Adıvar'dan Seçmeler

Yeni geldim


TEMEL apartmanın onikinci katından düşmüş. Arkadasları hemen gelip sormuşlar:

"Ne oldu lan Temel" demişler.

Temel'de:"VALLAHA BEN DE YENI GELDIM" demiş.
 
Cumhurbaşkanı


Temel berberde saçını kestirirken, Ankara'ya gidip Cumhurbaşkanını göreceğini söylemiş.

Berber de her isteyenin Cumhurbaşkanını göremeyeceğni söylemiş.

Temel birdaha geldiğinde berber sormuş:

-Ne oldu gördün mü Cumhurbaşkanını?

-Cördüm

-Ne dedi?

-Saçunu bu kadar köti kesen berber kim, dedi..
 
Kafa Sallamak

Temel 1 sene çalismis bir alet yapmis. Alet bir karis sopa ucundada bir jilet ve bir peynir. bunu Ankara'ya götürmüs tescilletmek için. Demisler bu ne Temel anlatmis fare kapani. Fare sopanin üstünden gelecek peyniri yerken boynu kesilecek demis.

Herkes demiski kesmenin olabilmesi için hareket lazim demisler ve Temel gitmis. 1 sene sonra gelmis ayni alet ucunda peynir yok bu nasil çalisir demisler. Fare gelecek peyniri göremeyecek nerden benim peynirim deyip kafasini sallarken boynu kesilecek demiş.
 
Benim Kuzi



Bir inşaata amele alınacaktır. Alınacak elemanları kalfa Cemal'in seçmesi

istenir. Adaylar kalabalıktır. Bu durumda Cemal sınav yapmaya karar verir.

- Pize 1 kisi lazımdur. Pu nedenle sizu imtihan edeceğum. Bir ara gözü

Temel'e ilişir. Burnundan tanımıştır. Hemşehrisini işe almak ister. Önce

Temeli sınava alır ve sorar.

- Hemşerum söyle baa bakalum.. Sana 3 kuzu verdum, sonra 2 kuzu daha verdum kaç kuzu oldi?

- 6 tane oldi. Cemal biraz bozulur ama çaktırmaz.

- Tabi bu soru biraz zor oldu piraz taha kolayini sorayum.

- Sana 2 kuzu verdum, sonra 1 tane taha verdum kaç kuzi oldi ?

- Tört kuzi oldi. Cemal sinirlenir, Ama hemsehrisinide işe almak ister.

- Peçi 1 kuzi verdim, sonra bir kuzi taha verdum kaç etti ?

- Üç etti. Bunun üzerine Cemal iki tokat çakar ve tekrar sorar.

- Pir kuzi verdum, kaç kuzin oldi?

- İçi tane. Cemal iyice sinirlenir ve Temeli iyice döver.

- Ulan hemşeru teyup işe almak istedum, sende tam salakmişsun. Ula sağa pir kuzi vermişsem pir kuzin olur anladun mi?

- Olir mi, der Temel.

- Penum evde bir kuzi de kendumin var.
 
Medya Etkisi



Temel bir gun hamama gider Herkezin uzerinde pestemal vardir ama temelin

uzerinde bir gazete kagidi sarilidir .... Temel e sorarlar

- Temel hayirdir niye pestemal degilde gazete kagidi

Temel cevap verir:

-Oglum medya herseyi buyutuyor..
 
Temel ve çoban

Bir gün dagda gariban bir çoban zengin agasinin yüzlerce koyununu
otlatirken yanina birisi yaklasmis. Temel:

- Hey hemserim kolay gelsin. Sana burda kaç koyun oldugunu söylersem

banabir koyun verirmisin. Gariban çoban biraz düsünmüs ve aklindan

"Ulan ben bile burada kaç koyun oldugunu bazen sasiriyorum bu adam nerden bilecek demis" ve Çoban:

- Tamam bilirsen al bir tane koyunu götür. Temel:

- Tam 548 koyun var. Çoban:

- Hemsehrim dogru bildin. Bir koyunu al götür.

Tabi o adam gitmis
koyunlarin arasina dalmis ve en irisini sirtlamis götürürken çoban
seslenmis.

Çoban: - Hey...! dur bakalim bende senin nereli oldugunu bilirsem koyunu geri
birakacak misin. Temel kabul edince coban:

- Sen Trabzon'lusun.

- Peki nereden anladin?

- 548 tane koyun içinden davar köpegini sirtlayip götüren Trabzonludan baskasi olmaz da ondan.​
 
sen merak etme

adamin biri yeni bir araba alir,
arabasini aksam kapinin önüne park eder, fakat ayni aksam hirsizlar arabanin camini kirarak icerden teypi calarlar,

adam gider yeni bir teyip daha alir, fakat hirsizlar bir hafta sonra
gene arabanin camini kirarlar, ve gene teypi calarlar...


adam artik bundan sikilmaya baslar. ve artik arabaya teyp
takmamaya karar verir,

gidip arabasinin camina bir kagit yazar,lütfen artik cami kirmayin cünki arabada artik teyp yok der...

adam ertesi sabah kalkar ve gönül rahatligiyla arabasinin yanina gitmek ister fakat oda ne arabanin yerinde yeller esiyor ,
adam arabanin oldugu yere dogru söyle bir bakar,orada aynen söyle yazar,sen kafani yorma beyamca biz ona yeni bir teyp takariz....
 
uyanık kayserili
birgün kayserili ahmet sumak satmak için yola çıkar. sumak tabi o zamanlar bu kadar meşhur değil. bizim kayserili düşünür düşünür nasıl satacaz bu sumağı diye. 7-8 tane adam bulur, onlara para verir.

şu karşıdaki markete gidin sumak varmı diye sorun der. adamlar markete giderler işittiklerini aynen yaparlar. marketçi şaşırır sumak ne diye. bu soruyu iki gün sorarlar.

üçüncü gün bizim kayserili markete gider ve müdürüyle tanışır. ben kayseriden sumak tüccarı ahmet bulur. adam şaşırır ve birden atılır der bu günlerde çok soruyorlar bu sumağı neyde kullanılır diye sorar.

bizim kyserili başlar anlatmaya başta mantıda, makarnada, turşuda vs.adam ooo der bu sumak baya marifetliymiş. bundan ilk etapta 100 paket ister. kayserili malı teslim eder.

ertesi gün başka adamlarla aynı marketteki bütün sumakları aldırır. müdür şaşırır bu sumak bayağı satılıyor. derhal kayseriliyi arayıp bir kamyon yıkmasını söyler.

kayserili malı getirir ve parasını alır ve gider. :)
 
ÖZÜRÜ KABAHATİNDEN BÜYÜK
İncili Çavuş, aslen Kayseri’nin Tomarza İlçesinin Tıravşın köyünden olur. İncili Çavuş ile Padişah, bir sohbet ortamında iken Padişah İncili’ye demiş ki: -Bir gün öyle bir şey yapacaksın ki özürün kabahatinden daha büyük olacak, hesabını iyi yap demiş. Günler geçmiş, Padişah bu sözünü unutmuş. Padişah gece sarayın içerisinde bir odadan diğerine geçerken İncili arkadan yanaşıp ona bir parmak atmış. Padişah hiddetle dönerek: -Bire densiz, sen ne yaptığını sanıyorsun? diye bağırmaya başlamış. İncili özürlenmiş: -Padişahım bir yanlışlık oldu, karanlıkta göremedim, ben sizi hanım sultan zannettim. Padişah çileden çıkmış: -Vay ahlaksız, vay mendebur... İncili, bakmış ki işin sonu kötüye gidecek, padişaha daha önceki sözünü hatırlatarak cezadan kurtulmuş.
 
NALLARI DİKMİŞ

Padişah bir gün atıyla kır gezintisi yaparken seyislerine demiş ki: -Bu atı çok sevdiğimi bilirsiniz. Bu atın ölüm haberini bana getiren seyisin kellesini vururum, atıma çok iyi bakacaksınız. Aradan birkaç yıl geçmiş, seyisler bakmışlar ki padişahın atı ahırda ölmüş. Seyislerden biri padişahın sözünü hatırlamış, telaşlanmışlar, ne yapacaklarını bilememişler. Birinin aklına İncili Çavuş gelmiş, bu işi ona danışalım demişler. İncili’ye varmışlar, durumu anlatmışlar. İncili demiş ki ben bu işi çözerim, siz işinize gücünüze bakın. İncili, padişahın huzuruna varmış. -Padişahım, senin bir küheylan vardı ya... -Evet... -Ahırda gördüm. Yanına yaklaştım. Su verdim içmedi, yem verdim yemedi, nalları da havaya dikmiş öylece duruyor. -Yahu sen şuna öldü desene! -Padişahım ben demedim, sen söyledin öldüğünü. Bir ceza vereceksen kendine ver.
 
ALTIN SEDEF KAKMALI NALIN
Bir yabancı elçiyi padişah kabul edecekti. Bu elçi, ülkesinin çok varlıklı olduğunu göstermek İçin, .ne kadar altın, inci, elmas gibi süs eşyası varsa, bunları üstüne başına takıp takıştırıp huzura çıkmak istedi. Saray görevlileri bu adamın yaptığı garipliğin önüne geçmek istiyorlardı ama ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Hemen akıllarına İncili çavuş geldi : -Aman çavuş, şu adamı sen yola getirirsin Ne yapacaksan yap şu haline engel ol . İncili, ''Çaresini buluruz'' dedi. Bir süre düşündü. Sonra atın- inci karışımı sedef kakmalı bir çift takunyayı onun gireceği tuvalete koydu. Adam tuvalete girip bunları görünce şaşırdı. Çıkınca İncili Çavuş 'a sormadan edemedi: -Altın, inci, sedef kakmalı nalın tuvalete konulur mu? Yazık değil mi?'' İncili, taşı gediğine koyacağı zamanı bulmuştu. Hemen cevabını yapıştırdı : - Bizim padişahımız böyle süs eşyasına değer vermezle.Elçi, verilen cevabı duyunca, üzerine bakındı, sonra sessizce bunları çıkarıp, huzura girdi...
 
PARASIZLIK
İncili Çavuş, İstanbul'da bir ara peş parasız kaldı. Karşıya geçip bir arkadaşından borç para istemeye karar verdi. Ama geçmek için kayıkçıya verecek parası da yoktu. Evinden çıktı, düşünceli bir şekilde iskeleye vardı. Bir kayıkçı, bunu kayığına aldı. Nereye gideceğini sordu. İncili Çavuş sağır ve dilsiz numarası yaparak, eliyle karşıyı işaret etti. Kayıkçı, bunu alıp karşıya geçirdi. Buda başka bir yeri işaret etti. Oraya götürdü. Bir başka yeri gösterdi. Kayıkçımızın da sabrı tükenmişti. İnciliye verip veriştirmeye başladı. Ama onu da ineceği yere götürdü. İncili, kayıktan inerken. konuşmaya başladı : - Gel bakalım kayıkçı evladım. Sen buraya getiresiye kadar bana verip veriştirdin Şimdi Karakola gidelim de şu sövdüklerinin hesabını ver Ondan sonra da ben senin hesabını ödeyeyim. . . Kayıkçı baktı pabuç. pahalıya mal olacak, kıyığı da bıraktığı gibi kaçmaya başladı. İncili de böylece, parasızlığını belli etmeden, arkadaşına ulaşmış oldu.
 
Yeni Öğretmen

Sarışının biri ilkokul öğretmeni olarak staja
başlar, çok heveslidir.

Birgün teneffüs sırasında bütün çocuklar futbol
oynarken bir çocuğun oyun alanının sonunda kenarda
durduğunu görür. Çocuğun iyi olup olmadığını
öğrenmek üzere yanına yaklaşır ve çocuk bir
sorununun olmadığını söyler.

Bir süre sonra sarısın çocuğun yine tek başına aynı
yerde durduğunu görür,içi rahat etmez ve tekrar çocuğa
yaklaşarak, "Senin arkadaşın olmamı ister misin?" diye
sorar, çocuk pek hevesli olmamakla birlikte "tamam" der.
ilerleme kaydettiğini düşünen sarışın öğretmen "Bütün
çocuklar topun peşinde koşturup oynarlarken sen neden
burada duruyorsun?" diye sorar. Afallayan
çocuk hayretle cevap verir:
"Çünkü.. ben kaleciyim!!!"
 
Gene mi alkol muayenesi?
Sarışın yıldız adayı, üstü açık kırmızı arabasını gecenin bir vakti iyice tenhalaşmış ve loşlaşmış Hollywood Bulvarı'nda hızla sürerken trafik polisi çevirdi.. - "Hanımefendi, ehliyetiniz lütfen.." - "Ehliyet nedir, afedersiniz?." - "Kredi kartı büyüklüğünde bir karttır, hanımefendi. Üzerinde resminiz vardır." Sarışın yıldız adayı cüzdanını çıkardı, içinden bir yığın kart döküldü. Üzerinde resmi olanı buldu, uzattı. Polis "Teşekkür ederim" dedi, "Şimdi de ruhsatınız lütfen.." Sarışın mahçup mahçup sordu gene.. "Ruhsat nedir?.." "O da deyim yerinde ise arabanızın kimlik kartıdır. Genelde torpido gözünde durur" diye sabırla yanıtladı polis.. Sarışın torpido gözüne uzandı. Orada gerçekten öyle bir kart vardı. Onu da polise uzattı. Polis ehliyet ve ruhsatı inceledi. İkisi de mükemmeldi. Görünürde her şey normaldi ama ortada da bir gariplik vardı. "Bir dakika lütfen" dedi sarışına ve motosikletinin yanına gitti, telsizle merkezdeki nöbetçi arkadaşını aradı. Olanlari anlattı. Merkezdeki sordu: "Kadin sarışın mı?.." "Evet!.." "Mavi gözlü mü?.." "Evet!.." "Süper mini mi giyiyor?.." "Evet.." "Göğüsleri kazağından fırlıyor mu?." "Evet.." "O zaman hemen arabanın yanına git ve fermuarını indir." "Ne çıldırdın mı sen?.. Ben bunu nasıl yaparım!" diye bağırdı trafik polisi. "Sen git dediğimi yap" dedi, merkezdeki.. Trafik polisi sarışının yanına geldi, fermuarını indirdi.. "Neee" diye bağırdı, sarışın.. "Gene mi alkol muayenesi.."
 
Usta dişçi

Orta yaşlı yakışıklı, barda yalnız başına oturan fevkalade seksi sarışının yanına oturmuş. Laf lafı, laf kapıyı açmış tahmin edersiniz. Hangi kapıyı... Yatak odasının kapısını tabii. Soyunmuşlar.. Bembeyaz çarşafların üzerine uzanırlarken seksi sarışın sormuş: "Siz dişçisiniz galiba.." "Evet" demiş adam, biraz şaşkın.. "Nerden anladınız?.." "Yatağa girmeden önce ellerinizi ne kadar dikkatle, ne kadar titiz sabunladınız, ona dikkat ettim de.." Yarım saat sonra, seksi sarışın bir daha mırıldanmış: "Siz sadece dişçi değil, çok büyük, çok usta bir dişçi olmalısınız!.." Adam hafiften kasılmış. Yatağın başucundaki sigara paketine uzanırken mağrur mağrur sormuş: "Peki bunu nerden anladınız?.." "Hiçbir şey hissetmedim de.."
 
Hala zonkluyor


Bir cumartesi sabahı.. İki genç kadın golf oynuyorlar. Sarışın olanı topu dikmiş.. Sopayı öyle bir savurmuş ki.. Top havada kurşun gibi uçmus, öbür delikte golf oynayan bir erkeğe o hızla çarpmış.. Kadınlar dehşet içinde, erkeğin iki elini bacaklarının arasında kelepçeleyip iki büklüm kaldığını görmüşler. Sarışın hızla oraya koşmuş ve özr dilemeye başlamış.. "Lütfen izin verin size yardim edeyim.. Ben bir fizik tedavi uzmanıyım ve eğer izin verirseniz çektiğiniz acıyı azaltabileceğimi biliyorum." "Yooo.. Yooo.. Gerek yok" diye inler gibi konuşmuş adam, elleri hala bacaklarının arasında kelepçeli.. "Önemli değil.. Birkaç dakika içinde düzelirim merak etmeyin.." Sarışın ısrar etmiş.. Öyle ısrar etmiş ki adam "Peki" demiş sonunda.. Kadın çok yumuşak hareketlerle adamın ellerini birbirinden ayırıp iki yana sarkıtmış önce. Sonra adami çimlere uzatmış. Pantolonun kemerini gevşetmiş.. Elini içeri sokmuş ve masaj yapmaya başlamış.. Biraz sonra sormuş.. "Şimdi nasıl hissediyorsunuz kendinizi.." "Harika" demiş adam.. "Harika hissediyorum.. Ama baş parmağım hala fena halde zonkluyor!.."
 
Tanık
Vinç operatörünün yanlis bir hareketi yüzünden vinç zincirlerine bagli bulunan kocaman,
köklerinden sökülmüs bir agaç birden kayar ve yol üzerinde harekete hazir bekleyen otomobilin kenarina çarpar.
Otomobildeki sarisin hisimla disari firlar ve bagirir :
- Benimle birlikte gelin ve bu olayi kocama anlatin!
Sarisin yatistirilmaya ve vinç sahibi sirketin gerekli sigorta ödemesini yapmaya hazir oldugu anlatilmaya çalisilir ama sarisin israr eder :
- Olmaz.. Her seyden önce, kocamin karsisina bu kez benim bir agaca degil, agacin bana çarptigini dogrulayacak bir tanik götürmeliyim.
 
Taksimetre :

Taksinin yokusta frenleri patlamis, muthis bir hizla asagi iniyor. Kayseri'li musteri bagirmis..'Durdur su arabayi..' Sofor panik icinde haykirmis..'Durduramiyorum!..''O zaman taksimetreyi durdur hic degilse' demis, Kayserili. :roflol::roflol:
 
Çiftçi

İki tane çiftçi, biri Adanali, digeri Kayserili... sohbet ederken, tabi haliyle zenginlikleriyle övünecekler...Kayserili tarlalarinin çoklugundan, isçi yetistirememekten, ürünlerin hersene telef olmasindan bahsedince Adanali atlıyor: 'Benim çiftlikte, sabah günes dogmadann biniyoruz arabaya, aksam oluyor, biz hâlâ çiftliğin öteki ucuna yetisemiyo oluyoz, çaresiz geri dönüyoruz'.Kayserili de hiç bozuntuya vermeden lafı yapistiriyor: -'Yahu bizim de vardı öyle bir arabamiz ama geçen sene sattik, illet onlarla yolculuk ya...
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…