- 20 Haziran 2014
- 1.654
- 799
-
- Konu Sahibi caninfistigi
- #141
canım benim kuzenin teyzen falan yok mu, rica etsen. belki koşa koşa gelir.
Geçen çok güzel bir yazıya denk gelmiştim. Bir konuda paylaşmak için saklamıştım.
Kırmızı elbisesi gardırobunda asılıydı, Annem ölürken,
O tüm yaşamı boyunca giydiği,
Dizi dizi koyu renkli, eski elbiselerin yanında
Adeta sırıtıyordu.
Beni çağırmışlardı
Ve annemi gördüğüm anda
Çok fazla ömrünün kalmadığını anlamıştım.
Kırmızı elbiseyi görünce ,ona
"Anneciğim, ne kadar güzel bir elbise bu böyle!" dedim.
"Hiç üzerinde görmemiştim"
"Hiç giymedim ki " dedi usulca.
"Otur yanıma Millie,
Eğer ölmeden önce başarabilirsem
Sana bir ders vermek istiyorum."
Yatağın kenarına ilişiverdim.
Annem derin bir soluk aldı,
Hiç tahmin edemeyeceğim kadar derin bir soluk.
"Çok fazla vaktim kalmadı ama,
Artık bazı şeyleri görebiliyorum,
Size hep iyi şeyler öğrettiğime inanırken,çok yanlış şeyler
öğrettiğimi farkettim."
"O nasıl söz öyle anneciğim ?"
"Öyle,her zaman , iyi bir kadının
Asla önce kendisini düşünmemesi gerektiğine inandım,
Hep başkalarını düşünmeliydim kendimden önce.
Onun, bunun, her zaman
Herkesin isteklerini yerine getirmeliydim,
Benim isteklerim ise, başkalarının isteklerinin altında
ezilip kaldı hep.
Belki günün birinde benim isteklerim de gerçekleşirdi.
Ama o gün hiç gelmedi.
Tüm yaşamım böyle geçti, fedakarlıklarla.
Baban için, erkek kardeşlerin ve kız kardeşlerin için, senin için yaptığım
fedakarlıklarla."
"Evet , anneciğim, bir annenin yapabileceği her şeyi yaptın.
"Ah, Millie ah, ne senin için,
Ne de onlar için yaptıklarımın bir yararı olmadı.
Anlamıyor musun?
Sizlere hataların en kötüsünü yaptım.
Kendim için hiçbir zaman hiçbir şey istemedim.!"
"Baban şimdi yan odada,
Öfkeyle duvarlara bakıyor.
Doktor ona öleceğimi söyleyince,
Yanıma geldi ve ölmeden önce öldürdü beni.
"Ölemezsin, beni işitiyor musun?
Bana ne olacak sen ölünce?."....
Evet, çok zor olacak , biliyorum.
Mutfakta tavanın bile nerede olduğunu bilmez , biliyorsun."
"Ve sizler, çocuklarım,
Her zaman, hepinize koştum.
Haftanın yedi günü
Evde ilk uyanan, son yatan hep ben oldum.
Yanık ekmekleri ve en küçük çöreği hep ben yedim."
"Şimdi erkek kardeşlerinin
Eşlerine nasıl davrandıklarını görüyorum
Ve hasta oluyorum, çünkü onlara
Eşlerine böyle davranmayı ben öğrettim.
Onlar da iyi öğrendiler.
Bir kadının verici olmaktan öte bir görevinin olmadığını,
Hatta bir kadının verici olmazsa, var olmadığını öğrendiler.
Biriktirdiğim her kuruşu,
Giysilerinize, kitaplarınıza harcadım,
Çoğu zaman gereksiz bile olsa.
Yaşamımda bir kez bile , alışverişe çıkıp,
Kendime güzel bir şey satın almadım.
"Sadece geçen yıl, gördüğün o kırmızı elbiseyi aldım.
Sakladığım bir yirmi dolarım vardı.
Tam çamaşır makinesini tamir ettiririm o parayla derken,
Eve o koskoca paketle döndüm o gün.
Baban çok üzdü, yıktı o gün beni.
"Böyle bir elbiseyi nereye giyeceksin ki?
Operaya mı gideceksin yoksa?
Sanırım haklıydı. O elbiseyi hiç giymedim,
Mağazada denemek için giymekten başka.
"Ah Millie, eğer bu dünyada kendini düşünmezsen,
Öbür dünyada mutlu olunur sanırdım.
Ama artık inanmıyorum buna.
Bence Tanrı, isteklerimizi bu dünyada
Ve şimdi gerçekleştirmemizi istiyor bizden.
"Millie, şimdi bir mucize olsa
Ve bu yataktan kalkabilsem,annen çok farklı bir insan olurdu.
Ama ben sıramı böyle savdım.
Belki zor olurdu öğrenmem,
Ama öğrenirdim Millie, ÖĞRENİRDİM!"
Kırmızı elbisesi gardırobunda asılıydı,
Annem ölürken,
O tüm yaşamı boyunca giydiği,
Dizi dizi koyu renkli, eski elbiselerinin yanında
Adeta sırıtıyordu.
Annemin bana son sözleri şunlar oldu;
"Millie, benim yolumdan gitme
Ve beni gururlandır.
Söz ver bana."
Anneme söz verdim.
Annemse sırasını savdı
Ve son nefesini verdi.
Buna benzer pek çok şey okumuşuzdur. Hemen hepsi de yaşamı ertelemememiz gerektiğini ve her günü yaşamın son günü gibi yaşarsak, yaşama anlam katacağımızdan söz eder. Ben bunu okurken çok sevdiğim bir dostumu hatırladım. Yirmi yıllık evliliğini ihanet nedeni ile bitirme noktasındayken yanındaydım ve ağlıyordu. "Biliyor musun?" dedi, "Ben niye ağlıyorum?"
"Yirmi yıldır hemen her gün pilav yaptım, evdekiler seviyor diye.Kimi gün şehriyeli, kimi gün domatesli, kimi gün bulgur. Bir tek gün bile sade pilav pişirmedim. Oysa benim en sevdiğim sade pilavdı".........
Ben de o düğün mevzusuna değinecektim ama konu birden ev işlerine yardımcı olmayan erkeklere döndü :) Düğün olayında da bazı şeylern paylaşılması taraftarıyım ama şu "adet" olayını kırmak çok zor.
İkinci paragraftaki kadın modeline ben de hayret ediyorum. Diyor ben her akşam bir siler süpürüm, hafta sonu da cumartesi büyük temizlik, pazar da ütü günümdür. E diyorum sen ne zaman yaşıyorsun? Kendin için ne zaman bir şey yapıyorsun? Onlar mı doğrusunu yapıyor ben mi bilemedim.
Ben çalışan bir anneyim.
Sabah 6.45 de kalkıp işe tam 45 dakika erken geliyorum..Niye ? Servis sebebiyle..
Akşam servis yok eve otobüsle dönüyorum 1 saat istanbul trafigi ve yol çilesi..
Saat 19:30 da kızımı kreşten almış evde olmuş oluyorum..
Ev işleri mi dersin
Yemek mi dersin..
Çocukla ilgilenmek mi dersin..
İmdat diyorum artık yerle bir oldum
Eşim ev işlerine yardımcı oluyordu musait oldugu zamanlarda artık o da aşırı yoruluyor beyni patlatıyor adamcagızın hergün çizim proje artık şu işe ne olur el at diyemiyorum..Zaten artık kendi işini kurdu ve eve nereden baksanız 2-3 günde bir anca gelebiliyor toplantılar,şehir dışına gitmeler vesaire..
Yoruldum mesela bittim.Bayram temizligi yapılacak umurumda bile degil..
Keşke evimde oturabilsem diyorum artık önceden şiddetle kadının çalışması gerekliliğini savunan ben artık yerle yeksan olmuş bir durumda sabahları 5 dakika daha yatsam ne oluuuuuur modunda.!
Kendim ve kızım için daha dogrusu ailem için sürekli çalıştım..Katkım olsun düşüncesiyle hareket ettim ama suan resmen kendimi harabe olmuş bir ev gibi hissediyorum.
Valla seve seve yardim edecek koca da. Ev temizligime de yemege de calismaya da.
iPhone 'den Kadınlar Kulübü aracılığı ile gönderildi
kv ile çalışan kadın ve işleri hakkında konuşuyoruz. kv diyorki, "çalışan kadın daha düzenli oluyor daha toplu oluyor vs. yapmak zorunda başka napacak?"hiç bişey diyemiyorum. o da kadın. ev hanımı üstelik. hani şunu demiyor, "çalışan kadının yükü çok ağırdır, eşler de birbirine yardım etmeli."
kendi kızı da ev hanımı. empati yapamıyor aslında bana.
ev hanımlarını ezmiyorum. bence ev hanımlığı, çalışan bir bayan olmaktan daha zor. çalışsan da çalışmasan ev işi bitmiyor. ev hanımları resmen maaşsız eleman. annem diyorki siz de yoruluyorsunuz ben de. ama benim maaşım yok. çok şükür babam benim param senin paran yapmaz. yine de anneme üzülüyorum kıyamıyorum. ev hanımı oldu diye bi de temizlikçi çağırınca bazıları "senin işin ne" diye sormuyo mu? hele de hem cinslerimiz çileden çıkıyorum.
kadın kadının kurdu aslında. biz birlik olsak. oğullarımızı da eşimizden nasıl anlayış bekliyorsak öyle yetiştiriyorsak toplumda bi nebze sosyal adalet zamanla oluşturulacağını düşünüyorum.
ama hem eşten şikayet edip hem de gelinlerden de kendimiz gibi ezilmesini beklersek, daha çok gider bu eziyet.
keşke senin dediğin gibi yaptırabilsek ama yapmayınca yuva dağıtmak kolay olmuyor. eğer evliysen ve yaptırabiliyorsan sırrını ver bana da bende yaptırayım ..
canım benim çok üzüldüm. rabbim güç kuvvet ve sabır versin. hem sana hem çocuğuna üzüldüm. bazen ben de diyorum. bizim hayatımız hayat mı? bu mu yani? çalışmaya gelmişiz.
işe git gel iş yap uyu yine kalk işe git gel vs. eşine çocuğuna ne kadar zaman kalıyor? 24 saat içinde devede kulak.
aslında devletinde kadın çalışanlara ayrıcalık getirmesi gerekiyor. çünkü sorumluluğumuz fazla.
misal erkeklerden daha erken çıksak işten.
doğum iznimiz bile resmen komedi. kamudayım. bizde toplam 16 hafta.
norveçte 81 ay. resmen norveç hükümeti diyorki "bize yapacağın en iyi hizmet çocuğunu okul çağına kadar iyi yetiştirmek"
maalesef türkiye'de insana değer yok. kadına hele hiç yok.
Eziliyoruz evet ama ara nesil olduğumuz için. Kadın - erkek görev dağılım karman çorman durumda..
Eskiden kadınların daha şanslı olduklarına inanmıyorum, annem çalışmayan ev hanımı bir kadındı ve babamdan aldatma, şiddet, aşağılanma, "para benim param ben kazanıyorum, sen karışamazsın" lafları da dahil olmak üzere her türlü eziyeti gördü ve sineye çekti.
Ben hep bunu gözlemledim ve böyle olmayacağım diyerek elime ekmeğimi aldım şükür.
Ve evet evli iken bende ezildim, ev - iş arasında kaldım ama canıma tak ettiği noktada eşim olacak sorumsuzu da afedersiniz dehledim gitti.. ekonomik özgürlük benim elime bu gücü verdi.. çalışmasam hala çile çekecektim..
bence de bu hükümet bunu yapabilir ama biraz geç yapar.calisan kadin daha duzenli olmuyor kesinlikle, dagilan seyleri duzeltmeye vakti yokki kadincagizin..calisan kadinin sadece tembellik yapmaya hakki yoktur, cunku gundelik isleri bi aksarsa tum hafta oyle gider
buarada norvec gibi olsa keske heryer bir cok avrupa ulkesindede dogum izni sadece 16 hafta kadar
turkiyede insana deger yok demeyin bu yuzden, sadece turkiye degil bu sekilde olan..ama eminimki bu konudada hukumet birseyler yapacaktir ilerleyen zamanda.
Biz kadınlar ne için yaşıyoruz. Dini olarak sormuyorum hani hepimiz bir sınav dünyasındayız. Kulluk görevlerimiz var. Ben dünyevi olarak soruyorum. Bakın ben dibine kadar bir kadın hakları savunucusuyum. Kadınların eşit şartlarda yaşaması için, iş hayatında eşit şartlarda bulunması için, ne biliyim 9 yaşındaki çocuklar kendini astı haberleri çıkmasın diye, küçücük çocuklar erkenden evlendirilip çeşitli işkenceler görmesin diye.
Ama kafam allak bullak şu anda. Bir konu oluyor. Kadın çalışmak zorunda değil. Çalışır çalışmaz bu kimseyi ilgilendirmez. Başka bir konu oluyor. Kadın ev işi yapmak zorunda değil. Yaparsa bu onun lütfu. Kadın neye zorunlu o zaman? Biz nasıl böyle üstün bir cinsiyet olduk?
Ben hala kadın hakları savunucusuyum ama kendini üstün cinsiyet görenlerin değil. Ezilen, hor görülen, yaşama, okula gitme, yeri geldi mi istediği insanla evlenme hakkı olmayan kadınların.
Kimsenin kimseye üstünlük taslamadığı güzel bir dünya dilerken bir zaytung haberi paylaşmak istiyorum, inanın her cümlesi trajikomik:
"Her Şeyin En İyisini Hakettiğini Düşünen Genç Kızın Bu Sonuca Tam Olarak Nasıl Vardığı Sorusu Gizemini Koruyor"
http://www.zaytung.com/haberdetay.asp?newsid=137262
________________________________
Dip not: Arkadaşlar ben ev işlerini erkek de yapacak dediğim için konularda barındırılmayan, öyle erkek yok işte diye topa tutulan bir insanım. Burdaki amacım ne erkekleri pohpohlamak ne de kadınlar ev işi yapmak zorunda gibi saçma sapan bir cümle sarfetmek. Ben hayatın müşterekliğine inanan ve yükleri eşit olarak paylaşmamız gerektiğini savunan biriyim.
bence de bu hükümet bunu yapabilir ama biraz geç yapar.
6 ay ücretl, 6 ay yarı ücretli izin geliyordu hem kamuya hem özel sektöre ama gündem sürekli hızlı değiştiğinden meclisten geçemedi.
hamileyim ve devletin çocuğunla sadece 4 ay zaman geçirmeme izin vermesi canımı sıkıyor.
mecburen ücretsiz izne ayrılıcam.
Eski eşim beni ; kucagımdaki tüp bebek mahsulu 40 çıkmış bebeğimle terk ettiğinde söylediği söz şuydu '' kendi hayatımı kuracağım, evde konuşan kadın , ağlayan bebek istemiyorum ''.
Defalarca konuştum bizzat kendisindende başkaları aracılığıylada söylediği tek şey hayatını istediği gibi yaşayacağıydı
Bugün biz ayrılalı 4 sene 3 ay gibi bir süre oldu , onunla evli kaldığımız süreyi geçtik, cocugumla aynı evde beraber kalışımızı bilmem kaçıncı kez katladık.
o ne beni oglum için , nede benim için , nede evdeki herhangi bir eşya için 1 kere bile aramadı.
ama 1 kere araddı sevgilisinden özür dilemem için ben bugün bu noktada diyorumki xxx hayatı boyunca yapabileceği en büyük şeyi yaptı, sadece kendini düşündü.
sen düşün şimdi evladının yanında olmayan maddi manevi bir biyolojik tüp bebek babası. öyle düşün yani sarhoştum filan değil.
iyide yaptı sadece kendini düşündü.
Fakat ben bencil bir kadın değilim, bencil anne hele hiç değilim.
eğer benim evimdekiler şehriyeli pilav seviyorsa evet onuda yaparım , ama ben onlara sade pilavında bir lezzeti olduğunu anlatamıyorsam veya öğretemiyorsam vay arkadaş orada dur derim kendime.
neyse bende bunları ilk evliliğim senelerdir aldatılıyor olduğumu öğrendiğimde kocamın beni terk etmesiyle , ikinci kocama aşık olacağım dönem arasında yaşadım , gördüm ve hakketten düşündüm
ben bugün bu noktada neden yaşıyorsunuz diyenler hiçte utanmadan ve gocunmadan diyebilriimki '' ben Allahın bana nasip ettikleriyle mutlu olmak için yaşıyorum ''
ki bilirler ben eşimide cocugumuda gerçekten severim , içimde sevmem dilede getiririm gösteririmde .
e doğru yoldamıyım dersenizde bakıyorum vicdanımı sızlatacak herhangi bir durumum yok .
o yüzden eski kocam iyi yaptı kendini düşünerek diyorum.
Yaptığım ütü , ne bilim koyacağım çay (biz çay içmeyiz ama neyse) fiziksel yorgunluk maximum 4 saat uyumayla hafifleyecek şeyler şikayet edemeyeceğim