Popüler Konu Verimli Rutin

Selamlar Hanımlar,

Bu ara bazı arkadaşlarla sürekli beraber çalışma durumunda kaldığımdan, buraya yazı yazma imkanı bulamadım. Bugün neredeyse herkes geç gelecekken bir selam vermek istedim.

Birkaç gündür "Hayata Yer Aç" kitabını tekrar okuyor, storytel'de de "Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı" kitabını dinliyorum. Bu iki kitap, benim hayatımı en çok geliştiren kitaplardır. Okumayan herkese şiiddetle tavsiye ederim. Varmak istediğim yerin Hayata Yer Aç kitabının yazarı Regina Wong olduğuna karar verdim. Kitabın sonunda günlük akışını anlattığı bir bölüm var. O kısmı okuyunca çok anlamlı ve güzel bir gün geçirdiğini düşünüyorum.
 
Size şöyle bir soru sorayım. 10 yaşında ve 5 yaşında iki kız annesiyim. 20 yıldır aktif olarak iş hayatının içerisindeyim. Sadece ücretli doğum izni kullandım ve ücretsiz izin alma durumum olmadığı için her iki doğumumdan sonra işe başladım. 1 ay önce iş değiştirdim. Sabah 07:30'da evden çıkıyor ve akşam 19:30'da eve geliyorum. Bir süre daha bu şekilde çalışacağım. Sabah küçük kızımı okula eşim bırakıyor, akşam da eşim alıyor. Ben eve geldiğimde çocuklar yemeklerini yemiş oluyorlar. Hafta içi beraber geçirebildiğimiz vakit 2 saat kadar. Bütün bunlar beni kötü anne mi yapar?

Bir de aynı duruma şu şekilde bakalım, 10 yaşındaki kızımı 3 yaşında kreşe başlattım ve 8 yaşına kadar okula ben bırakıp ben aldım. Bu beni iyi anne yaptı mı? Bir çeşit servis şoförlüğü yapmak, çocuğumu ihmal etmediğim anlamına mı gelir?
 
Günaydın Hanımlar,

Dün -Aykiz- a yazdığım yorumdan sonra, toplumun annelik konusunda ne kadar çok şey dayattığı üzerine düşündüm. Bir de aynı durumun, farklı kesimler tarafından "iyi annelik" veya "kötü annelik" olarak eş zamanlı tanımlanması da çok yaygın. Örnek olarak, kızım eve geldiğinde onun için kek yaptığımı düşünelim. 80'li yıllarda çocukluğu geçen çoğu insan için, tarçınlı kek kokan bir ev iyi annelik ve mutlu bir yuvayı çağrıştırır. Bu şekilde çocuğunu büyütmüş veya çocukluğu bu şekilde geçmiş kadınların önemli bir kısmı, kızım için kek yaptığımda beni "iyi anne" olarak tanımlayacaktır. Ancak hayatını "sıfır şeker" odaklı yaşayan kadınlar beni "kötü anne" olarak etiketleyip, çocuğuma beyaz şekerli ve unlu bir ürün yedirdiğim için çocuğuma zarar vermekle suçlayacaklardır. Şimdi ben "iyi anne" miyim, kötü anne miyim?

Bu bir çeşit bataklık ve toplumda yaşayan tüm anneleri az veya çok içine çekiyor. Bu toplumda belki de ilk defa, sosyal medya kaynaklı uyaran fazlalığı nedeniyle iç sesini kaybetmiş, doğal ebeveynlikten uzaklaşmış, doğrusu yanlışı karışmış, ne yapacağını bilemeyen bir anne nesli var.

Oysa annelik çok uzun süreli bir iş ve bence bu işi istikrar ile yürütebilmek için, sürdürülebilir bir ebeveynlik modeline ihtiyacımız var. Her birimiz farklı karakterde, hayatını farklı yollarda yürümüş, farklı sosyal çevrelerde yaşayan anneleriz. Dolayısıyla aynı ebeveynlik modelini uygulamamız mümkün değil, doğru da değil.

Bence öncelikle yapılması gereken, kendi ebeveynlik değerlerimizi tanımlamak. Kızım, yetişkin bir kadın olduğunda benden nasıl bahsetsin istiyorum? Karşımda hangi özelliklere sahip bir yetişkin görmek istiyorum? Başlangıç noktamız bu soruları kendimize sormak ve içtenlikle yanıtlamak olmalı.

Örnek olarak, çocuğumun dindar bir yetişkin olmasını istiyorum diyelim. Bunun için ibadetleri öğretip, tam ve zamanında gerçekleştirmesini sağlamak istiyorum. Bunu yaparken çocuğu zorlar, üzerinde baskı kurarak ibadetleri yapmasını sağlarsam, sonuç belki başarılı olur. Yani nihai amacım olan dindar bir insan yetiştirme işini başarmış olurum. Peki, bu beni başarılı bir ebeven yapar mı? Bu süreçte çocuğum ile benim aramdaki ilişkiye ne olur? Bana başı sıkıştığında güvenebileceğine ve koşulsuz sevildiğine inanır mı?

Ebeveyn olarak sonuç ile bu sonuca giden süreç arasında bir denge kurmak durumundayız. Hedeflediğimiz sonuçları belirlerken de ve süreci planlarken de toplumun dayatmalarına kulaklarımızı tıkayarak, kendi iç sesimizin doğrultusunda ve kimseye “anneliğimiz” hakkında söz söyleme hakkı vermeden yola devam etmemiz gerektiğini düşünüyorum.
 
O kadar haklısın ki.. -Aykiz- ın mesajını okurken ben de baya düşündüm. Oğlum 2 aylıkken okula dönmüştüm ve açıkçası hiç vicdan azabı da çekmemiştim. Kendimi bir sorguladım. Gerçekten genelgeçer kurallar yok annelikte. Kek örneği çok güzel açıklamış durumu aslında. Ben annelik konusunda kendimi iyi hissediyorsam çocuklarım da mutluysa doğru yoldayım diyorum artık kendi kendime. Kendini feda etmek gerekiyormuş gibi bir algı var toplumda. Ben buna çok karşıyım. Kendimi feda ederek kendini feda etmeyi öğretmeyi reddediyorum. Birbirimizden çok şey öğreniyoruz birbirimize çok şey katıyoruz karşılıklı olarak hepsi bu. İyi bir rehber olabilirsem ne mutlu bana..
 
Merhaba, öncelikle meslek sahibi olma kararınızdan dolayı sizi tebrik ederim.
Çocuğunuz 5 yaşında ve belirttiğiniz saatler için vicdan azabı yapabileceğiniz bir durum görmedim.
Sizi çocuğunuzu okula götürememek değil de, yıllar akıp ettiğinde kariyeriniz, eğitiminiz adına adım atmamak ömür boyu sürecek bir vicdan azabı çekmenize yol açabilir.
Kardeş konusu tamamen sizin verebileceğiniz bir karar, bazı insanlar tek çocukta karar kılarken, bazı kişiler birden fazla düşünür.
Bu tamamen ekonomik, psikolojik olarak hazır olmakla ilgili bir şey.
Bir canlının sorumluluğunu daha almak istiyor muyum? Buna öncelikle eşim ve ben hazır mıyız?
Sosyal destek açısından yeterli durumda mıyım vb.

Bir de size önerim kendinizi sahip olduğunuz/olacağınız ünvanlarla konumlandırmayın.
Başarınızı ünvana bağlamayın.
Yani şunu demek istiyorum her konuda başarılı olmak istiyorum. Başarılı anne, başarılı eş..
Başarı ünvana kanıtlanacak bir durum değil.
Başarılı bir eş ve anne olmak sizi mutlu bir insan yapar mı?
Çalışmak, üretmek bunlar muazzam şeyler, ama bunu ben çocuğum ve eşim için yapmam.
Kendim için yaparım önce, çocuğum da benden bunu örnek alır zaten.
Ve ben mutluysam bu benim çevreme yansır.
 
İyi akşamlar arkadaşlarım.

Şu an üniversiteden eve geldim, aslında aç değilim ancak bişeyler yeme isteği var sanırım ruhsal açlık yaşıyorum.

Ama tercihim hiç bir şey yememek. Çünkü şu an yersem yarın sabaha aç ve yorgun uyanarak pişman olabilirim.

Şimdi zoru seçip yarın nasipse kolayı yaşamak ‘ büyük resme baktığımda olmak istediğim versiyona hizmet ediyor.

Üzerine spor yaparak günü tamamlarsam değmeyin keyfime
 
Bir kaç sayfa okuyabildim yazdıklarınızı ve sizi çok takdir ettim.. Aklımdan geçen bir çok şeyi ne güzel ifade etmişsiniz.. Ne güzel bir insansınız.. Çok bir şey yazamıyorum forumlarda ama size yazmak istedim.. Vakit buldukça fikirlerinizden faydalanabileceğimi düşünüyorum.. Her şey gönlünüzce olsun, zor işleriniz kolaylaşsın su gibi aksın inşallah..
 
Herkese merhaba
elecda sinan Canan bataklığına düştüm Değişen beynim kitabını da dinledim, o kitap da ifa serisi gibi ufuk açıcı bir kitap, tavsiye ederim.
Sinan Canan ın YouTube da açık beyin kanalı var, herkesin ilgisini çekecek konular vardır diye düşünüyorum.
Şimdi ise Dervişin Teselli Koleksiyonunu dinliyorum.
Sevgiler.
 


Evet dün nefsime hakim olup kararlı davrandığım için kendimi doyuma ulaşmış hissediyorum. Şu saate kadar henüz kahvaltı yapmadım. Birazdan İlk öğün olarak ciğer yemeye gideceğim . ( Yakın arkadaşımla asla ciğer yemiyorken , sağlıklı olduğu için yemeye karar verip bunu ritüel haline getirdik, ayda bir yemeye gayret ediyoruz.)

Formasyon derslerinde çalışmalar, ödevler, görevler yoğun ancak hepsini severek yapıyorum hamd olsun. Dün tahtaya çıktım, ödevimi anlattım vs.

Dün akşam bugün için yeşil fasülye yemeği, yoğurt çorbası, ıslak kek yaptım. Kemikli et suyu yaptım, limonata hazırladım. Herşeyi kaplarına koyup üzerine cd kalemiyle içeriklerini yazdım . (Ev halkı rahatça kullansın)
Bir süredir mutfak işlerini hafifletmiştim, kek vs yapmıyordum iyi de oluyordu ancak son 2 haftadır beyler 'evyapımı' bi yerden almaya başlayınca duruma el atmam gerekti. en azından sınırlı yaparım sınırlı yerler :)
 
Anne olduktan sonra kendi hayatını bir kenara bırakıp, sadece çocuğun hayatını yaşamanın sağlıksız bir durum olduğunu ve eninde sonunda hem annenin hem de çocuğun mutsuz olduğunu düşünüyorum.
 
"Sizi çocuğunuzu okula götürememek değil de, yıllar akıp ettiğinde kariyeriniz, eğitiminiz adına adım atmamak ömür boyu sürecek bir vicdan azabı çekmenize yol açabilir." cümlene kesinlikle katılıyorum. Ayrıca adım atmamak bana çok riskli geliyor aynı zamanda. Eş çalışamaz duruma gelirse, ölüm, hastalık, boşanma gibi durumlara o çocuklara nasıl bakılacak, nasıl yeniden başlanacak?
 
Çok teşekkür ederim.
Sevgiler
 
Hakikaten ne kadar güzel bir insan değil mi? Açık Beyin'i bir süredir izliyorum ben de.
 
Kitabı okudun mu? Bana hediye geldi kitap ama başlayamadım bir türlü. herkes çok övüyor kitabı.
Daha baslayamadim, kitabı da okuyacağım en kısa zamanda. Bu aralar işletim yoğun, oğlum da gece çok uyanıyor. Uykusuz da olunca kitap okumaya konsantre olamıyorum, ileri tarihe erteledim o yuzden
 
Kesinlikle öyle, hiçbir şeyin garantisi yok.
Bir kadının altın bileziği muhakkak olmalı.
Hayatımıza elimizden gelen çabalar doğrultusunda yön vermek bizim elimizde, kader gayrete aşıktır.
Kendi hayatıma şu şekilde yön vermeye çalışıyorum.
Bunu yapmazsam ileriki yıllarda pişman olabilirim, keşke diyebilirim.
Ama yapmak için çaba harcamışım ve olmamışsa üzülmem.
Elimden geleni yaptım ama olmadı. Olabilir, olmayabilir.
Daha farklı yapabileceğim bir şey var mı diye düşünürüm.

Her kadının elinden geldiğince çalışmasını destekliyorum. İhtiyaç duyduğu ya da beğendiği bir şeyler için bir başka kişinin bu eşi de olsa onun parasının insafına kalmış olmasını çok zor bir durum olarak görüyorum.
Çalışan kadın ekonomik olarak daha özgür hisseder, çocuklarına ve hayatına sunduğu imkanlar değişir.
Kendisine saygısı artar.
 
Günaydın Hanımlar,

Cumhuriyetimizin 100. yılı kutlu olsun. Cumhuriyet denince benim aklıma bir yönetim biçimi değil, bir kız çocuğu geliyor. Okuyabilen, seyahat edebilen, isterse tiyatro oyuncusu olup sahneye çıkabilen, kendi mesleğini seçebilen ve bunu icra edebilen, oy verebilen bir kız çocuğudur cumhuriyet.

Ülkemizin etrafında yaşadığımız coğrafya belli. Baskı ve zorbalığın hüküm sürdüğü, kanın hiç dinmediği topraklarda, ülkemiz savaş halinde değilse ve biz kadınlar, bu coğrafyada doğan kadınların aksine kendi hayatımıza yön verebiliyorsak eğer, bu sahip olduğumuz cumhuriyet sayesindedir. Lütfen kıymetini bilelim.
 
2024 e son İki ay kala, geçen yıla ve gelecek yıla dair söylemek istediklerim var...

Öncelikle 2023 'de neler oldu, değişimler, fakrındalıklar, acabalar, keşkeler beni ve yaşamımı nasıl etkiledi?' bakmak istiyorum.

En başta öğrendiğim şey şu oldu ; insan bu dünyaya tek geliyor, bu dünyadan tek göç ediyor. Yaşanılanlar, etrafındaki insanlar, aile, eş dost, evlat, hayır diyemediklerimiz, kırmaktan korktuklarımız, elalem ne der tabuları, koskoca kadınım bu bana göre değil'ler... vs vs. hepsi insanın kalp ve zihin bütünlüğünün önünde birer engelleyici . Gerek yok. Ortalama bi insan ömrü 70-80 yılken üstüne üstlük insanın kendini keşfetmesi hemen hemen 30 larını buluyorken ; Elaleme göre yaşamak , davranmak- elalem gibi hissetmek, düşünmek akıl karı değil. Bu demek değil ki kendimiz dışındaki her şeyi yok sayalım, görmezden gelip başımıza buyruk yaşayalım. Ne demek istediğimi siz yürekten anlıyorsunuz biliyorum.

Çocukluğumdan bu yana toplumdaki aykırı, inatçı, kafasına koyduğunu yapan' biri diye anıldım. Hala da öyleyim, kendimi tanıyorum. Eskilerden özgüven eksikliği yaşasam ve aman sus kızım' baskılarıyla yetiştirilsemde bunu yıllar önce kırdım , şimdilerde eli havaya en çok kalkan bir kadın oldum. Nasip edene şükürler olsun. O' nun bende emeği çok çok. Kendimin de ben de emeği çok.
Ha bir de hayatıma giren güzel insanlar, okuduğum kitaplar, dinlediğim hocalar, şahit olduğum hayatlar, neşeli çocuklar beni bugünkü versiyonuma ulaştıran birer araç. Hepsi kıymetli, ayrı ayrı. Hepsi yapbozun birer parçası. Biri yoksa eksik, biri varsa bi fazla...
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…