- 25 Nisan 2014
- 4.058
- 7.537
-
- Konu Sahibi caninfistigi
- #121
kuzum benim de içim rahat etmiyor. inan sabah eşim de aynısını söyledi. ama zaten ramazanda haftada en fazla 1-2 kere evde yapabiliyoruz sağa sola davet edildiğimizden. onda da ben yapıyım diye biraz da hevesim var. işte şu evin dağanıklığı moralimi bozuyor.
gerçi bu işler maddiyatla da alakalı durumum olsa bende alırdım eşimde tamam derdi zaten.
ama şuan herşeyi tek başıma yapmak zorundayım çocukla bide
aynen kıyamıyorum o da insan. ben annemle bile kendi evimi bir günde temizleyemiyorum. ama kadında öyle bir güç varki hem hızlı hem çok temiz hallediyor.
tabi maddi zorluk da var. sorumluluk duygusu çok gelişmiş. parayı hak edeyim istiyor. eşim çalıştığı kurumda yönetici. eve gelip böyle pırıl pırıl bulunca "teşvik primi verelim" diyor. karşıya taşıncaz ne yapıcaz diyorum. böyle kadın bulamayız diyorum. taksiyle getirtelim diyor. Allah'ım hem temizliği bu kadar seviyor hem de en azından dağıtmamak için bir ucundan tutmuyor.
bunun için çok şükrediyorum. evet her defasında yorulma temizlikçi çağır diyor. ama keşke bu kadar dağanık olmasa. temizlikçi bile ayda bir gelir. ya da bana eşim yardımcı olsa hiç gelmez. zaten iki kişiyiz. iş yoğunluğundan ve şu iftar davetlerinden zaten haftada bir gün evde yemek yiyoruz ev düzenimiz bu ay hiç bozulmazdı.
Yıkarken yalnız kendi giydiklerini yıka, onunkileri bırak. Mecbur öğrenir
Bence adamı dağınık olmasından başkaca bir sorunu yok, e o kadarı kadı kızında da olur. Sen de kıyamıyorum diyorsun.
E ama kusura bakma kıyamayana kıyıyorlar, dünyanın kanunu bu
yaptım bi kaç sefer hatta kendi çamaşırını kendi astı kuruttu astı. ama sonuç: "mihri ya bu gömlekler neden bu kadar kırışık? bu ütü mü bozuk? bunların niye rengi açılmamış?"
yine bana kalıyor. bazen diyorum zaten espirisine: "sen benim büyük oğlumsun, kıskanma şimdi ama sana kardeş geliyor" diye. acı acı gülüyor :))) "inşallah onu senin gibi yapmıycam. o hep annesine bana yardımcı olacak" diyorum.
eşim de sinir oluyor. "gey gibi yapmana izin vermem, erkek olacak o erkek" diyo. maça götürcekmiş, arkadaşının oğlu gibi "annneeeee süt" diycekmiş. (sanki lokantada kurufasulye istiyo garsondan)
Allah'ım ya.
Ahaha, anladım senin içinde temizlik aşkı var ben bayağı kaygısızım sanırımmesela haftada kaç gün toz alınır evde? Lavabo , küvet, klozet temizliği ne sıklıkta yapılır? Şimdiyi konuyu dağıtır gibi oldu da, merak ettim
bu konuda ciddi mi yoksa şaka mı bu
Biz kadınlar ne için yaşıyoruz. Dini olarak sormuyorum hani hepimiz bir sınav dünyasındayız. Kulluk görevlerimiz var. Ben dünyevi olarak soruyorum. Bakın ben dibine kadar bir kadın hakları savunucusuyum. Kadınların eşit şartlarda yaşaması için, iş hayatında eşit şartlarda bulunması için, ne biliyim 9 yaşındaki çocuklar kendini astı haberleri çıkmasın diye, küçücük çocuklar erkenden evlendirilip çeşitli işkenceler görmesin diye.
Ama kafam allak bullak şu anda. Bir konu oluyor. Kadın çalışmak zorunda değil. Çalışır çalışmaz bu kimseyi ilgilendirmez. Başka bir konu oluyor. Kadın ev işi yapmak zorunda değil. Yaparsa bu onun lütfu. Kadın neye zorunlu o zaman? Biz nasıl böyle üstün bir cinsiyet olduk?
Ben hala kadın hakları savunucusuyum ama kendini üstün cinsiyet görenlerin değil. Ezilen, hor görülen, yaşama, okula gitme, yeri geldi mi istediği insanla evlenme hakkı olmayan kadınların.
Kimsenin kimseye üstünlük taslamadığı güzel bir dünya dilerken bir zaytung haberi paylaşmak istiyorum, inanın her cümlesi trajikomik:
"Her Şeyin En İyisini Hakettiğini Düşünen Genç Kızın Bu Sonuca Tam Olarak Nasıl Vardığı Sorusu Gizemini Koruyor"
http://www.zaytung.com/haberdetay.asp?newsid=137262
________________________________
Dip not: Arkadaşlar ben ev işlerini erkek de yapacak dediğim için konularda barındırılmayan, öyle erkek yok işte diye topa tutulan bir insanım. Burdaki amacım ne erkekleri pohpohlamak ne de kadınlar ev işi yapmak zorunda gibi saçma sapan bir cümle sarfetmek. Ben hayatın müşterekliğine inanan ve yükleri eşit olarak paylaşmamız gerektiğini savunan biriyim.
Ben de geçen gün şunu sorguladım: Binbir emekle çabayla kadınların da çalışabilmesi için uğraştılar, başardılar da... Artık çalışmayan kadın yok gibi. Ama biz öyle bir nesiliz ki... Çok talihsiziz! Bence haklarımızı savunalım derken en çok biz eziliyoruz! Annelerimiz çok şanslıydı çünkü çalışmıyorlardı. Sadece ev işlerini yaparak eve katkıda bulundular. Kadınlarımızın çabasıyla çalışma hayatında kadınlar söz sahibi oldu ve bunu Türk kültürüne kabul ettirdik. Ama Türk erkekleri ne yazık ki çalışma hayatına girerek işlerini kolaylaştıran kadınları benimserken ev işlerini eşleriyle paylaşmaları gerektiği bilincini henüz oturtamadı. Türk kültürü buna müsait değil ne yazık ki... Benim eşim sağ olsun çok yardım eder, çoğu işini kendisi halleder ama bunu evde sır olarak saklarız. Ailelerimizden biri gömleğin ne güzel ütülü maaşallah dediklerinde ütüleyen kendisi olduğu halde, eşim benim ismimi söyleyip, X çok becerikli maaşallah. Hemen alıştı evliliğe diye beni över. Evi temizleyen kendisi olsa bile ailelerimizin yanında ben temizlemişim gibi davranırız. Tabi yine de günlük işler, mutfak işleri benim elime bakıyor. Bi çok kadın eşlerinden bu yardımı da görmüyor. Hem işte çalışıp hem evde çalışıyorlar! Ezilmeyen, kendi ayakları üstünde duran kadın pozlarında aslında çok daha fazla ezildiğimizi düşünüyorum. İleride belki ev işlerinin müşterek olduğu zamanlara erişicez ama henüz maalesef bu kültür oturmadı ve ben çok daha fazla ezildiğimiz kanaatindeyim.
Ben de geçen gün şunu sorguladım: Binbir emekle çabayla kadınların da çalışabilmesi için uğraştılar, başardılar da... Artık çalışmayan kadın yok gibi. Ama biz öyle bir nesiliz ki... Çok talihsiziz! Bence haklarımızı savunalım derken en çok biz eziliyoruz! Annelerimiz çok şanslıydı çünkü çalışmıyorlardı. Sadece ev işlerini yaparak eve katkıda bulundular. Kadınlarımızın çabasıyla çalışma hayatında kadınlar söz sahibi oldu ve bunu Türk kültürüne kabul ettirdik. Ama Türk erkekleri ne yazık ki çalışma hayatına girerek işlerini kolaylaştıran kadınları benimserken ev işlerini eşleriyle paylaşmaları gerektiği bilincini henüz oturtamadı. Türk kültürü buna müsait değil ne yazık ki... Benim eşim sağ olsun çok yardım eder, çoğu işini kendisi halleder ama bunu evde sır olarak saklarız. Ailelerimizden biri gömleğin ne güzel ütülü maaşallah dediklerinde ütüleyen kendisi olduğu halde, eşim benim ismimi söyleyip, X çok becerikli maaşallah. Hemen alıştı evliliğe diye beni över. Evi temizleyen kendisi olsa bile ailelerimizin yanında ben temizlemişim gibi davranırız. Tabi yine de günlük işler, mutfak işleri benim elime bakıyor. Bi çok kadın eşlerinden bu yardımı da görmüyor. Hem işte çalışıp hem evde çalışıyorlar! Ezilmeyen, kendi ayakları üstünde duran kadın pozlarında aslında çok daha fazla ezildiğimizi düşünüyorum. İleride belki ev işlerinin müşterek olduğu zamanlara erişicez ama henüz maalesef bu kültür oturmadı ve ben çok daha fazla ezildiğimiz kanaatindeyim.
Açıkçası "aldat" kısmının genel aile yapısına katılması hoş olmamış. Geri kalanın da artık değişmesi gerektiğini düşünüyor ve yavaş yavaş değiştiğini görüyorum. Ha çok yavaş ilerliyor o ayrı. Hem çocuk hem kariyer yapan kadınları bir yandan takdir ediyor bir yandan bunun da değişmesi gerektiğini savunuyorum. Çocuğun sadece doğum ve emzirme kısmında tak kalabilir, onun dışında zaten baba da aktif rol almak durumunda çocuğun hayatında. Bütün bunların değişmesi için, algıların değişmesi için çabalıyorum zaten. Ama sonra bir bakıyorum bizim kadınlarımız zaten kendisini bir prenses sanıyor. Hayatta hiç bir şeye mecbur olmadığını düşünen prensesler. Ben de o durumda şaşıp kalıyorum zaten. O anlarda unutuyorum bazen ben kimin haklarını savunuyordum ki. Sonra bir kadın cinayeti haberi kendime getiriyor beni. Ben o kadınların hakkını savunuyorum işte.
Geçen çok güzel bir yazıya denk gelmiştim. Bir konuda paylaşmak için saklamıştım.
Kırmızı elbisesi gardırobunda asılıydı, Annem ölürken,
O tüm yaşamı boyunca giydiği,
Dizi dizi koyu renkli, eski elbiselerin yanında
Adeta sırıtıyordu.
Beni çağırmışlardı
Ve annemi gördüğüm anda
Çok fazla ömrünün kalmadığını anlamıştım.
Kırmızı elbiseyi görünce ,ona
"Anneciğim, ne kadar güzel bir elbise bu böyle!" dedim.
"Hiç üzerinde görmemiştim"
"Hiç giymedim ki " dedi usulca.
"Otur yanıma Millie,
Eğer ölmeden önce başarabilirsem
Sana bir ders vermek istiyorum."
Yatağın kenarına ilişiverdim.
Annem derin bir soluk aldı,
Hiç tahmin edemeyeceğim kadar derin bir soluk.
"Çok fazla vaktim kalmadı ama,
Artık bazı şeyleri görebiliyorum,
Size hep iyi şeyler öğrettiğime inanırken,çok yanlış şeyler
öğrettiğimi farkettim."
"O nasıl söz öyle anneciğim ?"
"Öyle,her zaman , iyi bir kadının
Asla önce kendisini düşünmemesi gerektiğine inandım,
Hep başkalarını düşünmeliydim kendimden önce.
Onun, bunun, her zaman
Herkesin isteklerini yerine getirmeliydim,
Benim isteklerim ise, başkalarının isteklerinin altında
ezilip kaldı hep.
Belki günün birinde benim isteklerim de gerçekleşirdi.
Ama o gün hiç gelmedi.
Tüm yaşamım böyle geçti, fedakarlıklarla.
Baban için, erkek kardeşlerin ve kız kardeşlerin için, senin için yaptığım
fedakarlıklarla."
"Evet , anneciğim, bir annenin yapabileceği her şeyi yaptın.
"Ah, Millie ah, ne senin için,
Ne de onlar için yaptıklarımın bir yararı olmadı.
Anlamıyor musun?
Sizlere hataların en kötüsünü yaptım.
Kendim için hiçbir zaman hiçbir şey istemedim.!"
"Baban şimdi yan odada,
Öfkeyle duvarlara bakıyor.
Doktor ona öleceğimi söyleyince,
Yanıma geldi ve ölmeden önce öldürdü beni.
"Ölemezsin, beni işitiyor musun?
Bana ne olacak sen ölünce?."....
Evet, çok zor olacak , biliyorum.
Mutfakta tavanın bile nerede olduğunu bilmez , biliyorsun."
"Ve sizler, çocuklarım,
Her zaman, hepinize koştum.
Haftanın yedi günü
Evde ilk uyanan, son yatan hep ben oldum.
Yanık ekmekleri ve en küçük çöreği hep ben yedim."
"Şimdi erkek kardeşlerinin
Eşlerine nasıl davrandıklarını görüyorum
Ve hasta oluyorum, çünkü onlara
Eşlerine böyle davranmayı ben öğrettim.
Onlar da iyi öğrendiler.
Bir kadının verici olmaktan öte bir görevinin olmadığını,
Hatta bir kadının verici olmazsa, var olmadığını öğrendiler.
Biriktirdiğim her kuruşu,
Giysilerinize, kitaplarınıza harcadım,
Çoğu zaman gereksiz bile olsa.
Yaşamımda bir kez bile , alışverişe çıkıp,
Kendime güzel bir şey satın almadım.
"Sadece geçen yıl, gördüğün o kırmızı elbiseyi aldım.
Sakladığım bir yirmi dolarım vardı.
Tam çamaşır makinesini tamir ettiririm o parayla derken,
Eve o koskoca paketle döndüm o gün.
Baban çok üzdü, yıktı o gün beni.
"Böyle bir elbiseyi nereye giyeceksin ki?
Operaya mı gideceksin yoksa?
Sanırım haklıydı. O elbiseyi hiç giymedim,
Mağazada denemek için giymekten başka.
"Ah Millie, eğer bu dünyada kendini düşünmezsen,
Öbür dünyada mutlu olunur sanırdım.
Ama artık inanmıyorum buna.
Bence Tanrı, isteklerimizi bu dünyada
Ve şimdi gerçekleştirmemizi istiyor bizden.
"Millie, şimdi bir mucize olsa
Ve bu yataktan kalkabilsem,annen çok farklı bir insan olurdu.
Ama ben sıramı böyle savdım.
Belki zor olurdu öğrenmem,
Ama öğrenirdim Millie, ÖĞRENİRDİM!"
Kırmızı elbisesi gardırobunda asılıydı,
Annem ölürken,
O tüm yaşamı boyunca giydiği,
Dizi dizi koyu renkli, eski elbiselerinin yanında
Adeta sırıtıyordu.
Annemin bana son sözleri şunlar oldu;
"Millie, benim yolumdan gitme
Ve beni gururlandır.
Söz ver bana."
Anneme söz verdim.
Annemse sırasını savdı
Ve son nefesini verdi.
Buna benzer pek çok şey okumuşuzdur. Hemen hepsi de yaşamı ertelemememiz gerektiğini ve her günü yaşamın son günü gibi yaşarsak, yaşama anlam katacağımızdan söz eder. Ben bunu okurken çok sevdiğim bir dostumu hatırladım. Yirmi yıllık evliliğini ihanet nedeni ile bitirme noktasındayken yanındaydım ve ağlıyordu. "Biliyor musun?" dedi, "Ben niye ağlıyorum?"
"Yirmi yıldır hemen her gün pilav yaptım, evdekiler seviyor diye.Kimi gün şehriyeli, kimi gün domatesli, kimi gün bulgur. Bir tek gün bile sade pilav pişirmedim. Oysa benim en sevdiğim sade pilavdı".........
Zaten bu prenses kompleksi bana sorarsan kiz istemeden sonra oluyor. Herseyi erkek tarafindan bekliyorlar. Burda bak konu var, erkek tarafi mobilya sorun ediyor diye aryriliyorlar. Kv'de gelinin çalisma taraftari olursa "ben oglunun parasini yememi kiskaniyor" oluyor. Birçok kiz evliligi bu kompleksten dolayi "yan gelip yatmak" olarak algiliyorlar. Calisma istegi yok fakat tatillere gitmek istiyorlar, maddi durumlarin iyi olmasini istiyorlar. Hatta esleri 2 yerde çalistiginda gik demiyorlar. Bende bir çalisim demiyorlar.
Tabi bununda tam tersleride var. Erkege hiç bir is birakmayan, sanki hiç evli degilmis gibi hayati tek basina yürütmeye çalisan. Hem evi temizleyip, çoçuga bakip, ise gidip, yemek yapan,... yapanda yapan. Bunada çok sasiriyorum. Insan öyle bir evlilikten ne anlar? Hiçmi es destek olmak zorunda degil? O tür evliliklerde birde baba figürü resmen yok gibi. Sadece bebek ile oynar ama yikamasi, bez degistirmesinde yoklar.
Bilemiyor, her iki "kadin tipi" üzücü aslinda. Niye orta yol bulunamiyor?