- Konu Sahibi TheQueeninthenorth
-
- #21
Üniversite yıllarında başlayıp uzun süre devam eden ilişkilerin çoğunun sonu hüsran oluyor genelde. O kadar çok denk geldim ki böyle şeylere. Küçük yaşta daha kimseyi tanımadan hayatı tanımadan ilişki başlıyor. Bir süre sonra iki taraftan birinin gözü açılıyor. Belki başka insanlar tanımak istiyor, belki hayatının her anında aynı kişinin yanında olmasından sıkılıyor. Ya da yaş küçükken yapılan hatalar büyüdükçe insanın gözüne daha büyük görünüyor uzaklaşıyor birlikte olduğu insandan. Gençlerin çoğunun yaptığı hatadır üniversite yıllarında sevgiliyle dipdibe olmak. Arkadaş grubu aynıdır. Aynı insanlarla hep birlikte görüşülür. Özel alan bırakılmaz hiç, bakkala bile birlikte gidilir. Okul bitip de gerçek dünyaya dönünce de kısıtlamalar ya da birbirini anlayamamalar başlar. Sizinki tam olarak bu sanırım. Çocukluk bitti, artık olgun gençlersiniz ve çocukluktan başlayarak yaşadığınız ilişki sevgilinize hatalı geliyor. İlişkide ara vermeyi doğru bulmuyorum ama madem öyle bir karar almış, bırakın biraz kendini dinlesin. Zaten bitirmek istemezse dönecektir size. Bitirmek isterse de bu arayı vermeseniz bile eninde sonunda bitecektir o ilişki. Bugün olmaz 3 ay sonra olur sadece. Sizin yapmanız gereken bu aranın ne kadar süreceğini belirlemek. Bir tarih koyun, o tarihe kadar o da düşünsün taşınsın siz de. Siz de bu arada yeni bir hayata başlayın, yeni arkadaşlar edinin, okul bitmiş madem iş başvurularına başlayın, yeni hobiler edinin. Hatta tarzınızı da değiştirin biraz. Saç rengi falan değişebilir. Süreniz bitip buluştuğunuzda hem dış görünüş olarak hem hayat tarzı olarak farklı bir kadın görsün karşısında sevgiliniz. Hem de sizin onsuz da iyi olabildiğinizi görüp korksun biraz. Ağlamakla bi yere varamazsınız. Hadi göz yaşlarınızı silin de işe koyulun.
Tam üç gündür aralıksız ağlıyorum, o kadar ki gözümde arpacık çıkmak üzere. Yemek yiyemiyorum, uyuyamıyorum, sağlıklı düşünemiyorum...Üniversitenin 2.yılında tanıştığım, o gün bugündür beni deli gibi seven, benim de delicesine aşık olduğum, sevgi ve saygıyı hiç yitirmediğimiz harika bir ilişki yaşadım. Herkesin gıptayla baktığı, evleneceklerine kesin gözüyle bakılan bir ilişkimiz vardı...Di li geçmiş zaman kullanmak bile delicesine acı veriyor...Aramızdaki saygı hiçbir zaman yok olmadı, benim gözümün içine bakan, sadece bir dokunuşu, bir bakışıyla bile bana olan sevgisini gösterebilen bir erkekti. Son derece dürüst, gözüm kapalı güvenebileceğim bir insan...Hala dahi öyle. İlişkimiz benim 2 sene evvel üniyi bitirdikten sonra yksek lisans yapmak için başka şehre gitmeye karar vermemle yara almaya başladı. Sevgilim bana destek oluyor, içten içe seviniyor gözükse de benim bir gün içerisinde gitmeye karar verio apar topar başka şehre gitmemi kaldıramadı...İkimizin de hayatında kocaman bir boşluk oluştu. 4 sene boyunca üniversite esnasında gecesini gündzünü bir arada geçiren, bir gün görüşmesek birbirimizi deli gibi özleyen, mesajlaşan, konuşan, her gördüğümüz duyduğumuz şeyi birbirimizle paylaşmak isteyen insanlarken, birden ben gidince ikimiz de yapayalnız kaldık...
Ben çok ağır bir programda yüksek lisans yaptım, yurtta yaşamaya başladım. Çok stresli günler geçirdim ve içine girdiğim arkadaş ortamı da son derece fesat, dedikoducu tiplerden oluşunca ben inanılmaz yıprandım. Hem derslerin, tezin baskısı, hem de arkadaş ortamındaki yıpranmalarım işin içine girince ben sinirli, agresif bir insan oldum. Şimdi geri dönüp bakınca bu özeleştiriyi yapabiliyorum ama o zamanlar sevgilim bunu dillendirdiğinde kabul etmiyor, aksine onu anlayışsızlıkla suçluyordum. Halbuki gitmemle ilgili beni bir kez bile suçlamadı...Kendince sorunlarıma uzaktan destek olmaya çalıştı...Ama olmadı. İnsanın nazı en sevdiğine geçermiş ya, kimseyi kırmamak için özen gösteren imtina eden insan olan ben, onu çok rahat kırdım. Belki de bunla deşarj oldum.
Bu süre içinde o da askere gitti ve zorlu bir 6 ay geçirdi. Bu süre içinde 2 kere onu ziyaret ettim, biri doğum günü süprizi biri yemin töreni olmak üzere. Gelir gelmez işe girdi ve o da yoğun bir tempoda çalışmaya başladı. Gitmeden önce devamlı nişanlanmak istediğini, benle yaşamak ve yaşlanmak istediğini söyleyen o adam artık kendisini geri çeken, ilgisini sevgisini daha az gösteren veya benim itelememle gösteren biri olmuştu. Belki de ben orda yapayalnız kaldığım için ondan daha fazla ilgi sevgi bekleyen biri olmuştum.
Ben ondan daha çok ilgi sevgi bekledikçe, beni Ankara'da hafta sonları ziyaret etmesini istedikçe o daha da geri çekildi. İşte mutsuz olduğunu, çok yorulduğunu, geriye sadece hafta sonu kaldığını (bazı ctesileri de çalışıyordu) ve o zaman da dinlenmek istediğini, hem ikimiz çin para biriktireceğini söyleyerek gelmedi. Ben hep beni özlemedin mi diye onu suçladım, beni görmek istemiyor musun diye üstüe gittim. Senlik bir durum yok dse de inanmadım. Daha uzatmayayım, bizim kavgalarımız sıklaştı. Günlerce konuşmamaya başladık. Derken 6 gün önce temelli dönüş yaptım. Dönmeden son bir hafta önce de kavgalıydık konuşmuyorduk. Döneceğimi ona söylemedim, ortak bir akadaşımızdan öğrenip bana şöyle çok soğuk bir mesaj attı:" Mezuniyetini tebrik ederim. Müsait olduğunda telefonda veya yüzyüze görüşelim."
Ama hala birbirimizi görünce herşeyin düzeleceğine olan inancım tamdı...Çünkü artık bitmişti, kavuşmuştuk. Resmi şeyler olabilirdi aramızda. Buluştuk, son derece uzak ve soğuktu. Şöyle bir yanağımdan öptü, geçtik bir kafetye oturduk. İkimiz de zar zor konuşuyorduk. Bir haftadır düşündüğünü, artık birbirimizi çok yıprattığımızı, denediğimizi ama düzeltemediğimizi söyledi. Düşünmeye, kafasını tıplamaya ihtiyacı olduğunu, bu zamana kadar hep kalbini dinlediğini ama artık mantığını dinlemek istediğini söyledi.
Beni terk ettiğini sandım, kulaklarım uğuldadı. Başım dönmeye başladı. Ağlamaya başladım, ki hiç sulu gözlü biri değilimdir. Ama hiç etkilenmedi. Bunu negatif bir şey olarak algılama, bu zaman belki de bendn çok senin için gerekli dedi. Kafamı toplamam için bana zaman ver dedi. Hislerinde hiçbir değişme olmadığını, beni hala çok sevdiğini, ama şu anda ikimizin de mutsuz olduğunu ve beni asla mutsuz etmek istemediğini söyledi. Soğudun mı dedikçe öyle bir şey yok diye vurguladı. Yaalan söylemediğinden eminim, zaten hiçbir zaman söylemedi. Aslında son buluşmamızda daha pek çok şey yaşadık ama inanın yazmaktan yoruldum.
Sonuç şu ki, bu aranın bize iyi gelecğini hiç sanmıyorum,zaten herşey mesafelerden kaynaklandı. Beni görmeynce bensizliğe alışacağından korkuyorum, ayrılık provası gibi geliyor bana. Ama o ısrarla bunu olumsuz bir şey olarak görme vs dedi. Br de çok inatçı bir insandır. Mntık da mantık diye ttturdu. Aramak konuşmak istesem o soğuk tavırlarını duyunca içim mahvolacak, onda da geri tepecek diye korkuyorum...Sizce uzun ilişkilerde tıkanılan yerde ara vermek iyi midir, yoksa ilişkinin tamamen kopmasına zemin mi hazırlar...Nefes alamıyorum, yardım edin...Onu çok seviyorum, kaybetmeye dayanamam....
Bir kere yüksek lisans için farklı bir şehre gitmiş olmanız vicdan azabı çekmenizi gerektirmez. Her ne kadar yoğun bir bir birliktelik yaşamış olsanız da aranızda hukuki hiçbir bağ yok, dolayısıyla kimse kimse için geleceğini ipotek altına aldırmamalı. Bence doğru bir karar almışsınız bu konuda. Yalnız benzer bir durum evlilikte olsaydı o zaman kesinlikle onaylamazdım.
Erkekler askerlikten sonra önemli ölçüde değişiyorlar. Nasıl bir ortamda askerlik yaptı, üstündeki kişiler nasıl insanlardı? Bunlar çok önemli, bazı insanlar bu süreçte ciddi travmalar yaşayabiliyorlar.
Bence asıl sorun yüksek lisans eğitiminiz sırasında yaşadıklarınızı karşı tarafa yansıtmış olmanız ama ne olursa olsun atlatılamayacak şeyler değildir bunlarda.
Acaba sizin lisansüstü eğitimine başlamış olmanız karşı tarafın kendisini sizden aşağıda hissetmesine neden olmuş olabilir mi? Kuvvetle muhtemel... Erkekler hiçbir surette kendisinden üstün konumda bir kadınla birlikte olmak istemezler...
Bence üzülmemelisiniz. Siz yanlış bir şey yapmadınız. Hepimiz insanız. Bu süreci gerçekten bir ayrılık hazırlığı olarak algılamayın. Sonuç ayrılık olacaksa her durumda olur. Bunun sizin bir arada olmanız yada olmamanızla alakası yok.
PC: Siz lisansüstü eğitiminiz için gitmeye karar verdiğiniz aşamada evlilik gündemdemiydi? Kendisi size evlenme teklif etmiş miydi? Öyleyse şayet kendisini yüzüstü bırakılmış gibi hissedebilir gerçekten...
Tam üç gündür aralıksız ağlıyorum, o kadar ki gözümde arpacık çıkmak üzere. Yemek yiyemiyorum, uyuyamıyorum, sağlıklı düşünemiyorum...Üniversitenin 2.yılında tanıştığım, o gün bugündür beni deli gibi seven, benim de delicesine aşık olduğum, sevgi ve saygıyı hiç yitirmediğimiz harika bir ilişki yaşadım. Herkesin gıptayla baktığı, evleneceklerine kesin gözüyle bakılan bir ilişkimiz vardı...Di li geçmiş zaman kullanmak bile delicesine acı veriyor...Aramızdaki saygı hiçbir zaman yok olmadı, benim gözümün içine bakan, sadece bir dokunuşu, bir bakışıyla bile bana olan sevgisini gösterebilen bir erkekti. Son derece dürüst, gözüm kapalı güvenebileceğim bir insan...Hala dahi öyle. İlişkimiz benim 2 sene evvel üniyi bitirdikten sonra yksek lisans yapmak için başka şehre gitmeye karar vermemle yara almaya başladı. Sevgilim bana destek oluyor, içten içe seviniyor gözükse de benim bir gün içerisinde gitmeye karar verio apar topar başka şehre gitmemi kaldıramadı...İkimizin de hayatında kocaman bir boşluk oluştu. 4 sene boyunca üniversite esnasında gecesini gündzünü bir arada geçiren, bir gün görüşmesek birbirimizi deli gibi özleyen, mesajlaşan, konuşan, her gördüğümüz duyduğumuz şeyi birbirimizle paylaşmak isteyen insanlarken, birden ben gidince ikimiz de yapayalnız kaldık...
Ben çok ağır bir programda yüksek lisans yaptım, yurtta yaşamaya başladım. Çok stresli günler geçirdim ve içine girdiğim arkadaş ortamı da son derece fesat, dedikoducu tiplerden oluşunca ben inanılmaz yıprandım. Hem derslerin, tezin baskısı, hem de arkadaş ortamındaki yıpranmalarım işin içine girince ben sinirli, agresif bir insan oldum. Şimdi geri dönüp bakınca bu özeleştiriyi yapabiliyorum ama o zamanlar sevgilim bunu dillendirdiğinde kabul etmiyor, aksine onu anlayışsızlıkla suçluyordum. Halbuki gitmemle ilgili beni bir kez bile suçlamadı...Kendince sorunlarıma uzaktan destek olmaya çalıştı...Ama olmadı. İnsanın nazı en sevdiğine geçermiş ya, kimseyi kırmamak için özen gösteren imtina eden insan olan ben, onu çok rahat kırdım. Belki de bunla deşarj oldum.
Bu süre içinde o da askere gitti ve zorlu bir 6 ay geçirdi. Bu süre içinde 2 kere onu ziyaret ettim, biri doğum günü süprizi biri yemin töreni olmak üzere. Gelir gelmez işe girdi ve o da yoğun bir tempoda çalışmaya başladı. Gitmeden önce devamlı nişanlanmak istediğini, benle yaşamak ve yaşlanmak istediğini söyleyen o adam artık kendisini geri çeken, ilgisini sevgisini daha az gösteren veya benim itelememle gösteren biri olmuştu. Belki de ben orda yapayalnız kaldığım için ondan daha fazla ilgi sevgi bekleyen biri olmuştum.
Ben ondan daha çok ilgi sevgi bekledikçe, beni Ankara'da hafta sonları ziyaret etmesini istedikçe o daha da geri çekildi. İşte mutsuz olduğunu, çok yorulduğunu, geriye sadece hafta sonu kaldığını (bazı ctesileri de çalışıyordu) ve o zaman da dinlenmek istediğini, hem ikimiz çin para biriktireceğini söyleyerek gelmedi. Ben hep beni özlemedin mi diye onu suçladım, beni görmek istemiyor musun diye üstüe gittim. Senlik bir durum yok dse de inanmadım. Daha uzatmayayım, bizim kavgalarımız sıklaştı. Günlerce konuşmamaya başladık. Derken 6 gün önce temelli dönüş yaptım. Dönmeden son bir hafta önce de kavgalıydık konuşmuyorduk. Döneceğimi ona söylemedim, ortak bir akadaşımızdan öğrenip bana şöyle çok soğuk bir mesaj attı:" Mezuniyetini tebrik ederim. Müsait olduğunda telefonda veya yüzyüze görüşelim."
Ama hala birbirimizi görünce herşeyin düzeleceğine olan inancım tamdı...Çünkü artık bitmişti, kavuşmuştuk. Resmi şeyler olabilirdi aramızda. Buluştuk, son derece uzak ve soğuktu. Şöyle bir yanağımdan öptü, geçtik bir kafetye oturduk. İkimiz de zar zor konuşuyorduk. Bir haftadır düşündüğünü, artık birbirimizi çok yıprattığımızı, denediğimizi ama düzeltemediğimizi söyledi. Düşünmeye, kafasını tıplamaya ihtiyacı olduğunu, bu zamana kadar hep kalbini dinlediğini ama artık mantığını dinlemek istediğini söyledi.
Beni terk ettiğini sandım, kulaklarım uğuldadı. Başım dönmeye başladı. Ağlamaya başladım, ki hiç sulu gözlü biri değilimdir. Ama hiç etkilenmedi. Bunu negatif bir şey olarak algılama, bu zaman belki de bendn çok senin için gerekli dedi. Kafamı toplamam için bana zaman ver dedi. Hislerinde hiçbir değişme olmadığını, beni hala çok sevdiğini, ama şu anda ikimizin de mutsuz olduğunu ve beni asla mutsuz etmek istemediğini söyledi. Soğudun mı dedikçe öyle bir şey yok diye vurguladı. Yaalan söylemediğinden eminim, zaten hiçbir zaman söylemedi. Aslında son buluşmamızda daha pek çok şey yaşadık ama inanın yazmaktan yoruldum.
Sonuç şu ki, bu aranın bize iyi gelecğini hiç sanmıyorum,zaten herşey mesafelerden kaynaklandı. Beni görmeynce bensizliğe alışacağından korkuyorum, ayrılık provası gibi geliyor bana. Ama o ısrarla bunu olumsuz bir şey olarak görme vs dedi. Br de çok inatçı bir insandır. Mntık da mantık diye ttturdu. Aramak konuşmak istesem o soğuk tavırlarını duyunca içim mahvolacak, onda da geri tepecek diye korkuyorum...Sizce uzun ilişkilerde tıkanılan yerde ara vermek iyi midir, yoksa ilişkinin tamamen kopmasına zemin mi hazırlar...Nefes alamıyorum, yardım edin...Onu çok seviyorum, kaybetmeye dayanamam....
Ben bastaki aranizda hukuki bir sey yok kimse kimsenin gelecegini ipotek altina almamali kismina hic katilmiyorum. Hukuki bir sey dedigin kisim bence isin en basit kismi. Evliligin hukuki kismi bir imza, eger gonul bagi kurmuslarsa bence karar asamasinda fikir alisverisi yapmalilardi.
Bir yakinim der ki evlilik hukuki anlamda mirasci belirlemektir. Evet bir imza olarak bakarsan bu dogru. Ama asil evliligin altini dolduran seylere bakmak lazim. Arkadasin anlattigina gore cok seviyor insan kendine de sevdigine bu tur acilar cektirmemeli bence. Boyle bir karar alacaksa da karsilikli konusulmali. Bana karsi yapsa birisi ben demek ki onun hayatinda hic olmamisim derdim.
Benim tavsiyem aramaman ve kendine bir ugras bulman zaman gecirmen. Insallah arar ancak beni arasa beni bu kadar uzdukten sonra bir daha istemezdim. Biraz ara verelim ne demek anlamis degilim.
Bir arkadaşımın erkek arkadaşı üniversitede Konya' yı kazanmış, kızda Ankara' yı kazanmıştı. Çocuk kıza Konya' yı yazmadığı için etmediğini bırakmadı. Sonunda ayrıldılar. Eğer arkadaşım bu adam için Ankara' yı yazmamış olsaydı ciddi bir kaybı olacaktı.
Lütfen evliliği bu kadar basite indirgemeyin. Evlilik mirasçı belirlemek öylemi? Bu kadar basit bir kurum, bu kadar ucuz yani? Arada hiçbir hukukun olmadığı herhangi bir ilişki kadar dahi değeri yok...
Size kesinlikle katılmıyorum. Medeniyet hukuk üstünlüğü demektir. Ben hukuk dışı herhangi birliktelik için yapılan bir fedakarlığı anlamsız buluyorum.
Bu arkadaşların arasında nikah bağı olsaydı konu sahibesi erkek arkadaşını bırakıp başka bir şehre gidebilir miydi yada bu adam kafasına göre ben ara vermek istiyorum diyebilir miydi? Diyebilselerdi bile bu kadar kolay olabilir miydi?
O imza diye basite indirgediğiniz şey sizin çocuklarınıza babalarının soyadını alma, mirasçı olma haklarını veriyor. O basit imzayla devlet sizi ve ailenizi tanıyor, size aile olma hakkını veriyor. Bir kütüğünüz ve soyağacınız oluyor. Bir kimliğiniz oluyor yani.
Evlilik kutsal bir kurumdur. Lütfen bu tür cümlelerle bu kurumu baltalamayalım.
Kızlar özellikle geceleri çok zor ya...Mantıklı olayım, güçlü durayım, o da benim ne yaptığımı ne düşündüğümü merak etsin diye kendimi geri çekeyim istiyorum ama kaybetme korkum daha ağır basıyor( Yüzde 90 yarın, yüzde 10 da salı günü arayacağım. Buluşmak isteyeceğim. Tam olarak ne söyleyeceğimi kafamda toparlamadım ama onu kaybetmekten korktuğumu, kendi hatalarımın farkında olduğumu ve ilişkimizi düzeltebilmek adına mücadele etmeye hazır olduğumu bilmesini istiyorum. Tek korkum gene muslukları açmak, işte nasıl kendimi toparlayıp güçlü gözükeceğim onu hiç bilmiyorum...
Tam üç gündür aralıksız ağlıyorum, o kadar ki gözümde arpacık çıkmak üzere. Yemek yiyemiyorum, uyuyamıyorum, sağlıklı düşünemiyorum...Üniversitenin 2.yılında tanıştığım, o gün bugündür beni deli gibi seven, benim de delicesine aşık olduğum, sevgi ve saygıyı hiç yitirmediğimiz harika bir ilişki yaşadım. Herkesin gıptayla baktığı, evleneceklerine kesin gözüyle bakılan bir ilişkimiz vardı...Di li geçmiş zaman kullanmak bile delicesine acı veriyor...Aramızdaki saygı hiçbir zaman yok olmadı, benim gözümün içine bakan, sadece bir dokunuşu, bir bakışıyla bile bana olan sevgisini gösterebilen bir erkekti. Son derece dürüst, gözüm kapalı güvenebileceğim bir insan...Hala dahi öyle. İlişkimiz benim 2 sene evvel üniyi bitirdikten sonra yksek lisans yapmak için başka şehre gitmeye karar vermemle yara almaya başladı. Sevgilim bana destek oluyor, içten içe seviniyor gözükse de benim bir gün içerisinde gitmeye karar verio apar topar başka şehre gitmemi kaldıramadı...İkimizin de hayatında kocaman bir boşluk oluştu. 4 sene boyunca üniversite esnasında gecesini gündzünü bir arada geçiren, bir gün görüşmesek birbirimizi deli gibi özleyen, mesajlaşan, konuşan, her gördüğümüz duyduğumuz şeyi birbirimizle paylaşmak isteyen insanlarken, birden ben gidince ikimiz de yapayalnız kaldık...
Ben çok ağır bir programda yüksek lisans yaptım, yurtta yaşamaya başladım. Çok stresli günler geçirdim ve içine girdiğim arkadaş ortamı da son derece fesat, dedikoducu tiplerden oluşunca ben inanılmaz yıprandım. Hem derslerin, tezin baskısı, hem de arkadaş ortamındaki yıpranmalarım işin içine girince ben sinirli, agresif bir insan oldum. Şimdi geri dönüp bakınca bu özeleştiriyi yapabiliyorum ama o zamanlar sevgilim bunu dillendirdiğinde kabul etmiyor, aksine onu anlayışsızlıkla suçluyordum. Halbuki gitmemle ilgili beni bir kez bile suçlamadı...Kendince sorunlarıma uzaktan destek olmaya çalıştı...Ama olmadı. İnsanın nazı en sevdiğine geçermiş ya, kimseyi kırmamak için özen gösteren imtina eden insan olan ben, onu çok rahat kırdım. Belki de bunla deşarj oldum.
Bu süre içinde o da askere gitti ve zorlu bir 6 ay geçirdi. Bu süre içinde 2 kere onu ziyaret ettim, biri doğum günü süprizi biri yemin töreni olmak üzere. Gelir gelmez işe girdi ve o da yoğun bir tempoda çalışmaya başladı. Gitmeden önce devamlı nişanlanmak istediğini, benle yaşamak ve yaşlanmak istediğini söyleyen o adam artık kendisini geri çeken, ilgisini sevgisini daha az gösteren veya benim itelememle gösteren biri olmuştu. Belki de ben orda yapayalnız kaldığım için ondan daha fazla ilgi sevgi bekleyen biri olmuştum.
Ben ondan daha çok ilgi sevgi bekledikçe, beni Ankara'da hafta sonları ziyaret etmesini istedikçe o daha da geri çekildi. İşte mutsuz olduğunu, çok yorulduğunu, geriye sadece hafta sonu kaldığını (bazı ctesileri de çalışıyordu) ve o zaman da dinlenmek istediğini, hem ikimiz çin para biriktireceğini söyleyerek gelmedi. Ben hep beni özlemedin mi diye onu suçladım, beni görmek istemiyor musun diye üstüe gittim. Senlik bir durum yok dse de inanmadım. Daha uzatmayayım, bizim kavgalarımız sıklaştı. Günlerce konuşmamaya başladık. Derken 6 gün önce temelli dönüş yaptım. Dönmeden son bir hafta önce de kavgalıydık konuşmuyorduk. Döneceğimi ona söylemedim, ortak bir akadaşımızdan öğrenip bana şöyle çok soğuk bir mesaj attı:" Mezuniyetini tebrik ederim. Müsait olduğunda telefonda veya yüzyüze görüşelim."
Ama hala birbirimizi görünce herşeyin düzeleceğine olan inancım tamdı...Çünkü artık bitmişti, kavuşmuştuk. Resmi şeyler olabilirdi aramızda. Buluştuk, son derece uzak ve soğuktu. Şöyle bir yanağımdan öptü, geçtik bir kafetye oturduk. İkimiz de zar zor konuşuyorduk. Bir haftadır düşündüğünü, artık birbirimizi çok yıprattığımızı, denediğimizi ama düzeltemediğimizi söyledi. Düşünmeye, kafasını tıplamaya ihtiyacı olduğunu, bu zamana kadar hep kalbini dinlediğini ama artık mantığını dinlemek istediğini söyledi.
Beni terk ettiğini sandım, kulaklarım uğuldadı. Başım dönmeye başladı. Ağlamaya başladım, ki hiç sulu gözlü biri değilimdir. Ama hiç etkilenmedi. Bunu negatif bir şey olarak algılama, bu zaman belki de bendn çok senin için gerekli dedi. Kafamı toplamam için bana zaman ver dedi. Hislerinde hiçbir değişme olmadığını, beni hala çok sevdiğini, ama şu anda ikimizin de mutsuz olduğunu ve beni asla mutsuz etmek istemediğini söyledi. Soğudun mı dedikçe öyle bir şey yok diye vurguladı. Yaalan söylemediğinden eminim, zaten hiçbir zaman söylemedi. Aslında son buluşmamızda daha pek çok şey yaşadık ama inanın yazmaktan yoruldum.
Sonuç şu ki, bu aranın bize iyi gelecğini hiç sanmıyorum,zaten herşey mesafelerden kaynaklandı. Beni görmeynce bensizliğe alışacağından korkuyorum, ayrılık provası gibi geliyor bana. Ama o ısrarla bunu olumsuz bir şey olarak görme vs dedi. Br de çok inatçı bir insandır. Mntık da mantık diye ttturdu. Aramak konuşmak istesem o soğuk tavırlarını duyunca içim mahvolacak, onda da geri tepecek diye korkuyorum...Sizce uzun ilişkilerde tıkanılan yerde ara vermek iyi midir, yoksa ilişkinin tamamen kopmasına zemin mi hazırlar...Nefes alamıyorum, yardım edin...Onu çok seviyorum, kaybetmeye dayanamam....
onu kaybetmekten korktuğunu söylemek onu kaybetmek yolunda atacağın en büyük adımdır,emin ol. sen asıl şimdi bir buz kütlesi gibi sağlam ve duygusuz durabilsen ve onun kararına saygı duyduğunu, bugüne kadar yaşananlar için de minnettar olduğunu, ama bu gidişin dönüşünde seni yerinde bulamayacağı ihtimalinin de var olduğunu söylesen, söyleyebilsen, o zaman mucizeye tanık olurdun; ama bugün ama yarın.
bu dediklerinin benim sevgilimde faydası olacağını düşünmüyorum çünkü zaten sorunumuz onun benim bencil olduğumu, kendi başıma kararlar aldığımı düşünmesi ve ilişkimiz için kendisinin yeterince çabalayıp bana destek olmasına rağmen benim onun neler yaşadığınu anlamamam, hep kendi sorunlarımı anlatmam...bir de şu var, 3 sene önce ben de ara vermek istemiştim ve sebebi devamlı dip dibe olmamızdan sıkılmam, hiç özel alanımız kalmadığını düşünmemedi. yıkılmıştı, hiç ara vermek istemedi. senden haber almamaya dayanamam, seni rayabilri miyim dedi ve ben elbette dedim. aradı da. nitekim fazla uzun sürmedi ben de dayanamadım, onu özlemem için bir hafta on gün falan yetti :) Taa o günlerden kalma kırgınlıkları da var yani bana...Zamanında sen de çok net konuşmuştun, demek ki insan bazen o noktaya gelebiliyor dedi bana en son...Yani bence şimdi ilişkimiz için mücadele etme sırası bende...
erkekler biz kadınlara göre daha farklı yaşıyorlar hislerini. bizler kızdığımızda belli ederiz kırıldığımızda küseriz o an yaşarız özür dilettiririz telafi ettiririz barışırız, ama onlar öyle değil daha sinsice bi yaklaşımları var bence bilinçsizce belki istemeden ama neticede sessiz sessiz adım adım uzaklaşıyorlar.biz o peşimizden koşturmalar da bize yaklaştıklarını düşünürken onlar bir adım geri basmış oluyor aslında, sonunda herşeyi yeniden başlamaya hazır bir kadın ve azar azar herseyi tüketmiş bir adam kalıyor herkesin başına geliyor bu, bir bayan olarak yaşamayan nadir insan vardır.
tüm bunların yanında 6 yıl çok uzun bir süre, ve ilişki daha öncesinde zaten yıpranmıştı ama bu konuşmayı siz aynı şehire gidince yapması bana başka birşeyler düşündürdü, siz birebir tanıyorsunuz yapıp yapmayacağını daha iyi bilirsiniz belki ama başka biri olma ihtimali nedir ?
Tabiki evlilik kutsal bir kurum ama altindaki degerlerle. Siz de bahsetmissiniz "o imza diye basite indirgediginiz kurum diye" basladiginiz cumlede orda sevgi ile alakali ne var veya evliligi qyakta tutucu ne var. Hicbir sey sadece hukuki haklar ve zorunlulukar.' Evliligi kucumsemiyorum o imzayi da ama ici dolu olmali. Imza attim diye kimse aldatmazlik yapmaz sevgi,saygi ve sadakatle bunu yapar. Ki burda kac tane baslik da goruyoruz evli olanlarla ilgili. Ben de evliyim ancak ben evliyim ama evlenmeden oncede esim icin fedakarlikta bulundum o da ben icin bilundu yoksa nerden anlayacaksiniz dogru kisiyi. O imzanin alti dolmali. Imza ile hic bir sey olmuyor eger mantik evliligi diye yapilan cikar evliligi degilse bu evlilik. Burda kac yillik bi birliktelikten bahsediliyor. Tabi ki karsilikli insanlar birbirine sormali. Bunu icin illa evli olmak mi gerekiyor.
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?