Eşim, ailesi, bir türlü içime sinmeyen bir evlilik

Kızlar selam. Hayatımda olup bitenleri çevreme pek fazla yansıtmak istemediğim için görüşlerinizi almak üzere kaydoldum.
Eşimle evleneli henüz bir yıl dahi olmadı. Bir annesi bir de kız kardeşi var kendisinden bir yaş küçük. Evlenmeden önce annesi pek bir problem çıkarmadı doğrusu, ufak tefek şeyler hariç. Kız kardeşi her zaman problemliydi.

Geçmişi çok kurcalamak istemiyorum ama özet geçmem gerekirse kız kardeşi 35 yaşında ve öğretim üyesi olmasına rağmen bir miktar sosyal zekası geri bir insan. Buna karşılık şımartılarak büyümüş ve şaşılır şekilde ailede sözü geçer bir insan haline gelmiş. Bunun da etkisiyle kendi düşünceleri ona göre her zaman doğru ve aksi asla ona kabul ettirilemez. Oysa dışarıdan bakıldığında tek başına döviz bozdurup bankadan havale yapmayı beceremeyen, vergilerini tek başına ödemekte güçlük çeken, aracının sigortalarını yaptırmayı bile beceremeyen bir insan. Bizim problemlerimiz evlenmeden önce başlamıştı zaten. Benimle ilk tanıştığında para biriktirip biriktirmediğimi sormuştu. Ben de geçiştirmek için -zira onu zerre kadar alakadar etmez ama ediyormuş işte- zaten hayat pahalılığının fazla olduğunu ve bu nedenle para biriktirerek bir varlık edinemeyeceğimden hayatımı yaşamaya baktığımı söyledim. Bunu kafasına yazmış ve derhal eşime "bu kızın seninle evlenmekte gözü olsaydı para biriktirirdi, ne yapacaksınız parasız evlenip annemin tüm parasını siz mi alacaksınız, ben ne olacağım" gibi paternler vermiş. Ben bunları tabi ki çok sonra öğrendim. Ardından aileler tanışmak için bir araya geldiğinde hanımefendi teşrif etmedi benim ailemin davetine rağmen. Sonrasında evlilik meselesi peyda oluncaya dek zaten görüşmedim pek fazla arada yine ufak tefek tuhaflıkları oldu ama konu uzamasın diye anlatmayacağım.

Eşimin ailesinin yaşadığı şehirde bizim nikahımız yapıldı, düğünümüz bizim yaşadığımız şehirde olacaktı. Henüz daha nikah salonunda beni eşime şikayet etmiş karın bana gülmüyor, kendi arkadaşlarıyla eğleniyor diye. Ve benim uydum akıllı kocam nikah günümüzde bana bu sebepten surat astı. O an nikahı terk etmek geldi içimden ama yapamadım. Nikahtan döndüğümüzde ben sıkıntısız bir nikah geçirdiğimizi düşünüyordum ancak anlaşılan görümcem için tam tersiymiş. Benim ailemin yüzüne yeterince gülmediğini, benim yüzüne gülmediğimi söylemiş eşime ve hatta ve hatta nikahtaki altınlarla ilgili ablama çok büyük bir iftira attı. Eşim bu iftirasına karşılık verince de hem kendisi eşime küstü, hem annesini eşime karşı doldurdu ve düğüne bir hafta kala annesi ve kardeşi biz düğüne gelmeyeceğiz dediler. -Burada bir ara bilgi vermem gerekiyor; isteme gününü kararlaştırmak için eşimin annesi bizim evimize geldiğinde aileme ben asla yeni gelin evinde kalmam bence çok yanlış bir davranış demişti. Nikahımız için de kendi görümceleri geldiğinde evinde kalmalarına müsade etmedi. - Fakat her ne olduysa görümcemin attığı iftira, akabinde eşimin verdiği cevap ve görümcemin annesine olayları aksettirme biçimi neticesinde kayınvalidem "ben düğün günü sizin evinizde kalacağım aksi takdirde düğüne gelmiyorum" dedi. Eşim de buna karşılık bana "annem ve kardeşim gelmezse ben de düğüne gelmem" dedi. Yine burada bir kısa bilgi vermek zorundayım ki bizim evimiz misafir ağırlamaya müsait değil, misafir odamız yok, sadece salonda bir köşe koltuğumuz var o da açılmıyor. Aynı zamanda benim nikahtan önce ailemden bir birey hayatını kaybetti ve o ev o zaman da vardı ama ne kayınvalidem ne görümcem cenaze için gelmediler.

Ben o sırada hem yakın zamanda yaşadığım kaybın acısı, hem el aleme ne derim korkusu, başarısızlık hissi gibi olmayacak nedenlerden göstermem gereken tepkiyi göstermedim. Bir şekilde eşimin ailesinden diğer kişiler de araya girdi ve nihayet düğünümüze teşrif edip perdesiz evde yerlerde yattılar. Görümcem öyle bir insan ki, eşimin pek de sık görüşmediği kuzeni "ben düğüne gelsem esmaların evinde kalabilir miyim ki" diye sormuş. Görümcem de bunu eşime mesaj atarak demiş ki; "insanları getirdiğiniz şu hale bakın size yazıklar olsun".

Her neyse her şeye rağmen 4 kişi geldiler eve. Kayınvalidem, görümcem, eşimin teyzesi ve kuzeni. Ben düğünden sonra evimize gelip duşa gireriz diye çeyizime aldığım bornozları hazırlamış banyoya asmıştım. Görümcem beni arayıp misafir havlularının yerini öğrenme zahmetine girmediğinden benim çeyizlik bornozumu kullanmış duştan sonra. Bana bunu gülerek söyledi. Bir abimin bir de senin bornozun vardı ben de seninkini kullandım abiminki kirli olabilir diye dedi. Düğünden sonra biz otelde kaldık, şer ittifakı evde kaldı. Sabah eşim salağı "otoldo kohvolto yopmoyolom otolon kohvoltoso gözöl döğöl" diye hönkürdüğü için suratıma koşa koşa eve gittik ve bilin bakalım ben ne yaptım? Şer ittifakına kahvaltı hazırladım. Hatta gitmeden evvel de bir güzel karınlarını doyurdum. Benim daha bir kez olsun kullanmadığım ne kadar eşyam varsa gelip benden önce kullandılar.

Kusuruma bakmayın lütfen yazarken sinirden ellerim titredi gerçekten ben neler yaşamışım diye. Ben gerçekten de hem güzelim hem eğitimliyim hem gelir düzeyim yüksek hem prestijli bir mesleğim var. Ama bu tür köylü kurnazlıklarıyla muhatap olmamak için kendimi yeterince koruyamamışım demek ki. Hele eşim. Eşim kendisince çok güzel bir kriz yönetimi stratejisi belirlemiştir. "Benim ailem deli, onlara he de geç keyfimiz kaçmasın" stratejisi. Yani ne beni savundu ne de beni bıraktı ki ben kendimi savunayım.

Tüm bu yaşananlar ve daha anlatmadığım yüzlerce olayın bana dönüşü hep eşimin bana surat asmasıyla sonuçlandı. Kardeşine gülmemişim, surat. Kardeşiyle ilgilenmemişim, surat. Tüm bu sürecin sonunda ben artık mahvoldum. Kelimenin tam manasıyla bittim ve tükendim. Arada geçen ve yazmadığım birçok daha olay var elbet. Yazarsam çok çok uzun olacak.

Tüm bu tükenmişliğin etkisiyle, görümcemin bir iş için gelip bizde kalması ve gider gitmez 1 hafta sonra eşimin asla takılmayacağı bir şeyden dolayı kavga çıkarması nedeniyle -apaçık görümcemin gazına gelmiş- ben artık evi terk ettim. 3 aydır ayrıyız. Eşim ilk başlarda burnu dik dolanıyordu. Şimdi bana sen ne dersen tamam, ailemle görüşme, gelmesinler gitmesinler, ben de bir daha onların dediği tek şey yüzünden seni üzmem sana surat asmam tövbe diyor. Ne var ki benim hiçbir şey içime sinmiyor. Örneğin -yapmamam gerekirdi ama yaptım- whatsapp webinden kardeşiyle olan konuşmalarını okudum. Kardeşine karşı en ufak bir tepki göstermemiş. Nereden biliyorsun derseniz de benim yüzümden kardeşine ufacık bir tepki gösterseydi bu kız hastanelik olur, ortalığı ayağa kadırırdı. Abi-kardeş ilişkileri hiç hasar almadan tam gaz devam etmiş. Gelinen bu noktada, ben eşimin kardeşi olsam "bak ya neler neler yaptım yine de abim her işime koşuyor, iletişimimiz hiç eksilmedi, o halde demek ki bende sıkıntı yok gelin salaklık ediyor" diye düşünürdüm.

Ben tükenmişliğimle, cıvıl cıvıl bir genç kadından öfkeden ağzından köpükler saçan mutsuz bir kadın olarak, görümcesi ve kayınvalidesinden çektikleri bir dakika bile olsun aklından çıkmayan, yeri geldiğinde vermediği cevaplar yüzünden, kendisini düşürdüğü bu hal yüzünden kendisinden nefret eden bir kadın olarak kalakaldım. Tüm iyi huylarım gitti. Aklımda artık sadece bana yapılan kötülükler, olası senaryolar ve bu senaryolarda alacağım aksiyonlar, karşılaşırsam edeceğim laflar, onlara ne gibi zararlar verebilirim gibi düşünceler dönüyor. Psikoterapi de alıyorum ama nafile. Şurada size sadece 3 ana başlıktan bahsettim. Aynı seviyede 8-9 olay daha düşünün kısacık 6 aylık süre içinde. Kendim olmaktan çıktım. En çok da kendime kızıyorum. Eşim bana "he de geç" dediyse dedi, ne anlar ki o? Ben cevabımı verecektim, zırlamak yerine zırlatıp yollayacaktım da yapamadım işte akılsızlık ettim.

Şu an bana en kolay gelen yok eşimin vaatlerine ikna olarak geri dönmek. En zor geleni ise yuvamı dağıtmak. Ne yapacağım hiç bilmiyorum. Bu bir alışma süreci mi? Yoksa bu devran hep mi böyle gidecek?
Kesinlikle barısmayın. Aynı şeyleri tekrar yasarsınızm kurtulmusken devam edin
 
Şimdiye kadar verip de tutmadığı söz olmadı. Telefonda her gün ama heeeeer gün görüşüyorlar. Ne buluyorlar bu kadar çok konuşacak hayret ediyorum ben de. Ha ama eğer barışırsam dahi hiçbir şart ve koşul altında benim evime gelemezler. Ben zaten en uç noktadayım olur da barışırsak ve böyle bir durum peyda olursa bu sefer oturup değerlendirmekle bile uğraşmam boşanırım.
Hergün sizi cekistiriyorlar. Adam dügünde size trip atmısbdaha ne kötü huyu olacak
 
Esma hanım siz gerçekten bensiniz tam anlamıyla kendimi okudum ben. Benim görümcem ilkokul mezunu tek fark bu olabilir yemin ederim ki yaşadığım bunalımı size anlatamam bende sizin gibi eğitimli bir bireyim eşimin narsist ısrarları üzerine “kendisinden çok maaş aldığım için” işimi bıraktım ilk verdiğim taviz burada başladı, eşimin kardeşi üvey ama bana “biz aynı yatakta büyüdük Sare sende kimsin” gibi laflar mı etmedi tesettürlü değilim diye tesettürlü arkadaşlarını eşimin bekar evine mi getirmedi size çektiklerimi ve hala çekiyor olduklarımı anlatamam üzerine birde 2 aylık hamileyim artık bebeğimi bile aldırma seviyesinde bir bunalım yaşıyorum çünkü bebek doğunca kaynana ve görümce sözde bebek görme adı altında buraya gelecekler uzun süre kalmalı ve yardım adı altında ben hizmet ederken yavrumu kucaklarında kedi yavrusu gibi gezdirecek üzerine akıllar verecekler şu an mükemmel kötü olmama rağmen mide bulantıları baş karın ağrıları bu durumda olduğumu bilmesine rağmen benimle aynı yaşıt üvey kaynımı buraya yanıma yolladı inanın 15 gündür burada hizmet ediyorum asalak eşime bir milyon kere patladım sonuç bende ki evin anahtarını üvey kardeşine verdi o derece, rahat hareket edemiyorum evde köpeğimi bile istemiyor rahatsız oluyormuş eşimi bile doldurdu bu yüzden görümcem boku çok af edersiniz kendisi de hamile 7/24 arayıp doğacak bebeği için eşyalar istiyor asalak gerizekalı eşim de alıyor ya da para yolluyor lafa gelince daha doğrusu bana ve karnımdakine gelince de “borcum var” kaynanam illet biri kızı ne derse o daha doğrusu tüm ev aynı sizin olay gibi bu cahil kızın ağzından çıkan tek bir söze bakıyor Sare’yi boşa dese boşar, bende nikah günü birebir aynı şeyleri yaşadım ailemle de aralarında kültürel çatışma var zaten çünkü dindar kesim altında cahili oynuyorlar benim ailem modern olduğu için artık annem bile yapılanları kaldıramıyor sürekli yanlarına gelmemi söylüyor çünkü ben aptal kocamın karısı değil onun ve ailesinin hizmetçisi oldum bazen bu bebeği bile istemediğini bana hissettiriyor pislik kayınvalidem bana sen çok zayıftın bebek nasıl oldu emin misin kesin mi tövbe yarabbi nasıl tuttu bu şimdi gibi laflar kullandı muhtemelen hacı hocaya yaptırdığı hurafe şeyler tutmadı ve üzüldü bunlar da her yol var artık hayatımdan bile korkmaya başladım çünkü kendimi sınırda hissettiriyorlar bende sizin gibi mutlu biriydim şimdi bi canavara dönüştüm ve dönüştürdükleri canavar için yaptıkları yorum şu “Sare’nin psikolojisi bozuk” en azından eşim arkamda dursaydı şimdi her şey farklı olurdu, öylesine yıprandım ki sanırım beni sizden başkası anlayamaz..
Neden böyle iğrenç bir adamla evli kalıyorsunuz, aileniz mi istemez sizi?
 
Esma hanım siz gerçekten bensiniz tam anlamıyla kendimi okudum ben. Benim görümcem ilkokul mezunu tek fark bu olabilir yemin ederim ki yaşadığım bunalımı size anlatamam bende sizin gibi eğitimli bir bireyim eşimin narsist ısrarları üzerine “kendisinden çok maaş aldığım için” işimi bıraktım ilk verdiğim taviz burada başladı, eşimin kardeşi üvey ama bana “biz aynı yatakta büyüdük Sare sende kimsin” gibi laflar mı etmedi tesettürlü değilim diye tesettürlü arkadaşlarını eşimin bekar evine mi getirmedi size çektiklerimi ve hala çekiyor olduklarımı anlatamam üzerine birde 2 aylık hamileyim artık bebeğimi bile aldırma seviyesinde bir bunalım yaşıyorum çünkü bebek doğunca kaynana ve görümce sözde bebek görme adı altında buraya gelecekler uzun süre kalmalı ve yardım adı altında ben hizmet ederken yavrumu kucaklarında kedi yavrusu gibi gezdirecek üzerine akıllar verecekler şu an mükemmel kötü olmama rağmen mide bulantıları baş karın ağrıları bu durumda olduğumu bilmesine rağmen benimle aynı yaşıt üvey kaynımı buraya yanıma yolladı inanın 15 gündür burada hizmet ediyorum asalak eşime bir milyon kere patladım sonuç bende ki evin anahtarını üvey kardeşine verdi o derece, rahat hareket edemiyorum evde köpeğimi bile istemiyor rahatsız oluyormuş eşimi bile doldurdu bu yüzden görümcem boku çok af edersiniz kendisi de hamile 7/24 arayıp doğacak bebeği için eşyalar istiyor asalak gerizekalı eşim de alıyor ya da para yolluyor lafa gelince daha doğrusu bana ve karnımdakine gelince de “borcum var” kaynanam illet biri kızı ne derse o daha doğrusu tüm ev aynı sizin olay gibi bu cahil kızın ağzından çıkan tek bir söze bakıyor Sare’yi boşa dese boşar, bende nikah günü birebir aynı şeyleri yaşadım ailemle de aralarında kültürel çatışma var zaten çünkü dindar kesim altında cahili oynuyorlar benim ailem modern olduğu için artık annem bile yapılanları kaldıramıyor sürekli yanlarına gelmemi söylüyor çünkü ben aptal kocamın karısı değil onun ve ailesinin hizmetçisi oldum bazen bu bebeği bile istemediğini bana hissettiriyor pislik kayınvalidem bana sen çok zayıftın bebek nasıl oldu emin misin kesin mi tövbe yarabbi nasıl tuttu bu şimdi gibi laflar kullandı muhtemelen hacı hocaya yaptırdığı hurafe şeyler tutmadı ve üzüldü bunlar da her yol var artık hayatımdan bile korkmaya başladım çünkü kendimi sınırda hissettiriyorlar bende sizin gibi mutlu biriydim şimdi bi canavara dönüştüm ve dönüştürdükleri canavar için yaptıkları yorum şu “Sare’nin psikolojisi bozuk” en azından eşim arkamda dursaydı şimdi her şey farklı olurdu, öylesine yıprandım ki sanırım beni sizden başkası anlayamaz..
İyide neden hala evlisiniz ve bunlara katlanıyorsunuz?
 
Bende tam anlamıyla böyleyim uzun bir yorum yazdım okuyabilirsiniz ve maalesef birde 2 aylık gebeyim gerçekten lanet ailesi dışında bir sorun yok kaynanam üvey kaynımı gebe olduğumu bildiği halde buraya yolladı yaşı da var yani yanında rahat hareket bile edemiyorum 15 gündür kendime yapamadığım yemeği “mide bulantıları yüzünden” zorla 25 yaşında ki adama yapıyorum bazen bebeğimi aldırıp ortadan kaybolmayı bile düşünüyorum gerçekten çok yoruldum..
Ailesi dışında sorunumuz yok diyorsunuz ama ailesinin sorun olma nedeni eşiniz, yani baş sorun eşinizin kendisi.
Af buyurun ama eşiniz insan olsaydı sizi de biraz sevseydi kardeşine hizmet etmek zorunda kalmazdınız, neden yemek yapıyorsunuz ? Siz de canınızın kıymetini bilmiyorsunuz, kendinize değer vermezseniz kimse için öneminiz de olmaz, tavsiyeleri ne kadar dinlersiniz bilmiyorum ama ailenizin evine dönün ve bu adamla evli kalmayın, kocam da kocam deyip devam ederseniz çok çekersiniz.
 
Kızlar selam. Hayatımda olup bitenleri çevreme pek fazla yansıtmak istemediğim için görüşlerinizi almak üzere kaydoldum.
Eşimle evleneli henüz bir yıl dahi olmadı. Bir annesi bir de kız kardeşi var kendisinden bir yaş küçük. Evlenmeden önce annesi pek bir problem çıkarmadı doğrusu, ufak tefek şeyler hariç. Kız kardeşi her zaman problemliydi.

Geçmişi çok kurcalamak istemiyorum ama özet geçmem gerekirse kız kardeşi 35 yaşında ve öğretim üyesi olmasına rağmen bir miktar sosyal zekası geri bir insan. Buna karşılık şımartılarak büyümüş ve şaşılır şekilde ailede sözü geçer bir insan haline gelmiş. Bunun da etkisiyle kendi düşünceleri ona göre her zaman doğru ve aksi asla ona kabul ettirilemez. Oysa dışarıdan bakıldığında tek başına döviz bozdurup bankadan havale yapmayı beceremeyen, vergilerini tek başına ödemekte güçlük çeken, aracının sigortalarını yaptırmayı bile beceremeyen bir insan. Bizim problemlerimiz evlenmeden önce başlamıştı zaten. Benimle ilk tanıştığında para biriktirip biriktirmediğimi sormuştu. Ben de geçiştirmek için -zira onu zerre kadar alakadar etmez ama ediyormuş işte- zaten hayat pahalılığının fazla olduğunu ve bu nedenle para biriktirerek bir varlık edinemeyeceğimden hayatımı yaşamaya baktığımı söyledim. Bunu kafasına yazmış ve derhal eşime "bu kızın seninle evlenmekte gözü olsaydı para biriktirirdi, ne yapacaksınız parasız evlenip annemin tüm parasını siz mi alacaksınız, ben ne olacağım" gibi paternler vermiş. Ben bunları tabi ki çok sonra öğrendim. Ardından aileler tanışmak için bir araya geldiğinde hanımefendi teşrif etmedi benim ailemin davetine rağmen. Sonrasında evlilik meselesi peyda oluncaya dek zaten görüşmedim pek fazla arada yine ufak tefek tuhaflıkları oldu ama konu uzamasın diye anlatmayacağım.

Eşimin ailesinin yaşadığı şehirde bizim nikahımız yapıldı, düğünümüz bizim yaşadığımız şehirde olacaktı. Henüz daha nikah salonunda beni eşime şikayet etmiş karın bana gülmüyor, kendi arkadaşlarıyla eğleniyor diye. Ve benim uydum akıllı kocam nikah günümüzde bana bu sebepten surat astı. O an nikahı terk etmek geldi içimden ama yapamadım. Nikahtan döndüğümüzde ben sıkıntısız bir nikah geçirdiğimizi düşünüyordum ancak anlaşılan görümcem için tam tersiymiş. Benim ailemin yüzüne yeterince gülmediğini, benim yüzüne gülmediğimi söylemiş eşime ve hatta ve hatta nikahtaki altınlarla ilgili ablama çok büyük bir iftira attı. Eşim bu iftirasına karşılık verince de hem kendisi eşime küstü, hem annesini eşime karşı doldurdu ve düğüne bir hafta kala annesi ve kardeşi biz düğüne gelmeyeceğiz dediler. -Burada bir ara bilgi vermem gerekiyor; isteme gününü kararlaştırmak için eşimin annesi bizim evimize geldiğinde aileme ben asla yeni gelin evinde kalmam bence çok yanlış bir davranış demişti. Nikahımız için de kendi görümceleri geldiğinde evinde kalmalarına müsade etmedi. - Fakat her ne olduysa görümcemin attığı iftira, akabinde eşimin verdiği cevap ve görümcemin annesine olayları aksettirme biçimi neticesinde kayınvalidem "ben düğün günü sizin evinizde kalacağım aksi takdirde düğüne gelmiyorum" dedi. Eşim de buna karşılık bana "annem ve kardeşim gelmezse ben de düğüne gelmem" dedi. Yine burada bir kısa bilgi vermek zorundayım ki bizim evimiz misafir ağırlamaya müsait değil, misafir odamız yok, sadece salonda bir köşe koltuğumuz var o da açılmıyor. Aynı zamanda benim nikahtan önce ailemden bir birey hayatını kaybetti ve o ev o zaman da vardı ama ne kayınvalidem ne görümcem cenaze için gelmediler.

Ben o sırada hem yakın zamanda yaşadığım kaybın acısı, hem el aleme ne derim korkusu, başarısızlık hissi gibi olmayacak nedenlerden göstermem gereken tepkiyi göstermedim. Bir şekilde eşimin ailesinden diğer kişiler de araya girdi ve nihayet düğünümüze teşrif edip perdesiz evde yerlerde yattılar. Görümcem öyle bir insan ki, eşimin pek de sık görüşmediği kuzeni "ben düğüne gelsem esmaların evinde kalabilir miyim ki" diye sormuş. Görümcem de bunu eşime mesaj atarak demiş ki; "insanları getirdiğiniz şu hale bakın size yazıklar olsun".

Her neyse her şeye rağmen 4 kişi geldiler eve. Kayınvalidem, görümcem, eşimin teyzesi ve kuzeni. Ben düğünden sonra evimize gelip duşa gireriz diye çeyizime aldığım bornozları hazırlamış banyoya asmıştım. Görümcem beni arayıp misafir havlularının yerini öğrenme zahmetine girmediğinden benim çeyizlik bornozumu kullanmış duştan sonra. Bana bunu gülerek söyledi. Bir abimin bir de senin bornozun vardı ben de seninkini kullandım abiminki kirli olabilir diye dedi. Düğünden sonra biz otelde kaldık, şer ittifakı evde kaldı. Sabah eşim salağı "otoldo kohvolto yopmoyolom otolon kohvoltoso gözöl döğöl" diye hönkürdüğü için suratıma koşa koşa eve gittik ve bilin bakalım ben ne yaptım? Şer ittifakına kahvaltı hazırladım. Hatta gitmeden evvel de bir güzel karınlarını doyurdum. Benim daha bir kez olsun kullanmadığım ne kadar eşyam varsa gelip benden önce kullandılar.

Kusuruma bakmayın lütfen yazarken sinirden ellerim titredi gerçekten ben neler yaşamışım diye. Ben gerçekten de hem güzelim hem eğitimliyim hem gelir düzeyim yüksek hem prestijli bir mesleğim var. Ama bu tür köylü kurnazlıklarıyla muhatap olmamak için kendimi yeterince koruyamamışım demek ki. Hele eşim. Eşim kendisince çok güzel bir kriz yönetimi stratejisi belirlemiştir. "Benim ailem deli, onlara he de geç keyfimiz kaçmasın" stratejisi. Yani ne beni savundu ne de beni bıraktı ki ben kendimi savunayım.

Tüm bu yaşananlar ve daha anlatmadığım yüzlerce olayın bana dönüşü hep eşimin bana surat asmasıyla sonuçlandı. Kardeşine gülmemişim, surat. Kardeşiyle ilgilenmemişim, surat. Tüm bu sürecin sonunda ben artık mahvoldum. Kelimenin tam manasıyla bittim ve tükendim. Arada geçen ve yazmadığım birçok daha olay var elbet. Yazarsam çok çok uzun olacak.

Tüm bu tükenmişliğin etkisiyle, görümcemin bir iş için gelip bizde kalması ve gider gitmez 1 hafta sonra eşimin asla takılmayacağı bir şeyden dolayı kavga çıkarması nedeniyle -apaçık görümcemin gazına gelmiş- ben artık evi terk ettim. 3 aydır ayrıyız. Eşim ilk başlarda burnu dik dolanıyordu. Şimdi bana sen ne dersen tamam, ailemle görüşme, gelmesinler gitmesinler, ben de bir daha onların dediği tek şey yüzünden seni üzmem sana surat asmam tövbe diyor. Ne var ki benim hiçbir şey içime sinmiyor. Örneğin -yapmamam gerekirdi ama yaptım- whatsapp webinden kardeşiyle olan konuşmalarını okudum. Kardeşine karşı en ufak bir tepki göstermemiş. Nereden biliyorsun derseniz de benim yüzümden kardeşine ufacık bir tepki gösterseydi bu kız hastanelik olur, ortalığı ayağa kadırırdı. Abi-kardeş ilişkileri hiç hasar almadan tam gaz devam etmiş. Gelinen bu noktada, ben eşimin kardeşi olsam "bak ya neler neler yaptım yine de abim her işime koşuyor, iletişimimiz hiç eksilmedi, o halde demek ki bende sıkıntı yok gelin salaklık ediyor" diye düşünürdüm.

Ben tükenmişliğimle, cıvıl cıvıl bir genç kadından öfkeden ağzından köpükler saçan mutsuz bir kadın olarak, görümcesi ve kayınvalidesinden çektikleri bir dakika bile olsun aklından çıkmayan, yeri geldiğinde vermediği cevaplar yüzünden, kendisini düşürdüğü bu hal yüzünden kendisinden nefret eden bir kadın olarak kalakaldım. Tüm iyi huylarım gitti. Aklımda artık sadece bana yapılan kötülükler, olası senaryolar ve bu senaryolarda alacağım aksiyonlar, karşılaşırsam edeceğim laflar, onlara ne gibi zararlar verebilirim gibi düşünceler dönüyor. Psikoterapi de alıyorum ama nafile. Şurada size sadece 3 ana başlıktan bahsettim. Aynı seviyede 8-9 olay daha düşünün kısacık 6 aylık süre içinde. Kendim olmaktan çıktım. En çok da kendime kızıyorum. Eşim bana "he de geç" dediyse dedi, ne anlar ki o? Ben cevabımı verecektim, zırlamak yerine zırlatıp yollayacaktım da yapamadım işte akılsızlık ettim.

Şu an bana en kolay gelen yok eşimin vaatlerine ikna olarak geri dönmek. En zor geleni ise yuvamı dağıtmak. Ne yapacağım hiç bilmiyorum. Bu bir alışma süreci mi? Yoksa bu devran hep mi böyle gidecek?
Çok üzüldüm durumunuza . Elle tutulur bir şeyde yok. Ama eşinizde en büyük suç ama o da bu şekilde büyümüş. En büyük suç görümcenizde zaten. Valla görümceniz evlense belki kurtulursunuz.
 
Neden çocuk sare hanım. Korunurken mi oldu tüm sıkıntılı evliliklerde olduğu gibi😏 yani bebeğinizle ilgili bir şey diyemem ama bu evlilik sizi ne sağlıklı bir birey ne sağlıklı bir anne yapar. Noluyor bu kadınlara ya hu! Yapmayın yaptırmayın kendinize şöyle şeyler Allah aşkına
Yalan gibi geliyor değil mi korunurken hamile kalmak ?

37 yaşında asla taviz vermeden koruma hapimi içen ben hamile kalmıştım. Yaşım dolayısıyla bir gün korunmayı bırakırsam mutlaka tedavi görmem gerekir ve buna rağmen asla çocuğum olmaz diye düşünürken hem de
 
Yalan gibi geliyor değil mi korunurken hamile kalmak ?

37 yaşında asla taviz vermeden koruma hapimi içen ben hamile kalmıştım. Yaşım dolayısıyla bir gün korunmayı bırakırsam mutlaka tedavi görmem gerekir ve buna rağmen asla çocuğum olmaz diye düşünürken hem de
Ya hapla nasıl hamile kaldınız ki? Burada da çok okudum ve biraz tırstım açıkçası. Saati geciktirmiş ya da günü atlamış olabilir misiniz? Ben saati saatine alıyorum da yine de korkmalı mıyım ?😄
 
Ya hapla nasıl hamile kaldınız ki? Burada da çok okudum ve biraz tırstım açıkçası. Saati geciktirmiş ya da günü atlamış olabilir misiniz? Ben saati saatine alıyorum da yine de korkmalı mıyım ?😄
Yüzde yüz korunma diye bir şey zaten yok ..ağır antidepresan kullanıyordum bu sebeple saatini asla aksatmadim çünkü olası gebelikte bebegi bekleyen riski biliyordum

Nitekim kürtaj oldum ve şu an ne kadar mutlu olsam da ömürlük bi travmaya sahibim
 
Siz en çok kendinize kızıyorsunuz. Nasıl bu duruma gelmesine izin verdim, diye... Kendinizi affedin önce... Sonra ne yapacağınıza karar verirsiniz...
 
Kızlar selam. Hayatımda olup bitenleri çevreme pek fazla yansıtmak istemediğim için görüşlerinizi almak üzere kaydoldum.
Eşimle evleneli henüz bir yıl dahi olmadı. Bir annesi bir de kız kardeşi var kendisinden bir yaş küçük. Evlenmeden önce annesi pek bir problem çıkarmadı doğrusu, ufak tefek şeyler hariç. Kız kardeşi her zaman problemliydi.

Geçmişi çok kurcalamak istemiyorum ama özet geçmem gerekirse kız kardeşi 35 yaşında ve öğretim üyesi olmasına rağmen bir miktar sosyal zekası geri bir insan. Buna karşılık şımartılarak büyümüş ve şaşılır şekilde ailede sözü geçer bir insan haline gelmiş. Bunun da etkisiyle kendi düşünceleri ona göre her zaman doğru ve aksi asla ona kabul ettirilemez. Oysa dışarıdan bakıldığında tek başına döviz bozdurup bankadan havale yapmayı beceremeyen, vergilerini tek başına ödemekte güçlük çeken, aracının sigortalarını yaptırmayı bile beceremeyen bir insan. Bizim problemlerimiz evlenmeden önce başlamıştı zaten. Benimle ilk tanıştığında para biriktirip biriktirmediğimi sormuştu. Ben de geçiştirmek için -zira onu zerre kadar alakadar etmez ama ediyormuş işte- zaten hayat pahalılığının fazla olduğunu ve bu nedenle para biriktirerek bir varlık edinemeyeceğimden hayatımı yaşamaya baktığımı söyledim. Bunu kafasına yazmış ve derhal eşime "bu kızın seninle evlenmekte gözü olsaydı para biriktirirdi, ne yapacaksınız parasız evlenip annemin tüm parasını siz mi alacaksınız, ben ne olacağım" gibi paternler vermiş. Ben bunları tabi ki çok sonra öğrendim. Ardından aileler tanışmak için bir araya geldiğinde hanımefendi teşrif etmedi benim ailemin davetine rağmen. Sonrasında evlilik meselesi peyda oluncaya dek zaten görüşmedim pek fazla arada yine ufak tefek tuhaflıkları oldu ama konu uzamasın diye anlatmayacağım.

Eşimin ailesinin yaşadığı şehirde bizim nikahımız yapıldı, düğünümüz bizim yaşadığımız şehirde olacaktı. Henüz daha nikah salonunda beni eşime şikayet etmiş karın bana gülmüyor, kendi arkadaşlarıyla eğleniyor diye. Ve benim uydum akıllı kocam nikah günümüzde bana bu sebepten surat astı. O an nikahı terk etmek geldi içimden ama yapamadım. Nikahtan döndüğümüzde ben sıkıntısız bir nikah geçirdiğimizi düşünüyordum ancak anlaşılan görümcem için tam tersiymiş. Benim ailemin yüzüne yeterince gülmediğini, benim yüzüne gülmediğimi söylemiş eşime ve hatta ve hatta nikahtaki altınlarla ilgili ablama çok büyük bir iftira attı. Eşim bu iftirasına karşılık verince de hem kendisi eşime küstü, hem annesini eşime karşı doldurdu ve düğüne bir hafta kala annesi ve kardeşi biz düğüne gelmeyeceğiz dediler. -Burada bir ara bilgi vermem gerekiyor; isteme gününü kararlaştırmak için eşimin annesi bizim evimize geldiğinde aileme ben asla yeni gelin evinde kalmam bence çok yanlış bir davranış demişti. Nikahımız için de kendi görümceleri geldiğinde evinde kalmalarına müsade etmedi. - Fakat her ne olduysa görümcemin attığı iftira, akabinde eşimin verdiği cevap ve görümcemin annesine olayları aksettirme biçimi neticesinde kayınvalidem "ben düğün günü sizin evinizde kalacağım aksi takdirde düğüne gelmiyorum" dedi. Eşim de buna karşılık bana "annem ve kardeşim gelmezse ben de düğüne gelmem" dedi. Yine burada bir kısa bilgi vermek zorundayım ki bizim evimiz misafir ağırlamaya müsait değil, misafir odamız yok, sadece salonda bir köşe koltuğumuz var o da açılmıyor. Aynı zamanda benim nikahtan önce ailemden bir birey hayatını kaybetti ve o ev o zaman da vardı ama ne kayınvalidem ne görümcem cenaze için gelmediler.

Ben o sırada hem yakın zamanda yaşadığım kaybın acısı, hem el aleme ne derim korkusu, başarısızlık hissi gibi olmayacak nedenlerden göstermem gereken tepkiyi göstermedim. Bir şekilde eşimin ailesinden diğer kişiler de araya girdi ve nihayet düğünümüze teşrif edip perdesiz evde yerlerde yattılar. Görümcem öyle bir insan ki, eşimin pek de sık görüşmediği kuzeni "ben düğüne gelsem esmaların evinde kalabilir miyim ki" diye sormuş. Görümcem de bunu eşime mesaj atarak demiş ki; "insanları getirdiğiniz şu hale bakın size yazıklar olsun".

Her neyse her şeye rağmen 4 kişi geldiler eve. Kayınvalidem, görümcem, eşimin teyzesi ve kuzeni. Ben düğünden sonra evimize gelip duşa gireriz diye çeyizime aldığım bornozları hazırlamış banyoya asmıştım. Görümcem beni arayıp misafir havlularının yerini öğrenme zahmetine girmediğinden benim çeyizlik bornozumu kullanmış duştan sonra. Bana bunu gülerek söyledi. Bir abimin bir de senin bornozun vardı ben de seninkini kullandım abiminki kirli olabilir diye dedi. Düğünden sonra biz otelde kaldık, şer ittifakı evde kaldı. Sabah eşim salağı "otoldo kohvolto yopmoyolom otolon kohvoltoso gözöl döğöl" diye hönkürdüğü için suratıma koşa koşa eve gittik ve bilin bakalım ben ne yaptım? Şer ittifakına kahvaltı hazırladım. Hatta gitmeden evvel de bir güzel karınlarını doyurdum. Benim daha bir kez olsun kullanmadığım ne kadar eşyam varsa gelip benden önce kullandılar.

Kusuruma bakmayın lütfen yazarken sinirden ellerim titredi gerçekten ben neler yaşamışım diye. Ben gerçekten de hem güzelim hem eğitimliyim hem gelir düzeyim yüksek hem prestijli bir mesleğim var. Ama bu tür köylü kurnazlıklarıyla muhatap olmamak için kendimi yeterince koruyamamışım demek ki. Hele eşim. Eşim kendisince çok güzel bir kriz yönetimi stratejisi belirlemiştir. "Benim ailem deli, onlara he de geç keyfimiz kaçmasın" stratejisi. Yani ne beni savundu ne de beni bıraktı ki ben kendimi savunayım.

Tüm bu yaşananlar ve daha anlatmadığım yüzlerce olayın bana dönüşü hep eşimin bana surat asmasıyla sonuçlandı. Kardeşine gülmemişim, surat. Kardeşiyle ilgilenmemişim, surat. Tüm bu sürecin sonunda ben artık mahvoldum. Kelimenin tam manasıyla bittim ve tükendim. Arada geçen ve yazmadığım birçok daha olay var elbet. Yazarsam çok çok uzun olacak.

Tüm bu tükenmişliğin etkisiyle, görümcemin bir iş için gelip bizde kalması ve gider gitmez 1 hafta sonra eşimin asla takılmayacağı bir şeyden dolayı kavga çıkarması nedeniyle -apaçık görümcemin gazına gelmiş- ben artık evi terk ettim. 3 aydır ayrıyız. Eşim ilk başlarda burnu dik dolanıyordu. Şimdi bana sen ne dersen tamam, ailemle görüşme, gelmesinler gitmesinler, ben de bir daha onların dediği tek şey yüzünden seni üzmem sana surat asmam tövbe diyor. Ne var ki benim hiçbir şey içime sinmiyor. Örneğin -yapmamam gerekirdi ama yaptım- whatsapp webinden kardeşiyle olan konuşmalarını okudum. Kardeşine karşı en ufak bir tepki göstermemiş. Nereden biliyorsun derseniz de benim yüzümden kardeşine ufacık bir tepki gösterseydi bu kız hastanelik olur, ortalığı ayağa kadırırdı. Abi-kardeş ilişkileri hiç hasar almadan tam gaz devam etmiş. Gelinen bu noktada, ben eşimin kardeşi olsam "bak ya neler neler yaptım yine de abim her işime koşuyor, iletişimimiz hiç eksilmedi, o halde demek ki bende sıkıntı yok gelin salaklık ediyor" diye düşünürdüm.

Ben tükenmişliğimle, cıvıl cıvıl bir genç kadından öfkeden ağzından köpükler saçan mutsuz bir kadın olarak, görümcesi ve kayınvalidesinden çektikleri bir dakika bile olsun aklından çıkmayan, yeri geldiğinde vermediği cevaplar yüzünden, kendisini düşürdüğü bu hal yüzünden kendisinden nefret eden bir kadın olarak kalakaldım. Tüm iyi huylarım gitti. Aklımda artık sadece bana yapılan kötülükler, olası senaryolar ve bu senaryolarda alacağım aksiyonlar, karşılaşırsam edeceğim laflar, onlara ne gibi zararlar verebilirim gibi düşünceler dönüyor. Psikoterapi de alıyorum ama nafile. Şurada size sadece 3 ana başlıktan bahsettim. Aynı seviyede 8-9 olay daha düşünün kısacık 6 aylık süre içinde. Kendim olmaktan çıktım. En çok da kendime kızıyorum. Eşim bana "he de geç" dediyse dedi, ne anlar ki o? Ben cevabımı verecektim, zırlamak yerine zırlatıp yollayacaktım da yapamadım işte akılsızlık ettim.

Şu an bana en kolay gelen yok eşimin vaatlerine ikna olarak geri dönmek. En zor geleni ise yuvamı dağıtmak. Ne yapacağım hiç bilmiyorum. Bu bir alışma süreci mi? Yoksa bu devran hep mi böyle gidecek?
Hayır kimsenin böyle bi alışma süreci yok. Patolojik bi evlilik içindesiniz. Çocuk yokken ayrılın
 
Sadece eş ailesi sorunlu olsa görmezlikten gelinebilir de eşiniz de gaza geliyor. Eşin onlardan etkilenmesi sıkıntı. He deyince etkilenmeyi kesmez. Bir süre size yansıtmamaya çalışır, sonra yine sizin başınıza kabak patlar.
 
Kızlar selam. Hayatımda olup bitenleri çevreme pek fazla yansıtmak istemediğim için görüşlerinizi almak üzere kaydoldum.
Eşimle evleneli henüz bir yıl dahi olmadı. Bir annesi bir de kız kardeşi var kendisinden bir yaş küçük. Evlenmeden önce annesi pek bir problem çıkarmadı doğrusu, ufak tefek şeyler hariç. Kız kardeşi her zaman problemliydi.

Geçmişi çok kurcalamak istemiyorum ama özet geçmem gerekirse kız kardeşi 35 yaşında ve öğretim üyesi olmasına rağmen bir miktar sosyal zekası geri bir insan. Buna karşılık şımartılarak büyümüş ve şaşılır şekilde ailede sözü geçer bir insan haline gelmiş. Bunun da etkisiyle kendi düşünceleri ona göre her zaman doğru ve aksi asla ona kabul ettirilemez. Oysa dışarıdan bakıldığında tek başına döviz bozdurup bankadan havale yapmayı beceremeyen, vergilerini tek başına ödemekte güçlük çeken, aracının sigortalarını yaptırmayı bile beceremeyen bir insan. Bizim problemlerimiz evlenmeden önce başlamıştı zaten. Benimle ilk tanıştığında para biriktirip biriktirmediğimi sormuştu. Ben de geçiştirmek için -zira onu zerre kadar alakadar etmez ama ediyormuş işte- zaten hayat pahalılığının fazla olduğunu ve bu nedenle para biriktirerek bir varlık edinemeyeceğimden hayatımı yaşamaya baktığımı söyledim. Bunu kafasına yazmış ve derhal eşime "bu kızın seninle evlenmekte gözü olsaydı para biriktirirdi, ne yapacaksınız parasız evlenip annemin tüm parasını siz mi alacaksınız, ben ne olacağım" gibi paternler vermiş. Ben bunları tabi ki çok sonra öğrendim. Ardından aileler tanışmak için bir araya geldiğinde hanımefendi teşrif etmedi benim ailemin davetine rağmen. Sonrasında evlilik meselesi peyda oluncaya dek zaten görüşmedim pek fazla arada yine ufak tefek tuhaflıkları oldu ama konu uzamasın diye anlatmayacağım.

Eşimin ailesinin yaşadığı şehirde bizim nikahımız yapıldı, düğünümüz bizim yaşadığımız şehirde olacaktı. Henüz daha nikah salonunda beni eşime şikayet etmiş karın bana gülmüyor, kendi arkadaşlarıyla eğleniyor diye. Ve benim uydum akıllı kocam nikah günümüzde bana bu sebepten surat astı. O an nikahı terk etmek geldi içimden ama yapamadım. Nikahtan döndüğümüzde ben sıkıntısız bir nikah geçirdiğimizi düşünüyordum ancak anlaşılan görümcem için tam tersiymiş. Benim ailemin yüzüne yeterince gülmediğini, benim yüzüne gülmediğimi söylemiş eşime ve hatta ve hatta nikahtaki altınlarla ilgili ablama çok büyük bir iftira attı. Eşim bu iftirasına karşılık verince de hem kendisi eşime küstü, hem annesini eşime karşı doldurdu ve düğüne bir hafta kala annesi ve kardeşi biz düğüne gelmeyeceğiz dediler. -Burada bir ara bilgi vermem gerekiyor; isteme gününü kararlaştırmak için eşimin annesi bizim evimize geldiğinde aileme ben asla yeni gelin evinde kalmam bence çok yanlış bir davranış demişti. Nikahımız için de kendi görümceleri geldiğinde evinde kalmalarına müsade etmedi. - Fakat her ne olduysa görümcemin attığı iftira, akabinde eşimin verdiği cevap ve görümcemin annesine olayları aksettirme biçimi neticesinde kayınvalidem "ben düğün günü sizin evinizde kalacağım aksi takdirde düğüne gelmiyorum" dedi. Eşim de buna karşılık bana "annem ve kardeşim gelmezse ben de düğüne gelmem" dedi. Yine burada bir kısa bilgi vermek zorundayım ki bizim evimiz misafir ağırlamaya müsait değil, misafir odamız yok, sadece salonda bir köşe koltuğumuz var o da açılmıyor. Aynı zamanda benim nikahtan önce ailemden bir birey hayatını kaybetti ve o ev o zaman da vardı ama ne kayınvalidem ne görümcem cenaze için gelmediler.

Ben o sırada hem yakın zamanda yaşadığım kaybın acısı, hem el aleme ne derim korkusu, başarısızlık hissi gibi olmayacak nedenlerden göstermem gereken tepkiyi göstermedim. Bir şekilde eşimin ailesinden diğer kişiler de araya girdi ve nihayet düğünümüze teşrif edip perdesiz evde yerlerde yattılar. Görümcem öyle bir insan ki, eşimin pek de sık görüşmediği kuzeni "ben düğüne gelsem esmaların evinde kalabilir miyim ki" diye sormuş. Görümcem de bunu eşime mesaj atarak demiş ki; "insanları getirdiğiniz şu hale bakın size yazıklar olsun".

Her neyse her şeye rağmen 4 kişi geldiler eve. Kayınvalidem, görümcem, eşimin teyzesi ve kuzeni. Ben düğünden sonra evimize gelip duşa gireriz diye çeyizime aldığım bornozları hazırlamış banyoya asmıştım. Görümcem beni arayıp misafir havlularının yerini öğrenme zahmetine girmediğinden benim çeyizlik bornozumu kullanmış duştan sonra. Bana bunu gülerek söyledi. Bir abimin bir de senin bornozun vardı ben de seninkini kullandım abiminki kirli olabilir diye dedi. Düğünden sonra biz otelde kaldık, şer ittifakı evde kaldı. Sabah eşim salağı "otoldo kohvolto yopmoyolom otolon kohvoltoso gözöl döğöl" diye hönkürdüğü için suratıma koşa koşa eve gittik ve bilin bakalım ben ne yaptım? Şer ittifakına kahvaltı hazırladım. Hatta gitmeden evvel de bir güzel karınlarını doyurdum. Benim daha bir kez olsun kullanmadığım ne kadar eşyam varsa gelip benden önce kullandılar.

Kusuruma bakmayın lütfen yazarken sinirden ellerim titredi gerçekten ben neler yaşamışım diye. Ben gerçekten de hem güzelim hem eğitimliyim hem gelir düzeyim yüksek hem prestijli bir mesleğim var. Ama bu tür köylü kurnazlıklarıyla muhatap olmamak için kendimi yeterince koruyamamışım demek ki. Hele eşim. Eşim kendisince çok güzel bir kriz yönetimi stratejisi belirlemiştir. "Benim ailem deli, onlara he de geç keyfimiz kaçmasın" stratejisi. Yani ne beni savundu ne de beni bıraktı ki ben kendimi savunayım.

Tüm bu yaşananlar ve daha anlatmadığım yüzlerce olayın bana dönüşü hep eşimin bana surat asmasıyla sonuçlandı. Kardeşine gülmemişim, surat. Kardeşiyle ilgilenmemişim, surat. Tüm bu sürecin sonunda ben artık mahvoldum. Kelimenin tam manasıyla bittim ve tükendim. Arada geçen ve yazmadığım birçok daha olay var elbet. Yazarsam çok çok uzun olacak.

Tüm bu tükenmişliğin etkisiyle, görümcemin bir iş için gelip bizde kalması ve gider gitmez 1 hafta sonra eşimin asla takılmayacağı bir şeyden dolayı kavga çıkarması nedeniyle -apaçık görümcemin gazına gelmiş- ben artık evi terk ettim. 3 aydır ayrıyız. Eşim ilk başlarda burnu dik dolanıyordu. Şimdi bana sen ne dersen tamam, ailemle görüşme, gelmesinler gitmesinler, ben de bir daha onların dediği tek şey yüzünden seni üzmem sana surat asmam tövbe diyor. Ne var ki benim hiçbir şey içime sinmiyor. Örneğin -yapmamam gerekirdi ama yaptım- whatsapp webinden kardeşiyle olan konuşmalarını okudum. Kardeşine karşı en ufak bir tepki göstermemiş. Nereden biliyorsun derseniz de benim yüzümden kardeşine ufacık bir tepki gösterseydi bu kız hastanelik olur, ortalığı ayağa kadırırdı. Abi-kardeş ilişkileri hiç hasar almadan tam gaz devam etmiş. Gelinen bu noktada, ben eşimin kardeşi olsam "bak ya neler neler yaptım yine de abim her işime koşuyor, iletişimimiz hiç eksilmedi, o halde demek ki bende sıkıntı yok gelin salaklık ediyor" diye düşünürdüm.

Ben tükenmişliğimle, cıvıl cıvıl bir genç kadından öfkeden ağzından köpükler saçan mutsuz bir kadın olarak, görümcesi ve kayınvalidesinden çektikleri bir dakika bile olsun aklından çıkmayan, yeri geldiğinde vermediği cevaplar yüzünden, kendisini düşürdüğü bu hal yüzünden kendisinden nefret eden bir kadın olarak kalakaldım. Tüm iyi huylarım gitti. Aklımda artık sadece bana yapılan kötülükler, olası senaryolar ve bu senaryolarda alacağım aksiyonlar, karşılaşırsam edeceğim laflar, onlara ne gibi zararlar verebilirim gibi düşünceler dönüyor. Psikoterapi de alıyorum ama nafile. Şurada size sadece 3 ana başlıktan bahsettim. Aynı seviyede 8-9 olay daha düşünün kısacık 6 aylık süre içinde. Kendim olmaktan çıktım. En çok da kendime kızıyorum. Eşim bana "he de geç" dediyse dedi, ne anlar ki o? Ben cevabımı verecektim, zırlamak yerine zırlatıp yollayacaktım da yapamadım işte akılsızlık ettim.

Şu an bana en kolay gelen yok eşimin vaatlerine ikna olarak geri dönmek. En zor geleni ise yuvamı dağıtmak. Ne yapacağım hiç bilmiyorum. Bu bir alışma süreci mi? Yoksa bu devran hep mi böyle gidecek?
İlk yıllar ben de eşimin kızkardeşlerinden çok çektim, eşim her seferinde dolduruşa gelirdi, surat yapardı bana, küserdi.
14 yıllık evliyiz şuan. Eşim hala kızkardeşlerine sesini çıkaramaz ama bana da çıkaramıyor artık.
Meşhur görümce konum var geçen haftalarda açılmış. Görümcem 1 aylığına bize gelmek istiyordu, eski eşim olsa, o görümce 1 ay gelir otururdu evimde. Şimdi kendi gelmeyin diyemese bile ben 1 ay gelemezsiniz deyince ses çıkarmıyor, surat yapmıyor. Yapsa da çekmeyeceğimi biliyor.
İlk yıllar yaptığım aptallıkları, çektiklerimi anlatırsam burdan köye yol olur. Bu konuda sadece eş ailesine değil eşinize de sınır koyacaksınız, aşamayacağıni bilecek başka yolu yok.
Ben olsam böyle bir nedenden dolayı seviyorsam boşanmazdim. İlk yıllar hep sıkıntılıdır ve boşanma seçeneği tek imzaya bakar zaten. Bir şans daha verebilirsiniz.
 
Neden çocuk sare hanım. Korunurken mi oldu tüm sıkıntılı evliliklerde olduğu gibi😏 yani bebeğinizle ilgili bir şey diyemem ama bu evlilik sizi ne sağlıklı bir birey ne sağlıklı bir anne yapar. Noluyor bu kadınlara ya hu! Yapmayın yaptırmayın kendinize şöyle şeyler Allah aşkına
Hiçbir zaman korunmadık pcos var bu çocuk zor oldu ailesi bizden farklı şehirde son 1 yıldır aramadıkları sürece problem yoktu gerçekten isteyerek oldu ama gebe kaldıktan sonrası olan cehennemi anlatamam herbokolog koca tarafı asla susmadı
 
Neden böyle iğrenç bir adamla evli kalıyorsunuz, aileniz mi istemez sizi?
Hayır güzel bi üniversiteden mezunum evlenmeden önce çalışma yaşamım vardı prestijli bi yerde eşimden fazla maaş aldığım için eşim gurur yaptı ve ayrıldım yani dönsem ailemin evine değil kendi evime dönmek isterim beni tutan şey bebek :KK43:
 
Kızlar selam. Hayatımda olup bitenleri çevreme pek fazla yansıtmak istemediğim için görüşlerinizi almak üzere kaydoldum.
Eşimle evleneli henüz bir yıl dahi olmadı. Bir annesi bir de kız kardeşi var kendisinden bir yaş küçük. Evlenmeden önce annesi pek bir problem çıkarmadı doğrusu, ufak tefek şeyler hariç. Kız kardeşi her zaman problemliydi.

Geçmişi çok kurcalamak istemiyorum ama özet geçmem gerekirse kız kardeşi 35 yaşında ve öğretim üyesi olmasına rağmen bir miktar sosyal zekası geri bir insan. Buna karşılık şımartılarak büyümüş ve şaşılır şekilde ailede sözü geçer bir insan haline gelmiş. Bunun da etkisiyle kendi düşünceleri ona göre her zaman doğru ve aksi asla ona kabul ettirilemez. Oysa dışarıdan bakıldığında tek başına döviz bozdurup bankadan havale yapmayı beceremeyen, vergilerini tek başına ödemekte güçlük çeken, aracının sigortalarını yaptırmayı bile beceremeyen bir insan. Bizim problemlerimiz evlenmeden önce başlamıştı zaten. Benimle ilk tanıştığında para biriktirip biriktirmediğimi sormuştu. Ben de geçiştirmek için -zira onu zerre kadar alakadar etmez ama ediyormuş işte- zaten hayat pahalılığının fazla olduğunu ve bu nedenle para biriktirerek bir varlık edinemeyeceğimden hayatımı yaşamaya baktığımı söyledim. Bunu kafasına yazmış ve derhal eşime "bu kızın seninle evlenmekte gözü olsaydı para biriktirirdi, ne yapacaksınız parasız evlenip annemin tüm parasını siz mi alacaksınız, ben ne olacağım" gibi paternler vermiş. Ben bunları tabi ki çok sonra öğrendim. Ardından aileler tanışmak için bir araya geldiğinde hanımefendi teşrif etmedi benim ailemin davetine rağmen. Sonrasında evlilik meselesi peyda oluncaya dek zaten görüşmedim pek fazla arada yine ufak tefek tuhaflıkları oldu ama konu uzamasın diye anlatmayacağım.

Eşimin ailesinin yaşadığı şehirde bizim nikahımız yapıldı, düğünümüz bizim yaşadığımız şehirde olacaktı. Henüz daha nikah salonunda beni eşime şikayet etmiş karın bana gülmüyor, kendi arkadaşlarıyla eğleniyor diye. Ve benim uydum akıllı kocam nikah günümüzde bana bu sebepten surat astı. O an nikahı terk etmek geldi içimden ama yapamadım. Nikahtan döndüğümüzde ben sıkıntısız bir nikah geçirdiğimizi düşünüyordum ancak anlaşılan görümcem için tam tersiymiş. Benim ailemin yüzüne yeterince gülmediğini, benim yüzüne gülmediğimi söylemiş eşime ve hatta ve hatta nikahtaki altınlarla ilgili ablama çok büyük bir iftira attı. Eşim bu iftirasına karşılık verince de hem kendisi eşime küstü, hem annesini eşime karşı doldurdu ve düğüne bir hafta kala annesi ve kardeşi biz düğüne gelmeyeceğiz dediler. -Burada bir ara bilgi vermem gerekiyor; isteme gününü kararlaştırmak için eşimin annesi bizim evimize geldiğinde aileme ben asla yeni gelin evinde kalmam bence çok yanlış bir davranış demişti. Nikahımız için de kendi görümceleri geldiğinde evinde kalmalarına müsade etmedi. - Fakat her ne olduysa görümcemin attığı iftira, akabinde eşimin verdiği cevap ve görümcemin annesine olayları aksettirme biçimi neticesinde kayınvalidem "ben düğün günü sizin evinizde kalacağım aksi takdirde düğüne gelmiyorum" dedi. Eşim de buna karşılık bana "annem ve kardeşim gelmezse ben de düğüne gelmem" dedi. Yine burada bir kısa bilgi vermek zorundayım ki bizim evimiz misafir ağırlamaya müsait değil, misafir odamız yok, sadece salonda bir köşe koltuğumuz var o da açılmıyor. Aynı zamanda benim nikahtan önce ailemden bir birey hayatını kaybetti ve o ev o zaman da vardı ama ne kayınvalidem ne görümcem cenaze için gelmediler.

Ben o sırada hem yakın zamanda yaşadığım kaybın acısı, hem el aleme ne derim korkusu, başarısızlık hissi gibi olmayacak nedenlerden göstermem gereken tepkiyi göstermedim. Bir şekilde eşimin ailesinden diğer kişiler de araya girdi ve nihayet düğünümüze teşrif edip perdesiz evde yerlerde yattılar. Görümcem öyle bir insan ki, eşimin pek de sık görüşmediği kuzeni "ben düğüne gelsem esmaların evinde kalabilir miyim ki" diye sormuş. Görümcem de bunu eşime mesaj atarak demiş ki; "insanları getirdiğiniz şu hale bakın size yazıklar olsun".

Her neyse her şeye rağmen 4 kişi geldiler eve. Kayınvalidem, görümcem, eşimin teyzesi ve kuzeni. Ben düğünden sonra evimize gelip duşa gireriz diye çeyizime aldığım bornozları hazırlamış banyoya asmıştım. Görümcem beni arayıp misafir havlularının yerini öğrenme zahmetine girmediğinden benim çeyizlik bornozumu kullanmış duştan sonra. Bana bunu gülerek söyledi. Bir abimin bir de senin bornozun vardı ben de seninkini kullandım abiminki kirli olabilir diye dedi. Düğünden sonra biz otelde kaldık, şer ittifakı evde kaldı. Sabah eşim salağı "otoldo kohvolto yopmoyolom otolon kohvoltoso gözöl döğöl" diye hönkürdüğü için suratıma koşa koşa eve gittik ve bilin bakalım ben ne yaptım? Şer ittifakına kahvaltı hazırladım. Hatta gitmeden evvel de bir güzel karınlarını doyurdum. Benim daha bir kez olsun kullanmadığım ne kadar eşyam varsa gelip benden önce kullandılar.

Kusuruma bakmayın lütfen yazarken sinirden ellerim titredi gerçekten ben neler yaşamışım diye. Ben gerçekten de hem güzelim hem eğitimliyim hem gelir düzeyim yüksek hem prestijli bir mesleğim var. Ama bu tür köylü kurnazlıklarıyla muhatap olmamak için kendimi yeterince koruyamamışım demek ki. Hele eşim. Eşim kendisince çok güzel bir kriz yönetimi stratejisi belirlemiştir. "Benim ailem deli, onlara he de geç keyfimiz kaçmasın" stratejisi. Yani ne beni savundu ne de beni bıraktı ki ben kendimi savunayım.

Tüm bu yaşananlar ve daha anlatmadığım yüzlerce olayın bana dönüşü hep eşimin bana surat asmasıyla sonuçlandı. Kardeşine gülmemişim, surat. Kardeşiyle ilgilenmemişim, surat. Tüm bu sürecin sonunda ben artık mahvoldum. Kelimenin tam manasıyla bittim ve tükendim. Arada geçen ve yazmadığım birçok daha olay var elbet. Yazarsam çok çok uzun olacak.

Tüm bu tükenmişliğin etkisiyle, görümcemin bir iş için gelip bizde kalması ve gider gitmez 1 hafta sonra eşimin asla takılmayacağı bir şeyden dolayı kavga çıkarması nedeniyle -apaçık görümcemin gazına gelmiş- ben artık evi terk ettim. 3 aydır ayrıyız. Eşim ilk başlarda burnu dik dolanıyordu. Şimdi bana sen ne dersen tamam, ailemle görüşme, gelmesinler gitmesinler, ben de bir daha onların dediği tek şey yüzünden seni üzmem sana surat asmam tövbe diyor. Ne var ki benim hiçbir şey içime sinmiyor. Örneğin -yapmamam gerekirdi ama yaptım- whatsapp webinden kardeşiyle olan konuşmalarını okudum. Kardeşine karşı en ufak bir tepki göstermemiş. Nereden biliyorsun derseniz de benim yüzümden kardeşine ufacık bir tepki gösterseydi bu kız hastanelik olur, ortalığı ayağa kadırırdı. Abi-kardeş ilişkileri hiç hasar almadan tam gaz devam etmiş. Gelinen bu noktada, ben eşimin kardeşi olsam "bak ya neler neler yaptım yine de abim her işime koşuyor, iletişimimiz hiç eksilmedi, o halde demek ki bende sıkıntı yok gelin salaklık ediyor" diye düşünürdüm.

Ben tükenmişliğimle, cıvıl cıvıl bir genç kadından öfkeden ağzından köpükler saçan mutsuz bir kadın olarak, görümcesi ve kayınvalidesinden çektikleri bir dakika bile olsun aklından çıkmayan, yeri geldiğinde vermediği cevaplar yüzünden, kendisini düşürdüğü bu hal yüzünden kendisinden nefret eden bir kadın olarak kalakaldım. Tüm iyi huylarım gitti. Aklımda artık sadece bana yapılan kötülükler, olası senaryolar ve bu senaryolarda alacağım aksiyonlar, karşılaşırsam edeceğim laflar, onlara ne gibi zararlar verebilirim gibi düşünceler dönüyor. Psikoterapi de alıyorum ama nafile. Şurada size sadece 3 ana başlıktan bahsettim. Aynı seviyede 8-9 olay daha düşünün kısacık 6 aylık süre içinde. Kendim olmaktan çıktım. En çok da kendime kızıyorum. Eşim bana "he de geç" dediyse dedi, ne anlar ki o? Ben cevabımı verecektim, zırlamak yerine zırlatıp yollayacaktım da yapamadım işte akılsızlık ettim.

Şu an bana en kolay gelen yok eşimin vaatlerine ikna olarak geri dönmek. En zor geleni ise yuvamı dağıtmak. Ne yapacağım hiç bilmiyorum. Bu bir alışma süreci mi? Yoksa bu devran hep mi böyle gidecek?
Devam ettirdiğin sürece hep kendinden gidecek . Neden diye sorma. Değişmiyorlar asla 2,5 yıl bekledim düzelir mi değişir mi ama yok .keşke erken karar verseydim diyorum
 
İyide neden hala evlisiniz ve bunlara katlanıyorsunuz?
Kızlar hepiniz boşanma taraftarısınız farkındayım eşimin babası üvey annesi öz babasını hiç görmemiş öldüğü için ve o kadar hor görülmüş bi çocukluk geçirmiş ki size anlatamam üvey kardeşlerini kollama nedeni onların babasını eşimle paylaşıyor olması ben gerçekten severek evlendim ve belki bebek olmasa çoktan adliye koridorlarındaydım bu bebek maalesef çok zor oldu yoğun PCO yumurtalık tembelliğim vardı tedavi de gördüm öncesinde çok istediğimiz için hatta geçmişte açtığım konulara bakarsanız anlarsınız, şimdi elimi kolumu bağlayan şey vicdanım annelik duygusu beraberinde duygusal bi yüklemeye uğramış gibiyim
 
X