Sağol turuncu.Küçücükmüşsün
Basın sağolsun.
Ite kaka gidiyorduk ama gidiyorduk mune.
Zaten diğer arkadaşlar biraz benim nazımla görüşüyordu
Gerçekten kendini kaybettiği zamanlar, aşağılayıcı konuşmaları, imkansız bir arkadaşlık yürütmeye çalıştık
Ben de pes ettigimde yalniz kaldi.
Diğer arkadaş dedikleri torbacisi falandır.
Yada parasindan nemalanan garip tipler.
Ölümü de aşırı dozdan oldu
Yada intiharı. Bilmiyoruz.
Yalniz kalmasaydı, vazgeçmeseydim, bırak benim ona gitmemi, O beni aradığında gel deseydim, baska olur muydu?
Ben o telefonu, her şeyi düzeltecek şekilde açmasını bilirdim
O bana kötü bir şey demek için aradıysa bile, lafı ağzına tıkıp, karşılıklı güldüğümüz sekle getirirdim.
Allah rahmet eylesin hepsine ☹
Yengemin vefatında ölümün ne kadar bize yakın olduğunu gördüm bu o kadar ürpertici ki aslında.
Vefatından önceki akşam beraber yemek yedik, tatil planı yaptik, otel beğendik, ertesi gün sabah konuştuk, işyeriyle izin tarihini belirleyip bana geri dönecekti. Bir saat sonra beyin kanaması geçirmiş. 24 saat dolmadan vefat etti zaten. Ben kendisinden haber beklerken, hastanede olduğu haberini aldım. Anlık herşey. Bir var bir yok..
Turuncu sonuç değişmeyecekti. Ben kendimi böyle rahatlatıyorum. O yine ölecekti, belki başka bir şekilde ama yine ölecekti. Yaşla da ilgisi yok. Hangimiz hayatımızdaki insanlarla ilgili kararları ya ölürse diye veriyoruz ki. Arkadaşın tercihini yaptı, sen ona yardım edemezdin zaten. O telefonu açsan da sonuç değişmezdi.
Benim yengem yeni taşındığım evi çok merak ediyordu. Hiç gelemedi. Kemoterapi aldığı hastane benim evime yakındı. Ama mikrop kapmaması gerekiyordu. Her seferinde ya oğlum grip oluyordu ya ben. Bir türlü bana gel diyemedim. Hep sana gelicem merak ediyorum evini, sabaha kadar oturup sohbet edelim diyordu. Yine kemo için geldiği bir gün evde kimse hasta değildi. O da gelmek istiyordu. Sonra bir şey oldu, eşimle çok öok büyük bir kavga ettik. Eşyalar falan havada uçuştu. Sonra ben aradım yengemi. Gribim dedim, gelme dedim. Ama grip değildim. Sadece beni o halde görüp üzülsün istemedim. Onun yanında hep gülerken boktan bir moralle karşılamak istemedim. Aylarca bunun vicdan azabını çektim turuncu. Göremedi evimi, çok istedi göremedi dedim.
Sonra dedim ki, nasip yokmuş. Nasibi yokmuş yahu bne ne yapsam gelemeyecek göremeyecekti. Bazı şeyleri kontrol edemiyoruz. Benim kadar kontrol hastası bir insan bile binlerce vicdan azabı barındırıyor içinde. Olmayınca olmuyor işte. Kırk kere düşündüğün konuda bile hata yapabiliyorsun. O yüzden tüketme kendini. Ölüm zaten her türlü çok acı. Yeni acılar ekleme üstüne.
Diyorum bazen
Su testisi su yolunda kırılır diyorum mesela.
Bu çocuk bu illete daha lisede bulaştı, zaten bugün olmasa yarın başına iş açacaktı
E O telefonu ben musait olmadigim için de acmayabilirdim.
Yada duymazdım.
Yada biz barışırdık,
Ve ben sapardım. Ki denemeye kalktım.
Kendimi ve diger arkadaslarimi arada takdir de ediyorum.
O yaştaki bir çocuğun idare edemeyeceği şekilde idare ettik biz.
Ama yetmiyor. Bunlar biraz beni götürüyor,
Sonra basa dönüyorum
Cünkü ne diyeceğini bilmiyorum.
Sağol turuncu.
Geçmişi değiştiremezsin, telefonu açsaydın konuşmanın sonu nasıl bitecek onu da bilemezdin fakat hayat insana keşkelere acabalara takılmamak gerektiğini öğretiyor çünkü keşkeyle başlayan cümlelerin, acabayla başlayan soruların sonu yok, içinden çıkamazsın hiçbirimiz içinden çıkamıyoruz çünkü, ölüm acısı insanın kendini sorgulamasına neden oluyor, ben çok canımı toprağa verdim, hepsinde keşkelerim oldu, kendimi suçladım, şöyle yapsaydım dedim ama kafamda dolaşanlar yalnız beni yedi bitirdi, ölenleri geri getiremedim.
Sende kendine yapma bunu, açmadığın telefona değil güzel anılara sarıl zira ne yaparsan yap ölüme engel olamıyorsun.
Ölümünde seninde sorumlu olduğunu düşündüğün andan itibaren güzel anıları aklının en derinlerine gömmüş olabilirsin, ben ilk yıllar kardeşimi hiç hatırlamak istemedim, rüyalarıma giriyor diye uykularımdan vazgeçmiştim, sanki rüyalarımda abla neden öyle dedin diyecekmiş senin yüzünden öldüm deyip hesap soracakmış gibi gelirdi, aklında kendini suçlamışsın beraberinde vicdan azabını da yüreğine yüklemişsin, hala da aynısını yapıyorsun, ki 18 yaş çok da büyük bir yaş değil çocukmuşsun aslında, bir gün kendinle barıştığında onun ölümüne sebep olmadığını, telefonu açsaydın bile ölümüne engel olamayacağını anladığında arkadaşınla geçirdiğiniz güzel günler hafızanda eski yerini alacaktır bence.Demekki daha zamanı var kendimle barışmamın.
Anlatamam sanıyordum, kelimeleri yazdığımda görmeye tahammül edemiyordum
Belki zamanla keşkelerden, acabalardan kurtulurum
En çok vakit geçirdiğimiz zamanlar yok mune.
Gerçekten hafıza kaybı gibi.
Küçük yaşlardan bahsetmiyorum, hanı hatırlamıyorum diyeyim.
9-14 yaşlarımda bayaga bir şey yok.
Isın garibi, ne zamandan beri yok, ne Zaman fark ettim, onu da Bilmiyorum.
18 yaş yahu. Çocukmuşsun daha. Ben anne olduktan sonra büyüyebildim ancak. Öncesi çocukluk, toyluk, cahillik. Seni rahatlatmak için demiyorum bunu, gayet samimiyim. 18 yaşında bir çocuğun yapabileceğinden fazlasını yapmışsın zaten.
Şu yaşımda uyuşturucuya bulaşmış birinden uzak durmaya çalışırım. Çünkü o istemedikçe kurtaramayacağımı bilirim. Yahut düzelmek istemeyen biri için kendi düzenimi, huzurumu bozmak istemem. Bu bencillik ya da kötülük değil. Bağımlılığın sonuçları sadece. O yüzden yıpratma kendini. Çocukluk arkadaşını kaybettiğine üzül, o anıların bittiğine üzül. Ancak vicdan azabı çekme.
ciğerim parçalandıHep diyorum ölümün her türlüsü kötü ama ani ölüm en kötüsü. Biz en azından bekliyorduk ölümü kabul etmek zor olsa da. Bir gün önce iyi olanın bir gün sonra olmaması... Allah sabır versin.
Yengemden iki ay önce de dayımı kaybettim ki babamdan daha çok severdim, babamdı... Onu son zamanlardaki haliyle görmeye dayanamıyordum. Dağ gibi adam, herkesin yardımına koşan, her durumu kurtaran, her daim herkesi güldüren canım dayım öyle bir hale geldi ki. Öyle görmeye dayanamıyorum ve gitmiyordum yanına. Çünkü gidince ağlıyordum o da kızaran gözlerimden anlıyordu yanından kaçsam bile. Üzmek istemiyordum onu. Keşke diyorum şimdi, sık sık gitseydim öpseydim sarılsaydım. Ben babama hiç sarılamadım uzun uzun. Şöyle gerçek bir sarılmadan bahsediyorum. Hani göğsüne başını yaslayıp huzur bulursun ya. Küçülürsün, çocuk olursun. Ben dayımı kaybedince bir babaya nasıl sarılınır onu da unuttum. Kocaman sarılırdı dayım, göğsüne bastırırdı böyle sıkıca. Ben baba nasıl sevilir dayımda öğrendim ama onu da kaybettim.
Hayatimdan bir ani silsem, ne olurdu?
8 yıl ılkokulu birlikte okuduğum, sınıf arkadaşım, yol arkadaşım, komşumuzun oğlu vardı.
Doğum gunlerimiz bile 2 gun aralı.
6. Sınıfta babası kanser oldu
2 sene sonra hastaligi yendi.
Bu 2 senede, annesi babasına bebek gibi baktı.
Sonuç, adam iyileştiğinde ailesini başka bir kadın için terk etti.
Hikayenin bu kısmı alakasız aslında.
Yada bilmiyorum..
Sonra lisede kötü arkadaş çevresi, ergenlik isyanı, aman oğlumuz üzülmesin diye esirgemedikleri para derken,
Madde kullanmaya başladı.
Anne didindi.
Yeri geldi doktora yalvardi, yeri geldi polise.
Babama geldi, abi bir de sen konuş diye
Hastaneler, psikologlar, ilaçlar.
Geçti derken aynı süreç 6 ayda bir yeniden başladı.
Taşındık biz de zaten..
Aman kızım, dedi sema teyze
Nolur, eski arkadaşları bırakmayın siz onu.
Mümkün mü? Degil.
Küfür kıyamet, yanına yaklaştırmıyor
Kimse kalmadı.
Sema teyzenin hatrina alttan ala ala,
Geçti 3 sene daha.
Üniversite sınavı sonuçları aciklandığı akşam,
Kavga ettik.
Ama Ne kavga
Bana demediğini bırakmadı
Üniversitede de ona kuyruk mu olacakmisim.
Egomu tatmin etmek için iyi biriymisim gibi yapıyormuşum, bilmiyor muymuş o benim aklımdan geceni.
Gardiyanmışım.
Oymuşum buymuşum.
Annesine laf taşımışım
Sirlarimdan, kırgınlıklarımdan da vurmayı ihmal etmedi.
Aynı şehirde kaldık,
Iletisimi kestik.
2 kere karşılaştık, ama selamlasmadik bile.
1 yıl sonra aradı
Meşgule attım.
5 ay kadar sonra teyzesi annemi aradı.
Cenaze haberini verdi.
Hayatimdan iki anı silmek isterdim.
Biri o telefonu meşgule attığım
Biri de o cenazede annesine sarıldığım.
Geçen yıl bugüne bir kac gun kala doğum yaptım.
38 in bitmesini bekleyecektik,
Kızım 36+5 te dogdu, yine alakası var mı bilmiyorum.
Annesi Sina koyarken adını, bilemedim bu kadar yakacağını diye ağladı.
Sina,
Hayatımda gördüğüm en kocaman ağız hala seninki.
o zamanki dostum, şimdiki esim, seni hala kıskanıyor, az ötede dursun diye :)
Babam hala ulkerin renklerini turuncu yesil zannediyor ve hep sana yeşil bana turuncu alirdi ya alacaklarini, simdi cocuklarima oyle aliyor.
Annem babama, sana cocuk emanet edilmez, çocukları bir kere kaybettin geldin derken, aslında bizim babamdan kaçtığımız günü anlatıyor.
14 yıl önce, bugün, ben seninle birlikte cocuklugumu da gomdum.
hiç hatırlamadığım zamanlar var.
Neden cenazeni değil de, en deli cocukluk zamanlarimizi yok sayiyor aptal beynim bilmiyorum.
Sanırım daha cok ozlemeyeyim diye.
Oğlun peki, kaç yaşındaydı babası öldüğünde? Kuzum ya atlattı mı çok zorlandı mı kıyamam...
Aman be turuncu çıkamıyorum da konudan. İçimi deşti bu konu.
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?