merhabalar, benim bir sorunum var ama ne olduğunu tam olarak ben de bilmiyorum. Şu an psikolojik destek alma şansım yok maddi açıdan. O nedenle sizlere danışmak istedim. Yazarken bile çarpıntım oluyor.
Ben buraya bu zamana kadar pek çok konu açtım ve açarken tüm konularda kendimi haklı ve mantıklı buluyordum. Şimdi eski konularıma bakınca aşırı takıntılı birini görüyorum. Merak edip okuyacak olanlar varsa hiç zahmet etmeyin ben özet geçeyim. Sanırım benim olayım çocukluğuma dayanıyor. Çünkü hayatımda tek bir doğrum yok. Bu yazdıklarım ise şu ana kadar kendime bile itiraf edemediğim, hayatımdaki hiç kimseyle paylaşmadığım, ilk defa buraya yazacağım şeyler.
Ben baskıcı ve aşırı korumacı bir ailede büyüdüm. 40 yaş çocuğu olduğum için abimle aramda 20 yaş var. İlkokulda arkadaşlarım anne babalarının yaşlarından bahsederken bana da sorulacak diye çok korkardım. Sorduklarında ise hep yalan söylerdim. Mesela çarşıya pazara annemle babamla gitmek görünmek istemezdim çünkü çok yaşlılardı o döneme göre. Yani arkadaşlarımın anne babaları benim abilerimle yaşıttı. Çocukluk işte bundan utanırdım.
Fiziksel halime gelirsek burnum aşırı derecede kemerliydi ve çirkin bir kızdım. Dolayısıyla hiç flörtüm olmadı belli bir yaşa kadar. İlk erkek arkadaşım olduğunda 18 yaşındaydım ama o da sorunlu biri olduğu için beni seçmişti herhalde. Ben de zaten çirkin ve özgüvensiz olduğum için hiçbir zaman beni sevdiğine inanmıyordum. Her davranışın altında bir şey arardım ve kavgalar vs derken ayrıldık. Sonra yakın bir arkadaşımın kuzeni girdi hayatıma. O da çirkin biriydi ve sanırım bastırılmış biriydi. O nedenle beni seçti herhalde. Çünkü daha güzel ve daha normal kızlara yanaşmaya cesareti yoktu muhtemelen. Benim gibi özgüvensizdi çünkü. Ama bunları şimdi olaylara dışardan baktığımda böyle görüyorum. O zamanlar anlamıyordum.
Bu arada okul hayatım da çok normal ilerlemedi ama iyi kötü bir meslek sahibi olabildim. Tabi okulum bittiğinde 28 yaşına gelmiştim. Yaşıtlarım çoktan evlenip barklanmıştı. Çirkin olduğum için pek kimse çıkmıyordu karşıma. Çevremdekiler de evde kaldığımı ima ediyorlardı. Ben de savunma mekanizması geliştirmiştim kendimce. Ben zaten evlenmek istemiyorum, böyle çok mutluyum, evlenip ne yapacağım falan diyordum. Arkadaşlarımdan birileri evlenirken de onları acımasızca eleştiriyordum. Evi arabası yok ben böyle biriyle bu saatten sonra evlenip de borç ödeyemem falan diyordum. Sanırım söylediklerime kendim de inanmıştım. Çok mantıklı geliyordu söylediklerim. Elbet karşıma istediğim gibi biri çıkar diyordum.
Bu arada karşıma da biri çıktı ve buraya daha önce konusunu da açmıştım. Meğer benden 4 yaş küçükmüş ama yaşını yalan söylemiş. Sonra öğrendim bir sürü şey yaşandı vs. Artık ben kimseyi bulamayacağım kaygısıyla mı her nedense aşırı bağlandım ona. Tabi bu arada yaşım 30 olmuştu. Bir yıldır görüşüyorduk ama çevresinden kimseyle tanışmak istemiyordum. Ne ailesi ne arkadaşları. Herkesten kaçıyordum. Çünkü kendimi beğenmiyordum. O arada ben burun estetiği de oldum ve biz bu arkadaşla evlenmeye karar verdik. Tabi o süreçte de hiçbir şey normal ilerlememiş ve aslında her şey bir işaretmiş de ben şimdi anlıyorum.
Sonuç olarak ailesiyle nişana 2 hafta kala tanıştım. Kardeşi falan tavırlıydı bu kadar geç tanışıldığı için. Her şey yarım yamalak oldu ve her adımda sorun yaşandı. Ama dışardan bakıldığında hiçbir şey yok. Sorunları hep ben yaşıyordum ve nişanlıma anlatıyordum. O da beni takıntılı olmakla vs suçluyordu. Çünkü ailesinin beni istemediğini vs söylüyordum. Öyle hissediyordum çünkü. Sanırım bu kadar yanılgının içinde tek gerçek o. Yani beni gerçekten de istemiyorlar ama şimdi düşününce onlara da hak veriyorum. Çünkü gerçekten kendimi artık normal bulmuyorum.
Biz bir sene nişanlı kaldıktan sonra evlendik ama bu süreçte aşırı yıpranmıştık. Haliyle evliliğimiz de kötü ilerledi. Bu arada evlendikten sonra bir şey daha öğrenmiştim. Meğer eşim yurtdışında okudum ama denklik almadım dediği okulu alsında son sınıfta terk etmişti. Yani mühendisim diyerek kendini tanıtmıştı ama aslında lise mezunuydu. İlk yıl ailesi yüzünden ve bu okul meselesi yüzünden hep kavgalar ettik. Babası beni istemediğini bariz belli ediyordu ben de ısrarla görüşmeye devam ediyordum nedense ama sonra acısını eşimden çıkarıyordum. Okul konusunda beni kandırdığı için sürekli kavga ediyordum falan.
İkinci senemizde biraz normale döner gibi olduk ve o arada çocuk yaptık. İlk seneye göre daha iyi geçiyordu sanki. Bazı şeyleri kabullenince hayat daha kolay gibiydi. Neyse çocuk oldu derken eşim iş değiştirdi. Daha önce vardiyalı işçiydi. Sonra beyaz yaka olarak bir iş buldu ve 8 ay çalıştı. Sonra işten çıkarıldı. Bu arada oğlumuz 13 aylık olmuştu. Ben işe başlamıştım ama maaşım pek de iyi değildi. Eşim 4 ay işsiz kaldı ve bu süreçte yine kavgalarımız başladı. Ailesine olan nefretim de konudan bağımsız olarak günden güne artıyordu. evliliğimizin üçüncü yılında bir şeyle daha yüzleşmiştim. Aslında ailesiyle ilgili yaşadığım tüm sorunların sebebi eşimdi. Pasif ve ezik olmasıydı. Bunu farkedince kendisine olan saygımı kaybettim.
Şimdi geriye dönüp baktığımda ailesinin bana böyle davranmasının sebebi aslında eşimi dışlıyor olmalarından kaynaklanıyordu. Bir kardeşi daha var mesela. Onu yere göğe sığdıramazlar. Sadece aile değil akrabalar da öyle. Baktığımda ben eşimi daha dürüst daha güvenilir buluyorum (bana söylediği yalanları saymazsak). Kardeşi tam bir fırıldak ama nabza göre şerbeti şovu çok iyi bildiği için ve maddi olarak daha iyi bir durumda olduğu için kendisi hep ön planda olmayı başarmış. Eşim hep işsiz ve parasız. Ama herkes onu mühendis olup iş bulamadı sanıyor. Bir de tabi benimle evlendiği için de dışlamaya devam etmiş olabilirler.
Eşime gelirsek, flört ve nişanlılık sürecindeki o insan gitti yerine dünya iyisi, anlayışlı biri geldi. Ev işlerine yardımcı, oğluna çok çok iyi bir baba, bana her zaman destek ve işlerimi her zaman zorlaştıran değil kolaylaştıran biri olmaya başladı. Acaba diyorum ki hayatımı mahvettiğini düşündüğü için mi böyle günah çıkarıyor. Belki o da ezik biri olduğu için benden başkasını bulamadı. Hem parasız hem pasif biri. Kimseyi bulamadı ve ailede de dışlandığı için bir an önce kendi ailesini kurmak istedi belki. Ben ondan büyük olduğum için ben de şefkat mi buldu bilmiyorum.
Şimdi tüm bu yaşanmışlıklar, yalanlar, istenmeyen gelin olmak, dışlanmak, parasızlık ve bunların hep gizlenmesi bir araya gelince bende acayip şeyler olmaya başladı. Bu yaşadıklarımı hiç kimse bilmediği için ben kafamda kurdukça sanırım çeşitli psikolojik hastalıklarım oluştu. İnternetten kendime yaptığım testlerde özgüvensizlik başta olmak üzere sosyal kaygı bozukluğu gibi şeyler de durumuma uyuyor.
Kimseyle görüşmek istemiyorum. Çünkü kimseye içinde bulunduğum durumu anlatmak istemiyorum. Bazen bir şekilde bir ortama girdiysem de kendimi yalanlar söylerken buluyorum. Asla yaşadıklarımı kimseye yansıtmıyorum. Ailem bile hiçbir şey bilmiyor. Hatta eşim 4 ay işsizken bile kimseye söylemedim.
Onun dışında bende aşırı derecede kıskançlık mı diyeyim fesatlık mı artık her neyse böyle bir şey oluştu. Ama öyle ev araba maddiyat gibi şeyleri kıskanmak değil. Mesela eşimin halasının gelini var. Aynı dönemlerde evlendik. Sürekli kendimi onunla kıyaslıyorum. O hem kayınvalidesiyle hem de eşimin ailesiyle samimi diye içten içe kıskanıyorum galiba. Yani nasıl idare edebiliyor diye çok özeniyorum. Çünkü herkes onu çok seviyor. O da kayınvalidesini falan hiç sevmiyor bana anlatıyor ama baktığımda onlarla çok iyi anlaşıyor. Ben idare etmeyi hiç beceremedim. Ya hep ya hiç kafasında bi insan oldum. Bu nedenle de şimdi yapayalnızım.
Mesela daha birkaç ay önce yine eşimin başka bir kuzeni evlendi. Eşimin akrabalarından benim hiç tanımadığım birileriyle tanışmış yakınlık kurmuş. Yine başka nişanlı bir gelin var şu an. O da aynı şekilde herkesle tanışıp kaynaşmış. Kendime bakıyorum etrafımda samimi olduğum kimse yok. Bu başta benim seçimimdi çünkü herkesi acımasızca eliyordum. Bunla şu sebepten arkadaş olmam, bu akrabam şöyle dedi ben ona bi daha gitmem. Böyle böyle kendimi her şeyden soyutladım.
Ama baktığımda eşimin ailesi ve akrabalarıyla samimi olmak ister miydim hayır. Kültürel olarak da çok çok farklıyız ve tahammül edemiyorum onlara. Ama beni bu kadar üzen ne biliyorum. Yani şöyle söyleyeyim bu söyleyeceğim benim için çok önemli. Eşimin o bahsettiğim kuzeni başka şehirde yaşıyordu. Şimdi tayin nedeniyle buraya geliyorlar. Bu haberi duyduğumda kalbim sıkışacak gibi oldu. Şu an bunu anlatırken bile çarpıntım oluyor. Çünkü onun eşi herkesle iyi anlaşıyor şimdi benimle kıyaslayacaklar diye geriliyorum. Ya da sürekli birlikte planlar yapılacak ama kendimi ortamlarda kötü hissediyorum. Hep eksik ve ezik hissediyorum kendimi. Özgüvenim sıfır. Bir de işte bahsettiğim o çarpıntı durumu.
Sadece eşimin ailesiyle ilgili konularda oluyor bu. Onlardan biri arayıp gelmek istediğinde ya da bizi davet ettiklerinde nefesim daralıyor gibi oluyor. Bize gelecekleri zaman aşırı panik oluyorum. Kendimi sürekli kıyaslıyorum.
Mesela düğün videomu asla izlemedim üç yıldır. Hiçbir şekilde düğün kına ya da nişan fotoğraflarına bakamıyorum çarpıntım oluyor. Devamında ağlama hissi geliyor ellerim titriyor falan.
Kendi tanıdığım ailem akrabalarım ya da arkadaşlarımla görüşeceğim zaman böyle çarpıntı ya da acayip hisler olmuyor. Onlarla görüşmek istemeyişimin sebebi dediğim gibi yaşadıklarımdan kaçıyor olmak. bir şekilde görüştüysem de kendimi kötü hissetmiyorum. Ama söz konusu eşimle ilgili herhangi biri olduğunda aile akraba ya da arkadaş bile olsa aşırı derecede geriliyorum nefesim daralıyor. Kendimi çok ezik hissediyorum. Sürekli onlarla ilgili bir şeyler düşünüyorum. Mesela diyorum ki şimdi diğer erkek kardeş evlense ben nasıl davranmalıyım. Gitmek bile istemiyorum ne tanışma ne düğün. Çünkü zaten beni istemiyorlar diyorum. Sonra insanlara ne diyeceğim diyorum. Ay bak kıskandı gelmedi diyecekler belki. Sürekli beynimde bunlar döndükçe nefesim daralıyor.
Bir de şu var eski tanıdıklarımla yine bir şekilde görüşüyorum ama yeni olan her şey beni aşırı geriyor. Tanışmak konuşmak istemiyorum kimseyle. Çünkü ne anlatsam bana bile yalan geliyor.
Biliyorum çok uzun oldu. Ama daha o kadar çok anlatmak istediğim şey var ki. Acaba içimi gerçekten acıtan her şeyi anlatabildim mi bilmiyorum. Keşke birileri bunları okuyup bana tek tek ne yapmam gerektiğini söylese. Sanırım bunu psikolog bile yapmaz ama yönlendirilmeye o kadar ihtiyacım var ki. Nerde ne yapacağımı çok iyi bildiğimi sanırdım ama artık hiç bilmediğimi düşünüyorum. Lütfen sadece güzel şeyler söyler misiniz? Evet fesat kıskanç ve sorunlu bir profil çizdim ama gerçekten insanların kötülüğünü isteyen biri değilim ben. İçinde bulunduğum bu duruma nasıl geldim bilmiyorum.
Ben buraya bu zamana kadar pek çok konu açtım ve açarken tüm konularda kendimi haklı ve mantıklı buluyordum. Şimdi eski konularıma bakınca aşırı takıntılı birini görüyorum. Merak edip okuyacak olanlar varsa hiç zahmet etmeyin ben özet geçeyim. Sanırım benim olayım çocukluğuma dayanıyor. Çünkü hayatımda tek bir doğrum yok. Bu yazdıklarım ise şu ana kadar kendime bile itiraf edemediğim, hayatımdaki hiç kimseyle paylaşmadığım, ilk defa buraya yazacağım şeyler.
Ben baskıcı ve aşırı korumacı bir ailede büyüdüm. 40 yaş çocuğu olduğum için abimle aramda 20 yaş var. İlkokulda arkadaşlarım anne babalarının yaşlarından bahsederken bana da sorulacak diye çok korkardım. Sorduklarında ise hep yalan söylerdim. Mesela çarşıya pazara annemle babamla gitmek görünmek istemezdim çünkü çok yaşlılardı o döneme göre. Yani arkadaşlarımın anne babaları benim abilerimle yaşıttı. Çocukluk işte bundan utanırdım.
Fiziksel halime gelirsek burnum aşırı derecede kemerliydi ve çirkin bir kızdım. Dolayısıyla hiç flörtüm olmadı belli bir yaşa kadar. İlk erkek arkadaşım olduğunda 18 yaşındaydım ama o da sorunlu biri olduğu için beni seçmişti herhalde. Ben de zaten çirkin ve özgüvensiz olduğum için hiçbir zaman beni sevdiğine inanmıyordum. Her davranışın altında bir şey arardım ve kavgalar vs derken ayrıldık. Sonra yakın bir arkadaşımın kuzeni girdi hayatıma. O da çirkin biriydi ve sanırım bastırılmış biriydi. O nedenle beni seçti herhalde. Çünkü daha güzel ve daha normal kızlara yanaşmaya cesareti yoktu muhtemelen. Benim gibi özgüvensizdi çünkü. Ama bunları şimdi olaylara dışardan baktığımda böyle görüyorum. O zamanlar anlamıyordum.
Bu arada okul hayatım da çok normal ilerlemedi ama iyi kötü bir meslek sahibi olabildim. Tabi okulum bittiğinde 28 yaşına gelmiştim. Yaşıtlarım çoktan evlenip barklanmıştı. Çirkin olduğum için pek kimse çıkmıyordu karşıma. Çevremdekiler de evde kaldığımı ima ediyorlardı. Ben de savunma mekanizması geliştirmiştim kendimce. Ben zaten evlenmek istemiyorum, böyle çok mutluyum, evlenip ne yapacağım falan diyordum. Arkadaşlarımdan birileri evlenirken de onları acımasızca eleştiriyordum. Evi arabası yok ben böyle biriyle bu saatten sonra evlenip de borç ödeyemem falan diyordum. Sanırım söylediklerime kendim de inanmıştım. Çok mantıklı geliyordu söylediklerim. Elbet karşıma istediğim gibi biri çıkar diyordum.
Bu arada karşıma da biri çıktı ve buraya daha önce konusunu da açmıştım. Meğer benden 4 yaş küçükmüş ama yaşını yalan söylemiş. Sonra öğrendim bir sürü şey yaşandı vs. Artık ben kimseyi bulamayacağım kaygısıyla mı her nedense aşırı bağlandım ona. Tabi bu arada yaşım 30 olmuştu. Bir yıldır görüşüyorduk ama çevresinden kimseyle tanışmak istemiyordum. Ne ailesi ne arkadaşları. Herkesten kaçıyordum. Çünkü kendimi beğenmiyordum. O arada ben burun estetiği de oldum ve biz bu arkadaşla evlenmeye karar verdik. Tabi o süreçte de hiçbir şey normal ilerlememiş ve aslında her şey bir işaretmiş de ben şimdi anlıyorum.
Sonuç olarak ailesiyle nişana 2 hafta kala tanıştım. Kardeşi falan tavırlıydı bu kadar geç tanışıldığı için. Her şey yarım yamalak oldu ve her adımda sorun yaşandı. Ama dışardan bakıldığında hiçbir şey yok. Sorunları hep ben yaşıyordum ve nişanlıma anlatıyordum. O da beni takıntılı olmakla vs suçluyordu. Çünkü ailesinin beni istemediğini vs söylüyordum. Öyle hissediyordum çünkü. Sanırım bu kadar yanılgının içinde tek gerçek o. Yani beni gerçekten de istemiyorlar ama şimdi düşününce onlara da hak veriyorum. Çünkü gerçekten kendimi artık normal bulmuyorum.
Biz bir sene nişanlı kaldıktan sonra evlendik ama bu süreçte aşırı yıpranmıştık. Haliyle evliliğimiz de kötü ilerledi. Bu arada evlendikten sonra bir şey daha öğrenmiştim. Meğer eşim yurtdışında okudum ama denklik almadım dediği okulu alsında son sınıfta terk etmişti. Yani mühendisim diyerek kendini tanıtmıştı ama aslında lise mezunuydu. İlk yıl ailesi yüzünden ve bu okul meselesi yüzünden hep kavgalar ettik. Babası beni istemediğini bariz belli ediyordu ben de ısrarla görüşmeye devam ediyordum nedense ama sonra acısını eşimden çıkarıyordum. Okul konusunda beni kandırdığı için sürekli kavga ediyordum falan.
İkinci senemizde biraz normale döner gibi olduk ve o arada çocuk yaptık. İlk seneye göre daha iyi geçiyordu sanki. Bazı şeyleri kabullenince hayat daha kolay gibiydi. Neyse çocuk oldu derken eşim iş değiştirdi. Daha önce vardiyalı işçiydi. Sonra beyaz yaka olarak bir iş buldu ve 8 ay çalıştı. Sonra işten çıkarıldı. Bu arada oğlumuz 13 aylık olmuştu. Ben işe başlamıştım ama maaşım pek de iyi değildi. Eşim 4 ay işsiz kaldı ve bu süreçte yine kavgalarımız başladı. Ailesine olan nefretim de konudan bağımsız olarak günden güne artıyordu. evliliğimizin üçüncü yılında bir şeyle daha yüzleşmiştim. Aslında ailesiyle ilgili yaşadığım tüm sorunların sebebi eşimdi. Pasif ve ezik olmasıydı. Bunu farkedince kendisine olan saygımı kaybettim.
Şimdi geriye dönüp baktığımda ailesinin bana böyle davranmasının sebebi aslında eşimi dışlıyor olmalarından kaynaklanıyordu. Bir kardeşi daha var mesela. Onu yere göğe sığdıramazlar. Sadece aile değil akrabalar da öyle. Baktığımda ben eşimi daha dürüst daha güvenilir buluyorum (bana söylediği yalanları saymazsak). Kardeşi tam bir fırıldak ama nabza göre şerbeti şovu çok iyi bildiği için ve maddi olarak daha iyi bir durumda olduğu için kendisi hep ön planda olmayı başarmış. Eşim hep işsiz ve parasız. Ama herkes onu mühendis olup iş bulamadı sanıyor. Bir de tabi benimle evlendiği için de dışlamaya devam etmiş olabilirler.
Eşime gelirsek, flört ve nişanlılık sürecindeki o insan gitti yerine dünya iyisi, anlayışlı biri geldi. Ev işlerine yardımcı, oğluna çok çok iyi bir baba, bana her zaman destek ve işlerimi her zaman zorlaştıran değil kolaylaştıran biri olmaya başladı. Acaba diyorum ki hayatımı mahvettiğini düşündüğü için mi böyle günah çıkarıyor. Belki o da ezik biri olduğu için benden başkasını bulamadı. Hem parasız hem pasif biri. Kimseyi bulamadı ve ailede de dışlandığı için bir an önce kendi ailesini kurmak istedi belki. Ben ondan büyük olduğum için ben de şefkat mi buldu bilmiyorum.
Şimdi tüm bu yaşanmışlıklar, yalanlar, istenmeyen gelin olmak, dışlanmak, parasızlık ve bunların hep gizlenmesi bir araya gelince bende acayip şeyler olmaya başladı. Bu yaşadıklarımı hiç kimse bilmediği için ben kafamda kurdukça sanırım çeşitli psikolojik hastalıklarım oluştu. İnternetten kendime yaptığım testlerde özgüvensizlik başta olmak üzere sosyal kaygı bozukluğu gibi şeyler de durumuma uyuyor.
Kimseyle görüşmek istemiyorum. Çünkü kimseye içinde bulunduğum durumu anlatmak istemiyorum. Bazen bir şekilde bir ortama girdiysem de kendimi yalanlar söylerken buluyorum. Asla yaşadıklarımı kimseye yansıtmıyorum. Ailem bile hiçbir şey bilmiyor. Hatta eşim 4 ay işsizken bile kimseye söylemedim.
Onun dışında bende aşırı derecede kıskançlık mı diyeyim fesatlık mı artık her neyse böyle bir şey oluştu. Ama öyle ev araba maddiyat gibi şeyleri kıskanmak değil. Mesela eşimin halasının gelini var. Aynı dönemlerde evlendik. Sürekli kendimi onunla kıyaslıyorum. O hem kayınvalidesiyle hem de eşimin ailesiyle samimi diye içten içe kıskanıyorum galiba. Yani nasıl idare edebiliyor diye çok özeniyorum. Çünkü herkes onu çok seviyor. O da kayınvalidesini falan hiç sevmiyor bana anlatıyor ama baktığımda onlarla çok iyi anlaşıyor. Ben idare etmeyi hiç beceremedim. Ya hep ya hiç kafasında bi insan oldum. Bu nedenle de şimdi yapayalnızım.
Mesela daha birkaç ay önce yine eşimin başka bir kuzeni evlendi. Eşimin akrabalarından benim hiç tanımadığım birileriyle tanışmış yakınlık kurmuş. Yine başka nişanlı bir gelin var şu an. O da aynı şekilde herkesle tanışıp kaynaşmış. Kendime bakıyorum etrafımda samimi olduğum kimse yok. Bu başta benim seçimimdi çünkü herkesi acımasızca eliyordum. Bunla şu sebepten arkadaş olmam, bu akrabam şöyle dedi ben ona bi daha gitmem. Böyle böyle kendimi her şeyden soyutladım.
Ama baktığımda eşimin ailesi ve akrabalarıyla samimi olmak ister miydim hayır. Kültürel olarak da çok çok farklıyız ve tahammül edemiyorum onlara. Ama beni bu kadar üzen ne biliyorum. Yani şöyle söyleyeyim bu söyleyeceğim benim için çok önemli. Eşimin o bahsettiğim kuzeni başka şehirde yaşıyordu. Şimdi tayin nedeniyle buraya geliyorlar. Bu haberi duyduğumda kalbim sıkışacak gibi oldu. Şu an bunu anlatırken bile çarpıntım oluyor. Çünkü onun eşi herkesle iyi anlaşıyor şimdi benimle kıyaslayacaklar diye geriliyorum. Ya da sürekli birlikte planlar yapılacak ama kendimi ortamlarda kötü hissediyorum. Hep eksik ve ezik hissediyorum kendimi. Özgüvenim sıfır. Bir de işte bahsettiğim o çarpıntı durumu.
Sadece eşimin ailesiyle ilgili konularda oluyor bu. Onlardan biri arayıp gelmek istediğinde ya da bizi davet ettiklerinde nefesim daralıyor gibi oluyor. Bize gelecekleri zaman aşırı panik oluyorum. Kendimi sürekli kıyaslıyorum.
Mesela düğün videomu asla izlemedim üç yıldır. Hiçbir şekilde düğün kına ya da nişan fotoğraflarına bakamıyorum çarpıntım oluyor. Devamında ağlama hissi geliyor ellerim titriyor falan.
Kendi tanıdığım ailem akrabalarım ya da arkadaşlarımla görüşeceğim zaman böyle çarpıntı ya da acayip hisler olmuyor. Onlarla görüşmek istemeyişimin sebebi dediğim gibi yaşadıklarımdan kaçıyor olmak. bir şekilde görüştüysem de kendimi kötü hissetmiyorum. Ama söz konusu eşimle ilgili herhangi biri olduğunda aile akraba ya da arkadaş bile olsa aşırı derecede geriliyorum nefesim daralıyor. Kendimi çok ezik hissediyorum. Sürekli onlarla ilgili bir şeyler düşünüyorum. Mesela diyorum ki şimdi diğer erkek kardeş evlense ben nasıl davranmalıyım. Gitmek bile istemiyorum ne tanışma ne düğün. Çünkü zaten beni istemiyorlar diyorum. Sonra insanlara ne diyeceğim diyorum. Ay bak kıskandı gelmedi diyecekler belki. Sürekli beynimde bunlar döndükçe nefesim daralıyor.
Bir de şu var eski tanıdıklarımla yine bir şekilde görüşüyorum ama yeni olan her şey beni aşırı geriyor. Tanışmak konuşmak istemiyorum kimseyle. Çünkü ne anlatsam bana bile yalan geliyor.
Biliyorum çok uzun oldu. Ama daha o kadar çok anlatmak istediğim şey var ki. Acaba içimi gerçekten acıtan her şeyi anlatabildim mi bilmiyorum. Keşke birileri bunları okuyup bana tek tek ne yapmam gerektiğini söylese. Sanırım bunu psikolog bile yapmaz ama yönlendirilmeye o kadar ihtiyacım var ki. Nerde ne yapacağımı çok iyi bildiğimi sanırdım ama artık hiç bilmediğimi düşünüyorum. Lütfen sadece güzel şeyler söyler misiniz? Evet fesat kıskanç ve sorunlu bir profil çizdim ama gerçekten insanların kötülüğünü isteyen biri değilim ben. İçinde bulunduğum bu duruma nasıl geldim bilmiyorum.