Deryass'dan Seçmeler

10 tane zenci bir geziye çıkmışlar. gezerlerken sihirli bir lamba bulmuşlar. ellerine aldıklarında parlatalım derken içinden kocamaaaaan bi cin çıkmış. cin hepsine teker teker soruyormuş, 1 dilek hakkınız var, diyeyin hemen yerine getireyim demiş. birinci zenciye sormuş, o da beni beyaz insan yap demiş, cin hemen zenciyi beyaz ve yakışıklı bir insana çevirmiş. bu arada onuncu zenci gülmeye başlamış. diğerleri bir anlam verememiş tabii buna. 2. zenciye sormuş cin, o da beyaz ve yakışıklı bi beyaz olmak istiyorum demiş ve cin hemen o zencinin de dileğini yerine getirmiş ve 2. zenci de çok yakışıklı bir beyaz insan olmuş. 10. zenci daha da çok gülmeye başlamış. 3.,4.,5., derken hepsi teker teker beyaz ve yakışıklı birer insan haline gelmişler. bu arada 10. zenci gülmekten ölecek kadar çok gülüyormuş. sıra 10. zenciye gelmiş ve cin sormuş, dileğin nedir? 10. zenci cevap vermiş, HEPSİNİ ZENCİ YAP! ))))
 
temel evde fadimenin az duymasından şikayetçiymiş ertesi gün doktora kendisi gitmiş ve doktora:
-doktor bey fadime beni duymuyor demiş
doktor:
-eve gidince fadimeye en uzaktan başla birşey sor, duymazsa üç adım at yine sor. duyuncaya kadar devam et bakalım ne kadar az duyuyor.
temel eve girince ilk adımda fadimeyi mutfakta görmüş ve başlamış salondan:
-fadime kariciğum baa ne pişiriysun?
yanıt yok! üç adım atar..
yanıt yok! tekrar üç adım atar..
en sonunda yanına kadar gelir halen duymaz. bu sefer kulağına seslenir:
-fadime kariciğum baa ne pişiriysun?
fadime kızgın bağırarak:
-kapıyı açtığından beridir hamsili pilav diyrum saa! saa ne oliy. sağirmisun?
__________________
 
Aksam gazetesi 21 Subat 2003-
Polis frekansini dinleyen bir hanim okuyucu tarafindan iletilmistir::!!!

ZEMIN KURU....!!!
Olay polis merkezi gezici ekiplerinden mevki ve yol durumu hakkinda
bilgi almaktadir:
- 5945 merkez: hava yagisli, zemin kuru, yolda kalan arac yok.
- Merkez 5945: hava yagisli ise zemin nasil kuru oluyor?
- 5945 merkez: anaonsu yaparken tunelden geciyorduk da....
__________________
 
Temel, 55 yaşına kadar canını dişine takmış çalışmıştı..Pastacı çıraklığı ile alışdığı hayata, pastane sahibi olarak devam etmiş, yetenekleri ve becerisi sayesinde Türkiye'nin en ünlü pastanesinin sahibi olmuş, milyarlar kazanmıştı.. Bir gün karısına "Paraları mezara götürecek halimiz yok. Kendimize yeni ve rahat bir hayat seçtim" dedi.."Bizim oradaki hemşerilerle konuştum... Herseyi iyice öğrendim. Kaliforniya'ya gideceğiz. Kazandığım para bize ömrümüzün sonuna kadar yeter.. Çocuklar da güzel üniversitelerde okurlar..."Temel, neyi var, neyin yok sattı. Paralarını dolara çevirdi. Bir milyon doları olmuştu. Karısını yanına aldı. Uçağa bindi.. Los Angeles'e uçtular birgün... Uçsuz bucaksız Nevada çölleri üzerinde uçarken, motorda bir arıza belirdi. Las Vegasa zorunlu iniş yapmak zorunda kaldılar. Uçak şirketi görevlileri" Buranın en lüks otelinde, şirketimizin konuğu olarak kalacaksınız. Yalnız bu kentin Las Vegas olduğunu unutmayın. Kumar oynarsanız eğer, kendi hesabınıza.." derler.. "Kumar mı" dedi, Temel, karısına.."Kumardan kazanmayı düsünen kafayı yemiş olmalı... Allah göstermesin.." Ama bir kez şansını denemek için, rulete 500 dolarlık bir fiş atmaktan da kendini alamadı. Arkası çorap söküğü gibi geldi.Temel herşeyini rulet masasında biraktı. Rulet başında nefes almadan geçirdiği saatler sırasında fena halde de sıkıştığını hissetti. Hızla tuvalete koştu. Tuvalet kapıları otomatikti. 25 sentlik bozuk para atılınca açılıyordu. Oysa Temel'de metelik kalmamıştı. Sıkıntı içinde dolanırken, oradan geçen biri, avucuna bi 25 sentlik sıkıştırdı.. Bu konularda deneyimliydi. Temelin başına gelenleri anlamıştı.
Temel"çok iyi bir insansınız. Bu iyiliğinizi hayat boyu unutmayacağım. Bana lütfen kartınızı verin. Bu borcumu da size ödeyeceğim" dedi. Kartı aldı, cebine attı.. Tuvalete döndüğünde kapıyı açık buldu. İçeri girdi, rahatladı..Çıktı..Elinde kalan 25 sentle yürürken karşısına, Tek Kollu Canavar çıktı.Parayı deliğe attı, kolu çekti ve bir şangırtı ...Alet boşaldı adeta.. Temel bir kova dolusu 25 sent kazanmıştı. Bunlari fişe çevirdi, rulet masasına döndü..Gerisi peri masalı.. İki saat içinde tam 2 milyon dolari olmuştu. İki ay sonra yeni Kalifornıyalı Temel, boş oturmanın kendisine göre bir iş olmadığını farketti. Elinden gelen tek iş pastacılıktı.Parası da vardı. Bir pastane açtı. Pastaları öylesine tutuldu ki, önce Los Angele'e, sonra Kaliforniya'ya, sonrada tüm Amerika'ya yayıldı,Temel Pastaneleri... Bir kaç yıl sonra, Temel, Amerika'nın en zengin adamları arasına girdi. Temel Pastaneleri'nin onuncu yılı dolayısı ile büyük bir gece düzenlendi. Şirketin en gözde elemanları ile, ünlü konuklar bir araya geldiler. Temel yemeğin sonunda konusma yapmak için kürsüye çıktı.. Tüm başına gelenleri anlattı..
"Bütün bu başarıyı ve bu serveti bir tek kişiye borçluyum. O kişiyi bulana kadar, işte size söz veriyorum, gerekirse Amerika'daki her taşın altına bakacağım.." Şirketin genel müdürü sordu: "Ama Temel bey, size 25 sent borç veren adamın kartını aldığınızı söylemiştiniz... Adı, adresi sizde olmalı zaten.." "Bana 25 sent veren umurumda değil" dedi temel.. "Ben,tuvaletin kapısını açık bırakan adamı arıyorum!.."

 
Çok iyi giyimli bir iş adamı Vatikan'a gelir papayla görüşmek istediğini söyler. Kendisini bir Kardinal'e götürürler. Adam ısrar eder.
- Sizinle değil, doğrudan Papa ile ve yalnız görüşmek istiyorum.
Sonunda adamı Papa'nın huzuruna çıkarırlar. Ama adamın ne istediğini merak eden Kardinaller kapının dışında kulak kesilmiş içeriyi dinlemektedirler.
İçeride sesler yukselmiştir.
Adam : - 1 milyar dolar.
Papa : - Olmaz
- 2 milyar dolar.
- Hayır.
- 5 milyar dolar.
- Hayır.
Adam kapıyı çarpar, hışımla uzaklaşırken Kardinaller içeri koşuşur.
- Sayın Papa hazretleri, 5 milyar dolar muazzam bir para. Düşünün bu para ile kaç katedral, kaç kilise yapılır, dünya üzerine kaç misyoner gönderilirdi. Parayı niçin kabul etmediniz ?
- Ne yani ? Her duadan sonra Amin yerine Coca Cola mı deseydik
 
Bir İngiliz doktor diyor ki : Tıp bilimi bizde öyle ilerledi ki, biz bir adamın beynini alırız ve başkasına koyarız ve onu altı haftada iş arayacak hale getiririz.

Alman doktor diyor ki : Bu hiç birşey değil; biz bir adamın beynini çıkarırız ve başkasına koyarız ve onu dört haftada şavaşa hazır hale getiririz.

Amerikalı doktor da diyor ki ; Beyler siz çok geridesiniz. Biz Teksastan bir beyinsizi aldık ve beyazsaraya koyduk. Şimdi ülkenin yarısı iş arıyor, yarısı da savaşa hazırlanıyor.
__________________
 
İki fakülte arkadaşı yıllar sonra sokakta karşılaşır, biri diğerini eve yemeğe davet eder..



-Oğlum bu ne ev böyle be, su salonun büyüklüğüne bak! Nereden buldun bu kadar parayı birader? Duvarlarda nadide tablolar..



- Gel göstereyim, gel şu pencerenin önüne.. Şuradaki otoyolu görüyor musun?



- Evet.


- 20 milyon dolar tuttu, 25 milyon dolara fatura ettik, farkı cebe indirdik.



İki yıl sonra iki arkadaş yine karşılaşır...



-Gel bu sefer ben seni davet edeyim, bize gidelim..



- Yuh! Şuraya bak..Vay anam vay! Oğlum sen bizim eve saray diyordun bu ne böyle. Bizimki bunun yanında müştemilat olmaz valla, saray asıl burası.



- Gel nasıl yaptığımı sana göstereyim, geç şu pencerenin önüne, bak şurada otoyolu görüyor musun?



-Hayır!



-İşte böyle!...
 
temel le dursun banka soymaya gitmişler soydumüşlar kacamaya başladılar kaçarken görevli bagırmış durun ula o.ç ları diye tursun demişki temel sen koş beni tanidiler

 
+18 olabilir

İyi yetişmiş, saygın bir ailenin oğlu
evlenmeye karar verir. Ailesi helal
süt emmiş temiz bir kız aramaktadır.
Günün birinde bir kızla tanışır ve
evlenmeye karar verir,yalnız bir şartla.
Bekaret kontrolü yapılacaktır.
Kız kasar mı kasar. Üstünden
geçmeyen yok. Ne yapacağım diye
düşünürken durumu bir kız arkadaşına
anlatır. Arkadaşı ona: "Korkacak ne var!.
Git bir kasaba herhangi bir etin
zarından bir parça iste, getir onu
bizim tanıdık bir doktor var,
kızlık zarının yerine diktiririz" der.
Kız arkadaşının dediğini aynen yapar
ve zarı doktora diktirirler. Bir
süre sonra erkeğin ailesi ile birlikte
bekaret kontrolü için doktora giderler.
Doktor kızı yatağa yatırır. Başlar
muayene etmeye, bir süre sonra:
"Allah! Allah" diyerek geri çekilir.
Tekrar bakar, tekrar şaşkın bir halde
geri çekilir ve başlar ansiklopedileri
karıştırmaya. Erkeğin annesi:
"Hayrola doktor bey, bir sorun mu var,
yoksa kız bakire degil mi?" der.
Doktor bir süre düşündükten sonra:
"Kız bakire olmasina bakire de benim
anlamadığım saglık bakanlığı mührünün
zarda ne işi var?"
 
Temel asansöre binmiş başlamış beklemeye bir müddet sonra Dursun girmiş asansöre bakmış Temel bekliyor oda beklemiş.

Bu arada biri daha binmiş ve neden beklediklerini sormuş
Temel hemen cevap vermiş :
- "uşagum görmeymisun ha burda 4 kişiliktir yazayı"
 
3 atranot uzaya gidecek.Bunlardan biri alman biri ingiliz biride bizim temel.Bunlar yıllarca gelmiyecekleri için en önemli ihtiyaclarını sorarlar.Alman bana sarışın,esmer,kumral hatun der.İngiliz bana bol bol içki der.Bizim temel baaa bol bol cigara der.Neyse istekler temin edilip uzaya fırlatılıyorlar.3 astronot aradan yıllar geçiyor geri dönüyorlar.Tabi aileler merakla bekliyor.Önce alman iniyor dalyan gibi alman olmuş iğne iplik.Sonra ingiliz iniyor adam zil zorna sarhoş.Tabiki sıra temele geliyor.Temel kapıda görünür görünmez bi fırlıyor agzında cigarayla:
-"Allahını seven baaa ateş versuuun
 
Temel fotografcıda
Temel bir gün fotoğrafını çektirmek istemiş. Fotoğrafçıya;
- Ben fotograf çektirmek istiyorum. Lakin vesikalık olmayacak.
Fotoğrafçı;
- Olur efendim. 24 çarpı 32'ye ne dersiniz?
Temel;
-432 eder de, haçan punin konimuzlan ne alakasi vardur
 
Hitler toplama kampina gitmis, yahudilerden birini cagirmis :
- "2+2 kac eder" diye sormuş ... adam da "7" demiş.
Hitler donmus arkasindaki yuzbasiya:
- "lenn bu ne bicim toplama kampi?
 
herkül,pamuk prenses ve notre dam'ın kamburu birlikte kamp yaparlar. pamuk prenses bir ara çadırına gider.çadırına gitmeden önce;''benim çadırımda sihirli ayna var hala en güzel benmiyim ona bakıcam''der.çadırdan çıkar,yüzü mutludur.''hala en güzel benmişim''der.herkül ''bende hala en güçlü benmiyim diye bakıcam''der.çadırdan çıkar,yüzü mutludur.''hala en güçlü benmişim''der.notre dam'ın kamburu da ''bende hala en çirkin benmiyim diye bakıcam'' der.çadırdan çıkar,yüzü asıktır. ''kim lan bu reha muhtar'' der
 
Özel tv kanallarından birinde vj'lik yapan bir spikerimiz,
programını renklendirmek için izleyicilerine "benimle evlenmek iste iz bana ne kadar başlık parası ödersiniz" şeklinde bir soru
soruyor. tabii bizim centilmen türk erkekleri, "bas bas paraları
leyla'ya" şarkısında olduğu gibi hemen başlıyorlar açık artırmada paraları basmaya.. kimi milyarlarını veriyor, kimi evlerini, yatlar
katlar derken sesinden orta yaşlarda olduğu anlaşılan bir bey arıyor
programı ve "ben 150-160 milyon civarında bir para verebilirim" diyor.

bu gözle görülür değer kaybına şaşıran sarışın vj'miz hemen
neden bu kadar düşük bir para verdiğini soruyor..
arayan izleyici, " aşağı yukarı 50-55 kilo çekersin" diyor..
kilosunun ulu orta söylenmesinden rahatsız olan vj'imiz "eehh" şeklinde kısa bir cevap veriyor ve merakla izleyiciyi dinliyor.
ve izleyiceden beklenmedik bir cevap geliyor "şu anda kaşarın kilosu 3 milyon civarında
 
Askerin biri bir bakışta herkesin boyunun ölçüsünü tam olarak doğru söylüyormuş. Ve arkadaşları buna çok şaşırıyorlarmış. Bir gün bunu komutana da götürmüşler ve olan biteni anlatmışlar. Komutan inanmamış. “Söyle bakalım benim boyumun ölçüsü kaç?” Asker aşağıdan yukarıya komutanı süzmüş ve “1,75 efendim” demiş. Komutan “Doğru. Hayret nasıl bildin?” deyince asker cevap vermiş “Bilirim tabii efendim. Ben kereste uzmanıyım
 
İskoçya’da iki avcı ava çıkarlar. Yürüme esnasında avcılardan biri yere düşer ve hareketsiz olarak yerde yatar. Bunu gören arkadaşı hemen yanına gelir. Bakar ki arkadaşı nefes almıyor. Gözlerinde ki ferinde kaybolduğunu fark eder ve hemen acil servisi arar. “Arkadaşım öldü, ne yapmam gerekir?” diye sorar. Telefonun ucundaki ses: “Sakin olun ben size yardım edebilirim. Ama önce arkadaşınızın öldüğünden emin olmamız gerekir.” Birkaç saniye sessizlikten sonra bir el silah sesi duyulur. Sonra “Tamam, şimdi ne yapacağım?”
 
ELBISE
Ingiltere Krali George ile görüstügü sirada, Gandi´nin
üzerinde her zamanki gibi beyaz örtüsü vardir. Davetten çikinca
bir gazeteci sorar:
* Kiyafetiniz, bir kralla bulusmak için yeterli miydi?
Gandi, hiç aldirmadan cevap verir: * Kral, ikimize de yetecek kadar
giyimliydi.
SIIR
Bir semsiye tamircisi, yazmis oldugu siirlerini incelemesi için
Sekspir´e gönderdiginde, ünlü yazarin cevabi su olur:
* Dostum, siz semsiye yapin, hep semsiye yapin, sadece semsiye
yapin...


SIPA
Köylü, yeni dogan bir sipayi! kucagina almis evine dönerken, iki
ortaokul ögrencisi kendisine takilir ve:
* Hayrola amca, derler. Oglunu nereye götürüyorsun böyle?
Adam, kendine yapilan bu terbiyesizlige aldirmamis görünerek cevap
verir: * Gittiginiz okula kaydini yaptiracagim.
VAPUR
Necip Fazil Kisakürek vapurla Karaköy´e geçerken, yanina biri
yaklasip:Üstad, diye sormus. Peygamberlere ne diye gerek duyuldu,< BR>biz
kendimiz yolumuzu bulabilirdik .
Necip Fazil, okudugu kitaptan basini kaldirmadan: * Ne diye vapura
bindin
ki, cevabini vermis. Yüzerek geçsene karsiya.
KULAK
Kulaklarinin büyüklügü ile ünlü olan Galile´ye hasimlarindan biri:
* Üstad, demis. Kulaklariniz bir insan için biraz büyük degil mi?
Galile: * Dogru, demis. Benim kulaklarim bir insan için biraz
büyük ama, seninkiler de bir esek için fazla küçük sayilmaz mi?
MEZAR
Amerikali isadami, Çinliyle alay ederek sormus: * Mezarlariniza
koydugunuz
pirinçleri, ölüleriniz ne zaman yiyecek?
Çinli, basini kaldirmadan cevap vermis: * Sizin ölüleriniz,
koydugunuz
çiçekleri kokladigi zaman.
NAPOLYON
Vaktiyle Fransa hükümet ricalinden biri Napolyon Bonapart´i bir
muharebede tenkide kalkisip parmagini harita üzerinde gezdirerek:
* Önce surasini almaliydiniz, sonra buradan geçerek ötesini
zaptetmeliydiniz, gibi fikirler yürütmeye baslayinca, Napolyo n:!
* Evet demis, onlar parmakla alinabilseydi dedigin gibi yapardim.


BAYTAR
Bir toplantida, zamane gençlerinden biri güya M.Âkif´i küçük
düsürmeye çalisip: * Afedersiniz, siz baytar misiniz? demis.
M. Âkif hiç istifini bozmadan su cevabi vermis: * Evet, bir yeriniz
mi agriyordu?:))
 
Aracının direksiyonuna geçip kiliseye gitmek üzere yola koyulan rahip
>yolda yürümekte olan bir rahibeye rastlar. Aracını durdurur ve kiliseye
>kadar onunla gelmek isteyip istemediğini sorar. Kadın arabaya biner ve
>bacak
>bacak üstüne attığında bacaklarının güzelliği ortaya çıkar.
>Rahibin gözü kayar ve bakayım derken kısa bir süre için aracın kontrolünü
>kaybeder. Aracı tekrar kontrol altına aldıktan sonra sağ elini rahibenin
>bacağı üstüne koyar. Rahibe ona bakar ve şöyle der : "Rahip, 129. ayeti
>hatırlıyor musunuz ?"
>Utançtan kıpkırmızı olan rahip derhal elini çekerek rahibeye özürlerini
>sıralar.
>Bir müddet sonra aklı tekrar karışır ve rahibenin bacağına tekrar dokunur
>vites değiştirme bahanesiyle ve rahibe aynı soru ile karşılık verir :
>"Rahip, 129. ayeti hatırlıyor musunuz ?"
>Utancından yine kızaran rahip elini çeker ve "afedersin kardeşim,
>insanoğlu zayıf düşebiliyor" der.
>Kiliseye vardıklarında rahibe arabadan iner ve tek kelime söylemeksizin,
>ancak çok manalı bir bakış fırlatarak kaybolur.
>Rahip aceleyle içeriye koşturur ve bir İncil alarak 129. ayeti açar okumak
>için
>129. ayet şöyle demektedir : İleriye gidiniz, daha yukarlarda arayınız.
>Orada güzellikler bulacaksınız.
>hikayeden çıkartılacak ders :
>Görev alanınızla ilgili her zaman bilgili olun, aksi taktirde fırsatları
>kaçırabilirsiniz.

 
Bir vatandas, Deri, yarim bot ve koyu kahverengi ayakkabi alip
kasaya yanasiyor...

Kasadaki bayan botlari posete koyarken, sayin Abimiz de soruyor;

"-43 milyon degil mi?..."

Kiz, "Ne münasebet" der gibi bakiyor ve "Bunlar orijinal deri...indirimli fiyati 180 milyon..."

Abi'mizin bitis cümleleri, kizcagizin kopus anina denk geliyor;



"-Olur mu hanimefendi, altinda 'Size 43' yazi
 
X