Benim sorunum ne?

siyah beyaz düşünce kalıpları asla gri alanı görmemen. kimse mükemmel değil kimse dört dörtlük değilken sanki bir tek senden bu şans esirgenmiş gibi hayata öfke duyman.bir çeşit narsistik yaralanma ya da ego yıkımı yaşamışsın o bir türlü geçmiyor. hep öfkelisin. hayatın sana borcu varmış gibi alacaklı hissediyorsun. bu narsistik kişilik bozukluğu tanımı değil. her insanda ego,narsisizm belli oranda vardır yaşamak için. senin ego yaralanman normalinden daha fazla.
ya hep ya hiç tarzı düşünme şekilleri
insanlarla geçimsizlik (aile arkadaş flört eş stabilite yok)
yalan söyleme huyu (annenin yaşı, evlenmek istediğin halde hayatta istemiyorum demen,evliliğin kötü gittiği halde her şey yolunda demen...)
gerçek duygularını (öfke ve hayal kırıklığını) gizleme (insanların seni sevemeyeceği konusunda yerleşmiş inanç)
bedenle ilgili aşılamamış kompleksler (ameliyata rağmen,çalışan kadın ve anne olmana rağmen bedenini sevmeme)
hem kendini hem partnerini aşağılama (beni kim alacaktı zaten. o adamı kimse istemedi zaten)
gerçek bağ kurulamayan insan ilişkileri
ruh halinin sık sık değişmesi. bir gün sevme akşam üstü soğuma ertesi hafta ısınma sonra nefret etme..
aşırı karamsarlık kendini küçümseme.
erkeğe bapımlı kişilik özellikleri sergileme ayrılamama.
eşine işsiz yalancı diyip bir satır sonra iyi kalpli dürüst adam demen.birini tanımlarken iki farklı insan gibi davranmam. adam yalancı mı dürüst mü. işsiz mi sorumluluk sahibi şanssız biri mi. içinde iki kişilik varmış gibi davranman.
geçmişi kapkara bir deniz olarak görme gelecekten de umutlu olmama
sıfır özgüven ve beraberinde diğer insanlara duyulan kıskançlık duygusunu yenememe
bu yüzden insanlardan kaçma mecbur kalınca her şey yolundaymış gibi rol içinde davranma....
biz uzman değiliz elbette uzman bilir ama borderline kişilik bozukluğu konusunu araştırmanı tavsiye edebilirim. özellikle ergenlikten beri geçmeyen kendine duyulan yoğun nefret ve stabil olmayan insan ilişkileri bu durumun belirtilerinden. elbette uzman bilir. eğer borderline isen terapi ve ilaçlarla stabil bir ruh haline kavuşabilirsin.
 
Psikiyatri ilaç veriyor diye gitmek istememiştim ama psikoloğa yönlendirdiğini bilmiyordum. Teşekkür ederim.

Ilacta kullanabilirsiniz, neden bu secenegi eliyorsunuz?
Ilaclar öcü degil, bağımlılık yapmiyor, aksine;
Antidepresan ilaçlar beyinde bozulmuş olan dengeyi serotonin, noradrenalin, dopamin v.s yeniden sağlıyor ve eksiklik tamamlandiginda siz normal düşünmeye başlıyorsunuz.

Dr. Belki de kullanmaniza gerek gormeyecek ama kullansaniz kısa sürede tedavi olabilecekken, kendiniz icin sureci uzatmış oluyorsunuz.
Psikiyatri + terapiyle devam edebilirsiniz.
 
siyah beyaz düşünce kalıpları asla gri alanı görmemen. kimse mükemmel değil kimse dört dörtlük değilken sanki bir tek senden bu şans esirgenmiş gibi hayata öfke duyman.bir çeşit narsistik yaralanma ya da ego yıkımı yaşamışsın o bir türlü geçmiyor. hep öfkelisin. hayatın sana borcu varmış gibi alacaklı hissediyorsun. bu narsistik kişilik bozukluğu tanımı değil. her insanda ego,narsisizm belli oranda vardır yaşamak için. senin ego yaralanman normalinden daha fazla.
ya hep ya hiç tarzı düşünme şekilleri
insanlarla geçimsizlik (aile arkadaş flört eş stabilite yok)
yalan söyleme huyu (annenin yaşı, evlenmek istediğin halde hayatta istemiyorum demen,evliliğin kötü gittiği halde her şey yolunda demen...)
gerçek duygularını (öfke ve hayal kırıklığını) gizleme (insanların seni sevemeyeceği konusunda yerleşmiş inanç)
bedenle ilgili aşılamamış kompleksler (ameliyata rağmen,çalışan kadın ve anne olmana rağmen bedenini sevmeme)
hem kendini hem partnerini aşağılama (beni kim alacaktı zaten. o adamı kimse istemedi zaten)
gerçek bağ kurulamayan insan ilişkileri
ruh halinin sık sık değişmesi. bir gün sevme akşam üstü soğuma ertesi hafta ısınma sonra nefret etme..
aşırı karamsarlık kendini küçümseme.
erkeğe bapımlı kişilik özellikleri sergileme ayrılamama.
eşine işsiz yalancı diyip bir satır sonra iyi kalpli dürüst adam demen.birini tanımlarken iki farklı insan gibi davranmam. adam yalancı mı dürüst mü. işsiz mi sorumluluk sahibi şanssız biri mi. içinde iki kişilik varmış gibi davranman.
geçmişi kapkara bir deniz olarak görme gelecekten de umutlu olmama
sıfır özgüven ve beraberinde diğer insanlara duyulan kıskançlık duygusunu yenememe
bu yüzden insanlardan kaçma mecbur kalınca her şey yolundaymış gibi rol içinde davranma....
biz uzman değiliz elbette uzman bilir ama borderline kişilik bozukluğu konusunu araştırmanı tavsiye edebilirim. özellikle ergenlikten beri geçmeyen kendine duyulan yoğun nefret ve stabil olmayan insan ilişkileri bu durumun belirtilerinden. elbette uzman bilir. eğer borderline isen terapi ve ilaçlarla stabil bir ruh haline kavuşabilirsin.


Yorum için teşekkür ederim. Bunları araştıracağım. İlaç şuan emzirdiğim için kullanamam muhtemelen ama en azından bunları araştırarak bir yerden başlarım.
 
Ilacta kullanabilirsiniz, neden bu secenegi eliyorsunuz?
Ilaclar öcü degil, bağımlılık yapmiyor, aksine;
Antidepresan ilaçlar beyinde bozulmuş olan dengeyi serotonin, noradrenalin, dopamin v.s yeniden sağlıyor ve eksiklik tamamlandiginda siz normal düşünmeye başlıyorsunuz.

Dr. Belki de kullanmaniza gerek gormeyecek ama kullansaniz kısa sürede tedavi olabilecekken, kendiniz icin sureci uzatmış oluyorsunuz.
Psikiyatri + terapiyle devam edebilirsiniz.

Şu an oğlum anne sütü alıyor o nedenle ilaç istemiyorum. Yoksa tabiki kullanırım.
 
Merhaba yazdıklarınızın hepsini okudum kendinizi çok güzel ifade etmişsiniz. Farkındalığınız çok yüksek kendinizde değişmesini istediğiniz beğenmediğiniz şeylerin farkındasınız ve bunları dile getirebiliyorsunuz. Bu zaten değişimin başlangıcı demek. Fakat hepimizin bazı özelliklerimiz kalıplaşıyor ve değiştirmek emek istiyor eğer o emeği verirsek sonucunda güzel şeyler çıkabiliyor. Tabi burada en iyi çözüm profesyonel bir Dr. tarafından destek almak. Tabi maddi durumum yok diyorsunuz o zaman maddi durumunuz düzelip Dr. gidesiye kadar bir yerden başlayın.

Size birkaç tavsiyem var yaparsınız yapmasınız orasını bilemiyorum Ben kendimin faydasını gördüğüm uygulamalardan bahsetmek istiyorum. Kendinizde değişmesini , gelişmesini istediğiniz şeylerin listesini çıkartın ve üzerinde tek tek çalışın. Örnek 1. Madde fiziksel olarak kendinizi beğenmeyip yetersizlik hissine girmişsiniz zamanla özgüveniniz çok düşmüş. Bilinç altına kodlanmış bir kalıp bu o yüzden etrafa yaydığınız enerjide bilinç altınızdaki ben çirkinim bu yüzden sevilmem sohbetim dinlenmez, güzel şeylere layık değilim, hiçbir ortama yakışamam , ortama gir semde rezil ederim kendimi aynadaki beni sevmiyorum daha bir sürü sağmayacağımız kadar karamsar düşünceler. Etrafada bu şekilde enerji yaymış oluyorsunuz insanlar size yaydığınız enerjiyle yaklaşıyor Bu konuyla ilgili bilinç altını temizlemenizi öneririm ho'oponopono yöntemi işinize yarar internetten araştıra bilirsiniz kitapları var okuyabilirsiniz. Bilinç altı temizliği yaptıktan sonra da özgüvenle ilgili ve güzellikle ilgili kendini sevme kendine değer verme vb meditasyonlar yapın olumlamalar yapın kendi kendinizi güzel telkinler söyleyin özgüven geliştirici kitaplar okuyun. Ne zaman evet bu düşüncelerim değişti bu konu hakkında değiştim daha pozitif düşünüyorum dediniz o zaman 2. maddeye geçin onunla ilgili aynı çalışmaları yapın. Tabi bu çalışmalar uzun bir yol istek, kararlılık ve istikrar ister. Bide Tuncay Yeşilpınar var internetten bakarsınız onunda vidolarından faydalanabilirsiniz
 
merhabalar, benim bir sorunum var ama ne olduğunu tam olarak ben de bilmiyorum. Şu an psikolojik destek alma şansım yok maddi açıdan. O nedenle sizlere danışmak istedim. Yazarken bile çarpıntım oluyor.

Ben buraya bu zamana kadar pek çok konu açtım ve açarken tüm konularda kendimi haklı ve mantıklı buluyordum. Şimdi eski konularıma bakınca aşırı takıntılı birini görüyorum. Merak edip okuyacak olanlar varsa hiç zahmet etmeyin ben özet geçeyim. Sanırım benim olayım çocukluğuma dayanıyor. Çünkü hayatımda tek bir doğrum yok. Bu yazdıklarım ise şu ana kadar kendime bile itiraf edemediğim, hayatımdaki hiç kimseyle paylaşmadığım, ilk defa buraya yazacağım şeyler.

Ben baskıcı ve aşırı korumacı bir ailede büyüdüm. 40 yaş çocuğu olduğum için abimle aramda 20 yaş var. İlkokulda arkadaşlarım anne babalarının yaşlarından bahsederken bana da sorulacak diye çok korkardım. Sorduklarında ise hep yalan söylerdim. Mesela çarşıya pazara annemle babamla gitmek görünmek istemezdim çünkü çok yaşlılardı o döneme göre. Yani arkadaşlarımın anne babaları benim abilerimle yaşıttı. Çocukluk işte bundan utanırdım.

Fiziksel halime gelirsek burnum aşırı derecede kemerliydi ve çirkin bir kızdım. Dolayısıyla hiç flörtüm olmadı belli bir yaşa kadar. İlk erkek arkadaşım olduğunda 18 yaşındaydım ama o da sorunlu biri olduğu için beni seçmişti herhalde. Ben de zaten çirkin ve özgüvensiz olduğum için hiçbir zaman beni sevdiğine inanmıyordum. Her davranışın altında bir şey arardım ve kavgalar vs derken ayrıldık. Sonra yakın bir arkadaşımın kuzeni girdi hayatıma. O da çirkin biriydi ve sanırım bastırılmış biriydi. O nedenle beni seçti herhalde. Çünkü daha güzel ve daha normal kızlara yanaşmaya cesareti yoktu muhtemelen. Benim gibi özgüvensizdi çünkü. Ama bunları şimdi olaylara dışardan baktığımda böyle görüyorum. O zamanlar anlamıyordum.

Bu arada okul hayatım da çok normal ilerlemedi ama iyi kötü bir meslek sahibi olabildim. Tabi okulum bittiğinde 28 yaşına gelmiştim. Yaşıtlarım çoktan evlenip barklanmıştı. Çirkin olduğum için pek kimse çıkmıyordu karşıma. Çevremdekiler de evde kaldığımı ima ediyorlardı. Ben de savunma mekanizması geliştirmiştim kendimce. Ben zaten evlenmek istemiyorum, böyle çok mutluyum, evlenip ne yapacağım falan diyordum. Arkadaşlarımdan birileri evlenirken de onları acımasızca eleştiriyordum. Evi arabası yok ben böyle biriyle bu saatten sonra evlenip de borç ödeyemem falan diyordum. Sanırım söylediklerime kendim de inanmıştım. Çok mantıklı geliyordu söylediklerim. Elbet karşıma istediğim gibi biri çıkar diyordum.

Bu arada karşıma da biri çıktı ve buraya daha önce konusunu da açmıştım. Meğer benden 4 yaş küçükmüş ama yaşını yalan söylemiş. Sonra öğrendim bir sürü şey yaşandı vs. Artık ben kimseyi bulamayacağım kaygısıyla mı her nedense aşırı bağlandım ona. Tabi bu arada yaşım 30 olmuştu. Bir yıldır görüşüyorduk ama çevresinden kimseyle tanışmak istemiyordum. Ne ailesi ne arkadaşları. Herkesten kaçıyordum. Çünkü kendimi beğenmiyordum. O arada ben burun estetiği de oldum ve biz bu arkadaşla evlenmeye karar verdik. Tabi o süreçte de hiçbir şey normal ilerlememiş ve aslında her şey bir işaretmiş de ben şimdi anlıyorum.

Sonuç olarak ailesiyle nişana 2 hafta kala tanıştım. Kardeşi falan tavırlıydı bu kadar geç tanışıldığı için. Her şey yarım yamalak oldu ve her adımda sorun yaşandı. Ama dışardan bakıldığında hiçbir şey yok. Sorunları hep ben yaşıyordum ve nişanlıma anlatıyordum. O da beni takıntılı olmakla vs suçluyordu. Çünkü ailesinin beni istemediğini vs söylüyordum. Öyle hissediyordum çünkü. Sanırım bu kadar yanılgının içinde tek gerçek o. Yani beni gerçekten de istemiyorlar ama şimdi düşününce onlara da hak veriyorum. Çünkü gerçekten kendimi artık normal bulmuyorum.

Biz bir sene nişanlı kaldıktan sonra evlendik ama bu süreçte aşırı yıpranmıştık. Haliyle evliliğimiz de kötü ilerledi. Bu arada evlendikten sonra bir şey daha öğrenmiştim. Meğer eşim yurtdışında okudum ama denklik almadım dediği okulu alsında son sınıfta terk etmişti. Yani mühendisim diyerek kendini tanıtmıştı ama aslında lise mezunuydu. İlk yıl ailesi yüzünden ve bu okul meselesi yüzünden hep kavgalar ettik. Babası beni istemediğini bariz belli ediyordu ben de ısrarla görüşmeye devam ediyordum nedense ama sonra acısını eşimden çıkarıyordum. Okul konusunda beni kandırdığı için sürekli kavga ediyordum falan.

İkinci senemizde biraz normale döner gibi olduk ve o arada çocuk yaptık. İlk seneye göre daha iyi geçiyordu sanki. Bazı şeyleri kabullenince hayat daha kolay gibiydi. Neyse çocuk oldu derken eşim iş değiştirdi. Daha önce vardiyalı işçiydi. Sonra beyaz yaka olarak bir iş buldu ve 8 ay çalıştı. Sonra işten çıkarıldı. Bu arada oğlumuz 13 aylık olmuştu. Ben işe başlamıştım ama maaşım pek de iyi değildi. Eşim 4 ay işsiz kaldı ve bu süreçte yine kavgalarımız başladı. Ailesine olan nefretim de konudan bağımsız olarak günden güne artıyordu. evliliğimizin üçüncü yılında bir şeyle daha yüzleşmiştim. Aslında ailesiyle ilgili yaşadığım tüm sorunların sebebi eşimdi. Pasif ve ezik olmasıydı. Bunu farkedince kendisine olan saygımı kaybettim.

Şimdi geriye dönüp baktığımda ailesinin bana böyle davranmasının sebebi aslında eşimi dışlıyor olmalarından kaynaklanıyordu. Bir kardeşi daha var mesela. Onu yere göğe sığdıramazlar. Sadece aile değil akrabalar da öyle. Baktığımda ben eşimi daha dürüst daha güvenilir buluyorum (bana söylediği yalanları saymazsak). Kardeşi tam bir fırıldak ama nabza göre şerbeti şovu çok iyi bildiği için ve maddi olarak daha iyi bir durumda olduğu için kendisi hep ön planda olmayı başarmış. Eşim hep işsiz ve parasız. Ama herkes onu mühendis olup iş bulamadı sanıyor. Bir de tabi benimle evlendiği için de dışlamaya devam etmiş olabilirler.

Eşime gelirsek, flört ve nişanlılık sürecindeki o insan gitti yerine dünya iyisi, anlayışlı biri geldi. Ev işlerine yardımcı, oğluna çok çok iyi bir baba, bana her zaman destek ve işlerimi her zaman zorlaştıran değil kolaylaştıran biri olmaya başladı. Acaba diyorum ki hayatımı mahvettiğini düşündüğü için mi böyle günah çıkarıyor. Belki o da ezik biri olduğu için benden başkasını bulamadı. Hem parasız hem pasif biri. Kimseyi bulamadı ve ailede de dışlandığı için bir an önce kendi ailesini kurmak istedi belki. Ben ondan büyük olduğum için ben de şefkat mi buldu bilmiyorum.

Şimdi tüm bu yaşanmışlıklar, yalanlar, istenmeyen gelin olmak, dışlanmak, parasızlık ve bunların hep gizlenmesi bir araya gelince bende acayip şeyler olmaya başladı. Bu yaşadıklarımı hiç kimse bilmediği için ben kafamda kurdukça sanırım çeşitli psikolojik hastalıklarım oluştu. İnternetten kendime yaptığım testlerde özgüvensizlik başta olmak üzere sosyal kaygı bozukluğu gibi şeyler de durumuma uyuyor.

Kimseyle görüşmek istemiyorum. Çünkü kimseye içinde bulunduğum durumu anlatmak istemiyorum. Bazen bir şekilde bir ortama girdiysem de kendimi yalanlar söylerken buluyorum. Asla yaşadıklarımı kimseye yansıtmıyorum. Ailem bile hiçbir şey bilmiyor. Hatta eşim 4 ay işsizken bile kimseye söylemedim.

Onun dışında bende aşırı derecede kıskançlık mı diyeyim fesatlık mı artık her neyse böyle bir şey oluştu. Ama öyle ev araba maddiyat gibi şeyleri kıskanmak değil. Mesela eşimin halasının gelini var. Aynı dönemlerde evlendik. Sürekli kendimi onunla kıyaslıyorum. O hem kayınvalidesiyle hem de eşimin ailesiyle samimi diye içten içe kıskanıyorum galiba. Yani nasıl idare edebiliyor diye çok özeniyorum. Çünkü herkes onu çok seviyor. O da kayınvalidesini falan hiç sevmiyor bana anlatıyor ama baktığımda onlarla çok iyi anlaşıyor. Ben idare etmeyi hiç beceremedim. Ya hep ya hiç kafasında bi insan oldum. Bu nedenle de şimdi yapayalnızım.

Mesela daha birkaç ay önce yine eşimin başka bir kuzeni evlendi. Eşimin akrabalarından benim hiç tanımadığım birileriyle tanışmış yakınlık kurmuş. Yine başka nişanlı bir gelin var şu an. O da aynı şekilde herkesle tanışıp kaynaşmış. Kendime bakıyorum etrafımda samimi olduğum kimse yok. Bu başta benim seçimimdi çünkü herkesi acımasızca eliyordum. Bunla şu sebepten arkadaş olmam, bu akrabam şöyle dedi ben ona bi daha gitmem. Böyle böyle kendimi her şeyden soyutladım.

Ama baktığımda eşimin ailesi ve akrabalarıyla samimi olmak ister miydim hayır. Kültürel olarak da çok çok farklıyız ve tahammül edemiyorum onlara. Ama beni bu kadar üzen ne biliyorum. Yani şöyle söyleyeyim bu söyleyeceğim benim için çok önemli. Eşimin o bahsettiğim kuzeni başka şehirde yaşıyordu. Şimdi tayin nedeniyle buraya geliyorlar. Bu haberi duyduğumda kalbim sıkışacak gibi oldu. Şu an bunu anlatırken bile çarpıntım oluyor. Çünkü onun eşi herkesle iyi anlaşıyor şimdi benimle kıyaslayacaklar diye geriliyorum. Ya da sürekli birlikte planlar yapılacak ama kendimi ortamlarda kötü hissediyorum. Hep eksik ve ezik hissediyorum kendimi. Özgüvenim sıfır. Bir de işte bahsettiğim o çarpıntı durumu.

Sadece eşimin ailesiyle ilgili konularda oluyor bu. Onlardan biri arayıp gelmek istediğinde ya da bizi davet ettiklerinde nefesim daralıyor gibi oluyor. Bize gelecekleri zaman aşırı panik oluyorum. Kendimi sürekli kıyaslıyorum.

Mesela düğün videomu asla izlemedim üç yıldır. Hiçbir şekilde düğün kına ya da nişan fotoğraflarına bakamıyorum çarpıntım oluyor. Devamında ağlama hissi geliyor ellerim titriyor falan.

Kendi tanıdığım ailem akrabalarım ya da arkadaşlarımla görüşeceğim zaman böyle çarpıntı ya da acayip hisler olmuyor. Onlarla görüşmek istemeyişimin sebebi dediğim gibi yaşadıklarımdan kaçıyor olmak. bir şekilde görüştüysem de kendimi kötü hissetmiyorum. Ama söz konusu eşimle ilgili herhangi biri olduğunda aile akraba ya da arkadaş bile olsa aşırı derecede geriliyorum nefesim daralıyor. Kendimi çok ezik hissediyorum. Sürekli onlarla ilgili bir şeyler düşünüyorum. Mesela diyorum ki şimdi diğer erkek kardeş evlense ben nasıl davranmalıyım. Gitmek bile istemiyorum ne tanışma ne düğün. Çünkü zaten beni istemiyorlar diyorum. Sonra insanlara ne diyeceğim diyorum. Ay bak kıskandı gelmedi diyecekler belki. Sürekli beynimde bunlar döndükçe nefesim daralıyor.

Bir de şu var eski tanıdıklarımla yine bir şekilde görüşüyorum ama yeni olan her şey beni aşırı geriyor. Tanışmak konuşmak istemiyorum kimseyle. Çünkü ne anlatsam bana bile yalan geliyor.

Biliyorum çok uzun oldu. Ama daha o kadar çok anlatmak istediğim şey var ki. Acaba içimi gerçekten acıtan her şeyi anlatabildim mi bilmiyorum. Keşke birileri bunları okuyup bana tek tek ne yapmam gerektiğini söylese. Sanırım bunu psikolog bile yapmaz ama yönlendirilmeye o kadar ihtiyacım var ki. Nerde ne yapacağımı çok iyi bildiğimi sanırdım ama artık hiç bilmediğimi düşünüyorum. Lütfen sadece güzel şeyler söyler misiniz? Evet fesat kıskanç ve sorunlu bir profil çizdim ama gerçekten insanların kötülüğünü isteyen biri değilim ben. İçinde bulunduğum bu duruma nasıl geldim bilmiyorum.
Merhaba yazdıklarınızı zar zor okudum konunun uzunluğundan değil düşüncelerinizin ve dilinizin çirkinliğinden. Hem kendinize hem çevrenizdekilere dünyayı dar etmişsiniz. Çok mu nazlı, şımarık büyütüldünüz?
Maddiyat falan da demeyin varınızı yoğunuzu terapiye verin online terapiler oluyor en azından onlarla görüşün bir de çocuk büyütüyorsunuz. Şok içindeyim hâlâ. Size yazdıklarınızdan bazılarını tekrar yazacağım başkası söylüyor gibi okuyun.
*Annemle babamdan utanırdım çünkü yaşlılardı.
*Çirkindim çünkü burnum kemerliydi (ameliyat olduktan sonra da beğenmemişsiniz kendinizi)
  • O kadar çirkindim ki sevgilim olmadı.
  • 18 yaşında sevgilim oldu ama çirkinim diye beni seçti çünkü sorunluydu.
*Eşim pasif ve ezik.
*Eşimin ailesi kültürsüz.

Kendiniz dahil herkese bir kulp takıp kendinizi dolduruyorsunuz. Baştan ayağa öfke ve nefretle dolusunuz farkında mısınız?
Basit bir örnek eşim pasif ve ezik demek yerine eşim sakin ve uyumlu diye de nitelendirebilirsiniz. Adam size ev işlerinde yardım ettiğinde bile günah çıkarıyor diye düşünüyorsunuz ya bu salt kötülük, art niyetten başka bişey değil. Bu kadar öfke ile nasıl sevgi dolu, sağlıklı bir çocuk yetiştirmeyi düşünüyorsunuz?? Kanım dondu sizin düşünce tarzınıza eşinize sabırlar diliyorum. Hiç olmazsa YouTube da kendini sevme, özgüven vs gibi çeşitli videolar var Beyhan Budak'ı öneririm bunları dinleyebilirsiniz ya da kişisel gelişim, psikoloji ile ilgili kitaplar okuyabilirsiniz ama lütfen şartları zorlayıp terapiye gidin.
 
Forumda bile olsa ben demiştim demek insana iyi geliyor herhalde😀 ne diyim haklıymışsınız. Psikiyatri ilaç veriyor diye gitmek istememiştim ama psikoloğa yönlendirdiğini bilmiyordum. Teşekkür ederim.

Gerçekten çok derin konular mı bu arada? Yani dışardan bakıldığında nasıl görünüyor? Bazen abarttığımı düşünüyorum çünkü.

Evet aynen oyle oluyor, kendi ozfarkindaligi olmayan ve gercekleri gormeye kapali olan insanlar beni rahatsiz ediyor cunku. 😌

Tabii ki derin, uzerinde calismaniz gereken konular bunlar. Ozguven eksikligi, beden algisinda sorun, insan iliskilerinde sorun, anksiyete ataklari vs...Bunlardan sadece 1 tanesi icin bile terapi aliyor insanlar.
 
aynı psikolojik süreçlerden geçmiş ancak bir nebze de olsun değişebilmiş biri olarak diyorum ki; sorununuzun ana kaynağı özgüven eksikliği. diğer sorunları doğuran da bu.

ÖNCELİKLE ve KESİNLİKLE yıllardır üzerinize yapışan bu özgüven eksikliğinden kurtulun. fiziksel özellikleriniz ya da karakter yapınızı sürekli başkalarıyla karşılaştırmayın; “o başarılı, güzel, hoşsohbet biri ve herkesle iyi geçiniyor ben niye böyleyim?” diye hayıflanmayın. bu yola girerseniz işin içinden çıkamazsınız ve sizi çıkmaza sürükler, olan özgüveninizi de alır. belki sizin imrendiğiniz kişi de size bakıp; “keşke insanlarla arama mesafe koyabilsem..” diyordur. insan hep kendinde olmayanı istiyor. dışardan bakınca herkes mutlu ama herkes kendi yağında kavruluyor aslında. eşim başkasını bulamadı da benimle evlendi demeyin; “beni sevmiş, sevilmeye layık biriyim de evlendik” deyin.

bence çok da güçlü birisiniz ki istemediğiniz kişilerle aranıza mesafe koyuyorsunuz. bunu yapmak isteyip de yapamayan, bu yüzden herkesle yapmacık bir samimiyet içinde olan çok insan var. ancak anladığım kadarıyla biraz fazla eleştirel ve eleyicisiniz. bu durum sizi yalnızlığa itiyorsa bir tık ortamına göre davranıp damara göre şerbet verebilirsiniz. biraz sosyallik, akraba - komşu ilişkileri bazen iyi geliyor.

ayrıca ne güzel; işiniz, küçücük yavrunuz ve sizi seven, şefkatli, babalık görevini yerine getiren bir eşiniz var. varsın pasif olsun, varsın ailesiyle uzak olun. bunlar halledilebilir şeyler. bu süreçte birbirinize destek olup ilk önce siz birbirinizin psikoloğu olun. eşinizin iş bulmasında ona yardımcı olabilirsiniz mesela.

özetle; ilk önce kendinizi sevin, başkalarıyla kendinizi karşılaştırmayın. belli bir aşamada bunun sınırı olmadığını ve aslında çok boş bir iş olduğunu anlıyorsunuz. düşünceler içinde kaybolmak yerine yapıcı olun ve ufak adımlarla değişime başlayın. başaracağınıza inanıyorum 💐
 
merhabalar, benim bir sorunum var ama ne olduğunu tam olarak ben de bilmiyorum. Şu an psikolojik destek alma şansım yok maddi açıdan. O nedenle sizlere danışmak istedim. Yazarken bile çarpıntım oluyor.

Ben buraya bu zamana kadar pek çok konu açtım ve açarken tüm konularda kendimi haklı ve mantıklı buluyordum. Şimdi eski konularıma bakınca aşırı takıntılı birini görüyorum. Merak edip okuyacak olanlar varsa hiç zahmet etmeyin ben özet geçeyim. Sanırım benim olayım çocukluğuma dayanıyor. Çünkü hayatımda tek bir doğrum yok. Bu yazdıklarım ise şu ana kadar kendime bile itiraf edemediğim, hayatımdaki hiç kimseyle paylaşmadığım, ilk defa buraya yazacağım şeyler.

Ben baskıcı ve aşırı korumacı bir ailede büyüdüm. 40 yaş çocuğu olduğum için abimle aramda 20 yaş var. İlkokulda arkadaşlarım anne babalarının yaşlarından bahsederken bana da sorulacak diye çok korkardım. Sorduklarında ise hep yalan söylerdim. Mesela çarşıya pazara annemle babamla gitmek görünmek istemezdim çünkü çok yaşlılardı o döneme göre. Yani arkadaşlarımın anne babaları benim abilerimle yaşıttı. Çocukluk işte bundan utanırdım.

Fiziksel halime gelirsek burnum aşırı derecede kemerliydi ve çirkin bir kızdım. Dolayısıyla hiç flörtüm olmadı belli bir yaşa kadar. İlk erkek arkadaşım olduğunda 18 yaşındaydım ama o da sorunlu biri olduğu için beni seçmişti herhalde. Ben de zaten çirkin ve özgüvensiz olduğum için hiçbir zaman beni sevdiğine inanmıyordum. Her davranışın altında bir şey arardım ve kavgalar vs derken ayrıldık. Sonra yakın bir arkadaşımın kuzeni girdi hayatıma. O da çirkin biriydi ve sanırım bastırılmış biriydi. O nedenle beni seçti herhalde. Çünkü daha güzel ve daha normal kızlara yanaşmaya cesareti yoktu muhtemelen. Benim gibi özgüvensizdi çünkü. Ama bunları şimdi olaylara dışardan baktığımda böyle görüyorum. O zamanlar anlamıyordum.

Bu arada okul hayatım da çok normal ilerlemedi ama iyi kötü bir meslek sahibi olabildim. Tabi okulum bittiğinde 28 yaşına gelmiştim. Yaşıtlarım çoktan evlenip barklanmıştı. Çirkin olduğum için pek kimse çıkmıyordu karşıma. Çevremdekiler de evde kaldığımı ima ediyorlardı. Ben de savunma mekanizması geliştirmiştim kendimce. Ben zaten evlenmek istemiyorum, böyle çok mutluyum, evlenip ne yapacağım falan diyordum. Arkadaşlarımdan birileri evlenirken de onları acımasızca eleştiriyordum. Evi arabası yok ben böyle biriyle bu saatten sonra evlenip de borç ödeyemem falan diyordum. Sanırım söylediklerime kendim de inanmıştım. Çok mantıklı geliyordu söylediklerim. Elbet karşıma istediğim gibi biri çıkar diyordum.

Bu arada karşıma da biri çıktı ve buraya daha önce konusunu da açmıştım. Meğer benden 4 yaş küçükmüş ama yaşını yalan söylemiş. Sonra öğrendim bir sürü şey yaşandı vs. Artık ben kimseyi bulamayacağım kaygısıyla mı her nedense aşırı bağlandım ona. Tabi bu arada yaşım 30 olmuştu. Bir yıldır görüşüyorduk ama çevresinden kimseyle tanışmak istemiyordum. Ne ailesi ne arkadaşları. Herkesten kaçıyordum. Çünkü kendimi beğenmiyordum. O arada ben burun estetiği de oldum ve biz bu arkadaşla evlenmeye karar verdik. Tabi o süreçte de hiçbir şey normal ilerlememiş ve aslında her şey bir işaretmiş de ben şimdi anlıyorum.

Sonuç olarak ailesiyle nişana 2 hafta kala tanıştım. Kardeşi falan tavırlıydı bu kadar geç tanışıldığı için. Her şey yarım yamalak oldu ve her adımda sorun yaşandı. Ama dışardan bakıldığında hiçbir şey yok. Sorunları hep ben yaşıyordum ve nişanlıma anlatıyordum. O da beni takıntılı olmakla vs suçluyordu. Çünkü ailesinin beni istemediğini vs söylüyordum. Öyle hissediyordum çünkü. Sanırım bu kadar yanılgının içinde tek gerçek o. Yani beni gerçekten de istemiyorlar ama şimdi düşününce onlara da hak veriyorum. Çünkü gerçekten kendimi artık normal bulmuyorum.

Biz bir sene nişanlı kaldıktan sonra evlendik ama bu süreçte aşırı yıpranmıştık. Haliyle evliliğimiz de kötü ilerledi. Bu arada evlendikten sonra bir şey daha öğrenmiştim. Meğer eşim yurtdışında okudum ama denklik almadım dediği okulu alsında son sınıfta terk etmişti. Yani mühendisim diyerek kendini tanıtmıştı ama aslında lise mezunuydu. İlk yıl ailesi yüzünden ve bu okul meselesi yüzünden hep kavgalar ettik. Babası beni istemediğini bariz belli ediyordu ben de ısrarla görüşmeye devam ediyordum nedense ama sonra acısını eşimden çıkarıyordum. Okul konusunda beni kandırdığı için sürekli kavga ediyordum falan.

İkinci senemizde biraz normale döner gibi olduk ve o arada çocuk yaptık. İlk seneye göre daha iyi geçiyordu sanki. Bazı şeyleri kabullenince hayat daha kolay gibiydi. Neyse çocuk oldu derken eşim iş değiştirdi. Daha önce vardiyalı işçiydi. Sonra beyaz yaka olarak bir iş buldu ve 8 ay çalıştı. Sonra işten çıkarıldı. Bu arada oğlumuz 13 aylık olmuştu. Ben işe başlamıştım ama maaşım pek de iyi değildi. Eşim 4 ay işsiz kaldı ve bu süreçte yine kavgalarımız başladı. Ailesine olan nefretim de konudan bağımsız olarak günden güne artıyordu. evliliğimizin üçüncü yılında bir şeyle daha yüzleşmiştim. Aslında ailesiyle ilgili yaşadığım tüm sorunların sebebi eşimdi. Pasif ve ezik olmasıydı. Bunu farkedince kendisine olan saygımı kaybettim.

Şimdi geriye dönüp baktığımda ailesinin bana böyle davranmasının sebebi aslında eşimi dışlıyor olmalarından kaynaklanıyordu. Bir kardeşi daha var mesela. Onu yere göğe sığdıramazlar. Sadece aile değil akrabalar da öyle. Baktığımda ben eşimi daha dürüst daha güvenilir buluyorum (bana söylediği yalanları saymazsak). Kardeşi tam bir fırıldak ama nabza göre şerbeti şovu çok iyi bildiği için ve maddi olarak daha iyi bir durumda olduğu için kendisi hep ön planda olmayı başarmış. Eşim hep işsiz ve parasız. Ama herkes onu mühendis olup iş bulamadı sanıyor. Bir de tabi benimle evlendiği için de dışlamaya devam etmiş olabilirler.

Eşime gelirsek, flört ve nişanlılık sürecindeki o insan gitti yerine dünya iyisi, anlayışlı biri geldi. Ev işlerine yardımcı, oğluna çok çok iyi bir baba, bana her zaman destek ve işlerimi her zaman zorlaştıran değil kolaylaştıran biri olmaya başladı. Acaba diyorum ki hayatımı mahvettiğini düşündüğü için mi böyle günah çıkarıyor. Belki o da ezik biri olduğu için benden başkasını bulamadı. Hem parasız hem pasif biri. Kimseyi bulamadı ve ailede de dışlandığı için bir an önce kendi ailesini kurmak istedi belki. Ben ondan büyük olduğum için ben de şefkat mi buldu bilmiyorum.

Şimdi tüm bu yaşanmışlıklar, yalanlar, istenmeyen gelin olmak, dışlanmak, parasızlık ve bunların hep gizlenmesi bir araya gelince bende acayip şeyler olmaya başladı. Bu yaşadıklarımı hiç kimse bilmediği için ben kafamda kurdukça sanırım çeşitli psikolojik hastalıklarım oluştu. İnternetten kendime yaptığım testlerde özgüvensizlik başta olmak üzere sosyal kaygı bozukluğu gibi şeyler de durumuma uyuyor.

Kimseyle görüşmek istemiyorum. Çünkü kimseye içinde bulunduğum durumu anlatmak istemiyorum. Bazen bir şekilde bir ortama girdiysem de kendimi yalanlar söylerken buluyorum. Asla yaşadıklarımı kimseye yansıtmıyorum. Ailem bile hiçbir şey bilmiyor. Hatta eşim 4 ay işsizken bile kimseye söylemedim.

Onun dışında bende aşırı derecede kıskançlık mı diyeyim fesatlık mı artık her neyse böyle bir şey oluştu. Ama öyle ev araba maddiyat gibi şeyleri kıskanmak değil. Mesela eşimin halasının gelini var. Aynı dönemlerde evlendik. Sürekli kendimi onunla kıyaslıyorum. O hem kayınvalidesiyle hem de eşimin ailesiyle samimi diye içten içe kıskanıyorum galiba. Yani nasıl idare edebiliyor diye çok özeniyorum. Çünkü herkes onu çok seviyor. O da kayınvalidesini falan hiç sevmiyor bana anlatıyor ama baktığımda onlarla çok iyi anlaşıyor. Ben idare etmeyi hiç beceremedim. Ya hep ya hiç kafasında bi insan oldum. Bu nedenle de şimdi yapayalnızım.

Mesela daha birkaç ay önce yine eşimin başka bir kuzeni evlendi. Eşimin akrabalarından benim hiç tanımadığım birileriyle tanışmış yakınlık kurmuş. Yine başka nişanlı bir gelin var şu an. O da aynı şekilde herkesle tanışıp kaynaşmış. Kendime bakıyorum etrafımda samimi olduğum kimse yok. Bu başta benim seçimimdi çünkü herkesi acımasızca eliyordum. Bunla şu sebepten arkadaş olmam, bu akrabam şöyle dedi ben ona bi daha gitmem. Böyle böyle kendimi her şeyden soyutladım.

Ama baktığımda eşimin ailesi ve akrabalarıyla samimi olmak ister miydim hayır. Kültürel olarak da çok çok farklıyız ve tahammül edemiyorum onlara. Ama beni bu kadar üzen ne biliyorum. Yani şöyle söyleyeyim bu söyleyeceğim benim için çok önemli. Eşimin o bahsettiğim kuzeni başka şehirde yaşıyordu. Şimdi tayin nedeniyle buraya geliyorlar. Bu haberi duyduğumda kalbim sıkışacak gibi oldu. Şu an bunu anlatırken bile çarpıntım oluyor. Çünkü onun eşi herkesle iyi anlaşıyor şimdi benimle kıyaslayacaklar diye geriliyorum. Ya da sürekli birlikte planlar yapılacak ama kendimi ortamlarda kötü hissediyorum. Hep eksik ve ezik hissediyorum kendimi. Özgüvenim sıfır. Bir de işte bahsettiğim o çarpıntı durumu.

Sadece eşimin ailesiyle ilgili konularda oluyor bu. Onlardan biri arayıp gelmek istediğinde ya da bizi davet ettiklerinde nefesim daralıyor gibi oluyor. Bize gelecekleri zaman aşırı panik oluyorum. Kendimi sürekli kıyaslıyorum.

Mesela düğün videomu asla izlemedim üç yıldır. Hiçbir şekilde düğün kına ya da nişan fotoğraflarına bakamıyorum çarpıntım oluyor. Devamında ağlama hissi geliyor ellerim titriyor falan.

Kendi tanıdığım ailem akrabalarım ya da arkadaşlarımla görüşeceğim zaman böyle çarpıntı ya da acayip hisler olmuyor. Onlarla görüşmek istemeyişimin sebebi dediğim gibi yaşadıklarımdan kaçıyor olmak. bir şekilde görüştüysem de kendimi kötü hissetmiyorum. Ama söz konusu eşimle ilgili herhangi biri olduğunda aile akraba ya da arkadaş bile olsa aşırı derecede geriliyorum nefesim daralıyor. Kendimi çok ezik hissediyorum. Sürekli onlarla ilgili bir şeyler düşünüyorum. Mesela diyorum ki şimdi diğer erkek kardeş evlense ben nasıl davranmalıyım. Gitmek bile istemiyorum ne tanışma ne düğün. Çünkü zaten beni istemiyorlar diyorum. Sonra insanlara ne diyeceğim diyorum. Ay bak kıskandı gelmedi diyecekler belki. Sürekli beynimde bunlar döndükçe nefesim daralıyor.

Bir de şu var eski tanıdıklarımla yine bir şekilde görüşüyorum ama yeni olan her şey beni aşırı geriyor. Tanışmak konuşmak istemiyorum kimseyle. Çünkü ne anlatsam bana bile yalan geliyor.

Biliyorum çok uzun oldu. Ama daha o kadar çok anlatmak istediğim şey var ki. Acaba içimi gerçekten acıtan her şeyi anlatabildim mi bilmiyorum. Keşke birileri bunları okuyup bana tek tek ne yapmam gerektiğini söylese. Sanırım bunu psikolog bile yapmaz ama yönlendirilmeye o kadar ihtiyacım var ki. Nerde ne yapacağımı çok iyi bildiğimi sanırdım ama artık hiç bilmediğimi düşünüyorum. Lütfen sadece güzel şeyler söyler misiniz? Evet fesat kıskanç ve sorunlu bir profil çizdim ama gerçekten insanların kötülüğünü isteyen biri değilim ben. İçinde bulunduğum bu duruma nasıl geldim bilmiyorum.
Selamlar, sizi gerçek bir empatiyle okudum. Kendinizde rahatsız olduğunuz duyguların, düşüncelerin farkına varmanız değişim ve gelişiminiz yolunda ilk adımı atmanıza yardımcı olacaktır. Öncelikle sizde tespit ettiğim ve düzeltilebilir bazı şeyler var. Birincisi olayları, durumları, kişileri tanımlarken seçtiğiniz sözcükler zihninize negatif enerji çekmenize sebep oluyor. Örneğin kendiniz için kullandığınız ‘çirkinim’ kelimesi; en çok sizin kendinizi sevmeniz ve beğenmeniz ve değer vermeniz gerekirken ilk kendiniz kendinizi yargılıyorsunuz. İlk tavsiyem, size pozitif enerji verecek sözcükler seçin. Daha sonra, varsayımlarda bulunduğunuzu gördüm. Varsayımlar sizi yıpratır. İnsanların ne düşündüğünü, neyi neden yaptığını onlara sormadan bilemezsiniz. Şöyle düşünürler böyle yaparlar demek yerine tüm bu düşünceleri, zihninizi bir oda gibi düşünün, hepsini kapı dışarı edin ve kapıyı üstüne kapatın. Varsayımda bulunmaktan kaçının.
Başka kişilere bakıp kendinizi kıyaslıyorsunuz ve bu hiç bir işe yaramıyor. Bu konuda benim uyguladığım bir kaç yöntem var: ya kendimi kıyasladığım kişiyi görmüyorum, duymuyorum. Eğer onunla ilgili birşey duyduysam veya gördüysem ‘bak yine buluşmuşlar görüşmüşler sen otur oturduğun yerde, kesin çok eğleniyorlar’ gibi modumu aşağı çekecek varsayımsal düşüncelere kulak asmıyorum, önem vermiyorum, dikkatimi başka şeylere yöneltiyorum. Veya biriyle kendimi hangi konuda kıyaslıyorsam, birinde beni rahatsız eden ne varsa demek ki o konuda bir eksiğim var ve bunu hissettiğim için mutsuz oluyorum diyorum ve krizi fırsata çevirip kendimi o yönde geliştirmeye çalışıyorum. Ama bazen de ne yapsam da başaramadığım şeyler oluyor. Örneğin sosyalleşmek, arkadaşlarla buluşmak, misafir davet etmek gibi. Elimden geldiğince sosyalleşmeye çalışıyorum ama ben konuşmayı seven bir insan değilim. Daha çok dinlemeyi severim. Hayatımda belli başlı insanlar olsun fazla insan olmasın düşüncesinde olan biriyim. Bu konuda kendimi kabul etmekten başka çarem yok. Kendimi olduğum gibi kabul ediyorum ve seviyorum. Ama elimden gelenin de en iyisini yapmaya çalışıyorum. Ben elimden geldiğince, kendimden yola çıkarak ve işinize yaramasını umarak size tavsiyeler verdim. Fakat en önemli tavsiyem, mutlaka ama mutlaka şunu yapın dediğim tek bir şey olursa eğer o da ‘Dört Anlaşma - Don Miguel Ruiz’ kitabını vakit kaybetmeden okumanızdır. Bu kitap benim hayata bakışımı değiştirdi ve zihnimi o kadar rahatlattı ki. Umarım siz de en kısa sürede en iyi şekilde faydalanırsınız. Ruhunuza esenlik dilerim.
 
Benzer seyle
merhabalar, benim bir sorunum var ama ne olduğunu tam olarak ben de bilmiyorum. Şu an psikolojik destek alma şansım yok maddi açıdan. O nedenle sizlere danışmak istedim. Yazarken bile çarpıntım oluyor.

Ben buraya bu zamana kadar pek çok konu açtım ve açarken tüm konularda kendimi haklı ve mantıklı buluyordum. Şimdi eski konularıma bakınca aşırı takıntılı birini görüyorum. Merak edip okuyacak olanlar varsa hiç zahmet etmeyin ben özet geçeyim. Sanırım benim olayım çocukluğuma dayanıyor. Çünkü hayatımda tek bir doğrum yok. Bu yazdıklarım ise şu ana kadar kendime bile itiraf edemediğim, hayatımdaki hiç kimseyle paylaşmadığım, ilk defa buraya yazacağım şeyler.

Ben baskıcı ve aşırı korumacı bir ailede büyüdüm. 40 yaş çocuğu olduğum için abimle aramda 20 yaş var. İlkokulda arkadaşlarım anne babalarının yaşlarından bahsederken bana da sorulacak diye çok korkardım. Sorduklarında ise hep yalan söylerdim. Mesela çarşıya pazara annemle babamla gitmek görünmek istemezdim çünkü çok yaşlılardı o döneme göre. Yani arkadaşlarımın anne babaları benim abilerimle yaşıttı. Çocukluk işte bundan utanırdım.

Fiziksel halime gelirsek burnum aşırı derecede kemerliydi ve çirkin bir kızdım. Dolayısıyla hiç flörtüm olmadı belli bir yaşa kadar. İlk erkek arkadaşım olduğunda 18 yaşındaydım ama o da sorunlu biri olduğu için beni seçmişti herhalde. Ben de zaten çirkin ve özgüvensiz olduğum için hiçbir zaman beni sevdiğine inanmıyordum. Her davranışın altında bir şey arardım ve kavgalar vs derken ayrıldık. Sonra yakın bir arkadaşımın kuzeni girdi hayatıma. O da çirkin biriydi ve sanırım bastırılmış biriydi. O nedenle beni seçti herhalde. Çünkü daha güzel ve daha normal kızlara yanaşmaya cesareti yoktu muhtemelen. Benim gibi özgüvensizdi çünkü. Ama bunları şimdi olaylara dışardan baktığımda böyle görüyorum. O zamanlar anlamıyordum.

Bu arada okul hayatım da çok normal ilerlemedi ama iyi kötü bir meslek sahibi olabildim. Tabi okulum bittiğinde 28 yaşına gelmiştim. Yaşıtlarım çoktan evlenip barklanmıştı. Çirkin olduğum için pek kimse çıkmıyordu karşıma. Çevremdekiler de evde kaldığımı ima ediyorlardı. Ben de savunma mekanizması geliştirmiştim kendimce. Ben zaten evlenmek istemiyorum, böyle çok mutluyum, evlenip ne yapacağım falan diyordum. Arkadaşlarımdan birileri evlenirken de onları acımasızca eleştiriyordum. Evi arabası yok ben böyle biriyle bu saatten sonra evlenip de borç ödeyemem falan diyordum. Sanırım söylediklerime kendim de inanmıştım. Çok mantıklı geliyordu söylediklerim. Elbet karşıma istediğim gibi biri çıkar diyordum.

Bu arada karşıma da biri çıktı ve buraya daha önce konusunu da açmıştım. Meğer benden 4 yaş küçükmüş ama yaşını yalan söylemiş. Sonra öğrendim bir sürü şey yaşandı vs. Artık ben kimseyi bulamayacağım kaygısıyla mı her nedense aşırı bağlandım ona. Tabi bu arada yaşım 30 olmuştu. Bir yıldır görüşüyorduk ama çevresinden kimseyle tanışmak istemiyordum. Ne ailesi ne arkadaşları. Herkesten kaçıyordum. Çünkü kendimi beğenmiyordum. O arada ben burun estetiği de oldum ve biz bu arkadaşla evlenmeye karar verdik. Tabi o süreçte de hiçbir şey normal ilerlememiş ve aslında her şey bir işaretmiş de ben şimdi anlıyorum.

Sonuç olarak ailesiyle nişana 2 hafta kala tanıştım. Kardeşi falan tavırlıydı bu kadar geç tanışıldığı için. Her şey yarım yamalak oldu ve her adımda sorun yaşandı. Ama dışardan bakıldığında hiçbir şey yok. Sorunları hep ben yaşıyordum ve nişanlıma anlatıyordum. O da beni takıntılı olmakla vs suçluyordu. Çünkü ailesinin beni istemediğini vs söylüyordum. Öyle hissediyordum çünkü. Sanırım bu kadar yanılgının içinde tek gerçek o. Yani beni gerçekten de istemiyorlar ama şimdi düşününce onlara da hak veriyorum. Çünkü gerçekten kendimi artık normal bulmuyorum.

Biz bir sene nişanlı kaldıktan sonra evlendik ama bu süreçte aşırı yıpranmıştık. Haliyle evliliğimiz de kötü ilerledi. Bu arada evlendikten sonra bir şey daha öğrenmiştim. Meğer eşim yurtdışında okudum ama denklik almadım dediği okulu alsında son sınıfta terk etmişti. Yani mühendisim diyerek kendini tanıtmıştı ama aslında lise mezunuydu. İlk yıl ailesi yüzünden ve bu okul meselesi yüzünden hep kavgalar ettik. Babası beni istemediğini bariz belli ediyordu ben de ısrarla görüşmeye devam ediyordum nedense ama sonra acısını eşimden çıkarıyordum. Okul konusunda beni kandırdığı için sürekli kavga ediyordum falan.

İkinci senemizde biraz normale döner gibi olduk ve o arada çocuk yaptık. İlk seneye göre daha iyi geçiyordu sanki. Bazı şeyleri kabullenince hayat daha kolay gibiydi. Neyse çocuk oldu derken eşim iş değiştirdi. Daha önce vardiyalı işçiydi. Sonra beyaz yaka olarak bir iş buldu ve 8 ay çalıştı. Sonra işten çıkarıldı. Bu arada oğlumuz 13 aylık olmuştu. Ben işe başlamıştım ama maaşım pek de iyi değildi. Eşim 4 ay işsiz kaldı ve bu süreçte yine kavgalarımız başladı. Ailesine olan nefretim de konudan bağımsız olarak günden güne artıyordu. evliliğimizin üçüncü yılında bir şeyle daha yüzleşmiştim. Aslında ailesiyle ilgili yaşadığım tüm sorunların sebebi eşimdi. Pasif ve ezik olmasıydı. Bunu farkedince kendisine olan saygımı kaybettim.

Şimdi geriye dönüp baktığımda ailesinin bana böyle davranmasının sebebi aslında eşimi dışlıyor olmalarından kaynaklanıyordu. Bir kardeşi daha var mesela. Onu yere göğe sığdıramazlar. Sadece aile değil akrabalar da öyle. Baktığımda ben eşimi daha dürüst daha güvenilir buluyorum (bana söylediği yalanları saymazsak). Kardeşi tam bir fırıldak ama nabza göre şerbeti şovu çok iyi bildiği için ve maddi olarak daha iyi bir durumda olduğu için kendisi hep ön planda olmayı başarmış. Eşim hep işsiz ve parasız. Ama herkes onu mühendis olup iş bulamadı sanıyor. Bir de tabi benimle evlendiği için de dışlamaya devam etmiş olabilirler.

Eşime gelirsek, flört ve nişanlılık sürecindeki o insan gitti yerine dünya iyisi, anlayışlı biri geldi. Ev işlerine yardımcı, oğluna çok çok iyi bir baba, bana her zaman destek ve işlerimi her zaman zorlaştıran değil kolaylaştıran biri olmaya başladı. Acaba diyorum ki hayatımı mahvettiğini düşündüğü için mi böyle günah çıkarıyor. Belki o da ezik biri olduğu için benden başkasını bulamadı. Hem parasız hem pasif biri. Kimseyi bulamadı ve ailede de dışlandığı için bir an önce kendi ailesini kurmak istedi belki. Ben ondan büyük olduğum için ben de şefkat mi buldu bilmiyorum.

Şimdi tüm bu yaşanmışlıklar, yalanlar, istenmeyen gelin olmak, dışlanmak, parasızlık ve bunların hep gizlenmesi bir araya gelince bende acayip şeyler olmaya başladı. Bu yaşadıklarımı hiç kimse bilmediği için ben kafamda kurdukça sanırım çeşitli psikolojik hastalıklarım oluştu. İnternetten kendime yaptığım testlerde özgüvensizlik başta olmak üzere sosyal kaygı bozukluğu gibi şeyler de durumuma uyuyor.

Kimseyle görüşmek istemiyorum. Çünkü kimseye içinde bulunduğum durumu anlatmak istemiyorum. Bazen bir şekilde bir ortama girdiysem de kendimi yalanlar söylerken buluyorum. Asla yaşadıklarımı kimseye yansıtmıyorum. Ailem bile hiçbir şey bilmiyor. Hatta eşim 4 ay işsizken bile kimseye söylemedim.

Onun dışında bende aşırı derecede kıskançlık mı diyeyim fesatlık mı artık her neyse böyle bir şey oluştu. Ama öyle ev araba maddiyat gibi şeyleri kıskanmak değil. Mesela eşimin halasının gelini var. Aynı dönemlerde evlendik. Sürekli kendimi onunla kıyaslıyorum. O hem kayınvalidesiyle hem de eşimin ailesiyle samimi diye içten içe kıskanıyorum galiba. Yani nasıl idare edebiliyor diye çok özeniyorum. Çünkü herkes onu çok seviyor. O da kayınvalidesini falan hiç sevmiyor bana anlatıyor ama baktığımda onlarla çok iyi anlaşıyor. Ben idare etmeyi hiç beceremedim. Ya hep ya hiç kafasında bi insan oldum. Bu nedenle de şimdi yapayalnızım.

Mesela daha birkaç ay önce yine eşimin başka bir kuzeni evlendi. Eşimin akrabalarından benim hiç tanımadığım birileriyle tanışmış yakınlık kurmuş. Yine başka nişanlı bir gelin var şu an. O da aynı şekilde herkesle tanışıp kaynaşmış. Kendime bakıyorum etrafımda samimi olduğum kimse yok. Bu başta benim seçimimdi çünkü herkesi acımasızca eliyordum. Bunla şu sebepten arkadaş olmam, bu akrabam şöyle dedi ben ona bi daha gitmem. Böyle böyle kendimi her şeyden soyutladım.

Ama baktığımda eşimin ailesi ve akrabalarıyla samimi olmak ister miydim hayır. Kültürel olarak da çok çok farklıyız ve tahammül edemiyorum onlara. Ama beni bu kadar üzen ne biliyorum. Yani şöyle söyleyeyim bu söyleyeceğim benim için çok önemli. Eşimin o bahsettiğim kuzeni başka şehirde yaşıyordu. Şimdi tayin nedeniyle buraya geliyorlar. Bu haberi duyduğumda kalbim sıkışacak gibi oldu. Şu an bunu anlatırken bile çarpıntım oluyor. Çünkü onun eşi herkesle iyi anlaşıyor şimdi benimle kıyaslayacaklar diye geriliyorum. Ya da sürekli birlikte planlar yapılacak ama kendimi ortamlarda kötü hissediyorum. Hep eksik ve ezik hissediyorum kendimi. Özgüvenim sıfır. Bir de işte bahsettiğim o çarpıntı durumu.

Sadece eşimin ailesiyle ilgili konularda oluyor bu. Onlardan biri arayıp gelmek istediğinde ya da bizi davet ettiklerinde nefesim daralıyor gibi oluyor. Bize gelecekleri zaman aşırı panik oluyorum. Kendimi sürekli kıyaslıyorum.

Mesela düğün videomu asla izlemedim üç yıldır. Hiçbir şekilde düğün kına ya da nişan fotoğraflarına bakamıyorum çarpıntım oluyor. Devamında ağlama hissi geliyor ellerim titriyor falan.

Kendi tanıdığım ailem akrabalarım ya da arkadaşlarımla görüşeceğim zaman böyle çarpıntı ya da acayip hisler olmuyor. Onlarla görüşmek istemeyişimin sebebi dediğim gibi yaşadıklarımdan kaçıyor olmak. bir şekilde görüştüysem de kendimi kötü hissetmiyorum. Ama söz konusu eşimle ilgili herhangi biri olduğunda aile akraba ya da arkadaş bile olsa aşırı derecede geriliyorum nefesim daralıyor. Kendimi çok ezik hissediyorum. Sürekli onlarla ilgili bir şeyler düşünüyorum. Mesela diyorum ki şimdi diğer erkek kardeş evlense ben nasıl davranmalıyım. Gitmek bile istemiyorum ne tanışma ne düğün. Çünkü zaten beni istemiyorlar diyorum. Sonra insanlara ne diyeceğim diyorum. Ay bak kıskandı gelmedi diyecekler belki. Sürekli beynimde bunlar döndükçe nefesim daralıyor.

Bir de şu var eski tanıdıklarımla yine bir şekilde görüşüyorum ama yeni olan her şey beni aşırı geriyor. Tanışmak konuşmak istemiyorum kimseyle. Çünkü ne anlatsam bana bile yalan geliyor.

Biliyorum çok uzun oldu. Ama daha o kadar çok anlatmak istediğim şey var ki. Acaba içimi gerçekten acıtan her şeyi anlatabildim mi bilmiyorum. Keşke birileri bunları okuyup bana tek tek ne yapmam gerektiğini söylese. Sanırım bunu psikolog bile yapmaz ama yönlendirilmeye o kadar ihtiyacım var ki. Nerde ne yapacağımı çok iyi bildiğimi sanırdım ama artık hiç bilmediğimi düşünüyorum. Lütfen sadece güzel şeyler söyler misiniz? Evet fesat kıskanç ve sorunlu bir profil çizdim ama gerçekten insanların kötülüğünü isteyen biri değilim ben. İçinde bulunduğum bu duruma nasıl geldim bilmiyorum.
r başıma geldi tek yapman gereken herşeyden biraz uzak kalmak ne olduğunu sen çözüp sorunu halledicek olan sensin.
 
Bu konunuzu yeni gördüm.

Kendinize ne kadar çok yüklenmişsiniz! Eminim güzel bir kadınsınız, fedakar bir eş ve çok iyi bir annesiniz.

Eşinizin şeffaflık ve dürüstlük problemi var. Bilgi saklama huyu var anladığım kadarıyla.
Ama evine bağlı, size yardımcıysa, hayatta bir şeyler paylaşabiliyorsanız, eğitim durumunun ve yaş olayının üstüne gitmeyin artık olan olmuş. 4 yaş fark bir şey değil ki, çok takmışsınız bunu dile getirmeyin artık lütfen.
Eşiniz ezik değil de biraz yumuşak huylu sanırım, kim nereye çekerse oraya gidiyor gibi biraz. Fabrikada çalışan arkadaşına nasılsın mesajı olayını şimdi daha net anlayabiliyorum. Fabrikadan biri/birileri, biz aradık hal hatır sorduk sen de sor, yoksa ayıp olur demiş herhalde. O da iyi niyetiyle mesaj atmış sanırım(7 kat el olmasına rağmen). Ve sizin de "sen o kadar yakın mısın ki bu kadına mesaj attın?" diyeceksiniz diye sizden saklamış(olabilir?). Yani yaşanılan bu olayların sebebi siz ve eşiniz karakter olarak başkasınız, siz daha baskın bir karakterdesiniz, eşiniz daha yumuşak ve kolay yönlendirilebilir. Eğer bu şekildeyse, siz yönlendirin onu, ipleri daha çok elinize alın ama hissettirmeden, yani kararları aslında o alıyormuş gibi. Tatlı sözle :KK66:



Kıskançlık, kıyaslama, özgüven problemleri zaman zaman herkeste olan duygular. Toplumda da çok yaygındır.
Siz başkalarıyla kendinizi ailevi ilişkiler konusunda kıyaslarken başkaları da kendini sizinle kıyaslıyordur emin olun.

Aile ilişkileri, problemler vs vs herkeste var, bu konuda feyzalt'ın hesabını takip etmenizi tavsiye ederim.
Sorun her zaman sizde değildir, fakat belki farkındalığınız yüksek belki duygusal olarak fazla kırılgansınızdır, o sebeple her şeyin nedenini kendinizde arıyorsunuz veya kendinize çıkarıyorsunuz.


Şöyle örnek vereyim:
Siz karşınızdaki insanla kurduğunuz ilişkide duygusal olarak derinleşmeye çalışıyorsunuz. Her şey iyi olsun, iyi gelişsin, iyi bitsin. Hiçbir ilişki böyle olamaz ki, karşınızdakinin psikolojisi sizin göremediğiniz nedenlere bağlı olarak değişkendir ve her ilişki her an iyidir diyemez kimse.

Diğer geline gelirsek(nişanlı olan)... O da karşısındaki insanla kurduğu ilişkide genişlemeye çalışıyor olabilir(derinleşmenin zıddı olarak yatayda yeni anlar, yeni anılar ekliyor ve bir önceki pürüzleri, problemleri düzeltmek yerine yeni anılar ekleyerek pozitife çeviriyor, olabilir mi olabilir). O yüzden siz, sizin anlaşamadığınızı düşündüğünüz herkesle anlaşabilen bir gelin görüyorsunuz karşınızda. Çünkü o, sizin gibi derinleşmeye çalışmadan yüzeysel yaşıyor ilişkilerini.


Sizde bir sorun yok zannımca. Cümleleriniz, dilbilgisine dikkat edişiniz, kendinizi ifade edişiniz normal ve üzeri hatta.
Çevrenizi değiştirin, ilişkilerde genişleyerek ilerlemeye çalışın, derinleşmeyin bağlarda/duygularda.

El işlerine, sanata yönelin, enerjinizi bir alana akıtın, o alanda kendinizi iyileştiren bir yan bulursunuz mutlaka.
 
Bu konunuzu yeni gördüm.

Kendinize ne kadar çok yüklenmişsiniz! Eminim güzel bir kadınsınız, fedakar bir eş ve çok iyi bir annesiniz.

Eşinizin şeffaflık ve dürüstlük problemi var. Bilgi saklama huyu var anladığım kadarıyla.
Ama evine bağlı, size yardımcıysa, hayatta bir şeyler paylaşabiliyorsanız, eğitim durumunun ve yaş olayının üstüne gitmeyin artık olan olmuş. 4 yaş fark bir şey değil ki, çok takmışsınız bunu dile getirmeyin artık lütfen.
Eşiniz ezik değil de biraz yumuşak huylu sanırım, kim nereye çekerse oraya gidiyor gibi biraz. Fabrikada çalışan arkadaşına nasılsın mesajı olayını şimdi daha net anlayabiliyorum. Fabrikadan biri/birileri, biz aradık hal hatır sorduk sen de sor, yoksa ayıp olur demiş herhalde. O da iyi niyetiyle mesaj atmış sanırım(7 kat el olmasına rağmen). Ve sizin de "sen o kadar yakın mısın ki bu kadına mesaj attın?" diyeceksiniz diye sizden saklamış(olabilir?). Yani yaşanılan bu olayların sebebi siz ve eşiniz karakter olarak başkasınız, siz daha baskın bir karakterdesiniz, eşiniz daha yumuşak ve kolay yönlendirilebilir. Eğer bu şekildeyse, siz yönlendirin onu, ipleri daha çok elinize alın ama hissettirmeden, yani kararları aslında o alıyormuş gibi. Tatlı sözle :KK66:



Kıskançlık, kıyaslama, özgüven problemleri zaman zaman herkeste olan duygular. Toplumda da çok yaygındır.
Siz başkalarıyla kendinizi ailevi ilişkiler konusunda kıyaslarken başkaları da kendini sizinle kıyaslıyordur emin olun.

Aile ilişkileri, problemler vs vs herkeste var, bu konuda feyzalt'ın hesabını takip etmenizi tavsiye ederim.
Sorun her zaman sizde değildir, fakat belki farkındalığınız yüksek belki duygusal olarak fazla kırılgansınızdır, o sebeple her şeyin nedenini kendinizde arıyorsunuz veya kendinize çıkarıyorsunuz.


Şöyle örnek vereyim:
Siz karşınızdaki insanla kurduğunuz ilişkide duygusal olarak derinleşmeye çalışıyorsunuz. Her şey iyi olsun, iyi gelişsin, iyi bitsin. Hiçbir ilişki böyle olamaz ki, karşınızdakinin psikolojisi sizin göremediğiniz nedenlere bağlı olarak değişkendir ve her ilişki her an iyidir diyemez kimse.

Diğer geline gelirsek(nişanlı olan)... O da karşısındaki insanla kurduğu ilişkide genişlemeye çalışıyor olabilir(derinleşmenin zıddı olarak yatayda yeni anlar, yeni anılar ekliyor ve bir önceki pürüzleri, problemleri düzeltmek yerine yeni anılar ekleyerek pozitife çeviriyor, olabilir mi olabilir). O yüzden siz, sizin anlaşamadığınızı düşündüğünüz herkesle anlaşabilen bir gelin görüyorsunuz karşınızda. Çünkü o, sizin gibi derinleşmeye çalışmadan yüzeysel yaşıyor ilişkilerini.


Sizde bir sorun yok zannımca. Cümleleriniz, dilbilgisine dikkat edişiniz, kendinizi ifade edişiniz normal ve üzeri hatta.
Çevrenizi değiştirin, ilişkilerde genişleyerek ilerlemeye çalışın, derinleşmeyin bağlarda/duygularda.

El işlerine, sanata yönelin, enerjinizi bir alana akıtın, o alanda kendinizi iyileştiren bir yan bulursunuz mutlaka.

Öncelikle hem diğer konuma hem de buraya, böyle ilgili ve güzel şeyler yazdığınız için çok teşekkür ederim. Beni gerçekten anladığınızı hissettim.

Evet eşim pek çok kez benden bir şeyler gizledi ya da yalan söyledi. Ama hiçbiri aldatma vs değildi. Kendisiyle ilgili şeylerdi konularımda da bahsettiğim gibi. Ama bu son olayda mutfağa gidip konuşması falan çok tuhafı.

Tabiki dayanamadım ve biraz önce uyandırdım. Kendinden çok emin. Asla kötü bir şey yapmadım diyor. Herkes aramış sormuş, ben de bugün duydum ama aramak istemedim nasılsın diye mesaj attım, cevap yazınca geçmiş olsun diyecektim diyor. Kadın neden iyiyim yazdıktan sonra aradı ben de anlamadım diyor. Arayıp demiş ki, olayı duyduğun için mi aradın. Eşim de cevap olarak evet ne zaman oldu dedi onu ben de duydum zaten. Yine de başından sonuna kadar her şeyi çok mantıksız bulduğumu söyledim.

Mantık aranacak bir şey yok, herkes aramış, yüz yüze baktığım biri olduğu için duyunca ben de geçmiş olsun dilemek istedim diyor.

Mesajı neden sildin dedim. Birine nasılsın yazmışım cevap gelmemiş öyle kalmış. Görünce yanlış anlarsın diye sildim. Kadının mesajını göreceğini düşünmedim dedi. Aramasını da beklemiyordu çünkü. Kadın cevap yazınca o da yazacaktı ve konuşmayı tamamen silecekti. Kadın arayınca planladığı gibi olmadı.

Yemin ediyor, hayattan bıkmışım zaten maddi ve manevi olarak çökmüş durumdayım böyle şeyler düşünecek halim mi var diyor. Ben bunu bir gerekçe olarak görmüyorum tabi. Bir arkadaşımın babası evinin faturalarını ödeyemezdi, bazen eve ekmek getirecek parası olmazdı ama yıllarca arkadaşımın annesini aldattı. Bu tarz problemler aldatmalara engel olmuyor, bunu kendisine de söyledim.

Daha bir sürü şey saydı ama hiçbiri bence aldatmaya engel şeyler değil. Belki bunun altında da bir aldatma yok ama yine de rahatsız eden aklımı bulandıran şeyler var. İçim rahat değil.

Asıl buradaki konuma gelirsek de bu konuyu açtıktan sonra bir defa terapiye gidebildim. Her şeyi karşında oturan birine anlatabilmek çok iyi geldi. Söylediği birçok şeyi de günlük hayatta uygulamaya çalışarak bir şeyleri başarabileceğime inancım arttı. Maalesef ikinci seansa henüz gidemedim ve çok ara vermiş oldum ama yine de gideceğim ilk fırsatta.

Ancak eşimin ailesi ve akrabalarıyla ilgili kaygılarımı hiç atamadım üzerimden. Gece uykumun arasında bile bir anda aklıma gidiyor, yarın ya bana gelmek isterlerse diye durduk yere geriliyorum mesela. Onlardan biri aradığında çok kötü hissediyorum. Açmak istemiyorum. Çok tuhaf ama onlar aklımda yokken her şeye rağmen mutluyum sanki. Aklıma geldikleri zaman içime bir sıkıntı çöküyor. Moralim bozuluyor. Oysaki kayınpederim hariç diğer kimseyle bir problemim yok. Bu neden kaynaklanıyor ve nasıl aşacağım bilmiyorum.

Sanırım kendimi yetersiz hissediyorum. Diğer herkes çok güzel misafir ağırlıyor ama ben bu konuda hiç yetenekli değilim mesela. Bir de sürekli yaş konusu açılacak diye geriliyorum. Yaş farkımızı bilip bilmediklerinden emin değilim çünkü.
 
Kendinize ne kadar eziyet ediyorsunuz. Ezik, çirkin vs tüm bunları telkin eder gibi söylemeyi bırakmaya çalışmak gerek. Evliliğinizin iyi gittiğini okuyunca çok sevindim. Kötü gibi giden gidişat ne güzel düzelmiş. Şimdiki durumunuzun da düzelebileceğinin en güzel ispatı olmuş aslında :)

Ben yazdıklarından aslında çok tatlı bir insan olduğunuz hissini aldım. Siz isteseniz güler yüz ile birçok ortama çok çabuk uyum sağlarsınız da farkında değilsiniz gibi. Bahsettiğiniz gelin hanım da muhtemelen böyle yapıyor onunla takılmanız size iyi gelecek gibi duruyor. Belki de aynı şehre gelmesi sizin için güzel bir fırsattır?

Eşinizin en başında istememe durumunu yaş farkına da bağlayabilirsiniz. Üzgünüm ama bu toplumun gerçekleri. Sizin sonradan haberiniz olsa da onlar en başından bilip bir müddet belki buna takılı kaldılar. Yani ilk soğukluk sizin kötü enerjiniz vs yüzünden olmamış olabilir kuvvetle muhtemel. Ancak siz olayı daha da takıntılı hâle getirip iletişime de ket vurunca onlar da uzak durmuşlar elbette. Hâliyle onlara böyle, bana gelince şöyle vs diye düşünürken bunu göz önünde bulundurursanız daha makul olur. Bunun yine sizin ezikliğinizle vs alakası yok. Kendinize haksızlık etmeyi evladınız için bırakırsanız daha keyifli bir yola girmiş olduğunuzu fark edersiniz inşallah. Siz iyi niyetinizi bozmayın yeter.
 
İnsanlardan bu kadar uzak kalmak bir nevi içinizde yaşadığınız değersizlik duygusundan kaynaklanıyor bence. Çünkü siz kendinize layık görmediğiniz değeri ve sevgiyi görmekten ve almaktan korkuyorsunuz çünkü bilinçaltınızda zaten onu hak etmediğiniz yatıyor muhtemelen.
Aile sağlığı merkezlerinde psikikolog desteği veriliyor. Sağlık ocaklarından farklı bir binada olabilir bölgenizde vardır umarım. İlgili aile hekimizle bu durumu paylaşıp psikolog desteği için nereye başvurabilirsiniz sorabilirsiniz.
Ben Meltem Reyhan, Tuna Taner YouTube dan videolarını izliyorum instagramdan veya. İyi geliyor.
Her şey bir anda düzelmiyor. Umarım her şey yoluna girecektir bir gün. Sevgiyle kalın..
 
Bulunduğunuz ilde devlete bağlı psikiyatri merkezleri arastırın. Devlet hastanesi ya da bazı sağlık ocağı gibi alanlarda psikiyatrik destek veren birimler olduğunu duymuştum. Çünkü kaygıyla ilgili sorununuz var sanırım ilaç başlayabilirler. Lütfen doktora gidin.

Yazı diliniz çok düzgün ve temiz. Anlatmak istediğiniz her şeyi içtenlikle anlatmışsınız kendinizi çok yargılıyorsunuz başkalarını da öyle. İnsanlarla ve kendinizle derdiniz ne? Buna mı yoğunlaşsanız acaba?

Okurken kendinizi sevmediğinizi gördüm hep. Kendinizi sevmeniz lazım. Mükemmel olmak zorunda değilsiniz ki eksiklerinizle kusurlarınızla güzelsiniz üstelik kendindeki eksikleri görmeye açık birisiniz. Eğitimli akıllı bi kadınsınız. Burnunuzu yaptırmasaydınız da çok güzeldiniz bence. Şimdi de çok güzelsiniz. Biliyorum çünkü herkesin kendine özgü bi güzelliği vardır. Aynanın karşısına geçip kendinize bi alıcı gözle baksanıza. Başkasına bakar gibi bakın ama. Ağzınızın gözlerinizin şekline bi odaklanın. Eğer önyargısız bakarsanız güzellikleri de göreceksiniz. Bi kitapta okumuştum çok aklıma kazındı “ doğanın müthiş güzel olduğuna hepimiz hemfikiriz peki ama neden bu kadar güzel? Ağaçları düşünün her bir dalı bi diğerinden farklı ve yamuk bazı yapraklar şekilsiz bazıları küçük bazıları büyük. Asimetrik. Ama müthiş güzel değil mi? Çünkü kendi içinde hepsi birbirinden farklı. Farklılıklarıyla güzel “ minvalinde bişeydi. Kimse ağacın dalının yamukluğunu düşünmez o dal dümdüz olmak zorunda değil çünkü. Siz de biraz kendinize böyle baksanız? Siz farklılıklarınızla güzelsiniz. Herkesle iyi geçinmek nabza göre şerbet vermek zorunda değilsiniz ki. Bazıları çok insan sever bazıları konuşmaktan hoşlanmaz. Bazıları zevzektir bazıları şakacı bazıları sert bazıları ponçik. Kimseye yaranmak zorunda değiliz. Kimseye kendimizi sevdirmek zorunda değiliz. Ama kendimizi sevmek zorundayız başka biz yok :) biraz kendinize odaklanın lütfen. Kendinizi yaralarınızla kabul edin. Çok değişecek o zaman göreceksiniz
 
siyah beyaz düşünce kalıpları asla gri alanı görmemen. kimse mükemmel değil kimse dört dörtlük değilken sanki bir tek senden bu şans esirgenmiş gibi hayata öfke duyman.bir çeşit narsistik yaralanma ya da ego yıkımı yaşamışsın o bir türlü geçmiyor. hep öfkelisin. hayatın sana borcu varmış gibi alacaklı hissediyorsun. bu narsistik kişilik bozukluğu tanımı değil. her insanda ego,narsisizm belli oranda vardır yaşamak için. senin ego yaralanman normalinden daha fazla.
ya hep ya hiç tarzı düşünme şekilleri
insanlarla geçimsizlik (aile arkadaş flört eş stabilite yok)
yalan söyleme huyu (annenin yaşı, evlenmek istediğin halde hayatta istemiyorum demen,evliliğin kötü gittiği halde her şey yolunda demen...)
gerçek duygularını (öfke ve hayal kırıklığını) gizleme (insanların seni sevemeyeceği konusunda yerleşmiş inanç)
bedenle ilgili aşılamamış kompleksler (ameliyata rağmen,çalışan kadın ve anne olmana rağmen bedenini sevmeme)
hem kendini hem partnerini aşağılama (beni kim alacaktı zaten. o adamı kimse istemedi zaten)
gerçek bağ kurulamayan insan ilişkileri
ruh halinin sık sık değişmesi. bir gün sevme akşam üstü soğuma ertesi hafta ısınma sonra nefret etme..
aşırı karamsarlık kendini küçümseme.
erkeğe bapımlı kişilik özellikleri sergileme ayrılamama.
eşine işsiz yalancı diyip bir satır sonra iyi kalpli dürüst adam demen.birini tanımlarken iki farklı insan gibi davranmam. adam yalancı mı dürüst mü. işsiz mi sorumluluk sahibi şanssız biri mi. içinde iki kişilik varmış gibi davranman.
geçmişi kapkara bir deniz olarak görme gelecekten de umutlu olmama
sıfır özgüven ve beraberinde diğer insanlara duyulan kıskançlık duygusunu yenememe
bu yüzden insanlardan kaçma mecbur kalınca her şey yolundaymış gibi rol içinde davranma....
biz uzman değiliz elbette uzman bilir ama borderline kişilik bozukluğu konusunu araştırmanı tavsiye edebilirim. özellikle ergenlikten beri geçmeyen kendine duyulan yoğun nefret ve stabil olmayan insan ilişkileri bu durumun belirtilerinden. elbette uzman bilir. eğer borderline isen terapi ve ilaçlarla stabil bir ruh haline kavuşabilirsin.
Hayatımda iki borderline tanıdım, çok yakınım olan insanlar yani neden o hastalığa sahip olduklarını da bildiğim için ve yıllarca süreçlerini de takip edip yaşadığım için söylüyorum, borderline ile konu sahibinin alakası yok. Borderline insanı asosyal bile yapmaz. Borderline bir duygudurum bozukluğudur. İyiyi aşırı iyi, kötüyü aşırı kötü hissettirir. Abartı tepkiler verir, adrenalin bağımlılığı, cinsellikte aşırı uç deneyimler edinmeye çalışmaktan, düşüş dönemlerindeki intihar eşiklerine kadar da birbirine tezat şeyleri aşırı yaşamaya ve hissetmeye iter. Genelde bipolarla da karıştırılır. Ama çok farklıdır. Özgüven problemi ve çelişen fikirler kısmı evet benziyor ama bu tanı için bu yeterli değil çünkü bu iki özellik diğer psikolojik problemlere de var
 
Kendinizi dürüst bir şekilde görüp eleştirip daha iyiyiye gitmek için en önemli adımı başarmışsınız zaten. Çocuklukta ve beraberinde gençlikte yaşanan aşırı özgüven problemleri malesef insanı bu şekilde etkiliyor. Yapmanız gereken ilk şey geçmişle adım adım hesaplaşarak günümüze gelmek. Benim annemle babam da yaşlılardı ama ben hiç düşünmedim küçükken yaşlılar mı diye çünkü kimse sormadı, fark edilmedi veya benim çevremde önemsenmedi. Burdan anlamalısınız ki siz bunu kafanıza takmışsınız zamanında ama boş bir şeydi. Gereksiz bir düşünceydi, yani bu fikirle barışırsanız o elenir. Burnunuzla ilgili takıntınız da boştu çünkü ben de dahil kemerli burunlu bir sürü arkadaşım gayet de hayatımız boyunca sevildik ve başarılı olduk o yüzden siz yine gereksiz bir şeyi taktınız ve kendinize haksızlık ettiniz. Dolayısıyla o fikirle de barışıp vedalaşın. Böyle adım adım düşüncelerinizi irdeleyin. Sizin enerjinizi aşağıya çeken şey hayatınız hakkındaki fikir kalıpları çünkü. Siz onların boş olduklarını ve artık öyle düşünmediğimizde anlamsızlaştıklarını göre göre onlarla barışıp eleyeceksiniz. Yapmanız gereken şey öyle birkaç günde de olmaz. Çünkü ben size, sizi aşağıya çeken değer yargılarından kurtulmanız gerektiğini söylüyorum. Bunu devletten randevu alarak bir uzman eşliğinde seans seans yaparsınız zaten muhtemelen. Bu aylarca sürecek. Ama sizi aşağı düşüren tüm fikirlere artık sahip olmadığınıza büyük oranla hafifleyeceksiniz. Sonrasında yavaş yavaş yine sosyal ortamlara alışıp girmeye başlarsınız. Başta zor olur, kaygılar hemen uçmaz ama zamanla aşabilirsiniz. Ben sizin öyle aşılamaz bedbaht bir çıkmazsa olduğunuzu düşünmüyorum. Biraz emekle ve destekle bakış açınızı değiştirip her şeye daha pozitif bakabilirsiniz. Bu bütün hayatınızı kolaylaştıracaktır
 
X