Eşim, ailesi, bir türlü içime sinmeyen bir evlilik

eşiniz şuan ne kadar yalvarsa da, siz ne kadar onlar evime gelmeyecek, ben görüşmeyeceğim vs gibi şartlar koysanız da, gün gelecek çocuk olacak ve eşiniz bu şartlara asla uymayacak.
kayınvalideniz torun, görümceniz yeğen görmek isteyecek, eşinizi duygusal olaral manipüle edecek (ki haliyle görmek isteyecekler) ve siz sil baştan başlayacak, ömür boyu da bu insanlarla görüşmek zorunda kalacaksınız.
boşanmak için illa şiddet, alkol,kumar, aldatma vb durumlar olmasına gerek yok.
anlaşamamak, anlaşılamamak, aile olarak uyuşmamakta büyük nedenler.
iyi düşünün derim.
henüz evliliğiniz tam başlamadan sorunlar başlamış, hiçbir zaman da bitmeyecek.
ileride doğuracağınız çocuğa (kısmet olur inş) sunacağınız aile ortamı bu olmamalı... sevgiler
 
Bence arayıp annesine ve kardeşine içinizdeki herşeyi söyleyin. Önce bir kusun mideniz hazmetsin. Sonra bakin eşinizin tepkisine. Sizin olay çıkarmanıza rağmen sizle devam etmek isteyecek mi. Sizden bunca olayı hazmedip devam etmenizi istiyor. O da sizin bir kez çıkardığıniz olayı hazmedip devam etmek isteyecek mi bakın bakalım. Bir su bulansin önce. Sonra durulacak mi içilecek seviyede olacak mı bakarsınız..
 
Şimdiye kadar verip de tutmadığı söz olmadı. Telefonda her gün ama heeeeer gün görüşüyorlar. Ne buluyorlar bu kadar çok konuşacak hayret ediyorum ben de. Ha ama eğer barışırsam dahi hiçbir şart ve koşul altında benim evime gelemezler. Ben zaten en uç noktadayım olur da barışırsak ve böyle bir durum peyda olursa bu sefer oturup değerlendirmekle bile uğraşmam boşanırım.
Barışırsanız evinize 1 yıl gelmeseler 1 yılın sonunda muhakkak gelirler hele çocuk olsa tutamazsınız maalesef ve bu durumda çocuğumu babasından ayırmak istemiyorum diyip boşanma kararı vermeniz çok daha zor olur. Gerçekçi olmak lazım kocanızın ailesine karşı dik durabileceğini sanmıyorum
 
Yukarıda bir uyenin yazdığı gibi size bu duygusal yükü bırakıp yuvayı yikan ana kızı arayıp, varoslasmadan, daha önce vermediğiniz tüm cevapları verin . Sonra geçin kenara ve olacakları izleyin

Eş kişisi siz hakarete ugradiginizda size verdiği tepkiyi aileye verebiliyorsa ( ki siz hakaret etmeyeceksiniz sadece zamanında verilmemiş cevapları vereceksiniz) o zaman oturup düşünün baktınız ki yine iş yok adamda en azından içiniz ferahlar

Gogsunuzdeki yük çok daraltir sizi o ikisi ile yuzlesmezseniz kendinizi affedemiyorsunuz çünkü
 
Sinir oluyorum evrendeki tüm görümcelere. Hay gelin kadar başınıza taş düşsün ya bu ne çekemezlik. Kızının ağzına bakan kaynanalardan da bi o kadar nefret yani. Yeto cidden yeto cidden (Ekrem başkan gibi okuyun)
 
Kızlar selam. Hayatımda olup bitenleri çevreme pek fazla yansıtmak istemediğim için görüşlerinizi almak üzere kaydoldum.
Eşimle evleneli henüz bir yıl dahi olmadı. Bir annesi bir de kız kardeşi var kendisinden bir yaş küçük. Evlenmeden önce annesi pek bir problem çıkarmadı doğrusu, ufak tefek şeyler hariç. Kız kardeşi her zaman problemliydi.

Geçmişi çok kurcalamak istemiyorum ama özet geçmem gerekirse kız kardeşi 35 yaşında ve öğretim üyesi olmasına rağmen bir miktar sosyal zekası geri bir insan. Buna karşılık şımartılarak büyümüş ve şaşılır şekilde ailede sözü geçer bir insan haline gelmiş. Bunun da etkisiyle kendi düşünceleri ona göre her zaman doğru ve aksi asla ona kabul ettirilemez. Oysa dışarıdan bakıldığında tek başına döviz bozdurup bankadan havale yapmayı beceremeyen, vergilerini tek başına ödemekte güçlük çeken, aracının sigortalarını yaptırmayı bile beceremeyen bir insan. Bizim problemlerimiz evlenmeden önce başlamıştı zaten. Benimle ilk tanıştığında para biriktirip biriktirmediğimi sormuştu. Ben de geçiştirmek için -zira onu zerre kadar alakadar etmez ama ediyormuş işte- zaten hayat pahalılığının fazla olduğunu ve bu nedenle para biriktirerek bir varlık edinemeyeceğimden hayatımı yaşamaya baktığımı söyledim. Bunu kafasına yazmış ve derhal eşime "bu kızın seninle evlenmekte gözü olsaydı para biriktirirdi, ne yapacaksınız parasız evlenip annemin tüm parasını siz mi alacaksınız, ben ne olacağım" gibi paternler vermiş. Ben bunları tabi ki çok sonra öğrendim. Ardından aileler tanışmak için bir araya geldiğinde hanımefendi teşrif etmedi benim ailemin davetine rağmen. Sonrasında evlilik meselesi peyda oluncaya dek zaten görüşmedim pek fazla arada yine ufak tefek tuhaflıkları oldu ama konu uzamasın diye anlatmayacağım.

Eşimin ailesinin yaşadığı şehirde bizim nikahımız yapıldı, düğünümüz bizim yaşadığımız şehirde olacaktı. Henüz daha nikah salonunda beni eşime şikayet etmiş karın bana gülmüyor, kendi arkadaşlarıyla eğleniyor diye. Ve benim uydum akıllı kocam nikah günümüzde bana bu sebepten surat astı. O an nikahı terk etmek geldi içimden ama yapamadım. Nikahtan döndüğümüzde ben sıkıntısız bir nikah geçirdiğimizi düşünüyordum ancak anlaşılan görümcem için tam tersiymiş. Benim ailemin yüzüne yeterince gülmediğini, benim yüzüne gülmediğimi söylemiş eşime ve hatta ve hatta nikahtaki altınlarla ilgili ablama çok büyük bir iftira attı. Eşim bu iftirasına karşılık verince de hem kendisi eşime küstü, hem annesini eşime karşı doldurdu ve düğüne bir hafta kala annesi ve kardeşi biz düğüne gelmeyeceğiz dediler. -Burada bir ara bilgi vermem gerekiyor; isteme gününü kararlaştırmak için eşimin annesi bizim evimize geldiğinde aileme ben asla yeni gelin evinde kalmam bence çok yanlış bir davranış demişti. Nikahımız için de kendi görümceleri geldiğinde evinde kalmalarına müsade etmedi. - Fakat her ne olduysa görümcemin attığı iftira, akabinde eşimin verdiği cevap ve görümcemin annesine olayları aksettirme biçimi neticesinde kayınvalidem "ben düğün günü sizin evinizde kalacağım aksi takdirde düğüne gelmiyorum" dedi. Eşim de buna karşılık bana "annem ve kardeşim gelmezse ben de düğüne gelmem" dedi. Yine burada bir kısa bilgi vermek zorundayım ki bizim evimiz misafir ağırlamaya müsait değil, misafir odamız yok, sadece salonda bir köşe koltuğumuz var o da açılmıyor. Aynı zamanda benim nikahtan önce ailemden bir birey hayatını kaybetti ve o ev o zaman da vardı ama ne kayınvalidem ne görümcem cenaze için gelmediler.

Ben o sırada hem yakın zamanda yaşadığım kaybın acısı, hem el aleme ne derim korkusu, başarısızlık hissi gibi olmayacak nedenlerden göstermem gereken tepkiyi göstermedim. Bir şekilde eşimin ailesinden diğer kişiler de araya girdi ve nihayet düğünümüze teşrif edip perdesiz evde yerlerde yattılar. Görümcem öyle bir insan ki, eşimin pek de sık görüşmediği kuzeni "ben düğüne gelsem esmaların evinde kalabilir miyim ki" diye sormuş. Görümcem de bunu eşime mesaj atarak demiş ki; "insanları getirdiğiniz şu hale bakın size yazıklar olsun".

Her neyse her şeye rağmen 4 kişi geldiler eve. Kayınvalidem, görümcem, eşimin teyzesi ve kuzeni. Ben düğünden sonra evimize gelip duşa gireriz diye çeyizime aldığım bornozları hazırlamış banyoya asmıştım. Görümcem beni arayıp misafir havlularının yerini öğrenme zahmetine girmediğinden benim çeyizlik bornozumu kullanmış duştan sonra. Bana bunu gülerek söyledi. Bir abimin bir de senin bornozun vardı ben de seninkini kullandım abiminki kirli olabilir diye dedi. Düğünden sonra biz otelde kaldık, şer ittifakı evde kaldı. Sabah eşim salağı "otoldo kohvolto yopmoyolom otolon kohvoltoso gözöl döğöl" diye hönkürdüğü için suratıma koşa koşa eve gittik ve bilin bakalım ben ne yaptım? Şer ittifakına kahvaltı hazırladım. Hatta gitmeden evvel de bir güzel karınlarını doyurdum. Benim daha bir kez olsun kullanmadığım ne kadar eşyam varsa gelip benden önce kullandılar.

Kusuruma bakmayın lütfen yazarken sinirden ellerim titredi gerçekten ben neler yaşamışım diye. Ben gerçekten de hem güzelim hem eğitimliyim hem gelir düzeyim yüksek hem prestijli bir mesleğim var. Ama bu tür köylü kurnazlıklarıyla muhatap olmamak için kendimi yeterince koruyamamışım demek ki. Hele eşim. Eşim kendisince çok güzel bir kriz yönetimi stratejisi belirlemiştir. "Benim ailem deli, onlara he de geç keyfimiz kaçmasın" stratejisi. Yani ne beni savundu ne de beni bıraktı ki ben kendimi savunayım.

Tüm bu yaşananlar ve daha anlatmadığım yüzlerce olayın bana dönüşü hep eşimin bana surat asmasıyla sonuçlandı. Kardeşine gülmemişim, surat. Kardeşiyle ilgilenmemişim, surat. Tüm bu sürecin sonunda ben artık mahvoldum. Kelimenin tam manasıyla bittim ve tükendim. Arada geçen ve yazmadığım birçok daha olay var elbet. Yazarsam çok çok uzun olacak.

Tüm bu tükenmişliğin etkisiyle, görümcemin bir iş için gelip bizde kalması ve gider gitmez 1 hafta sonra eşimin asla takılmayacağı bir şeyden dolayı kavga çıkarması nedeniyle -apaçık görümcemin gazına gelmiş- ben artık evi terk ettim. 3 aydır ayrıyız. Eşim ilk başlarda burnu dik dolanıyordu. Şimdi bana sen ne dersen tamam, ailemle görüşme, gelmesinler gitmesinler, ben de bir daha onların dediği tek şey yüzünden seni üzmem sana surat asmam tövbe diyor. Ne var ki benim hiçbir şey içime sinmiyor. Örneğin -yapmamam gerekirdi ama yaptım- whatsapp webinden kardeşiyle olan konuşmalarını okudum. Kardeşine karşı en ufak bir tepki göstermemiş. Nereden biliyorsun derseniz de benim yüzümden kardeşine ufacık bir tepki gösterseydi bu kız hastanelik olur, ortalığı ayağa kadırırdı. Abi-kardeş ilişkileri hiç hasar almadan tam gaz devam etmiş. Gelinen bu noktada, ben eşimin kardeşi olsam "bak ya neler neler yaptım yine de abim her işime koşuyor, iletişimimiz hiç eksilmedi, o halde demek ki bende sıkıntı yok gelin salaklık ediyor" diye düşünürdüm.

Ben tükenmişliğimle, cıvıl cıvıl bir genç kadından öfkeden ağzından köpükler saçan mutsuz bir kadın olarak, görümcesi ve kayınvalidesinden çektikleri bir dakika bile olsun aklından çıkmayan, yeri geldiğinde vermediği cevaplar yüzünden, kendisini düşürdüğü bu hal yüzünden kendisinden nefret eden bir kadın olarak kalakaldım. Tüm iyi huylarım gitti. Aklımda artık sadece bana yapılan kötülükler, olası senaryolar ve bu senaryolarda alacağım aksiyonlar, karşılaşırsam edeceğim laflar, onlara ne gibi zararlar verebilirim gibi düşünceler dönüyor. Psikoterapi de alıyorum ama nafile. Şurada size sadece 3 ana başlıktan bahsettim. Aynı seviyede 8-9 olay daha düşünün kısacık 6 aylık süre içinde. Kendim olmaktan çıktım. En çok da kendime kızıyorum. Eşim bana "he de geç" dediyse dedi, ne anlar ki o? Ben cevabımı verecektim, zırlamak yerine zırlatıp yollayacaktım da yapamadım işte akılsızlık ettim.

Şu an bana en kolay gelen yok eşimin vaatlerine ikna olarak geri dönmek. En zor geleni ise yuvamı dağıtmak. Ne yapacağım hiç bilmiyorum. Bu bir alışma süreci mi? Yoksa bu devran hep mi böyle gidecek?

Eşinin ailesinde sıkıntı var. Ama bu sıkıntıları yaşatan kaynak eşin. Yani eşin evlenilecek hatta sevgili olunabilecek bir erkek değil. Surat asmalar, anasının sözünden çıkmamalar. Bu adam hep hayatı boyunca böyle olacak.

Sen olanlara cevap versen bile tüm evliliğin boyunca bunlarla mı uğraşacaktın? Sabrın kalacak mı? Kalmaz bu tiplere sabır. Ömrünü bu tiplerle çürütme boşan hayatına bak.
 
Kızlar selam. Hayatımda olup bitenleri çevreme pek fazla yansıtmak istemediğim için görüşlerinizi almak üzere kaydoldum.
Eşimle evleneli henüz bir yıl dahi olmadı. Bir annesi bir de kız kardeşi var kendisinden bir yaş küçük. Evlenmeden önce annesi pek bir problem çıkarmadı doğrusu, ufak tefek şeyler hariç. Kız kardeşi her zaman problemliydi.

Geçmişi çok kurcalamak istemiyorum ama özet geçmem gerekirse kız kardeşi 35 yaşında ve öğretim üyesi olmasına rağmen bir miktar sosyal zekası geri bir insan. Buna karşılık şımartılarak büyümüş ve şaşılır şekilde ailede sözü geçer bir insan haline gelmiş. Bunun da etkisiyle kendi düşünceleri ona göre her zaman doğru ve aksi asla ona kabul ettirilemez. Oysa dışarıdan bakıldığında tek başına döviz bozdurup bankadan havale yapmayı beceremeyen, vergilerini tek başına ödemekte güçlük çeken, aracının sigortalarını yaptırmayı bile beceremeyen bir insan. Bizim problemlerimiz evlenmeden önce başlamıştı zaten. Benimle ilk tanıştığında para biriktirip biriktirmediğimi sormuştu. Ben de geçiştirmek için -zira onu zerre kadar alakadar etmez ama ediyormuş işte- zaten hayat pahalılığının fazla olduğunu ve bu nedenle para biriktirerek bir varlık edinemeyeceğimden hayatımı yaşamaya baktığımı söyledim. Bunu kafasına yazmış ve derhal eşime "bu kızın seninle evlenmekte gözü olsaydı para biriktirirdi, ne yapacaksınız parasız evlenip annemin tüm parasını siz mi alacaksınız, ben ne olacağım" gibi paternler vermiş. Ben bunları tabi ki çok sonra öğrendim. Ardından aileler tanışmak için bir araya geldiğinde hanımefendi teşrif etmedi benim ailemin davetine rağmen. Sonrasında evlilik meselesi peyda oluncaya dek zaten görüşmedim pek fazla arada yine ufak tefek tuhaflıkları oldu ama konu uzamasın diye anlatmayacağım.

Eşimin ailesinin yaşadığı şehirde bizim nikahımız yapıldı, düğünümüz bizim yaşadığımız şehirde olacaktı. Henüz daha nikah salonunda beni eşime şikayet etmiş karın bana gülmüyor, kendi arkadaşlarıyla eğleniyor diye. Ve benim uydum akıllı kocam nikah günümüzde bana bu sebepten surat astı. O an nikahı terk etmek geldi içimden ama yapamadım. Nikahtan döndüğümüzde ben sıkıntısız bir nikah geçirdiğimizi düşünüyordum ancak anlaşılan görümcem için tam tersiymiş. Benim ailemin yüzüne yeterince gülmediğini, benim yüzüne gülmediğimi söylemiş eşime ve hatta ve hatta nikahtaki altınlarla ilgili ablama çok büyük bir iftira attı. Eşim bu iftirasına karşılık verince de hem kendisi eşime küstü, hem annesini eşime karşı doldurdu ve düğüne bir hafta kala annesi ve kardeşi biz düğüne gelmeyeceğiz dediler. -Burada bir ara bilgi vermem gerekiyor; isteme gününü kararlaştırmak için eşimin annesi bizim evimize geldiğinde aileme ben asla yeni gelin evinde kalmam bence çok yanlış bir davranış demişti. Nikahımız için de kendi görümceleri geldiğinde evinde kalmalarına müsade etmedi. - Fakat her ne olduysa görümcemin attığı iftira, akabinde eşimin verdiği cevap ve görümcemin annesine olayları aksettirme biçimi neticesinde kayınvalidem "ben düğün günü sizin evinizde kalacağım aksi takdirde düğüne gelmiyorum" dedi. Eşim de buna karşılık bana "annem ve kardeşim gelmezse ben de düğüne gelmem" dedi. Yine burada bir kısa bilgi vermek zorundayım ki bizim evimiz misafir ağırlamaya müsait değil, misafir odamız yok, sadece salonda bir köşe koltuğumuz var o da açılmıyor. Aynı zamanda benim nikahtan önce ailemden bir birey hayatını kaybetti ve o ev o zaman da vardı ama ne kayınvalidem ne görümcem cenaze için gelmediler.

Ben o sırada hem yakın zamanda yaşadığım kaybın acısı, hem el aleme ne derim korkusu, başarısızlık hissi gibi olmayacak nedenlerden göstermem gereken tepkiyi göstermedim. Bir şekilde eşimin ailesinden diğer kişiler de araya girdi ve nihayet düğünümüze teşrif edip perdesiz evde yerlerde yattılar. Görümcem öyle bir insan ki, eşimin pek de sık görüşmediği kuzeni "ben düğüne gelsem esmaların evinde kalabilir miyim ki" diye sormuş. Görümcem de bunu eşime mesaj atarak demiş ki; "insanları getirdiğiniz şu hale bakın size yazıklar olsun".

Her neyse her şeye rağmen 4 kişi geldiler eve. Kayınvalidem, görümcem, eşimin teyzesi ve kuzeni. Ben düğünden sonra evimize gelip duşa gireriz diye çeyizime aldığım bornozları hazırlamış banyoya asmıştım. Görümcem beni arayıp misafir havlularının yerini öğrenme zahmetine girmediğinden benim çeyizlik bornozumu kullanmış duştan sonra. Bana bunu gülerek söyledi. Bir abimin bir de senin bornozun vardı ben de seninkini kullandım abiminki kirli olabilir diye dedi. Düğünden sonra biz otelde kaldık, şer ittifakı evde kaldı. Sabah eşim salağı "otoldo kohvolto yopmoyolom otolon kohvoltoso gözöl döğöl" diye hönkürdüğü için suratıma koşa koşa eve gittik ve bilin bakalım ben ne yaptım? Şer ittifakına kahvaltı hazırladım. Hatta gitmeden evvel de bir güzel karınlarını doyurdum. Benim daha bir kez olsun kullanmadığım ne kadar eşyam varsa gelip benden önce kullandılar.

Kusuruma bakmayın lütfen yazarken sinirden ellerim titredi gerçekten ben neler yaşamışım diye. Ben gerçekten de hem güzelim hem eğitimliyim hem gelir düzeyim yüksek hem prestijli bir mesleğim var. Ama bu tür köylü kurnazlıklarıyla muhatap olmamak için kendimi yeterince koruyamamışım demek ki. Hele eşim. Eşim kendisince çok güzel bir kriz yönetimi stratejisi belirlemiştir. "Benim ailem deli, onlara he de geç keyfimiz kaçmasın" stratejisi. Yani ne beni savundu ne de beni bıraktı ki ben kendimi savunayım.

Tüm bu yaşananlar ve daha anlatmadığım yüzlerce olayın bana dönüşü hep eşimin bana surat asmasıyla sonuçlandı. Kardeşine gülmemişim, surat. Kardeşiyle ilgilenmemişim, surat. Tüm bu sürecin sonunda ben artık mahvoldum. Kelimenin tam manasıyla bittim ve tükendim. Arada geçen ve yazmadığım birçok daha olay var elbet. Yazarsam çok çok uzun olacak.

Tüm bu tükenmişliğin etkisiyle, görümcemin bir iş için gelip bizde kalması ve gider gitmez 1 hafta sonra eşimin asla takılmayacağı bir şeyden dolayı kavga çıkarması nedeniyle -apaçık görümcemin gazına gelmiş- ben artık evi terk ettim. 3 aydır ayrıyız. Eşim ilk başlarda burnu dik dolanıyordu. Şimdi bana sen ne dersen tamam, ailemle görüşme, gelmesinler gitmesinler, ben de bir daha onların dediği tek şey yüzünden seni üzmem sana surat asmam tövbe diyor. Ne var ki benim hiçbir şey içime sinmiyor. Örneğin -yapmamam gerekirdi ama yaptım- whatsapp webinden kardeşiyle olan konuşmalarını okudum. Kardeşine karşı en ufak bir tepki göstermemiş. Nereden biliyorsun derseniz de benim yüzümden kardeşine ufacık bir tepki gösterseydi bu kız hastanelik olur, ortalığı ayağa kadırırdı. Abi-kardeş ilişkileri hiç hasar almadan tam gaz devam etmiş. Gelinen bu noktada, ben eşimin kardeşi olsam "bak ya neler neler yaptım yine de abim her işime koşuyor, iletişimimiz hiç eksilmedi, o halde demek ki bende sıkıntı yok gelin salaklık ediyor" diye düşünürdüm.

Ben tükenmişliğimle, cıvıl cıvıl bir genç kadından öfkeden ağzından köpükler saçan mutsuz bir kadın olarak, görümcesi ve kayınvalidesinden çektikleri bir dakika bile olsun aklından çıkmayan, yeri geldiğinde vermediği cevaplar yüzünden, kendisini düşürdüğü bu hal yüzünden kendisinden nefret eden bir kadın olarak kalakaldım. Tüm iyi huylarım gitti. Aklımda artık sadece bana yapılan kötülükler, olası senaryolar ve bu senaryolarda alacağım aksiyonlar, karşılaşırsam edeceğim laflar, onlara ne gibi zararlar verebilirim gibi düşünceler dönüyor. Psikoterapi de alıyorum ama nafile. Şurada size sadece 3 ana başlıktan bahsettim. Aynı seviyede 8-9 olay daha düşünün kısacık 6 aylık süre içinde. Kendim olmaktan çıktım. En çok da kendime kızıyorum. Eşim bana "he de geç" dediyse dedi, ne anlar ki o? Ben cevabımı verecektim, zırlamak yerine zırlatıp yollayacaktım da yapamadım işte akılsızlık ettim.

Şu an bana en kolay gelen yok eşimin vaatlerine ikna olarak geri dönmek. En zor geleni ise yuvamı dağıtmak. Ne yapacağım hiç bilmiyorum. Bu bir alışma süreci mi? Yoksa bu devran hep mi böyle gidecek?
Esma hanım siz gerçekten bensiniz tam anlamıyla kendimi okudum ben. Benim görümcem ilkokul mezunu tek fark bu olabilir yemin ederim ki yaşadığım bunalımı size anlatamam bende sizin gibi eğitimli bir bireyim eşimin narsist ısrarları üzerine “kendisinden çok maaş aldığım için” işimi bıraktım ilk verdiğim taviz burada başladı, eşimin kardeşi üvey ama bana “biz aynı yatakta büyüdük Sare sende kimsin” gibi laflar mı etmedi tesettürlü değilim diye tesettürlü arkadaşlarını eşimin bekar evine mi getirmedi size çektiklerimi ve hala çekiyor olduklarımı anlatamam üzerine birde 2 aylık hamileyim artık bebeğimi bile aldırma seviyesinde bir bunalım yaşıyorum çünkü bebek doğunca kaynana ve görümce sözde bebek görme adı altında buraya gelecekler uzun süre kalmalı ve yardım adı altında ben hizmet ederken yavrumu kucaklarında kedi yavrusu gibi gezdirecek üzerine akıllar verecekler şu an mükemmel kötü olmama rağmen mide bulantıları baş karın ağrıları bu durumda olduğumu bilmesine rağmen benimle aynı yaşıt üvey kaynımı buraya yanıma yolladı inanın 15 gündür burada hizmet ediyorum asalak eşime bir milyon kere patladım sonuç bende ki evin anahtarını üvey kardeşine verdi o derece, rahat hareket edemiyorum evde köpeğimi bile istemiyor rahatsız oluyormuş eşimi bile doldurdu bu yüzden görümcem boku çok af edersiniz kendisi de hamile 7/24 arayıp doğacak bebeği için eşyalar istiyor asalak gerizekalı eşim de alıyor ya da para yolluyor lafa gelince daha doğrusu bana ve karnımdakine gelince de “borcum var” kaynanam illet biri kızı ne derse o daha doğrusu tüm ev aynı sizin olay gibi bu cahil kızın ağzından çıkan tek bir söze bakıyor Sare’yi boşa dese boşar, bende nikah günü birebir aynı şeyleri yaşadım ailemle de aralarında kültürel çatışma var zaten çünkü dindar kesim altında cahili oynuyorlar benim ailem modern olduğu için artık annem bile yapılanları kaldıramıyor sürekli yanlarına gelmemi söylüyor çünkü ben aptal kocamın karısı değil onun ve ailesinin hizmetçisi oldum bazen bu bebeği bile istemediğini bana hissettiriyor pislik kayınvalidem bana sen çok zayıftın bebek nasıl oldu emin misin kesin mi tövbe yarabbi nasıl tuttu bu şimdi gibi laflar kullandı muhtemelen hacı hocaya yaptırdığı hurafe şeyler tutmadı ve üzüldü bunlar da her yol var artık hayatımdan bile korkmaya başladım çünkü kendimi sınırda hissettiriyorlar bende sizin gibi mutlu biriydim şimdi bi canavara dönüştüm ve dönüştürdükleri canavar için yaptıkları yorum şu “Sare’nin psikolojisi bozuk” en azından eşim arkamda dursaydı şimdi her şey farklı olurdu, öylesine yıprandım ki sanırım beni sizden başkası anlayamaz..
 
Bu tarz sıkıntılı evliliklerde hep bu cümleyi okuyorum burda. Bunun dışında bir sorunumuz yok. Ya hu adam sizi ailesi olarak görmüyor siz ailesinin gönlünü hoş etmesi gereken yancısınız. Bundan büyük sorun mu var. Asıl ailesi siz olmalısınız
Bende tam anlamıyla böyleyim uzun bir yorum yazdım okuyabilirsiniz ve maalesef birde 2 aylık gebeyim gerçekten lanet ailesi dışında bir sorun yok kaynanam üvey kaynımı gebe olduğumu bildiği halde buraya yolladı yaşı da var yani yanında rahat hareket bile edemiyorum 15 gündür kendime yapamadığım yemeği “mide bulantıları yüzünden” zorla 25 yaşında ki adama yapıyorum bazen bebeğimi aldırıp ortadan kaybolmayı bile düşünüyorum gerçekten çok yoruldum..
 
Eşimin ailesinin yaşadığı şehirde bizim nikahımız yapıldı, düğünümüz bizim yaşadığımız şehirde olacaktı. Henüz daha nikah salonunda beni eşime şikayet etmiş karın bana gülmüyor, kendi arkadaşlarıyla eğleniyor diye. Ve benim uydum akıllı kocam nikah günümüzde bana bu sebepten surat astı. O an nikahı terk etmek geldi içimden ama yapamadım.

Fakat her ne olduysa görümcemin attığı iftira, akabinde eşimin verdiği cevap ve görümcemin annesine olayları aksettirme biçimi neticesinde kayınvalidem "ben düğün günü sizin evinizde kalacağım aksi takdirde düğüne gelmiyorum" dedi. Eşim de buna karşılık bana "annem ve kardeşim gelmezse ben de düğüne gelmem" dedi.

Sabah eşim salağı "otoldo kohvolto yopmoyolom otolon kohvoltoso gözöl döğöl" diye hönkürdüğü için suratıma koşa koşa eve gittik

Tüm bu yaşananlar ve daha anlatmadığım yüzlerce olayın bana dönüşü hep eşimin bana surat asmasıyla sonuçlandı. Kardeşine gülmemişim, surat. Kardeşiyle ilgilenmemişim, surat.

Şu an bana en kolay gelen yok eşimin vaatlerine ikna olarak geri dönmek. En zor geleni ise yuvamı dağıtmak. Ne yapacağım hiç bilmiyorum. Bu bir alışma süreci mi? Yoksa bu devran hep mi böyle gidecek?

Ailesinin tutumu ve eşimin salakça tepkileri haricinde her konuda o kadar iyiyiz ki. İşte esas kafamı kurcalayan da bu zaten. Birkaç kötü yönü daha olsa hiç düşünmeyeceğim bile.
Mesela ne gibi kötü yanları olsa?
Adamın kendi duruşu yok, nikah günü kardeşi yüzünden en mutlu olmanız gereken günü moral bozukluğuyla geçirmişsiniz, öyle ki nikahı terk edecek kıvama bile gelmişsiniz keşke terk etseydiniz, yetmemiş ablanıza iftira atan görümceniz için adam kendi düğününe gelmemekle tehdit etmiş sizi, bu da kafi gelmemiş düğünün ertesi sabahı otelin kahvaltısı güzel değil bahanesiyle, muhtemelen annesi ve kardeşi düğün öncesi veya düğünde eve gelirsiniz kahvaltı ederiz dediği için sizi eve götürüp hizmet ettirmiş, otelin güzel olmayan kahvaltısı yerine dışarıda baş başa kahvaltı seçeneği varken hem de.

Üstelik bunları yapan adam da henüz 20’lerinde toy biri de değil, aklı fikri karakteri oturmuş olması gereken yaşta 36 yaşında.

Mesele görümceniz ve kayınvalideniz mi sizce?
Bence eşim dediğiniz adam mesele, kimse ailesini atmasın elbette ama doldurma akıllı da olmasınlar bir zahmet, boşanmazsanız daha çok vukuatları olur eşinizin, şuraya yazıyorum siz bugün barışın ilk işi yaşını da öne sürerek baba olma isteğini dillendirmek olacak, bebek olsun bir yere gidemez deyip sonra yine aynı tas aynı hamam devam eder, o yüzden iyi düşünün derim.
 
Kızlar selam. Hayatımda olup bitenleri çevreme pek fazla yansıtmak istemediğim için görüşlerinizi almak üzere kaydoldum.
Eşimle evleneli henüz bir yıl dahi olmadı. Bir annesi bir de kız kardeşi var kendisinden bir yaş küçük. Evlenmeden önce annesi pek bir problem çıkarmadı doğrusu, ufak tefek şeyler hariç. Kız kardeşi her zaman problemliydi.

Geçmişi çok kurcalamak istemiyorum ama özet geçmem gerekirse kız kardeşi 35 yaşında ve öğretim üyesi olmasına rağmen bir miktar sosyal zekası geri bir insan. Buna karşılık şımartılarak büyümüş ve şaşılır şekilde ailede sözü geçer bir insan haline gelmiş. Bunun da etkisiyle kendi düşünceleri ona göre her zaman doğru ve aksi asla ona kabul ettirilemez. Oysa dışarıdan bakıldığında tek başına döviz bozdurup bankadan havale yapmayı beceremeyen, vergilerini tek başına ödemekte güçlük çeken, aracının sigortalarını yaptırmayı bile beceremeyen bir insan. Bizim problemlerimiz evlenmeden önce başlamıştı zaten. Benimle ilk tanıştığında para biriktirip biriktirmediğimi sormuştu. Ben de geçiştirmek için -zira onu zerre kadar alakadar etmez ama ediyormuş işte- zaten hayat pahalılığının fazla olduğunu ve bu nedenle para biriktirerek bir varlık edinemeyeceğimden hayatımı yaşamaya baktığımı söyledim. Bunu kafasına yazmış ve derhal eşime "bu kızın seninle evlenmekte gözü olsaydı para biriktirirdi, ne yapacaksınız parasız evlenip annemin tüm parasını siz mi alacaksınız, ben ne olacağım" gibi paternler vermiş. Ben bunları tabi ki çok sonra öğrendim. Ardından aileler tanışmak için bir araya geldiğinde hanımefendi teşrif etmedi benim ailemin davetine rağmen. Sonrasında evlilik meselesi peyda oluncaya dek zaten görüşmedim pek fazla arada yine ufak tefek tuhaflıkları oldu ama konu uzamasın diye anlatmayacağım.

Eşimin ailesinin yaşadığı şehirde bizim nikahımız yapıldı, düğünümüz bizim yaşadığımız şehirde olacaktı. Henüz daha nikah salonunda beni eşime şikayet etmiş karın bana gülmüyor, kendi arkadaşlarıyla eğleniyor diye. Ve benim uydum akıllı kocam nikah günümüzde bana bu sebepten surat astı. O an nikahı terk etmek geldi içimden ama yapamadım. Nikahtan döndüğümüzde ben sıkıntısız bir nikah geçirdiğimizi düşünüyordum ancak anlaşılan görümcem için tam tersiymiş. Benim ailemin yüzüne yeterince gülmediğini, benim yüzüne gülmediğimi söylemiş eşime ve hatta ve hatta nikahtaki altınlarla ilgili ablama çok büyük bir iftira attı. Eşim bu iftirasına karşılık verince de hem kendisi eşime küstü, hem annesini eşime karşı doldurdu ve düğüne bir hafta kala annesi ve kardeşi biz düğüne gelmeyeceğiz dediler. -Burada bir ara bilgi vermem gerekiyor; isteme gününü kararlaştırmak için eşimin annesi bizim evimize geldiğinde aileme ben asla yeni gelin evinde kalmam bence çok yanlış bir davranış demişti. Nikahımız için de kendi görümceleri geldiğinde evinde kalmalarına müsade etmedi. - Fakat her ne olduysa görümcemin attığı iftira, akabinde eşimin verdiği cevap ve görümcemin annesine olayları aksettirme biçimi neticesinde kayınvalidem "ben düğün günü sizin evinizde kalacağım aksi takdirde düğüne gelmiyorum" dedi. Eşim de buna karşılık bana "annem ve kardeşim gelmezse ben de düğüne gelmem" dedi. Yine burada bir kısa bilgi vermek zorundayım ki bizim evimiz misafir ağırlamaya müsait değil, misafir odamız yok, sadece salonda bir köşe koltuğumuz var o da açılmıyor. Aynı zamanda benim nikahtan önce ailemden bir birey hayatını kaybetti ve o ev o zaman da vardı ama ne kayınvalidem ne görümcem cenaze için gelmediler.

Ben o sırada hem yakın zamanda yaşadığım kaybın acısı, hem el aleme ne derim korkusu, başarısızlık hissi gibi olmayacak nedenlerden göstermem gereken tepkiyi göstermedim. Bir şekilde eşimin ailesinden diğer kişiler de araya girdi ve nihayet düğünümüze teşrif edip perdesiz evde yerlerde yattılar. Görümcem öyle bir insan ki, eşimin pek de sık görüşmediği kuzeni "ben düğüne gelsem esmaların evinde kalabilir miyim ki" diye sormuş. Görümcem de bunu eşime mesaj atarak demiş ki; "insanları getirdiğiniz şu hale bakın size yazıklar olsun".

Her neyse her şeye rağmen 4 kişi geldiler eve. Kayınvalidem, görümcem, eşimin teyzesi ve kuzeni. Ben düğünden sonra evimize gelip duşa gireriz diye çeyizime aldığım bornozları hazırlamış banyoya asmıştım. Görümcem beni arayıp misafir havlularının yerini öğrenme zahmetine girmediğinden benim çeyizlik bornozumu kullanmış duştan sonra. Bana bunu gülerek söyledi. Bir abimin bir de senin bornozun vardı ben de seninkini kullandım abiminki kirli olabilir diye dedi. Düğünden sonra biz otelde kaldık, şer ittifakı evde kaldı. Sabah eşim salağı "otoldo kohvolto yopmoyolom otolon kohvoltoso gözöl döğöl" diye hönkürdüğü için suratıma koşa koşa eve gittik ve bilin bakalım ben ne yaptım? Şer ittifakına kahvaltı hazırladım. Hatta gitmeden evvel de bir güzel karınlarını doyurdum. Benim daha bir kez olsun kullanmadığım ne kadar eşyam varsa gelip benden önce kullandılar.

Kusuruma bakmayın lütfen yazarken sinirden ellerim titredi gerçekten ben neler yaşamışım diye. Ben gerçekten de hem güzelim hem eğitimliyim hem gelir düzeyim yüksek hem prestijli bir mesleğim var. Ama bu tür köylü kurnazlıklarıyla muhatap olmamak için kendimi yeterince koruyamamışım demek ki. Hele eşim. Eşim kendisince çok güzel bir kriz yönetimi stratejisi belirlemiştir. "Benim ailem deli, onlara he de geç keyfimiz kaçmasın" stratejisi. Yani ne beni savundu ne de beni bıraktı ki ben kendimi savunayım.

Tüm bu yaşananlar ve daha anlatmadığım yüzlerce olayın bana dönüşü hep eşimin bana surat asmasıyla sonuçlandı. Kardeşine gülmemişim, surat. Kardeşiyle ilgilenmemişim, surat. Tüm bu sürecin sonunda ben artık mahvoldum. Kelimenin tam manasıyla bittim ve tükendim. Arada geçen ve yazmadığım birçok daha olay var elbet. Yazarsam çok çok uzun olacak.

Tüm bu tükenmişliğin etkisiyle, görümcemin bir iş için gelip bizde kalması ve gider gitmez 1 hafta sonra eşimin asla takılmayacağı bir şeyden dolayı kavga çıkarması nedeniyle -apaçık görümcemin gazına gelmiş- ben artık evi terk ettim. 3 aydır ayrıyız. Eşim ilk başlarda burnu dik dolanıyordu. Şimdi bana sen ne dersen tamam, ailemle görüşme, gelmesinler gitmesinler, ben de bir daha onların dediği tek şey yüzünden seni üzmem sana surat asmam tövbe diyor. Ne var ki benim hiçbir şey içime sinmiyor. Örneğin -yapmamam gerekirdi ama yaptım- whatsapp webinden kardeşiyle olan konuşmalarını okudum. Kardeşine karşı en ufak bir tepki göstermemiş. Nereden biliyorsun derseniz de benim yüzümden kardeşine ufacık bir tepki gösterseydi bu kız hastanelik olur, ortalığı ayağa kadırırdı. Abi-kardeş ilişkileri hiç hasar almadan tam gaz devam etmiş. Gelinen bu noktada, ben eşimin kardeşi olsam "bak ya neler neler yaptım yine de abim her işime koşuyor, iletişimimiz hiç eksilmedi, o halde demek ki bende sıkıntı yok gelin salaklık ediyor" diye düşünürdüm.

Ben tükenmişliğimle, cıvıl cıvıl bir genç kadından öfkeden ağzından köpükler saçan mutsuz bir kadın olarak, görümcesi ve kayınvalidesinden çektikleri bir dakika bile olsun aklından çıkmayan, yeri geldiğinde vermediği cevaplar yüzünden, kendisini düşürdüğü bu hal yüzünden kendisinden nefret eden bir kadın olarak kalakaldım. Tüm iyi huylarım gitti. Aklımda artık sadece bana yapılan kötülükler, olası senaryolar ve bu senaryolarda alacağım aksiyonlar, karşılaşırsam edeceğim laflar, onlara ne gibi zararlar verebilirim gibi düşünceler dönüyor. Psikoterapi de alıyorum ama nafile. Şurada size sadece 3 ana başlıktan bahsettim. Aynı seviyede 8-9 olay daha düşünün kısacık 6 aylık süre içinde. Kendim olmaktan çıktım. En çok da kendime kızıyorum. Eşim bana "he de geç" dediyse dedi, ne anlar ki o? Ben cevabımı verecektim, zırlamak yerine zırlatıp yollayacaktım da yapamadım işte akılsızlık ettim.

Şu an bana en kolay gelen yok eşimin vaatlerine ikna olarak geri dönmek. En zor geleni ise yuvamı dağıtmak. Ne yapacağım hiç bilmiyorum. Bu bir alışma süreci mi? Yoksa bu devran hep mi böyle gidecek?
Ayrıl, zor evet ama senin kocan birey olamamış.
Sakin bebek yapma
 
Eşiniz korkunç biri. Bu hikayede ondan daha suçlu birisi yok. Sizi defalarca ezdirmiş. Evliliğinizin ilk sabahında ağız tadıyla bir kahvaltı yapamamışsınız. Koştura koştura gidip ailesine hizmet etmişsiniz. Sizin gibisini bir daha bulamayacağı için şu anda yalan söylüyor. Eve dönerseniz belki 1 ay şovunu yapar, güzel vakit geçirirsiniz. Sonra eski tas eski hamam.
 
Bende tam anlamıyla böyleyim uzun bir yorum yazdım okuyabilirsiniz ve maalesef birde 2 aylık gebeyim gerçekten lanet ailesi dışında bir sorun yok kaynanam üvey kaynımı gebe olduğumu bildiği halde buraya yolladı yaşı da var yani yanında rahat hareket bile edemiyorum 15 gündür kendime yapamadığım yemeği “mide bulantıları yüzünden” zorla 25 yaşında ki adama yapıyorum bazen bebeğimi aldırıp ortadan kaybolmayı bile düşünüyorum gerçekten çok yoruldum..
Burda iş eşlerinizde bitiyor. Başka problemimiz yok derken en büyük problemi es geçiyorsunuz
 
Esma hanım siz gerçekten bensiniz tam anlamıyla kendimi okudum ben. Benim görümcem ilkokul mezunu tek fark bu olabilir yemin ederim ki yaşadığım bunalımı size anlatamam bende sizin gibi eğitimli bir bireyim eşimin narsist ısrarları üzerine “kendisinden çok maaş aldığım için” işimi bıraktım ilk verdiğim taviz burada başladı, eşimin kardeşi üvey ama bana “biz aynı yatakta büyüdük Sare sende kimsin” gibi laflar mı etmedi tesettürlü değilim diye tesettürlü arkadaşlarını eşimin bekar evine mi getirmedi size çektiklerimi ve hala çekiyor olduklarımı anlatamam üzerine birde 2 aylık hamileyim artık bebeğimi bile aldırma seviyesinde bir bunalım yaşıyorum çünkü bebek doğunca kaynana ve görümce sözde bebek görme adı altında buraya gelecekler uzun süre kalmalı ve yardım adı altında ben hizmet ederken yavrumu kucaklarında kedi yavrusu gibi gezdirecek üzerine akıllar verecekler şu an mükemmel kötü olmama rağmen mide bulantıları baş karın ağrıları bu durumda olduğumu bilmesine rağmen benimle aynı yaşıt üvey kaynımı buraya yanıma yolladı inanın 15 gündür burada hizmet ediyorum asalak eşime bir milyon kere patladım sonuç bende ki evin anahtarını üvey kardeşine verdi o derece, rahat hareket edemiyorum evde köpeğimi bile istemiyor rahatsız oluyormuş eşimi bile doldurdu bu yüzden görümcem boku çok af edersiniz kendisi de hamile 7/24 arayıp doğacak bebeği için eşyalar istiyor asalak gerizekalı eşim de alıyor ya da para yolluyor lafa gelince daha doğrusu bana ve karnımdakine gelince de “borcum var” kaynanam illet biri kızı ne derse o daha doğrusu tüm ev aynı sizin olay gibi bu cahil kızın ağzından çıkan tek bir söze bakıyor Sare’yi boşa dese boşar, bende nikah günü birebir aynı şeyleri yaşadım ailemle de aralarında kültürel çatışma var zaten çünkü dindar kesim altında cahili oynuyorlar benim ailem modern olduğu için artık annem bile yapılanları kaldıramıyor sürekli yanlarına gelmemi söylüyor çünkü ben aptal kocamın karısı değil onun ve ailesinin hizmetçisi oldum bazen bu bebeği bile istemediğini bana hissettiriyor pislik kayınvalidem bana sen çok zayıftın bebek nasıl oldu emin misin kesin mi tövbe yarabbi nasıl tuttu bu şimdi gibi laflar kullandı muhtemelen hacı hocaya yaptırdığı hurafe şeyler tutmadı ve üzüldü bunlar da her yol var artık hayatımdan bile korkmaya başladım çünkü kendimi sınırda hissettiriyorlar bende sizin gibi mutlu biriydim şimdi bi canavara dönüştüm ve dönüştürdükleri canavar için yaptıkları yorum şu “Sare’nin psikolojisi bozuk” en azından eşim arkamda dursaydı şimdi her şey farklı olurdu, öylesine yıprandım ki sanırım beni sizden başkası anlayamaz..
Neden çocuk sare hanım. Korunurken mi oldu tüm sıkıntılı evliliklerde olduğu gibi😏 yani bebeğinizle ilgili bir şey diyemem ama bu evlilik sizi ne sağlıklı bir birey ne sağlıklı bir anne yapar. Noluyor bu kadınlara ya hu! Yapmayın yaptırmayın kendinize şöyle şeyler Allah aşkına
 
Kızlar selam. Hayatımda olup bitenleri çevreme pek fazla yansıtmak istemediğim için görüşlerinizi almak üzere kaydoldum.
Eşimle evleneli henüz bir yıl dahi olmadı. Bir annesi bir de kız kardeşi var kendisinden bir yaş küçük. Evlenmeden önce annesi pek bir problem çıkarmadı doğrusu, ufak tefek şeyler hariç. Kız kardeşi her zaman problemliydi.

Geçmişi çok kurcalamak istemiyorum ama özet geçmem gerekirse kız kardeşi 35 yaşında ve öğretim üyesi olmasına rağmen bir miktar sosyal zekası geri bir insan. Buna karşılık şımartılarak büyümüş ve şaşılır şekilde ailede sözü geçer bir insan haline gelmiş. Bunun da etkisiyle kendi düşünceleri ona göre her zaman doğru ve aksi asla ona kabul ettirilemez. Oysa dışarıdan bakıldığında tek başına döviz bozdurup bankadan havale yapmayı beceremeyen, vergilerini tek başına ödemekte güçlük çeken, aracının sigortalarını yaptırmayı bile beceremeyen bir insan. Bizim problemlerimiz evlenmeden önce başlamıştı zaten. Benimle ilk tanıştığında para biriktirip biriktirmediğimi sormuştu. Ben de geçiştirmek için -zira onu zerre kadar alakadar etmez ama ediyormuş işte- zaten hayat pahalılığının fazla olduğunu ve bu nedenle para biriktirerek bir varlık edinemeyeceğimden hayatımı yaşamaya baktığımı söyledim. Bunu kafasına yazmış ve derhal eşime "bu kızın seninle evlenmekte gözü olsaydı para biriktirirdi, ne yapacaksınız parasız evlenip annemin tüm parasını siz mi alacaksınız, ben ne olacağım" gibi paternler vermiş. Ben bunları tabi ki çok sonra öğrendim. Ardından aileler tanışmak için bir araya geldiğinde hanımefendi teşrif etmedi benim ailemin davetine rağmen. Sonrasında evlilik meselesi peyda oluncaya dek zaten görüşmedim pek fazla arada yine ufak tefek tuhaflıkları oldu ama konu uzamasın diye anlatmayacağım.

Eşimin ailesinin yaşadığı şehirde bizim nikahımız yapıldı, düğünümüz bizim yaşadığımız şehirde olacaktı. Henüz daha nikah salonunda beni eşime şikayet etmiş karın bana gülmüyor, kendi arkadaşlarıyla eğleniyor diye. Ve benim uydum akıllı kocam nikah günümüzde bana bu sebepten surat astı. O an nikahı terk etmek geldi içimden ama yapamadım. Nikahtan döndüğümüzde ben sıkıntısız bir nikah geçirdiğimizi düşünüyordum ancak anlaşılan görümcem için tam tersiymiş. Benim ailemin yüzüne yeterince gülmediğini, benim yüzüne gülmediğimi söylemiş eşime ve hatta ve hatta nikahtaki altınlarla ilgili ablama çok büyük bir iftira attı. Eşim bu iftirasına karşılık verince de hem kendisi eşime küstü, hem annesini eşime karşı doldurdu ve düğüne bir hafta kala annesi ve kardeşi biz düğüne gelmeyeceğiz dediler. -Burada bir ara bilgi vermem gerekiyor; isteme gününü kararlaştırmak için eşimin annesi bizim evimize geldiğinde aileme ben asla yeni gelin evinde kalmam bence çok yanlış bir davranış demişti. Nikahımız için de kendi görümceleri geldiğinde evinde kalmalarına müsade etmedi. - Fakat her ne olduysa görümcemin attığı iftira, akabinde eşimin verdiği cevap ve görümcemin annesine olayları aksettirme biçimi neticesinde kayınvalidem "ben düğün günü sizin evinizde kalacağım aksi takdirde düğüne gelmiyorum" dedi. Eşim de buna karşılık bana "annem ve kardeşim gelmezse ben de düğüne gelmem" dedi. Yine burada bir kısa bilgi vermek zorundayım ki bizim evimiz misafir ağırlamaya müsait değil, misafir odamız yok, sadece salonda bir köşe koltuğumuz var o da açılmıyor. Aynı zamanda benim nikahtan önce ailemden bir birey hayatını kaybetti ve o ev o zaman da vardı ama ne kayınvalidem ne görümcem cenaze için gelmediler.

Ben o sırada hem yakın zamanda yaşadığım kaybın acısı, hem el aleme ne derim korkusu, başarısızlık hissi gibi olmayacak nedenlerden göstermem gereken tepkiyi göstermedim. Bir şekilde eşimin ailesinden diğer kişiler de araya girdi ve nihayet düğünümüze teşrif edip perdesiz evde yerlerde yattılar. Görümcem öyle bir insan ki, eşimin pek de sık görüşmediği kuzeni "ben düğüne gelsem esmaların evinde kalabilir miyim ki" diye sormuş. Görümcem de bunu eşime mesaj atarak demiş ki; "insanları getirdiğiniz şu hale bakın size yazıklar olsun".

Her neyse her şeye rağmen 4 kişi geldiler eve. Kayınvalidem, görümcem, eşimin teyzesi ve kuzeni. Ben düğünden sonra evimize gelip duşa gireriz diye çeyizime aldığım bornozları hazırlamış banyoya asmıştım. Görümcem beni arayıp misafir havlularının yerini öğrenme zahmetine girmediğinden benim çeyizlik bornozumu kullanmış duştan sonra. Bana bunu gülerek söyledi. Bir abimin bir de senin bornozun vardı ben de seninkini kullandım abiminki kirli olabilir diye dedi. Düğünden sonra biz otelde kaldık, şer ittifakı evde kaldı. Sabah eşim salağı "otoldo kohvolto yopmoyolom otolon kohvoltoso gözöl döğöl" diye hönkürdüğü için suratıma koşa koşa eve gittik ve bilin bakalım ben ne yaptım? Şer ittifakına kahvaltı hazırladım. Hatta gitmeden evvel de bir güzel karınlarını doyurdum. Benim daha bir kez olsun kullanmadığım ne kadar eşyam varsa gelip benden önce kullandılar.

Kusuruma bakmayın lütfen yazarken sinirden ellerim titredi gerçekten ben neler yaşamışım diye. Ben gerçekten de hem güzelim hem eğitimliyim hem gelir düzeyim yüksek hem prestijli bir mesleğim var. Ama bu tür köylü kurnazlıklarıyla muhatap olmamak için kendimi yeterince koruyamamışım demek ki. Hele eşim. Eşim kendisince çok güzel bir kriz yönetimi stratejisi belirlemiştir. "Benim ailem deli, onlara he de geç keyfimiz kaçmasın" stratejisi. Yani ne beni savundu ne de beni bıraktı ki ben kendimi savunayım.

Tüm bu yaşananlar ve daha anlatmadığım yüzlerce olayın bana dönüşü hep eşimin bana surat asmasıyla sonuçlandı. Kardeşine gülmemişim, surat. Kardeşiyle ilgilenmemişim, surat. Tüm bu sürecin sonunda ben artık mahvoldum. Kelimenin tam manasıyla bittim ve tükendim. Arada geçen ve yazmadığım birçok daha olay var elbet. Yazarsam çok çok uzun olacak.

Tüm bu tükenmişliğin etkisiyle, görümcemin bir iş için gelip bizde kalması ve gider gitmez 1 hafta sonra eşimin asla takılmayacağı bir şeyden dolayı kavga çıkarması nedeniyle -apaçık görümcemin gazına gelmiş- ben artık evi terk ettim. 3 aydır ayrıyız. Eşim ilk başlarda burnu dik dolanıyordu. Şimdi bana sen ne dersen tamam, ailemle görüşme, gelmesinler gitmesinler, ben de bir daha onların dediği tek şey yüzünden seni üzmem sana surat asmam tövbe diyor. Ne var ki benim hiçbir şey içime sinmiyor. Örneğin -yapmamam gerekirdi ama yaptım- whatsapp webinden kardeşiyle olan konuşmalarını okudum. Kardeşine karşı en ufak bir tepki göstermemiş. Nereden biliyorsun derseniz de benim yüzümden kardeşine ufacık bir tepki gösterseydi bu kız hastanelik olur, ortalığı ayağa kadırırdı. Abi-kardeş ilişkileri hiç hasar almadan tam gaz devam etmiş. Gelinen bu noktada, ben eşimin kardeşi olsam "bak ya neler neler yaptım yine de abim her işime koşuyor, iletişimimiz hiç eksilmedi, o halde demek ki bende sıkıntı yok gelin salaklık ediyor" diye düşünürdüm.

Ben tükenmişliğimle, cıvıl cıvıl bir genç kadından öfkeden ağzından köpükler saçan mutsuz bir kadın olarak, görümcesi ve kayınvalidesinden çektikleri bir dakika bile olsun aklından çıkmayan, yeri geldiğinde vermediği cevaplar yüzünden, kendisini düşürdüğü bu hal yüzünden kendisinden nefret eden bir kadın olarak kalakaldım. Tüm iyi huylarım gitti. Aklımda artık sadece bana yapılan kötülükler, olası senaryolar ve bu senaryolarda alacağım aksiyonlar, karşılaşırsam edeceğim laflar, onlara ne gibi zararlar verebilirim gibi düşünceler dönüyor. Psikoterapi de alıyorum ama nafile. Şurada size sadece 3 ana başlıktan bahsettim. Aynı seviyede 8-9 olay daha düşünün kısacık 6 aylık süre içinde. Kendim olmaktan çıktım. En çok da kendime kızıyorum. Eşim bana "he de geç" dediyse dedi, ne anlar ki o? Ben cevabımı verecektim, zırlamak yerine zırlatıp yollayacaktım da yapamadım işte akılsızlık ettim.

Şu an bana en kolay gelen yok eşimin vaatlerine ikna olarak geri dönmek. En zor geleni ise yuvamı dağıtmak. Ne yapacağım hiç bilmiyorum. Bu bir alışma süreci mi? Yoksa bu devran hep mi böyle gidecek?
Balık baştan kokar sözü tam da bu konuya göre.
Kocanız sen ne dersen o diyorsa,kardeşin gelecek ailemden özür dileyecek şartı koyun.
Verdiği cevap ve sonuç sözünün gerçekliğini ortaya çıkaracaktır
 
Veremediğiniz tepkiler ve cevaplar içinize dert olmuş. Eğer barışırsanız eşinizle açık açık konuşun anlaşın. Herzaman yanınızda olsun ve sizi ezdirmesin. Size gelince vermediğiniz tepkileri ve cevapları bol bol verin. Olurda iş bir daha ayrılık noktasına gelirse en azından haklarından geldim dersin için rahat eder. Kimse kimsenin delisini ehlemek zorunda değil. Deliyle deli olunur.
 
X