En beğendiğiniz şiir dizeleri...

Evet, kolay değil çekip gitmek
Senden vazgeçmek kolay değil
Çünkü sensizlik nefessizlik
sensizlik hareketsizlik
sensizlik ölüm
Senden vazgeçmek,
Kendimden vazgeçmekdir.
Senden vazgeçmek
Ruhumu bedenime hapsetmekdir.
Senden vazgeçmek
Taa en baştan kaybetmektir.


Tolgahan Kaya
 










YALNIZLIK ŞİİRİ


Bilmezler yalnız yaşamayanlar,
Nasıl korku verir sessizlik insana;
İnsan nasıl konuşur kendisiyle;
Nasıl koşar aynalara,
Bir cana hasret,
Bilmezler.




Orhan Veli Kanık....
 
Son düzenleme:
SANA BÜYÜK BİR ŞEY SÖYLEYECEĞİM


Sana büyük bir sır söyleyeceğim
Korkuyorum senden
Korkuyorum yanınsıra gidenden
Pencerelere doğru akşam üzeri
El kol oynatışından
Söylenmeyen sözlerden
Korkuyorum hızlı-yavaş zamandan
Korkuyorum senden
Sana büyük bir sır söyleyeceğim
Kapat kapıları
Ölmek daha kolaydır, sevmekten
Bundandır işte benim yaşamaya
katlanmam
sevgilim...

ARAGON...
 
BECERİKSİZ...


Bir seni seviyorum
iki seni seviyorum
Üç seni seviyorum
Seni çokca seviyorum

Bunu söyleyebilmek için varımı gücümü sarfediyorum
Arzu edilen bir incelikle
Dünyada bilemedim ben o en küçük şeyi
Arzu uyandırmayı
Uyandırmayı istediğim anda bile

Buysa eğer sözü edilen duygu masum bir teşhirciliktir alt tarafı
Fiziksel olduğu kadar ahlaksal da bir konu
allahın belası şey tüm bunlar hiç de ferahlatıcı değil
Çekim gücü olarak sıfır noktası


ARAGON...
 
Boğazımı yırtarcasına susuyorum.
Ya verilmekten yıpranan cevaplardayım,
Ya sorulmamaktan solan sorularda...

Sen ıslatmasını bilmeyen bir yağmur oldun her akşam,
Ben ıslanmasını bilmeyen ahmak.
Bu yüzden aşık olamadık sırılsıklam.


Kahraman Tazeoğlu
 
Necip Fazıl tutkumu bir kenara bırakarak, (yoksa bitmez)
ve alıntı yapacağım şiiri cümle cümle beğendiğimi de belirterek
sadece "dizeler" dendiği için kısa tutuyor ve diyorum ki:


herkesle gülünür fakat çilelim
ağlanmaz herkesle unutma bunu
dostluk yemininin üstünde elim
bölmez mi, bölmez mi hasret uykunu?
ve gülmek ki tokat tokat çilelim

mislamoglu
gocmenkuslar
 
Bir bayram havasıydı sana gelişlerim
Matem gibiydi senden geriye dönüşlerim
Saklı kalmış bazı şiirlerim ne yazık tavanarasında,
Yitmiş ümitlerimi ise hiç sorma
Ancak sen gelirsen tozlarını silerim...
 
Bir yıldız sağanağı ve bir yanım veda.
Bir ateşin içinden gülümseyebiliyorum sana.
Çünkü sende öğrendiğim aşk bende bir sadakat.
Tanıdığım bir şey bu.
Bulutlar ulvi bir el tarafından ağlayabiliyorsa beni de ağlat demeliyim.
Her an birden bire bir sadakat ile gelecekmişsin gibi.
Yüzümde ki hazana bak.
Sonbaharın son gününde doğmuşum gibi.
Neden yoksun?
Neden parmaklarınla kavisler çizmiyorsun artık?
Saçların nerede?
Bilmiyor musun artık bütün eşyalar benimle alay eder oldu.
Bütün sevdiklerimi başucumda görme isteğim bile suç.
Yoksun ve perdeleri siyaha soyunan bir gün ile karşılıyorum yok oluşunu.
Şehrin ilk simidini ben yedim.
Bütün karlar suskunluğumun ve sensizliğimin üzerine beyaz yalnızlıklar örtüyor.
İlk çayını ben içtim bu şehrin.
Sen yoksun…

Yitik bir şehrin korkularını emziren bütün gecelerini
buğulu bir camdan seyrediyorum.
Sonun nerede olduğunu bilmeden
ve zahir bir hayata feryatlar bırakarak
aşikar cümlelerle sinsi ızdırapların ardına adını kazıyorum.
Bu yüzden anımsadığım zühre
ve bu yüzden adına zahir cümleler bırakmam.
Bir adın kaldı dayanabildiğim hüzünlerden.
Kimi zaman "gidenler unutmaz geride kalanları"
beni avutan.
Kimi zaman "evet son kez git ve bir daha dönme"
kalbimi yıkan.

Dokunduğun yürek aynı.
Mağrur bakışlarınla izliyorsun bu şehri.
Yüreğinde yas diye tasvir ettiğin
ayrılıkların bir gün nefesini senden alacağını hiç düşünmedin.
Adımlarını ne de çabuk sıklaştırdın gitmek için
ve neden acele ettin haykırışlarını çığlıklarına adamak için.
Gözlerim kan dolu izliyorum seni.
Bir yerlerde hala varsın biliyorum.

Sen yoksan bu şehri ölümler kuşatır
ve bazen bekleyenler değişir adını haykırmak için.
Sonra adın mor mürekkeplerle kazınır vaktin darağacına.
Ama her şeyden önce yalnızızdır bilirsin.
Gitsen de yalnızız ve kalsan da yalnızız.
Bu şehir özlediğim bir çift göz için ayakta sanki.
Sanki müptelası olduğum puslu bir gökyüzünde melek saçların.
Sanki bir uçurum düşüyor avuçlarımdan. Kaç bahar oldu söyler misin?
Bir sığınma duygusu ile sana topladığım güller gideli kaç bahar oldu?

"Ebediyen ölmeyecek ruhumun bir şehri var sende."

Kahraman Tazeoğlu
 

Askın Yalan Olduğunu Söylemediler Bana

Aşkın yalan olduğunu söylemediler bana, bu yüzden yara bereyim gönül evimde...
Kaşlarımdaki öfkeyi susturacak söz bulamıyorum lugatımda!
Yakışmıyor artık sana susmalar tadını kaçırdın yıllarca. Aramıza boyumuzdan büyük ayrılıklar koydun oldu mu? Bende kalabalığın tenhalaşıyor yavaştan... Meltem esmiyor nicedir, fırtınalar susmadı henüz. Hayat anlamsız geliyor tutunamıyorum canıma...
Ben hiç mutluluktan delirmedim ama; delirmekten mutluluğu aşkta öğrendim.
Neden herkes bakışlarını üstüme yapıştırmış bana bakıyor? Biliyorum, çok çirkinim kimin yüreğinin zilini çalsam açılmaz kapılar ardında kalırım kimsesizliğimden... Oysa ben düşlerin pembesini yüreğimin görünmezliğinde saklarım... Temiz hayallerimden kurşun yemek öldürüyor içime sığmayan umutlarımı: Yine de her gece mektuplar yazarım sana hiç okumayacağın.

Yüzün flulaştı gözümde, aklım yavaş, yavaş seni unutmaya yelteniyor sevgili!
O duyumsuz bakışlarından aldığım yitik anlamı göğsümde tutuyorum...
Geç bastırılmış bir yalnızlık ihtilali için MERHABA! bu yüzden zehirli geceler bırakıyorum ve seni onarıyorum kendimi yaralayarak. Yalnızlığımdan bir sen çıkarıyorum sensizlik büyüyor yanımda...
Mor bir ölüm giyiniyorum sensizliğimin, sessizliğinde... Seni çıkarıyorum hücrelerimin beyinden kan revan her parçan, ben kanıyorum gözlerimden sen düşerken.

Seni bende devleştirmeseydim bu kadar sen de bilmeyecektin farkının farkındalığını sevgili!...
Sen de unutamayacaksın yar beni... Her şarkıda biraz beni hatırlayacak sevgimi bırakıyorum yüreğine usulca haykırarak farkında olmasan da.
Göm şimdi beni aklının dehlizlerine sana da bu yakışır sevgili!
Beni saçlarının toroslarında uyut, beyaz gelinliği sen giydir başımın mezarına!
Sonranın azı, mor dağların eteğinde ölüm kusacak aşkın ciğerlerimden... Bu ölüm beni de korkutuyor ama; gelsem yoksun, gelmesen ölüm oluyorum; nedir bu ters denklem anlamıyorum!
VE BEN SENİ BİLMESENDE, HALA ÇOK SEVİYORUM..............



Kahraman Tazeoğlu
 
Hemen Gitme

Unutmuşum aşkta söylenenleri
Nasılsını bile bir başkaydı
Hemen gitme
Böyle tenhalaşmışım ya
Durup halini hatırını soruyorum gölgemin
Sanki yüzgöz olmuşum hüzünlerle
Kalbim diyorum ellerim çıkıp geliyor
Kovamıyorum da
Hemen gitme
Sana bir yaprak kadar solgunum desem, rüzgar çeler aklımı
Dallanıp budaklanır içimdeki boşluk
Bahara karın tokluğuna gelen ağaçlar gibi olurum
Hemen gitme bu kente bir sokak daha gelse
Söyle kim arar seni
Kırılır gülümsemelerin bir bir içime düşer ve
Bir gülü uyandırıp uygarlığından kırmızılığı ne kadar
Kim götürür seni
Ahh neydi ki suçum
Gençliğimi ve terketmelerini kayırmaktan başka
Alıp başını gidiyorsun benden
Hemen gitme
Sana diyorum bir ağlasam, üşüsem derin bir kuyu gibi
Omuzlarından başlayıp yıkılsam önüne
Utanır sevinçlerim insan içine çıkamayan toprak gibi olur
Hemen gitme
Anla beni ben bu yalnızlıkla geçinemem
Geçinemem terkedilmiş bir yürekle
Ama yinede sen sen herşeysin işte
Hayata açılan pencerem
Sevinçlerimi büyüten odalarım
Hemen gitme
Terkedilmiş evler gibi olurum
Hemen gitme.....


Kahraman Tazeoğlu
 
Son düzenleme:

Seninle yaşlanmak istiyorum. Seneler geçsin, sen beni bil, ben seni bileyım istiyorum. Benim olduğu kadar dostlarının, dostlarının olduğu kadar benim ol istiyorum. Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım.

Yaşayalım kı, öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı. Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız. Sen çok dertlenip, içip, arkadaşlarınla eve gelmelisin. Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız. Öyle ki, yalnız sıkılmak sıkmalı bizi.

Yaşayalım ki, paramız olunca sevinelim. Güzel günlerimizi, evimizde, bır şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız. Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek... Böylece yaşamalıyız işte.

Sonra çocuğumuz olmalı, düşünsene, senin ve benim olan bir canlı. Geceleri ağladıkça sırayla susturmalıyız. Sen arada mızıkçılık yapmalısın. Ve ben söylenerek sıranı almalıyım. Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım, söylenerek yumurta kırmalısın. Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız.

Zaman su gibi akıp giderken, herşey yaşanmış bir hayatımız olmalı. Herşeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden. Mutlu da olsa, kötü de olsa, yaşadığımız günler bizim günlerimiz olmalı. Saçlara düşünce aklar ya da gidince aklar, çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehırden.

Kavgasız, her sabah gürültüyle uyanılmayan, sessiz bir yere gitmeliyiz. Geceleri balkonda denizi seyredip, sandalyelerimizde sallanmalıyız. Eve gelip, benden kahve istemelisin. Çocuklar gelmeli zıyaretimize, geçmışteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız...

Öyle sevmelisin ki beni, bu yazdıklarım korkutmamalı seni. Tebessümler açtırmalı yüzünde. Bir gün bu hayatı bırakıp giderken, sadece mutluluk olmalı yüzümüzde, birbirimizi sevmenin gururu olmalı "herşeyde".



Alıntı...
 

HELALİM OLURMUSUN

Bahçadaki gül gibi
Bülbüldeki dil gibi
Yusuf daki hal gibi
Helalim olurmusun

Akan soğuk pınarlar
Hüzünlü olur dağlar
Kerem gönlümde ağlar
Helalim olurmusun

Gözyaşım akar aşktan
Haram istemem meşkten
Yer ver kalbinde köşkten
Helalim olurmusun

Bu dünya bir günlüktür
Kıtap der bilirmisin
Cennet’te ebediyen
Helalim olurmusun

Recep YAŞAR
 
Başında saç ,ağzında diş kalmadığında
Elin ayağın tutmayıp bastona sarıldığında
Kimselerin seni istemediği anlarda
Bana gel ben bakarım sana...

Gözün görmez kulakların duymaz olduğunda
Kalkmak isteyipde kalkamadığında
Bir şeylere tutunmak istediğin anlarda
Bana gel ben bakarım sana...

Sokağa çıkmak isteyip ayakların titrediğinde
Canının çektiği yemeği pişirmediklerinde
Sıcak bir aşa muhtaç olduğun anlarda
Bana gel ben bakarım sana...

Yük olup ağırlaşmaya başladığında
Ortalıkda fazla dolaşma dediklerinde
Huzur evine götürmeye kalktıkları anlarda
Bana gel ben bakarım sana...

Saçlarım ağarmış yaşlanmış olsamda
Sana kırgın olduğumu düşünsende
Sensizliğin izleri yüzümden okunduğu anlarda
Bana gel ben bakarım sana...

Geldiğinde kapıyı açamadığımda
Seni unuttuğumu düşündüğünde
Seslendiğinde duymadığımı sandığın anlarda...
Bana gel ben bakarım sana...

Sesin güç verip kapıyı açtığımda
El açıp dua ederim geldiğin için yaradana
Seni göremeden öleceğimi düşündüğüm anlarda
Bana gel aşkım ben bakarım sana...


Hülya Akyıldız
 
Bir Fotoğrafa

Karşımdasın işte...
Bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni.
Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim.
Kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim.
Tıkandığım o an,
Elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte,
Aklımdan o kadar çok şey geçti ki takip edemedim.
Ellerim boşlukta, ben darda kaldım.
Ellerim buz gibi, ben harda kaldım.
Bir senfoni vardı kulağımda çalınan,
bitti artık hepsi...

Köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme.
Bakış açım belli oldu yine.
Geride kalan, ardından bakar gidenlerin.
Bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim.
Dağlara çarptım her esişimde.
Yollara küfrettim her gidişinde.

Demiştim sana hatırlarsan:
“Önemli olan ‘zamana bırakmak’ değil,
‘zamanla bırakmamak’tir..”
Şimdi bana, geçen o zamanın
Unutulmaz sancısı kalır

Gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim?
Sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim...


Nazım Hikmet...
 
Deli eder insanı bu dünya;
Bu gece, bu yıldızlar, bu koku,
Bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç



Orhan Veli Kanık
 
DELİKLİ ŞİİR

Cep delik, cepken delik,
Kol delik, mintan delik,
Yen delik, kaftan delik,
Kevgir misin be kardeşlik !




Orhan Veli KANIK
 
Yare sunulmayan kiraz ağaçlarında artık tek sapta iki kiraz olmuyor,
Vermesi gereken meyveleri vermiyor dallar.
Gelincikler usanıyor beklemekten ve soruyorlar hep birlikte:
Sevdalar böyle mi yaşanmalıydı?
Sevdalar böyle mi yaşanmalıydı yahut yaşanan böyleliklerin adı 'sevda' olmalı mıydı?


Muammer Erkul
 
BEŞ SATIRLA


Annelerin ninnilerinden
spikerin okuduğu habere kadar,
yürekte, kitapta ve sokakta yenebilmek yalanı,
anlamak, sevgilim, o, bir müthiş bahtiyarlık,
anlamak gideni ve gelmekte olanı.

1946


Nazım Hikmet Ran
 
GİDERAYAK


Giderayak işlerim var bitirilecek,
giderayak.
Ceylanı kurtardım avcının elinden
ama daha baygın yatar ayılamadı.
Kopardım portakalı dalından
ama kabuğu soyulamadı.
Oldum yıldızlarla haşır neşir
ama sayısı bir tamam sayılamadı.
Kuyudan çektim suyu
ama bardaklara konulamadı.
Güller dizildi tepsiye
ama taştan fincan oyulamadı.
Sevdalara doyulamadı.
Giderayak işlerim var bitirilecek,
giderayak.


Haziran 1959



Nazım Hikmet Ran
 
Ağladığımı kimseye söyleme anne!
Onlar beni ağlamaz biliyor.
Onlar beni en zor günümde bile ayakta,
Hayatla dalga geçer biliyor.

Ağladığımı kimseye söyleme anne!
Onlar beni yıkılmaz biliyor
Ben aslında onun gözlerine
Bakmaya bile kıyamazken
Onlar benim içimin yandığını,
Yüreğimin yandığını bilmiyor.

Ağladığımı kimseye söyleme anne!
Onlar beni kral biliyor
Ben odamda köşeme çekilmiş,
Her günün akşamı ağlarken
Onlar benim bir sevgili uğruna yandığımı
Düşünmek bile istemiyor.

Ağladığımı kimseye söyleme anne!
Onlar için ben, en sağlam köprülerden,
Daha sıkı bağlıyımdır hayata,
Onlar beni ölümsüz biliyor
Ben her gün ölüm ile yaşam arasında
Bir o yana bir bu yana giderken,
Onlar benim ne yaşadığımı,
Tahmin bile edemiyor...

Ağladığımı kimseye söyleme anne...

Alıntı...
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…