insanları getirdiğiniz şu hale bakın size yazıklar olsun".
Her neyse her şeye rağmen 4 kişi geldiler eve. Kayınvalidem, görümcem, eşimin teyzesi ve kuzeni. Ben düğünden sonra evimize gelip duşa gireriz diye çeyizime aldığım bornozları hazırlamış banyoya asmıştım. Görümcem beni arayıp misafir havlularının yerini öğrenme zahmetine girmediğinden benim çeyizlik bornozumu kullanmış duştan sonra. Bana bunu gülerek söyledi. Bir abimin bir de senin bornozun vardı ben de seninkini kullandım abiminki kirli olabilir diye dedi. Düğünden sonra biz otelde kaldık, şer ittifakı evde kaldı. Sabah eşim salağı "otoldo kohvolto yopmoyolom otolon kohvoltoso gözöl döğöl" diye hönkürdüğü için suratıma koşa koşa eve gittik ve bilin bakalım ben ne yaptım? Şer ittifakına kahvaltı hazırladım. Hatta gitmeden evvel de bir güzel karınlarını doyurdum. Benim daha bir kez olsun kullanmadığım ne kadar eşyam varsa gelip benden önce kullandılar.
Kusuruma bakmayın lütfen yazarken sinirden ellerim titredi gerçekten ben neler yaşamışım diye. Ben gerçekten de hem güzelim hem eğitimliyim hem gelir düzeyim yüksek hem prestijli bir mesleğim var. Ama bu tür köylü kurnazlıklarıyla muhatap olmamak için kendimi yeterince koruyamamışım demek ki. Hele eşim. Eşim kendisince çok güzel bir kriz yönetimi stratejisi belirlemiştir. "Benim ailem deli, onlara he de geç keyfimiz kaçmasın" stratejisi. Yani ne beni savundu ne de beni bıraktı ki ben kendimi savunayım.
Tüm bu yaşananlar ve daha anlatmadığım yüzlerce olayın bana dönüşü hep eşimin bana surat asmasıyla sonuçlandı. Kardeşine gülmemişim, surat. Kardeşiyle ilgilenmemişim, surat. Tüm bu sürecin sonunda ben artık mahvoldum. Kelimenin tam manasıyla bittim ve tükendim. Arada geçen ve yazmadığım birçok daha olay var elbet. Yazarsam çok çok uzun olacak.
Tüm bu tükenmişliğin etkisiyle, görümcemin bir iş için gelip bizde kalması ve gider gitmez 1 hafta sonra eşimin asla takılmayacağı bir şeyden dolayı kavga çıkarması nedeniyle -apaçık görümcemin gazına gelmiş- ben artık evi terk ettim. 3 aydır ayrıyız. Eşim ilk başlarda burnu dik dolanıyordu. Şimdi bana sen ne dersen tamam, ailemle görüşme, gelmesinler gitmesinler, ben de bir daha onların dediği tek şey yüzünden seni üzmem sana surat asmam tövbe diyor. Ne var ki benim hiçbir şey içime sinmiyor. Örneğin -yapmamam gerekirdi ama yaptım- whatsapp webinden kardeşiyle olan konuşmalarını okudum. Kardeşine karşı en ufak bir tepki göstermemiş. Nereden biliyorsun derseniz de benim yüzümden kardeşine ufacık bir tepki gösterseydi bu kız hastanelik olur, ortalığı ayağa kadırırdı. Abi-kardeş ilişkileri hiç hasar almadan tam gaz devam etmiş. Gelinen bu noktada, ben eşimin kardeşi olsam "bak ya neler neler yaptım yine de abim her işime koşuyor, iletişimimiz hiç eksilmedi, o halde demek ki bende sıkıntı yok gelin salaklık ediyor" diye düşünürdüm.
Ben tükenmişliğimle, cıvıl cıvıl bir genç kadından öfkeden ağzından köpükler saçan mutsuz bir kadın olarak, görümcesi ve kayınvalidesinden çektikleri bir dakika bile olsun aklından çıkmayan, yeri geldiğinde vermediği cevaplar yüzünden, kendisini düşürdüğü bu hal yüzünden kendisinden nefret eden bir kadın olarak kalakaldım. Tüm iyi huylarım gitti. Aklımda artık sadece bana yapılan kötülükler, olası senaryolar ve bu senaryolarda alacağım aksiyonlar, karşılaşırsam edeceğim laflar, onlara ne gibi zararlar verebilirim gibi düşünceler dönüyor. Psikoterapi de alıyorum ama nafile. Şurada size sadece 3 ana başlıktan bahsettim. Aynı seviyede 8-9 olay daha düşünün kısacık 6 aylık süre içinde. Kendim olmaktan çıktım. En çok da kendime kızıyorum. Eşim bana "he de geç" dediyse dedi, ne anlar ki o? Ben cevabımı verecektim, zırlamak yerine zırlatıp yollayacaktım da yapamadım işte akılsızlık ettim.
Şu an bana en kolay gelen yok eşimin vaatlerine ikna olarak geri dönmek. En zor geleni ise yuvamı dağıtmak. Ne yapacağım hiç bilmiyorum. Bu bir alışma süreci mi? Yoksa bu devran hep mi böyle gidecek?
bunun geleneği ne acaba? hani bilezik gibi evlenince kv gelinevinde kalacak diye bi şart mı var ki işimize geleni uygulamamış olalım?Rica ediyorum sırf cevap vermek için yazmayiny. İşinize gelince geleneğimiz bizim bohça gelecek, isteme olacak, kına olacak, nişan olacak, aaaa yeni gelin eski eşyalı eve gider mi? Tabii ki de bilezik alınacak. İşinize gelmeyince pek tabii otel orada bak.
Kusura bakmayın bu riyakarlık. Her konuda gelenekçi davranıp da anne baba bir kaç gün nerede kalacak konusuna aaa canım oteller bunun için var işte demek çok sahtekar bir tavır.
Benimde çevremde sizden birkaç tane vardı bende gaza geldim tamam ya eşya ne olacak kalsınlar dedim . Evimde ben kullanmadan en az yirmi gün kaldılar . Gidip gelip oğullarını görmeye kaldı ki oğulları yıllardır başka şehirde .. Sonra ceyizliklerimin yeri değişti . Kendi evinden eşyalar getirmiş bu ev benim evim değil kayinvalidemin ikinci şubesi oldu . Düğün gününden önce evi temizledik . Eşyalar kaldırıldı kayınvalidem bu sefer ne dedi biliyor musun çoluk çocuk düğün evi olarak acacakmisim herkes kullanacakmis. Izin vermediğim için düğünüme geç gelip yüzüme bakmadı. Şimdi yeni gelin alıyor ve onun evinde kalamiyor ağzını da açmıyor .Rica ediyorum sırf cevap vermek için yazmayiny. İşinize gelince geleneğimiz bizim bohça gelecek, isteme olacak, kına olacak, nişan olacak, aaaa yeni gelin eski eşyalı eve gider mi? Tabii ki de bilezik alınacak. İşinize gelmeyince pek tabii otel orada bak.
Kusura bakmayın bu riyakarlık. Her konuda gelenekçi davranıp da anne baba bir kaç gün nerede kalacak konusuna aaa canım oteller bunun için var işte demek çok sahtekar bir tavır.
Hizmetlileri olan evi bırakıp bu adamı mı çekeceksiniz? ben olsam boşanır çocuğumu ailemin evinde refah içinde buyuturdum. Yani esinizin tavrı burdan benim bile içimi sıktı.Kesinlikle boşanırım emin olun ama bebeği aldırmak istemiyorum bu narsist insanla da bebek için görüşmek istemiyorum ileride zaten ailesi çocuğu istemiyor kesinlikle kv kişisi bana çocuğunuz olmasın diye ne dualar ettim bile dedi öğrendiğinde eşim buna bile ses çıkaramadı her şeyi geçtim ileri de çocuğuna da pasif bir baba olucak her ortamda sürekli aktif olan benim mesela evde tadilatlık bir şey mi oldu ne yapıcaz diye bana soruyor yani her şeye koşmak beni yordu tek vasfı çalışmak kii maddi olarak Allah’a şükür hiç zorluk görmedim ailemin evinde hizmetlilerimiz vardı her şeyi bu evde gördüm yemek çamaşır bulaşık bu devran böyle yürümez çok iyi bekliyorum sadece sabır çekiyorum küçük bi cinnet geçirmeme çok az kaldı
Hazır ortada çocuk yokken yol yakınken dön bu insanları asla değiştiremezsin zararın neresinden dönersen kar eşin senin arkanda durmuyorsa senin tarafında değilse zaten baştan bitmiştir yerinde olsam bir sn düşünmem bu arada çeyiz eşyalarını kullandıkları kısımda senden çok sinirlenmiş olabilirimKızlar selam. Hayatımda olup bitenleri çevreme pek fazla yansıtmak istemediğim için görüşlerinizi almak üzere kaydoldum.
Eşimle evleneli henüz bir yıl dahi olmadı. Bir annesi bir de kız kardeşi var kendisinden bir yaş küçük. Evlenmeden önce annesi pek bir problem çıkarmadı doğrusu, ufak tefek şeyler hariç. Kız kardeşi her zaman problemliydi.
Geçmişi çok kurcalamak istemiyorum ama özet geçmem gerekirse kız kardeşi 35 yaşında ve öğretim üyesi olmasına rağmen bir miktar sosyal zekası geri bir insan. Buna karşılık şımartılarak büyümüş ve şaşılır şekilde ailede sözü geçer bir insan haline gelmiş. Bunun da etkisiyle kendi düşünceleri ona göre her zaman doğru ve aksi asla ona kabul ettirilemez. Oysa dışarıdan bakıldığında tek başına döviz bozdurup bankadan havale yapmayı beceremeyen, vergilerini tek başına ödemekte güçlük çeken, aracının sigortalarını yaptırmayı bile beceremeyen bir insan. Bizim problemlerimiz evlenmeden önce başlamıştı zaten. Benimle ilk tanıştığında para biriktirip biriktirmediğimi sormuştu. Ben de geçiştirmek için -zira onu zerre kadar alakadar etmez ama ediyormuş işte- zaten hayat pahalılığının fazla olduğunu ve bu nedenle para biriktirerek bir varlık edinemeyeceğimden hayatımı yaşamaya baktığımı söyledim. Bunu kafasına yazmış ve derhal eşime "bu kızın seninle evlenmekte gözü olsaydı para biriktirirdi, ne yapacaksınız parasız evlenip annemin tüm parasını siz mi alacaksınız, ben ne olacağım" gibi paternler vermiş. Ben bunları tabi ki çok sonra öğrendim. Ardından aileler tanışmak için bir araya geldiğinde hanımefendi teşrif etmedi benim ailemin davetine rağmen. Sonrasında evlilik meselesi peyda oluncaya dek zaten görüşmedim pek fazla arada yine ufak tefek tuhaflıkları oldu ama konu uzamasın diye anlatmayacağım.
Eşimin ailesinin yaşadığı şehirde bizim nikahımız yapıldı, düğünümüz bizim yaşadığımız şehirde olacaktı. Henüz daha nikah salonunda beni eşime şikayet etmiş karın bana gülmüyor, kendi arkadaşlarıyla eğleniyor diye. Ve benim uydum akıllı kocam nikah günümüzde bana bu sebepten surat astı. O an nikahı terk etmek geldi içimden ama yapamadım. Nikahtan döndüğümüzde ben sıkıntısız bir nikah geçirdiğimizi düşünüyordum ancak anlaşılan görümcem için tam tersiymiş. Benim ailemin yüzüne yeterince gülmediğini, benim yüzüne gülmediğimi söylemiş eşime ve hatta ve hatta nikahtaki altınlarla ilgili ablama çok büyük bir iftira attı. Eşim bu iftirasına karşılık verince de hem kendisi eşime küstü, hem annesini eşime karşı doldurdu ve düğüne bir hafta kala annesi ve kardeşi biz düğüne gelmeyeceğiz dediler. -Burada bir ara bilgi vermem gerekiyor; isteme gününü kararlaştırmak için eşimin annesi bizim evimize geldiğinde aileme ben asla yeni gelin evinde kalmam bence çok yanlış bir davranış demişti. Nikahımız için de kendi görümceleri geldiğinde evinde kalmalarına müsade etmedi. - Fakat her ne olduysa görümcemin attığı iftira, akabinde eşimin verdiği cevap ve görümcemin annesine olayları aksettirme biçimi neticesinde kayınvalidem "ben düğün günü sizin evinizde kalacağım aksi takdirde düğüne gelmiyorum" dedi. Eşim de buna karşılık bana "annem ve kardeşim gelmezse ben de düğüne gelmem" dedi. Yine burada bir kısa bilgi vermek zorundayım ki bizim evimiz misafir ağırlamaya müsait değil, misafir odamız yok, sadece salonda bir köşe koltuğumuz var o da açılmıyor. Aynı zamanda benim nikahtan önce ailemden bir birey hayatını kaybetti ve o ev o zaman da vardı ama ne kayınvalidem ne görümcem cenaze için gelmediler.
Ben o sırada hem yakın zamanda yaşadığım kaybın acısı, hem el aleme ne derim korkusu, başarısızlık hissi gibi olmayacak nedenlerden göstermem gereken tepkiyi göstermedim. Bir şekilde eşimin ailesinden diğer kişiler de araya girdi ve nihayet düğünümüze teşrif edip perdesiz evde yerlerde yattılar. Görümcem öyle bir insan ki, eşimin pek de sık görüşmediği kuzeni "ben düğüne gelsem esmaların evinde kalabilir miyim ki" diye sormuş. Görümcem de bunu eşime mesaj atarak demiş ki; "insanları getirdiğiniz şu hale bakın size yazıklar olsun".
Her neyse her şeye rağmen 4 kişi geldiler eve. Kayınvalidem, görümcem, eşimin teyzesi ve kuzeni. Ben düğünden sonra evimize gelip duşa gireriz diye çeyizime aldığım bornozları hazırlamış banyoya asmıştım. Görümcem beni arayıp misafir havlularının yerini öğrenme zahmetine girmediğinden benim çeyizlik bornozumu kullanmış duştan sonra. Bana bunu gülerek söyledi. Bir abimin bir de senin bornozun vardı ben de seninkini kullandım abiminki kirli olabilir diye dedi. Düğünden sonra biz otelde kaldık, şer ittifakı evde kaldı. Sabah eşim salağı "otoldo kohvolto yopmoyolom otolon kohvoltoso gözöl döğöl" diye hönkürdüğü için suratıma koşa koşa eve gittik ve bilin bakalım ben ne yaptım? Şer ittifakına kahvaltı hazırladım. Hatta gitmeden evvel de bir güzel karınlarını doyurdum. Benim daha bir kez olsun kullanmadığım ne kadar eşyam varsa gelip benden önce kullandılar.
Kusuruma bakmayın lütfen yazarken sinirden ellerim titredi gerçekten ben neler yaşamışım diye. Ben gerçekten de hem güzelim hem eğitimliyim hem gelir düzeyim yüksek hem prestijli bir mesleğim var. Ama bu tür köylü kurnazlıklarıyla muhatap olmamak için kendimi yeterince koruyamamışım demek ki. Hele eşim. Eşim kendisince çok güzel bir kriz yönetimi stratejisi belirlemiştir. "Benim ailem deli, onlara he de geç keyfimiz kaçmasın" stratejisi. Yani ne beni savundu ne de beni bıraktı ki ben kendimi savunayım.
Tüm bu yaşananlar ve daha anlatmadığım yüzlerce olayın bana dönüşü hep eşimin bana surat asmasıyla sonuçlandı. Kardeşine gülmemişim, surat. Kardeşiyle ilgilenmemişim, surat. Tüm bu sürecin sonunda ben artık mahvoldum. Kelimenin tam manasıyla bittim ve tükendim. Arada geçen ve yazmadığım birçok daha olay var elbet. Yazarsam çok çok uzun olacak.
Tüm bu tükenmişliğin etkisiyle, görümcemin bir iş için gelip bizde kalması ve gider gitmez 1 hafta sonra eşimin asla takılmayacağı bir şeyden dolayı kavga çıkarması nedeniyle -apaçık görümcemin gazına gelmiş- ben artık evi terk ettim. 3 aydır ayrıyız. Eşim ilk başlarda burnu dik dolanıyordu. Şimdi bana sen ne dersen tamam, ailemle görüşme, gelmesinler gitmesinler, ben de bir daha onların dediği tek şey yüzünden seni üzmem sana surat asmam tövbe diyor. Ne var ki benim hiçbir şey içime sinmiyor. Örneğin -yapmamam gerekirdi ama yaptım- whatsapp webinden kardeşiyle olan konuşmalarını okudum. Kardeşine karşı en ufak bir tepki göstermemiş. Nereden biliyorsun derseniz de benim yüzümden kardeşine ufacık bir tepki gösterseydi bu kız hastanelik olur, ortalığı ayağa kadırırdı. Abi-kardeş ilişkileri hiç hasar almadan tam gaz devam etmiş. Gelinen bu noktada, ben eşimin kardeşi olsam "bak ya neler neler yaptım yine de abim her işime koşuyor, iletişimimiz hiç eksilmedi, o halde demek ki bende sıkıntı yok gelin salaklık ediyor" diye düşünürdüm.
Ben tükenmişliğimle, cıvıl cıvıl bir genç kadından öfkeden ağzından köpükler saçan mutsuz bir kadın olarak, görümcesi ve kayınvalidesinden çektikleri bir dakika bile olsun aklından çıkmayan, yeri geldiğinde vermediği cevaplar yüzünden, kendisini düşürdüğü bu hal yüzünden kendisinden nefret eden bir kadın olarak kalakaldım. Tüm iyi huylarım gitti. Aklımda artık sadece bana yapılan kötülükler, olası senaryolar ve bu senaryolarda alacağım aksiyonlar, karşılaşırsam edeceğim laflar, onlara ne gibi zararlar verebilirim gibi düşünceler dönüyor. Psikoterapi de alıyorum ama nafile. Şurada size sadece 3 ana başlıktan bahsettim. Aynı seviyede 8-9 olay daha düşünün kısacık 6 aylık süre içinde. Kendim olmaktan çıktım. En çok da kendime kızıyorum. Eşim bana "he de geç" dediyse dedi, ne anlar ki o? Ben cevabımı verecektim, zırlamak yerine zırlatıp yollayacaktım da yapamadım işte akılsızlık ettim.
Şu an bana en kolay gelen yok eşimin vaatlerine ikna olarak geri dönmek. En zor geleni ise yuvamı dağıtmak. Ne yapacağım hiç bilmiyorum. Bu bir alışma süreci mi? Yoksa bu devran hep mi böyle gidecek?
Geçmez. Çünkü o çocuklar tam da o sebeple dünyaya o şahane hayatlara getiriliyor zaten. Amaç çocuğum var boşanamam demek.Eşinizin de ailesinin de hiçbir savunulacak üzülecek tarafı yok. Herkesin ne travmaları var. Travması var diye iğrenç insanlar olmaları gerekmiyor. Bebeğiniz zar zor olmuş, olmadığında bunda bi hayır olabilir mi acaba yaşadıklarımdan sonra çocuksuz ayrılsam mı diye bir düşünce hiç geçti mi aklınızdan? O evliliğe o çocuk illa gelecek yani.
Yıllarca tedavi gör, acı çek ekonomik olarak yorul ve aldır inanın uzaktan kolay geliyor
Benim eşimin ailesi parasını verip oteli ayarlamıştı. Ayrı şehirlerde evliliklerde biraz bunu da eklemek gerekiyor bütçeye. Bir kısım akrabam amcalarinda VS kalmıştı. Kalan kısımlarda uygun fiyatlı bir otele yerleşti. Bir amcası son dakika kıllık yaptı ve evi dublex olmasına rağmen halalarimi kabul etmedi (hala neden öyle yaptı çözemiyorum kendi ailesini rencide etti çünkü) o zamanda ailemde ki o kişiler kendileri otele gidip kaldı. Hatta lux otelde kaldılarRica ediyorum sırf cevap vermek için yazmayiny. İşinize gelince geleneğimiz bizim bohça gelecek, isteme olacak, kına olacak, nişan olacak, aaaa yeni gelin eski eşyalı eve gider mi? Tabii ki de bilezik alınacak. İşinize gelmeyince pek tabii otel orada bak.
Kusura bakmayın bu riyakarlık. Her konuda gelenekçi davranıp da anne baba bir kaç gün nerede kalacak konusuna aaa canım oteller bunun için var işte demek çok sahtekar bir tavır.
Erkek ailesi oğullarını evlendirirken zaten takısıydı, düğünüydü, eşyasıydı derken çok masraf ediyorlar. Bunları yapma konusunda zorundalar diye ortada gezen gelinler, adamların kendi aldığı koltukta 1-2 gece kendisinden önce yatacaklar diye kıyamet kopartıyor. İsteyen gitsin otelde kalsın tabii ama anne, baba, kardeşe de git otele demesinler ya. Bu kadar kutsal olan ne olabilir bir çatal bıçak takımında yani. Bir kere kullandı diye aşınmaz ki o esyalar.Benim eşimin ailesi parasını verip oteli ayarlamıştı. Ayrı şehirlerde evliliklerde biraz bunu da eklemek gerekiyor bütçeye. Bir kısım akrabam amcalarinda VS kalmıştı. Kalan kısımlarda uygun fiyatlı bir otele yerleşti. Bir amcası son dakika kıllık yaptı ve evi dublex olmasına rağmen halalarimi kabul etmedi (hala neden öyle yaptı çözemiyorum kendi ailesini rencide etti çünkü) o zamanda ailemde ki o kişiler kendileri otele gidip kaldı. Hatta lux otelde kaldılardjdh (hatta benim bir takım akrabam da küçük çocuklu falandı ve eşimin dedesinin evi çok eski bir evdi onlarda ukalalık yapıp evlerini beğenmemezlik ettiler (yani kendi akrabam ama ay götüm diyorum beğenmiyorsan paran yok sanki çok git otele :/) yani biz her tuşa basmıştık. Ama kendi evim olsa valla insanları o eve de gönderirdim. Mesela yaşlıları ya da çocuklulari falan eve sigdirabildigim herkesi. Ama gidip çeyizlik bornozumu kullananın niyeti iyi değildir. Onu pislik olsun diye yapmış. Yani burada kız iyi niyetli ve haklı. Görümce deccal.
Çünkü burda görümce ve annesi parası olmasına rağmen sırf gıcıklığına rahatsızlık vermek için kalmış. Ameller niyetlere göredir biraz. Yani Hadi kaldı diyelim bornozunu kullanmak niye? İşte o hareketi ile niyeti açığa çıkmış kocaman bir falso.Erkek ailesi oğullarını evlendirirken zaten takısıydı, düğünüydü, eşyasıydı derken çok masraf ediyorlar. Bunları yapma konusunda zorundalar diye ortada gezen gelinler, adamların kendi aldığı koltukta 1-2 gece kendisinden önce yatacaklar diye kıyamet kopartıyor. İsteyen gitsin otelde kalsın tabii ama anne, baba, kardeşe de git otele demesinler ya. Bu kadar kutsal olan ne olabilir bir çatal bıçak takımında yani. Bir kere kullandı diye aşınmaz ki o esyalar.
Ben evlenirken evim bile yoktuiki farklı yerde ailelerimiz düğünümüzü yaptılar ve takı taktılar. Eşimle düğün sonrası eşimin bekar evine geldik. Sonra birlikte gidip tüm eşyalarımızı begendik, takıları bozduk ev eşyalarını komple aldık. Ardından bileziklerimi de bozup peşinat yaparak araba aldık Hem kimsenin bütçesini 50+ yaştan sonra zorlamadık, hem de eşya alınırken olan şu tantanalar hiç olmadı. Yeni gelin evi mevzusu bana çok yavan ve fazla abartılı geliyor. Anılarımız, yaşanmışlıklarımız bence en kiymetlileri. Maddi şeylere çok anlam yüklemeyelim.
Yorumuma da herkes beğenmedim atmış zaten
Ya bir de evet masraf ediliyor ama malesef bedava evlenenlerin kıymetinin bilinmesi sadece bir ihtimal. Yani gelenekler böyle. Takılan takı da zaten gelinlerin şahsi zevkine harcanmiyor. Ya işte sizin gibi eşya, araba için ya da yatırımlık hatta bazen geri alıyorlar borç morc diyip. Çalışan bir kadın değilsen tek garantin evlenirken talep ettiklerin oluyor. Ben eğer ev hanımı olsaydım, kesinlikle altınlarımı vermezdim. Dünyanın binbir türlü hali var. Allah muhtaç etmesin ama insanın güvenlik ihtiyacı oluyor. Şahsi paran olması güven veriyor.Erkek ailesi oğullarını evlendirirken zaten takısıydı, düğünüydü, eşyasıydı derken çok masraf ediyorlar. Bunları yapma konusunda zorundalar diye ortada gezen gelinler, adamların kendi aldığı koltukta 1-2 gece kendisinden önce yatacaklar diye kıyamet kopartıyor. İsteyen gitsin otelde kalsın tabii ama anne, baba, kardeşe de git otele demesinler ya. Bu kadar kutsal olan ne olabilir bir çatal bıçak takımında yani. Bir kere kullandı diye aşınmaz ki o esyalar.
Ben evlenirken evim bile yoktuiki farklı yerde ailelerimiz düğünümüzü yaptılar ve takı taktılar. Eşimle düğün sonrası eşimin bekar evine geldik. Sonra birlikte gidip tüm eşyalarımızı begendik, takıları bozduk ev eşyalarını komple aldık. Ardından bileziklerimi de bozup peşinat yaparak araba aldık Hem kimsenin bütçesini 50+ yaştan sonra zorlamadık, hem de eşya alınırken olan şu tantanalar hiç olmadı. Yeni gelin evi mevzusu bana çok yavan ve fazla abartılı geliyor. Anılarımız, yaşanmışlıklarımız bence en kiymetlileri. Maddi şeylere çok anlam yüklemeyelim.
Yorumuma da herkes beğenmedim atmış zaten
Benimde çevremde sizden birkaç tane vardı bende gaza geldim tamam ya eşya ne olacak kalsınlar dedim . Evimde ben kullanmadan en az yirmi gün kaldılar . Gidip gelip oğullarını görmeye kaldı ki oğulları yıllardır başka şehirde .. Sonra ceyizliklerimin yeri değişti . Kendi evinden eşyalar getirmiş bu ev benim evim değil kayinvalidemin ikinci şubesi oldu . Düğün gününden önce evi temizledik . Eşyalar kaldırıldı kayınvalidem bu sefer ne dedi biliyor musun çoluk çocuk düğün evi olarak acacakmisim herkes kullanacakmis. Izin vermediğim için düğünüme geç gelip yüzüme bakmadı. Şimdi yeni gelin alıyor ve onun evinde kalamiyor ağzını da açmıyor .
Insan dediğin anlayışlı olmalı . Insanların hevesle aldığı her şeyi tek tek seçtiği eve girip yeni gelin gibi çöreklenmek benim sözüm geçer bu ev BENIM demek . Bu akılları etrafa çok vermeyin kendiniz yapın bence . Gün gün agirlayin bu kadar üzülüyorsaniz kayinailenizi