- 30 Ocak 2017
- 12.758
- 194.210
Merhaba arkadaşlar. Ya da merhaba ''ben''. Uzun zamandır başlatmak istediğim mücadeleye start vermek için bu akşam ki kızarmış kanatları bekledim. Evet, yedim ve buradayım.
Ben doğumdan sonra bir türlü kilo veremedim. Daha doğrusu sanırım hiç gerçekten karar veremedim. Yoksa kararlı durabilsem çoktan vermiştim bu kiloları. Buna karar vermek demek nefsini terbiye etmek demek. Çikolatalar tatlılar yalan olacak demek. Bende bir süre bunu yapmak istemedim. Bütün vaktim oğlumla geçiyor. Ondan arta kalan zamanlarda kendimi mutlu etmenin bir yolu gibi geliyordu bu atıştırmalıklar.
Bu çocuklu dönemimde artık tek keyifli aktivite eşimle film seyretmek. Bazen bu bile bir zenginlik oluyor benim için. Çünkü genelde oğlumun yanında bende uyuyakalıyorum. Bazen o kadar geç uyuyor ki..
Neyse, bir şekilde o kutsal an gelip film açılacagı sırada da malum bu kıymetli zamanı olabilecek en iyi şekilde değerlendirmek istiyorum. Bir kere bir tencere patlamış mısır baş köşede yerini alıyor. Varsa çikolata bisküvi kola.. Ama o aşkım patlamış mısır kesin bulunmak zorunda.
Şimdi biraz diğer aşklarımdan bahsedeyim;
Pofudukcugum ekmek
Sevdiceğim çikolatalı sufle ♡
Veee tabi ki ciger parem patates kızartması
Hiç sevmediğim şey;
Bunları yememe ihtimali
Diğer sevmediğim şeylerden bahsedecek olursam;
Eski kıyafetlerimin üzerime olmayışı. O çok severek aldıgım kot gömleğimin düğmeleri artık kapanmadıgı için ceket gibi kullanmaya çalışırım diye kenara ayırışım. Göbeğim yüzünden giydiğim iç çamaşırlarının içinde hiç seksi olmayışım ve özellikle göbeğimi kapatmak isteyişim. İyice irileşen göğüslerimin altının pişik olması ve bu durumdan tiksiniyor oluşum.
Ve en sinir bozucu yanı bütün bunlara rağmen benim iradesiz oluşum. Karar vermek istemeyişim. Çünkü bu küçük zevklerimden gelen mutluluga daha çok ihtiyacım varmış gibi hissediyordum. Hem çocuk, hem yorgunluk, hem bütün gün evin içinde özgürlüğümün kısıtlı oluşu, hem evin bütün işleri, hem de üstüne tatsız tutsuz bir beslenme biçimi. Hani bari oradan şımartayım kendimi diyordum bende. Zayıf olmanın bana vereceği özgüveni ve mutlulugu buna değişiyordum.
80 kiloyum. Evlenmeden önce 60 kiloydum. Daha öncesinde 50 kilo. Lise döneminde arkadaşlarımın kantin tutkusu biraz bana da geçmiş olacak ki, hep eşlik edeyim derken 10 kilo alıp 60 oluvermişim. 50 den 60 olmak fazla canımı sıkmıyordu o zamanlar. Çünkü hala düzgün bir fiziğe sahiptim. O dönemlerde eşimle mesajlaşmaktan ve buluşmalarımızı düşünürken karnımda uçuşan kelebeklerden dolayı yemek falan düşünmüyordum. Çikolataymış, patlamış mısırmış aklıma bile gelmiyordu. İhtiyac duymuyordum sanki. Ne kadar lezzetli olduklarının bir önemi yoktu. Ne bileyim dolmanın tadı neyse çikolatanın tadı da oydu. Hani onu ekstra çekici kılacak hiçbir hassasiyet yoktu içimde. Aksine yemek saatlerini kısa tutup hemen odama geçmek istiyordum. Sanırım içimdeki maksimum mutluluk ve heyecan duygusu, tatlı şeylerdeki o mutluluk hormonuna olan ihtiyacımın %100'ünü karşılar duruma geliyordu. Bilmem belki buydu fazla yemeyişimin sebebi..
20 yaşımda evlendim. 60 kiloyla çıktıgım yolculuga ilk yılda 10 kilo alarak 70 kiloyla devam ettim. Evlenince kilo alıyorsun derlerdi inanmazdım. İşte tam da bu dönemde içimdeki mutluluk, öncesinde beni tatlı-tuzlu yiyeceklerden alıkoymayı başaran şeyken, artık tam aksine içimde bunları yeme isteği uyandıran mutluluga dönüştü. Yani yemeyi bana unutturan mutluluk birden mutluluktan yememi sağlayan şey oldu.
Kilo alma serüvenimde mutluluğun üstümdeki bu farklı etkileri o kadar ilginç ki..
Eşimle geçirdiğimiz güzel zamanlar tatlılarla cipslerle daha keyifli olur hale gelir oldu. Hadi beraber çıkıp iki künefe atalım der olduk. Hiç yoktan çıkıp tatlıyla enleri yaşamaya başladık. Çünkü o kadar keyifli oluyorsun ki, daha fazla nasıl keyifli olunabiliri düşünüyorsun. O dönem eşimde 20 kilo aldı. Ama onun aldıgı kilolar onun işine yaradı. Çünkü kendisi 180 boyuyla 56 kiloydu. Aldığı kilolarla bayağı toparlandı. Ama ben...
70 kiloydum. Aynaya bakınca farkı görüyordum ama göbeğim hafif kıvrımlı dursa da gideri vardı. Tamam fazla kaçırmıştım, farkındaydım ama o kadar da fena sayılmam diyordum. Yani kendime olan güvenimi korumamı sağlayacak görüntüye hala sahip oldugumu düşünüyordum. Küçük bir diyetle bu işi hallederim gözüyle bakıyordum. Ta ki o güne kadar...
Hamile kaldım. 9 aylık süreçte tam 10 kilo daha alarak 80 kiloya ulaştım. Hamilelikte kilo almak doğaldı. Almam gerekenden fazlasını almamıştım. Ama normalde olmam gereken kilonun çok çok üstündeydim artık. Eğer 60 kiloyla hamile kalsaydım işim çok daha kolay olurdu ve belki bu kadar etkilemezdi bu durum beni. Ama öyle olmadı..
Doğum yapalı 2 sene oldu. Hala 80 kiloyum. Gram vermedim. Çünkü gram çaba sarf etmedim. Sebebi en yukarıda açıkladıgım üzere, çocugun verdiği yorgunluk ve içimdeki mutlu olma isteğini doyurabilme açısından keyiflerimden vazgeçmedim. Yani bile bile bunu sürdürdüm. Hani mutluluğun üzerimdeki etkilerinden bahsetmiştim ya, şuan bunun 3. farklı evresini yani mutsuzlugu giderebilmek için yeme isteği evresini yaşıyorum. Sanırım içlerinde en tehlikelisi bu. Çünkü baş edemediğim bir şeye dönüştü.
Önce burada diyet gruplarına katılmayı düşündüm. Denedim de. Ama olmadı. Her gün yazmam gerekmesi, tartı fotoğrafı, günlük menü ve haftanın sonunda kilo güncellenmesi olayı bana göre değil. Çünkü kendimi tanıyorum. Kendimle baş edebilme konusunda yapabileceğim en iyi şey önce kendimi kontrol altına alabilmekken, burada herhangi bir diyet grubunda denetlenme hissi beni daha fazla gerdi ve o sürece uyum sağlayamadıgımı gördüm. Ben hep böyleydim. Üzerimde bir baskı hissettiğim zaman hepten her şeyi bırakırdım
Evet sonunda bunu yapmak istiyorum. Önce kendimi biraz kısıtlayarak başlamak istiyorum. Ufak ufak halledeceğim bu işi. Neden bu kadar zor geliyor şimdi bilmiyorum.. Sanki büyük bir olaya hazırlanıyor gibiyim. Sanki önümüzdeki günlerde büyük bir şey yaşayacağım. Kendi kararlarından korkar mı bir insan.. Hele ki bu karar işine yarayacaksa. Ama ben artık kararımı verdim ve içimde bunun tedirginliğini yaşıyorum. Çünkü mutluluğu aradığım yolları kapatmak üzereyim. Kendime başka yollar aramak üzereyim. Yemekten vazgeçtiğim şeylere ihtiyacım oldugunda bununla baş etmeye çalışmak üzereyim. Ama artık karar verdiğim için bunun dönüşü yok. Bunu yapacağım.
Peki artık karar verdiğimden nasıl bu kadar eminim, neden bugün. Çünkü en yukarıda size bahsettiğim kızarmış tavukları yedikten sonra eşim ''Aşkım eğer doyduysan tepsiyi ben kaldırayım, sende kalanları getirirsin" dedi sağolsun. Ama ben ''eğer doyduysan'' cümlesinden sonrasını pek duyamadım sanki. Çünkü tepsiye baktım, eşimin önünce 4 kanat kemiği ve yarısını bitirip bıraktığı pilav dururken benim önümde neredeyse 12 tavuk kanadı kemiği ve bütün pilavı bitirdiğim için boş tabağım duruyordu. Bunu bilmesine rağmen doyup doymadıgımı sormasını içime sindiremedim bir türlü ve o an da beynimde bir zonklama hissettim. Bir an kendimden tiksindim. Eşimin gözünden kendimi gördüm sanki. Habire löp löp yemek iğrenç bir durum. Üstelik eşinden daha fazla yediğini görmek ve bundan çekinir hale gelmek. Yemek yemek ne zaman böyle bir hal aldı bilemiyorum..
Ben içimde ne var ne yok en açık şekilde döküp kendimle yüzleşmek istiyorum ki bu amaca bağlanayım. Zoruma gitsin canım yansın ki ben bu işten vazgeçemeyeyim. Fazla kilo daha çabuk terlemek demek. Daha sık banyo yapmak demek. Böyle insanı iğrendiren tarafları da var. Ben sık banyo yapıyorum ama insanlık hali oluyor, fazla hareket edip akşam yorgunluktan banyoya giremediğimde eşimin yanaşmasını istemiyorum. Bunlar hayatımın gercekleri. Eşim benimle kilom hakkında konuşmuyor ama biliyorum hissediyorum.
Evet, bir yerden başlayalım o zaman. Benim herhangi bir diyet listem yok ve olmayacak. Bu kararlı anımı riske atmayıp kendi yollarımdan gideceğim. Tıpkı 6 yıl önce yaptıgım gibi bazı çizgiler içinde kalarak her yolu deneyeceğim. Ama dediğim gibi kalıplara girmeden kimine göre sağlıklı, kimine göre sağlıksız benim için ideal olanı seçeceğim.
Buraya yapabilirsem her gün, vakit bulamazsam arada sırada girip o gün neyden vazgeçtiğimi yazacagım. Ya da azıcık aşımla Rabbim o gün bize ne verdiyse, ne yediğimi yazacağım.
Şuan bu konu benim için çok çok önemli bir hal aldı. Göz önünde olan bir günlük tutmak istedim ki kararımın arkasında daha net durabileyim. Bunun burada durdugunu bileyim.
İlk yapacagım şey 50 kiloluk taş halimin fotoğrafını buz dolabının ve ekmekliğin üzerine yapıştırmak.
Ve başlasın!
Güncelleme: Ben 20 kilo verdim diyete ve spora devam ediyorum ben incecik oldum ben ben bennnn beeeennnnn çok mutluyumm
Ben doğumdan sonra bir türlü kilo veremedim. Daha doğrusu sanırım hiç gerçekten karar veremedim. Yoksa kararlı durabilsem çoktan vermiştim bu kiloları. Buna karar vermek demek nefsini terbiye etmek demek. Çikolatalar tatlılar yalan olacak demek. Bende bir süre bunu yapmak istemedim. Bütün vaktim oğlumla geçiyor. Ondan arta kalan zamanlarda kendimi mutlu etmenin bir yolu gibi geliyordu bu atıştırmalıklar.
Bu çocuklu dönemimde artık tek keyifli aktivite eşimle film seyretmek. Bazen bu bile bir zenginlik oluyor benim için. Çünkü genelde oğlumun yanında bende uyuyakalıyorum. Bazen o kadar geç uyuyor ki..
Neyse, bir şekilde o kutsal an gelip film açılacagı sırada da malum bu kıymetli zamanı olabilecek en iyi şekilde değerlendirmek istiyorum. Bir kere bir tencere patlamış mısır baş köşede yerini alıyor. Varsa çikolata bisküvi kola.. Ama o aşkım patlamış mısır kesin bulunmak zorunda.
Şimdi biraz diğer aşklarımdan bahsedeyim;
Pofudukcugum ekmek
Sevdiceğim çikolatalı sufle ♡
Veee tabi ki ciger parem patates kızartması
Hiç sevmediğim şey;
Bunları yememe ihtimali
Diğer sevmediğim şeylerden bahsedecek olursam;
Eski kıyafetlerimin üzerime olmayışı. O çok severek aldıgım kot gömleğimin düğmeleri artık kapanmadıgı için ceket gibi kullanmaya çalışırım diye kenara ayırışım. Göbeğim yüzünden giydiğim iç çamaşırlarının içinde hiç seksi olmayışım ve özellikle göbeğimi kapatmak isteyişim. İyice irileşen göğüslerimin altının pişik olması ve bu durumdan tiksiniyor oluşum.
Ve en sinir bozucu yanı bütün bunlara rağmen benim iradesiz oluşum. Karar vermek istemeyişim. Çünkü bu küçük zevklerimden gelen mutluluga daha çok ihtiyacım varmış gibi hissediyordum. Hem çocuk, hem yorgunluk, hem bütün gün evin içinde özgürlüğümün kısıtlı oluşu, hem evin bütün işleri, hem de üstüne tatsız tutsuz bir beslenme biçimi. Hani bari oradan şımartayım kendimi diyordum bende. Zayıf olmanın bana vereceği özgüveni ve mutlulugu buna değişiyordum.
80 kiloyum. Evlenmeden önce 60 kiloydum. Daha öncesinde 50 kilo. Lise döneminde arkadaşlarımın kantin tutkusu biraz bana da geçmiş olacak ki, hep eşlik edeyim derken 10 kilo alıp 60 oluvermişim. 50 den 60 olmak fazla canımı sıkmıyordu o zamanlar. Çünkü hala düzgün bir fiziğe sahiptim. O dönemlerde eşimle mesajlaşmaktan ve buluşmalarımızı düşünürken karnımda uçuşan kelebeklerden dolayı yemek falan düşünmüyordum. Çikolataymış, patlamış mısırmış aklıma bile gelmiyordu. İhtiyac duymuyordum sanki. Ne kadar lezzetli olduklarının bir önemi yoktu. Ne bileyim dolmanın tadı neyse çikolatanın tadı da oydu. Hani onu ekstra çekici kılacak hiçbir hassasiyet yoktu içimde. Aksine yemek saatlerini kısa tutup hemen odama geçmek istiyordum. Sanırım içimdeki maksimum mutluluk ve heyecan duygusu, tatlı şeylerdeki o mutluluk hormonuna olan ihtiyacımın %100'ünü karşılar duruma geliyordu. Bilmem belki buydu fazla yemeyişimin sebebi..
20 yaşımda evlendim. 60 kiloyla çıktıgım yolculuga ilk yılda 10 kilo alarak 70 kiloyla devam ettim. Evlenince kilo alıyorsun derlerdi inanmazdım. İşte tam da bu dönemde içimdeki mutluluk, öncesinde beni tatlı-tuzlu yiyeceklerden alıkoymayı başaran şeyken, artık tam aksine içimde bunları yeme isteği uyandıran mutluluga dönüştü. Yani yemeyi bana unutturan mutluluk birden mutluluktan yememi sağlayan şey oldu.
Kilo alma serüvenimde mutluluğun üstümdeki bu farklı etkileri o kadar ilginç ki..
Eşimle geçirdiğimiz güzel zamanlar tatlılarla cipslerle daha keyifli olur hale gelir oldu. Hadi beraber çıkıp iki künefe atalım der olduk. Hiç yoktan çıkıp tatlıyla enleri yaşamaya başladık. Çünkü o kadar keyifli oluyorsun ki, daha fazla nasıl keyifli olunabiliri düşünüyorsun. O dönem eşimde 20 kilo aldı. Ama onun aldıgı kilolar onun işine yaradı. Çünkü kendisi 180 boyuyla 56 kiloydu. Aldığı kilolarla bayağı toparlandı. Ama ben...
70 kiloydum. Aynaya bakınca farkı görüyordum ama göbeğim hafif kıvrımlı dursa da gideri vardı. Tamam fazla kaçırmıştım, farkındaydım ama o kadar da fena sayılmam diyordum. Yani kendime olan güvenimi korumamı sağlayacak görüntüye hala sahip oldugumu düşünüyordum. Küçük bir diyetle bu işi hallederim gözüyle bakıyordum. Ta ki o güne kadar...
Hamile kaldım. 9 aylık süreçte tam 10 kilo daha alarak 80 kiloya ulaştım. Hamilelikte kilo almak doğaldı. Almam gerekenden fazlasını almamıştım. Ama normalde olmam gereken kilonun çok çok üstündeydim artık. Eğer 60 kiloyla hamile kalsaydım işim çok daha kolay olurdu ve belki bu kadar etkilemezdi bu durum beni. Ama öyle olmadı..
Doğum yapalı 2 sene oldu. Hala 80 kiloyum. Gram vermedim. Çünkü gram çaba sarf etmedim. Sebebi en yukarıda açıkladıgım üzere, çocugun verdiği yorgunluk ve içimdeki mutlu olma isteğini doyurabilme açısından keyiflerimden vazgeçmedim. Yani bile bile bunu sürdürdüm. Hani mutluluğun üzerimdeki etkilerinden bahsetmiştim ya, şuan bunun 3. farklı evresini yani mutsuzlugu giderebilmek için yeme isteği evresini yaşıyorum. Sanırım içlerinde en tehlikelisi bu. Çünkü baş edemediğim bir şeye dönüştü.
Önce burada diyet gruplarına katılmayı düşündüm. Denedim de. Ama olmadı. Her gün yazmam gerekmesi, tartı fotoğrafı, günlük menü ve haftanın sonunda kilo güncellenmesi olayı bana göre değil. Çünkü kendimi tanıyorum. Kendimle baş edebilme konusunda yapabileceğim en iyi şey önce kendimi kontrol altına alabilmekken, burada herhangi bir diyet grubunda denetlenme hissi beni daha fazla gerdi ve o sürece uyum sağlayamadıgımı gördüm. Ben hep böyleydim. Üzerimde bir baskı hissettiğim zaman hepten her şeyi bırakırdım
Evet sonunda bunu yapmak istiyorum. Önce kendimi biraz kısıtlayarak başlamak istiyorum. Ufak ufak halledeceğim bu işi. Neden bu kadar zor geliyor şimdi bilmiyorum.. Sanki büyük bir olaya hazırlanıyor gibiyim. Sanki önümüzdeki günlerde büyük bir şey yaşayacağım. Kendi kararlarından korkar mı bir insan.. Hele ki bu karar işine yarayacaksa. Ama ben artık kararımı verdim ve içimde bunun tedirginliğini yaşıyorum. Çünkü mutluluğu aradığım yolları kapatmak üzereyim. Kendime başka yollar aramak üzereyim. Yemekten vazgeçtiğim şeylere ihtiyacım oldugunda bununla baş etmeye çalışmak üzereyim. Ama artık karar verdiğim için bunun dönüşü yok. Bunu yapacağım.
Peki artık karar verdiğimden nasıl bu kadar eminim, neden bugün. Çünkü en yukarıda size bahsettiğim kızarmış tavukları yedikten sonra eşim ''Aşkım eğer doyduysan tepsiyi ben kaldırayım, sende kalanları getirirsin" dedi sağolsun. Ama ben ''eğer doyduysan'' cümlesinden sonrasını pek duyamadım sanki. Çünkü tepsiye baktım, eşimin önünce 4 kanat kemiği ve yarısını bitirip bıraktığı pilav dururken benim önümde neredeyse 12 tavuk kanadı kemiği ve bütün pilavı bitirdiğim için boş tabağım duruyordu. Bunu bilmesine rağmen doyup doymadıgımı sormasını içime sindiremedim bir türlü ve o an da beynimde bir zonklama hissettim. Bir an kendimden tiksindim. Eşimin gözünden kendimi gördüm sanki. Habire löp löp yemek iğrenç bir durum. Üstelik eşinden daha fazla yediğini görmek ve bundan çekinir hale gelmek. Yemek yemek ne zaman böyle bir hal aldı bilemiyorum..
Ben içimde ne var ne yok en açık şekilde döküp kendimle yüzleşmek istiyorum ki bu amaca bağlanayım. Zoruma gitsin canım yansın ki ben bu işten vazgeçemeyeyim. Fazla kilo daha çabuk terlemek demek. Daha sık banyo yapmak demek. Böyle insanı iğrendiren tarafları da var. Ben sık banyo yapıyorum ama insanlık hali oluyor, fazla hareket edip akşam yorgunluktan banyoya giremediğimde eşimin yanaşmasını istemiyorum. Bunlar hayatımın gercekleri. Eşim benimle kilom hakkında konuşmuyor ama biliyorum hissediyorum.
Evet, bir yerden başlayalım o zaman. Benim herhangi bir diyet listem yok ve olmayacak. Bu kararlı anımı riske atmayıp kendi yollarımdan gideceğim. Tıpkı 6 yıl önce yaptıgım gibi bazı çizgiler içinde kalarak her yolu deneyeceğim. Ama dediğim gibi kalıplara girmeden kimine göre sağlıklı, kimine göre sağlıksız benim için ideal olanı seçeceğim.
Buraya yapabilirsem her gün, vakit bulamazsam arada sırada girip o gün neyden vazgeçtiğimi yazacagım. Ya da azıcık aşımla Rabbim o gün bize ne verdiyse, ne yediğimi yazacağım.
Şuan bu konu benim için çok çok önemli bir hal aldı. Göz önünde olan bir günlük tutmak istedim ki kararımın arkasında daha net durabileyim. Bunun burada durdugunu bileyim.
İlk yapacagım şey 50 kiloluk taş halimin fotoğrafını buz dolabının ve ekmekliğin üzerine yapıştırmak.
Ve başlasın!
Güncelleme: Ben 20 kilo verdim
Son düzenleme: