Eşim, ailesi, bir türlü içime sinmeyen bir evlilik

Ben size şu yazılanlardan hak veremedim açıkçası sanki çok büyütülmüş sizin tarafınızdan gibi geldi.
Şöyle açıklayayım benim eşimin kardeşi de yakın zamanda evlendi. Eşimin sadece anne ve babası 1 hafta önceden kızın şehirine düğün hazırlıklarına yardım için gitti ama resmen sığıntı gibi 2 gün annanede, bir gün annede, 2 gün komşuda şeklinde yaşadılar. Duş bile alamadılar hâlbuki gelin kız evini kutsal saymasaydı 60+ yaşında insanlar biraz rahat ederdi.
Bu gelin kullanmadan eşyaların kullanılmayacağı yasası nereden geliyor hiç anlam veremiyorum. 2-3 defa gelinden önce oturuldu diye koltuğa ne olabilir ya da tabak 3 kere fazladan yıkandı diye?? Gereksiz anlam yüklüyoruz bazı şeylere. Tamam yatak odanız özel bir alan ama diğer yerler için aynı şeyi düşünmek saçma. İnsanlar başka bir şehirden düğününüz için geliyor, takısıydı, kiyafetiydi, yol parasıydı masraf yapıyor ama evde 1 gece kalınacak diye muameleye bak.
Sizin evinizde kalındı diye zaten bilenmişsiniz, bence düğünde yüz göz açmadan kendi aileniz ve arkadaşlarınızla eğlenmiş olmanız da çok olası. Bu durumda insanalar da alınabilir...
Yazdıklarınızda da bunlar harici hiç birşey yok. Siz abi kardeş arasındaki ilişkiye de bilenmişsiniz, acaba kadın olduğu için içten içe kız kardeşi rakip görmüş olabilir misiniz?
Aslında insanlar 2 gün onun evinde 3 gün bunun evinde sürünmesinler diye, otel, öğretmenevi, polis evi vs vs gibi yerler mevcut. Zamanında birileri akıl edip açmış
 
Yazım biçiminden cok akıllı ve egitimli oldugun belli oluyor. Keşke gereken cevap ve tepkileri yerinde vermis olsaydin, o zaman bu kadar dolmuş olmazdin. Kendine olan öfken içimi acıttı çünkü sen farkındasın bu ucubelere kizmanin bile gereksiz oldugunu. Sen kendine kızıyorsun aslinda. Kendini düşürdüğün durumlara. Ama gene de şunu da düşünmeye çalış :
1000134209.png

Bu öfke konusu dışında da bence bi kar zarar bilançosu yapman gerekiyor. Eşin senin yanına yakışan biri mi? Benzer egitim duzeyinde, benzer dış güzelliğinde ve benzer maddi gücü olan biri mi hatta bu kadar zarar görmüşken ben olsam benden iyi olmasini beklerim. Cevabın evetse ben olsam o tutarsiz anasi mikser kardeşiyle sadece özel günlerde konuşması kosuluyla, ve senin de görüşmemen kosuluyla barışırım. Ama bu şartları kabul etmesi lazim. Hoş adam olsa delinin birinin lafiyla kuyuya inmezdi madem karsidakiler deli o zaman o da deli... Gene de içimde kalmasin diye ve biraz da intikam icin onlari ekarte ederek barisirdim.
 
Aslında insanlar 2 gün onun evinde 3 gün bunun evinde sürünmesinler diye, otel, öğretmenevi, polis evi vs vs gibi yerler mevcut. Zamanında birileri akıl edip açmış
Rica ediyorum sırf cevap vermek için yazmayiny. İşinize gelince geleneğimiz bizim bohça gelecek, isteme olacak, kına olacak, nişan olacak, aaaa yeni gelin eski eşyalı eve gider mi? Tabii ki de bilezik alınacak. İşinize gelmeyince pek tabii otel orada bak.
Kusura bakmayın bu riyakarlık. Her konuda gelenekçi davranıp da anne baba bir kaç gün nerede kalacak konusuna aaa canım oteller bunun için var işte demek çok sahtekar bir tavır.
 
Kızlar selam. Hayatımda olup bitenleri çevreme pek fazla yansıtmak istemediğim için görüşlerinizi almak üzere kaydoldum.
Eşimle evleneli henüz bir yıl dahi olmadı. Bir annesi bir de kız kardeşi var kendisinden bir yaş küçük. Evlenmeden önce annesi pek bir problem çıkarmadı doğrusu, ufak tefek şeyler hariç. Kız kardeşi her zaman problemliydi.

Geçmişi çok kurcalamak istemiyorum ama özet geçmem gerekirse kız kardeşi 35 yaşında ve öğretim üyesi olmasına rağmen bir miktar sosyal zekası geri bir insan. Buna karşılık şımartılarak büyümüş ve şaşılır şekilde ailede sözü geçer bir insan haline gelmiş. Bunun da etkisiyle kendi düşünceleri ona göre her zaman doğru ve aksi asla ona kabul ettirilemez. Oysa dışarıdan bakıldığında tek başına döviz bozdurup bankadan havale yapmayı beceremeyen, vergilerini tek başına ödemekte güçlük çeken, aracının sigortalarını yaptırmayı bile beceremeyen bir insan. Bizim problemlerimiz evlenmeden önce başlamıştı zaten. Benimle ilk tanıştığında para biriktirip biriktirmediğimi sormuştu. Ben de geçiştirmek için -zira onu zerre kadar alakadar etmez ama ediyormuş işte- zaten hayat pahalılığının fazla olduğunu ve bu nedenle para biriktirerek bir varlık edinemeyeceğimden hayatımı yaşamaya baktığımı söyledim. Bunu kafasına yazmış ve derhal eşime "bu kızın seninle evlenmekte gözü olsaydı para biriktirirdi, ne yapacaksınız parasız evlenip annemin tüm parasını siz mi alacaksınız, ben ne olacağım" gibi paternler vermiş. Ben bunları tabi ki çok sonra öğrendim. Ardından aileler tanışmak için bir araya geldiğinde hanımefendi teşrif etmedi benim ailemin davetine rağmen. Sonrasında evlilik meselesi peyda oluncaya dek zaten görüşmedim pek fazla arada yine ufak tefek tuhaflıkları oldu ama konu uzamasın diye anlatmayacağım.

Eşimin ailesinin yaşadığı şehirde bizim nikahımız yapıldı, düğünümüz bizim yaşadığımız şehirde olacaktı. Henüz daha nikah salonunda beni eşime şikayet etmiş karın bana gülmüyor, kendi arkadaşlarıyla eğleniyor diye. Ve benim uydum akıllı kocam nikah günümüzde bana bu sebepten surat astı. O an nikahı terk etmek geldi içimden ama yapamadım. Nikahtan döndüğümüzde ben sıkıntısız bir nikah geçirdiğimizi düşünüyordum ancak anlaşılan görümcem için tam tersiymiş. Benim ailemin yüzüne yeterince gülmediğini, benim yüzüne gülmediğimi söylemiş eşime ve hatta ve hatta nikahtaki altınlarla ilgili ablama çok büyük bir iftira attı. Eşim bu iftirasına karşılık verince de hem kendisi eşime küstü, hem annesini eşime karşı doldurdu ve düğüne bir hafta kala annesi ve kardeşi biz düğüne gelmeyeceğiz dediler. -Burada bir ara bilgi vermem gerekiyor; isteme gününü kararlaştırmak için eşimin annesi bizim evimize geldiğinde aileme ben asla yeni gelin evinde kalmam bence çok yanlış bir davranış demişti. Nikahımız için de kendi görümceleri geldiğinde evinde kalmalarına müsade etmedi. - Fakat her ne olduysa görümcemin attığı iftira, akabinde eşimin verdiği cevap ve görümcemin annesine olayları aksettirme biçimi neticesinde kayınvalidem "ben düğün günü sizin evinizde kalacağım aksi takdirde düğüne gelmiyorum" dedi. Eşim de buna karşılık bana "annem ve kardeşim gelmezse ben de düğüne gelmem" dedi. Yine burada bir kısa bilgi vermek zorundayım ki bizim evimiz misafir ağırlamaya müsait değil, misafir odamız yok, sadece salonda bir köşe koltuğumuz var o da açılmıyor. Aynı zamanda benim nikahtan önce ailemden bir birey hayatını kaybetti ve o ev o zaman da vardı ama ne kayınvalidem ne görümcem cenaze için gelmediler.

Ben o sırada hem yakın zamanda yaşadığım kaybın acısı, hem el aleme ne derim korkusu, başarısızlık hissi gibi olmayacak nedenlerden göstermem gereken tepkiyi göstermedim. Bir şekilde eşimin ailesinden diğer kişiler de araya girdi ve nihayet düğünümüze teşrif edip perdesiz evde yerlerde yattılar. Görümcem öyle bir insan ki, eşimin pek de sık görüşmediği kuzeni "ben düğüne gelsem esmaların evinde kalabilir miyim ki" diye sormuş. Görümcem de bunu eşime mesaj atarak demiş ki; "insanları getirdiğiniz şu hale bakın size yazıklar olsun".

Her neyse her şeye rağmen 4 kişi geldiler eve. Kayınvalidem, görümcem, eşimin teyzesi ve kuzeni. Ben düğünden sonra evimize gelip duşa gireriz diye çeyizime aldığım bornozları hazırlamış banyoya asmıştım. Görümcem beni arayıp misafir havlularının yerini öğrenme zahmetine girmediğinden benim çeyizlik bornozumu kullanmış duştan sonra. Bana bunu gülerek söyledi. Bir abimin bir de senin bornozun vardı ben de seninkini kullandım abiminki kirli olabilir diye dedi. Düğünden sonra biz otelde kaldık, şer ittifakı evde kaldı. Sabah eşim salağı "otoldo kohvolto yopmoyolom otolon kohvoltoso gözöl döğöl" diye hönkürdüğü için suratıma koşa koşa eve gittik ve bilin bakalım ben ne yaptım? Şer ittifakına kahvaltı hazırladım. Hatta gitmeden evvel de bir güzel karınlarını doyurdum. Benim daha bir kez olsun kullanmadığım ne kadar eşyam varsa gelip benden önce kullandılar.

Kusuruma bakmayın lütfen yazarken sinirden ellerim titredi gerçekten ben neler yaşamışım diye. Ben gerçekten de hem güzelim hem eğitimliyim hem gelir düzeyim yüksek hem prestijli bir mesleğim var. Ama bu tür köylü kurnazlıklarıyla muhatap olmamak için kendimi yeterince koruyamamışım demek ki. Hele eşim. Eşim kendisince çok güzel bir kriz yönetimi stratejisi belirlemiştir. "Benim ailem deli, onlara he de geç keyfimiz kaçmasın" stratejisi. Yani ne beni savundu ne de beni bıraktı ki ben kendimi savunayım.

Tüm bu yaşananlar ve daha anlatmadığım yüzlerce olayın bana dönüşü hep eşimin bana surat asmasıyla sonuçlandı. Kardeşine gülmemişim, surat. Kardeşiyle ilgilenmemişim, surat. Tüm bu sürecin sonunda ben artık mahvoldum. Kelimenin tam manasıyla bittim ve tükendim. Arada geçen ve yazmadığım birçok daha olay var elbet. Yazarsam çok çok uzun olacak.

Tüm bu tükenmişliğin etkisiyle, görümcemin bir iş için gelip bizde kalması ve gider gitmez 1 hafta sonra eşimin asla takılmayacağı bir şeyden dolayı kavga çıkarması nedeniyle -apaçık görümcemin gazına gelmiş- ben artık evi terk ettim. 3 aydır ayrıyız. Eşim ilk başlarda burnu dik dolanıyordu. Şimdi bana sen ne dersen tamam, ailemle görüşme, gelmesinler gitmesinler, ben de bir daha onların dediği tek şey yüzünden seni üzmem sana surat asmam tövbe diyor. Ne var ki benim hiçbir şey içime sinmiyor. Örneğin -yapmamam gerekirdi ama yaptım- whatsapp webinden kardeşiyle olan konuşmalarını okudum. Kardeşine karşı en ufak bir tepki göstermemiş. Nereden biliyorsun derseniz de benim yüzümden kardeşine ufacık bir tepki gösterseydi bu kız hastanelik olur, ortalığı ayağa kadırırdı. Abi-kardeş ilişkileri hiç hasar almadan tam gaz devam etmiş. Gelinen bu noktada, ben eşimin kardeşi olsam "bak ya neler neler yaptım yine de abim her işime koşuyor, iletişimimiz hiç eksilmedi, o halde demek ki bende sıkıntı yok gelin salaklık ediyor" diye düşünürdüm.

Ben tükenmişliğimle, cıvıl cıvıl bir genç kadından öfkeden ağzından köpükler saçan mutsuz bir kadın olarak, görümcesi ve kayınvalidesinden çektikleri bir dakika bile olsun aklından çıkmayan, yeri geldiğinde vermediği cevaplar yüzünden, kendisini düşürdüğü bu hal yüzünden kendisinden nefret eden bir kadın olarak kalakaldım. Tüm iyi huylarım gitti. Aklımda artık sadece bana yapılan kötülükler, olası senaryolar ve bu senaryolarda alacağım aksiyonlar, karşılaşırsam edeceğim laflar, onlara ne gibi zararlar verebilirim gibi düşünceler dönüyor. Psikoterapi de alıyorum ama nafile. Şurada size sadece 3 ana başlıktan bahsettim. Aynı seviyede 8-9 olay daha düşünün kısacık 6 aylık süre içinde. Kendim olmaktan çıktım. En çok da kendime kızıyorum. Eşim bana "he de geç" dediyse dedi, ne anlar ki o? Ben cevabımı verecektim, zırlamak yerine zırlatıp yollayacaktım da yapamadım işte akılsızlık ettim.

Şu an bana en kolay gelen yok eşimin vaatlerine ikna olarak geri dönmek. En zor geleni ise yuvamı dağıtmak. Ne yapacağım hiç bilmiyorum. Bu bir alışma süreci mi? Yoksa bu devran hep mi böyle gidecek?
Çocuk olduktan sonra bu olaylar katlanarak devam edicek, eşinizde veridiği sözlerin arkasında durmayacak. Şurda bir kaç benzer konular okusanız zaten anlarsınız.
 
Kızlar selam. Hayatımda olup bitenleri çevreme pek fazla yansıtmak istemediğim için görüşlerinizi almak üzere kaydoldum.
Eşimle evleneli henüz bir yıl dahi olmadı. Bir annesi bir de kız kardeşi var kendisinden bir yaş küçük. Evlenmeden önce annesi pek bir problem çıkarmadı doğrusu, ufak tefek şeyler hariç. Kız kardeşi her zaman problemliydi.

Geçmişi çok kurcalamak istemiyorum ama özet geçmem gerekirse kız kardeşi 35 yaşında ve öğretim üyesi olmasına rağmen bir miktar sosyal zekası geri bir insan. Buna karşılık şımartılarak büyümüş ve şaşılır şekilde ailede sözü geçer bir insan haline gelmiş. Bunun da etkisiyle kendi düşünceleri ona göre her zaman doğru ve aksi asla ona kabul ettirilemez. Oysa dışarıdan bakıldığında tek başına döviz bozdurup bankadan havale yapmayı beceremeyen, vergilerini tek başına ödemekte güçlük çeken, aracının sigortalarını yaptırmayı bile beceremeyen bir insan. Bizim problemlerimiz evlenmeden önce başlamıştı zaten. Benimle ilk tanıştığında para biriktirip biriktirmediğimi sormuştu. Ben de geçiştirmek için -zira onu zerre kadar alakadar etmez ama ediyormuş işte- zaten hayat pahalılığının fazla olduğunu ve bu nedenle para biriktirerek bir varlık edinemeyeceğimden hayatımı yaşamaya baktığımı söyledim. Bunu kafasına yazmış ve derhal eşime "bu kızın seninle evlenmekte gözü olsaydı para biriktirirdi, ne yapacaksınız parasız evlenip annemin tüm parasını siz mi alacaksınız, ben ne olacağım" gibi paternler vermiş. Ben bunları tabi ki çok sonra öğrendim. Ardından aileler tanışmak için bir araya geldiğinde hanımefendi teşrif etmedi benim ailemin davetine rağmen. Sonrasında evlilik meselesi peyda oluncaya dek zaten görüşmedim pek fazla arada yine ufak tefek tuhaflıkları oldu ama konu uzamasın diye anlatmayacağım.

Eşimin ailesinin yaşadığı şehirde bizim nikahımız yapıldı, düğünümüz bizim yaşadığımız şehirde olacaktı. Henüz daha nikah salonunda beni eşime şikayet etmiş karın bana gülmüyor, kendi arkadaşlarıyla eğleniyor diye. Ve benim uydum akıllı kocam nikah günümüzde bana bu sebepten surat astı. O an nikahı terk etmek geldi içimden ama yapamadım. Nikahtan döndüğümüzde ben sıkıntısız bir nikah geçirdiğimizi düşünüyordum ancak anlaşılan görümcem için tam tersiymiş. Benim ailemin yüzüne yeterince gülmediğini, benim yüzüne gülmediğimi söylemiş eşime ve hatta ve hatta nikahtaki altınlarla ilgili ablama çok büyük bir iftira attı. Eşim bu iftirasına karşılık verince de hem kendisi eşime küstü, hem annesini eşime karşı doldurdu ve düğüne bir hafta kala annesi ve kardeşi biz düğüne gelmeyeceğiz dediler. -Burada bir ara bilgi vermem gerekiyor; isteme gününü kararlaştırmak için eşimin annesi bizim evimize geldiğinde aileme ben asla yeni gelin evinde kalmam bence çok yanlış bir davranış demişti. Nikahımız için de kendi görümceleri geldiğinde evinde kalmalarına müsade etmedi. - Fakat her ne olduysa görümcemin attığı iftira, akabinde eşimin verdiği cevap ve görümcemin annesine olayları aksettirme biçimi neticesinde kayınvalidem "ben düğün günü sizin evinizde kalacağım aksi takdirde düğüne gelmiyorum" dedi. Eşim de buna karşılık bana "annem ve kardeşim gelmezse ben de düğüne gelmem" dedi. Yine burada bir kısa bilgi vermek zorundayım ki bizim evimiz misafir ağırlamaya müsait değil, misafir odamız yok, sadece salonda bir köşe koltuğumuz var o da açılmıyor. Aynı zamanda benim nikahtan önce ailemden bir birey hayatını kaybetti ve o ev o zaman da vardı ama ne kayınvalidem ne görümcem cenaze için gelmediler.

Ben o sırada hem yakın zamanda yaşadığım kaybın acısı, hem el aleme ne derim korkusu, başarısızlık hissi gibi olmayacak nedenlerden göstermem gereken tepkiyi göstermedim. Bir şekilde eşimin ailesinden diğer kişiler de araya girdi ve nihayet düğünümüze teşrif edip perdesiz evde yerlerde yattılar. Görümcem öyle bir insan ki, eşimin pek de sık görüşmediği kuzeni "ben düğüne gelsem esmaların evinde kalabilir miyim ki" diye sormuş. Görümcem de bunu eşime mesaj atarak demiş ki; "insanları getirdiğiniz şu hale bakın size yazıklar olsun".

Her neyse her şeye rağmen 4 kişi geldiler eve. Kayınvalidem, görümcem, eşimin teyzesi ve kuzeni. Ben düğünden sonra evimize gelip duşa gireriz diye çeyizime aldığım bornozları hazırlamış banyoya asmıştım. Görümcem beni arayıp misafir havlularının yerini öğrenme zahmetine girmediğinden benim çeyizlik bornozumu kullanmış duştan sonra. Bana bunu gülerek söyledi. Bir abimin bir de senin bornozun vardı ben de seninkini kullandım abiminki kirli olabilir diye dedi. Düğünden sonra biz otelde kaldık, şer ittifakı evde kaldı. Sabah eşim salağı "otoldo kohvolto yopmoyolom otolon kohvoltoso gözöl döğöl" diye hönkürdüğü için suratıma koşa koşa eve gittik ve bilin bakalım ben ne yaptım? Şer ittifakına kahvaltı hazırladım. Hatta gitmeden evvel de bir güzel karınlarını doyurdum. Benim daha bir kez olsun kullanmadığım ne kadar eşyam varsa gelip benden önce kullandılar.

Kusuruma bakmayın lütfen yazarken sinirden ellerim titredi gerçekten ben neler yaşamışım diye. Ben gerçekten de hem güzelim hem eğitimliyim hem gelir düzeyim yüksek hem prestijli bir mesleğim var. Ama bu tür köylü kurnazlıklarıyla muhatap olmamak için kendimi yeterince koruyamamışım demek ki. Hele eşim. Eşim kendisince çok güzel bir kriz yönetimi stratejisi belirlemiştir. "Benim ailem deli, onlara he de geç keyfimiz kaçmasın" stratejisi. Yani ne beni savundu ne de beni bıraktı ki ben kendimi savunayım.

Tüm bu yaşananlar ve daha anlatmadığım yüzlerce olayın bana dönüşü hep eşimin bana surat asmasıyla sonuçlandı. Kardeşine gülmemişim, surat. Kardeşiyle ilgilenmemişim, surat. Tüm bu sürecin sonunda ben artık mahvoldum. Kelimenin tam manasıyla bittim ve tükendim. Arada geçen ve yazmadığım birçok daha olay var elbet. Yazarsam çok çok uzun olacak.

Tüm bu tükenmişliğin etkisiyle, görümcemin bir iş için gelip bizde kalması ve gider gitmez 1 hafta sonra eşimin asla takılmayacağı bir şeyden dolayı kavga çıkarması nedeniyle -apaçık görümcemin gazına gelmiş- ben artık evi terk ettim. 3 aydır ayrıyız. Eşim ilk başlarda burnu dik dolanıyordu. Şimdi bana sen ne dersen tamam, ailemle görüşme, gelmesinler gitmesinler, ben de bir daha onların dediği tek şey yüzünden seni üzmem sana surat asmam tövbe diyor. Ne var ki benim hiçbir şey içime sinmiyor. Örneğin -yapmamam gerekirdi ama yaptım- whatsapp webinden kardeşiyle olan konuşmalarını okudum. Kardeşine karşı en ufak bir tepki göstermemiş. Nereden biliyorsun derseniz de benim yüzümden kardeşine ufacık bir tepki gösterseydi bu kız hastanelik olur, ortalığı ayağa kadırırdı. Abi-kardeş ilişkileri hiç hasar almadan tam gaz devam etmiş. Gelinen bu noktada, ben eşimin kardeşi olsam "bak ya neler neler yaptım yine de abim her işime koşuyor, iletişimimiz hiç eksilmedi, o halde demek ki bende sıkıntı yok gelin salaklık ediyor" diye düşünürdüm.

Ben tükenmişliğimle, cıvıl cıvıl bir genç kadından öfkeden ağzından köpükler saçan mutsuz bir kadın olarak, görümcesi ve kayınvalidesinden çektikleri bir dakika bile olsun aklından çıkmayan, yeri geldiğinde vermediği cevaplar yüzünden, kendisini düşürdüğü bu hal yüzünden kendisinden nefret eden bir kadın olarak kalakaldım. Tüm iyi huylarım gitti. Aklımda artık sadece bana yapılan kötülükler, olası senaryolar ve bu senaryolarda alacağım aksiyonlar, karşılaşırsam edeceğim laflar, onlara ne gibi zararlar verebilirim gibi düşünceler dönüyor. Psikoterapi de alıyorum ama nafile. Şurada size sadece 3 ana başlıktan bahsettim. Aynı seviyede 8-9 olay daha düşünün kısacık 6 aylık süre içinde. Kendim olmaktan çıktım. En çok da kendime kızıyorum. Eşim bana "he de geç" dediyse dedi, ne anlar ki o? Ben cevabımı verecektim, zırlamak yerine zırlatıp yollayacaktım da yapamadım işte akılsızlık ettim.

Şu an bana en kolay gelen yok eşimin vaatlerine ikna olarak geri dönmek. En zor geleni ise yuvamı dağıtmak. Ne yapacağım hiç bilmiyorum. Bu bir alışma süreci mi? Yoksa bu devran hep mi böyle gidecek?
Madem esinin annesi sizin evde kalmazsa dugune katilmayacagini soyledi ,sende kalirlarsa bsnde evlenmiyorum deseydin .gekinle damadi otele gonderip onlarin evinde kalmak ne demek ? Sacmalik .
Mutlu degilsin ve olamayacaksin evliligini istila eden bir kv ve gorumce var .sadece cozumu erteliyorsun .Çözüm belli
 
Rica ediyorum sırf cevap vermek için yazmayiny. İşinize gelince geleneğimiz bizim bohça gelecek, isteme olacak, kına olacak, nişan olacak, aaaa yeni gelin eski eşyalı eve gider mi? Tabii ki de bilezik alınacak. İşinize gelmeyince pek tabii otel orada bak.
Kusura bakmayın bu riyakarlık. Her konuda gelenekçi davranıp da anne baba bir kaç gün nerede kalacak konusuna aaa canım oteller bunun için var işte demek çok sahtekar bir tavır.
bunun geleneği ne acaba? hani bilezik gibi evlenince kv gelinevinde kalacak diye bi şart mı var ki işimize geleni uygulamamış olalım?
 
Rica ediyorum sırf cevap vermek için yazmayiny. İşinize gelince geleneğimiz bizim bohça gelecek, isteme olacak, kına olacak, nişan olacak, aaaa yeni gelin eski eşyalı eve gider mi? Tabii ki de bilezik alınacak. İşinize gelmeyince pek tabii otel orada bak.
Kusura bakmayın bu riyakarlık. Her konuda gelenekçi davranıp da anne baba bir kaç gün nerede kalacak konusuna aaa canım oteller bunun için var işte demek çok sahtekar bir tavır.
Benimde çevremde sizden birkaç tane vardı bende gaza geldim tamam ya eşya ne olacak kalsınlar dedim . Evimde ben kullanmadan en az yirmi gün kaldılar . Gidip gelip oğullarını görmeye kaldı ki oğulları yıllardır başka şehirde .. Sonra ceyizliklerimin yeri değişti . Kendi evinden eşyalar getirmiş bu ev benim evim değil kayinvalidemin ikinci şubesi oldu . Düğün gününden önce evi temizledik . Eşyalar kaldırıldı kayınvalidem bu sefer ne dedi biliyor musun çoluk çocuk düğün evi olarak acacakmisim herkes kullanacakmis. Izin vermediğim için düğünüme geç gelip yüzüme bakmadı. Şimdi yeni gelin alıyor ve onun evinde kalamiyor ağzını da açmıyor .

Insan dediğin anlayışlı olmalı . Insanların hevesle aldığı her şeyi tek tek seçtiği eve girip yeni gelin gibi çöreklenmek benim sözüm geçer bu ev BENIM demek . Bu akılları etrafa çok vermeyin kendiniz yapın bence . Gün gün agirlayin bu kadar üzülüyorsaniz kayinailenizi
 
Kesinlikle boşanırım emin olun ama bebeği aldırmak istemiyorum bu narsist insanla da bebek için görüşmek istemiyorum ileride zaten ailesi çocuğu istemiyor kesinlikle kv kişisi bana çocuğunuz olmasın diye ne dualar ettim bile dedi öğrendiğinde eşim buna bile ses çıkaramadı her şeyi geçtim ileri de çocuğuna da pasif bir baba olucak her ortamda sürekli aktif olan benim mesela evde tadilatlık bir şey mi oldu ne yapıcaz diye bana soruyor yani her şeye koşmak beni yordu tek vasfı çalışmak kii maddi olarak Allah’a şükür hiç zorluk görmedim ailemin evinde hizmetlilerimiz vardı her şeyi bu evde gördüm yemek çamaşır bulaşık bu devran böyle yürümez çok iyi bekliyorum sadece sabır çekiyorum küçük bi cinnet geçirmeme çok az kaldı
Hizmetlileri olan evi bırakıp bu adamı mı çekeceksiniz? ben olsam boşanır çocuğumu ailemin evinde refah içinde buyuturdum. Yani esinizin tavrı burdan benim bile içimi sıktı.
 
Esinize şunu sorun
Kiz kardesine sana ne diyebilir misin? Her tartismada annem kardesim deli demek yerine siz yanlışsiniz o benim karim saygi duyacaksiniz diyebilir misin diye sorun
Cevabi muhtemelen hayir olacak ya da evet olsa bile arka planda size rol yapmak icin bastan anlasirlar yani eşiniz henuz yetiskin olamamis
Her sey senin istedigin gibi olacak derken ona bu evde olan hic bir detayi ailen bilmeyecek diye sart kosun ve bunu ses kaydi/yazili sozlesme vs gibi kayda alın sozunu tutmadigin an biter dersiniz ama bu arada terapiye o da gelsin sınır cizmeyi öğrensin ailesiyle de gorusmeme isteginizi saygiyla karsilasin yine de cocuk falan oldugunda mudahil olabilirler bilemiyorum bitireceksiniz de azıcık taktik yapin elinize koz biriktirin diyesim geldi
 
Kızlar selam. Hayatımda olup bitenleri çevreme pek fazla yansıtmak istemediğim için görüşlerinizi almak üzere kaydoldum.
Eşimle evleneli henüz bir yıl dahi olmadı. Bir annesi bir de kız kardeşi var kendisinden bir yaş küçük. Evlenmeden önce annesi pek bir problem çıkarmadı doğrusu, ufak tefek şeyler hariç. Kız kardeşi her zaman problemliydi.

Geçmişi çok kurcalamak istemiyorum ama özet geçmem gerekirse kız kardeşi 35 yaşında ve öğretim üyesi olmasına rağmen bir miktar sosyal zekası geri bir insan. Buna karşılık şımartılarak büyümüş ve şaşılır şekilde ailede sözü geçer bir insan haline gelmiş. Bunun da etkisiyle kendi düşünceleri ona göre her zaman doğru ve aksi asla ona kabul ettirilemez. Oysa dışarıdan bakıldığında tek başına döviz bozdurup bankadan havale yapmayı beceremeyen, vergilerini tek başına ödemekte güçlük çeken, aracının sigortalarını yaptırmayı bile beceremeyen bir insan. Bizim problemlerimiz evlenmeden önce başlamıştı zaten. Benimle ilk tanıştığında para biriktirip biriktirmediğimi sormuştu. Ben de geçiştirmek için -zira onu zerre kadar alakadar etmez ama ediyormuş işte- zaten hayat pahalılığının fazla olduğunu ve bu nedenle para biriktirerek bir varlık edinemeyeceğimden hayatımı yaşamaya baktığımı söyledim. Bunu kafasına yazmış ve derhal eşime "bu kızın seninle evlenmekte gözü olsaydı para biriktirirdi, ne yapacaksınız parasız evlenip annemin tüm parasını siz mi alacaksınız, ben ne olacağım" gibi paternler vermiş. Ben bunları tabi ki çok sonra öğrendim. Ardından aileler tanışmak için bir araya geldiğinde hanımefendi teşrif etmedi benim ailemin davetine rağmen. Sonrasında evlilik meselesi peyda oluncaya dek zaten görüşmedim pek fazla arada yine ufak tefek tuhaflıkları oldu ama konu uzamasın diye anlatmayacağım.

Eşimin ailesinin yaşadığı şehirde bizim nikahımız yapıldı, düğünümüz bizim yaşadığımız şehirde olacaktı. Henüz daha nikah salonunda beni eşime şikayet etmiş karın bana gülmüyor, kendi arkadaşlarıyla eğleniyor diye. Ve benim uydum akıllı kocam nikah günümüzde bana bu sebepten surat astı. O an nikahı terk etmek geldi içimden ama yapamadım. Nikahtan döndüğümüzde ben sıkıntısız bir nikah geçirdiğimizi düşünüyordum ancak anlaşılan görümcem için tam tersiymiş. Benim ailemin yüzüne yeterince gülmediğini, benim yüzüne gülmediğimi söylemiş eşime ve hatta ve hatta nikahtaki altınlarla ilgili ablama çok büyük bir iftira attı. Eşim bu iftirasına karşılık verince de hem kendisi eşime küstü, hem annesini eşime karşı doldurdu ve düğüne bir hafta kala annesi ve kardeşi biz düğüne gelmeyeceğiz dediler. -Burada bir ara bilgi vermem gerekiyor; isteme gününü kararlaştırmak için eşimin annesi bizim evimize geldiğinde aileme ben asla yeni gelin evinde kalmam bence çok yanlış bir davranış demişti. Nikahımız için de kendi görümceleri geldiğinde evinde kalmalarına müsade etmedi. - Fakat her ne olduysa görümcemin attığı iftira, akabinde eşimin verdiği cevap ve görümcemin annesine olayları aksettirme biçimi neticesinde kayınvalidem "ben düğün günü sizin evinizde kalacağım aksi takdirde düğüne gelmiyorum" dedi. Eşim de buna karşılık bana "annem ve kardeşim gelmezse ben de düğüne gelmem" dedi. Yine burada bir kısa bilgi vermek zorundayım ki bizim evimiz misafir ağırlamaya müsait değil, misafir odamız yok, sadece salonda bir köşe koltuğumuz var o da açılmıyor. Aynı zamanda benim nikahtan önce ailemden bir birey hayatını kaybetti ve o ev o zaman da vardı ama ne kayınvalidem ne görümcem cenaze için gelmediler.

Ben o sırada hem yakın zamanda yaşadığım kaybın acısı, hem el aleme ne derim korkusu, başarısızlık hissi gibi olmayacak nedenlerden göstermem gereken tepkiyi göstermedim. Bir şekilde eşimin ailesinden diğer kişiler de araya girdi ve nihayet düğünümüze teşrif edip perdesiz evde yerlerde yattılar. Görümcem öyle bir insan ki, eşimin pek de sık görüşmediği kuzeni "ben düğüne gelsem esmaların evinde kalabilir miyim ki" diye sormuş. Görümcem de bunu eşime mesaj atarak demiş ki; "insanları getirdiğiniz şu hale bakın size yazıklar olsun".

Her neyse her şeye rağmen 4 kişi geldiler eve. Kayınvalidem, görümcem, eşimin teyzesi ve kuzeni. Ben düğünden sonra evimize gelip duşa gireriz diye çeyizime aldığım bornozları hazırlamış banyoya asmıştım. Görümcem beni arayıp misafir havlularının yerini öğrenme zahmetine girmediğinden benim çeyizlik bornozumu kullanmış duştan sonra. Bana bunu gülerek söyledi. Bir abimin bir de senin bornozun vardı ben de seninkini kullandım abiminki kirli olabilir diye dedi. Düğünden sonra biz otelde kaldık, şer ittifakı evde kaldı. Sabah eşim salağı "otoldo kohvolto yopmoyolom otolon kohvoltoso gözöl döğöl" diye hönkürdüğü için suratıma koşa koşa eve gittik ve bilin bakalım ben ne yaptım? Şer ittifakına kahvaltı hazırladım. Hatta gitmeden evvel de bir güzel karınlarını doyurdum. Benim daha bir kez olsun kullanmadığım ne kadar eşyam varsa gelip benden önce kullandılar.

Kusuruma bakmayın lütfen yazarken sinirden ellerim titredi gerçekten ben neler yaşamışım diye. Ben gerçekten de hem güzelim hem eğitimliyim hem gelir düzeyim yüksek hem prestijli bir mesleğim var. Ama bu tür köylü kurnazlıklarıyla muhatap olmamak için kendimi yeterince koruyamamışım demek ki. Hele eşim. Eşim kendisince çok güzel bir kriz yönetimi stratejisi belirlemiştir. "Benim ailem deli, onlara he de geç keyfimiz kaçmasın" stratejisi. Yani ne beni savundu ne de beni bıraktı ki ben kendimi savunayım.

Tüm bu yaşananlar ve daha anlatmadığım yüzlerce olayın bana dönüşü hep eşimin bana surat asmasıyla sonuçlandı. Kardeşine gülmemişim, surat. Kardeşiyle ilgilenmemişim, surat. Tüm bu sürecin sonunda ben artık mahvoldum. Kelimenin tam manasıyla bittim ve tükendim. Arada geçen ve yazmadığım birçok daha olay var elbet. Yazarsam çok çok uzun olacak.

Tüm bu tükenmişliğin etkisiyle, görümcemin bir iş için gelip bizde kalması ve gider gitmez 1 hafta sonra eşimin asla takılmayacağı bir şeyden dolayı kavga çıkarması nedeniyle -apaçık görümcemin gazına gelmiş- ben artık evi terk ettim. 3 aydır ayrıyız. Eşim ilk başlarda burnu dik dolanıyordu. Şimdi bana sen ne dersen tamam, ailemle görüşme, gelmesinler gitmesinler, ben de bir daha onların dediği tek şey yüzünden seni üzmem sana surat asmam tövbe diyor. Ne var ki benim hiçbir şey içime sinmiyor. Örneğin -yapmamam gerekirdi ama yaptım- whatsapp webinden kardeşiyle olan konuşmalarını okudum. Kardeşine karşı en ufak bir tepki göstermemiş. Nereden biliyorsun derseniz de benim yüzümden kardeşine ufacık bir tepki gösterseydi bu kız hastanelik olur, ortalığı ayağa kadırırdı. Abi-kardeş ilişkileri hiç hasar almadan tam gaz devam etmiş. Gelinen bu noktada, ben eşimin kardeşi olsam "bak ya neler neler yaptım yine de abim her işime koşuyor, iletişimimiz hiç eksilmedi, o halde demek ki bende sıkıntı yok gelin salaklık ediyor" diye düşünürdüm.

Ben tükenmişliğimle, cıvıl cıvıl bir genç kadından öfkeden ağzından köpükler saçan mutsuz bir kadın olarak, görümcesi ve kayınvalidesinden çektikleri bir dakika bile olsun aklından çıkmayan, yeri geldiğinde vermediği cevaplar yüzünden, kendisini düşürdüğü bu hal yüzünden kendisinden nefret eden bir kadın olarak kalakaldım. Tüm iyi huylarım gitti. Aklımda artık sadece bana yapılan kötülükler, olası senaryolar ve bu senaryolarda alacağım aksiyonlar, karşılaşırsam edeceğim laflar, onlara ne gibi zararlar verebilirim gibi düşünceler dönüyor. Psikoterapi de alıyorum ama nafile. Şurada size sadece 3 ana başlıktan bahsettim. Aynı seviyede 8-9 olay daha düşünün kısacık 6 aylık süre içinde. Kendim olmaktan çıktım. En çok da kendime kızıyorum. Eşim bana "he de geç" dediyse dedi, ne anlar ki o? Ben cevabımı verecektim, zırlamak yerine zırlatıp yollayacaktım da yapamadım işte akılsızlık ettim.

Şu an bana en kolay gelen yok eşimin vaatlerine ikna olarak geri dönmek. En zor geleni ise yuvamı dağıtmak. Ne yapacağım hiç bilmiyorum. Bu bir alışma süreci mi? Yoksa bu devran hep mi böyle gidecek?
Hazır ortada çocuk yokken yol yakınken dön bu insanları asla değiştiremezsin zararın neresinden dönersen kar eşin senin arkanda durmuyorsa senin tarafında değilse zaten baştan bitmiştir yerinde olsam bir sn düşünmem bu arada çeyiz eşyalarını kullandıkları kısımda senden çok sinirlenmiş olabilirim
 
Eşinizin de ailesinin de hiçbir savunulacak üzülecek tarafı yok. Herkesin ne travmaları var. Travması var diye iğrenç insanlar olmaları gerekmiyor. Bebeğiniz zar zor olmuş, olmadığında bunda bi hayır olabilir mi acaba yaşadıklarımdan sonra çocuksuz ayrılsam mı diye bir düşünce hiç geçti mi aklınızdan? O evliliğe o çocuk illa gelecek yani.
Geçmez. Çünkü o çocuklar tam da o sebeple dünyaya o şahane hayatlara getiriliyor zaten. Amaç çocuğum var boşanamam demek.
 
Yıllarca tedavi gör, acı çek ekonomik olarak yorul ve aldır inanın uzaktan kolay geliyor


Ee yıllardır aynıymış bu aile. Siz çekiyorsunuz. Bize ne ki. Dertlenen şikayet eden sizsiniz. O halde ne diyelim.
O zaman görümcenize ve kayınvalidenize doğumdan sonra loğusa iken sakın ama sakın hizmette kusur etmeyin. Çaylarını kahvelerini yemeklerini minderlerini sakın ama sakın geciktirmeyin. Geciktirmeyin ki o şahane kocanız boşamasın sizi.
 
Eşimle ilk evlendiğimizde aşırı bir kendi ailesine düşkünlük krizi yaşamıştı. Bir de ailesi sıkıntılı olsa kesin biz de bosanirdik. Ama kaliteli ve "bizde geçtik bu yollardan" diyebilen insanlar.

Erkekler ilk evlendiklerinde aşırı bir korku yaşıyorlar onları kök ailelerinden kopardık bir daha göremeyecekler falan sanıyorlar. Ailede - sıkıntılıysa evlenene kadar belki adamdan saymadigi oğluna- aniden bir aşk geliştiriyor. (Ki Türkiye de zaten erkek çocuklarına tüm aile aşk yaşar genelde ama evlenince daha bir depreşiyor)

Evliliğin ilk yılları da birbirini anlamak, kendini tanımak, aileni, ailesini tanımak ile ve süreçte biraz hirpalanarak geçiyor.

Benim tavsiyem daha 6 ay olmuş. Pes etmek için cok kısa bir zaman. Eşinin sende anladığım kadarıyla yıldızı da çok. Ve sen gerekli yerde gerekli sınırları koyamadığın için kendine de kızmışsın.

Eşinle bu konuları konuş. Ona nelerden rahatsız olduğunu ve ondan ne beklediğini anlat. O pişmanlık duyduğun sinırları da koymaya çalış. Psikolojik destek almayı bırakma bende evlilik sorunlarımı destekle çözdüm çünkü insan cidden karman çorman oluyor. Sorun bende mi, onlarda mı, devam mı tamam mı? Çok iyi anlıyorum.

Ama sakın ha sakın çocuk yapma. Ben tam 5 yıl bekledim. Olmuyor mu diyende oldu, çocuk olunca her şey çözülür diye de duyduk ama asla! Kendini ve eşini tanımadan, kesin karara varmadan çocuk yaparsan köşeye sıkışmış hissedersin.

Maximum ilk 3 yıl birbirini tanımak ve kendini tanımakla geçer.Psikolog bunu hızlandırır. Sonra kesin kararina varırsın.

(Ben 3 yılın sonunda bu adamla çocuk yaparım devam ederim dedim ve sonra 1 sene de güzel bir evliliğin tadını çıkartmak istedim derken 5 yılı buldu.)

Heee ama benim 3 yıla nasıl geldi 3 yıl mı bekleyeceğim dersen ben ilerlemeyi gördüm. Yani eşime kendimi anlattığımda, o bana kendisini anlattığında birbirimizi anlamak için çabaladık. Dinledik ve uygulamaya geçtik. Gün geçtikçe bağımızı kuvvetlendirdik. Yoksa sen anlatıyorsun çabalıyorsun 1,2,3 sene olmuş hala aynı tas aynı hamamsa boşa gitsin.

Yani bunlar benim kendi tecrübelerimden yola çıkarak verdiğim tavsiyeler ama her insan farklı hayat yaşıyor sende işe yarar mı bilmiyorum. En son karar senin. Umarım mutlu olacağın bir karar verirsin.

İnsanlar değişmez ama gelişebilir. Kendini zorlayabilir.
 
Rica ediyorum sırf cevap vermek için yazmayiny. İşinize gelince geleneğimiz bizim bohça gelecek, isteme olacak, kına olacak, nişan olacak, aaaa yeni gelin eski eşyalı eve gider mi? Tabii ki de bilezik alınacak. İşinize gelmeyince pek tabii otel orada bak.
Kusura bakmayın bu riyakarlık. Her konuda gelenekçi davranıp da anne baba bir kaç gün nerede kalacak konusuna aaa canım oteller bunun için var işte demek çok sahtekar bir tavır.
Benim eşimin ailesi parasını verip oteli ayarlamıştı. Ayrı şehirlerde evliliklerde biraz bunu da eklemek gerekiyor bütçeye. Bir kısım akrabam amcalarinda VS kalmıştı. Kalan kısımlarda uygun fiyatlı bir otele yerleşti. Bir amcası son dakika kıllık yaptı ve evi dublex olmasına rağmen halalarimi kabul etmedi (hala neden öyle yaptı çözemiyorum kendi ailesini rencide etti çünkü) o zamanda ailemde ki o kişiler kendileri otele gidip kaldı. Hatta lux otelde kaldılar :KK70: djdh (hatta benim bir takım akrabam da küçük çocuklu falandı ve eşimin dedesinin evi çok eski bir evdi onlarda ukalalık yapıp evlerini beğenmemezlik ettiler (yani kendi akrabam ama ay götüm diyorum beğenmiyorsan paran yok sanki çok git otele :/) yani biz her tuşa basmıştık. Ama kendi evim olsa valla insanları o eve de gönderirdim. Mesela yaşlıları ya da çocuklulari falan eve sigdirabildigim herkesi. Ama gidip çeyizlik bornozumu kullananın niyeti iyi değildir. Onu pislik olsun diye yapmış. Yani burada kız iyi niyetli ve haklı. Görümce deccal.
 
Merhaba, oncelikle artik zaten evlenmissiniz, ha 6 ay evli kalip bosandiniz ha 1 sene sonra bosandiniz. Cocuk olmadigi surece bence fark etmez.
Evlilikler kolay olmuyor. Tum o sureclerin hayal gibi gecmesi gerekirken maalesef cogumuz icin kabus gibi geciyor. Bunun en temel sebebi de, ailelerin isin icine en cok karistiklari donemlerin bu zamanlar olmasi.
Siz en zor zamanlari atlatmissiniz. Burda sorsaniz, eminim evlilik sureci, nisanlilik sureci sorunsuz gecen pek kimse yoktur. Onemli olan sonrasi. Artik esinizle bas basasiniz. Olan oldu biten bitti. Simdi siz gercekten senede bir iki kere gorusecekseniz, ayri sehirlerde yasiyorsaniz, esinizi seviyorsaniz, gerisini cok onemsemeyin bence. Ne kadar zor oldugunu tahmin edebiliyorum ama muhtemelen erkeklerin cok buyuk bir kismi yeni evlenirken bir bocalama sureci yasiyor, psikolojik baski goruyorlar, ailelerine sirt donmekle ya da onlari unutmakla suclaniyorlar. Arada birakiliyorlar. Bu donemde erkekler cogu zaman yanlis yapiyor ki bu bence normal. Surec onlar icin de yeni. Siz esinizle kavga etmemeye bakin bence. Evinizden huzur eksik olmasin. Esiniz size oyle bi baglansin, evinizde oyle bi huzur olsun ki, gorumcenin soyledikleri disardaki bir tikirtidan farksiz hale gelsin.
Onlar ugrasirlar, esiniz bocalar. Surec yeni. Her zaman cok sert tepkiler koyup insanlarin agzinin payini vermeye de gerek yok. Bazen konusmadan da sinirlar cizilebilir. Sessiz kalip, uzak kalarak. Kimsenin seviyenizi asagi cekmesine izin vermeyin.
O kullandiklari bornozlari ayirin bence, bir posete koyun kaldirin, birgun evinize gelirlerse filan ya da baska bir firsatiniz olursa, "bunu kullanmistin ya sana ayirdim, bornoz hani kisisel esya ortak kullanilmaz sonucta, sen de mecbur kalmissin iste yoksa niye kullanasin, neyse ben kendime yenisini aldim, al bu senin olsun " diye verin.
Birine cevap vermek, karsilik vermek, her zaman kavga gurultuyle olmak zorunda degil bence.
 
Okurken sinirlerim bozuldu. Eşiniz tam olarak ailesiyle bağını koparamamış. Bence eşin terapi alması lazım. Kız kardeşiyle de hergün konuşmayacaksa şans verin.
 
X